Devrimci Komünarlar Partisi/Birlik, Merkez Komite Üyeleri Özge Aydın'ın (Ceren Güneş), faşist Türk devletinin işgal saldırısı sırasında Serakaniye-Til Temir hattındaki savaş mevzilerinde şehit düştüğünü açıkladı. DKP/Birlik, Aydın'ın şehit düşmesine ilişkin yaptığı açıklamada, "Yoldaşımız, sömürgeci faşist saldırılarına karşı, enternasyonalist savaşçılar ve Türkiyeli-Kürdistanlı devrimcilerle birlikte, Serakaniye-Til Temir hattındaki savaş mevzilerinde direnirken, 3 Kasım 2019'da ölümsüzleşti. Ceren Güneş, MLKP savaşçısı Demhat (Kerem Pehlivan) yoldaşımızla birlikte kurulu düzeninin faşist işgal hamlesine karşı; Türkiye halklarının, yalnız işgalin ve yağmacılığın destekçilerinden ibaret olmadığını göstermiş, halkların özgürlük ve kardeşlik değerlerinin bayrağı olmuştur" diye belirtti. Açıklamada, Aydın'ın mücadele tarihine ilişkin şu bilgiler verildi: "Ceren Güneş yoldaş, Muğla'da, Türk bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Hiçbir devrimci eylemden kendini sakınmadan, Hacettepe Tıp fakültesini bitirdi. Kısa bir süre doktor olarak görev yaptı. Aynı dönemde Suriye'yi kana bulayan cihatçı katiller, devlet kontrolünde, Türkiye'nin her yerinde Suruç, Ankara, Antep ve diğer katliamlarına hazırlanırken, Ceren yoldaşımız bu katil çetelerin Türkiye'deki bir karargâhının imha edildiği bir eylemi gerçekleştirdi. Emperyalizmin ve Türk sömürgeciliğinin güdümündeki çetelerin, Rojava'yı ateş cehennemine çevirdiği günlerde, tereddüt etmeden safını belirleyip, Rojava'ya giriş yaptı. Ceren Güneş yoldaş, düzenin kendisine sunduğu kariyeri ve olanakları reddetti. Aynı zamanda, geçerli 'devrimcilik' açısından kabul gören, makul bir özne olmayı da reddetti. Günümüzde devrimci tutum başka nasıl olabilirdi ki!? Rojava'daki dört yıllık yaşamı ve yaptıklarıyla, ne bu mücadeleye dudak bükenlere, ne de biz yoldaşlarına söyleyecek söz bırakmadı. Gençlik mücadelesinde, kadın özgürlük mücadelesinde, savaş siperlerinde bulunduğu her yerde bedeniyle ve bilinciyle yer aldı; ayağının değdiği her yerde kendisinden izler bıraktı. O, en çok patriyarkal kapitalist sistemden nefret ediyor ve kendisini kadın özgürlük mücadelesinin bir neferi sayıyordu. Sokak gösterilerinin, barikatların, savaş siperlerinin korkusuz bir militanıydı. Aynı zamanda eskimiş devrimciliğe karşı, yeni bir devrimci atılımın pratik ve teorik kuruculuğu için savaş veriyordu. Bu topraklara ölmek için gelmedi, ama ölümün üstüne yürümekte de tereddüt etmedi. Büyük hayalleri için geldi. Rojava'daki devrimci ve savaşçı birikimi, Türk faşizmine karşı taşımak için geldi. Ölüm onun yürüyüşünü durduramayacak. Türkiye gençliği, bu cesur devrimci kadının ideallerini gerçeğe dönüştürecektir."
|