FAŞİST TÜRK REJİMİNİN BAYATLAMIŞ KÜKREMESİ: GÜNEY KÜRDİSTAN'A OPERASYON
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Son aylarda Türk askeri güçlerinin PKK gerillalarının etkin eylemleri karşısında büyük kayıplar vermesi, Kuzey Kürdistan'a yapılan 250 bin kişilik askeri yığınağın fiyaskosu, Türk hükümeti ve faşist ordusunu bir kez daha, "sınır ötesi operasyon" açıklamalarına yöneltti.

İki gün içinde 15 Türk askerinin PKK gerillaları tarafından öldürülmesi, Başbakan T. Erdoğan'ı öfkeli bir açıklamaya itti. O, "Yarınki Bakanlar Kurulu toplantısı çok şeye gebe" diyerek, Kürt halkına tehditler savurdu. Üç ay önce de, Diyarbakır'da Kürt halkının serhildanı karşısında "Çocuk da olsa, kadın da olsa gerekli müdahale yapılacaktır" demişti.

Sömürgeci Türk devleti, Kürt halkının ulusal ve demokratik hakları karşısındaki geleneksel inkar ve imha politikasını sürdürüyor. Bu politikanın siyasi, askeri ve iktisadi alandaki sonuçları çok ağır olmasına rağmen, bunun yükünü Türk halk yığınlarının sırtına bindirmeye devam ediyor.

Öfkeli Başbakan T. Erdoğan, ABD ile imzaladıkları "Stratejik Vizyon Belgesi"nin daha mürekkebi kurumadan, "stratejik ortağı"nın itirazına rağmen, sınır ötesi operasyon kararı aldıklarını açıkladı. Bu açıklama karşısında, ABD Ankara büyükelçisi gecikmedi. Ross Wilson, "Türkiye'nin yalnız başına sınırötesi operasyon yapamayacağını" söyledi. Bunun üzerine, T. Erdoğan, "kararı büyükelçilerin veremeyeceğini, kendilerinin karar verdiklerini ve uygulayacaklarını" belirtti. ABD'den operasyona itiraz ise bu açıklamayı takip etti. Bu krizin hangi boyutlar alacağını ya da göz boyamak için hangi manevralarla geliştirileceğini önümüzdeki günler gösterecektir.

Faşist rejimin sınırötesi operasyon kükremesinin, yeni Terörle Mücadele Yasası'na (TMY) , İsrail'in Filistin ve Lübnan'a yönelik siyonist savaşı sürecine denk gelmesi şüphesiz ki, bir tesadüf değildir. İsrail saldırıları, bölgesel düzeyde yeni gelişmelere, genişleyen bir bölgesel savaşa kadar vardırabilir.Ve bu saldırılar çok açık ki, ABD'nin stratejik hedefleri ve politikalarına bağlı yürütülmektedir. Nitekim, Rice'nin yaptığı ilk açıklama, "acil ateşkesin sakıncalı olduğu" yönünde. Bu saldırının İran, Suriye ve Irak'la bağlantılarının bulunduğu bir diğer gerçek. 250 bin kişilik Türk ordusunun Kuzey Kürdistan'daki yığınağı ve kükremeli sınırötesi açıklamaları, bölgedeki olası gelişmelere bir hazırlık yönü taşıdığını da belirtmeliyiz. TMY uygulaması ve operasyon hazırlığı, morali bozuk Türk ordusu ve Türk şovenizminin etkisindeki yığınlara psikolojik bir destek yanı da taşımaktadır.

Türk ordu güçleri, 1983-2000 yılları arasında Güney Kürdistan'daki (Irak Kürdistanı) PKK güçlerine karşı 24 kez "sınır ötesi operasyon" düzenledi. Her bir operasyon, "PKK'yi bitirmek" amacıyla yapıldı. Ve bu operasyonların çoğunluğu KDP (Barzanı) ile birlikte gerçekleşti. Ne var ki, operasyonların tümü başarısızlıkla sonuçlandı. Çünkü, gerilla halktı. Kürt halkının onuruydu. İşgalcilere karşı büyük bir mücadele yürütüyordu. Savaştıkları dağların, köylerin ve ovaların taşı ve toprağına kanlarını, terlerini dökmüşlerdi. Özgürlük için savaşıyorlardı. Kürdistan, onbinlerce evladını şehit, yüzbinlercesini ise tutsak verdi. Mazlum Kürt halkı, özgürlüğü, onurlu ulusal dirilişi ve duruşuyla yaşamaya başlamıştır bile, artık buradan geriye dönmeleri, ulusal aşağılanmayı kabullenmeleri mümkün değildir.

Sömürgeci Türk devleti, bu kez de, başarılı olamayacaktır. Bunu kendisi de biliyor. Çünkü, bu kez Güney Kürdistan'daki siyasi güçler KDP ve KYB operasyona karşı olduklarını açıkladılar. ABD itirazını belirtti. AB ve bölge ülkeleri de olası bir saldırıya itiraz edebilirler. Türkiye'de devrimci dinamikler ve partilerin olası bir işgal saldırısına karşı Kürt ulusal hareketinin yanında mücadeleyi yükseltecekleri diğer bir gerçektir.

Belki de, Türk devleti, ABD'nin gözyummasıyla -İran'ın yaptığı gibi- bir bombalama yoluna gidebilir; sınırlı bir güçle Güney Kürdistan'a gir-çık yapabilir. Çünkü bunun ötesinde bir işgal ve saldırı, ABD, Irak ve G. Kürdistan güçleri ile Türk devletini karşı karşıya getirebilir. Yine bölgesel bir savaşı kızıştırabilir.

Türk Başbakanı T. Erdoğan, İsrail'in "orantısız güç kullandığını" açıkladı. Ama TMY ile dur ihtarına uymayan birinin vurulmasını yasallaştırdı. Ve Kürdistan'da savaşa hazır 250 bin kişilik ordu ve sınırötesi tehditleriyle, dağları ve ormanları bombalamalarıyla aşırı güç kullanmaktan geri durmadı. Filistinli çocukların İsrail tarafından acımasızca öldürüldüklerini açıkladı, ama Kürt çocuklarının öldürülebileceklerini açıklamaktan geri durmadı. Buralarda orantısız güç kullanıldığı ve kullanılacağı ise hiç bir tartışma götürmüyor.

MLKP, bugüne dek sömürgeci faşist rejimin Kürt halkı ve PKK güçlerine yönelik her saldırısına politik bir duyarlılık ve refleksle yanıt vermiştir. MLKP'nin Kürdistan Örgütü, sosyalist yurtseverler olarak Kürt halkının ulusal ve demokratik taleplerinin kararlı savunucuları olmuş, bu uğurda küçümsenemeyecek mücadeleler yürütmüşlerdir. Bu saldırı tehdidi karşısında da aynı devrimci irade ve kararlılıkla savaşacaklardır. Kürdistan'a sefer olur, ama zafer olmaz!

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

FAŞİST TÜRK REJİMİNİN BAYATLAMIŞ KÜKREMESİ: GÜNEY KÜRDİSTAN'A OPERASYON
fc Share on Twitter
 

Son aylarda Türk askeri güçlerinin PKK gerillalarının etkin eylemleri karşısında büyük kayıplar vermesi, Kuzey Kürdistan'a yapılan 250 bin kişilik askeri yığınağın fiyaskosu, Türk hükümeti ve faşist ordusunu bir kez daha, "sınır ötesi operasyon" açıklamalarına yöneltti.

İki gün içinde 15 Türk askerinin PKK gerillaları tarafından öldürülmesi, Başbakan T. Erdoğan'ı öfkeli bir açıklamaya itti. O, "Yarınki Bakanlar Kurulu toplantısı çok şeye gebe" diyerek, Kürt halkına tehditler savurdu. Üç ay önce de, Diyarbakır'da Kürt halkının serhildanı karşısında "Çocuk da olsa, kadın da olsa gerekli müdahale yapılacaktır" demişti.

Sömürgeci Türk devleti, Kürt halkının ulusal ve demokratik hakları karşısındaki geleneksel inkar ve imha politikasını sürdürüyor. Bu politikanın siyasi, askeri ve iktisadi alandaki sonuçları çok ağır olmasına rağmen, bunun yükünü Türk halk yığınlarının sırtına bindirmeye devam ediyor.

Öfkeli Başbakan T. Erdoğan, ABD ile imzaladıkları "Stratejik Vizyon Belgesi"nin daha mürekkebi kurumadan, "stratejik ortağı"nın itirazına rağmen, sınır ötesi operasyon kararı aldıklarını açıkladı. Bu açıklama karşısında, ABD Ankara büyükelçisi gecikmedi. Ross Wilson, "Türkiye'nin yalnız başına sınırötesi operasyon yapamayacağını" söyledi. Bunun üzerine, T. Erdoğan, "kararı büyükelçilerin veremeyeceğini, kendilerinin karar verdiklerini ve uygulayacaklarını" belirtti. ABD'den operasyona itiraz ise bu açıklamayı takip etti. Bu krizin hangi boyutlar alacağını ya da göz boyamak için hangi manevralarla geliştirileceğini önümüzdeki günler gösterecektir.

Faşist rejimin sınırötesi operasyon kükremesinin, yeni Terörle Mücadele Yasası'na (TMY) , İsrail'in Filistin ve Lübnan'a yönelik siyonist savaşı sürecine denk gelmesi şüphesiz ki, bir tesadüf değildir. İsrail saldırıları, bölgesel düzeyde yeni gelişmelere, genişleyen bir bölgesel savaşa kadar vardırabilir.Ve bu saldırılar çok açık ki, ABD'nin stratejik hedefleri ve politikalarına bağlı yürütülmektedir. Nitekim, Rice'nin yaptığı ilk açıklama, "acil ateşkesin sakıncalı olduğu" yönünde. Bu saldırının İran, Suriye ve Irak'la bağlantılarının bulunduğu bir diğer gerçek. 250 bin kişilik Türk ordusunun Kuzey Kürdistan'daki yığınağı ve kükremeli sınırötesi açıklamaları, bölgedeki olası gelişmelere bir hazırlık yönü taşıdığını da belirtmeliyiz. TMY uygulaması ve operasyon hazırlığı, morali bozuk Türk ordusu ve Türk şovenizminin etkisindeki yığınlara psikolojik bir destek yanı da taşımaktadır.

Türk ordu güçleri, 1983-2000 yılları arasında Güney Kürdistan'daki (Irak Kürdistanı) PKK güçlerine karşı 24 kez "sınır ötesi operasyon" düzenledi. Her bir operasyon, "PKK'yi bitirmek" amacıyla yapıldı. Ve bu operasyonların çoğunluğu KDP (Barzanı) ile birlikte gerçekleşti. Ne var ki, operasyonların tümü başarısızlıkla sonuçlandı. Çünkü, gerilla halktı. Kürt halkının onuruydu. İşgalcilere karşı büyük bir mücadele yürütüyordu. Savaştıkları dağların, köylerin ve ovaların taşı ve toprağına kanlarını, terlerini dökmüşlerdi. Özgürlük için savaşıyorlardı. Kürdistan, onbinlerce evladını şehit, yüzbinlercesini ise tutsak verdi. Mazlum Kürt halkı, özgürlüğü, onurlu ulusal dirilişi ve duruşuyla yaşamaya başlamıştır bile, artık buradan geriye dönmeleri, ulusal aşağılanmayı kabullenmeleri mümkün değildir.

Sömürgeci Türk devleti, bu kez de, başarılı olamayacaktır. Bunu kendisi de biliyor. Çünkü, bu kez Güney Kürdistan'daki siyasi güçler KDP ve KYB operasyona karşı olduklarını açıkladılar. ABD itirazını belirtti. AB ve bölge ülkeleri de olası bir saldırıya itiraz edebilirler. Türkiye'de devrimci dinamikler ve partilerin olası bir işgal saldırısına karşı Kürt ulusal hareketinin yanında mücadeleyi yükseltecekleri diğer bir gerçektir.

Belki de, Türk devleti, ABD'nin gözyummasıyla -İran'ın yaptığı gibi- bir bombalama yoluna gidebilir; sınırlı bir güçle Güney Kürdistan'a gir-çık yapabilir. Çünkü bunun ötesinde bir işgal ve saldırı, ABD, Irak ve G. Kürdistan güçleri ile Türk devletini karşı karşıya getirebilir. Yine bölgesel bir savaşı kızıştırabilir.

Türk Başbakanı T. Erdoğan, İsrail'in "orantısız güç kullandığını" açıkladı. Ama TMY ile dur ihtarına uymayan birinin vurulmasını yasallaştırdı. Ve Kürdistan'da savaşa hazır 250 bin kişilik ordu ve sınırötesi tehditleriyle, dağları ve ormanları bombalamalarıyla aşırı güç kullanmaktan geri durmadı. Filistinli çocukların İsrail tarafından acımasızca öldürüldüklerini açıkladı, ama Kürt çocuklarının öldürülebileceklerini açıklamaktan geri durmadı. Buralarda orantısız güç kullanıldığı ve kullanılacağı ise hiç bir tartışma götürmüyor.

MLKP, bugüne dek sömürgeci faşist rejimin Kürt halkı ve PKK güçlerine yönelik her saldırısına politik bir duyarlılık ve refleksle yanıt vermiştir. MLKP'nin Kürdistan Örgütü, sosyalist yurtseverler olarak Kürt halkının ulusal ve demokratik taleplerinin kararlı savunucuları olmuş, bu uğurda küçümsenemeyecek mücadeleler yürütmüşlerdir. Bu saldırı tehdidi karşısında da aynı devrimci irade ve kararlılıkla savaşacaklardır. Kürdistan'a sefer olur, ama zafer olmaz!