Karikatür Krizi değil emperyal ırkçılık
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

ABD emperyalizminin başlıca ideologlarından Samuel Huntington'un 1990'larda geliştirdiği "Medeniyetler Çatışması" senaryosu, Danimarka ve Norveç'te Muhammed karikatürlerinin yayımlanması sonrası Müslüman halkların patlayan öfkesiyle yeni bir boyut kazandı.

ABD patentli "Medeniyetler Çatışması" teorisine göre, bir tarafta ileri, demokratik, gelişmiş batı uygarlıklarının üstün değerleri, diğer tarafta ilkel, gelişmemiş, geri doğu toplumları vardı. Batı, kendi üstün medeniyetini korumak ve dahası, geri uygarlıklara kendi medeniyetini, demokrasisini özgürlüğünü taşımak için, yani onları sömürgeleştirmek, yağmalamak için, her türden "medeni" araca başvurabilirdi. Seyreltilmiş uranyum, misket bombaları, medya savaşı, tecavüz, işkence vb. 11 Eylül'le birlikte daha fazla başvurmaya da başladı. 11 Eylül, ABD'nin emperyalist stratejilerini hayata geçirmesi için nasıl bir dönüm noktası oluşturduysa, bu stratejilerin ideolojik gerekçelerini oluşturan 'Medeniyetler Çatışması' kökenli ırkçı tezlerinin de ete kemiğe bürünmesini beraberinde getirdi. Geri toplumlara 'demokrasi ve özgürlük' götürme bahanesiyle Afganistan'ın bombalanmasını Irak işgali izledi. Üstün batı medeniyetlerinin üstün değerlerinin, Guantanamo'da, Ebu Garip'te görülen barbarlık üzerine kurulu sömürgeci yağmacı kapitalist düzen olduğu, Irak halkının emperyalist işgale karşı direnişi sayesinde gözler önüne serildi. Irak'ta Sunni-Şii çatışması kışkırtılarak, 'geri medeniyetler' birbirine düşürülmeye çalışılıyor. Huntington'un bu ırkçı teorisi, Batının emperyalist metropollerinde, neoliberal saldırı politikalarına paralel biçimde emek sermaye çelişkisinin üstünü örterek ırkçılık ve faşizmi, Arap ve Müslüman ülkelerde de, milliyetçilik ve fundamalizmi körüklüyor. Bu teori her iki durumda da sınıf çelişkilerinin üstünü örtüyor.

Karikatür krizi, "Medeniyetler Çatışması" senaryosunun son güncel versiyonu oldu. Karikatür krizini, bir iki ırkçının fütursuzca çizdiği karikatürlerin sonucu olarak görmek de, sonrasında gelişen tepkiyi Müslümanların gösterdiği dinsel-gerici bir tepkiden ibaret görmek de, bugünkü tabloyu okumada yanlış sonuçlara götürecektir.

Ezilen ve sömürülenler, Irak'ta tecavüzlerle, işkencelerle onurunun ayaklar altına alınmasını seyretmiyor, bilincinde, duygusunda emperyalist saldırganlığa karşı nice kin biriktiriyordu. Avrupa'nın gettolarında göçmen emekçiler, maruz kaldığı aşağılanmaya öfke biriktirmişti. Devasa teknolojik savaş makinesi ve yeryüzünün en "medeni" devleti ABD desteğiyle Filistin'de yaşanan Siyonist işgale de isyan birikmişti. Müslüman halklar inanç sistemlerinin, sembollerinin gelişme ve medeniyet adı altında aşağılanmasına kin biriktirmişti.

Karikatürlere karşı yayılan eylemler, anlık olmayıp bir geçmişe dayanıyordu ve Müslüman halkların emperyalist işgale, sömürgeciliğe, sosyal yıkım politikalarına, Guantanamo ve Ebu Garip'ten, Irak sokaklarından taşan işkence ve tecavüz görüntülerine karşı ezilenlerin kör şiddeti biçiminde patlayan birikmiş öfkesiydi. Asya'dan Afrika'ya, Ortadoğu'dan emperyalist metropollerin göbeğine dek, 'Batı medeniyetleri' olarak ifade edilen, kapitalist merkezlerin, Müslüman ve ezilen halklar için yağma ve sömürüden başka bir anlam taşımayan emperyalist sembolleri, konsolosluk binaları bu öfkeye hedef oldu. Şimdiye kadar ardında onlarca ölü, yüzlerce yaralı bıraktı.

Ancak ezilenlerin şiddeti de dahil sayısız biçimde açığa çıkan ve esasen emperyalist merkezler ve sembolleri hedef almakla birlikte, kör ve hedefini bulamayan, bulamadığı oranda da, ırkçı ve emperyalist 'Medeniyetler Çatışması' senaryosunun değirmenine su taşımaktan kurtulamayan tepkileri, komünistlerin müdahalesi ihtiyacına gitgide daha yakıcı biçimde işaret ediyor.

Bu senaryoyu tersine çevirecek olan, işçi sınıfı ve ezilen halkların emperyalist sömürü ve sömürgeciliğe karşı öfkesini, bu senaryoyu dağıtacak, emperyalist düzenin yıkılması ve sosyalizm hedefiyle yönlendirmesine önderlik edecek devrimci ve komünist güçlerin müdahalesidir.

ESP: Medeniyetler Çatışması Değil Irkçı Emperyalist Saldırganlık

Tam da bu ihtiyaca bir yanıt olarak ilerici, devrimci, sosyalist kuvvetler de bu çatışma tablosu içinde bir üçüncü alternatife işaret etmeye devam ediyor. ESP, 8 Şubat 2006 günü konuya ilişkin bir basın açıklaması yaparken, ESP'nin de bileşeni olduğu Irak'ta İşgale Hayır Koalisyonu, yaptığı basın açıklamasıyla, 'Emperyalistler, halklardan özür dileyin' dedi. Trabzon ilinde bir papazın öldürülmesinin, çatışmanın Türkiye'de de geliştirilmek istendiğini gösterdiğini belirten ESP ise, açıklamasında şu sözlere yer verdi: "Yaşanan gelişmeler, emperyalist merkezlerin kendi çıkarlarını güvenceye almak için, hiçbir manipülasyon ve saldırganlıktan kaçınmayacağını bir kez daha göstermiştir. Bölgemiz ve dünya halklarına düşen rol ise, bu saldırıları halkların kardeşliği ve birleşik mücadelesi yoluyla boşa çıkarmaktır."

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

Karikatür Krizi değil emperyal ırkçılık
fc Share on Twitter
 

ABD emperyalizminin başlıca ideologlarından Samuel Huntington'un 1990'larda geliştirdiği "Medeniyetler Çatışması" senaryosu, Danimarka ve Norveç'te Muhammed karikatürlerinin yayımlanması sonrası Müslüman halkların patlayan öfkesiyle yeni bir boyut kazandı.

ABD patentli "Medeniyetler Çatışması" teorisine göre, bir tarafta ileri, demokratik, gelişmiş batı uygarlıklarının üstün değerleri, diğer tarafta ilkel, gelişmemiş, geri doğu toplumları vardı. Batı, kendi üstün medeniyetini korumak ve dahası, geri uygarlıklara kendi medeniyetini, demokrasisini özgürlüğünü taşımak için, yani onları sömürgeleştirmek, yağmalamak için, her türden "medeni" araca başvurabilirdi. Seyreltilmiş uranyum, misket bombaları, medya savaşı, tecavüz, işkence vb. 11 Eylül'le birlikte daha fazla başvurmaya da başladı. 11 Eylül, ABD'nin emperyalist stratejilerini hayata geçirmesi için nasıl bir dönüm noktası oluşturduysa, bu stratejilerin ideolojik gerekçelerini oluşturan 'Medeniyetler Çatışması' kökenli ırkçı tezlerinin de ete kemiğe bürünmesini beraberinde getirdi. Geri toplumlara 'demokrasi ve özgürlük' götürme bahanesiyle Afganistan'ın bombalanmasını Irak işgali izledi. Üstün batı medeniyetlerinin üstün değerlerinin, Guantanamo'da, Ebu Garip'te görülen barbarlık üzerine kurulu sömürgeci yağmacı kapitalist düzen olduğu, Irak halkının emperyalist işgale karşı direnişi sayesinde gözler önüne serildi. Irak'ta Sunni-Şii çatışması kışkırtılarak, 'geri medeniyetler' birbirine düşürülmeye çalışılıyor. Huntington'un bu ırkçı teorisi, Batının emperyalist metropollerinde, neoliberal saldırı politikalarına paralel biçimde emek sermaye çelişkisinin üstünü örterek ırkçılık ve faşizmi, Arap ve Müslüman ülkelerde de, milliyetçilik ve fundamalizmi körüklüyor. Bu teori her iki durumda da sınıf çelişkilerinin üstünü örtüyor.

Karikatür krizi, "Medeniyetler Çatışması" senaryosunun son güncel versiyonu oldu. Karikatür krizini, bir iki ırkçının fütursuzca çizdiği karikatürlerin sonucu olarak görmek de, sonrasında gelişen tepkiyi Müslümanların gösterdiği dinsel-gerici bir tepkiden ibaret görmek de, bugünkü tabloyu okumada yanlış sonuçlara götürecektir.

Ezilen ve sömürülenler, Irak'ta tecavüzlerle, işkencelerle onurunun ayaklar altına alınmasını seyretmiyor, bilincinde, duygusunda emperyalist saldırganlığa karşı nice kin biriktiriyordu. Avrupa'nın gettolarında göçmen emekçiler, maruz kaldığı aşağılanmaya öfke biriktirmişti. Devasa teknolojik savaş makinesi ve yeryüzünün en "medeni" devleti ABD desteğiyle Filistin'de yaşanan Siyonist işgale de isyan birikmişti. Müslüman halklar inanç sistemlerinin, sembollerinin gelişme ve medeniyet adı altında aşağılanmasına kin biriktirmişti.

Karikatürlere karşı yayılan eylemler, anlık olmayıp bir geçmişe dayanıyordu ve Müslüman halkların emperyalist işgale, sömürgeciliğe, sosyal yıkım politikalarına, Guantanamo ve Ebu Garip'ten, Irak sokaklarından taşan işkence ve tecavüz görüntülerine karşı ezilenlerin kör şiddeti biçiminde patlayan birikmiş öfkesiydi. Asya'dan Afrika'ya, Ortadoğu'dan emperyalist metropollerin göbeğine dek, 'Batı medeniyetleri' olarak ifade edilen, kapitalist merkezlerin, Müslüman ve ezilen halklar için yağma ve sömürüden başka bir anlam taşımayan emperyalist sembolleri, konsolosluk binaları bu öfkeye hedef oldu. Şimdiye kadar ardında onlarca ölü, yüzlerce yaralı bıraktı.

Ancak ezilenlerin şiddeti de dahil sayısız biçimde açığa çıkan ve esasen emperyalist merkezler ve sembolleri hedef almakla birlikte, kör ve hedefini bulamayan, bulamadığı oranda da, ırkçı ve emperyalist 'Medeniyetler Çatışması' senaryosunun değirmenine su taşımaktan kurtulamayan tepkileri, komünistlerin müdahalesi ihtiyacına gitgide daha yakıcı biçimde işaret ediyor.

Bu senaryoyu tersine çevirecek olan, işçi sınıfı ve ezilen halkların emperyalist sömürü ve sömürgeciliğe karşı öfkesini, bu senaryoyu dağıtacak, emperyalist düzenin yıkılması ve sosyalizm hedefiyle yönlendirmesine önderlik edecek devrimci ve komünist güçlerin müdahalesidir.

ESP: Medeniyetler Çatışması Değil Irkçı Emperyalist Saldırganlık

Tam da bu ihtiyaca bir yanıt olarak ilerici, devrimci, sosyalist kuvvetler de bu çatışma tablosu içinde bir üçüncü alternatife işaret etmeye devam ediyor. ESP, 8 Şubat 2006 günü konuya ilişkin bir basın açıklaması yaparken, ESP'nin de bileşeni olduğu Irak'ta İşgale Hayır Koalisyonu, yaptığı basın açıklamasıyla, 'Emperyalistler, halklardan özür dileyin' dedi. Trabzon ilinde bir papazın öldürülmesinin, çatışmanın Türkiye'de de geliştirilmek istendiğini gösterdiğini belirten ESP ise, açıklamasında şu sözlere yer verdi: "Yaşanan gelişmeler, emperyalist merkezlerin kendi çıkarlarını güvenceye almak için, hiçbir manipülasyon ve saldırganlıktan kaçınmayacağını bir kez daha göstermiştir. Bölgemiz ve dünya halklarına düşen rol ise, bu saldırıları halkların kardeşliği ve birleşik mücadelesi yoluyla boşa çıkarmaktır."