Kitle Çalışmasında Israr Ve Süreklilik
Share on Facebook Share on Twitter

 
Diğer yazılar
 

 Aralık 2019 / Partinin Sesi / Sayı: 99

Sömürgeci faşist diktatörlük, Türkiye'de şiddetlenen devlet terörüyle, Kürdistan'ın Bakur, Rojava ve Başûr parçalarındaysa gitgide yayılan sömürgeci saldırı ve işgallerle, politik rejime isikrar kazandırma arayışında. Durum, faşist şef Erdoğan'ın, yönetememe krizine, yapısal rejim bunalımına, faşist saldırganlığı daha da tırmandırmanın ötesinde bir çözüm üretme kapasitesi bulunmadığını gösteriyor.
Faşist şeflik rejiminin bu saldırganlığı, Kürt ulusal demokratik hareketinin öncü güçlerini, emekçi sol hareket içindeki devrimci ve mücadeleci parti ve örgütleri darbeleme ve kitlelerden yalıtma, ideolojik-politik çözülme girdabına itme dönemsel hedefine odaklanıyor. Devlet suikastları ve katliamları, faşist gözaltı ve tutuklama terörü, katlanan zindan zulmü, devrimci-demokratik örgütlü kuvvetleri fiziken darbeleme, örgütsel ve siyasal sürekliliklerini kırma amacıyla sınırlı kalmıyor, bununla aynı anda, öncüler ile kitleler arasındaki bağları koparmaya yöneliyor.
Bir yandan, devrimci-demokratik öncülerin politik kitle faaliyetlerinin militanları, araçları ve kurumları süreğen karşıdevrimci saldırı altında tutuluyor. Böylece, politik kitle faaliyetinin güç ve imkanlarının fiziki tasfiyesi kadar, emekçi sol harekette kitle damarlarının kesilmesi, içe kapanma halinin oluşması, politik iddianın ve gitgide iradenin kırılması, kitlelere güvenin aşınması, umutsuzluk salgınının yayılması hedefleniyor. Diğer yandan, bütün bu faşist saldırganlık, antifaşist mücadeleye eğilimli olan, hatta henüz yalnızca sömürgeci faşist rejimden memnuniyetsizlik duyan emekçi ve ezilen kitlelere gözdağı verme, onların devrimci-demokratik öncülerin saflarına akmalarını engelleme gayesi taşıyor.
Faşist şeflik rejimi için, devrimci ve antifaşist mücadele dinamiklerini tasfiye etmenin en emin yolu, devrimcilerin kitlelerle ilişkilerini koparmak, politik kitle çalışmalarını kötürümleştirmek, halka güvenlerini erezyona uğratmak, böylelikle devrimci hareketi kendini yeniden üretme olanaklarından yoksun bırakmaktır. Bugün, emekçi sol hareketten parti ve örgütlerin politik kitle çalışmalarındaki zayıflamanın derinliği, bu çalışmaları yürüten örgütlü güçlerin fiziken darbelenmesi ve yıpratılmasının ötesindedir. Ayırdında olunsun veya olunmasın, bunca zayıflama aynı zamanda, öncü bilinç ve iradeyi boğmayı, halka güveni ve kitleyle ilişkileniş ısrarını kırmayı hedefleyen faşist devlet terörü koşullarının emekçi sol hareket saflarında yarattığı baskılanmanın bir sonucudur.
Dikkat edilsin, devrimci saflardan geriye düşüşlerde, faşizme karşı mücadelenin gerektirdiği bedellere cesaretle göğüs gerememekle beraber, kitlelere ve kitle çalışmasına güvensizliğin, devrimci faaliyetlerin sonuçlarına inançsızlığın, nihayetinde kara bir umutsuzluğun geliştiği göze çarpıyor. Kitlelerle bağların zayıflaması ve politik bakımdan içe dönme, bir kısır döngü duygusuna, güçsüzlük psikolojisine yol açabiliyor, bu da devrimci birey için bir iç ideolojik kemirgene dönüşebiliyor. Halk kitlelerini devrimci mücadeleye çekme gayretinde devrimci iradenin aşınması ve devrimci enerjinin azalması, emekçilerin ve ezilenlerin devrimcileşebileceklerine dair inancın ve ardından da devrimin zafere ulaşabileceğine dair umudun tükenmesine kapıyı aralayabiliyor. Faşist şeflik rejiminin devrimci politik kitle çalışması kanallarına olanca gücüyle saldırmasının nedeni, örgütlü devrimci bireyler düzleminde ele alındığında, işte tam olarak budur: devrimciyi umutsuzluğa ve iradesizliğe, ideolojik-politik varoluşunda amaç ve anlam kaybı yaşamaya, sonuçta takatsizleşip örgütsüzleşmeye ve sıradanlaşmaya itmek.
Kesin bir ideolojik mücadeleye konu olması gereken politik iddiasızlığın karakteristik bir unsuru, hatta denilebilir ki, derindeki kökü de, işçi sınıfının, yoksulların, kadınların ve halk gençliğinin bağrındaki devrimci imkanlara, bu imkanları realize etme amaçlı politik kitle çalışmasının gerekliliğine kuşkulu ve kötümser bakıştır.
Burada, komünist öncünün varoluş amacının altını bir kez daha çizmeliyiz: daima emekçi ve ezilen kitlelelerin sorunları, talepleri ve özlemleriyle bağlı bir politik mücadele tarzı izlemek, kitlelerde özgürlüğü, adaleti, ulusal ve cinsel eşitliği kazanma umudunu yeşertmek, kitleleri bu uğurdaki devrimci savaşımda mevzilendirmek.
Kısa bir ifadeyle, tüm eylemlerimizin amacı kitlelerin devrimcileşmesini, özneleşmesini, devrimi omuzlamasını örgütlemektir. Peki, kitlelerin gerçekliği nedir?
Bir yanda, zengin-yoksul, sömüren-sömürülen, ezen-ezilen, devlet-halk çelişkilerinin alabildiğine keskinliği, işçilerin ve ezilenlerin kötüleşen yaşam düzeyi, faşist ve sömürgeci zulüm, özgürlük ve adalet yoksunluğu, erkek egemen tahakküm koşullarında, kitlelerin her gün biriktirdikleri hoşnutsuzluk ve tepki. Öte yanda, yıldırıcı devlet terörü, politik islamcı ve ırkçı-şoven ideolojik bombardıman, alıklaştırıcı faşist psikolojik savaş, kaderci toplumsal gelenekler, devrimci öncülerin zayıflığından beslenen güvensizlik koşullarında, kitlelerin eyleme geçmekte yaşadıkları tutukluk ve temkin.
Bu durumda, devrimci öncülük iddiası, faşist şeflik rejiminin emekçi ve ezilen milyonlara durmaksızın şırınga ettiği siyasal güçsüzlük ve alternatifsizlik psikolojisini, halklarımıza salladığı korku sopasını alt edecek bir mücadele düzeyine sıçramayı örgütleme iradesinde sınanır. İşçi sınıfı ve ezilenlerin büyük kitlelerinde güven ve başarma inancı uyandırmak, böylelikle onların politik silkinişini sağlamak ancak bu yoldan mümkün olabilir. Bu, hem öncü politik duruşun, hem de politik kitle çalışmasının sürekliliğini, ikisinin mutlaka iç içe olmasını gerektirir. Ve tabii, emekçi milyonları sömürgeci faşizm karşısında devrimci tarzda mevzilendirme görevinin, yani devrimci varoluş amacımızı gerçekleştirmeye yürümenin, devrimci militandan büyük bir irade ve feda ruhu, büyük bir sabır ve cüret istediğine kuşku yoktur.
Partimizin, 20 Temmuz 2015 faşist saray darbesiyle açılan yeni dönemde, politik islamcı faşist şeflik rejiminin saldırganlığını, öncü tarzda direnerek ve bedel kapılarından geçerek göğüslemeyi başardığı açıktır. Komünist öncü, dönem boyunca politik öncülük iddiasına sımsıkı bağlı kalmıştır. Bugünse, gitgide boyutlanan tasfiyeci saldırganlığı göğüsleyip püskürtmenin düğüm noktası, aynı zamanda, politik kitle çalışması iddiasına sımsıkı bağlı kalmaktır.
Emekçilerin ve ezilenlerin ileri bölüklerine umut, güven ve mücadele azmi aşılayacak tarzda öncü mücadelelere girişmekte tereddütsüz olmak, "yapılamaz" ve "direnilemez" denilen yerde yapılabildiğini ve direnilebildiğini pratikte göstermek, tek başına alındığında, büyük kitlelerin mücadele kulvarına çekilmesine yetmez. Bu kesinkes gereklidir, zira parti, her şeyden önce, öncü politik duruşu sayesinde, devrimci direniş ateşlerinin halen yanmakta olduğunu öncü pratiğiyle gösterdiği ölçüde, emekçi ve ezilen kitlelerin direniş arzuları ve eğilimlerine yanıt veren bir politik çekim merkezi olmayı başarabilir. Fakat öncü politik duruşun, partinin kendi örgütlü güçlerinin seferberliğine dayalı öncü eylemselliğinin, mutlaka, kitlelerle organik ve fiziki temas kurma pratiğiyle, politik kitle çalışmasıyla buluşması gerekir. Hele de sömürgeci faşizmin tasfiyeci saldırganlığının öncü ile kitle arasındaki bağları koparmaya, öncüyü kitleden yalıtıp çıplaklaştırmaya odaklandığı böyle bir dönemde, politik kitle çalışmasında ortaya konulacak devrimci irade ve ataklık, gerek partinin politik ve örgütsel sürekliliğini güvencelemek, gerekse antifaşist kitle hareketinde sıçrama imkanlarını biriktirmek açısından, hayati bir önem taşımaktadır.
Tam da bu yüzden, içinden geçmekte olduğumuz sürecin parolası, kitle çalışmasında ısrar ve sürekliliktir.
Tasfiyeci saldırganlığın komünist öncüyü varoluş amacına yabancılaştırma tehdidini yenilgiye uğratmak, öncünün kendini yeniden üretme yeteneğini koruyup geliştirmek, antifaşist halk hareketinin atılımını mayalamak için politik kitle çalışmasında ısrar ve süreklilik, kitlelerle ilişkilenişte içine sıkışılan kabuğu kırıp atma hamleleri, kitle bağlarını tazeleyip güçlendirecek ataklar, fiili meşru mücadele cephesinde günün en acil devrimci görevlerinin başında gelmektedir.
Denilebilir ki, politik kitle çalışması yapmak, partiyi ve devrimci mücadeleyi kitleler arasında büyütmekten sorumlu bütün cephelerimizin ve örgütlerimizin temel görevidir. Bu elbette doğrudur. Örneğin Rojava'da, gerek partimizin daha da Rojavalılaşmasını sağlamak ve Kürdistani niteliğiyle önderleşme adımlarını hızlandırmak bakımından, gerekse, sömürgeci işgal saldırısının yol açtığı kimi sonuçların işaret ettiği üzere, halkın bilinç ve örgütlülük düzeyinin yükseltilmesi ihtiyacına yanıt vermek bakımından, kitle çalışmasında yoğunlaşma görevimiz vardır. Örneğin Avrupa cephemizde, son aylardaki yoğun politik kitle çalışmalarının yarattığı devrimci canlılık hali bir kez daha göstermiştir ki, hem iç ideolojik mücadeleyi etkinleştirmek, devrimci kararlılığı ve partizanlığı durmaksızın yeniden üretmek için, hem de yeni politik-örgütsel gelişim kanalları yaratma ihtiyacını karşılamak için, kitle çalışmasında derinleşmek şarttır. Örneğin Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da özgür alan cephemiz, kitle çalışmasının yasadışı, gizli ve özgür biçimlerde yürütülmesiyle gelişecektir. Fakat burada, politik kitle çalışmalarımızdaki en kritik noktaya, Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da faşist şeflik rejiminin günlük tasfiyeci kuşatma altına almak ve kitlelerden yalıtmak istediği fiili meşru mücadele cephemizin kitle çalışmasında ısrar ve süreklilik ihtiyacına yoğunlaşıyoruz.
Bu anlamıyla kitle çalışmasında ısrar ve süreklilik, fmmc'de devrimci faaliyet yürüten parti örgütleri ve kadrolarının, yüzlerini kitlelere dönmekte tam bir kararlılık sergilemeleri demektir.
Elbette öncelik, parti taraftarları, sempatizanları ve dostlarından, ölümsüzlerimizin ve tutsaklarımızın ailelerinden oluşan, fakat düşman saldırılarının yarattığı örgütsel boşluk süreçlerinde partiyle bağları istikrarsızlaşmış veya kopmuş parti kitlesiyle fiziki teması yeniden sistematik hale getirmektir. 1 Mayıs'ta parti kortejine gelmiş, partinin herhangi bir etkinliğine katılmış ya da hatta yalnızca partiye şu veya bu olanağını sunmuş, ama uzun süredir yüz yüze temas edilmemiş parti çeperinden yoldaşlar, her günkü kitle çalışmasının hedef kitlesindeki ilk katmandır. Fiili meşru mücadele cephesi örgütleri ve kadroları, bu "hazır" parti kitlesiyle ilişkileri süreklileştirmeyi, burada çarpıcı biçimde düşmüş olan örgütlülük düzeyini hızla yükseltmeyi, dönemsel örgütsel gelişim stratejilerinin temel bir görevi olarak almalıdırlar. Bu görevde kazanılacak başarı, hem politik kitle çalışmasını daha da yaygınlaştırıp büyütmenin ilk itilimini, hem de tanınmayan taze güçlere, henüz "potansiyel" durumdaki kitlelere dokunacak "ara halka"nın harekete geçirilmesini sağlayacaktır.
Komünist militan, günlük devrimci çalışmasını ve örgütsel ilişkilerini kitlelerle teması artıracak tarzda yeniden düzenlemeli, şu işçi havzasında, şu emekçi mahallesinde, şu gerilla sahasındaki köyde, şu kampuste, şu lisede, işçilerin, kadınların, öğrencilerin, yoksulların ileri kesimleriyle bir arada olmaya gereken önemi vermelidir. Bu bir arada olmanın içeriği, kuşkusuz ki, örgütleyici tipte çalışmalarla doldurulacaktır: MPYO'nun ve kadın kitle yayınının düzenli dağıtımını gerçekleştirmek ve dağılmaya uğramış dağıtım gruplarını tekrar tekrar ve iradi olarak örgütlemek, kültür-sanat etkinlikleri düzenlemek veya en basit biçimiyle bir işçi filmi gösterimi organize etmek, gündemdeki bir politik olayı konu alan bir tartışma toplantısı veya bir kadın kahvaltısı düzenlemek ya da bir panelin bire bir yaygın davetini yapmak... Bütün bunlarla birlikte, burada, kitle örgütlerinde çalışmaya planlı yönelim sergilemenin ve komünistlerin çeşitli kitle örgütlerindeki varlıklarını daha örgütlü bir tarza kavuşturmanın önemini vurgulamakla yetinelim. İlk elden yapılacak olan, yerel alanlarda bilhassa antifaşist kitle potansiyeli barındıran kitle örgütlerine gitmeyi ve girmeyi sorunlaştırmak, bu amaçla işçi sendikalarından, Alevi kurumlarından, yöre derneklerinden veya üniversite kulüplerinden bazılarını somut olarak belirlemektir.
Kitle çalışmasının örgütleyici biçimleri, bazen bir yayını verip ve okutup tartışmasını yapmak, bazen bir istibarat bilgisini temin etmek, bazen bir milis grubuna dahil etmek, bazen örgüt çalışması için bir olanak sunulmasını sağlamaktır. Ve tabii ki, en alışılageldik biçimleriyle, fiili meşru mücadele cephesine özgü örgütlerimizin çalışmalarına ve eylemlerine katılmaya çağırmaktır. Dönemin mücadele koşulları, kitle çalışmasında bire bir ilişkilerin, çat kapı ziyaretlerin, ev toplantılarının özgül ağırlığını artırmaktadır. "Düşmanın gözü önünde" yapılan kitle çalışmalarının doğrudan polis kuşatmasına ve saldırısına maruz kaldığı, ilişkiye geçilen kitlenin daha baştan polis tehditleriyle yıldırıldığı yerde, işçilerle, kadınlarla ve gençlerle ilişkileri, onları örgütleyici pratikleri, daha çok bire bir ve yüz yüze temas yolundan geliştirme arayışı öne geçecektir.
Parti tarzımızın bir unsuru olan politik kampanyalar, kitle çalışmamızı devindirici, parti çeperini hareketlendirici, örgüt ve kadrolarımızı taze güçlerle ilişkilenmeye yöneltici rol oynarlar. Gerek Suruç katliamı yıldönümündeki adalet mücadelesi, gerekse 25. yıl kutlamaları, üstelik ardışık düzenlenmiş birer politik kampanya olarak, kitle çalışması yönünden de başarılı sonuçları ve kazanımlarıyla, geride bıraktığımız aylarda bu gerçeği bir defa daha ve tam bir açıklıkla kanıtlamıştır. Bunu faşizmin "tepki" biçiminden de anlayabiliriz. İşçi sınıfının, kadınların, gençliğin, ezilenlerin sorun, talep ve özlemlerine dokunacak, politik kitle ajitasyonunda sınırları zorlayacak, birer politik kitle çalışması seferberliği halinde yürütülecek kampanyalar, özellikle kadın özgürlük mücadelesinde ve öğrenci gençlik mücadelesinde, önümüzdeki dönemin başlıca politik görevleri arasındadır.
Kitle faaliyetinde ısrar ve sürekliliğin bir başka boyutu, siyasal çalışma alanlarını genişletecek bazı hamlelere cesaretle girişmektir. Sayısız saldırıya uğramış, birçok tutsak vermiş, bir dizi yerel alanda örgütlerinizi ve kurumlarınızı yitirmiş, daralmış bir kadro rezerviyle karşı karşıya kalmış olabiliriz. Yine de, genç bir yoldaşın sorumluluk üstlenmesiyle, örgütçü birkaç kadronun bir bir ay seyyar örgütçü tarzıyla yoğunlaşmasıyla ya da yerelde dağılmış olan birkaç ilişkinin ikna edilmesiyle, şurada bir temsilcilik açabilir, burada bir örgüt çalışması başlatabilir, öte tarafta bir dernek kurabiliriz. Bu, faşist devlet terörü sonucu örgütlülüğün ve kurumsallığın geriye düştüğü bir alanda yeniden örgütsel toparlanma girişimi olabileceği gibi, yıllardır politik-örgütsel çalışmanın sürdürülmediği bir kente açılmak da olabilir. Bu tür çıkışların, politik kitle çalışmamıza yeni soluk boruları açacağı ve emekçi solu da ileri itecek bir basınca döneceği kuşkusuzdur.
Halklarımızın, sınırsız tutuklama ve kayyum saldırısına, mesnetsiz yalan ve karalama furyasına hedef olan HDP'yi, hele de onun lehine birkaç söz söylemenin dahi tutsaklığa yol açabildiği ortadayken, halen faşist seçim barajının üstünde tutacak denli destekliyor oluşu, birleşik demokratik cephenin halihazırdaki antifaşist, antisömürgeci, demokratik kitle rezervlerine işaret ediyor. İçsel zayıflıklarına karşın birleşik demokratik cephe, politik kitle çalışmasının önemli bir kanalı, geniş kitlelerle temas etmenin olanağı ve onları harekete geçirmenin dinamosu olmaya devam ediyor. Komünist öncünün, özgücüne dayalı çalışma ve eylem hattı ile birleşik örgütlenmeye dayalı ortak mücadele hattını birbirini bütünleyecek tarzda ele alması, birleşik demokratik cephe kanalının açtığı kitle çalışması imkanlarını devrimci tarzda değerlendirmesinin şartıdır. Bu, birleşik demokratik cephe örgütleri aracılığıyla yürütülen kitle çalışmasını, komünist öncünün kendi örgütlerine ve kurumlarına dayalı kitle çalışmasının karşısına koymamak, birini diğerinin yerine geçirmemek anlamına gelir. Zira partimizin hem öncü politik eylemselliği ve hem de kendi kulvarından politik kitle çalışması kararlılığı, birleşik demokratik cepheyi ileri itmeye ve onun kitle çalışması imkanlarından azami düzeyde yararlanmaya öngelmektedir.
Kitle çalışmasında ısrar ve süreklilik! Bu parolanın hayata geçirilmesi görevi, komünist kitle örgütçüsünden ve kitle faaliyeti militanından, devrimci atılım ruhu, dirayet, sabır, kitleye güven, halk sevgisi istiyor. Bir toplantıya evinin kapısını kapatan, birkaç liralık özveride bulunmamak için yalan söyleyen, basit bir politik gösteriye katılmaktan korkan kitle gerçekliğine dair küçük burjuva karamsar ve tek yanlı yakınmaların, politik kitle çalışmasını örgütlemekte güvensiz ve iradesiz yaklaşımların karşısına, onun daha güçlü bir ideolojik mücadeleyle çıkmasını talep ediyor.
Kitle çalışmasında ısrar ve süreklilik! Bu hedefin başarılması, komünist kitle örgütçüsünün ve kitle faaliyeti militanının, faşist şeflik rejiminin tasfiyeci saldırganlığına karşı yükseltilecek devrimci barikatın bugün en ön safında durmakta olduğunun bilinciyle donanmasını gerektiriyor.
Hiç akıldan çıkarılmasın, faşist şeflik rejiminin sonunu getirecek görkemli bir antifaşist halk hareketin, yani kitle gerçekliğinin potansiyel devrimci yanının ayağa kalkmasının yolu, öncü militanın politik kitle atağı ile emekçi ve ezilen kitlelerin düzene tepkisinin buluşacağı kavşaklardan geçiyor.

 

 

Arşiv

 

2019
Aralık Kasım
Temmuz Mayıs
2018
Ekim Ocak
2017
Kasım Ağustos
Mayıs Şubat
2016
Eylül Temmuz

 

Kitle Çalışmasında Israr Ve Süreklilik
fc Share on Twitter

 

 Aralık 2019 / Partinin Sesi / Sayı: 99

Sömürgeci faşist diktatörlük, Türkiye'de şiddetlenen devlet terörüyle, Kürdistan'ın Bakur, Rojava ve Başûr parçalarındaysa gitgide yayılan sömürgeci saldırı ve işgallerle, politik rejime isikrar kazandırma arayışında. Durum, faşist şef Erdoğan'ın, yönetememe krizine, yapısal rejim bunalımına, faşist saldırganlığı daha da tırmandırmanın ötesinde bir çözüm üretme kapasitesi bulunmadığını gösteriyor.
Faşist şeflik rejiminin bu saldırganlığı, Kürt ulusal demokratik hareketinin öncü güçlerini, emekçi sol hareket içindeki devrimci ve mücadeleci parti ve örgütleri darbeleme ve kitlelerden yalıtma, ideolojik-politik çözülme girdabına itme dönemsel hedefine odaklanıyor. Devlet suikastları ve katliamları, faşist gözaltı ve tutuklama terörü, katlanan zindan zulmü, devrimci-demokratik örgütlü kuvvetleri fiziken darbeleme, örgütsel ve siyasal sürekliliklerini kırma amacıyla sınırlı kalmıyor, bununla aynı anda, öncüler ile kitleler arasındaki bağları koparmaya yöneliyor.
Bir yandan, devrimci-demokratik öncülerin politik kitle faaliyetlerinin militanları, araçları ve kurumları süreğen karşıdevrimci saldırı altında tutuluyor. Böylece, politik kitle faaliyetinin güç ve imkanlarının fiziki tasfiyesi kadar, emekçi sol harekette kitle damarlarının kesilmesi, içe kapanma halinin oluşması, politik iddianın ve gitgide iradenin kırılması, kitlelere güvenin aşınması, umutsuzluk salgınının yayılması hedefleniyor. Diğer yandan, bütün bu faşist saldırganlık, antifaşist mücadeleye eğilimli olan, hatta henüz yalnızca sömürgeci faşist rejimden memnuniyetsizlik duyan emekçi ve ezilen kitlelere gözdağı verme, onların devrimci-demokratik öncülerin saflarına akmalarını engelleme gayesi taşıyor.
Faşist şeflik rejimi için, devrimci ve antifaşist mücadele dinamiklerini tasfiye etmenin en emin yolu, devrimcilerin kitlelerle ilişkilerini koparmak, politik kitle çalışmalarını kötürümleştirmek, halka güvenlerini erezyona uğratmak, böylelikle devrimci hareketi kendini yeniden üretme olanaklarından yoksun bırakmaktır. Bugün, emekçi sol hareketten parti ve örgütlerin politik kitle çalışmalarındaki zayıflamanın derinliği, bu çalışmaları yürüten örgütlü güçlerin fiziken darbelenmesi ve yıpratılmasının ötesindedir. Ayırdında olunsun veya olunmasın, bunca zayıflama aynı zamanda, öncü bilinç ve iradeyi boğmayı, halka güveni ve kitleyle ilişkileniş ısrarını kırmayı hedefleyen faşist devlet terörü koşullarının emekçi sol hareket saflarında yarattığı baskılanmanın bir sonucudur.
Dikkat edilsin, devrimci saflardan geriye düşüşlerde, faşizme karşı mücadelenin gerektirdiği bedellere cesaretle göğüs gerememekle beraber, kitlelere ve kitle çalışmasına güvensizliğin, devrimci faaliyetlerin sonuçlarına inançsızlığın, nihayetinde kara bir umutsuzluğun geliştiği göze çarpıyor. Kitlelerle bağların zayıflaması ve politik bakımdan içe dönme, bir kısır döngü duygusuna, güçsüzlük psikolojisine yol açabiliyor, bu da devrimci birey için bir iç ideolojik kemirgene dönüşebiliyor. Halk kitlelerini devrimci mücadeleye çekme gayretinde devrimci iradenin aşınması ve devrimci enerjinin azalması, emekçilerin ve ezilenlerin devrimcileşebileceklerine dair inancın ve ardından da devrimin zafere ulaşabileceğine dair umudun tükenmesine kapıyı aralayabiliyor. Faşist şeflik rejiminin devrimci politik kitle çalışması kanallarına olanca gücüyle saldırmasının nedeni, örgütlü devrimci bireyler düzleminde ele alındığında, işte tam olarak budur: devrimciyi umutsuzluğa ve iradesizliğe, ideolojik-politik varoluşunda amaç ve anlam kaybı yaşamaya, sonuçta takatsizleşip örgütsüzleşmeye ve sıradanlaşmaya itmek.
Kesin bir ideolojik mücadeleye konu olması gereken politik iddiasızlığın karakteristik bir unsuru, hatta denilebilir ki, derindeki kökü de, işçi sınıfının, yoksulların, kadınların ve halk gençliğinin bağrındaki devrimci imkanlara, bu imkanları realize etme amaçlı politik kitle çalışmasının gerekliliğine kuşkulu ve kötümser bakıştır.
Burada, komünist öncünün varoluş amacının altını bir kez daha çizmeliyiz: daima emekçi ve ezilen kitlelelerin sorunları, talepleri ve özlemleriyle bağlı bir politik mücadele tarzı izlemek, kitlelerde özgürlüğü, adaleti, ulusal ve cinsel eşitliği kazanma umudunu yeşertmek, kitleleri bu uğurdaki devrimci savaşımda mevzilendirmek.
Kısa bir ifadeyle, tüm eylemlerimizin amacı kitlelerin devrimcileşmesini, özneleşmesini, devrimi omuzlamasını örgütlemektir. Peki, kitlelerin gerçekliği nedir?
Bir yanda, zengin-yoksul, sömüren-sömürülen, ezen-ezilen, devlet-halk çelişkilerinin alabildiğine keskinliği, işçilerin ve ezilenlerin kötüleşen yaşam düzeyi, faşist ve sömürgeci zulüm, özgürlük ve adalet yoksunluğu, erkek egemen tahakküm koşullarında, kitlelerin her gün biriktirdikleri hoşnutsuzluk ve tepki. Öte yanda, yıldırıcı devlet terörü, politik islamcı ve ırkçı-şoven ideolojik bombardıman, alıklaştırıcı faşist psikolojik savaş, kaderci toplumsal gelenekler, devrimci öncülerin zayıflığından beslenen güvensizlik koşullarında, kitlelerin eyleme geçmekte yaşadıkları tutukluk ve temkin.
Bu durumda, devrimci öncülük iddiası, faşist şeflik rejiminin emekçi ve ezilen milyonlara durmaksızın şırınga ettiği siyasal güçsüzlük ve alternatifsizlik psikolojisini, halklarımıza salladığı korku sopasını alt edecek bir mücadele düzeyine sıçramayı örgütleme iradesinde sınanır. İşçi sınıfı ve ezilenlerin büyük kitlelerinde güven ve başarma inancı uyandırmak, böylelikle onların politik silkinişini sağlamak ancak bu yoldan mümkün olabilir. Bu, hem öncü politik duruşun, hem de politik kitle çalışmasının sürekliliğini, ikisinin mutlaka iç içe olmasını gerektirir. Ve tabii, emekçi milyonları sömürgeci faşizm karşısında devrimci tarzda mevzilendirme görevinin, yani devrimci varoluş amacımızı gerçekleştirmeye yürümenin, devrimci militandan büyük bir irade ve feda ruhu, büyük bir sabır ve cüret istediğine kuşku yoktur.
Partimizin, 20 Temmuz 2015 faşist saray darbesiyle açılan yeni dönemde, politik islamcı faşist şeflik rejiminin saldırganlığını, öncü tarzda direnerek ve bedel kapılarından geçerek göğüslemeyi başardığı açıktır. Komünist öncü, dönem boyunca politik öncülük iddiasına sımsıkı bağlı kalmıştır. Bugünse, gitgide boyutlanan tasfiyeci saldırganlığı göğüsleyip püskürtmenin düğüm noktası, aynı zamanda, politik kitle çalışması iddiasına sımsıkı bağlı kalmaktır.
Emekçilerin ve ezilenlerin ileri bölüklerine umut, güven ve mücadele azmi aşılayacak tarzda öncü mücadelelere girişmekte tereddütsüz olmak, "yapılamaz" ve "direnilemez" denilen yerde yapılabildiğini ve direnilebildiğini pratikte göstermek, tek başına alındığında, büyük kitlelerin mücadele kulvarına çekilmesine yetmez. Bu kesinkes gereklidir, zira parti, her şeyden önce, öncü politik duruşu sayesinde, devrimci direniş ateşlerinin halen yanmakta olduğunu öncü pratiğiyle gösterdiği ölçüde, emekçi ve ezilen kitlelerin direniş arzuları ve eğilimlerine yanıt veren bir politik çekim merkezi olmayı başarabilir. Fakat öncü politik duruşun, partinin kendi örgütlü güçlerinin seferberliğine dayalı öncü eylemselliğinin, mutlaka, kitlelerle organik ve fiziki temas kurma pratiğiyle, politik kitle çalışmasıyla buluşması gerekir. Hele de sömürgeci faşizmin tasfiyeci saldırganlığının öncü ile kitle arasındaki bağları koparmaya, öncüyü kitleden yalıtıp çıplaklaştırmaya odaklandığı böyle bir dönemde, politik kitle çalışmasında ortaya konulacak devrimci irade ve ataklık, gerek partinin politik ve örgütsel sürekliliğini güvencelemek, gerekse antifaşist kitle hareketinde sıçrama imkanlarını biriktirmek açısından, hayati bir önem taşımaktadır.
Tam da bu yüzden, içinden geçmekte olduğumuz sürecin parolası, kitle çalışmasında ısrar ve sürekliliktir.
Tasfiyeci saldırganlığın komünist öncüyü varoluş amacına yabancılaştırma tehdidini yenilgiye uğratmak, öncünün kendini yeniden üretme yeteneğini koruyup geliştirmek, antifaşist halk hareketinin atılımını mayalamak için politik kitle çalışmasında ısrar ve süreklilik, kitlelerle ilişkilenişte içine sıkışılan kabuğu kırıp atma hamleleri, kitle bağlarını tazeleyip güçlendirecek ataklar, fiili meşru mücadele cephesinde günün en acil devrimci görevlerinin başında gelmektedir.
Denilebilir ki, politik kitle çalışması yapmak, partiyi ve devrimci mücadeleyi kitleler arasında büyütmekten sorumlu bütün cephelerimizin ve örgütlerimizin temel görevidir. Bu elbette doğrudur. Örneğin Rojava'da, gerek partimizin daha da Rojavalılaşmasını sağlamak ve Kürdistani niteliğiyle önderleşme adımlarını hızlandırmak bakımından, gerekse, sömürgeci işgal saldırısının yol açtığı kimi sonuçların işaret ettiği üzere, halkın bilinç ve örgütlülük düzeyinin yükseltilmesi ihtiyacına yanıt vermek bakımından, kitle çalışmasında yoğunlaşma görevimiz vardır. Örneğin Avrupa cephemizde, son aylardaki yoğun politik kitle çalışmalarının yarattığı devrimci canlılık hali bir kez daha göstermiştir ki, hem iç ideolojik mücadeleyi etkinleştirmek, devrimci kararlılığı ve partizanlığı durmaksızın yeniden üretmek için, hem de yeni politik-örgütsel gelişim kanalları yaratma ihtiyacını karşılamak için, kitle çalışmasında derinleşmek şarttır. Örneğin Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da özgür alan cephemiz, kitle çalışmasının yasadışı, gizli ve özgür biçimlerde yürütülmesiyle gelişecektir. Fakat burada, politik kitle çalışmalarımızdaki en kritik noktaya, Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da faşist şeflik rejiminin günlük tasfiyeci kuşatma altına almak ve kitlelerden yalıtmak istediği fiili meşru mücadele cephemizin kitle çalışmasında ısrar ve süreklilik ihtiyacına yoğunlaşıyoruz.
Bu anlamıyla kitle çalışmasında ısrar ve süreklilik, fmmc'de devrimci faaliyet yürüten parti örgütleri ve kadrolarının, yüzlerini kitlelere dönmekte tam bir kararlılık sergilemeleri demektir.
Elbette öncelik, parti taraftarları, sempatizanları ve dostlarından, ölümsüzlerimizin ve tutsaklarımızın ailelerinden oluşan, fakat düşman saldırılarının yarattığı örgütsel boşluk süreçlerinde partiyle bağları istikrarsızlaşmış veya kopmuş parti kitlesiyle fiziki teması yeniden sistematik hale getirmektir. 1 Mayıs'ta parti kortejine gelmiş, partinin herhangi bir etkinliğine katılmış ya da hatta yalnızca partiye şu veya bu olanağını sunmuş, ama uzun süredir yüz yüze temas edilmemiş parti çeperinden yoldaşlar, her günkü kitle çalışmasının hedef kitlesindeki ilk katmandır. Fiili meşru mücadele cephesi örgütleri ve kadroları, bu "hazır" parti kitlesiyle ilişkileri süreklileştirmeyi, burada çarpıcı biçimde düşmüş olan örgütlülük düzeyini hızla yükseltmeyi, dönemsel örgütsel gelişim stratejilerinin temel bir görevi olarak almalıdırlar. Bu görevde kazanılacak başarı, hem politik kitle çalışmasını daha da yaygınlaştırıp büyütmenin ilk itilimini, hem de tanınmayan taze güçlere, henüz "potansiyel" durumdaki kitlelere dokunacak "ara halka"nın harekete geçirilmesini sağlayacaktır.
Komünist militan, günlük devrimci çalışmasını ve örgütsel ilişkilerini kitlelerle teması artıracak tarzda yeniden düzenlemeli, şu işçi havzasında, şu emekçi mahallesinde, şu gerilla sahasındaki köyde, şu kampuste, şu lisede, işçilerin, kadınların, öğrencilerin, yoksulların ileri kesimleriyle bir arada olmaya gereken önemi vermelidir. Bu bir arada olmanın içeriği, kuşkusuz ki, örgütleyici tipte çalışmalarla doldurulacaktır: MPYO'nun ve kadın kitle yayınının düzenli dağıtımını gerçekleştirmek ve dağılmaya uğramış dağıtım gruplarını tekrar tekrar ve iradi olarak örgütlemek, kültür-sanat etkinlikleri düzenlemek veya en basit biçimiyle bir işçi filmi gösterimi organize etmek, gündemdeki bir politik olayı konu alan bir tartışma toplantısı veya bir kadın kahvaltısı düzenlemek ya da bir panelin bire bir yaygın davetini yapmak... Bütün bunlarla birlikte, burada, kitle örgütlerinde çalışmaya planlı yönelim sergilemenin ve komünistlerin çeşitli kitle örgütlerindeki varlıklarını daha örgütlü bir tarza kavuşturmanın önemini vurgulamakla yetinelim. İlk elden yapılacak olan, yerel alanlarda bilhassa antifaşist kitle potansiyeli barındıran kitle örgütlerine gitmeyi ve girmeyi sorunlaştırmak, bu amaçla işçi sendikalarından, Alevi kurumlarından, yöre derneklerinden veya üniversite kulüplerinden bazılarını somut olarak belirlemektir.
Kitle çalışmasının örgütleyici biçimleri, bazen bir yayını verip ve okutup tartışmasını yapmak, bazen bir istibarat bilgisini temin etmek, bazen bir milis grubuna dahil etmek, bazen örgüt çalışması için bir olanak sunulmasını sağlamaktır. Ve tabii ki, en alışılageldik biçimleriyle, fiili meşru mücadele cephesine özgü örgütlerimizin çalışmalarına ve eylemlerine katılmaya çağırmaktır. Dönemin mücadele koşulları, kitle çalışmasında bire bir ilişkilerin, çat kapı ziyaretlerin, ev toplantılarının özgül ağırlığını artırmaktadır. "Düşmanın gözü önünde" yapılan kitle çalışmalarının doğrudan polis kuşatmasına ve saldırısına maruz kaldığı, ilişkiye geçilen kitlenin daha baştan polis tehditleriyle yıldırıldığı yerde, işçilerle, kadınlarla ve gençlerle ilişkileri, onları örgütleyici pratikleri, daha çok bire bir ve yüz yüze temas yolundan geliştirme arayışı öne geçecektir.
Parti tarzımızın bir unsuru olan politik kampanyalar, kitle çalışmamızı devindirici, parti çeperini hareketlendirici, örgüt ve kadrolarımızı taze güçlerle ilişkilenmeye yöneltici rol oynarlar. Gerek Suruç katliamı yıldönümündeki adalet mücadelesi, gerekse 25. yıl kutlamaları, üstelik ardışık düzenlenmiş birer politik kampanya olarak, kitle çalışması yönünden de başarılı sonuçları ve kazanımlarıyla, geride bıraktığımız aylarda bu gerçeği bir defa daha ve tam bir açıklıkla kanıtlamıştır. Bunu faşizmin "tepki" biçiminden de anlayabiliriz. İşçi sınıfının, kadınların, gençliğin, ezilenlerin sorun, talep ve özlemlerine dokunacak, politik kitle ajitasyonunda sınırları zorlayacak, birer politik kitle çalışması seferberliği halinde yürütülecek kampanyalar, özellikle kadın özgürlük mücadelesinde ve öğrenci gençlik mücadelesinde, önümüzdeki dönemin başlıca politik görevleri arasındadır.
Kitle faaliyetinde ısrar ve sürekliliğin bir başka boyutu, siyasal çalışma alanlarını genişletecek bazı hamlelere cesaretle girişmektir. Sayısız saldırıya uğramış, birçok tutsak vermiş, bir dizi yerel alanda örgütlerinizi ve kurumlarınızı yitirmiş, daralmış bir kadro rezerviyle karşı karşıya kalmış olabiliriz. Yine de, genç bir yoldaşın sorumluluk üstlenmesiyle, örgütçü birkaç kadronun bir bir ay seyyar örgütçü tarzıyla yoğunlaşmasıyla ya da yerelde dağılmış olan birkaç ilişkinin ikna edilmesiyle, şurada bir temsilcilik açabilir, burada bir örgüt çalışması başlatabilir, öte tarafta bir dernek kurabiliriz. Bu, faşist devlet terörü sonucu örgütlülüğün ve kurumsallığın geriye düştüğü bir alanda yeniden örgütsel toparlanma girişimi olabileceği gibi, yıllardır politik-örgütsel çalışmanın sürdürülmediği bir kente açılmak da olabilir. Bu tür çıkışların, politik kitle çalışmamıza yeni soluk boruları açacağı ve emekçi solu da ileri itecek bir basınca döneceği kuşkusuzdur.
Halklarımızın, sınırsız tutuklama ve kayyum saldırısına, mesnetsiz yalan ve karalama furyasına hedef olan HDP'yi, hele de onun lehine birkaç söz söylemenin dahi tutsaklığa yol açabildiği ortadayken, halen faşist seçim barajının üstünde tutacak denli destekliyor oluşu, birleşik demokratik cephenin halihazırdaki antifaşist, antisömürgeci, demokratik kitle rezervlerine işaret ediyor. İçsel zayıflıklarına karşın birleşik demokratik cephe, politik kitle çalışmasının önemli bir kanalı, geniş kitlelerle temas etmenin olanağı ve onları harekete geçirmenin dinamosu olmaya devam ediyor. Komünist öncünün, özgücüne dayalı çalışma ve eylem hattı ile birleşik örgütlenmeye dayalı ortak mücadele hattını birbirini bütünleyecek tarzda ele alması, birleşik demokratik cephe kanalının açtığı kitle çalışması imkanlarını devrimci tarzda değerlendirmesinin şartıdır. Bu, birleşik demokratik cephe örgütleri aracılığıyla yürütülen kitle çalışmasını, komünist öncünün kendi örgütlerine ve kurumlarına dayalı kitle çalışmasının karşısına koymamak, birini diğerinin yerine geçirmemek anlamına gelir. Zira partimizin hem öncü politik eylemselliği ve hem de kendi kulvarından politik kitle çalışması kararlılığı, birleşik demokratik cepheyi ileri itmeye ve onun kitle çalışması imkanlarından azami düzeyde yararlanmaya öngelmektedir.
Kitle çalışmasında ısrar ve süreklilik! Bu parolanın hayata geçirilmesi görevi, komünist kitle örgütçüsünden ve kitle faaliyeti militanından, devrimci atılım ruhu, dirayet, sabır, kitleye güven, halk sevgisi istiyor. Bir toplantıya evinin kapısını kapatan, birkaç liralık özveride bulunmamak için yalan söyleyen, basit bir politik gösteriye katılmaktan korkan kitle gerçekliğine dair küçük burjuva karamsar ve tek yanlı yakınmaların, politik kitle çalışmasını örgütlemekte güvensiz ve iradesiz yaklaşımların karşısına, onun daha güçlü bir ideolojik mücadeleyle çıkmasını talep ediyor.
Kitle çalışmasında ısrar ve süreklilik! Bu hedefin başarılması, komünist kitle örgütçüsünün ve kitle faaliyeti militanının, faşist şeflik rejiminin tasfiyeci saldırganlığına karşı yükseltilecek devrimci barikatın bugün en ön safında durmakta olduğunun bilinciyle donanmasını gerektiriyor.
Hiç akıldan çıkarılmasın, faşist şeflik rejiminin sonunu getirecek görkemli bir antifaşist halk hareketin, yani kitle gerçekliğinin potansiyel devrimci yanının ayağa kalkmasının yolu, öncü militanın politik kitle atağı ile emekçi ve ezilen kitlelerin düzene tepkisinin buluşacağı kavşaklardan geçiyor.