10 Eylül'ün Kürdistan’daki Komünistlere Çağrısı
Share on Facebook Share on Twitter

 
Diğer yazılar
 

 

Eylül - Ekim 2017 / Dengê Kurdistan / Sayı: 25 

 

Partimiz 24. mücadele yılına girerken Dersim dağlarından Nurhak'lara uzanan yolculuğunda komutan Alişer 10 Eylül öncesi son sözü söyledi: Devrimin zaferi için yaşasın MLKP!
Tıpkı Berçem ve Ekin yoldaşlar gibi Alişer yoldaş da, teslim olmama geleneğine bağlı kalarak, hain pusuya karşı son mermisine kadar savaştı ve ardından PKK gerillası, siper yoldaşı Oğuz Aksu ile birlikte el bombalarını düşmanın beyninde patlatarak feda eylemi yaptı. Faşist sömürgeci dev-
letin hesaplarını boşa çıkardı, ölüme meydan okuyarak düşman yüreklerine korku saldı. O, tıpkı kendinden önceki, ölümü yenen şehitler gibi "ya zafer ya ölüm" şiarının MLKP bakımından bir bilinç ve çıta haline geldiğinin altını çizdi. Bu, devrimci iddia ve yönelimimiz bakımından, Berçem-Ekin yoldaşların ortaya koyduğu duruşa, kır gerillası cephesinden verilmiş bir yanıt ve ulaşılan bir düzeydir. Haliyle, tıpkı Berçemlerinki gibi yol gösterici ve ilham verici olacaktır.

MLKP/FESK Kürdistan Kır Birlikleri komutanı Alişer Deniz, yakın tarihlerde Dersim'de şehit düşen Arjinlerin, Devrim ve Baranların komutanı olduğunu, tıpkı onlar gibi Kürdistan'ın özgürlüğü ve Türkiye devrimi için ölümün üstüne yürüyecek nice MLKP savaşçısının varlığını eylemiyle ortaya koydu. Alişer komutan, aynı zamanda Rojava Kürdistanının ve bölgenin özgürleşmesi için faşist DAİŞ çetelerine karşı ölümsüzleşen Serkanların, Saryaların, Mazlumların, Raperinlerin, Destanların yoldaşı olduğunu gösterdi. Gerek Rojava'da, gerekse Bakur Kürdistan'da, özgürlük için can bedeli dövüşen bir partidir MLKP. Ve onun her bir savaşçısı, özgürlük ve sosya-
lizm uğruna gözünü kırpmadan canını vermeye hazır, fedaileşmiş ateş taşıyıcılarıdır. 23 yıllık mücadelesinde MLKP'nin ve onun militanlarının geldiği düzey budur ve bu düzey ancak
daha da ilerletilebilirse, hem şehitlere layık olunabilir, hem de devrimin zaferi gerçekten de yakınlaştırılabilir. MLKP, 23 yıllık tarihinde, hem kendi sınırlarını zorladı, hem de parçası
olduğu Türkiye ve Kürdistan devrimci hareketinin. Bu bakımdan da ilham verici bir partidir MLKP. Özellikle Kürt ulusal özgürlük mücadelesi bağlamında, Türkiye devrimci hareketinin pek çok bölüğünün sahip olduğu kemalizm etkili, sosyal şovenizm zemininde ortaya çıkan bu sınır, MLKP'nin duruşu ve eleştirileriyle ateş altındadır. Kaynağını Marksizm-Leninizmden alan ve dev-
rimin güncelliği zemininden yapılan bu hücumlar, sözkonusu zehirli bilincin devrimci hareketimiz saflarından temizlenmesi için muhataplarını zorlama hali devam etmektedir. MLKP, 23. savaşım yılını geride bırakırken, Türkiye ve Kürdistan'da varlık ve yaşam hakkının ancak güçlü bir mücadele ve can bedeli bir duruşla mümkün olduğunu gösteren realitenin bir parçasıdır artık. Şehitleri, yaralıları, gazileri, tutsakları ve sürgünleriyle bedel ödeyen bir partidir MLKP ve bu yolla üzerinde yüksel diği toprağa daha sağlam basmaktadır. Kobani'den Kamışlo'ya, Van'dan Amed'e, Dersim'den Medya Savunma Alanlarına kadar pek çok mezarlıkta şehitleri, bir kısmı Kürdistan'da
olan, 28 hapishanede tutsakları bulunmaktadır. Artık sadece Bakur'da değil, Rojava ve Başur'da da "Her Biji MLKP" diyen emekçiler çoğalmakta, bir kısmı doğrudan parti bayrağı altında savaş-
maktadır. Yani Kürdistan'ın farklı parçalarında da bir MLKP gerçeği vardırnşimdi. Rojava ve Başur bakımından atılan adımlar önemlidir, ancak süreç MLKP'ye sıçramalı bir gelişim çizgisi izlemeyi dayatmaktadır.

Yürünecek Yol Çok, Aşılması Gereken Eşikler de!
Özellikle MLKP 3. Kongresi ve 1. Kürdistan Konferansı'ndan sonra ortaya konulan Kürdistanileşme perspektifi ve pratiği, Bakur Kürdistan'da partinin azımsanmayacak bir hızla gelişmesine yol açmış, ancak yaşanan düşman saldırılarıyla bir kırılma ve kesinti yaşandığı için,
olması gereken siyasal ve örgütsel düzeyin gerisinde kalmıştır. Mesela Rojava devrimi ile ilişkileniş parti bakımından tesadüfi ya da istisnai bir durum değildir. Gerek Kürdistanileşme perspektifleri gerekse 3. ve 4. Kongre platformlarında ortaya çıkan bakış açısı ve programatik gelişmeler, MLKP'yi geç kaldığı Başur ve Rojava açılımları için zorlamıştır. Tarihin talihli bir kesitinde yolları kesişen Rojava ve MLKP, devrim paydasında buluşmuştur. Bu devrimin zaferi için can feda bir direniş içerisinde bulunmak MLKP'yi Rojava ve dolayısıyla da tüm Kürdistan toplu-
mu içerisinde daha saygın, daha güvenilir ve daha sempati duyulan bir düzeye taşımıştır.
Şu rahatlıkla söylenebilir ki, MLKP Kürdistani bir parti olarak, gerek Bakur Kürdistan'da gerekse Rojava'da, sosyalist yurtsever bir kimliktir ve Kürdistan'daki işçi sınıfı, emekçi yığınlar ve genel olarak ezilenlerin nitelikli bir temsilcisidir. Geride kalan tarihinin kısa bir analizi bile MLKP'nin
Kürdistan bakımından önemli bir rol oynayabileceğini ortaya koymaktadır. Mütevazi bir kuvvet olmamıza rağmen şunu rahatlıkla söyleyebilirizki, Kürdistan özgürlük mücadelesinin Türkiye toplumuna taşınmasında, emekçi sol güçler arasında sosyal şovenizme karşı kavgada MLKP'nin
yeri saygındır. Devrimci hareketle yurtsever güçler arasında bir köprü işlevi gören parti, bu rolü hem Kuzey Kürdistan'daki kararlı mücadelesi ve varlığıyla hem de Rojava'daki devrimci duruşuyla elde etmiştir. Yanı sıra Türkiye cephesinde işçi sınıfı, emekçi kitleler ve diğer halklar arasında
Kürt özgürlük mücadelesinin haklılığı ve meşruluğu üzerine yürütülen mücadelelerde MLKP açık ara önde bir kuvvettir. Bu onu Kürt halkımız bakımından "yoldaş Parti" düzeyine getirmiştir. Kürt halk önderi Abdullah Öcalan'a dönük uluslararası komplo sürecinin ardından ortaya çıkan tasfiyeci politikalara ve gerillaya dönük saldırılara karşı, bir yandan ideolojik mücadele sürdürülürken, diğer yandan "gerilla onurdur savunacağız" şiarıyla kampanyaların yürütülmesi ve "canlı kalkan" eylemleri, dönemin öne çıkan ayırıcı pratikleridir. Keza, "Kürt sorununa emekçi çözüm" eksenli kampanyalar, yürüyüşler, barışçıl ya da askeri eylemler Kürdistan'da öne çıkan biçimlerdir. Malatya'dan Elazığ'a, Maraş'tan Urfa'ya, Antep'ten Amed'e kadar bir dizi Kürdistan şehrinde, irili ufaklı çok sayıda milis ve müfreze eylemleri ile MLKP sürece müdahale etmeye çalışmış, her sokakta göze çarpan afiş, yazılama ve stickerlarla,köylere yayılan ajitasyon ve propaganda faaliyetleriyle, konserler, yürüyüşler, kültür sanat faaliyetleri, mitingler ve başkaca yöntemlerle komünist öncünün sesi yüzbinlere ulaştırılmıştır. Bunlar, sınırlı sayıda ancak inanmış kadın-erkek partili güçler tarafından, düzgün bir parti işleyişi yoluyla gerçekleştirilmiştir.

Bu yürüyüş sömürgeci faşist saldırılarla kesintiye uğramış olsa da, dönem bakımından önemli bir rol oynamıştır. O günün koşulları içerisinde,Medya Savunma Alanlarında ya dakırda, özgür alanlar yaratma perspektifiyle, bir varlık gösterememiş olmamız en temel yetersizliklerimizden biridir. Bu başarılmış olsaydı, durum şimdikinden çok daha farklı gelişebilirdi. Sonraki yıllarda atılan adımlar, bunu net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Yine de şunu rahatlıkla söylemeliyiz ki, hem Batıda hem de Kürdistan'ın diğer parçalarında, bugüne kadar yaptığımız her şeyin daha fazlasını ve daha iyisini yapmak zorundayız. Çünkü devrimin zaferi ortalama bir mücadele ya da duruşla gelmez. Devrim onu yapanların yaşamlarında ve eylemlerinde başlar, tüm toplumu sararsa zafere ulaşır ancak. 10 Eylül, Kürdistan'da yaşayan sosyalist yurtseverler kadar emekçi halklarımız bakımından da bir anlama kavuşacaksa eğer, bu ancak Parti eyleminin ve buna yön veren siyasal, teorik, örgütsel ve ideolojik kimliğin Kürt ezilenleri, yoksulları, gençleri ve kadınları arasında benimsenmesi, gelişmesi ve büyümesi ile mümkün olacaktır. Bunun kendiliğinden olması elbette mümkün değildir. Sömürgeci baskının bu kadar yoğun ve şiddetli olduğu koşullarda, sosyalist yurtseverler direnişin öncüsü olmak, faşizmin halkta yaratmak istediği korku duvarlarını yıkmak için en başta dövüşmek zorundadır. Mütevazı gücüyle MLKP Kürdistan'ın yapmaya çalıştığı budur, ancak iddialı ve kopuşlar örgütleyen bir çizgi dönemin
acil ihtiyacıdır. Bunlar olmaksızın kolay yoldan halkın öncülüğünün hayalini kuranlar, asla sürece yön veremezler. MLKP, tıpkı Rojava'da olduğu gibi Kuzey Kürdistan'da ve Türkiye'de varlık hakkını kanla, canla kazanmıştır. Şehitlere bağlılığın ve devrimin zaferinin yakınlaşması için daha fazlasını yapmak onur borcumuzdur. Kürdistan'da sömürgeci faşist diktatörlüğe karşı her cephede ve her düzeyde savaşı büyütmek, 10 Eylül'ün tüm komünistlere ve sosyalist yurtseverlere çağrısıdır.

 

 

Arşiv

 

2017
Eylül
2010
Mayıs Ocak
2008
Ocak
2005
Aralık
2004
Ekim Ağustos
Mart
2003
Ekim Temmuz
2002
Ocak
1998
Ekim

 

10 Eylül'ün Kürdistan’daki Komünistlere Çağrısı
fc Share on Twitter

 

 

Eylül - Ekim 2017 / Dengê Kurdistan / Sayı: 25 

 

Partimiz 24. mücadele yılına girerken Dersim dağlarından Nurhak'lara uzanan yolculuğunda komutan Alişer 10 Eylül öncesi son sözü söyledi: Devrimin zaferi için yaşasın MLKP!
Tıpkı Berçem ve Ekin yoldaşlar gibi Alişer yoldaş da, teslim olmama geleneğine bağlı kalarak, hain pusuya karşı son mermisine kadar savaştı ve ardından PKK gerillası, siper yoldaşı Oğuz Aksu ile birlikte el bombalarını düşmanın beyninde patlatarak feda eylemi yaptı. Faşist sömürgeci dev-
letin hesaplarını boşa çıkardı, ölüme meydan okuyarak düşman yüreklerine korku saldı. O, tıpkı kendinden önceki, ölümü yenen şehitler gibi "ya zafer ya ölüm" şiarının MLKP bakımından bir bilinç ve çıta haline geldiğinin altını çizdi. Bu, devrimci iddia ve yönelimimiz bakımından, Berçem-Ekin yoldaşların ortaya koyduğu duruşa, kır gerillası cephesinden verilmiş bir yanıt ve ulaşılan bir düzeydir. Haliyle, tıpkı Berçemlerinki gibi yol gösterici ve ilham verici olacaktır.

MLKP/FESK Kürdistan Kır Birlikleri komutanı Alişer Deniz, yakın tarihlerde Dersim'de şehit düşen Arjinlerin, Devrim ve Baranların komutanı olduğunu, tıpkı onlar gibi Kürdistan'ın özgürlüğü ve Türkiye devrimi için ölümün üstüne yürüyecek nice MLKP savaşçısının varlığını eylemiyle ortaya koydu. Alişer komutan, aynı zamanda Rojava Kürdistanının ve bölgenin özgürleşmesi için faşist DAİŞ çetelerine karşı ölümsüzleşen Serkanların, Saryaların, Mazlumların, Raperinlerin, Destanların yoldaşı olduğunu gösterdi. Gerek Rojava'da, gerekse Bakur Kürdistan'da, özgürlük için can bedeli dövüşen bir partidir MLKP. Ve onun her bir savaşçısı, özgürlük ve sosya-
lizm uğruna gözünü kırpmadan canını vermeye hazır, fedaileşmiş ateş taşıyıcılarıdır. 23 yıllık mücadelesinde MLKP'nin ve onun militanlarının geldiği düzey budur ve bu düzey ancak
daha da ilerletilebilirse, hem şehitlere layık olunabilir, hem de devrimin zaferi gerçekten de yakınlaştırılabilir. MLKP, 23 yıllık tarihinde, hem kendi sınırlarını zorladı, hem de parçası
olduğu Türkiye ve Kürdistan devrimci hareketinin. Bu bakımdan da ilham verici bir partidir MLKP. Özellikle Kürt ulusal özgürlük mücadelesi bağlamında, Türkiye devrimci hareketinin pek çok bölüğünün sahip olduğu kemalizm etkili, sosyal şovenizm zemininde ortaya çıkan bu sınır, MLKP'nin duruşu ve eleştirileriyle ateş altındadır. Kaynağını Marksizm-Leninizmden alan ve dev-
rimin güncelliği zemininden yapılan bu hücumlar, sözkonusu zehirli bilincin devrimci hareketimiz saflarından temizlenmesi için muhataplarını zorlama hali devam etmektedir. MLKP, 23. savaşım yılını geride bırakırken, Türkiye ve Kürdistan'da varlık ve yaşam hakkının ancak güçlü bir mücadele ve can bedeli bir duruşla mümkün olduğunu gösteren realitenin bir parçasıdır artık. Şehitleri, yaralıları, gazileri, tutsakları ve sürgünleriyle bedel ödeyen bir partidir MLKP ve bu yolla üzerinde yüksel diği toprağa daha sağlam basmaktadır. Kobani'den Kamışlo'ya, Van'dan Amed'e, Dersim'den Medya Savunma Alanlarına kadar pek çok mezarlıkta şehitleri, bir kısmı Kürdistan'da
olan, 28 hapishanede tutsakları bulunmaktadır. Artık sadece Bakur'da değil, Rojava ve Başur'da da "Her Biji MLKP" diyen emekçiler çoğalmakta, bir kısmı doğrudan parti bayrağı altında savaş-
maktadır. Yani Kürdistan'ın farklı parçalarında da bir MLKP gerçeği vardırnşimdi. Rojava ve Başur bakımından atılan adımlar önemlidir, ancak süreç MLKP'ye sıçramalı bir gelişim çizgisi izlemeyi dayatmaktadır.

Yürünecek Yol Çok, Aşılması Gereken Eşikler de!
Özellikle MLKP 3. Kongresi ve 1. Kürdistan Konferansı'ndan sonra ortaya konulan Kürdistanileşme perspektifi ve pratiği, Bakur Kürdistan'da partinin azımsanmayacak bir hızla gelişmesine yol açmış, ancak yaşanan düşman saldırılarıyla bir kırılma ve kesinti yaşandığı için,
olması gereken siyasal ve örgütsel düzeyin gerisinde kalmıştır. Mesela Rojava devrimi ile ilişkileniş parti bakımından tesadüfi ya da istisnai bir durum değildir. Gerek Kürdistanileşme perspektifleri gerekse 3. ve 4. Kongre platformlarında ortaya çıkan bakış açısı ve programatik gelişmeler, MLKP'yi geç kaldığı Başur ve Rojava açılımları için zorlamıştır. Tarihin talihli bir kesitinde yolları kesişen Rojava ve MLKP, devrim paydasında buluşmuştur. Bu devrimin zaferi için can feda bir direniş içerisinde bulunmak MLKP'yi Rojava ve dolayısıyla da tüm Kürdistan toplu-
mu içerisinde daha saygın, daha güvenilir ve daha sempati duyulan bir düzeye taşımıştır.
Şu rahatlıkla söylenebilir ki, MLKP Kürdistani bir parti olarak, gerek Bakur Kürdistan'da gerekse Rojava'da, sosyalist yurtsever bir kimliktir ve Kürdistan'daki işçi sınıfı, emekçi yığınlar ve genel olarak ezilenlerin nitelikli bir temsilcisidir. Geride kalan tarihinin kısa bir analizi bile MLKP'nin
Kürdistan bakımından önemli bir rol oynayabileceğini ortaya koymaktadır. Mütevazi bir kuvvet olmamıza rağmen şunu rahatlıkla söyleyebilirizki, Kürdistan özgürlük mücadelesinin Türkiye toplumuna taşınmasında, emekçi sol güçler arasında sosyal şovenizme karşı kavgada MLKP'nin
yeri saygındır. Devrimci hareketle yurtsever güçler arasında bir köprü işlevi gören parti, bu rolü hem Kuzey Kürdistan'daki kararlı mücadelesi ve varlığıyla hem de Rojava'daki devrimci duruşuyla elde etmiştir. Yanı sıra Türkiye cephesinde işçi sınıfı, emekçi kitleler ve diğer halklar arasında
Kürt özgürlük mücadelesinin haklılığı ve meşruluğu üzerine yürütülen mücadelelerde MLKP açık ara önde bir kuvvettir. Bu onu Kürt halkımız bakımından "yoldaş Parti" düzeyine getirmiştir. Kürt halk önderi Abdullah Öcalan'a dönük uluslararası komplo sürecinin ardından ortaya çıkan tasfiyeci politikalara ve gerillaya dönük saldırılara karşı, bir yandan ideolojik mücadele sürdürülürken, diğer yandan "gerilla onurdur savunacağız" şiarıyla kampanyaların yürütülmesi ve "canlı kalkan" eylemleri, dönemin öne çıkan ayırıcı pratikleridir. Keza, "Kürt sorununa emekçi çözüm" eksenli kampanyalar, yürüyüşler, barışçıl ya da askeri eylemler Kürdistan'da öne çıkan biçimlerdir. Malatya'dan Elazığ'a, Maraş'tan Urfa'ya, Antep'ten Amed'e kadar bir dizi Kürdistan şehrinde, irili ufaklı çok sayıda milis ve müfreze eylemleri ile MLKP sürece müdahale etmeye çalışmış, her sokakta göze çarpan afiş, yazılama ve stickerlarla,köylere yayılan ajitasyon ve propaganda faaliyetleriyle, konserler, yürüyüşler, kültür sanat faaliyetleri, mitingler ve başkaca yöntemlerle komünist öncünün sesi yüzbinlere ulaştırılmıştır. Bunlar, sınırlı sayıda ancak inanmış kadın-erkek partili güçler tarafından, düzgün bir parti işleyişi yoluyla gerçekleştirilmiştir.

Bu yürüyüş sömürgeci faşist saldırılarla kesintiye uğramış olsa da, dönem bakımından önemli bir rol oynamıştır. O günün koşulları içerisinde,Medya Savunma Alanlarında ya dakırda, özgür alanlar yaratma perspektifiyle, bir varlık gösterememiş olmamız en temel yetersizliklerimizden biridir. Bu başarılmış olsaydı, durum şimdikinden çok daha farklı gelişebilirdi. Sonraki yıllarda atılan adımlar, bunu net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Yine de şunu rahatlıkla söylemeliyiz ki, hem Batıda hem de Kürdistan'ın diğer parçalarında, bugüne kadar yaptığımız her şeyin daha fazlasını ve daha iyisini yapmak zorundayız. Çünkü devrimin zaferi ortalama bir mücadele ya da duruşla gelmez. Devrim onu yapanların yaşamlarında ve eylemlerinde başlar, tüm toplumu sararsa zafere ulaşır ancak. 10 Eylül, Kürdistan'da yaşayan sosyalist yurtseverler kadar emekçi halklarımız bakımından da bir anlama kavuşacaksa eğer, bu ancak Parti eyleminin ve buna yön veren siyasal, teorik, örgütsel ve ideolojik kimliğin Kürt ezilenleri, yoksulları, gençleri ve kadınları arasında benimsenmesi, gelişmesi ve büyümesi ile mümkün olacaktır. Bunun kendiliğinden olması elbette mümkün değildir. Sömürgeci baskının bu kadar yoğun ve şiddetli olduğu koşullarda, sosyalist yurtseverler direnişin öncüsü olmak, faşizmin halkta yaratmak istediği korku duvarlarını yıkmak için en başta dövüşmek zorundadır. Mütevazı gücüyle MLKP Kürdistan'ın yapmaya çalıştığı budur, ancak iddialı ve kopuşlar örgütleyen bir çizgi dönemin
acil ihtiyacıdır. Bunlar olmaksızın kolay yoldan halkın öncülüğünün hayalini kuranlar, asla sürece yön veremezler. MLKP, tıpkı Rojava'da olduğu gibi Kuzey Kürdistan'da ve Türkiye'de varlık hakkını kanla, canla kazanmıştır. Şehitlere bağlılığın ve devrimin zaferinin yakınlaşması için daha fazlasını yapmak onur borcumuzdur. Kürdistan'da sömürgeci faşist diktatörlüğe karşı her cephede ve her düzeyde savaşı büyütmek, 10 Eylül'ün tüm komünistlere ve sosyalist yurtseverlere çağrısıdır.