MLKP Rojava Temsilcisi Ahmet Şoreş Rojava'ya Yönelik Işgalcı Savaşı Değerlendiriyor
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 


Faşist saray rejiminin adına ‘Barış Pınarı' dediği işgal savaşı başlamış bulunuyor. Bu işgal saldırısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Erdoğan şefliğindeki sömürgeci faşist Türk devleti, emperyalistlerden aldığı icazetle Rojava'ya yönelik işgal saldırısına 9 Ekim itibariyle başlamış bulunuyor. Sömürgeci saray rejimi bu amacına bağlı olarak uzunca bir süredir, diplomatik ve askeri hazırlıklarını sürdürüyor, psikolojik savaş yöntemlerinin her türlüsüne başvurarak Türkiye halklarını bu kirli savaşa hazırlamaya çabalıyordu. Nihayetinde bekledikleri onay ABD ve Rusya'dan geldi. Artık devrimimizle karşı devrimin, özgürlük güçleri ile faşizmin, bölge devrimi ile bölge gericiliğinin savaşı başlamış bulunuyor.{divide}

Her şeyden önce söylemek gerekir ki, faşist şef ve yürütücülüğünü üstlendiği saray rejimi kendi geleceğini bu savaşa bağlanmış durumda. Bu anlamda faşist sömürgeci rejimin karşı devrimci seferberliği ve ardından başlattığı savaş anlaşılmaz değil. Öyle ki Rojava'nın da içerisinde yer aldığı Türkiye-Kürdistan birleşik devrimimizin gelmiş olduğu düzey, faşist rejimi zorluyor, onun varlık hakkını elinden alıyordu. Savaş, bu çelişkinin sürdürülemez olduğunu gösteriyor. Bu bakımdan düşman tercihini yaptı. Kendi çözülüşünü yavaşlatmak için devrimimize saldırdı. Amaçları, Kürdistan ve Ortadoğu devriminin en ileri mevzisini yok etmek. Bunun gerçekleştiği koşullarda devrimin ya da yayılması muhtemel bölge devrimlerinin zaferini daha ileri bir tarihe öteleyecekler.

Ayrıca bu saldırganlığın kökleri faşist sömürgeciliğin tarihsel şekillenişiyle de ilgilidir. Sömürgeci burjuva Türk devleti, Kürdistan'ın hangi parçasında ve hangi vesile le olursa olsun statü kazanmasını istemiyor. Rojava'nın özgürleşmesinin tüm Kürdistan'ın geleceği olduğunu biliyor. Bu yüzdendir ki, Türk sömürgeciliği, yüz yıl önce kaybettiği Kürdistan parçalarını yeniden Türk sömürgeciliğinin egemenliği altına toplamayı ve en katı sömürgeci uygulamaları devam ettirmek istiyor.

Bilinmeli ki, savaş süreci aynı zamanda faşist şeflik rejiminin en katı ve saldırgan dönemi olacak. Diktatörlük, daha faşist bir zırhla kendisini tahkim edecek. Bunun anlamı demokratik hak ve özgürlüklerin yasaklanması, işgal protestolarına izin verilmemesi, tutuklamaların artması; söz, eylem ve örgütlenme özgürlüklerinin olabilecek en geri seviyeye çekilmesi demektir. Faşist saray rejimi adına Rojava savaşı halklar ve ezilenler üzerindeki en faşist uygulamaları hayata geçirebilmenin de koşulunu oluşturuyor.

Elbette ki bu gerçekler bilinmiyor değil ama şunun daha güçlü anlaşılması gerekiyor. Herhangi bir savaş sürecinin içerisinde değiliz. Olağan bir dönemden geçmiyoruz. İlk defa devrim ve karşı devrim ordular biçiminde ve bu kadar yüksek savaş kapasitesiyle karşı karşıya. Bu savaş devrim ile karşı devrimin son kanlı çarpışmalarından birisidir. Biz kazanırsak ki kazanacağımıza inanıyoruz, yalnızca Rojava'yı işgalden kurtarmayacağız. Türkiye ve Kürdistan devrimi için de yeni bir dönem başlamış olacak. Devrim ve karşı devrim savaştadır. Başta devrimci-demokratik mücadelenin öncüleri, antifaşist gruplar, emekçi soldan partiler ve halklarımız bu gerçeğe denk düşecek bir eylem ve mücadele pratiği sergilemek göreviyle karşı karşıyadır.

Saray medyası, TSK ve ona bağlı çetelerin Rojava'da hızla ilerlediğini ve Rojava kentlerine gireceğini söylüyor. Sahadaki durum nasıl?

9 Ekim günü Serekaniye ve Gire Spi'nin obüs ve savaş uçaklarıyla vurulmasıyla başlayan savaş, 48 saati doldurmadan neredeyse bütün Rojava ve Kuzey Suriye'ye yayılmış durumda. Söyleyebiliriz ki artık bütün topraklarımız savaş mevzisidir ve her mevzide kıran kırana bir savaş başlamıştır. Efrin, Şerewa, Ayn İsa, Menbiç, Kobane, Gre Spi, Serekaniye, Tırbespiye, Qamışlo, Derik, yaklaşık 15 noktada ve 450 km'lik bir sınır hattı boyunca çarpışmalar sürüyor. Gire Spi ve Serekaniye şu an en şiddetli çarpışmaların yaşandığı yerler.

Bu iki kent tarihi bir direnişin ilk örneklerini sergiliyor. Faşist saray medyası her ne kadar bu kentlerde direnişin olmadığını söylüyor, yakın zamanda teslim olunacağına dair hikayeler anlatıyorsa da kirli savaş propagandasına kimse inanmasın. Sömürgeci ordu ve çeteleri, hava destekli saldırılarına rağmen Serekaniye ve Gire Spi'de şehir merkezlerine yaklaşamıyorlar. Devrimin savaşçıları tüm teknik eşistsizliğe rağmen çeteleri durdurmayı başarıyor, başarılı eylemler gerçekleştiriyorlar.

Söyleyebiliriz ki bu savaşa hazırlıksız başlamadık. Günlerce, aylarca direnebilecek askeri hazırlığımız, lojistiğimiz ve daha önemlisi kararlılığımız var. Sömürgeciler, başlatmış oldukları işgal saldırısını pahalıya ödeyeceklerini yaşayarak görmeye başladılar bile. Hem Rojava'da hem de Kuzey Kürdistan'da düşman noktalarını ve kuvvetlerini vuruyoruz. Kent merkezlerine yöneldikleri her yerde, ağır silahlarla karşı koyarak ilerleyişini engelliyoruz. Menzilimizin içerisinde yer alan bütün sömürgeci-işgalci kurum, kuruluş ve kuvvetler, sınırın hangi tarafında olduğu fark etmeksizin hedefimizdir. Bilinmeli ki, devrimimizi geriye çekilerek değil, en ön mevzilerde savunacağız

Yine de tüm bunların başlangıç olduğunu söyleyebilirim. Biz savaşı ve savaşmayı bilen bir kuvvetiz. Kısa sürede bir zafer beklemediğimiz gibi, faşist sömürgeci saray rejimine de kolay bir zafer yaşatmayacağız. DAİŞ çetelerinin başaramadığını saray rejimi de başaramayacak. Her mahalle, her sokak, her evde direneceğiz. Teknik kapasitesine güvenen düşman, belki bir süre sonra kent merkezlerine yaklaşmayı başarabilir. Ama kesin olan şu ki işgal etmek istedikleri kentlerden çıkamayacaklar. Rojava ve Kuzey Suriye kentleri, sömürgeci faşist saray rejiminin mezarlığına dönüşecek.

Komünistler savaşta nasıl görevler üstleniyor?

Rojava ve Kuzey Suriye'nin komünistleri olarak bizler, devimin ve savaşın bütün aşamalarında olduğu gibi yine en ön mevzilerdeyiz. Faşist sömürgeciliğe karşı savaşta önemli görevler üstleniyor, devrim bakımından stratejik düzeyde sonuçlar yaratabilecek çarpışmalara komutanlık ediyoruz.

Öyle ki, Şehit Serkan Taburu ve Şehit Alişer Deniz Tugay'ı, faşist sömürgeciliğin ilk saldırdığı yer olan Serekaniye kentinin savunulmasına öncülük ediyor. İki askeri kuvvetimiz olan Tabur ve Tugay'ımız, kent savunmasının neredeyse tamamında görevler üstlenmiş, sorumluluk almış ve komutanlık yürütmektedir. Düşman kuvvetlerinin kente girmesini engelleyen, daha çok havan ve füze atışlarına dayanan eylemler kuvvetlerimizce de gerçekleştirilmiş bulunuyor. Yine düşmanın ilerleyişine ağır darbeler vuran sabotaj eylemleri de askeri kuvvetlerimizin başarılı eylemleri arasındadır. Serekaniye'nin her mevzisinde, her mahallesinde askeri kuvvetlerimiz işgalcilere karşı savaşmayı sürdürüyor.

Bu yüzdendir ki faşist sömürgeci saray rejimi, Rojava devrimindeki devrimci misyonumuzun farkında olarak Rojava savaşını başlattığı hava saldırısında Şehit Serkan Taburu'nu hedeflemiştir. Bugüne kadar yüzlerce savaşçının yetişmesine, sayısız şehidimizin ayak izlerinin olduğu taburumuza saldırarak moral değerlerimize de saldırmayı amaçlamıştır.

Serekaniye dışında da güçlerimiz mevzide ve öz savunmadadır. Söylemeliyiz ki Rojava'nın komünistleri için Rojava'da artık siyasi-askeri alan ayrımı yoktur. Belirleyici olan savaşın ihtiyaçlarıdır. Tabur ve Tugay'ımız dışında yer alan kuvvetlerimiz, bu görüş açısına uygun olarak halk özsavunmasında görevler üstlenmiş, Qamışlo, Dırbesiye, Serekaniye, Tıl Temir ve Kobane'de halk milisi ve özsavunma gücü olarak düşmana karşı devrimi savunmaktadır.

Yine de yanlış anlaşılmamalı. Bizler, büyük devrimci halk ordusunun bir parçası olarak devrimci savaş görevlerimizi yerine getiriyor, halk ordusunun komünist savaşçı ve komutanları olarak işgalcilikle savaşıyoruz. Üstlendiğimiz bütün görev ve sorumluluklar, devrimci halk ordusunun ihtiyaç ve sorumlulukları kapsamındadır. Ve bütün savaş mevzilerinde YPG-SDG güçleriyle omuz omuzadır.

Emperyalistler, sömürgeci faşist rejime işgal için onay verirken, Vietnam'da başlarına ne geldiğini iyice anlatmalıydı. Çünkü bu topraklarda işgalci saray kuvvetleri için Vietnam olacak, savaşımız direnme savaşı olarak tarihe geçecektir. Her ev, her sokak düşmana karşı kaledir. Yerin altı ve yerin üstü düşman için bataklıktır. Üzerimize geldikçe o bataklığa batacaklar, hiç beklemedikleri anlarda devrimin savaşçılarıyla karşılaşacaklar. Nasıl ki Vietnam, dünya halklarına direniş gücü verdi ve emperyalizme karşı halkların savaş gücünü yükseltti, inanıyoruz ki direnişimizde bölge devrimlerinin kapısını açacak ve halkların direnme kararlılığını arttıracaktır. Rojava'nın komünistleri, sömürgeci saray rejiminin işgalciliğine karşı bu büyük tarihsel direnişi böyle anlamlandırıyor ve buna uygun olarak savaş görevlerini yerine getiriyor.

ABD'nin operasyona onay vermesinin yanı sıra hava sahasının Türkiye'ye kapatıldığı, savaş ve keşif uçaklarının hareketine müsaade edilmediği söyleniyor, böylesi bir durum var mı?

Faşist sömürgeci Türk devletinin emperyalistlerden aldığı onayla Rojava Devrimi'ne saldırdığını söylemiştik. Savaşın başladığı ilk andan itibaren de Türk savaş ve keşif uçaklarının saldırıları yaşanıyor. Bu bakımdan emperyalistlerin hava sahasını burjuva sömürgeci Türk devletine kapattığını söyleyen haberler gerçeği yansıtmadığı gibi, savaş kararlılığına uygun olmayan görüşlerdir. Bunca hava saldırısına rağmen böylesi söylemlere inanan varsa, onların devrimin özgücüne olan güvenleri kalmamış demektir.

Bizzat savaşın içinden söyleyebiliriz ki, Türk savaş ve keşif uçakları saldırılar düzenlemeye devam ediyor. Emperyalistlerin tersi söylemleri dünya halklarına söylenmiş koca bir yalandan ibarettir.

Böyle olması da şaşırtıcı değil. Rojava Devrimi ve onun devrimci halkının yine onun büyük direnişçi ordusunun zayıfladığı yerde, emperyalistler arası bölgesel çelişki ve çatışmaların devrimlerle buluşma ihtimali azalacak, devrimci güçler "düzen sınırlarına" çekilecektir. Bu yüzden devrimin zarar göreceği, zayıflayacağı ve emperyalistlere "mahkumiyetinin" artıracağı her gelişme onlar bakımından değerlendirilir. Kimileri emperyalistlerin verdiği onaya şaşıradursun, devrimler tarihi emperyalistlere güven olmayacağını, her ne biçimde olursa olsun son kertede bu kesimlerin devrim düşmanı olduğunu gösteriyor. Faşist sömürgeciliğin işgal saldırısı bu gerçeğin bir kez daha doğrulanmasıdır.

Yine de bir noktayı belirtelim. Devrimimiz, kuruluşunu ilan ettiği ilk devrim gününden bu yana yalnızca kendi öz gücüne güvenmiş, Rojava ve Kuzey Suriye halklarına dayanmış ve bugünlere öyle gelmiştir. Emperyalistlerden devrimin çıkarlarını korumasını beklemek abesle iştigal olandır. Ancak devrimimizin antiemperyalist karakterini sorgulayanlar görsün ki, işte şimdi devrim ve karşı devrim cephesi hiç olmadığı kadar açık ve nettir. Faşist sömürgeci saray faşizmine karşı verdiğimiz savaş, emperyalistlere ve onların politik kararlarına karşı da yürüttüğümüz bir savaştır.
Halklara çağrınız nedir?
Bugün Rojava ve sömürgeci Türk Devleti arasındaki savaş, devrim ve karşı devrimin kaderini belirleyecek niteliktedir. Eğer kazanırsak Türkiye ve Kürdistan deviminin yolu açılacak, bölge devrimi güçlenecek ve Kürt ulusunun tarihsel haklarını kazanmasında en önemli engel alt edilecektir. Yenildiği koşullarda faşist şeflik rejiminin hiçbir yerde tutunma şansı yoktur. Bundan sorası halklarımız için özgürlüktür.

Dünya halkları bakımından da bu savaşın tarafı olmak ve Rojava Devrimini sahiplenmek hayati önemdedir. Saldırmak isteyen bölgenin en gerici-sömürgeci faşist kuvveti iken direnenler çağımızın ilk devrimini gerçekleştiren, özgürlükçü devrimi kadın özgürlük devrimiyle buluşturan Rojava olacaktır. Bu devrim dünya halklarının başına bela kesilen DAİŞ'i yenilgiye uğratan kuvvettir. Akıldan çıkartılmamalıdır ki, tüm eksik ve yetmezliklerine rağmen halk demokrasisine ve komünlere dayanan Rojava, bugünün dünyasında devrimin ete-kemiğe bürünmüş tek temsilcisidir. Bu devrimde Türkiye-Kürdistan ve Arap halklarından ezilenlerin yanı sıra enternayonal devrimcilerin de kanı vardır. Devrimin temsiliyeti, onun coğrafyasından kat kat büyüktür.

Biz burada savaş mevzilerinde, savaşın görevlerini yerine getiriyoruz. Halklarımız ve onların öncüleri de üzerine düşen görevi yerine getirmeli, sokaklara çıkmalı, sömürgeci saray rejimi hedeflemeli, faşist şeflik rejimini bu savaşı başlattığına pişman etmelidir.

 

 

 

 

 

 

Marksist Leninist Komünist Parti Türkiye / Kuzey Kürdistan

 

Parti Ve Devrim Şehitleri Ölümsüzdür!

Komünist Gençlik Örgütü
 
Komünist Kadın Örgütü
   
Fakirlerin Ve Ezilenlerin Silahlı Kuvvetleri
 
Kürdistan Örgütü

 

 

     Güncel

27.01.20 / TKŞ'den Kobanê Zaferi Açıklaması

Kobanê'yi nasıl özgürleştirdiysek Efrîn'i, Girê Spi'yi, Serêkaniyê'yi de özgürleştireceğiz

26 Ocak 2015 DAİŞ'in ilk büyük yenilgisini aldığı gündür! Sömürgeci Türk devleti ve DAİŞ Kobanê'de başlayan Rojava ulusal demokratik devrimini Kobanê'yi işgal ederek ezmek istedi. Faşist Erdoğan kendinden emindi, DAİŞ çetelerine çok güveniyordu, bir kaç gün içinde Kobanê düşecekti. Plan sömürgeciliğe aitti, silahları, parayı, çeteleri hepsini o ayarlıyordu. Onun için çıktı televizyona ve 'Kobanê düştü düşecek' dedi. Ama Kobanê'de halk devriminin fedai kahramanları vardı: Arin Mirkan ve Sarya Özgür gibi kadın komutanlar; Heval Numan, Dıjvar, Çekdar, Berxwedan, Serxwebun ve daha yüzlerce fedai savaşçı; Paramaz, Elişer ve Algan Zafir gibi komünistler Kobanê zaferini bedenleriyle tuğla tuğla ördüler. Türkiye ve Kürdistan halkları direnişi sahiplendi, yüzlercesi seferberlik çağrısı ile Kobanê direnişine koştu. 20 Temmuz'da Pirsus'ta şehit düşen 33 genç komünist bize gösterdi ki, daha geride Kobanê için seferber olacak yüzler-binler vardı.

Kobanê'nin direndiğini ve direnişle özgürleştirildi. Kobanê zaferi Rojava devrimini güvence altına alırken, DAİŞ'in yenilgi sürecini de başlattı. Rojava-Kuzey Suriye halkları ilk kez DAİŞ'in yenilebileceğini gördüler ve başta Araplar olmak üzere Kuzey Suriye halkları devrime kitlesel biçimde katılmaya başladılar. Kobanê zaferi ile birlikte Girê Spi özgürleştirildi, Mınbiç, Tabqa-Tişrin ve sonra çetelerin başkent ilan ettikleri Rakka özgürleştirilerek devrim topraklarına dahil edildi. Politik islamcı faşist DAİŞ son olarak Deyr ez Zor'da kuşatıldı, Baxoz'da nihai olarak ezildi.
DAİŞ'le birlikte Türk devletinin planlarının da çöle gömüldü. DAİŞ sonrası emperyalistler arası çelişkilerden faydalanarak sömürgeci Türkiye doğrudan kendi ordusu ile Rojava devrimine karşı saldırıya girişti. Erdoğan Putin'e her türlü rüşvet ve tavizi vererek Ruslarla anlaşıp Efrîn'e saldırdı. Bu saldırıya karşı Efrîn halkı ve rojava devriminin devrimci ordusu direndi. Bu kahraman fedai direniş karşısında NATO'nun en büyük ikinci ordusu dedikleri işgalci ordu iki ay Efrîn'e giremedi.

Emperyalistlerin göz yummasından aldığı cesaretle faşist Erdoğan yüzünü Cizir bölgesine çevirdi. ABD ve Rus emperyalistleriyle yürüttüğü pazarlıklar sonrası Girê Spi ve Serêkaniyê'ye saldırdı. Fırat'tan Dicle'ye kadar tüm Rojava topraklarını işgal etmeyi hedefliyordu. Girê Spi ve Serêkaniyê'deki direniş bu yayılmacı planları bozdu. Ayn İsa ve Til Temir cephelerinden ileriye gidemedi. Ne elindeki teknik ne de para ile satın aldığı başıbozuklar çetesi direniş duvarını aşamadı.
Efrîn hala direniyor, Girê Spi-Serêkaniyê direniyor. Kobanê'yi nasıl özgürleştirdiysek Efrîn'i, Girê Spi'yi, Serêkaniyê'yi de özgürleştireceğiz. İşgalcileri topraklarımızdan söküp atmak için devrimci savaşımımızı yükseltelim! Biz kazanacağız, Rojava-Kuzey Suriye Halkları kazanacak.

 
Komünist Devrimci Hareket (Tevgera Komunist a Şoreşger- TKŞ )


27.01.20 / Kobanê Halkları Zaferi Kutladı

Kobanê'de Arap ve Kürtlerden oluşan binlerce kişi, Kobanê'nin DAİŞ çetelerinden kurtuluşunun 5'inci ve Kobanê Özerk Yönetimi'nin 6'ncı yıl dönümünü DAİŞ çetelerine karşı yoğun çatışmaların yaşandığı Şehit Egid Meydanı'nda kutladı.

"Tutumunuzda vefakar olun, Kobanê dünya direnişinin başkentidir. Dünya bugün imha tehditleriyle karşı karşıya" şiarıyla düzenlenen kutlamalara Kürt ve Arap halklarının yanı sıra PYD , JKŞ , Kongre Star, TKŞ , TEV- DEM, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Temsilcileri, Minbic ve Gire Spi'den çok sayıda kurum temsilcisi katıldı.

Bölgedeki kadın kurumları ve hareketleri adına konuşan Fırat Bölgesi Yasama Meclisi Eşbaşkanı Fewziyê Ebdi, "Kobanê insanlığın ve barışın simgesi oldu" dedi.
Ebdi, "Suriye, Türk devletinin bölgeye yönelik tehditlerine karşı sınırlarını korumalıdır. Kuzey ve Doğu Suriye'ye ilişkin anlaşmalar yapan Rusya ve ABD'yi Türk devletinin tehditlerine son vermeye ve göçmenlerin bölgeye güvenli bir şeklide geri dönebilmesi için gerekli koşulları sağlamaya çağırıyoruz" diye belirtti.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Kadın Komitesi Başkanı Cihan Xidro, "Kobanê'nin özgürleştirilmesi tarihi bölge halkı için bir kıvılcımdır. Kobanê direnişi halkın iradesinin askeri araçlardan daha güçlü olduğunun göstergesidir. DAİŞ'i destekleyen ve farklı gerekçelerle bölgeyi işgal etmeye çalışan Türk devletine karşı direniş devam ediyor" diye belirtti.
Minbic Demokratik Sivil Yönetimi Temsilcisi, Kobanê yönetimine direnişlerinden dolayı ödül verdi.

Etkinlikte müzik grupları Kürtçe ve Arapça şarkılar söyledi.


21.01.20 / MLKP'nin 'Dema Baranan' Belgeseli Tamamlandı

MLKP'nin umut ve zafer yüklü devrim yürüyüşünden bir kesit olarak Yapıcılar Film Kolektifi tarafından hazırlanan "Dema Baranan" belgeseli tamamlandı.

Çekimleri Rojava ve Medya Savunma Alanları'nda gerçekleştirilen belgesel filmde, MLKP'nin 25 yıllık tarihinin yanısıra devrim stratejisi ve politik askeri mücadeleye bakış açısı anlatılıyor. Belgesel için kamera karşısına geçen komünistler, MLKP'nin Türkiye-Kürdistan devriminin yanısıra bölgesel anlamda Ortadoğu devrimine bakış açısını aktarıyor.

MLKP'nin Rojava ve özgür dağlarda yürüttüğü mücadele ile savaş deneyimlerinin de aktarıldığı belgeselde, Komünist Kadın Örgütü (KKÖ) ve Komünist Gençlik Örgütü (KGÖ) adına yapılmış röportajlar da yer alıyor. Belgeselde ayrıca farklı toplumsal kesimlerden ve uluslardan çok sayıda insan da komünistlerle buluştuktan sonra yaşamlarındaki değişimi anlatıyor.

23 Mart 2019'da katledilen MLKP MK üyesi Baran Serhad'ta atfedilen belgeselin yayınlanması, Türk devletinin Rojava'ya yönelik işgal saldırısı nedeniyle ileri bir tarihe ertelenmişti.

Belgeselde MLKP'nin Rojava ve Medya Savunma Alanlarındaki savaş pratiği de aktarılırken, geçtiğimiz aylarda işgal edilen Serêkaniyê'de çetelere karşı savaşan komünistler de deneyimlerini aktarıyor.

 Fragmanı izlemek için tıklayınız:

 


21.01.20 / Komünist Devrimci Hareket (TKŞ): ''Efrîn Bizimdir, Direnerek Özgürleştireceğiz''

Komünist Devrimci Hareket ( TKŞ ), Türkiye'nin Efrîn'i işgal edişinin ikinci yılı dolayısıyla "Efrîn bizimdir, direnerek özgürleştireceğiz" başlıklı açıklama yayınladı:

"2 yıl önce Rojava topraklarının önemli bir parçası olan Efrîn kantonunun Türkiye ve desteklediği çeteler tarafından uluslarası bir kuşatma konsepti ile işgal edildi. Devrimimizi parça parça işgal ederek boğma taktiği ile hareket eden işgalci Türk devleti 2 ay süren çağın direnişinin çelikten iradesine çarparak büyük kayıplar verdi. En ağır tekniği olmadan bir adım dahi ilerlemeyen faşist, işgalci Türk devleti başta Rusya, Amerika ve uluslarası emperyalist devletlerinin ve sömürgeci bölge devletlerinin onayı ile işgal hareketini başlattı.
Rusya'nın hava sahasını açarak, ABD, BM, AB gibi diğer emperyalist devletler ve örgütlerin ise Türkiye ve desteklediği çetelerin haftalar ve aylar süren insanlık suçlarına sessiz kaldı. Çünkü hepsi halk düşmanı, hepsi devrim düşmanı. Hepsinin ortak amacı ise bir halklar bahçesini ve özgürlükleri temsil eden Rojava devrimini ve kadın iradesini kırmaktır. Ve Kürdü, Arabı, Alevisi, Ermenisi ile kadın iradesi ile halkların kardeşliğini ve kadın iradesini temsil eden Efrîn'in hedef alınması ise tesadüfü değildir. İşgal sürecinde çocuğu, kadını, yaşlısı ile yüzlerce sivil halk katledildi. Yüzlerce savaşçının şehit düştüğü ve 2 ay süren destansı direnişin ardından Efrini işgal eden TC ve çeteleri başta Efrîn'e çete ailelerini yerleştirerek demografik yapıyı değiştirmeye girişti ve ardından halkın evleri, malları talan edildi, tarihi yerler yok edildi ve Efrîn ile sembolleşen on binlerce zeytin ağaçları kesilerek doğa katliamına girişti. Sivil halk kaçırılarak işkencelerden geçirildi ve kadınlara tecavüz edildi. Osmanlı'nın işgal manzaralarını bir kez daha Efrîn'de devreye sokan TC bu işgal hareketi ile başta Rojava devrimi ile Kürt halkının kazanımlarını ve devrim sayesinde özgürlüklerini elde eden bölge halkının ortak yaşam iradesini hedef aldılar. Bu devrim ile binlerce yıllık erkek egemenliğini gerileten kadın iradesinin kazanımlarını yok etmeyi hedeflediler. Fakat amaçlarına ulaşamadılar. Rojava ve Kuzey Suriye halkları bu işgal saldırısı karşısında kazanımlarını sahiplenmeye devam ettiler.

Buna karşı yok etme konseptine Serêkaniyê ve Girê Spî işgali ile devam eden Türkiye'nin bu gün Rojava devrimini yok etmeyi kendi varlık sebebi olarak gördü. Emperyalist güçler ve sömürgeci bölge devletleri bu işgal hareketine direk ya da dolaylı destek vererek devrimin kazanımlarını en geri noktaya çekerek teslimiyet dayatması yapmak istiyorlar.

Bizler Komünist Devrimci Hareket olarak bir kez daha Rojava devrimi ve Efrin savunmasında şehit düşen binlerce şehidimize tüm halklarımıza sözümüzü bir kez daha tekrarlıyoruz. Avestaların, Barinlerin, Tirêjlerin, Özgürlerin, Zeynellerin, İlanların ve Gulanların direniş manifestosu ile devrimimizi ve kazanımlarımı mevzi mevzi savunacağız. Efrîn, Serêkaniyê, Girê Spî ve işgal altında ki tüm toprakların özgürleştirilmesi varlık sebebimizdir."


19.01.20 / Direniş İşgalcileri Kovacak, Efrîn'i Özgürleştirecek

Faşist Türk devletinin Efrîn'e yönelik 20 Ocak 2018'de başlayan işgali ikinci yılını doldurdu. İşgal saldırısı esnasında binlerce kişi katledildi, yüzbinlerce kişi yaşam alanlarını terk etmek zorunda kaldı. Efrîn yağmalandı, talan edildi. İşgalci AKP rejimi, Efrîn ve çevresinde soykırımı derinleştiriyor. Efrîn halkı halen çemberde tutularak boğulmak isteniyor. Kentte kalan Arap ve Kürt ailelerden binlerce kişi çeteler tarafından alıkonuldu. Hala haber alınamayan yüzlerce kişi var.

Efrîn halkı ve özsavunma güçleri, işgal saldırısına karşı iki ay boyunca canfeda bir direniş sergiledi. Faşist Türk ordusu ve çeteleri, Efrîn dağlarında ve kentlerinde direniş mevzilerinde karşılandı. Tarihe yazılan Efrîn direnişi, dünya halklarının umudu olan Rojava devriminin teslim olmayacağını gösterdi. HBDH güçleri de devrim topraklarını savunmak için Efrîn özsavunma güçleri ile birlikte cephelerde yer aldı. Raco'da, Cindires'te, Mabeta'da şehitler bedeli direnişin en ön saflarında dövüştü.

DEVAMI


15.01.20 / Komünist Tutsak İsmail Yılmaz'a İşkence

2017 yılından beri Elazığ 2 No'lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesi'nde kalan MLKP tutsağı İsmail Yılmaz, hapishanede dayatılan "terör suçlusu" yazılı yaka kartını takmayı reddettiği için 2 yıldır açık görüş, telefon görüşü ve kargo alımı gibi haklarını kullanamıyor. Yılmaz'ın 7 Şubat'ta görülecek karar duruşması için aldığı savunma notlarına hapishane idaresi tarafından el konuldu. Sayım sırasında başındaki beresini çıkartmadığı için de tehdit edildi.
Kulak zarındaki yırtık nedeniyle ertelenmemesi gereken tedavisine kimlik dayatması nedeniyle devam edemezken, ağrı kesici ilaç dahi verilmiyor.
Ayrıca dini bayram, yılbaşı ve doğum günü dışında kitap alamayacağı da cezaevi idaresi tarafından Yılmaz'a bildirildi.
Ezilenlerin Hukuk Bürosu, müvekkili İsmail Yılmaz ve aynı hak ihlallerine maruz kalan Mahmut Soner üzerindeki baskıların derhal son bulmasını istedi.

Yılmaz, Nusaybin özyönetim direnişine katıldığı için ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılanıyor. İsmail Yılmaz, duruşmada verdiği ifadesinde, "Biz özyönetim direnişi ışığını Paris Komünü'nden aldık. Bugünkü özyönetim direnişlerinin ışığı da yarınların ışığı olacaktır" demişti.

 

 


Arşiv



  Sayfa 12345678
 

 

HBDH



PARTİNİN SESİ



KüRDİSTAN



FESK



 

 

 

MERKEZ KOMİTE



ÖZGüR KADIN



KKÖ



SöYLEşİLER