Sömürgeci Türk devletinin, Medya Savunma Alanları'na yönelik işgal saldırıları sürüyor. MLKP gerillaları ise uzunca bir süredir işgal saldırılarına karşı verilen direnişin içerisinde yer alıyor. Neler söylemek istersiniz? Partimiz, sömürgeci Türk devletinin Medya Savunma Alanlarını hedefleyen işgal saldırılarına karşı uzunca bir süredir savaş mevzilerinde bulunuyor. Bu konuda ilk olarak söylememiz gerekir ki, savaş siperlerinde yer alıyor olmak bizim için bir tercih değil zorunluluktur. Çünkü bu saldırı, Kürdistan devriminin en önemli merkezlerinden birini tasfiye etmeyi amaçlıyor, özgürlük savaşımızı ve onun gerillalarını can evinden vurmayı hedefliyor. Sömürgeci faşizmin hesaplarına göre, Medya Savunma Alanları işgal edilecek, böylece Kürdistan devrimi soluksuz bırakılacak. Hemen her gün yüksek tekniğe ve hava teknolojisine dayanılarak gerçekleştirilen bombardmanlar, faşist AKP-MHP ittifakının, bu uğursuz amaca nasıl bağlandıklarını gözler önüne seriyor. Hepimiz biliyoruz ki, karşı devrimci faşist saray rejimi Medya Savunma Alanlarna yönelik işgal saldırısını büyük bir yalan ve demogoji kampanyası üzerinden yürütüyor. Ancak tüm bu yalan deryasının ortasında tek bir gerçeği saklamayı başaramıyor, üzerini karartamıyorlar. Sömürgeci faşist rejim varlık krizinin, onların deyimiyle "bekaa" sorunun tam ortasındadır. Çünkü Kuzey Kürdistan devriminin gelmiş olduğu düzey ve tüm Ortadoğu'ya yayılmaya başlayan Rojava devrimi sömürgeciliğin yaşam hakkını elinden alıyor. Devrim, karşı devrimi çözülmeye doğru götürüyor. Faşist AKP-MHP ittifakı, yenemediği devrim güçlerine karşı son çare olarak işgal saldırısına başvuruyor. MLKP gerillaları olarak bizler de devrimimizin stratejik merkezini, sömürgecilikten arındırılmış özgür Kürdistan dağlarını düşmanın işgal saldırılarına karşı savunuyoruz. HPG ve YJA STAR gerilları ile aynı mevzilerde omuz omuza silah başındayız. Faşist sömürgeciliğe burada yaşatacağımız yenilgi, karşı devrim karşısında devrimin elde edeceği önemli bir zafer olacağını biliyoruz. Özgür dağlarda sadece sömürgeci orduyu yenmiş olmayacağız, aynı zamanda faşist saray rejiminin son çırpınışlarına da esaslı bir darbe vuracak, devrimimizi durdurmayı hedefleyen faşist ittifakın içi boş umutlarını da tuzla buz etmiş olacağız. Burada bir noktayı daha belirtmemiz gerekiyor. Bizlerin savaş siperlerindeki varlığı en az özgür dağlarımızı savunmak kadar önemli olan bir başka nedene daha dayanıyor. Çünkü, Faşist Türk sömürgeciliğinin Medya Savunma Alanlarına dönük saldırganlığı aynı zamanda Güney Kürdistan'a yönelik sömürgeci işgal siyasetinin de bir parçasıdır. Açık ki, Türk devletinin karadan ve havadan gerçekleştirdiği işgal amaçlı saldırganlık yalnızca özgürlük gerillalarını ve özgür dağarı hedeflemiyor. Böyle düşünmek dar bir yaklaşım olur. Türk sömürgeciliği göz göre göre Güney Kürdistan'da askeri olarak varlık elde etmek ve sömürgeciliğine kurumsallık kazandırmak istiyor. Biz MLKP gerillaları olarak, nasıl ki Bakur'da ve Rojava'da sömürgecilikle savaşıyorsak, Güney Kürdistan'da da aynı savaşımı sergiliyoruz. Görülmelidir ki, yalnızca Kürdistan devriminin gerilları değil Güney Kürdistan'daki halkımızda bu işgal saldırısını kabullenmiyor. Şeladize serhildanı bunun en anlamlı örneğidir. Söylemeliyiz ki, Kürdistan'a yönelik işgalci ve sömürgeci her saldırganlığın karşısında MLKP gerillaları mevzilerde olacaktır.
Güney Kürdistan'a yönelik sömürgeci işgal saldırıları başlayalı yaklaşık bir yıl oluyor. Xakurke-Zap hattında neler yaşanıyor, son durum nedir? Az önce de ifade ettiğim gibi işgalci Türk ordusunun Medya Savunma Alanları'na yönelik işgal saldırıları tam bir yalan, demagoji ve kara propaganda ile birlikte yürütülmeye çalışılıyor. Ancak daha başından söylemek gerekir ki ortada sömürgeciliğin kazandığı bir zafer yoktur. Saray medyasının bu yönlü propagandası aldıkları ağır darbeleri gizlemekten başka hiç bir amaç taşımıyor. Doğrudur, işgal saldırılarının başlamasından bir süre sonra sömürgeci Türk ordusu, yoğun hava saldırıları eşliğinde Xakurke, Bradost ve Lelikan alanlarına girmiş ve buralarda birkaç tepeyi tutmuştur. Elbette ki bu da öyle kolay olmamış, karadan ilerleyemeyen işgalciler, binlerce tonluk bombalarla vurdukları özgür dağlara havadan indirme yaparak ancak gelebilmişlerdir. Ancak o günden bu yana sömürgeci işgal ordusu ne ilerleyebiliyor ne de geri çekilebiliyorlar. Düşmanı tuttuğu tepelerden söküp atmak için HPG ve YJA-STAR gerillaları ile birlikte sürekli eylem halindeyiz. Eylemlerimizin sonucunda düşmanın kaybı büyüktür. Havuz medyasının sessizliği bu gerçeği değiştirmeye yetmez. Verdikleri kaybın büyüklüğünü yine en iyi AKP-MHP faşist ittifakı biliyor. Anlayacağınız işgalciler Xakurke'de derin bir çıkmazın içindeler. Zap'ta ise durum daha farklı. İşgalciler Zap'a girebilmiş değiller. Colemergin Güneye bakan tepelerine kalekollar ve karakollar kurarak konumlanmışlar. Buralardan Zap alanına yönelik uçak ve ağır silahlarla saldırılar gerçekleştiriyor. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Eğer faşist saray rejimi karadan bir işgal saldırısına girişirse, geçtiğimiz yıllardaki Zap savaşından daha büyük yenilecek, bu sefer geri dönecek bir şeyleri de kalmayacak. MLKP/FESK gerillası Şevin Söğüt işgal saldırılarına karşı savaş mevzilerinin başında ölümsüzleşti. Neler söylemek istersiniz? Şevin yoldaşın şehadeti göstermiştir ki, partimiz çok ağır bedeller ödeyerek ve yine düşmana çok ağır bedeller ödeterek özgür Medya Savunma Alanlarını sömürgeci Türk devletine karşı canı pahasına koruyacaktır. Dost, düşman herkes bilmeli ki komünistlerin işgalciler karşısında seyirci kalması düşünülemez. Her devrimin kuralıdır. Devrim, şehitleriyle ilerler. Bu kural Kürdistan devrimi içinde yürütülmektedir. Toprağa düşen şehitlerimiz, işgalci sömürgeciliğe verilmiş en anlamlı yanıttır. Bakur, Rojava ve şimdi de Başur'da partimizin bayrağı Şevin Söğüt yoldaş şahsında dalgalanıyor. O, YJA-STAR gerilları ile birlikte, kanları ve zafer sloganları birbirine karışarak şehit düştü. Bizlere de kendi yaşamı gibi apaçık bir mesaj bıraktı. Kürdistan'dan işgalcileri söküp atacağız.
TSK ve havuz medyasının açıklamalarına göre gerçekleşen işgal saldırıları sonucunda gerilanın büyük kayıplar verdiği ifade ediliyor. Gerçek durum iddia edildiği gibi midir? İşgalci Türk ordusu, sadece, tekniğiyle, keşif uçaklarıyla, savaş uçaklarıyla, ya da çok övdükleri fırtına obüsleri ve bilumum silahlarıyla bizimle savaş yürütmüyor. Bunlarla sonuç alamadıklarını çok iyi bildikleri için, özel olarak örgütlenmiş özgün bir psikolojik savaşı da beraberinde yürütüyorlar. Psikolojik savaşsa ikili bir amaç taşıyor. İlk olarak düşmanın amacı, saflarımızda panik ve korku yaratmak, bizleri yıldırmak, gerillanın zihninde zaferin asla elde edilemeyeceği duygusunu oluşturmaktır. Beyhude bir çaba olsa da bizlerin zayıf, kendisinin ise yenilmez olduğu düşüncesini geliştirmeyi hedefliyor. İkinci olarak ise mevcut psikolojik savaş, gerçekleri işçilerden, emekçilerden ve ezilen halklardan gizleme arayışıdır. Yalan yanlış bilgi ve rakamlarla gerçekleri ters yüz etmek istiyorlar. Emirleri altındaki medya kuruluşları da bu savaşta en önemli silahları arasında yer alıyor. Saray'ın kalemşörlerine bakılacak olsa "gerilla saflarını terk edenlerin", her gün uçaklarla vurulan depo ve sığınakların sayısını tutamazsınız. Yine şehit düştüğü söylenen gerilla sayısının ucu bucağı gözükmüyor. TSK'nın medya aracılığıyla verdiği rakamlara inanacak olursak şimdiye dek binlerce gerillanın şehadetine, onbinlercesinin ise yaralandığına tanıklık etmiş olmalıydık. Ancak söylenenler koca bir yalandır. Faşist AKP-MHP ittifakının sömürgeci saldırganlığı gerillayı durdurmaya yetmiyor. Biliniyor, partimiz uzun yıllardır Medya Savunma Alanlarındadır ve sömürgeci işgal saldırıları devrimci görevlerimizde en ufak bir aksama yaratamamıştır. Elbette ki şehadetlerimiz ve yaralılarımız oluyor. Ancak şehadetler TSK'nın verdiği sayılarla kıyaslanamayacak kadar azdır. Şu an Zap'ta MLKP gerillaları olarak, HPG ve YJA STAR gerillaları ile aynı mevzilerde, aynı vadi ve tepelerde işgale karşı birlikte omuz omuza savaşıyoruz. Bu savaşta işgalci Türk ordusu büyük kayıplar verdi. Her geçen gün artan eylemlerimiz düşmana daha da büyük kayıplar verdirtiyor. Ancak burada psikolojik savaşın uygulamaları devreye giriyor ve gerçek durum emekçilerden, ezilen halklarımızdan gizleniyor. Bu nedenle TSK'nın gerilla kayıplarına yönelik verdiği rakamlar kesinlikle yalan ve propaganda amaçlı rakamlardır. Halklarımız da işgalci sömürgecilerin bu yalan ve propagandalarına inanmamalı, yüzünü gerillaya, gerillanın yapacağı açıklamlara çevirmelidir.
İşgal saldırılarına karşı içerisinde MLKP ve KBDH güçlerinin de yer aldığı önemli eylemler gerçekleşti. Gerilla güçleri bakımından savaş nasıl ilerliyor? Bu konuda neler söylemek istersiniz? Mevzilerde yer aldığımız süre boyunca işgalcilere karşı Çarçella, Avaşin, Xakurke ve Zap alanlarını kapsayan şehit Agiri ve şehit Piroz devrimci hamlelerini gerçekleştirdik. Bu devrimci hamle kapsamında, bizlerinde bizzat içerisinde yer aldığı bir dizi etkili eyemlerimiz de oldu. Bu eylemler daha çok mevzi baskını, suikast, sabotaj, füze ve son süreçte model uçaklarla düşman noktalarını bombalama biçiminde ilerliyor. Değişik tarihlerde gerçekleştirdiğimiz bu eylemlerle düşmana önemli darbeler indirdiğimizi söylemek mümkün. Önümüzdeki süreçte gerillanın eylemleri zenginleşecek ve teknik olarak da derinleşecektir. Güney Kürdistan yönetiminin, sömürgeci Türk devletinin saldırılarına karşı tepkisizliğini nasıl değerlendiriyorsunuz? Burada her şeyden önce bir ayrıma gitmek gerekiyor. Çünkü halkımızın sömürgecilik karşıtı duygu ve tutumuyla, KDP ve YNK'nin işgalciliğe seyirci kalan tutumu birbirinden farklıdır. Şeladize'de gördük ki, Güney Kürdistan halkının sömürgecilere tahammülü yok. Halkımız evlerini, yurtlarını, köylerini bombalayan, ülkelerini işgal eden sömürgeci Türk devletine sessiz kalmayacağını göstermiştir. Şeladize serhildanı, halkımızın onur isyanıdır. Ancak özellikle KDP'nin tavrı ulusal tutumla, yurtseverlikle asla bağdaşmaz. Bu güçler, Türk sömürgeciliğinin işgal saldırılarına karşı mücadele edecekken hedefine Kürdistan'ın özgürlüğü için savaşan, Şengal'de, Erbil'de ve Maxmur'da IŞİD çetelerine karşı Güney Kürdistan'ı savunan özgürlük gerillalarını alıyor. İşgale karşı çıkan halkımızı gözaltı ve tutuklamalarla sindirmek istiyor. Açık ki, sömürgeciliğe onay veren bu görüş açısıyla Kürdistan'ın özgürlüğünü kazanmak mümkün değildir. KDP'nin ve işgali şu ya da bu biçimde onaylayan bütün kuvvetlerin yapması gereken ulusal bir tavır alarak sömürgecileri Güney Kürdistan'dan kovmaktır. Kendisini ekonomik ve siyasal olarak yaşatmak için, Kürdistan'ın değerlerini sömürgecilere buyur eden işbirlikçi anlayışların halkımıza vereceği hiç bir şey yoktur. Halkımız da bunu görerek kendi iradesini hayata geçiriyor ve sömürgecilere meydan okuyor.
Türkiye ve Bakur Kürdistan halklarına çağrınız nedir? Buradan sizin aracılığınızla Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da ki halklarımızı Türk ordusunun işgal saldırılarına karşı çıkmaya çağırıyoruz. Halklarımız bilmelidir ki, özgür dağlardaki savaşımız tüm Kürdistan'ın özgürlük savaşının en önemli parçalarından biridir. İşgalciler burada kaybederse iradeleri de kırılacak, Bakur, Başur ve Rojava'ya saldırı hesaplarını bir kez daha gözden geçirmek zorunda kalacaklar.
Türkiye halkları ise vermekte olduğumuz savaşın AKP-MHP faşist saray ittifakına karşı verilen özgürlük mücadelesinin en önemli bileşeni olduğunu görmelidir. Direnişimiz Erdoğan diktatörlüğünü zorluyor, çıkmaza sürüklüyor. Açık ki bu savaş büyük bir anti faşist savaştır. Ve saray diktatörlüğün karşısında duran bütün anti faşist kuvvetler bu özgürlük direnişine destek olmalıdır.
|