Komünist Gençlik Örgütü (KGÖ) Avrupa Komitesi, Abdullah Öcalan'a yönelik uygulanan tecridin kaldırılması için süren tarihi açlık grevi direnişi üzerine bir açıklama yaptı. KGÖ Avrupa Komitesi, "Faşist şeflik rejiminin devlet terörü ve sömürgeci savaş konseptine karşı Leyla Güven öncülüğünde yükselen onur direnişi, yeni katılımlarla büyüyerek sürüyor. Bir tarafta İmralı tipi tecrit faşizmin en çıplak yüzünü açığa çıkarırken, halkların yüz akı tutsakların ve politik aktivistlerin açlık grevi direnişi, faşizmi kuşatan bir ateş çemberine dönüşüyor" dedi. Açıklamada, "Geriye çekilen kitle hareketini canlandırma, faşist şefe moral ve fiziki darbeler vurma, işçi sınıfı ve ezilenleri devrimci saldırıya hazırlama görüş açısıyla Türkiye ve Kürdistan'da politik tutsaklarımız, milletvekillerimiz ve aktivistler süreci en önde göğüsleyerek bedenlerini açlığa yatırdılar. Avrupa'da da emperyalist AB'nin ve kurumlarının tutumsuzluğuna karşı onlarca yurtsever, enternasyonalist ve komünist aktivist açlık grevi eylemine katıldı" denildi. Tecrit fiziki boyutları olan politik bir uygulama olduğuna dikkat çekilen açıklama, "Tecrit, boyun eğdirme ve kimliksizleştirme, iradesizleştirme saldırısıdır. Tecrit karşıtı mücadelemiz, en yoğunlaştırılmış biçimde İmralı'da uygulanan, ama tüm tutsakları kapsayan tecrit ve sürgün saldırısının boşa çıkarılması mücadelesidir. Ama salt bu da değil. Devrimci tutsaklara yönelik tecrit, toplumsal bir tecride denk düşüyor. Keza Avrupa'da bunun dışında değil" diye devam etii. Avrupa'da Kürt halk önderi Öcalan'da somutlaşan, ama başta yurtsever Kürtler gelmek üzere demokrat-devrimci göçmenleri kapsayan bir tecrit uygulamasının olduğuna dikkat çekilen açıklamada, "Öcalan flamalarının ve Kürdistan sembollerinin yasaklanması, toplanma ve örgütlenme yasakları, basın-yayın evlerinin basılması ve yasaklanmasıı, kitapların toplattırılması, kitlesel davalar ve gözaltı-tutuklama terörü, iç-dış istihbarat raporları aracılığıyla kriminalizasyon, Kürt müzik ajanslarının kapattırılması, öğrenci gençlik ve kadın kitle kurumlarının bile yasaklanmaları gibi sayısız uygulama, yasaklama ve fiili politik imkansızlaştırmayla siyasal özgürlüklerimize yönelik saldırılar yoğunlaştırılıyor. Basına, tek bir merkezden yönetilircesine bir ambargo uygulanıyor. Bunun bir nedeni Merkel iktidarının öncülüğünde AB'nin Türkiye ile kurduğu ve mali ekonomik kriz ile derinleştirdiği ilişkiler olsa da, en başta yurtsever Kürt halkının Almanya'da ve AB'de boyun eğmesini sağlamayı amaçlıyor" denildi. KGÖ Avrupa Komitesi'nin açıklamasının devamında şu ifadelere yer verildi: "Ülkenizde Kürt halkının söz söyleme, örgütlenme, toplanma hakkı kısıtlanıyor veya yasaklanıyor. Yaşadığımız topraklarda onlarca insan açlık grevinin kritik aşamasını aşmış bulunuyorlar. Bugün en kitlesel devrimci örgütlü güç olduğu için Kürt Özgürlük Hareketine yönelik başlatılan saldırılara karşı birleşik mücadeleyi büyütmezsek, Kürt halkının politik özgürlüklerini saldırılara karşı savunmazsak, yarın saldırılar emekçi solun ve devrimci hareketin, hatta toplumsal muhalafetin büyük bölümüne genişletilirse, aktif bir savunma inşa edemeyiz. Burjuvazinin emperyalist merkezlerde başlattığı siyasal özgürlüklere saldırıları, Kürt halkına yönelik özel tecridi kırarak, bugün başta yursever Kürtler ve göçmen devrimciler üzerinden yükselen baskı ve devlet terörüne karşı mücadele ederek boşa çıkarabiliriz. Tecride, siyasal özgürlüklerimize yönelik saldırılara ve faşist yükselişe karşı ayağa kalk, sokaklara çık, meydanları doldur, tecridi dolaysız yada dolaylı destekleyen burjuva parti ve örgütlerin bürolarını, salonlarını ve mekanlarını işgal et, medya ve basın ambargosunu yarmak için harekete geç. Almanya'da bedenini tutuşturan Uğur Şakar, sömürgecilikten dolayı ülkesini terk etmek zorunda kalmış, ama Almanya'da da kimliksizleştirme ve onursuzlaştırma saldırılarıyla karşı karşıya kalanların öfkesini temsil etti. Şakar'ın bize çağrısı nettir: Bu mücadelenin sakin arka bahçeleri yoktur. Onurlu yaşam mücadelesi her yerde."
|