ABD’nin Suriye’den Çekilmesi Halkların Yararınadır, Devrim Özgücüne Dayanarak İlerlemeye Devam Edecektir
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

 

(Enternasyonal Bülten 195. sayısından alınmıştır)

ABD Başkanı Trump 19 Aralık'ta ani bir kararla askerlerini Suriye'den çekeceğini açıkladığında Türkiye'nin bu fırsatı hızla değerlendirip daha öncesinde ilan ettiği işgal planını uygulayacağı ve zaten bu kararın ABD-Türkiye anlaşması üzerine alındığı düşünülmüştü. Askeri süreçlerin kendine özgün ilerleme hızı nedeniyle kabul edilebilecek birkaç günün ardından Türkiye'den herhangi bir işgal hamlesi gelmedi ve Türkiye'nin ABD'nin çekilmesi kararıyla bir ilgisi olmadığı ve buna hazırlıksız olduğu görüldü. Tam Trump'ın çekilme kararını açıkladığı günlerde Türkiye planını ÖSO çeteleri aracılığıyla Minbiç üzerinden bir oldu bitti ile uygulamaya sokmak istemiş, ancak SDG'nin şehrin dış cephelerini Suriye ordusuna bırakmasıyla bu plan da boşa düşürülmüştü{divide}

ABD'nin Çekilmesi ve "Güvenli Bölge" Meselesi
ABD çekilmekten ilk kez söz etmiyor; öyle ya da böyle Suriye politikasında değişikliğe gideceğini daha önce de belirtmişti. Ancak Suudi Arabistan ve diğer Arap ülkelerinden gelen 4 milyar dolarlık kaynakla bir süre daha "kalmaya" karar vermişlerdi. ABD'nin bugüne kadarki hareketi Türkiye ve Rojava devrim güçlerini kendi politik çizgisine çekebilecek formül arayışına dayanıyordu. Bölgedeki diğer emperyalist güç Rusya ise Türkiye'nin ABD ile bir süredir yaşadığı politik ayrışmadan yararlanıp onu kendi yanına çekmeye çalışırken bu sayede Rojava devrim güçlerini Esad rejimi karşısında zayıflatma anlayışından ilerledi. Yani iki emperyalist güç de karşılıklı çelişkilerden yararlanarak pozisyonunu güçlendirmeye çalıştı. Bugün Suriye iç savaşında gelinen aşamada ise hem emperyalist güçlerin hem bölgenin sömürgeci devletlerinin hem de Rojava devrim güçlerinin bu şekilde politika yapmasının alanı oldukça daraldı. El Nusra, El Kaide çeteleri İdlib'de sıkıştı, SDG Deyr-ez-Zor kırsalında IŞİD'i tamamen yenilgiye uğrattı ve Suriye'den sildi.
Çekilme kararının hemen ardından yine Trump'ın bir tweet'i üzerinden gündeme gelen "güvenli bölge" veya "tampon bölge" tartışması ise herkesin kendine göre yorumladığı ve somut adım atmak için derinleşilmeyen bir mesele olarak ortada duruyor. Uygulanabilir bir "güvenli bölge" planı için şu ana kadar karşılıklı verilecek tavizlerin yeterli olmadığı anlaşılıyor. Türkiye tamamen kendi kontrolünde ve tüm sınır hattı boyunca sınırın hemen dibindeki yerleşim alanlarını da kapsayacak bir işgal bölgesi planıyla elini yüksek tutmaya çalışırken, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ve SDG ise, Birleşmiş Milletler gözetiminde bir bölgeyi kabul edeceklerini, içinde Türkiye'nin yer aldığı hiçbir planı kabul etmeyeceklerini söylüyor. Hatta, Özerk Yönetim sınır hattında Suriye ordusunun konuşlanmasını da Suriye rejimiyle yapılacak görüşmeler ve anlaşmaların ardından kabul edebileceklerini söylüyor.
ABD ise iki tarafın bu istekleri karşısında kendi çekilme planını somut bir takvime oturtmaya çalışıyor ve güvenli bölgenin nasıl ve hangi ülkelerle gerçekleşeceğinden bağımsız tarafların, yani Türkiye ve Özerk Yönetimin çatışmaksızın konumlarını korumalarını sağlamaya çalışıyor. ABD, "tampon bölge" planıyla Türkiye'yi frenleyerek yanına çekmeyi, Rojava'nın ise politik hattını ve bileşimini değiştirmeye zorlamayı, dolayısıyla bağımsız hareket etmesini sınırlamayı amaçlamaktadır. Bu açıdan tampon bölge Türkiye'nin baştaki itirazlarına rağmen kabul edeceği ve sahada kalmak için isteyeceği bir adımdır; çünkü Türkiye'nin Rusya-İran-Suriye ile ortaklaştıkları noktalar İdlib'in sona yaklaşmasıyla giderek küçülmüştür.
Türkiye Zor Durumda
Elbette ABD'nin çekilme sürecini zamana yayması, işgal planlarını tamamlamış, harekete geçmeye hazır Türk sömürgeciliği için kabul edilebilir bir bekleyiş değil. Özerk yönetim açısından ise işgale karşı hazırlık için zaman kazanma süreci olarak değerlendiriliyor. Bir yandan Suriye rejimi, Rusya ve ABD ile görüşmeler yürüterek diplomatik hamlelerle zaman kazanma ve kazanımları koruma arayışını sürdürürken, bir yandan da halkın özsavunma örgütlülüğünü arttıracak adımlar atıyor. Komünistler açısından da Rojava devrim güçlerinin tampon bölge planının Türkiye'nin işgal planının önünü açacağı öngörüsü doğrudur ve bu planı reddetme tutumu sürdürülmelidir. Devrimin bağımsız ilerleme çizgisi korunarak atılan diplomatik adımlar devrimin savunmasının ve halk örgütlülüğünün güçlendirilmesiyle birleştirilmelidir.
Konuya Türk devleti açısından daha derinlemesine bakarsak, mevcut saray faşizminin politik olarak hareket alanının son derece daraldığını görüyoruz. Ülke içinde faşizmin yükselttiği baskı ve katliam politikaları kitlelerin direnişini tamamen ezemedi, aksine rejimin meşruiyet krizi daha da derinleşti. Son günlerde Abdullah Öcalan'ın üzerindeki tecridin kaldırılması için devam eden açlık grevi direnişi, HDP'nin tabanını bu eylemler üzerinden tüm polis saldırısına rağmen harekete geçirebilmesi bunun en son göstergesidir. Ayrıca, Türkiye'nin Suriye dış politikasının son 5 yılda bir bataklığa dönüşmesine uzun süredir etkileri ertelenen mali-ekonomik krizin artık ertelenemez hale gelmesi eklendi. Halkın yoğun şovenist, ırkçı propaganda bombardımanına maruz kalmasına rağmen geçim sıkıntısı nedeniyle savaş bütçesini sorgulamaya başlamasının önüne geçilemedi. Yaşam alanı tahribatı, iş cinayeti, hukuk sistemindeki adaletsizlikler, kadın düşmanlığı sebepleriyle yaşanan yaşam hakkı ihlallerine gıda fiyatlarındaki sert yükseliş ve zirve yapan işsizlikle ekonomik krizin somut etkileri eklendi ve ülke içinde krizi yönetmekte zorlanan, sürüklenen bir faşist rejim gerçeği oluştu.
Saray faşizminin iç ve dış politikada ayrım çizgilerinin silikleşmesinde emperyalizmin krizinin Türkiye'ye yansımalarının da etkisi bulunmakta. ABD'nin Ortadoğu politikasındaki değişimler bu yansımalardan birisi ve bu Türkiye'yi Kürt sorunu üzerinden etkiliyor. Kürt sorunu, Rojava devriminin yarattığı bölgesel ve uluslararası durum ile birlikte tüm politik güçleri cepheleştirici bir etkiye sahip. Suriye iç savaşının geldiği noktada saflar daha da netleşirken Kürt sorunu savaşın yeni bir eşiğini oluşturuyor.
Yankee Go Home!
ABD'nin Suriye'den çekilmesi başta Kuzey ve Doğu Suriye halkları olmak üzere tüm Ortadoğu halklarının yararınadır. ABD sadece Suriye'den değil, tüm Ortadoğu'dan defolmalıdır. Halkların birleşik mücadelesine dayanacak antiemperyalist, antifaşist, sömürgecilik karşıtı özgürlük mücadelesi kendi hattından ilerlemenin olanaklarına ulaşacaktır.
Bugüne kadar Rojava'yla dayanışmaktan kaçınan kesimlerin öne sürdükleri ABD ile ittifak gerekçesi son 6 yılın tarihsel gerçeklerine uymayan bir bahaneydi. Zira, ABD başta Rojava'ya karşı tutum almış ve Suriye Ulusal Konseyi ile Özgür Suriye Ordusu üzerinden bir karşı devrim örgütlemeye çalışmıştı. Ancak bu planı tutmayınca, Rusya-İran bölgede güçlenince ve Kobanê zaferinden sonra YPG ile ancak askeri düzeyde bir ilişki kurmuştu. Devrimin, ABD'nin varlığıyla ayakta kaldığı da bu nedenle IŞİD'e ve gerici çetelere karşı verilen binlerce şehidi görmezden gelmek anlamına gelmektedir. Afrin işgalinde katledilen sivilleri hiçe saymaktır. Şimdi ise hem bu çekilme kararıyla, hem PKK liderlerinin başına ödül konulmasıyla, hem ABD-Türkiye ilişkilerinin Kürt düşmanlığı üzerinden yeniden gelişme adımları göstermesiyle iyice altı boşalmıştır. Tüm emperyalist güçler Rojava devrimini bağımlı kılmaya çabalamaktadır ve bunun önüne geçebilecek tek yol halkların direnişi ve enternasyonal dayanışmadır. Enternasyonal dayanışma mevcut işgal tehlikesi karşısında halen aciliyetini korumaktadır. Devrim ilerlemek için yeni soluk borularına ihtiyaç duymaktadır, tüm ilerici güçlerin bu noktaya odaklanması gerekir. Kobanê ve Afrin direnişinin deneyimi önümüzdedir, Rojava devrimi güncelliğini korumaktadır ve tüm dünya ezilenlerinin gündemine yeniden taşınmalıdır.
Komünistler ve sosyalistler Kuzey ve Doğu Suriye halklarının yanında sadece askeri güçleriyle değil, politik örgütlülükleriyle de sonuna kadar yer alacaktır. SYPG'nin geçen ay Dırbêsiye'de açtığı büro, Serêkaniyê'deki canlı kalkan eylemine katılımı, düzenlediği kampanyalar politik örgütlenmenin gün geçtikçe geliştiğinin, bölgede komünist bir damarın varlığının bir ifadesidir. Komünistler yine kadın örgütlenmesi Jinên Azad ên Sosyalîst (JAS) ve gençlik örgütlenmesi Ciwanên Komûnistên Şoreşger ( CKŞ ) ile devrimin her alanda örgütlenmesine katkılarını bu yoğun dönemde sürdürmektedirler.
Türkiye'de saray faşizminin yenilgisi bölge devrimiyle iç içe geçmiştir. Rojava, devrimci güçlerin Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da yürüttükleri birleşik mücadelenin ileri bir mevzisidir. Devrim ve sosyalizm mücadelesinin yeni bir eşiğe sıçraması bu ileri mevzinin korunmasına bağlıdır.

 

 

 

 

 

 

Marksist Leninist Komünist Parti Türkiye / Kuzey Kürdistan

 

Parti Ve Devrim Şehitleri Ölümsüzdür!

Komünist Gençlik Örgütü
 
Komünist Kadın Örgütü
   
Fakirlerin Ve Ezilenlerin Silahlı Kuvvetleri
 
Kürdistan Örgütü

 

 

     Güncel

27.01.20 / TKŞ'den Kobanê Zaferi Açıklaması

Kobanê'yi nasıl özgürleştirdiysek Efrîn'i, Girê Spi'yi, Serêkaniyê'yi de özgürleştireceğiz

26 Ocak 2015 DAİŞ'in ilk büyük yenilgisini aldığı gündür! Sömürgeci Türk devleti ve DAİŞ Kobanê'de başlayan Rojava ulusal demokratik devrimini Kobanê'yi işgal ederek ezmek istedi. Faşist Erdoğan kendinden emindi, DAİŞ çetelerine çok güveniyordu, bir kaç gün içinde Kobanê düşecekti. Plan sömürgeciliğe aitti, silahları, parayı, çeteleri hepsini o ayarlıyordu. Onun için çıktı televizyona ve 'Kobanê düştü düşecek' dedi. Ama Kobanê'de halk devriminin fedai kahramanları vardı: Arin Mirkan ve Sarya Özgür gibi kadın komutanlar; Heval Numan, Dıjvar, Çekdar, Berxwedan, Serxwebun ve daha yüzlerce fedai savaşçı; Paramaz, Elişer ve Algan Zafir gibi komünistler Kobanê zaferini bedenleriyle tuğla tuğla ördüler. Türkiye ve Kürdistan halkları direnişi sahiplendi, yüzlercesi seferberlik çağrısı ile Kobanê direnişine koştu. 20 Temmuz'da Pirsus'ta şehit düşen 33 genç komünist bize gösterdi ki, daha geride Kobanê için seferber olacak yüzler-binler vardı.

Kobanê'nin direndiğini ve direnişle özgürleştirildi. Kobanê zaferi Rojava devrimini güvence altına alırken, DAİŞ'in yenilgi sürecini de başlattı. Rojava-Kuzey Suriye halkları ilk kez DAİŞ'in yenilebileceğini gördüler ve başta Araplar olmak üzere Kuzey Suriye halkları devrime kitlesel biçimde katılmaya başladılar. Kobanê zaferi ile birlikte Girê Spi özgürleştirildi, Mınbiç, Tabqa-Tişrin ve sonra çetelerin başkent ilan ettikleri Rakka özgürleştirilerek devrim topraklarına dahil edildi. Politik islamcı faşist DAİŞ son olarak Deyr ez Zor'da kuşatıldı, Baxoz'da nihai olarak ezildi.
DAİŞ'le birlikte Türk devletinin planlarının da çöle gömüldü. DAİŞ sonrası emperyalistler arası çelişkilerden faydalanarak sömürgeci Türkiye doğrudan kendi ordusu ile Rojava devrimine karşı saldırıya girişti. Erdoğan Putin'e her türlü rüşvet ve tavizi vererek Ruslarla anlaşıp Efrîn'e saldırdı. Bu saldırıya karşı Efrîn halkı ve rojava devriminin devrimci ordusu direndi. Bu kahraman fedai direniş karşısında NATO'nun en büyük ikinci ordusu dedikleri işgalci ordu iki ay Efrîn'e giremedi.

Emperyalistlerin göz yummasından aldığı cesaretle faşist Erdoğan yüzünü Cizir bölgesine çevirdi. ABD ve Rus emperyalistleriyle yürüttüğü pazarlıklar sonrası Girê Spi ve Serêkaniyê'ye saldırdı. Fırat'tan Dicle'ye kadar tüm Rojava topraklarını işgal etmeyi hedefliyordu. Girê Spi ve Serêkaniyê'deki direniş bu yayılmacı planları bozdu. Ayn İsa ve Til Temir cephelerinden ileriye gidemedi. Ne elindeki teknik ne de para ile satın aldığı başıbozuklar çetesi direniş duvarını aşamadı.
Efrîn hala direniyor, Girê Spi-Serêkaniyê direniyor. Kobanê'yi nasıl özgürleştirdiysek Efrîn'i, Girê Spi'yi, Serêkaniyê'yi de özgürleştireceğiz. İşgalcileri topraklarımızdan söküp atmak için devrimci savaşımımızı yükseltelim! Biz kazanacağız, Rojava-Kuzey Suriye Halkları kazanacak.

 
Komünist Devrimci Hareket (Tevgera Komunist a Şoreşger- TKŞ )


27.01.20 / Kobanê Halkları Zaferi Kutladı

Kobanê'de Arap ve Kürtlerden oluşan binlerce kişi, Kobanê'nin DAİŞ çetelerinden kurtuluşunun 5'inci ve Kobanê Özerk Yönetimi'nin 6'ncı yıl dönümünü DAİŞ çetelerine karşı yoğun çatışmaların yaşandığı Şehit Egid Meydanı'nda kutladı.

"Tutumunuzda vefakar olun, Kobanê dünya direnişinin başkentidir. Dünya bugün imha tehditleriyle karşı karşıya" şiarıyla düzenlenen kutlamalara Kürt ve Arap halklarının yanı sıra PYD , JKŞ , Kongre Star, TKŞ , TEV- DEM, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Temsilcileri, Minbic ve Gire Spi'den çok sayıda kurum temsilcisi katıldı.

Bölgedeki kadın kurumları ve hareketleri adına konuşan Fırat Bölgesi Yasama Meclisi Eşbaşkanı Fewziyê Ebdi, "Kobanê insanlığın ve barışın simgesi oldu" dedi.
Ebdi, "Suriye, Türk devletinin bölgeye yönelik tehditlerine karşı sınırlarını korumalıdır. Kuzey ve Doğu Suriye'ye ilişkin anlaşmalar yapan Rusya ve ABD'yi Türk devletinin tehditlerine son vermeye ve göçmenlerin bölgeye güvenli bir şeklide geri dönebilmesi için gerekli koşulları sağlamaya çağırıyoruz" diye belirtti.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Kadın Komitesi Başkanı Cihan Xidro, "Kobanê'nin özgürleştirilmesi tarihi bölge halkı için bir kıvılcımdır. Kobanê direnişi halkın iradesinin askeri araçlardan daha güçlü olduğunun göstergesidir. DAİŞ'i destekleyen ve farklı gerekçelerle bölgeyi işgal etmeye çalışan Türk devletine karşı direniş devam ediyor" diye belirtti.
Minbic Demokratik Sivil Yönetimi Temsilcisi, Kobanê yönetimine direnişlerinden dolayı ödül verdi.

Etkinlikte müzik grupları Kürtçe ve Arapça şarkılar söyledi.


21.01.20 / MLKP'nin 'Dema Baranan' Belgeseli Tamamlandı

MLKP'nin umut ve zafer yüklü devrim yürüyüşünden bir kesit olarak Yapıcılar Film Kolektifi tarafından hazırlanan "Dema Baranan" belgeseli tamamlandı.

Çekimleri Rojava ve Medya Savunma Alanları'nda gerçekleştirilen belgesel filmde, MLKP'nin 25 yıllık tarihinin yanısıra devrim stratejisi ve politik askeri mücadeleye bakış açısı anlatılıyor. Belgesel için kamera karşısına geçen komünistler, MLKP'nin Türkiye-Kürdistan devriminin yanısıra bölgesel anlamda Ortadoğu devrimine bakış açısını aktarıyor.

MLKP'nin Rojava ve özgür dağlarda yürüttüğü mücadele ile savaş deneyimlerinin de aktarıldığı belgeselde, Komünist Kadın Örgütü (KKÖ) ve Komünist Gençlik Örgütü (KGÖ) adına yapılmış röportajlar da yer alıyor. Belgeselde ayrıca farklı toplumsal kesimlerden ve uluslardan çok sayıda insan da komünistlerle buluştuktan sonra yaşamlarındaki değişimi anlatıyor.

23 Mart 2019'da katledilen MLKP MK üyesi Baran Serhad'ta atfedilen belgeselin yayınlanması, Türk devletinin Rojava'ya yönelik işgal saldırısı nedeniyle ileri bir tarihe ertelenmişti.

Belgeselde MLKP'nin Rojava ve Medya Savunma Alanlarındaki savaş pratiği de aktarılırken, geçtiğimiz aylarda işgal edilen Serêkaniyê'de çetelere karşı savaşan komünistler de deneyimlerini aktarıyor.

 Fragmanı izlemek için tıklayınız:

 


21.01.20 / Komünist Devrimci Hareket (TKŞ): ''Efrîn Bizimdir, Direnerek Özgürleştireceğiz''

Komünist Devrimci Hareket ( TKŞ ), Türkiye'nin Efrîn'i işgal edişinin ikinci yılı dolayısıyla "Efrîn bizimdir, direnerek özgürleştireceğiz" başlıklı açıklama yayınladı:

"2 yıl önce Rojava topraklarının önemli bir parçası olan Efrîn kantonunun Türkiye ve desteklediği çeteler tarafından uluslarası bir kuşatma konsepti ile işgal edildi. Devrimimizi parça parça işgal ederek boğma taktiği ile hareket eden işgalci Türk devleti 2 ay süren çağın direnişinin çelikten iradesine çarparak büyük kayıplar verdi. En ağır tekniği olmadan bir adım dahi ilerlemeyen faşist, işgalci Türk devleti başta Rusya, Amerika ve uluslarası emperyalist devletlerinin ve sömürgeci bölge devletlerinin onayı ile işgal hareketini başlattı.
Rusya'nın hava sahasını açarak, ABD, BM, AB gibi diğer emperyalist devletler ve örgütlerin ise Türkiye ve desteklediği çetelerin haftalar ve aylar süren insanlık suçlarına sessiz kaldı. Çünkü hepsi halk düşmanı, hepsi devrim düşmanı. Hepsinin ortak amacı ise bir halklar bahçesini ve özgürlükleri temsil eden Rojava devrimini ve kadın iradesini kırmaktır. Ve Kürdü, Arabı, Alevisi, Ermenisi ile kadın iradesi ile halkların kardeşliğini ve kadın iradesini temsil eden Efrîn'in hedef alınması ise tesadüfü değildir. İşgal sürecinde çocuğu, kadını, yaşlısı ile yüzlerce sivil halk katledildi. Yüzlerce savaşçının şehit düştüğü ve 2 ay süren destansı direnişin ardından Efrini işgal eden TC ve çeteleri başta Efrîn'e çete ailelerini yerleştirerek demografik yapıyı değiştirmeye girişti ve ardından halkın evleri, malları talan edildi, tarihi yerler yok edildi ve Efrîn ile sembolleşen on binlerce zeytin ağaçları kesilerek doğa katliamına girişti. Sivil halk kaçırılarak işkencelerden geçirildi ve kadınlara tecavüz edildi. Osmanlı'nın işgal manzaralarını bir kez daha Efrîn'de devreye sokan TC bu işgal hareketi ile başta Rojava devrimi ile Kürt halkının kazanımlarını ve devrim sayesinde özgürlüklerini elde eden bölge halkının ortak yaşam iradesini hedef aldılar. Bu devrim ile binlerce yıllık erkek egemenliğini gerileten kadın iradesinin kazanımlarını yok etmeyi hedeflediler. Fakat amaçlarına ulaşamadılar. Rojava ve Kuzey Suriye halkları bu işgal saldırısı karşısında kazanımlarını sahiplenmeye devam ettiler.

Buna karşı yok etme konseptine Serêkaniyê ve Girê Spî işgali ile devam eden Türkiye'nin bu gün Rojava devrimini yok etmeyi kendi varlık sebebi olarak gördü. Emperyalist güçler ve sömürgeci bölge devletleri bu işgal hareketine direk ya da dolaylı destek vererek devrimin kazanımlarını en geri noktaya çekerek teslimiyet dayatması yapmak istiyorlar.

Bizler Komünist Devrimci Hareket olarak bir kez daha Rojava devrimi ve Efrin savunmasında şehit düşen binlerce şehidimize tüm halklarımıza sözümüzü bir kez daha tekrarlıyoruz. Avestaların, Barinlerin, Tirêjlerin, Özgürlerin, Zeynellerin, İlanların ve Gulanların direniş manifestosu ile devrimimizi ve kazanımlarımı mevzi mevzi savunacağız. Efrîn, Serêkaniyê, Girê Spî ve işgal altında ki tüm toprakların özgürleştirilmesi varlık sebebimizdir."


19.01.20 / Direniş İşgalcileri Kovacak, Efrîn'i Özgürleştirecek

Faşist Türk devletinin Efrîn'e yönelik 20 Ocak 2018'de başlayan işgali ikinci yılını doldurdu. İşgal saldırısı esnasında binlerce kişi katledildi, yüzbinlerce kişi yaşam alanlarını terk etmek zorunda kaldı. Efrîn yağmalandı, talan edildi. İşgalci AKP rejimi, Efrîn ve çevresinde soykırımı derinleştiriyor. Efrîn halkı halen çemberde tutularak boğulmak isteniyor. Kentte kalan Arap ve Kürt ailelerden binlerce kişi çeteler tarafından alıkonuldu. Hala haber alınamayan yüzlerce kişi var.

Efrîn halkı ve özsavunma güçleri, işgal saldırısına karşı iki ay boyunca canfeda bir direniş sergiledi. Faşist Türk ordusu ve çeteleri, Efrîn dağlarında ve kentlerinde direniş mevzilerinde karşılandı. Tarihe yazılan Efrîn direnişi, dünya halklarının umudu olan Rojava devriminin teslim olmayacağını gösterdi. HBDH güçleri de devrim topraklarını savunmak için Efrîn özsavunma güçleri ile birlikte cephelerde yer aldı. Raco'da, Cindires'te, Mabeta'da şehitler bedeli direnişin en ön saflarında dövüştü.

DEVAMI


15.01.20 / Komünist Tutsak İsmail Yılmaz'a İşkence

2017 yılından beri Elazığ 2 No'lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesi'nde kalan MLKP tutsağı İsmail Yılmaz, hapishanede dayatılan "terör suçlusu" yazılı yaka kartını takmayı reddettiği için 2 yıldır açık görüş, telefon görüşü ve kargo alımı gibi haklarını kullanamıyor. Yılmaz'ın 7 Şubat'ta görülecek karar duruşması için aldığı savunma notlarına hapishane idaresi tarafından el konuldu. Sayım sırasında başındaki beresini çıkartmadığı için de tehdit edildi.
Kulak zarındaki yırtık nedeniyle ertelenmemesi gereken tedavisine kimlik dayatması nedeniyle devam edemezken, ağrı kesici ilaç dahi verilmiyor.
Ayrıca dini bayram, yılbaşı ve doğum günü dışında kitap alamayacağı da cezaevi idaresi tarafından Yılmaz'a bildirildi.
Ezilenlerin Hukuk Bürosu, müvekkili İsmail Yılmaz ve aynı hak ihlallerine maruz kalan Mahmut Soner üzerindeki baskıların derhal son bulmasını istedi.

Yılmaz, Nusaybin özyönetim direnişine katıldığı için ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılanıyor. İsmail Yılmaz, duruşmada verdiği ifadesinde, "Biz özyönetim direnişi ışığını Paris Komünü'nden aldık. Bugünkü özyönetim direnişlerinin ışığı da yarınların ışığı olacaktır" demişti.

 

 


Arşiv



  Sayfa 12345678
 

 

HBDH



PARTİNİN SESİ



KüRDİSTAN



FESK



 

 

 

MERKEZ KOMİTE



ÖZGüR KADIN



KKÖ



SöYLEşİLER