Rojava’ya İşgal Tehdidinin Arkaplanı
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

(Enternasyonal Bülten Ocak 2019 sayısından)

Erdoğan diktatörlüğü, belki de Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki tüm hükümetlerden daha fazla sembolizmi kullanıyor. Erdoğan, 19 Aralık hapisane katliamı1 ve 1978 Maraş katliamının2 yıldönümünde ve savaş sanayisi sempozyumunda Suriye'nin kuzeyine, Fırat'ın doğusuna birkaç gün içinde yeni bir işgale (tabi ki onlar Rojava kelimesini kullanmıyor) girişeceğini duyurdu. Tarhinin en derin ekonomik krizlerinden biriyle yüzleşen ülkede bu duyurunun sembolik bir günde taşıdığı anlam Erdoğan'ın bu toprakların tüm devrimcilerine vermek istediği mesajla ilgili. Kendi hikayesini yaratma ihtiyacı bir yandan onun iktidarının gücünü ve meşruiyetini tahkim etme amacını taşırken bir yandan da devletin politik-islamcı ideolojik dönüşümüyle inşa ettiği diktatörlüğünün kalıcığını garanti altına almak istiyor. {divide}Bu aynı zamanda ona zor zamanlarda, kriz anlarında gelecek darbeleri savuşturmada kolaylık sağlayacak diye planlıyor. 16 yıllık iktidarı boyunca bu güç tahkiminde uzun bir yol kat etmeyi başarsa da faşizmin toplumsal meşruiyet olmadan kurulamayacağının da farkında. Devletin Kürdistan üzerinde sürdürdüğü sömürgeci karakteri beraberinde ırkçılık, kadın düşmanlığı, doğa düşmanlığı, nefret dili ve militarize edilmiş toplumsal tabanı da getiriyor ve onun kullanışlı araçlarına dönüşüyor bu ideolojik restorasyonda. Devrimci mücadele diktatörlüğe saldıracağı düşmanı hem bu araçsal niteliğiyle sunuyor hem de onun inşa ettiği devletin gerçekten de düşmanı ve temellerini sarsan bir güç olarak Erdoğan'ın karşısına dikiliyor. Bu mücadelelerin başında da Kürt ulusal mücadelesi geliyor. PKK önderliğindeki Kürdistan'da ulusal kurtuluş güçlerinin 40 yıldır sürdüğü yoğun mücadeleye sosyalist yurtseverler, komünistler de faşist sömürgeci devlete karşı silahlı ve silahsız biçimleriyle katılıyor. Kürdistan'daki devrimin sosyalist devrimle bağını bugünden kuruyor. Faşist sömürgeci Türk devletinin başındaki politik islamcı şef Erdoğan, Afrin işgalinde görece istediğini almış olmanın verdiği güvenle tüm Rojava sınırını işgal edebileceğini düşünüyor. Bu özgüvenin altında çetelerin sağladığı binlerce kişilik güç ile Rus ve ABD emperyalistlerin arasındaki çelişkiye oynamanın verdiği rahatlık var. Ancak ABD'nin çekilme kararı ve bu karara rağmen Kürt güçlerle ilişkisini kesmemiş ve kesmeyecek olması hem Türkiye'nin bu emperyalist çelişkiye oynama olasılığını azaltıyor, hem de İdlib'de çözmesi için söz verdiği çetelerin giderek kendisi için de bir sorun ve tehdit haline gelmesine neden oluyor. Erdoğan işgal açıklamasında "biz terörist Kürtleri iyi biliriz" diyerek ırkçı ideolojik bir arka plan kurmaya çalışırken Rojava'nın çok uluslu karakterini bölmeye de oynuyordu. Rojava'nın Arap çoğunluklu bir coğrafya olduğunun propagandasını yapıyor. MİT'in bölgedeki faaliyetiyle Arap milliyetçiliğini kışkırtıp halkların barış içinde yaşamasını hazmedemiyor. Rojava'yı sadece Kürtlere indirgeyerek uluslararası meşruiyetini de artırmak istiyor. Kuzey Kürdistan'da başlayıp tüm Kürdistan'a yayılan Kürt ulusal kurtuluş mücadelesi, Rojava devrimiyle bölgesel bir devrime dönüşmede önemli adım atmış oldu. Ulusal kurtuluşun, demokratik devrime ilerleyen bir inşa sürecine ilerlemesi Rojava devriminin gelişim dinamikleriyle, yani kadın özgürlüğü, halkların eşit temsiliyeti temelinde özyönetimi, komünler sistemi, özsavunma güçleri, vs. ile daha da belirginleşti. Kanlı Ortadoğu coğrafyasında özgürlüğün ve sosyalizm fikrinin yeşereceği bir zemin olarak kendini var etti. Kürdistan'ı bölüşen bölgenin 4 gerici ve sömürgeci devletini korkutan Rojava'nın bu demokratik özgürlükçü yapısı oldu. Onların iktidarının temelini oyuyordu. Rojava halkları, başta Kürt halkı olmak üzere Esad rejiminin katliamlarına maruz kaldığı uzun yılların verdiği direnç ile öz gücüne dayanarak inşaya giriştiği bu süreci de fedakârlıklarla göğüslemeyi bildi. Türk devletinin her fırsatta Kürt halkının kazanımlarına saldırdığı bir tarihsel gerçeklik göz önünde bulundurulduğunda Rojava son 6,5 yılda kendini her yönden saldırılara karşı korumayı başardı. Rojava devrimi olarak başlayıp Kuzey ve Doğu Suriye'ye doğru genişledi. Başta Arap halkları olmak üzere diğer ulusların devrime katılımını sağladı. IŞİD çetelerinden El-Kaide, EL-Nusra çetelerinin ÖSO adı altında saldırılarına, doğrudan Türk devletinin işgal ve katliam saldırılarına öz gücüne dayanarak direndi. Direnişten dersler çıkardı, devrimin inşasındaki aksamaları bu derslerle aşmayı önüne koydu. Erdoğan'ın birkaç gün içinde işgal iddiası güçlü bir iddiaydı. Faşist Türk devleti bu iddiasında ciddi olduğunu önce sınıra askeri güçlerini yığarak, sonra da Mahmur ve Şengal'i bombalayarak gösterdi. Bu bombalamalarda 4 sivil öldü. Erdoğan'ın 19 Aralık'taki savaş ilanının hemen ardından Trump ani bir kararla Suriye'den çekilme kararını duyurdu. Bu çekilme kararıyla birlikte işgalin hemen başlaması beklenebilirdi ancak Türk devletinin de bu çekilmeyi beklemediği ortaya çıktı. Yani, çekilme Türkiye'nin başarısından çok ABD'nin bölgedeki planlarıyla ilgiliydi. Öncelikle ABD'nin çekilmeyi yavaşlattı, süresini belirsiz ilan etti. Askeri güçler Irak'ta yeni kurulan bir üsse aktarıldı, ki bu da ABD'nin bölgedeki askeri politikasından vazgeçmediğini gösteriyor. Trump'ın ani çekilme kararının savunma bakanı ve askeri temsilcilerinde yarattığı huzursuzluk istifaların ardından bu yavaşlatmayla gerçeklik rayına oturdu. Zaten ordusu Irak'a çekilse de ABD'nin ordu uzmanları, tekel danışmanları, savaş sanayi temsilcileri Suriye'de cirit atmaya devam edecektir. Hem Erdoğan hem Trump'ın çekilme kararıyla IŞİD'le mücadele üzerinden konuşmaları gerçek amacın saklanmasından ibarettir. IŞİD'in Türkiye sınırıyla bir bağı yok ve Türkiye bu ara bölgedeki özerk yönetimi düşman olarak görüyor. Yani, açıkça bir tiyatro oynanıyor açıklamalarda. Burada ABD'nin Türkiye'ye benim Suriye-İran politikalarıma destek verirsen Kürt kazanımlarını benim belirlediğim oranda törpülemene izin veririm anlaşmasını, Kürtlere ise eğer Barzani çizgisinde bir yapıya gelmezsen, Esad'la benden habersiz görüşürsen Türkiye'nin yolunu açarım tehdidini dayattığını görüyoruz. Suriye'de Kürtlerden başka ittiffak gücü olmayan ABD, planlarını uygulamak için Kürtlere başından beri mecbur kalmıştır, aksi halde NATO müttefiki Türkiye'yi tercih etmemesinin hiçbir nedeni yoktur. Hızlı çekilme açıklamasından bazı geri adımlar atılması da ABD'nin bu mecburiyetini gösteriyor. ABD'nin çekilme açıklamasından sonra Suriye'de resmi temsilciliklerini açmak için sıraya giren Arap ülkelerinden BAE ve Suudi Arabistan'ın SDG içindeki Arap güçleri yanlarına alarak yeni bir ordu gücü kurması planı ise devrimin halkları birleştirici gücünü test edecektir. Ama SDG içindeki Arap güçlerin Türk devletinin işgaline karşı direneceğiz açıklaması devrimin yanında durduklarının bir belirtisidir. Rojava'ya işgal Türkiye'de 31 Mart'ta olacak yerel seçimler öncesinde, bir düzeyde gerçekleşecektir. Türk ordusunun sınıra, Girê Spî ve Serêkaniyê karşısına askeri yığınağı devam ediyor. Türkiye uygun ortamı bulduğunda saldıracaktır. O ana kadar Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'nin gerçekleştirdiği her görüşme, yapılan her açıklama, bu işgale karşı hallkı ve devrimin kazanımlarını koruma açısından okunmalıdır. Keza, Minbiç'e ÖSO çetelerinin hızla aktarılmasyıla planlanan saldırı SDG'nin Suriye ordusuna Minbiç sınır hatlarını bırakmasıyla boşa çıkarıldı. Çeteler, Rusya-Suriye cephesiyle sıcak savaşa Minbiç'te giremedi. Rojava özerk yönetimi ise bütünü korumak adına bir parçasında taviz vermiş oldu. Rojava'nın ne olduğunu uzun uzun anlatmaya gerek yok, tarihsel gerçeklik kendini dayatıyor. Elbette bu gerçeklik Ortadoğu devrimcilerinin önüne de bazı kesin görevler koyuyor.


 

 

 

 

 

 

Marksist Leninist Komünist Parti Türkiye / Kuzey Kürdistan

 

Parti Ve Devrim Şehitleri Ölümsüzdür!

Komünist Gençlik Örgütü
 
Komünist Kadın Örgütü
   
Fakirlerin Ve Ezilenlerin Silahlı Kuvvetleri
 
Kürdistan Örgütü

 

 

     Güncel

27.01.20 / TKŞ'den Kobanê Zaferi Açıklaması

Kobanê'yi nasıl özgürleştirdiysek Efrîn'i, Girê Spi'yi, Serêkaniyê'yi de özgürleştireceğiz

26 Ocak 2015 DAİŞ'in ilk büyük yenilgisini aldığı gündür! Sömürgeci Türk devleti ve DAİŞ Kobanê'de başlayan Rojava ulusal demokratik devrimini Kobanê'yi işgal ederek ezmek istedi. Faşist Erdoğan kendinden emindi, DAİŞ çetelerine çok güveniyordu, bir kaç gün içinde Kobanê düşecekti. Plan sömürgeciliğe aitti, silahları, parayı, çeteleri hepsini o ayarlıyordu. Onun için çıktı televizyona ve 'Kobanê düştü düşecek' dedi. Ama Kobanê'de halk devriminin fedai kahramanları vardı: Arin Mirkan ve Sarya Özgür gibi kadın komutanlar; Heval Numan, Dıjvar, Çekdar, Berxwedan, Serxwebun ve daha yüzlerce fedai savaşçı; Paramaz, Elişer ve Algan Zafir gibi komünistler Kobanê zaferini bedenleriyle tuğla tuğla ördüler. Türkiye ve Kürdistan halkları direnişi sahiplendi, yüzlercesi seferberlik çağrısı ile Kobanê direnişine koştu. 20 Temmuz'da Pirsus'ta şehit düşen 33 genç komünist bize gösterdi ki, daha geride Kobanê için seferber olacak yüzler-binler vardı.

Kobanê'nin direndiğini ve direnişle özgürleştirildi. Kobanê zaferi Rojava devrimini güvence altına alırken, DAİŞ'in yenilgi sürecini de başlattı. Rojava-Kuzey Suriye halkları ilk kez DAİŞ'in yenilebileceğini gördüler ve başta Araplar olmak üzere Kuzey Suriye halkları devrime kitlesel biçimde katılmaya başladılar. Kobanê zaferi ile birlikte Girê Spi özgürleştirildi, Mınbiç, Tabqa-Tişrin ve sonra çetelerin başkent ilan ettikleri Rakka özgürleştirilerek devrim topraklarına dahil edildi. Politik islamcı faşist DAİŞ son olarak Deyr ez Zor'da kuşatıldı, Baxoz'da nihai olarak ezildi.
DAİŞ'le birlikte Türk devletinin planlarının da çöle gömüldü. DAİŞ sonrası emperyalistler arası çelişkilerden faydalanarak sömürgeci Türkiye doğrudan kendi ordusu ile Rojava devrimine karşı saldırıya girişti. Erdoğan Putin'e her türlü rüşvet ve tavizi vererek Ruslarla anlaşıp Efrîn'e saldırdı. Bu saldırıya karşı Efrîn halkı ve rojava devriminin devrimci ordusu direndi. Bu kahraman fedai direniş karşısında NATO'nun en büyük ikinci ordusu dedikleri işgalci ordu iki ay Efrîn'e giremedi.

Emperyalistlerin göz yummasından aldığı cesaretle faşist Erdoğan yüzünü Cizir bölgesine çevirdi. ABD ve Rus emperyalistleriyle yürüttüğü pazarlıklar sonrası Girê Spi ve Serêkaniyê'ye saldırdı. Fırat'tan Dicle'ye kadar tüm Rojava topraklarını işgal etmeyi hedefliyordu. Girê Spi ve Serêkaniyê'deki direniş bu yayılmacı planları bozdu. Ayn İsa ve Til Temir cephelerinden ileriye gidemedi. Ne elindeki teknik ne de para ile satın aldığı başıbozuklar çetesi direniş duvarını aşamadı.
Efrîn hala direniyor, Girê Spi-Serêkaniyê direniyor. Kobanê'yi nasıl özgürleştirdiysek Efrîn'i, Girê Spi'yi, Serêkaniyê'yi de özgürleştireceğiz. İşgalcileri topraklarımızdan söküp atmak için devrimci savaşımımızı yükseltelim! Biz kazanacağız, Rojava-Kuzey Suriye Halkları kazanacak.

 
Komünist Devrimci Hareket (Tevgera Komunist a Şoreşger- TKŞ )


27.01.20 / Kobanê Halkları Zaferi Kutladı

Kobanê'de Arap ve Kürtlerden oluşan binlerce kişi, Kobanê'nin DAİŞ çetelerinden kurtuluşunun 5'inci ve Kobanê Özerk Yönetimi'nin 6'ncı yıl dönümünü DAİŞ çetelerine karşı yoğun çatışmaların yaşandığı Şehit Egid Meydanı'nda kutladı.

"Tutumunuzda vefakar olun, Kobanê dünya direnişinin başkentidir. Dünya bugün imha tehditleriyle karşı karşıya" şiarıyla düzenlenen kutlamalara Kürt ve Arap halklarının yanı sıra PYD , JKŞ , Kongre Star, TKŞ , TEV- DEM, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Temsilcileri, Minbic ve Gire Spi'den çok sayıda kurum temsilcisi katıldı.

Bölgedeki kadın kurumları ve hareketleri adına konuşan Fırat Bölgesi Yasama Meclisi Eşbaşkanı Fewziyê Ebdi, "Kobanê insanlığın ve barışın simgesi oldu" dedi.
Ebdi, "Suriye, Türk devletinin bölgeye yönelik tehditlerine karşı sınırlarını korumalıdır. Kuzey ve Doğu Suriye'ye ilişkin anlaşmalar yapan Rusya ve ABD'yi Türk devletinin tehditlerine son vermeye ve göçmenlerin bölgeye güvenli bir şeklide geri dönebilmesi için gerekli koşulları sağlamaya çağırıyoruz" diye belirtti.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Kadın Komitesi Başkanı Cihan Xidro, "Kobanê'nin özgürleştirilmesi tarihi bölge halkı için bir kıvılcımdır. Kobanê direnişi halkın iradesinin askeri araçlardan daha güçlü olduğunun göstergesidir. DAİŞ'i destekleyen ve farklı gerekçelerle bölgeyi işgal etmeye çalışan Türk devletine karşı direniş devam ediyor" diye belirtti.
Minbic Demokratik Sivil Yönetimi Temsilcisi, Kobanê yönetimine direnişlerinden dolayı ödül verdi.

Etkinlikte müzik grupları Kürtçe ve Arapça şarkılar söyledi.


21.01.20 / MLKP'nin 'Dema Baranan' Belgeseli Tamamlandı

MLKP'nin umut ve zafer yüklü devrim yürüyüşünden bir kesit olarak Yapıcılar Film Kolektifi tarafından hazırlanan "Dema Baranan" belgeseli tamamlandı.

Çekimleri Rojava ve Medya Savunma Alanları'nda gerçekleştirilen belgesel filmde, MLKP'nin 25 yıllık tarihinin yanısıra devrim stratejisi ve politik askeri mücadeleye bakış açısı anlatılıyor. Belgesel için kamera karşısına geçen komünistler, MLKP'nin Türkiye-Kürdistan devriminin yanısıra bölgesel anlamda Ortadoğu devrimine bakış açısını aktarıyor.

MLKP'nin Rojava ve özgür dağlarda yürüttüğü mücadele ile savaş deneyimlerinin de aktarıldığı belgeselde, Komünist Kadın Örgütü (KKÖ) ve Komünist Gençlik Örgütü (KGÖ) adına yapılmış röportajlar da yer alıyor. Belgeselde ayrıca farklı toplumsal kesimlerden ve uluslardan çok sayıda insan da komünistlerle buluştuktan sonra yaşamlarındaki değişimi anlatıyor.

23 Mart 2019'da katledilen MLKP MK üyesi Baran Serhad'ta atfedilen belgeselin yayınlanması, Türk devletinin Rojava'ya yönelik işgal saldırısı nedeniyle ileri bir tarihe ertelenmişti.

Belgeselde MLKP'nin Rojava ve Medya Savunma Alanlarındaki savaş pratiği de aktarılırken, geçtiğimiz aylarda işgal edilen Serêkaniyê'de çetelere karşı savaşan komünistler de deneyimlerini aktarıyor.

 Fragmanı izlemek için tıklayınız:

 


21.01.20 / Komünist Devrimci Hareket (TKŞ): ''Efrîn Bizimdir, Direnerek Özgürleştireceğiz''

Komünist Devrimci Hareket ( TKŞ ), Türkiye'nin Efrîn'i işgal edişinin ikinci yılı dolayısıyla "Efrîn bizimdir, direnerek özgürleştireceğiz" başlıklı açıklama yayınladı:

"2 yıl önce Rojava topraklarının önemli bir parçası olan Efrîn kantonunun Türkiye ve desteklediği çeteler tarafından uluslarası bir kuşatma konsepti ile işgal edildi. Devrimimizi parça parça işgal ederek boğma taktiği ile hareket eden işgalci Türk devleti 2 ay süren çağın direnişinin çelikten iradesine çarparak büyük kayıplar verdi. En ağır tekniği olmadan bir adım dahi ilerlemeyen faşist, işgalci Türk devleti başta Rusya, Amerika ve uluslarası emperyalist devletlerinin ve sömürgeci bölge devletlerinin onayı ile işgal hareketini başlattı.
Rusya'nın hava sahasını açarak, ABD, BM, AB gibi diğer emperyalist devletler ve örgütlerin ise Türkiye ve desteklediği çetelerin haftalar ve aylar süren insanlık suçlarına sessiz kaldı. Çünkü hepsi halk düşmanı, hepsi devrim düşmanı. Hepsinin ortak amacı ise bir halklar bahçesini ve özgürlükleri temsil eden Rojava devrimini ve kadın iradesini kırmaktır. Ve Kürdü, Arabı, Alevisi, Ermenisi ile kadın iradesi ile halkların kardeşliğini ve kadın iradesini temsil eden Efrîn'in hedef alınması ise tesadüfü değildir. İşgal sürecinde çocuğu, kadını, yaşlısı ile yüzlerce sivil halk katledildi. Yüzlerce savaşçının şehit düştüğü ve 2 ay süren destansı direnişin ardından Efrini işgal eden TC ve çeteleri başta Efrîn'e çete ailelerini yerleştirerek demografik yapıyı değiştirmeye girişti ve ardından halkın evleri, malları talan edildi, tarihi yerler yok edildi ve Efrîn ile sembolleşen on binlerce zeytin ağaçları kesilerek doğa katliamına girişti. Sivil halk kaçırılarak işkencelerden geçirildi ve kadınlara tecavüz edildi. Osmanlı'nın işgal manzaralarını bir kez daha Efrîn'de devreye sokan TC bu işgal hareketi ile başta Rojava devrimi ile Kürt halkının kazanımlarını ve devrim sayesinde özgürlüklerini elde eden bölge halkının ortak yaşam iradesini hedef aldılar. Bu devrim ile binlerce yıllık erkek egemenliğini gerileten kadın iradesinin kazanımlarını yok etmeyi hedeflediler. Fakat amaçlarına ulaşamadılar. Rojava ve Kuzey Suriye halkları bu işgal saldırısı karşısında kazanımlarını sahiplenmeye devam ettiler.

Buna karşı yok etme konseptine Serêkaniyê ve Girê Spî işgali ile devam eden Türkiye'nin bu gün Rojava devrimini yok etmeyi kendi varlık sebebi olarak gördü. Emperyalist güçler ve sömürgeci bölge devletleri bu işgal hareketine direk ya da dolaylı destek vererek devrimin kazanımlarını en geri noktaya çekerek teslimiyet dayatması yapmak istiyorlar.

Bizler Komünist Devrimci Hareket olarak bir kez daha Rojava devrimi ve Efrin savunmasında şehit düşen binlerce şehidimize tüm halklarımıza sözümüzü bir kez daha tekrarlıyoruz. Avestaların, Barinlerin, Tirêjlerin, Özgürlerin, Zeynellerin, İlanların ve Gulanların direniş manifestosu ile devrimimizi ve kazanımlarımı mevzi mevzi savunacağız. Efrîn, Serêkaniyê, Girê Spî ve işgal altında ki tüm toprakların özgürleştirilmesi varlık sebebimizdir."


19.01.20 / Direniş İşgalcileri Kovacak, Efrîn'i Özgürleştirecek

Faşist Türk devletinin Efrîn'e yönelik 20 Ocak 2018'de başlayan işgali ikinci yılını doldurdu. İşgal saldırısı esnasında binlerce kişi katledildi, yüzbinlerce kişi yaşam alanlarını terk etmek zorunda kaldı. Efrîn yağmalandı, talan edildi. İşgalci AKP rejimi, Efrîn ve çevresinde soykırımı derinleştiriyor. Efrîn halkı halen çemberde tutularak boğulmak isteniyor. Kentte kalan Arap ve Kürt ailelerden binlerce kişi çeteler tarafından alıkonuldu. Hala haber alınamayan yüzlerce kişi var.

Efrîn halkı ve özsavunma güçleri, işgal saldırısına karşı iki ay boyunca canfeda bir direniş sergiledi. Faşist Türk ordusu ve çeteleri, Efrîn dağlarında ve kentlerinde direniş mevzilerinde karşılandı. Tarihe yazılan Efrîn direnişi, dünya halklarının umudu olan Rojava devriminin teslim olmayacağını gösterdi. HBDH güçleri de devrim topraklarını savunmak için Efrîn özsavunma güçleri ile birlikte cephelerde yer aldı. Raco'da, Cindires'te, Mabeta'da şehitler bedeli direnişin en ön saflarında dövüştü.

DEVAMI


15.01.20 / Komünist Tutsak İsmail Yılmaz'a İşkence

2017 yılından beri Elazığ 2 No'lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesi'nde kalan MLKP tutsağı İsmail Yılmaz, hapishanede dayatılan "terör suçlusu" yazılı yaka kartını takmayı reddettiği için 2 yıldır açık görüş, telefon görüşü ve kargo alımı gibi haklarını kullanamıyor. Yılmaz'ın 7 Şubat'ta görülecek karar duruşması için aldığı savunma notlarına hapishane idaresi tarafından el konuldu. Sayım sırasında başındaki beresini çıkartmadığı için de tehdit edildi.
Kulak zarındaki yırtık nedeniyle ertelenmemesi gereken tedavisine kimlik dayatması nedeniyle devam edemezken, ağrı kesici ilaç dahi verilmiyor.
Ayrıca dini bayram, yılbaşı ve doğum günü dışında kitap alamayacağı da cezaevi idaresi tarafından Yılmaz'a bildirildi.
Ezilenlerin Hukuk Bürosu, müvekkili İsmail Yılmaz ve aynı hak ihlallerine maruz kalan Mahmut Soner üzerindeki baskıların derhal son bulmasını istedi.

Yılmaz, Nusaybin özyönetim direnişine katıldığı için ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılanıyor. İsmail Yılmaz, duruşmada verdiği ifadesinde, "Biz özyönetim direnişi ışığını Paris Komünü'nden aldık. Bugünkü özyönetim direnişlerinin ışığı da yarınların ışığı olacaktır" demişti.

 

 


Arşiv



  Sayfa 12345678
 

 

HBDH



PARTİNİN SESİ



KüRDİSTAN



FESK



 

 

 

MERKEZ KOMİTE



ÖZGüR KADIN



KKÖ



SöYLEşİLER