Kaçınılmaz Baskın Seçim
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Faşist AKP-MHP bloğu 24 Haziran'da baskın bir seçim kararı aldı. Derin ekonomik ve toplumsal kriz dalgalarını aşana kadar bu baskın seçimlere bir can simidi gibi sarılmak zorunda kaldılar. Yönetemiyorlar ve bir kez daha meşruiyet krizini aşmanın yolu olarak, bu kez geçen yıl 16 Nisan'da oyları çalarak elde ettikleri sistemde seçimi görüyorlar. Seçimlerin 2019'da normal zamanında ve normal koşullarda yapılması durumunda istediklere ulaşmaları ihtimalinin olmadığını biliyorlar, deniz tükendi, gemi kriz kayalılarında darbeleniyor. Şu çok açık ki, Erdoğan'ın o çok övündüğü istikrar ülkede çoktan kayboldu gitti, bu son 4 yıl içindeki altıncı seçimler olacak. Meşruiyet krizini Efrîn'e yönelik faşist savaşla aşmayı denedi. Savaş kozunu Efrîn'de kullandı ve bu kitlelerin ideolojik konsolidasyonunda bir noktaya kadar işe yaradı, ama OHAL'in boğucu atmosferinde katlanılmaz bir noktaya gelen toplumsal bunalım için bu koz yeterli olmadı. İnsanlar hem yemeğe hem de özgürlüğe açlar. Ekonomik kriz gün geçtikçe derinleşiyor. Yükselen döviz fiyatları, enflasyon oranı, işsizlik ve cari açık, ekonomide her an büyük bir kırılmaya neden olabilecek düzeyde. Örtülü ekonomi ile gidilebilecek yolun da sonuna gelindi, yırtıklar yama tutmuyor. Dahası, Bakûr Kürdistan'da bastırılamayan tam aksine yaygın eylemlerini sürdüren Kürt özgürlük harekti öncülüğündeki gerilla savaşımı, Efrîn'in intikamı parolasıyla devleti en çok zorlayan faktörlerden biri olmaya devam ediyor. Tüm gelişmeler birleştiğinde, son yılların büyük altüst oluşları içinde devleti kendinde bütünleştiren AKP ve faşist saray diktatörlüğünün daha fazla bekleyecek sabrı kalmadı.{divide}
Faşist şef bu kadar yakın bir tarih seçerek muhalefeti savunmasız yakalamak istedi. Bu süreçte, geçelim demokratik bir muhalefete tahammülü, her zora düştüğünde yardımına koşan burjuva muhalefete bile katlanamadı ve olası adayalara müdaheleye girişti. Tüm muhalefeti kendisi dizayn etmek istiyor ve geri kalan hayatta kalma şansı bırakmamanın peşine düşüyor. Saray koalisyonu, muhalefet ve halk kitleleri saflarında 'ne yaparsanız yapın kazanamayacaksınız' havası yaratacak bir politika oluşturmak istiyor.
Ve son gelişmeler bir kez daha gösterdi ki, rejim krizi sadece faşist saray düzeniyle sınırlı değil, burjuva muhalefete kadar uzanıyor. Bu süreçte öne çıkan örnek TSK Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve sarayın başdanışmanı İbrahim Kalın'ın bir zamanlar Erdoğan'ın çok sevgili kardeşi olan eski cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü ziyaret etmesi oldu. İki bürokratın Abdullah Gül'ün bahçesine helikopterle inmesi ve onu adaylıktan çekilmeye zorlaması açık bir darbe uygulmasıdır. Ama buna en çok üzülenler burjuva muhaleletin bazı kesimleri ve bazı liberaller oldu. Başka bir faşist, islamcı ve çürümüş politikacıdan başkası olmayan, yol boyunca Erdoğan'ın bütün suçlarına ortak olmuş Gül'ü gerçekten de güçlü bir aday olarak görüyorlardı. Şimdi, dört gerici burjuva partisi, CHP, İyi Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti bi seçim ittifakı üzerine anlaştılar. Başkanlık seçimlerine kendi adaylarına girseler de ikinci tura kalınması durumunda birbirlerini destekleyecekler ama daha önemlisi seçim barajını aşmak için milletvekili seçimlerine tek listeden girecekler. Hatta 90'ların faili meçhullerinde baş sorumlulardan olan, rejim krizinin en ağır günlerinde devrimcilerin katledilmesinde parmağı olan faşist Meral Akşener'in partisini kurtarmak için CHP vekillerini bile gönderdi onun partisine. Burjuva sözde muhalefetin özellikle mesele Kürt sorununa geldiğinde kraldan çok kralcı olduğunu bilmeyen yok.
HDP'nin böyle bir ittifakta yer almasının hiçbir nesnel ve öznel koşulu olmadığı zaten açık bir şekilde görülse de bu, burjuva alternatifi gericilerin gündemine bile gelmemiştir. Ve pratikte bu yüzde 10'luk seçim barajı sadece HDP için vardır. HDP sözcüsü Filiz Kerestecioğlu'nun dediği gibi 'şimdi, iki sağcı ittifak ve HDP yarışacaktır, ve bu nedenle HDP'nin baraj sorunu yoktur'. Haziran 2015 seçimlerinden bu yana öncce bombalamalarla, sonra eşbaşkanlarının, vekillerinin ve binlerce üyesinin tutuklanmasyıla devam eden sürekli saldırılara maruz kalan HDP, ezilenlerin tarihsel bloğu olma özelliğini ise korumayı başardı. Sosyalistlerin ısrarlı ve direngen 1 Mayıs çalışmalarında olduğu gibi yeni başlayan seçim çalışmaları sırasında da bu toplumsal tabanın gücüne güvenmekten ve sokağı terk etmemekten başka bir çare yok. Yüzlerce ve binlerce çalışanı tutuklanan ve gözaltına alınan HDP'nin etrafında şimdi daha geniş bir antifaşist ve muhalif çevre var. Bunların 25 Haziran hedefiyel HDP etrafında kenetlenmesi ve diktatöre karşı sertleşecek mücadeleye yönelik örgütlü bir güce dönüştürülmesi bu seçimlerin HDP açısından yegane anlamı olduğu bir gerçektir. HDP'nin tarihsel misyonu ezilenlerin birleşik demokratik cephesi olma iddiasıdır. Şimdi, 8 Mart'ta, Newroz'da en son da 1 Mayıs'ta kendini gösteren biriken kitle öfkesini devrimci bir çizgiye kanalize etmesi onun bu misyonuna uygun düşen görevidir. 25 Haziran bir başka mücadelenin sıçrama tahtasına dönüşütürüldüğü ölçüde anlamı kazanacak bir tarihtir. Tüm seçim çalışması bu anlayışın üzerine krulmalıdır. Politik kitle faaliyeti yeni bir tetikelyici rol oynamalıdır.
Demokratik, ilerici ve devrimci güçler kesinlikle Erdoğan'ın seçim sonuçlarını tanımama olaslığının, tehdidinin farkındadır. Kaybetmesi halinde bir iç savaşı provoke edeceğine şüphe yoktur. Haziran 2015 seçimlerinden sonra Suruç katliamına girişmesinde olduğu gibi, devletin açık hedefi öncelikle devrimciler olacaktır. Çukur medyası şimdiden 24 Haziran için bu tür planları dillendirmektedir. Ne olursa olsun, seçimler mevcut koşullarda hâlâ önemlidir, önemli bir mücadele aracına dönüştürülebilir. Pekçok insan hâlen Erdoğan'dan seçimler yoluyla kurtulabilecekleri ilüzyonundadır ve tam da bu yüzden HDP'nin görevi, bir demokratik alternatif olarak, şimdi Rojava'daki gibi bir üçüncü yol olarak, bir odak noktası olarak konumlanmalı ve bu ilüzyonları silecek bir söylem ve mücadele tarzı geliştirmeli. Sadece o zaman, seçim kampanyası 25 Haziran günü mücadele için bir hazırlığa dönüştürülebilir. Her şeyden öte, devrimci güçler halka OHAL koşullarında seçimlerin meşruiyetinin olmadığını ve tüm hilelerle, baskıyla ve şiddetle yürütülen devlet terörünü anlatmalı.Bunu bir başka faşist ve burjuva seçenekle değiştirmenin hiçbir şeyi çözmeyeceği açık. Sokak direnişini büyütmenin kanallarını oluşturmak ve halkı örgütlemek demokratik seçenek için tek isabetli yol olarak görünüyor.
Türkiye ve Kuzey Kürdistan'ın devrim sathında olduğunu söyleyebiliriz ve bu koşullarda demokratik mücadelenin bugünkü görevi faşizmi defetmek olacaktır. Özgürlüğe susamışlık bilinen bir gerçektir ve koşullar olası patlamalar için oldukça nesnel zemin yaratmaktadır. Bölgenin gerici devletleri insanları ezdi, sıkıştırdı, nefes alacak alan bırakmadı ve en sonunda Arap baharı, Gezi ayaklanması ve Rojava devrimi patlak verdi. Özgürlük ve onur için mücadele bunlarla tazelendi ve şimdi başka bir yükselişin öncesinde. Devrimciler sosyal şovenişt, tekçi burjuva seçeneğin arkasında yedeklenmek gibi bir hataya asla düşmeden öznel koşulları güçlendirmenin peşinde olacaklar. Türkiye ve Kuzey Kürdsitan'daki şçi sınıfı ve ezilenlerin hayatta kalmak için özgüçlerine güvenmekten, birleşik bir direniş hattında demokratik, ilerici, devrimcii komünist örgütlerde örgütlenmekten başka çareleri yok. Seçim sürecini önemi tam da burada yatıyor: demokratik özgürlük mücadelesini örgütlemek için ondan faydalanmak, özellikle de seçim sonrası için. Seçimleri bir kaldıraca çevirmek kitle hareketi için kilit önemdedir ve sonuç olarak gerçek mücadele bu dönemde pratik temelde birleşik antifaşist direniş cephesini oluştumak olacaktır.

Enternasyonal Bülten Mayıs ayı sayısından

 

 

 

 

 

 

Marksist Leninist Komünist Parti Türkiye / Kuzey Kürdistan

 

Parti Ve Devrim Şehitleri Ölümsüzdür!

Komünist Gençlik Örgütü
 
Komünist Kadın Örgütü
   
Fakirlerin Ve Ezilenlerin Silahlı Kuvvetleri
 
Kürdistan Örgütü

 

 

     Güncel

27.01.20 / TKŞ'den Kobanê Zaferi Açıklaması

Kobanê'yi nasıl özgürleştirdiysek Efrîn'i, Girê Spi'yi, Serêkaniyê'yi de özgürleştireceğiz

26 Ocak 2015 DAİŞ'in ilk büyük yenilgisini aldığı gündür! Sömürgeci Türk devleti ve DAİŞ Kobanê'de başlayan Rojava ulusal demokratik devrimini Kobanê'yi işgal ederek ezmek istedi. Faşist Erdoğan kendinden emindi, DAİŞ çetelerine çok güveniyordu, bir kaç gün içinde Kobanê düşecekti. Plan sömürgeciliğe aitti, silahları, parayı, çeteleri hepsini o ayarlıyordu. Onun için çıktı televizyona ve 'Kobanê düştü düşecek' dedi. Ama Kobanê'de halk devriminin fedai kahramanları vardı: Arin Mirkan ve Sarya Özgür gibi kadın komutanlar; Heval Numan, Dıjvar, Çekdar, Berxwedan, Serxwebun ve daha yüzlerce fedai savaşçı; Paramaz, Elişer ve Algan Zafir gibi komünistler Kobanê zaferini bedenleriyle tuğla tuğla ördüler. Türkiye ve Kürdistan halkları direnişi sahiplendi, yüzlercesi seferberlik çağrısı ile Kobanê direnişine koştu. 20 Temmuz'da Pirsus'ta şehit düşen 33 genç komünist bize gösterdi ki, daha geride Kobanê için seferber olacak yüzler-binler vardı.

Kobanê'nin direndiğini ve direnişle özgürleştirildi. Kobanê zaferi Rojava devrimini güvence altına alırken, DAİŞ'in yenilgi sürecini de başlattı. Rojava-Kuzey Suriye halkları ilk kez DAİŞ'in yenilebileceğini gördüler ve başta Araplar olmak üzere Kuzey Suriye halkları devrime kitlesel biçimde katılmaya başladılar. Kobanê zaferi ile birlikte Girê Spi özgürleştirildi, Mınbiç, Tabqa-Tişrin ve sonra çetelerin başkent ilan ettikleri Rakka özgürleştirilerek devrim topraklarına dahil edildi. Politik islamcı faşist DAİŞ son olarak Deyr ez Zor'da kuşatıldı, Baxoz'da nihai olarak ezildi.
DAİŞ'le birlikte Türk devletinin planlarının da çöle gömüldü. DAİŞ sonrası emperyalistler arası çelişkilerden faydalanarak sömürgeci Türkiye doğrudan kendi ordusu ile Rojava devrimine karşı saldırıya girişti. Erdoğan Putin'e her türlü rüşvet ve tavizi vererek Ruslarla anlaşıp Efrîn'e saldırdı. Bu saldırıya karşı Efrîn halkı ve rojava devriminin devrimci ordusu direndi. Bu kahraman fedai direniş karşısında NATO'nun en büyük ikinci ordusu dedikleri işgalci ordu iki ay Efrîn'e giremedi.

Emperyalistlerin göz yummasından aldığı cesaretle faşist Erdoğan yüzünü Cizir bölgesine çevirdi. ABD ve Rus emperyalistleriyle yürüttüğü pazarlıklar sonrası Girê Spi ve Serêkaniyê'ye saldırdı. Fırat'tan Dicle'ye kadar tüm Rojava topraklarını işgal etmeyi hedefliyordu. Girê Spi ve Serêkaniyê'deki direniş bu yayılmacı planları bozdu. Ayn İsa ve Til Temir cephelerinden ileriye gidemedi. Ne elindeki teknik ne de para ile satın aldığı başıbozuklar çetesi direniş duvarını aşamadı.
Efrîn hala direniyor, Girê Spi-Serêkaniyê direniyor. Kobanê'yi nasıl özgürleştirdiysek Efrîn'i, Girê Spi'yi, Serêkaniyê'yi de özgürleştireceğiz. İşgalcileri topraklarımızdan söküp atmak için devrimci savaşımımızı yükseltelim! Biz kazanacağız, Rojava-Kuzey Suriye Halkları kazanacak.

 
Komünist Devrimci Hareket (Tevgera Komunist a Şoreşger- TKŞ )


27.01.20 / Kobanê Halkları Zaferi Kutladı

Kobanê'de Arap ve Kürtlerden oluşan binlerce kişi, Kobanê'nin DAİŞ çetelerinden kurtuluşunun 5'inci ve Kobanê Özerk Yönetimi'nin 6'ncı yıl dönümünü DAİŞ çetelerine karşı yoğun çatışmaların yaşandığı Şehit Egid Meydanı'nda kutladı.

"Tutumunuzda vefakar olun, Kobanê dünya direnişinin başkentidir. Dünya bugün imha tehditleriyle karşı karşıya" şiarıyla düzenlenen kutlamalara Kürt ve Arap halklarının yanı sıra PYD , JKŞ , Kongre Star, TKŞ , TEV- DEM, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Temsilcileri, Minbic ve Gire Spi'den çok sayıda kurum temsilcisi katıldı.

Bölgedeki kadın kurumları ve hareketleri adına konuşan Fırat Bölgesi Yasama Meclisi Eşbaşkanı Fewziyê Ebdi, "Kobanê insanlığın ve barışın simgesi oldu" dedi.
Ebdi, "Suriye, Türk devletinin bölgeye yönelik tehditlerine karşı sınırlarını korumalıdır. Kuzey ve Doğu Suriye'ye ilişkin anlaşmalar yapan Rusya ve ABD'yi Türk devletinin tehditlerine son vermeye ve göçmenlerin bölgeye güvenli bir şeklide geri dönebilmesi için gerekli koşulları sağlamaya çağırıyoruz" diye belirtti.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Kadın Komitesi Başkanı Cihan Xidro, "Kobanê'nin özgürleştirilmesi tarihi bölge halkı için bir kıvılcımdır. Kobanê direnişi halkın iradesinin askeri araçlardan daha güçlü olduğunun göstergesidir. DAİŞ'i destekleyen ve farklı gerekçelerle bölgeyi işgal etmeye çalışan Türk devletine karşı direniş devam ediyor" diye belirtti.
Minbic Demokratik Sivil Yönetimi Temsilcisi, Kobanê yönetimine direnişlerinden dolayı ödül verdi.

Etkinlikte müzik grupları Kürtçe ve Arapça şarkılar söyledi.


21.01.20 / MLKP'nin 'Dema Baranan' Belgeseli Tamamlandı

MLKP'nin umut ve zafer yüklü devrim yürüyüşünden bir kesit olarak Yapıcılar Film Kolektifi tarafından hazırlanan "Dema Baranan" belgeseli tamamlandı.

Çekimleri Rojava ve Medya Savunma Alanları'nda gerçekleştirilen belgesel filmde, MLKP'nin 25 yıllık tarihinin yanısıra devrim stratejisi ve politik askeri mücadeleye bakış açısı anlatılıyor. Belgesel için kamera karşısına geçen komünistler, MLKP'nin Türkiye-Kürdistan devriminin yanısıra bölgesel anlamda Ortadoğu devrimine bakış açısını aktarıyor.

MLKP'nin Rojava ve özgür dağlarda yürüttüğü mücadele ile savaş deneyimlerinin de aktarıldığı belgeselde, Komünist Kadın Örgütü (KKÖ) ve Komünist Gençlik Örgütü (KGÖ) adına yapılmış röportajlar da yer alıyor. Belgeselde ayrıca farklı toplumsal kesimlerden ve uluslardan çok sayıda insan da komünistlerle buluştuktan sonra yaşamlarındaki değişimi anlatıyor.

23 Mart 2019'da katledilen MLKP MK üyesi Baran Serhad'ta atfedilen belgeselin yayınlanması, Türk devletinin Rojava'ya yönelik işgal saldırısı nedeniyle ileri bir tarihe ertelenmişti.

Belgeselde MLKP'nin Rojava ve Medya Savunma Alanlarındaki savaş pratiği de aktarılırken, geçtiğimiz aylarda işgal edilen Serêkaniyê'de çetelere karşı savaşan komünistler de deneyimlerini aktarıyor.

 Fragmanı izlemek için tıklayınız:

 


21.01.20 / Komünist Devrimci Hareket (TKŞ): ''Efrîn Bizimdir, Direnerek Özgürleştireceğiz''

Komünist Devrimci Hareket ( TKŞ ), Türkiye'nin Efrîn'i işgal edişinin ikinci yılı dolayısıyla "Efrîn bizimdir, direnerek özgürleştireceğiz" başlıklı açıklama yayınladı:

"2 yıl önce Rojava topraklarının önemli bir parçası olan Efrîn kantonunun Türkiye ve desteklediği çeteler tarafından uluslarası bir kuşatma konsepti ile işgal edildi. Devrimimizi parça parça işgal ederek boğma taktiği ile hareket eden işgalci Türk devleti 2 ay süren çağın direnişinin çelikten iradesine çarparak büyük kayıplar verdi. En ağır tekniği olmadan bir adım dahi ilerlemeyen faşist, işgalci Türk devleti başta Rusya, Amerika ve uluslarası emperyalist devletlerinin ve sömürgeci bölge devletlerinin onayı ile işgal hareketini başlattı.
Rusya'nın hava sahasını açarak, ABD, BM, AB gibi diğer emperyalist devletler ve örgütlerin ise Türkiye ve desteklediği çetelerin haftalar ve aylar süren insanlık suçlarına sessiz kaldı. Çünkü hepsi halk düşmanı, hepsi devrim düşmanı. Hepsinin ortak amacı ise bir halklar bahçesini ve özgürlükleri temsil eden Rojava devrimini ve kadın iradesini kırmaktır. Ve Kürdü, Arabı, Alevisi, Ermenisi ile kadın iradesi ile halkların kardeşliğini ve kadın iradesini temsil eden Efrîn'in hedef alınması ise tesadüfü değildir. İşgal sürecinde çocuğu, kadını, yaşlısı ile yüzlerce sivil halk katledildi. Yüzlerce savaşçının şehit düştüğü ve 2 ay süren destansı direnişin ardından Efrini işgal eden TC ve çeteleri başta Efrîn'e çete ailelerini yerleştirerek demografik yapıyı değiştirmeye girişti ve ardından halkın evleri, malları talan edildi, tarihi yerler yok edildi ve Efrîn ile sembolleşen on binlerce zeytin ağaçları kesilerek doğa katliamına girişti. Sivil halk kaçırılarak işkencelerden geçirildi ve kadınlara tecavüz edildi. Osmanlı'nın işgal manzaralarını bir kez daha Efrîn'de devreye sokan TC bu işgal hareketi ile başta Rojava devrimi ile Kürt halkının kazanımlarını ve devrim sayesinde özgürlüklerini elde eden bölge halkının ortak yaşam iradesini hedef aldılar. Bu devrim ile binlerce yıllık erkek egemenliğini gerileten kadın iradesinin kazanımlarını yok etmeyi hedeflediler. Fakat amaçlarına ulaşamadılar. Rojava ve Kuzey Suriye halkları bu işgal saldırısı karşısında kazanımlarını sahiplenmeye devam ettiler.

Buna karşı yok etme konseptine Serêkaniyê ve Girê Spî işgali ile devam eden Türkiye'nin bu gün Rojava devrimini yok etmeyi kendi varlık sebebi olarak gördü. Emperyalist güçler ve sömürgeci bölge devletleri bu işgal hareketine direk ya da dolaylı destek vererek devrimin kazanımlarını en geri noktaya çekerek teslimiyet dayatması yapmak istiyorlar.

Bizler Komünist Devrimci Hareket olarak bir kez daha Rojava devrimi ve Efrin savunmasında şehit düşen binlerce şehidimize tüm halklarımıza sözümüzü bir kez daha tekrarlıyoruz. Avestaların, Barinlerin, Tirêjlerin, Özgürlerin, Zeynellerin, İlanların ve Gulanların direniş manifestosu ile devrimimizi ve kazanımlarımı mevzi mevzi savunacağız. Efrîn, Serêkaniyê, Girê Spî ve işgal altında ki tüm toprakların özgürleştirilmesi varlık sebebimizdir."


19.01.20 / Direniş İşgalcileri Kovacak, Efrîn'i Özgürleştirecek

Faşist Türk devletinin Efrîn'e yönelik 20 Ocak 2018'de başlayan işgali ikinci yılını doldurdu. İşgal saldırısı esnasında binlerce kişi katledildi, yüzbinlerce kişi yaşam alanlarını terk etmek zorunda kaldı. Efrîn yağmalandı, talan edildi. İşgalci AKP rejimi, Efrîn ve çevresinde soykırımı derinleştiriyor. Efrîn halkı halen çemberde tutularak boğulmak isteniyor. Kentte kalan Arap ve Kürt ailelerden binlerce kişi çeteler tarafından alıkonuldu. Hala haber alınamayan yüzlerce kişi var.

Efrîn halkı ve özsavunma güçleri, işgal saldırısına karşı iki ay boyunca canfeda bir direniş sergiledi. Faşist Türk ordusu ve çeteleri, Efrîn dağlarında ve kentlerinde direniş mevzilerinde karşılandı. Tarihe yazılan Efrîn direnişi, dünya halklarının umudu olan Rojava devriminin teslim olmayacağını gösterdi. HBDH güçleri de devrim topraklarını savunmak için Efrîn özsavunma güçleri ile birlikte cephelerde yer aldı. Raco'da, Cindires'te, Mabeta'da şehitler bedeli direnişin en ön saflarında dövüştü.

DEVAMI


15.01.20 / Komünist Tutsak İsmail Yılmaz'a İşkence

2017 yılından beri Elazığ 2 No'lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesi'nde kalan MLKP tutsağı İsmail Yılmaz, hapishanede dayatılan "terör suçlusu" yazılı yaka kartını takmayı reddettiği için 2 yıldır açık görüş, telefon görüşü ve kargo alımı gibi haklarını kullanamıyor. Yılmaz'ın 7 Şubat'ta görülecek karar duruşması için aldığı savunma notlarına hapishane idaresi tarafından el konuldu. Sayım sırasında başındaki beresini çıkartmadığı için de tehdit edildi.
Kulak zarındaki yırtık nedeniyle ertelenmemesi gereken tedavisine kimlik dayatması nedeniyle devam edemezken, ağrı kesici ilaç dahi verilmiyor.
Ayrıca dini bayram, yılbaşı ve doğum günü dışında kitap alamayacağı da cezaevi idaresi tarafından Yılmaz'a bildirildi.
Ezilenlerin Hukuk Bürosu, müvekkili İsmail Yılmaz ve aynı hak ihlallerine maruz kalan Mahmut Soner üzerindeki baskıların derhal son bulmasını istedi.

Yılmaz, Nusaybin özyönetim direnişine katıldığı için ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılanıyor. İsmail Yılmaz, duruşmada verdiği ifadesinde, "Biz özyönetim direnişi ışığını Paris Komünü'nden aldık. Bugünkü özyönetim direnişlerinin ışığı da yarınların ışığı olacaktır" demişti.

 

 


Arşiv



  Sayfa 12345678
 

 

HBDH



PARTİNİN SESİ



KüRDİSTAN



FESK



 

 

 

MERKEZ KOMİTE



ÖZGüR KADIN



KKÖ



SöYLEşİLER