Sorun Çok Ya Çözüm
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

 

Ocak - Şubat 2018 / Partinin Sesi / Sayı: 94

 

- Çok sorun var yoldaş!
- Güzel!
- Ne demek bu şimdi, ben sorun çok diyorum, sen güzel diyorsun.
- Sorun neden çıkar? Hareketten, çabadan, belirli bir hedefe doğru yürümekten. Eğer hareket etmez, çaba sarf etmez, belirli bir hedefe yürümezsen sorun da olmaz. Ama eğer bunları yaparsan illa ki sorun çıkar.
- Niye, yolun düzü yok mu?
- Yok! Hareket nedir? Durum değişikliğidir. Senin durumu değiştirmen için mevcut durumu oluşturan koşullara karşı mücadele etmen gerekir. Eğer yürüyeceksen, yer çekiminine, havaya, rüzgara karşı efor sarf edeceksin. Yol düz de olsa, yokuş da olsa bu gerçek değişmez.
- Zaten asıl sorun yokuşta çıkıyor.
- Hayır, sorun yokuşta değil, sorun sende. Dış koşullar bizden bağımsız vardır. Yol yokuş da olabilir, yokuş aşağı da. Hava güneşli olduğu gibi, karlı ya da yağmurlu olabilir. Bunu sen belirleyemezsin. Buna karşın kendi koşullarını, yani kendini sen belirlersin. Dış koşulları kendi keyfine göre kendine uyarlayamazsın, oysa kendini bu dış koşullara göre ya da onunla mücadeleye göre hazırlayabilir, örgütleyebilirsin.
- Bana demek istiyorsun ki, aslında sorun yok, sorun çıkaran sensin, yine her şey üstüme kaldı.
- Yanlış! Kastettiğim açık. Dış koşulları sorun olarak görürsen, sorunu kavrayamazsın. Dış koşullar sorun değildir, onlar bizden bağımsız gerçekliklerdir. İşçiler kapitalistlerce sömürülür ve burjuva bilincin hegemonyası altındadırlar. Bu bir sorun mudur? Hayır! Sorun bu durumu değiştirme isteği ile başlar. İşçiler burjuva bilincin etkisinden nasıl kurtulacak? İşte sorunumuz bu! Kadınlar erkek egemenliğinin baskısı altındadır. Bu bir gerçeklik, bu bir sorun değil. Bu durumu kabullenmeyen, onu sorun haline getiren biziz. Sorun bizim bir duruma müdahale etmemizden çıkıyor. "Güzel" dememin nedeni bu. Dert ettiğimiz çok sorun varsa, değiştirmek istediğimiz çok durum var demektir.
- Tuhaf! Neredeyse ne çok sorunumuz var diye sevinmemizi isteyeceksin.
- Mesele sevinmek ya da üzülmek değil. Dün kır gerilla birliği yoktu, böyle bir gündemimiz de sorunumuz da yoktu. Dün HBDH ya da HDP-HDK de yoktu. Şimdi varlar ve onlara dair pek çok sorun gündemimizi işgal ediyor. Eğer bir sendikal çalışmanız yoksa, sendikalarla ilgili bir sorununuz da yoktur. Eğer lise çalışmanız yoksa, liselilerin nasıl örgütleneceğine dair bir derdiniz de olmaz. Aleviler içinde örgütlenme yapmıyorsanız, bu çözülmesi gereken bir sorun olarak önünüze gelmez.
- Tamam. Şimdi daha iyi anladım. Yine de bu, soruma ya da sorunlarıma yanıt değil. Ben sorunların varlığını olumsuz, sen olumlu olarak değerlendirdin. Asıl mesele sorunların nasıl çözüleceği.
- Senin sorun olarak tarif ettiğin gerçeklikleri neden olumlu değerlendireyim? Onları ortadan kaldırmak istediğimize göre tabii ki olumsuzdurlar. Ama onlar sorun değil, bizden bağımsız gerçekliklerdir. Ben bunları değil, bu sorunları dert etmeyi olumlu değerlendirdim. Çünkü dert etmek bir irade olmaya karar vermek demektir.
- Karar verince sorunlar çözülmüş olmuyor ki!
- Haklısın. İrade olmaya karar vermekle irade olmak aynı şey değil. Sen irade olmaya karar verebilirsin, bu doğrudan seninle ilgilidir. İradenin pratikleşmesi ise müdahale ettiğin ya da değiştirmek istediğin durumla ilgilidir. İşçileri burjuva, kadınları ve erkekleri erkek egemen bilinçten nasıl kurtaracaksın? Politik iktidarı ele geçirmek için hangi yoldan ilerleyeceksin? Bunları genel geçer koşullar değil, bugünkü koşullar içinde nasıl yapacaksın? Bu sorulara verdiğin doğru yanıtlar iradeni doğru örgütlemeni sağlar.
- Ben bugünkü sorunları nasıl çözeceğimizden bahsediyorum, sense devrimi nasıl yapacağımızdan.
- İkisi birbirinden kopuk değil. Devrim için yola çıkıyorsun zaten. Devrimi nasıl yapacağını bilirsen, bugünkü sorunların üzerine cesaretle yürüyebilirsin.
- Devrimi tek başına yapacak değilim ya!
- Tabii ki değilsin. Örgütlenmeden devrim olmaz. Bu yetmez. Devrimi de örgütlemek gerekir. Devrim örgütlenen bir şeydir. Devrimi örgütlemeye girişenlere devrimci denir. Bu örgütlenme hemen şimdi, şimdiki koşullarda, şimdiki güçlerle başlayan bir iştir. Verili koşullar ve eldeki güçler ne ise oradan başlanır. Sen devrimi örgütledikçe sorunlar artar, ağırlaşır. Yeni sorunlar çıkar karşına. Sen çözdükçe ilerlersin. Mesele sorun çıkması değil, eski sorunlara takılıp kalmaktır. Sorunlara takılırsan patinaj yaparsın.
- Tam da mesele bu! Patinaj yapmaktan nasıl kurtulurum?
- Her sorunun çözümü kendi içinde vardır. Önemli olan, onu bulmak ve ona uygun iradeyi koymaktır.
- Tamam da, benim çözebileceğim sorun var, çözemeyeceğim sorun var.
- Senden uzay problemi çözmeni bekleyen yok ki! İnsanlar çözebileceği sorunları önüne çeker. Bir devrimci devrimin sorunlarını önüne çeker. Eğer bir programa, bir strarejiye ve bunları gerekleştirmek için oluşturduğunuz bir partiye sahipseniz, önünüze çözebileceğiniz sorunları çekmişsiniz demektir. Gerisi güncel, dönemsel görevlerdir. Her devrimci, devrimin parçası olduğu gibi, devrimin oluşturucusudur da. Bir görev, bir sorumluluk aldıysa, onu yerine getirebilecek gücü vardır.
- Ya o gücü kendinde bulamıyorsan?
- Sen herhangi bir birey değil, devrimcisin. Gücün yeterli değilse, onu oluşturmak için iradeyi kuşanma kararlılığında olmalısın. Seni iyi bir devrimci yapacak olan da budur. Böyle olduğunda, önüne çıkan sorunlar senin çözebileceğin sorunlar olur. Herhangi biri gibi davranamazsın. Seyretme, yakınma, sızlanma devrimin oluşturucu kişisi için kabul edilemez. Devrimci koparıp alır. Karşısına çıkan soruna teslim olmak yerine, onu anlamaya, sorunun içindeki çözüm biçimini bulup çıkarmaya ve buna uygun irade kuşanmaya girişir. Devrimcinin hareket tarzı budur.
- Ya sen de sorunun parçasıysan?
- İşte en büyük sorun bu. Eğer sen sorunun parçasıysan, önce kendini devrimci tarzda çözeceksin, kendine müdahale edeceksin. Öncelikle de kendine şu soruyu soracaksın: neden sorunun parçası haline geldim?
- Peki, neden sorunun parçası haline gelir insan?
- Sorunu çözmeye girişmezsen, sorunun parçası haline gelirsin. Sorunu çözebilmek için öncelikle kendini ondan ayırmasını bilmen gerekir. Sorunun üzerine düşünebilemek için kendin sorun olmaktan çıkmalısın.
- Bunu nasıl başarabilirim?
- Bilimsel inançla, devrimci kararlılıkla. Her dönemin kendine has sorunları vardır ve her dönemin kendine has çözümleri. Önemli olan, bilimsel inancı, yani marksizm-leninizmi ve onun bugünkü somut koşullardaki karşılığı olan partinin doğru çizgisini rehber alman ve bunu hayata geçirmek için kendini ortaya koymandır. Tam da Stalin'in dediği gibi, doğru bir parti çizgisi varsa, gerisini belirleyen kadrolardır.
- İşte en büyük sorun da kadrolardan ya da kadro yokluğundan çıkıyor.
- Sorunlu kadrolarla, kadro sorunu aynı şey değil. Bir sorunu çözmeye girişmek yerine kendisi sorunun parçası olana sorunlu kadro denir. Kadro sorunu ise geneldir ve hiçbir dönem bitmez. Her devrin kendine has kadro ve örgüt sorunu vardır. Önemli olan, bilimsel inançla kitlelere, işçilere, gençlere, kadınlara gitmek, bu inancı onlara taşımaktır.
- Anladığım kadarıyla, iç sorunları çözmenin yolu içe dönmek değil, dışa açılmaktır diyorsun.
- Nihayet birbirimizi doğru anlamaya başladık. Evet, tam da dediğin gibi. Yüzümüzü ne kadar kitlelere, emekçilere, onları devrime kazanma sorunlarına dönersek, içeride düştüğümüz kısırdöngüyü o kadar hızlı aşarız. Kitlelerde ne kadar umut ekersek, kendimizde o kadar umut biçeriz. Ne kadar içe dönersek, o kadar sorunun parçası oluruz. Kadro, örgüt ve mücadelenin bütün sorunlarının çözüm anahtarı, bilimsel inançla yüzümüzü ezilenleri örgütlemeye çevirmektir. O zaman anlarız ki, sorun diye gözümüzde büyüttüğümüz pek çok şey küçük ayrıntılarmış meğerse.
- Kendini davaya ne kadar adarsan, sorun çözme gücün o kadar artar mı diyorsun?
- Doğru. Kendini davaya adamak, devrimin örgütleyicisi olmak demektir. Kendini böyle konumlandırdığında, aldığın görevi en iyi biçimde yerine getirmeye çalışırsın. Gücün yeterli değilse, kendini güçlendirecek adımlar atarsın. Böyle davranmazsan, yaptığın işle, dava yoldaşlarınla barışık olamazsın. Yakınmacılık, beğenmemecilik, kariyercilik karakterin haline gelir ya da bunların tam tersi, bananecilik, uzlaşmacılık, konformizm seni kendine ve davana yabancılaştırır.
- Daha örgütlü, daha bilinçli, daha kararlı biçimde, büyük-küçük demeden devrimci görevlere sarılarak, faşizmi yerle bir etme hedefi ile iradeyi en yüksek biçimde kuşanarak, sosyalizme ve kadın devrimine olan bilimsel inançla davaya daha çok sarılarak, sorunun parçası değil çözüm gücü olarak konumlanarak sorunların üstesinden gelebiliriz. Durduğumuz yerden daha ileri fırlayarak, yeni görevler talep ederek, yüzümüzü ezilenlere dönerek, devrimci siyasal savaşımı büyüterek sorunları çözeriz diyorsun. Doğru anlamış mıyım?
- Evet, çok güzel! Şimdi en başa dönelim...

 

 

Arşiv

 

2019
Aralık Kasım
Temmuz Mayıs
2018
Ekim Ocak
2017
Kasım Ağustos
Mayıs Şubat
2016
Eylül Temmuz

 

Sorun Çok Ya Çözüm
fc Share on Twitter
 

 

Ocak - Şubat 2018 / Partinin Sesi / Sayı: 94

 

- Çok sorun var yoldaş!
- Güzel!
- Ne demek bu şimdi, ben sorun çok diyorum, sen güzel diyorsun.
- Sorun neden çıkar? Hareketten, çabadan, belirli bir hedefe doğru yürümekten. Eğer hareket etmez, çaba sarf etmez, belirli bir hedefe yürümezsen sorun da olmaz. Ama eğer bunları yaparsan illa ki sorun çıkar.
- Niye, yolun düzü yok mu?
- Yok! Hareket nedir? Durum değişikliğidir. Senin durumu değiştirmen için mevcut durumu oluşturan koşullara karşı mücadele etmen gerekir. Eğer yürüyeceksen, yer çekiminine, havaya, rüzgara karşı efor sarf edeceksin. Yol düz de olsa, yokuş da olsa bu gerçek değişmez.
- Zaten asıl sorun yokuşta çıkıyor.
- Hayır, sorun yokuşta değil, sorun sende. Dış koşullar bizden bağımsız vardır. Yol yokuş da olabilir, yokuş aşağı da. Hava güneşli olduğu gibi, karlı ya da yağmurlu olabilir. Bunu sen belirleyemezsin. Buna karşın kendi koşullarını, yani kendini sen belirlersin. Dış koşulları kendi keyfine göre kendine uyarlayamazsın, oysa kendini bu dış koşullara göre ya da onunla mücadeleye göre hazırlayabilir, örgütleyebilirsin.
- Bana demek istiyorsun ki, aslında sorun yok, sorun çıkaran sensin, yine her şey üstüme kaldı.
- Yanlış! Kastettiğim açık. Dış koşulları sorun olarak görürsen, sorunu kavrayamazsın. Dış koşullar sorun değildir, onlar bizden bağımsız gerçekliklerdir. İşçiler kapitalistlerce sömürülür ve burjuva bilincin hegemonyası altındadırlar. Bu bir sorun mudur? Hayır! Sorun bu durumu değiştirme isteği ile başlar. İşçiler burjuva bilincin etkisinden nasıl kurtulacak? İşte sorunumuz bu! Kadınlar erkek egemenliğinin baskısı altındadır. Bu bir gerçeklik, bu bir sorun değil. Bu durumu kabullenmeyen, onu sorun haline getiren biziz. Sorun bizim bir duruma müdahale etmemizden çıkıyor. "Güzel" dememin nedeni bu. Dert ettiğimiz çok sorun varsa, değiştirmek istediğimiz çok durum var demektir.
- Tuhaf! Neredeyse ne çok sorunumuz var diye sevinmemizi isteyeceksin.
- Mesele sevinmek ya da üzülmek değil. Dün kır gerilla birliği yoktu, böyle bir gündemimiz de sorunumuz da yoktu. Dün HBDH ya da HDP-HDK de yoktu. Şimdi varlar ve onlara dair pek çok sorun gündemimizi işgal ediyor. Eğer bir sendikal çalışmanız yoksa, sendikalarla ilgili bir sorununuz da yoktur. Eğer lise çalışmanız yoksa, liselilerin nasıl örgütleneceğine dair bir derdiniz de olmaz. Aleviler içinde örgütlenme yapmıyorsanız, bu çözülmesi gereken bir sorun olarak önünüze gelmez.
- Tamam. Şimdi daha iyi anladım. Yine de bu, soruma ya da sorunlarıma yanıt değil. Ben sorunların varlığını olumsuz, sen olumlu olarak değerlendirdin. Asıl mesele sorunların nasıl çözüleceği.
- Senin sorun olarak tarif ettiğin gerçeklikleri neden olumlu değerlendireyim? Onları ortadan kaldırmak istediğimize göre tabii ki olumsuzdurlar. Ama onlar sorun değil, bizden bağımsız gerçekliklerdir. Ben bunları değil, bu sorunları dert etmeyi olumlu değerlendirdim. Çünkü dert etmek bir irade olmaya karar vermek demektir.
- Karar verince sorunlar çözülmüş olmuyor ki!
- Haklısın. İrade olmaya karar vermekle irade olmak aynı şey değil. Sen irade olmaya karar verebilirsin, bu doğrudan seninle ilgilidir. İradenin pratikleşmesi ise müdahale ettiğin ya da değiştirmek istediğin durumla ilgilidir. İşçileri burjuva, kadınları ve erkekleri erkek egemen bilinçten nasıl kurtaracaksın? Politik iktidarı ele geçirmek için hangi yoldan ilerleyeceksin? Bunları genel geçer koşullar değil, bugünkü koşullar içinde nasıl yapacaksın? Bu sorulara verdiğin doğru yanıtlar iradeni doğru örgütlemeni sağlar.
- Ben bugünkü sorunları nasıl çözeceğimizden bahsediyorum, sense devrimi nasıl yapacağımızdan.
- İkisi birbirinden kopuk değil. Devrim için yola çıkıyorsun zaten. Devrimi nasıl yapacağını bilirsen, bugünkü sorunların üzerine cesaretle yürüyebilirsin.
- Devrimi tek başına yapacak değilim ya!
- Tabii ki değilsin. Örgütlenmeden devrim olmaz. Bu yetmez. Devrimi de örgütlemek gerekir. Devrim örgütlenen bir şeydir. Devrimi örgütlemeye girişenlere devrimci denir. Bu örgütlenme hemen şimdi, şimdiki koşullarda, şimdiki güçlerle başlayan bir iştir. Verili koşullar ve eldeki güçler ne ise oradan başlanır. Sen devrimi örgütledikçe sorunlar artar, ağırlaşır. Yeni sorunlar çıkar karşına. Sen çözdükçe ilerlersin. Mesele sorun çıkması değil, eski sorunlara takılıp kalmaktır. Sorunlara takılırsan patinaj yaparsın.
- Tam da mesele bu! Patinaj yapmaktan nasıl kurtulurum?
- Her sorunun çözümü kendi içinde vardır. Önemli olan, onu bulmak ve ona uygun iradeyi koymaktır.
- Tamam da, benim çözebileceğim sorun var, çözemeyeceğim sorun var.
- Senden uzay problemi çözmeni bekleyen yok ki! İnsanlar çözebileceği sorunları önüne çeker. Bir devrimci devrimin sorunlarını önüne çeker. Eğer bir programa, bir strarejiye ve bunları gerekleştirmek için oluşturduğunuz bir partiye sahipseniz, önünüze çözebileceğiniz sorunları çekmişsiniz demektir. Gerisi güncel, dönemsel görevlerdir. Her devrimci, devrimin parçası olduğu gibi, devrimin oluşturucusudur da. Bir görev, bir sorumluluk aldıysa, onu yerine getirebilecek gücü vardır.
- Ya o gücü kendinde bulamıyorsan?
- Sen herhangi bir birey değil, devrimcisin. Gücün yeterli değilse, onu oluşturmak için iradeyi kuşanma kararlılığında olmalısın. Seni iyi bir devrimci yapacak olan da budur. Böyle olduğunda, önüne çıkan sorunlar senin çözebileceğin sorunlar olur. Herhangi biri gibi davranamazsın. Seyretme, yakınma, sızlanma devrimin oluşturucu kişisi için kabul edilemez. Devrimci koparıp alır. Karşısına çıkan soruna teslim olmak yerine, onu anlamaya, sorunun içindeki çözüm biçimini bulup çıkarmaya ve buna uygun irade kuşanmaya girişir. Devrimcinin hareket tarzı budur.
- Ya sen de sorunun parçasıysan?
- İşte en büyük sorun bu. Eğer sen sorunun parçasıysan, önce kendini devrimci tarzda çözeceksin, kendine müdahale edeceksin. Öncelikle de kendine şu soruyu soracaksın: neden sorunun parçası haline geldim?
- Peki, neden sorunun parçası haline gelir insan?
- Sorunu çözmeye girişmezsen, sorunun parçası haline gelirsin. Sorunu çözebilmek için öncelikle kendini ondan ayırmasını bilmen gerekir. Sorunun üzerine düşünebilemek için kendin sorun olmaktan çıkmalısın.
- Bunu nasıl başarabilirim?
- Bilimsel inançla, devrimci kararlılıkla. Her dönemin kendine has sorunları vardır ve her dönemin kendine has çözümleri. Önemli olan, bilimsel inancı, yani marksizm-leninizmi ve onun bugünkü somut koşullardaki karşılığı olan partinin doğru çizgisini rehber alman ve bunu hayata geçirmek için kendini ortaya koymandır. Tam da Stalin'in dediği gibi, doğru bir parti çizgisi varsa, gerisini belirleyen kadrolardır.
- İşte en büyük sorun da kadrolardan ya da kadro yokluğundan çıkıyor.
- Sorunlu kadrolarla, kadro sorunu aynı şey değil. Bir sorunu çözmeye girişmek yerine kendisi sorunun parçası olana sorunlu kadro denir. Kadro sorunu ise geneldir ve hiçbir dönem bitmez. Her devrin kendine has kadro ve örgüt sorunu vardır. Önemli olan, bilimsel inançla kitlelere, işçilere, gençlere, kadınlara gitmek, bu inancı onlara taşımaktır.
- Anladığım kadarıyla, iç sorunları çözmenin yolu içe dönmek değil, dışa açılmaktır diyorsun.
- Nihayet birbirimizi doğru anlamaya başladık. Evet, tam da dediğin gibi. Yüzümüzü ne kadar kitlelere, emekçilere, onları devrime kazanma sorunlarına dönersek, içeride düştüğümüz kısırdöngüyü o kadar hızlı aşarız. Kitlelerde ne kadar umut ekersek, kendimizde o kadar umut biçeriz. Ne kadar içe dönersek, o kadar sorunun parçası oluruz. Kadro, örgüt ve mücadelenin bütün sorunlarının çözüm anahtarı, bilimsel inançla yüzümüzü ezilenleri örgütlemeye çevirmektir. O zaman anlarız ki, sorun diye gözümüzde büyüttüğümüz pek çok şey küçük ayrıntılarmış meğerse.
- Kendini davaya ne kadar adarsan, sorun çözme gücün o kadar artar mı diyorsun?
- Doğru. Kendini davaya adamak, devrimin örgütleyicisi olmak demektir. Kendini böyle konumlandırdığında, aldığın görevi en iyi biçimde yerine getirmeye çalışırsın. Gücün yeterli değilse, kendini güçlendirecek adımlar atarsın. Böyle davranmazsan, yaptığın işle, dava yoldaşlarınla barışık olamazsın. Yakınmacılık, beğenmemecilik, kariyercilik karakterin haline gelir ya da bunların tam tersi, bananecilik, uzlaşmacılık, konformizm seni kendine ve davana yabancılaştırır.
- Daha örgütlü, daha bilinçli, daha kararlı biçimde, büyük-küçük demeden devrimci görevlere sarılarak, faşizmi yerle bir etme hedefi ile iradeyi en yüksek biçimde kuşanarak, sosyalizme ve kadın devrimine olan bilimsel inançla davaya daha çok sarılarak, sorunun parçası değil çözüm gücü olarak konumlanarak sorunların üstesinden gelebiliriz. Durduğumuz yerden daha ileri fırlayarak, yeni görevler talep ederek, yüzümüzü ezilenlere dönerek, devrimci siyasal savaşımı büyüterek sorunları çözeriz diyorsun. Doğru anlamış mıyım?
- Evet, çok güzel! Şimdi en başa dönelim...