HBDH: 6-7 Eylül Saldırısında Katledilenleri Anıyor, Katliamcıları Lanetliyoruz!
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

 

6-7 Eylül Saldırısında Katledilenleri Anıyor, Katliamcıları Lanetliyoruz!
IRKÇI TEKÇİ DEVLETLER HALKLARIN DÜŞMANIDIR


Faşist Türk devletinin tarihi, halklara dönük katliamlarla örülüdür. Cumhuriyetin kurucu kadrolarının örgütü olan İttihat ve Terakkicilerin öncülüğünde gerçekleştirilen Ermeni soykırımı, Süryani katliamları, Koçgiri, Şeyh Sait, Zilan ve Dersim somutunda Kürt halkına dönük katliamlar, bunun örnekleridir. 6-7 Eylül 1955'te İstanbul başta olmak üzere, farklı illerde Rum halkına dönük olarak gerçekleştirilen katliam, yağma ve sürgünler de, aynı zihniyetin bir ürünüdür. Çünkü, cumhuriyet adı verilen diktatörlük, varlığını başka halkların kıyımı ve sürgünü üzerine kurmuş, onların zenginliklerini talan ederek, yağmalamıştır.


Böylesi bir karekterle şekillenen devlet ve egemenleri, sistematik saldırılarla ve bir takım kanunlarla, Anadolu'yu ve Kürdistan'ın kuzeyini halklar için adeta bir mezarlığa çevirmiştir. Mustafa Kemal'den İsmet İnönü'ye, Adnan Menederes'ten Tayyip Erdoğan'a kadar, burjuvazinin ve egemen sınıfların temsilcisi olan diktatörler, halklara zulümederek, onları ölümlere-sürgünlere göndermiştir. Dünün "Tek dil, tek ülkü, tek hars (kültür)" faşist düsturu, bu gün de, Tayyip Erdoğan ve çeteleri tarafından "Tek Dil, Tek Millet, Tek Devlet" diye devam eden bir tekerlemeye dönüştürülmüş durumdadır. Faşist zihniyet, her zamanda ve yerde halklar için ölüm ve zulum demektir, bu açıdan tarihsel bir süreklilik söz konusudur.


6- 7 Eylül Devlet Katliamlarıdır

Tayyip Erdoğan ve ondan önceki faşist yönetimlerin rol model kabul ettikleri Adnan Menderes ve ekibi 6-7 Eylül katliamının başlıca sorumlularındandır. "Her mahalleye bir milyoner" vaadiyle ve Amerikan emperyalistlerinin desteğiyle, hükümet olan Adnan Menderes yönetimi, kısa sürede siyasi ve ekonomik sıkıntıları idare edemez, vaadettiklerini yapamaz hale geldi. Tam da bu dönemde Kıbrıs'ta yaşanan olayları ve devlet eliyle örgütledikleri provokatif saldırıları gerekçe göstererek, Rum halkına ve onlarla beraber Ermeni ve Yahudilere dönük saldırılar gerçekleştirildi. Menderesin Demokrat Parti'si ve dönemin MİT'i (Merkezi Emniyet Hizmetleri -MAH) öncülüğünde Rumları hedef alan bir kampanya başlatıldı.


Tarihe "6 ve 7 eylül katliamı" olarak geçen bugünlerde, MAH ve Seferberlik Tetkik Kurulunun örgütlediği paramiliter güçler ve kışkırtılmış linç güruhları Rumların oturdukları semtlere, "Kıbrıs Türktür Türk Kalacak" sloganları ile saldırdı. Evler, işyerleri, okullar, inanç merkezleri ve mezarlıklar hedef alındı. Insanlar sokaklarda linç edilerek işkencelerden geçirilirken, yüzlerce kadına tecavüz edildi.


Saldırılarda, 4200 ev, 1000 işyeri, 73 kilise, 26 okul ve mezarlık kullanılamaz hale getirildi. Rum halkından 11 kişi katledildi, yüzlercesi de yaralandı. Saldırı sonrasında Rumlar ev ve işyerlerini, tüm varlıklarını bırakarak Yunanistan'a geçmek zorunda kaldı. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında sayıları İstanbul ve çevresinde yaklaşık 1 milyon olan Rumlar, zaten adım adım zorla ve baskıyla göçettirilmekteydi. 6-7 Eylül 1955'e gelindiğinde İstanbul'da 280 bine gerilemiş olan Rum halkının sayısı, katliam sonrasında neredeyse 2 bin kişiye kadar indi.


Rumlardan geriye kalan malları Türk burjuvazisi kendi himayesine aldı. Bugün halen tıpkı Ermeni halkımıza yaptıkları gibi Rum arazilerinde, evlerinde kalan, onların varlıklarını kendine sermaye yapan burjuva çevreleri bilinmekte ve Türkiye siyasetine onlar yön vermeye çalışmaktadır. Varlığını Ermenilerin, Rumların ya da Kürtlerin gaspedilen değerleri, mülk ve arazileri üzerine kuran Türk burjuva çevrelerinin milliyetçiliklerinin ardında biraz da bu gerçek yatmaktadır. Çünkü bu topraklarda, talancılık ve yağmacılık, milliyetçilikle örtülmektedir.


Linççi ve Yağmacılar Hala İktidardalar
Rum halkına karşı gerçekleştirilen bu ırkçı saldırıyı, dönemin özel harp daire başkanı Sabri Yirmibeşoğlu daha sonra yapılan bir röportajda üstlenmiş; "6 ve 7 eylül bir özel harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı" diyerek devletin ırkçı ve katliamcı rolünü itiraf etmişti.


Aradan geçen 63 yıla rağmen, İstanbul'da 6-7 Eylül'de yaşananlar, bu gün de güncelliğini koruyor. Devlet eliyle katliamlar örgütlenmeye devam ediyor, Türk olmayan halklar, sürgünlerden, katliamlardan, asimilasyon ve zorbalıklardan geçiriliyor. Tüm bu politikalara rağmen yok edilemeyen Kürt halkı için çöktürme planları ve yok etme çalışmaları sürdürülüyor. Çünkü, Tayyip Erdoğan diktatörlüğü, aynı gelenekten gelen ve "kadın da olsa, çocuk da olsa gereği yapılacaktır" diyerek, Kürt kentlerine, yoksul alevi kitlelerine, sayısı neredeyse yüzlere düşen, bu toprakların kadim halklarına ve inançlarına saldıran, yok etmek isteyen bir çizgiyi temsil ediyor.


Bu faşist zihniyet, ve onun devleti kendi dışındaki halklara ve inançlara düşman olduğu kadar, örgütlü ve iradeli bir topluma da düşmanlıkla şekilleniyor. Bu nedenle, devrimci ve ilerici olan her gelişmeye saldırıyor. Toplumu da, bu zehirle çürütüyor.


Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da sürmekte olan faşist uygulamaların yanı sıra, Rojava'da, Afrin'de, Şengal'de ezilen halkların kazanımlarına ve medya savunma alanlarına saldırmasının altında aynı tekçi ve ırkçı devlet politikası yatıyor.


Tüm ezilen insanlık için bir tehdit oluşturan, bu faşist zihniyete ve onun saldırılarına karşı birleşik devrimci mücadeleyi büyütmek, halklar arasında kardeşliği ve eşitliği inşa ederek, ortak bir irade haline gelmek, kendine devrimci, demokrat, ilerici, yurtsever diyen herkesin önündeki en temel görevlerden biridir. Halkların Birleşik Devrim Hareketi, bu uğurda mücadele edenlerin ortak örgütlenmesi ve faşizmin yenilmesi ve halkların özgürlüğü için dövüşen öncüsüdür.


HBDH olarak, 6-7 Eylülde katledilenleri saygıyla anıyoruz. Ezilen halklarımızı, yeni 6-7 Eylüllere, yeni katliam ve zulümlere dur demek için, birleşik devrimci mücadeleyi büyütmeye, faşizmden hesap sormaya çağırıyoruz.


HBDH Yürütme Komitesi


5 Eylül 2108 

 

 

 

 

 

 

Marksist Leninist Komünist Parti Türkiye / Kuzey Kürdistan

 

Parti Ve Devrim Şehitleri Ölümsüzdür!

Komünist Gençlik Örgütü
 
Komünist Kadın Örgütü
   
Fakirlerin Ve Ezilenlerin Silahlı Kuvvetleri
 
Kürdistan Örgütü

 

 

     Güncel

27.01.20 / TKŞ'den Kobanê Zaferi Açıklaması

Kobanê'yi nasıl özgürleştirdiysek Efrîn'i, Girê Spi'yi, Serêkaniyê'yi de özgürleştireceğiz

26 Ocak 2015 DAİŞ'in ilk büyük yenilgisini aldığı gündür! Sömürgeci Türk devleti ve DAİŞ Kobanê'de başlayan Rojava ulusal demokratik devrimini Kobanê'yi işgal ederek ezmek istedi. Faşist Erdoğan kendinden emindi, DAİŞ çetelerine çok güveniyordu, bir kaç gün içinde Kobanê düşecekti. Plan sömürgeciliğe aitti, silahları, parayı, çeteleri hepsini o ayarlıyordu. Onun için çıktı televizyona ve 'Kobanê düştü düşecek' dedi. Ama Kobanê'de halk devriminin fedai kahramanları vardı: Arin Mirkan ve Sarya Özgür gibi kadın komutanlar; Heval Numan, Dıjvar, Çekdar, Berxwedan, Serxwebun ve daha yüzlerce fedai savaşçı; Paramaz, Elişer ve Algan Zafir gibi komünistler Kobanê zaferini bedenleriyle tuğla tuğla ördüler. Türkiye ve Kürdistan halkları direnişi sahiplendi, yüzlercesi seferberlik çağrısı ile Kobanê direnişine koştu. 20 Temmuz'da Pirsus'ta şehit düşen 33 genç komünist bize gösterdi ki, daha geride Kobanê için seferber olacak yüzler-binler vardı.

Kobanê'nin direndiğini ve direnişle özgürleştirildi. Kobanê zaferi Rojava devrimini güvence altına alırken, DAİŞ'in yenilgi sürecini de başlattı. Rojava-Kuzey Suriye halkları ilk kez DAİŞ'in yenilebileceğini gördüler ve başta Araplar olmak üzere Kuzey Suriye halkları devrime kitlesel biçimde katılmaya başladılar. Kobanê zaferi ile birlikte Girê Spi özgürleştirildi, Mınbiç, Tabqa-Tişrin ve sonra çetelerin başkent ilan ettikleri Rakka özgürleştirilerek devrim topraklarına dahil edildi. Politik islamcı faşist DAİŞ son olarak Deyr ez Zor'da kuşatıldı, Baxoz'da nihai olarak ezildi.
DAİŞ'le birlikte Türk devletinin planlarının da çöle gömüldü. DAİŞ sonrası emperyalistler arası çelişkilerden faydalanarak sömürgeci Türkiye doğrudan kendi ordusu ile Rojava devrimine karşı saldırıya girişti. Erdoğan Putin'e her türlü rüşvet ve tavizi vererek Ruslarla anlaşıp Efrîn'e saldırdı. Bu saldırıya karşı Efrîn halkı ve rojava devriminin devrimci ordusu direndi. Bu kahraman fedai direniş karşısında NATO'nun en büyük ikinci ordusu dedikleri işgalci ordu iki ay Efrîn'e giremedi.

Emperyalistlerin göz yummasından aldığı cesaretle faşist Erdoğan yüzünü Cizir bölgesine çevirdi. ABD ve Rus emperyalistleriyle yürüttüğü pazarlıklar sonrası Girê Spi ve Serêkaniyê'ye saldırdı. Fırat'tan Dicle'ye kadar tüm Rojava topraklarını işgal etmeyi hedefliyordu. Girê Spi ve Serêkaniyê'deki direniş bu yayılmacı planları bozdu. Ayn İsa ve Til Temir cephelerinden ileriye gidemedi. Ne elindeki teknik ne de para ile satın aldığı başıbozuklar çetesi direniş duvarını aşamadı.
Efrîn hala direniyor, Girê Spi-Serêkaniyê direniyor. Kobanê'yi nasıl özgürleştirdiysek Efrîn'i, Girê Spi'yi, Serêkaniyê'yi de özgürleştireceğiz. İşgalcileri topraklarımızdan söküp atmak için devrimci savaşımımızı yükseltelim! Biz kazanacağız, Rojava-Kuzey Suriye Halkları kazanacak.

 
Komünist Devrimci Hareket (Tevgera Komunist a Şoreşger- TKŞ )


27.01.20 / Kobanê Halkları Zaferi Kutladı

Kobanê'de Arap ve Kürtlerden oluşan binlerce kişi, Kobanê'nin DAİŞ çetelerinden kurtuluşunun 5'inci ve Kobanê Özerk Yönetimi'nin 6'ncı yıl dönümünü DAİŞ çetelerine karşı yoğun çatışmaların yaşandığı Şehit Egid Meydanı'nda kutladı.

"Tutumunuzda vefakar olun, Kobanê dünya direnişinin başkentidir. Dünya bugün imha tehditleriyle karşı karşıya" şiarıyla düzenlenen kutlamalara Kürt ve Arap halklarının yanı sıra PYD , JKŞ , Kongre Star, TKŞ , TEV- DEM, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Temsilcileri, Minbic ve Gire Spi'den çok sayıda kurum temsilcisi katıldı.

Bölgedeki kadın kurumları ve hareketleri adına konuşan Fırat Bölgesi Yasama Meclisi Eşbaşkanı Fewziyê Ebdi, "Kobanê insanlığın ve barışın simgesi oldu" dedi.
Ebdi, "Suriye, Türk devletinin bölgeye yönelik tehditlerine karşı sınırlarını korumalıdır. Kuzey ve Doğu Suriye'ye ilişkin anlaşmalar yapan Rusya ve ABD'yi Türk devletinin tehditlerine son vermeye ve göçmenlerin bölgeye güvenli bir şeklide geri dönebilmesi için gerekli koşulları sağlamaya çağırıyoruz" diye belirtti.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Kadın Komitesi Başkanı Cihan Xidro, "Kobanê'nin özgürleştirilmesi tarihi bölge halkı için bir kıvılcımdır. Kobanê direnişi halkın iradesinin askeri araçlardan daha güçlü olduğunun göstergesidir. DAİŞ'i destekleyen ve farklı gerekçelerle bölgeyi işgal etmeye çalışan Türk devletine karşı direniş devam ediyor" diye belirtti.
Minbic Demokratik Sivil Yönetimi Temsilcisi, Kobanê yönetimine direnişlerinden dolayı ödül verdi.

Etkinlikte müzik grupları Kürtçe ve Arapça şarkılar söyledi.


21.01.20 / MLKP'nin 'Dema Baranan' Belgeseli Tamamlandı

MLKP'nin umut ve zafer yüklü devrim yürüyüşünden bir kesit olarak Yapıcılar Film Kolektifi tarafından hazırlanan "Dema Baranan" belgeseli tamamlandı.

Çekimleri Rojava ve Medya Savunma Alanları'nda gerçekleştirilen belgesel filmde, MLKP'nin 25 yıllık tarihinin yanısıra devrim stratejisi ve politik askeri mücadeleye bakış açısı anlatılıyor. Belgesel için kamera karşısına geçen komünistler, MLKP'nin Türkiye-Kürdistan devriminin yanısıra bölgesel anlamda Ortadoğu devrimine bakış açısını aktarıyor.

MLKP'nin Rojava ve özgür dağlarda yürüttüğü mücadele ile savaş deneyimlerinin de aktarıldığı belgeselde, Komünist Kadın Örgütü (KKÖ) ve Komünist Gençlik Örgütü (KGÖ) adına yapılmış röportajlar da yer alıyor. Belgeselde ayrıca farklı toplumsal kesimlerden ve uluslardan çok sayıda insan da komünistlerle buluştuktan sonra yaşamlarındaki değişimi anlatıyor.

23 Mart 2019'da katledilen MLKP MK üyesi Baran Serhad'ta atfedilen belgeselin yayınlanması, Türk devletinin Rojava'ya yönelik işgal saldırısı nedeniyle ileri bir tarihe ertelenmişti.

Belgeselde MLKP'nin Rojava ve Medya Savunma Alanlarındaki savaş pratiği de aktarılırken, geçtiğimiz aylarda işgal edilen Serêkaniyê'de çetelere karşı savaşan komünistler de deneyimlerini aktarıyor.

 Fragmanı izlemek için tıklayınız:

 


21.01.20 / Komünist Devrimci Hareket (TKŞ): ''Efrîn Bizimdir, Direnerek Özgürleştireceğiz''

Komünist Devrimci Hareket ( TKŞ ), Türkiye'nin Efrîn'i işgal edişinin ikinci yılı dolayısıyla "Efrîn bizimdir, direnerek özgürleştireceğiz" başlıklı açıklama yayınladı:

"2 yıl önce Rojava topraklarının önemli bir parçası olan Efrîn kantonunun Türkiye ve desteklediği çeteler tarafından uluslarası bir kuşatma konsepti ile işgal edildi. Devrimimizi parça parça işgal ederek boğma taktiği ile hareket eden işgalci Türk devleti 2 ay süren çağın direnişinin çelikten iradesine çarparak büyük kayıplar verdi. En ağır tekniği olmadan bir adım dahi ilerlemeyen faşist, işgalci Türk devleti başta Rusya, Amerika ve uluslarası emperyalist devletlerinin ve sömürgeci bölge devletlerinin onayı ile işgal hareketini başlattı.
Rusya'nın hava sahasını açarak, ABD, BM, AB gibi diğer emperyalist devletler ve örgütlerin ise Türkiye ve desteklediği çetelerin haftalar ve aylar süren insanlık suçlarına sessiz kaldı. Çünkü hepsi halk düşmanı, hepsi devrim düşmanı. Hepsinin ortak amacı ise bir halklar bahçesini ve özgürlükleri temsil eden Rojava devrimini ve kadın iradesini kırmaktır. Ve Kürdü, Arabı, Alevisi, Ermenisi ile kadın iradesi ile halkların kardeşliğini ve kadın iradesini temsil eden Efrîn'in hedef alınması ise tesadüfü değildir. İşgal sürecinde çocuğu, kadını, yaşlısı ile yüzlerce sivil halk katledildi. Yüzlerce savaşçının şehit düştüğü ve 2 ay süren destansı direnişin ardından Efrini işgal eden TC ve çeteleri başta Efrîn'e çete ailelerini yerleştirerek demografik yapıyı değiştirmeye girişti ve ardından halkın evleri, malları talan edildi, tarihi yerler yok edildi ve Efrîn ile sembolleşen on binlerce zeytin ağaçları kesilerek doğa katliamına girişti. Sivil halk kaçırılarak işkencelerden geçirildi ve kadınlara tecavüz edildi. Osmanlı'nın işgal manzaralarını bir kez daha Efrîn'de devreye sokan TC bu işgal hareketi ile başta Rojava devrimi ile Kürt halkının kazanımlarını ve devrim sayesinde özgürlüklerini elde eden bölge halkının ortak yaşam iradesini hedef aldılar. Bu devrim ile binlerce yıllık erkek egemenliğini gerileten kadın iradesinin kazanımlarını yok etmeyi hedeflediler. Fakat amaçlarına ulaşamadılar. Rojava ve Kuzey Suriye halkları bu işgal saldırısı karşısında kazanımlarını sahiplenmeye devam ettiler.

Buna karşı yok etme konseptine Serêkaniyê ve Girê Spî işgali ile devam eden Türkiye'nin bu gün Rojava devrimini yok etmeyi kendi varlık sebebi olarak gördü. Emperyalist güçler ve sömürgeci bölge devletleri bu işgal hareketine direk ya da dolaylı destek vererek devrimin kazanımlarını en geri noktaya çekerek teslimiyet dayatması yapmak istiyorlar.

Bizler Komünist Devrimci Hareket olarak bir kez daha Rojava devrimi ve Efrin savunmasında şehit düşen binlerce şehidimize tüm halklarımıza sözümüzü bir kez daha tekrarlıyoruz. Avestaların, Barinlerin, Tirêjlerin, Özgürlerin, Zeynellerin, İlanların ve Gulanların direniş manifestosu ile devrimimizi ve kazanımlarımı mevzi mevzi savunacağız. Efrîn, Serêkaniyê, Girê Spî ve işgal altında ki tüm toprakların özgürleştirilmesi varlık sebebimizdir."


19.01.20 / Direniş İşgalcileri Kovacak, Efrîn'i Özgürleştirecek

Faşist Türk devletinin Efrîn'e yönelik 20 Ocak 2018'de başlayan işgali ikinci yılını doldurdu. İşgal saldırısı esnasında binlerce kişi katledildi, yüzbinlerce kişi yaşam alanlarını terk etmek zorunda kaldı. Efrîn yağmalandı, talan edildi. İşgalci AKP rejimi, Efrîn ve çevresinde soykırımı derinleştiriyor. Efrîn halkı halen çemberde tutularak boğulmak isteniyor. Kentte kalan Arap ve Kürt ailelerden binlerce kişi çeteler tarafından alıkonuldu. Hala haber alınamayan yüzlerce kişi var.

Efrîn halkı ve özsavunma güçleri, işgal saldırısına karşı iki ay boyunca canfeda bir direniş sergiledi. Faşist Türk ordusu ve çeteleri, Efrîn dağlarında ve kentlerinde direniş mevzilerinde karşılandı. Tarihe yazılan Efrîn direnişi, dünya halklarının umudu olan Rojava devriminin teslim olmayacağını gösterdi. HBDH güçleri de devrim topraklarını savunmak için Efrîn özsavunma güçleri ile birlikte cephelerde yer aldı. Raco'da, Cindires'te, Mabeta'da şehitler bedeli direnişin en ön saflarında dövüştü.

DEVAMI


15.01.20 / Komünist Tutsak İsmail Yılmaz'a İşkence

2017 yılından beri Elazığ 2 No'lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesi'nde kalan MLKP tutsağı İsmail Yılmaz, hapishanede dayatılan "terör suçlusu" yazılı yaka kartını takmayı reddettiği için 2 yıldır açık görüş, telefon görüşü ve kargo alımı gibi haklarını kullanamıyor. Yılmaz'ın 7 Şubat'ta görülecek karar duruşması için aldığı savunma notlarına hapishane idaresi tarafından el konuldu. Sayım sırasında başındaki beresini çıkartmadığı için de tehdit edildi.
Kulak zarındaki yırtık nedeniyle ertelenmemesi gereken tedavisine kimlik dayatması nedeniyle devam edemezken, ağrı kesici ilaç dahi verilmiyor.
Ayrıca dini bayram, yılbaşı ve doğum günü dışında kitap alamayacağı da cezaevi idaresi tarafından Yılmaz'a bildirildi.
Ezilenlerin Hukuk Bürosu, müvekkili İsmail Yılmaz ve aynı hak ihlallerine maruz kalan Mahmut Soner üzerindeki baskıların derhal son bulmasını istedi.

Yılmaz, Nusaybin özyönetim direnişine katıldığı için ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılanıyor. İsmail Yılmaz, duruşmada verdiği ifadesinde, "Biz özyönetim direnişi ışığını Paris Komünü'nden aldık. Bugünkü özyönetim direnişlerinin ışığı da yarınların ışığı olacaktır" demişti.

 

 


Arşiv



  Sayfa 12345678
 

 

HBDH



PARTİNİN SESİ



KüRDİSTAN



FESK



 

 

 

MERKEZ KOMİTE



ÖZGüR KADIN



KKÖ



SöYLEşİLER