''Partimle Yürüyebilmekten Ancak Onur Duyarım ''
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 


İzmir'de 28 Ekim 2015 tarihinde polise yapılan silahlı saldırının ardından gözaltına alınan ve 31 Ekim'de tutuklanan MLKP'li Deniz Aytaç'a ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Yargılandığı mahkemede savunma yapan Deniz Aytaç, partimizin eylemlerinin meşruiyetini savundu.

Deniz Aytaç'ın savunmasını kısaltarak yayınlıyoruz:

"İçerisinden geçmekte olduğumuz süreç, devrim ile karşı devrimin birbirini iletişimsel bir biçimde tetikleyerek ilerlediği tarihsel bir süreçtir. Eğer ki bugün işte faşist saray şefi Erdoğan öncülüğünde politik İslamcı, burjuva milliyetçisi, ulusalcı faşist karakterde karşı devrim cephesi oluşmuşsa ve dışta halk düşmanı bölgesel işbirliği politikası daha da azgınca sürdürülüyorsa bu birleşik devrim hareketinin ve devrim cephesinin büyüyüp gelişmesiyle ilintili bir durumdur. Faşizm hiçte göründüğü kadar güçlü ve takatli değildir. Faşist saray şefi istediği kadar bağırıp çağırsın bu kaçınılmaz sonu kabullenemeyişi ve sancılı ölümünün son çığlıklarıdır. Ne yapsalar beyhudedir.{divide}

Gerçek olan, faşist rejimin politik kabiliyet ve manevra alanlarının daraldığı, çıkmaza girdiği ve bitip tükendiğidir. Ülkede ve bölgede nesnel koşulların giderek devrimci bir hal almakta olması, Cumartesi annelerimizin, gençlerin, kadınların, LGBTİ+ bireylerinin, işçi, emekçilerin ve köylülerin son dönemde adalet ve özgürlük arayışlarını daha da gür bir sesle çoğalttıklarıdır gerçek olan. Yine Suriye ve Rojava'daki gelişmeler koşul olarak İran ve Irak'taki bölge gerici diktatörlerine karşı gelişen ayaklanmaların yaratabileceği toplumsal dalgalanmalarla birlikte Kürdistan devriminin hızlı yeni mevziler elde etme potansiyeline sahip olmasıdır gerçek ve gelecek olan. Bu durumun Türkiye Kürdistan birleşik devrimi açısından önemli basamaklar oluşturacağı açıktır. Zaten faşizmin korkusuna neden olan, bunca bağırıp çağırmaları bundandır. Diktatör bozuntusu istediği kadar "krizimiz yok" desin, gerçek olan varoluşsal krizin bataklığında giderek dibe çekildikleri ve buna bağlı olarak Türkiye ekonomisinin giderek daha fazla krize sürüklendiğidir.

Gerçek olan şu ki, kendi elleriyle yarattıkları bu krizi ister emperyalist çıkarların yönlendirdiği IMF reçeteleriyle isterse de işbirlikçi kapitalist ekonomi politikalarıyla aşmaya çalışsınlar sonuçta mali ekonomik krizin faturasını işçi ve tüm çalışan emeğiyle geçinen yığınların omuzlarına yüklemeye çalışacaklardır. Ancak öncü bir çıkış yapan 3. Havalimani inşaat işçileri, direnişleriyle çaresiz olmadıklarını ve bu sömürü düzenine daha fazla boyun eğmeyeceklerini göstermişlerdir. Bu direniş bu günde görmüş olduğumuz gibi işçi cephesinde yeni ve daha yaygın direnişlerin gelişeceğinin habercisi olmuştur.

Görüyoruz ki Türkiye Kürdistan birleşik devriminin dolaylı ve dolaysız yedekleri gün be gün birikmektedir. Bu durum devrimciler ve komünistler olarak daha fazla yük omuzlamamız gerektiğini gösteriyor. Partimizin Rojava'daki varlığı, Rojava devriminin her yönüyle büyütüp genişletme çabaları kararlılığının, sorumluluk bilincinin, söz ve eylem birliğindeki tutarlılığının nişanesidir. Özellikle son olarak kuruluşunun müjdelendiği Şehit Alişer Deniz Tugayı bunun en somut örneğidir. Ancak partimizin strateji ve taktik belgesinde değinildiği gibi stratejimizin en temel sorununu işçi hareketiyle Kürt ulusal hareketinin ittifak sorunu oluşturmaktadır. Devrimin zaferi asıl olarak bu ittifakın gerçekleşmesine bağlıdır. Bunun için ise işçi sınıfının öncü konumuna uygun devrimci bir niteliği ulaşması devrimci işçi hareketinin Kürt ulusal hareketiyle birleşebileceği bir düzeye ulaşması gereklidir. Bu yönüyle stratejinin öncelikle hedefi olan işçi sınıfı içerisinde bir çekim merkezi haline gelme ve devrimci işçi hareketi yaratma sorununun hızla çözülme potansiyeline sahip olduğu bir döneme girmiş bulunuyoruz. Her ne kadar partimiz şahsında Türk işçi ve emekçilerinin bugünkü mücadelesi Türkiye Kürdistan birleşik devriminin zayıf kanadını temsil ediyor olsa da bu olay geçicidir ve önümüzdeki süreçte bu açığın hızla kapandığını göreceğiz. Biliyoruz ki, bu yönden atılacak her güçlü adım mevcut düzeni kökten sarsmaya haizdir. Bunu sadece biz değil düşmanımız da çok iyi biliyor. Erdoğan faşizmi iktidarını korumak için iç savaş dahil her türlü çılgınlığı göze alacak kadar gözünü karartmıştır bu nedenle önümüzdeki süreç, hem iç hem dışta çok daha komplike çetin ve zor olmakla birlikte daha sabırlı ve uzun soluklu bir mücadeleyi göze almayı gerektirmektedir. Şu an mesele ne kadar hızla ilerleneceği değil nereye ilerleneceğidir. Mesele işçilerin hazır olmadıkları değil nasıl ve ne için hazırlamaları gerektiğidir. Partimiz MLKP bu süreci omuzlayıp onu öncülük edebilecek tüm pratik ve zihinsel donanıma sahiptir ve bu tarihsel görevi de layıkıyla yerine getirecektir.

Son olarak şunları belirtmek istiyorum, mütalaada partimiz MLKP'ye yönelik kullanılan terör örgütü ibaresini kabul etmiyorum, kınıyor ve sahiplerine iade ediyorum. Partimiz, asgari programı olan anti-emperyalist demokratik devrim programında da belirtildiği gibi, halkların ve ulusal toplulukların tam hak eşitliği, yine başta kadınlar olmak üzere ezilen tüm cinsel kimliklerin özgürleşmesi, işçi emekçi sınıfı ve tüm ezilenlerin söz basın toplantı örgütlenme ve eylem hakları gibi birçok politik özgürlüklerin kazanılması ve bu temelde İşçi-Emekçi Sovyet Cumhuriyetleri Birliği'nin kurulmasını amaç edinmiştir. Ancak mevcut durumda tüm bunların kazanılması için bedeller ödenmesi gerektiği ortadadır. Partimiz MLKP bu uğurda her türlü bedeli ödemiş ödemeye de devam edecektir. Bugüne kadar her türlü eyleminde ezilenlerin sesi ve soluğu olmuştur ve hep aynı inatla da olmaya devam edecektir. Ezilenlerin, işçi, emekçi adaletinin sağlanması uğruna gösterdiği devrimci şiddet meşrudur. Bizler her gün onlarca işçi, emekçi, kadın ve LGBTİ+ bireyleri katledilir ve katilleri aklanırken kimin terörist olduğunu iyi biliyoruz. Bizler okullar, üniversiteler, fabrikalar, tarlalar, iş yerleri ve hapishaneler birer işkencehaneye çevrilirken kimin terörist olduğunu iyi biliyoruz. Bizler asimilasyon politikalarıyla halklara ulusal ve dini topluluklara tekçilik dayatırken kimin terörist olduğunu iyi biliyoruz. Gelinen noktada faşist saray rejiminden darbe almamış hiçbir kesim kalmamıştır. Çözüm; reformlarda, Avrupa Birliği'nde ve herhangi bir yerde değil çözüm sokakta, çözüm yeni Geziler, yeni Kobanê'ler ve daha fazla Rojava'lardadır. Bitirirken şunu da söyleyeyim, partimiz MLKP'nin devrimci militanıyım, fakirlerin ve ezilenlerin silahlı kuvveti olan FESK'in adanmış bir kent, şehir gerillasıyım. Dün olduğu gibi bugünde partimle bu yolda yürüyebilmekten ancak onur duyarım. Hakkımda verilecek olan her türlü kararı da bu bilinçle karşılayacağım. Unutulmasın ki, mücadelemiz tarihsel bir hesaplaşmadır ve biz kazanacağız, haramilerin saltanatını yıkacağız! Devrimin zaferi için yaşasın partimiz MLKP, yaşasın devrim ve sosyalizm."

 

 

 

 

 

 

Marksist Leninist Komünist Parti Türkiye / Kuzey Kürdistan

 

Parti Ve Devrim Şehitleri Ölümsüzdür!

Komünist Gençlik Örgütü
 
Komünist Kadın Örgütü
   
Fakirlerin Ve Ezilenlerin Silahlı Kuvvetleri
 
Kürdistan Örgütü

 

 

     Güncel

27.01.20 / TKŞ'den Kobanê Zaferi Açıklaması

Kobanê'yi nasıl özgürleştirdiysek Efrîn'i, Girê Spi'yi, Serêkaniyê'yi de özgürleştireceğiz

26 Ocak 2015 DAİŞ'in ilk büyük yenilgisini aldığı gündür! Sömürgeci Türk devleti ve DAİŞ Kobanê'de başlayan Rojava ulusal demokratik devrimini Kobanê'yi işgal ederek ezmek istedi. Faşist Erdoğan kendinden emindi, DAİŞ çetelerine çok güveniyordu, bir kaç gün içinde Kobanê düşecekti. Plan sömürgeciliğe aitti, silahları, parayı, çeteleri hepsini o ayarlıyordu. Onun için çıktı televizyona ve 'Kobanê düştü düşecek' dedi. Ama Kobanê'de halk devriminin fedai kahramanları vardı: Arin Mirkan ve Sarya Özgür gibi kadın komutanlar; Heval Numan, Dıjvar, Çekdar, Berxwedan, Serxwebun ve daha yüzlerce fedai savaşçı; Paramaz, Elişer ve Algan Zafir gibi komünistler Kobanê zaferini bedenleriyle tuğla tuğla ördüler. Türkiye ve Kürdistan halkları direnişi sahiplendi, yüzlercesi seferberlik çağrısı ile Kobanê direnişine koştu. 20 Temmuz'da Pirsus'ta şehit düşen 33 genç komünist bize gösterdi ki, daha geride Kobanê için seferber olacak yüzler-binler vardı.

Kobanê'nin direndiğini ve direnişle özgürleştirildi. Kobanê zaferi Rojava devrimini güvence altına alırken, DAİŞ'in yenilgi sürecini de başlattı. Rojava-Kuzey Suriye halkları ilk kez DAİŞ'in yenilebileceğini gördüler ve başta Araplar olmak üzere Kuzey Suriye halkları devrime kitlesel biçimde katılmaya başladılar. Kobanê zaferi ile birlikte Girê Spi özgürleştirildi, Mınbiç, Tabqa-Tişrin ve sonra çetelerin başkent ilan ettikleri Rakka özgürleştirilerek devrim topraklarına dahil edildi. Politik islamcı faşist DAİŞ son olarak Deyr ez Zor'da kuşatıldı, Baxoz'da nihai olarak ezildi.
DAİŞ'le birlikte Türk devletinin planlarının da çöle gömüldü. DAİŞ sonrası emperyalistler arası çelişkilerden faydalanarak sömürgeci Türkiye doğrudan kendi ordusu ile Rojava devrimine karşı saldırıya girişti. Erdoğan Putin'e her türlü rüşvet ve tavizi vererek Ruslarla anlaşıp Efrîn'e saldırdı. Bu saldırıya karşı Efrîn halkı ve rojava devriminin devrimci ordusu direndi. Bu kahraman fedai direniş karşısında NATO'nun en büyük ikinci ordusu dedikleri işgalci ordu iki ay Efrîn'e giremedi.

Emperyalistlerin göz yummasından aldığı cesaretle faşist Erdoğan yüzünü Cizir bölgesine çevirdi. ABD ve Rus emperyalistleriyle yürüttüğü pazarlıklar sonrası Girê Spi ve Serêkaniyê'ye saldırdı. Fırat'tan Dicle'ye kadar tüm Rojava topraklarını işgal etmeyi hedefliyordu. Girê Spi ve Serêkaniyê'deki direniş bu yayılmacı planları bozdu. Ayn İsa ve Til Temir cephelerinden ileriye gidemedi. Ne elindeki teknik ne de para ile satın aldığı başıbozuklar çetesi direniş duvarını aşamadı.
Efrîn hala direniyor, Girê Spi-Serêkaniyê direniyor. Kobanê'yi nasıl özgürleştirdiysek Efrîn'i, Girê Spi'yi, Serêkaniyê'yi de özgürleştireceğiz. İşgalcileri topraklarımızdan söküp atmak için devrimci savaşımımızı yükseltelim! Biz kazanacağız, Rojava-Kuzey Suriye Halkları kazanacak.

 
Komünist Devrimci Hareket (Tevgera Komunist a Şoreşger- TKŞ )


27.01.20 / Kobanê Halkları Zaferi Kutladı

Kobanê'de Arap ve Kürtlerden oluşan binlerce kişi, Kobanê'nin DAİŞ çetelerinden kurtuluşunun 5'inci ve Kobanê Özerk Yönetimi'nin 6'ncı yıl dönümünü DAİŞ çetelerine karşı yoğun çatışmaların yaşandığı Şehit Egid Meydanı'nda kutladı.

"Tutumunuzda vefakar olun, Kobanê dünya direnişinin başkentidir. Dünya bugün imha tehditleriyle karşı karşıya" şiarıyla düzenlenen kutlamalara Kürt ve Arap halklarının yanı sıra PYD , JKŞ , Kongre Star, TKŞ , TEV- DEM, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Temsilcileri, Minbic ve Gire Spi'den çok sayıda kurum temsilcisi katıldı.

Bölgedeki kadın kurumları ve hareketleri adına konuşan Fırat Bölgesi Yasama Meclisi Eşbaşkanı Fewziyê Ebdi, "Kobanê insanlığın ve barışın simgesi oldu" dedi.
Ebdi, "Suriye, Türk devletinin bölgeye yönelik tehditlerine karşı sınırlarını korumalıdır. Kuzey ve Doğu Suriye'ye ilişkin anlaşmalar yapan Rusya ve ABD'yi Türk devletinin tehditlerine son vermeye ve göçmenlerin bölgeye güvenli bir şeklide geri dönebilmesi için gerekli koşulları sağlamaya çağırıyoruz" diye belirtti.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Kadın Komitesi Başkanı Cihan Xidro, "Kobanê'nin özgürleştirilmesi tarihi bölge halkı için bir kıvılcımdır. Kobanê direnişi halkın iradesinin askeri araçlardan daha güçlü olduğunun göstergesidir. DAİŞ'i destekleyen ve farklı gerekçelerle bölgeyi işgal etmeye çalışan Türk devletine karşı direniş devam ediyor" diye belirtti.
Minbic Demokratik Sivil Yönetimi Temsilcisi, Kobanê yönetimine direnişlerinden dolayı ödül verdi.

Etkinlikte müzik grupları Kürtçe ve Arapça şarkılar söyledi.


21.01.20 / MLKP'nin 'Dema Baranan' Belgeseli Tamamlandı

MLKP'nin umut ve zafer yüklü devrim yürüyüşünden bir kesit olarak Yapıcılar Film Kolektifi tarafından hazırlanan "Dema Baranan" belgeseli tamamlandı.

Çekimleri Rojava ve Medya Savunma Alanları'nda gerçekleştirilen belgesel filmde, MLKP'nin 25 yıllık tarihinin yanısıra devrim stratejisi ve politik askeri mücadeleye bakış açısı anlatılıyor. Belgesel için kamera karşısına geçen komünistler, MLKP'nin Türkiye-Kürdistan devriminin yanısıra bölgesel anlamda Ortadoğu devrimine bakış açısını aktarıyor.

MLKP'nin Rojava ve özgür dağlarda yürüttüğü mücadele ile savaş deneyimlerinin de aktarıldığı belgeselde, Komünist Kadın Örgütü (KKÖ) ve Komünist Gençlik Örgütü (KGÖ) adına yapılmış röportajlar da yer alıyor. Belgeselde ayrıca farklı toplumsal kesimlerden ve uluslardan çok sayıda insan da komünistlerle buluştuktan sonra yaşamlarındaki değişimi anlatıyor.

23 Mart 2019'da katledilen MLKP MK üyesi Baran Serhad'ta atfedilen belgeselin yayınlanması, Türk devletinin Rojava'ya yönelik işgal saldırısı nedeniyle ileri bir tarihe ertelenmişti.

Belgeselde MLKP'nin Rojava ve Medya Savunma Alanlarındaki savaş pratiği de aktarılırken, geçtiğimiz aylarda işgal edilen Serêkaniyê'de çetelere karşı savaşan komünistler de deneyimlerini aktarıyor.

 Fragmanı izlemek için tıklayınız:

 


21.01.20 / Komünist Devrimci Hareket (TKŞ): ''Efrîn Bizimdir, Direnerek Özgürleştireceğiz''

Komünist Devrimci Hareket ( TKŞ ), Türkiye'nin Efrîn'i işgal edişinin ikinci yılı dolayısıyla "Efrîn bizimdir, direnerek özgürleştireceğiz" başlıklı açıklama yayınladı:

"2 yıl önce Rojava topraklarının önemli bir parçası olan Efrîn kantonunun Türkiye ve desteklediği çeteler tarafından uluslarası bir kuşatma konsepti ile işgal edildi. Devrimimizi parça parça işgal ederek boğma taktiği ile hareket eden işgalci Türk devleti 2 ay süren çağın direnişinin çelikten iradesine çarparak büyük kayıplar verdi. En ağır tekniği olmadan bir adım dahi ilerlemeyen faşist, işgalci Türk devleti başta Rusya, Amerika ve uluslarası emperyalist devletlerinin ve sömürgeci bölge devletlerinin onayı ile işgal hareketini başlattı.
Rusya'nın hava sahasını açarak, ABD, BM, AB gibi diğer emperyalist devletler ve örgütlerin ise Türkiye ve desteklediği çetelerin haftalar ve aylar süren insanlık suçlarına sessiz kaldı. Çünkü hepsi halk düşmanı, hepsi devrim düşmanı. Hepsinin ortak amacı ise bir halklar bahçesini ve özgürlükleri temsil eden Rojava devrimini ve kadın iradesini kırmaktır. Ve Kürdü, Arabı, Alevisi, Ermenisi ile kadın iradesi ile halkların kardeşliğini ve kadın iradesini temsil eden Efrîn'in hedef alınması ise tesadüfü değildir. İşgal sürecinde çocuğu, kadını, yaşlısı ile yüzlerce sivil halk katledildi. Yüzlerce savaşçının şehit düştüğü ve 2 ay süren destansı direnişin ardından Efrini işgal eden TC ve çeteleri başta Efrîn'e çete ailelerini yerleştirerek demografik yapıyı değiştirmeye girişti ve ardından halkın evleri, malları talan edildi, tarihi yerler yok edildi ve Efrîn ile sembolleşen on binlerce zeytin ağaçları kesilerek doğa katliamına girişti. Sivil halk kaçırılarak işkencelerden geçirildi ve kadınlara tecavüz edildi. Osmanlı'nın işgal manzaralarını bir kez daha Efrîn'de devreye sokan TC bu işgal hareketi ile başta Rojava devrimi ile Kürt halkının kazanımlarını ve devrim sayesinde özgürlüklerini elde eden bölge halkının ortak yaşam iradesini hedef aldılar. Bu devrim ile binlerce yıllık erkek egemenliğini gerileten kadın iradesinin kazanımlarını yok etmeyi hedeflediler. Fakat amaçlarına ulaşamadılar. Rojava ve Kuzey Suriye halkları bu işgal saldırısı karşısında kazanımlarını sahiplenmeye devam ettiler.

Buna karşı yok etme konseptine Serêkaniyê ve Girê Spî işgali ile devam eden Türkiye'nin bu gün Rojava devrimini yok etmeyi kendi varlık sebebi olarak gördü. Emperyalist güçler ve sömürgeci bölge devletleri bu işgal hareketine direk ya da dolaylı destek vererek devrimin kazanımlarını en geri noktaya çekerek teslimiyet dayatması yapmak istiyorlar.

Bizler Komünist Devrimci Hareket olarak bir kez daha Rojava devrimi ve Efrin savunmasında şehit düşen binlerce şehidimize tüm halklarımıza sözümüzü bir kez daha tekrarlıyoruz. Avestaların, Barinlerin, Tirêjlerin, Özgürlerin, Zeynellerin, İlanların ve Gulanların direniş manifestosu ile devrimimizi ve kazanımlarımı mevzi mevzi savunacağız. Efrîn, Serêkaniyê, Girê Spî ve işgal altında ki tüm toprakların özgürleştirilmesi varlık sebebimizdir."


19.01.20 / Direniş İşgalcileri Kovacak, Efrîn'i Özgürleştirecek

Faşist Türk devletinin Efrîn'e yönelik 20 Ocak 2018'de başlayan işgali ikinci yılını doldurdu. İşgal saldırısı esnasında binlerce kişi katledildi, yüzbinlerce kişi yaşam alanlarını terk etmek zorunda kaldı. Efrîn yağmalandı, talan edildi. İşgalci AKP rejimi, Efrîn ve çevresinde soykırımı derinleştiriyor. Efrîn halkı halen çemberde tutularak boğulmak isteniyor. Kentte kalan Arap ve Kürt ailelerden binlerce kişi çeteler tarafından alıkonuldu. Hala haber alınamayan yüzlerce kişi var.

Efrîn halkı ve özsavunma güçleri, işgal saldırısına karşı iki ay boyunca canfeda bir direniş sergiledi. Faşist Türk ordusu ve çeteleri, Efrîn dağlarında ve kentlerinde direniş mevzilerinde karşılandı. Tarihe yazılan Efrîn direnişi, dünya halklarının umudu olan Rojava devriminin teslim olmayacağını gösterdi. HBDH güçleri de devrim topraklarını savunmak için Efrîn özsavunma güçleri ile birlikte cephelerde yer aldı. Raco'da, Cindires'te, Mabeta'da şehitler bedeli direnişin en ön saflarında dövüştü.

DEVAMI


15.01.20 / Komünist Tutsak İsmail Yılmaz'a İşkence

2017 yılından beri Elazığ 2 No'lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesi'nde kalan MLKP tutsağı İsmail Yılmaz, hapishanede dayatılan "terör suçlusu" yazılı yaka kartını takmayı reddettiği için 2 yıldır açık görüş, telefon görüşü ve kargo alımı gibi haklarını kullanamıyor. Yılmaz'ın 7 Şubat'ta görülecek karar duruşması için aldığı savunma notlarına hapishane idaresi tarafından el konuldu. Sayım sırasında başındaki beresini çıkartmadığı için de tehdit edildi.
Kulak zarındaki yırtık nedeniyle ertelenmemesi gereken tedavisine kimlik dayatması nedeniyle devam edemezken, ağrı kesici ilaç dahi verilmiyor.
Ayrıca dini bayram, yılbaşı ve doğum günü dışında kitap alamayacağı da cezaevi idaresi tarafından Yılmaz'a bildirildi.
Ezilenlerin Hukuk Bürosu, müvekkili İsmail Yılmaz ve aynı hak ihlallerine maruz kalan Mahmut Soner üzerindeki baskıların derhal son bulmasını istedi.

Yılmaz, Nusaybin özyönetim direnişine katıldığı için ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılanıyor. İsmail Yılmaz, duruşmada verdiği ifadesinde, "Biz özyönetim direnişi ışığını Paris Komünü'nden aldık. Bugünkü özyönetim direnişlerinin ışığı da yarınların ışığı olacaktır" demişti.

 

 


Arşiv



  Sayfa 12345678
 

 

HBDH



PARTİNİN SESİ



KüRDİSTAN



FESK



 

 

 

MERKEZ KOMİTE



ÖZGüR KADIN



KKÖ



SöYLEşİLER