24 Haziran seçimleri gün boyu süren usulsüzlük, çatışma, hile ve saldırılarla geride kaldı. Resmi olmayan sonuçlara göre cumhurbaşkanlığı seçimlerini %52 ile faşist şef Erdoğan kazanırken, parlemento seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı 343 sandalye ile mecliste çoğunluğu elde etti. HDP yüzde 11.69 oy oranı ve 25'i kadın (%37) 67 miletvekiliyle meclise bir kez daha girmeyi başardı. HDP, ayrıca Kuzey Kürdistan'daki 11 ilde birinci parti olmayı başardı. HDP'ye yönelik seçimin ilan edilmesinden itibaren başlayan saldırılar, son 10 günde artmış, HDP'nin sokakta seçim çalışmaları büyük oranda engellenirken yüzlerce HDP'li gözaltına alınmış ve en son olarak 14 Haziran'daki saldırıda Urfa'nın Suruç ilçesinde 3 HDP'li hayatını kaybetmişti. HDP'nin tüm bu saldırılara ve kapsamlı medya blokajına rağmen demokratik olmayan yüzde 10 seçim barajını aşması başta Kürt halkı olmak üzere ezilenlerin ve antifaşist kesimlerin iradelerini ve mücadele isteklerini koruduklarını göstermektedir. HDP'nin bu umudu meclise taşıması, seçim sonrası dönemde bir kez daha Erdoğan faşizmine karşı mücadelede ilerici demokratik kitlelere ulaşmada ve antifaşist cepheyi büyütmede önemli bir araç {divide}olacaktır. Bu, dün Kürdistan illerindeki kutlamalarda ve Türkiye'nin batısındaki protestolarda bir kez daha açığa çıkmıştır. HDP'nin içindeki devrimci çekirdeğin diktatörlüğe karşı antifaşist mücadeleye öncülük etmesi ihtiyacı kendini seçim sonuçlarının açıklanmaya başladığı ilk anda kendini göstermiştir. Seçim sonuçları devletin resmi ajansı Anadolu Ajansı'ndan (AA) açıklanmaya başladığında herkes önceki seçimlerden elde edilen tecrübeyle bir manipülasyon yapıldığının farkındaydı. Saatler ilerledikçe sandık başlarında oylarını korumaya çalışan binlerce insanın sokaktaki tepkisi de artmaktaydı. İl ve ilçe seçim kurulları önlerine, İstanbul, Ankara, İzmir, Hatay başta olmak üzere çeşitli illerde meydanlara çıkan insanlar polisin ve faşist AKP güruhlarının şiddetli saldırılarına rağmen kararlı bir duruş sergiledi. Burjuva muhalefetin Erdoğan'nın karşısına çıkardığı aday Muharrem İnce gece boyunca hiçbir açıklama yapmadı. İnce'nin partisi CHP gece boyunca yaptığı her açıklamada seçim sonuçlarında hileler olduğunu söylemesine rağmen kitleleri yatıştıracak açıklamalar yaptı. YSK'nın resmi olmayan açıklamasıyla birlikte İnce ve CHP yenilgiyi kabul etti ve gün boyu süren saldırıların, oyların sayımı sırasındaki usulsüzlüklerin, halkın sokakta biriktirdiği daha büyük bir öfkenin, yenilgi açıklamalarıyla.bir kenara bırakılmasını istedi. Burada HDP'nin özellikle onbinin üzerinde üyesinin tutuklu olmasının etkisiyle, seçim gecesi Türkiye'nin batısında irili ufaklı ortaya çıkan sokak hareketine öncülük edememesi, HDP kitlesinin Kürdistan illerinde barajı aşma kutlamalarını Erdoğan'a karşı öfke eylemlerine dönüştürememesi, başta HDP eşbaşkanları olmak üzere HDP'li vekillerin sokaktaki öfkeli kitleyi yönlendirmek için inisiyatif almaması bu seçim gecesinin daha büyük bir halk ayaklanmasına dönememesi gerçeğindeki HDP'nin taşıdığı sorumluluktur. HDP'nin içindeki devrimcilerin ve HDP çevresinde biriken antifaşist güçlerin sokaktaki ısrarı, protestoların mevcut haliyle ancak bir süre daha uzamasına yetmişir. Erdoğan'ın diktatörlüğüne yasal zemin sağlayan yeni sistemde ilk turda başkan seçilmesinin hiçbir meşruiyeti yoktur. OHAL koşullarında, hukukun hiçbir düzeyde işlemediği bir süreçte, seçim öncesi ve sırasında yapılan doğrudan fiziki saldırılarla, medyanın manipülasyon ve yalanlarıyla bu seçim sonuçları halkların gözünde bir değer taşımamaktadır. Sistematik hale gelen seçim hilelerin yanında Suriye'den gelen mültecilere iktidara oy karşılığında verilen vatandaşlığın da sağladığı ek desteğe rağmen eli kanlı faşist diktatör ülkenin yarısından fazlasını sindirememiş kendisine karşı koyuşun önüne geçememiştir. Seçim sonuçlarına yönelik kitlesel bir tepkinin gelişmediği ve diktatörlüğün planını uygulamaya koyduğu bir seçim sonrası sürecin gelişmesi halinde, ortaya çıkan meclis dağılımında Erdoğan'ın meclisteki çoğunuluğu korumak için millyetçilerin desteğine ihtiyacı olacağı açıktır. Böylesi bir sürecin anlamı, diktatörün Kürdistan'ın tümü üzerinde sürdürmeyi amaçladığı sömürgeci savaşı genişletmeyi ilk elden düşüncek olmasıdır. Keza ekonomik krize karşı gelişen sınıf hareketini de bu savaş aracılığıyla pasifize etmeye çalışacaktır. OHAL'in verdiği yetki ve meclisin işlevsizleşmesiyle birlikte Erdoğan kendisine yönellik tüm muhalafeti ezmeye yönelecetir. Başta HDP ve bileşenleri olmak üzere adım adım burjuva muhalefet de diktatörün saldırılarına maruz kalacak. İşçi sınıfının fiili meşru mücadele dışında elde kalan son örgütlü gücü DİSK ve KESK gibi sendikalar hedef olacaktır. Derinleşen ekonomik kriz, ancak ağır bir kemer sıkma programıyla hafifletilebilir. Sistemin yapısal krizi ise mücadele sürdüğü sürece aşılamayacaktır. Bu mücadelede tüm antifaşist kesimlerin ve komünistlerin öncülük görevi, yeniden bir yol açma görevi önlerinde durmaktadır. Seçimleri antifaşist mücadelenin bir kaldıracına dönüştürmede HDP seçim sürecinde rolünü oynamıştır. Diktatörlüğe karşı en geniş antifaşist cepheyle mücadele için ezilenlerin HDP'nin oy oranında cisimleşen umudunu bir temel olarak alarak işe başlanmalıdır.
|