AKINTIYA KARŞI Benimseyip, özümsediği tarihsel miras ve ayağını bastığı toprak açısından bakılırsa MLKP'nin kökleri, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde, TKP'nin kuruluşuna kadar uzanır. Marksist ve sosyalist duruşun, kendini proleter sınıf mücadelesiyle tanımlayışın genel çerçevesinin ötesinde, bir özgül ideolojik ilişkileniş ve illiyet bağı da vardır TKP ile MLKP arasında. Örneğin TKP'nin komünist örgütlerin birleşmesiyle kuruluşu, MLKP'nin kuruluşuyla yalnızca benzeşmez, burada her ikisinin de özgül varoluş biçimini belirleyici temel bir değer, bir ilke ayağa kaldırılmakta, ona yeniden hayatiyet kazandırılmaktadır. Her ülkede komünistlerin bir tek öncü partide birliği, proleter sınıf mücadelesinin buyruğu ve toplumsal devrimin ön koşullarından biridir. Bu bilinir, hatta dillendirilir de. Oysa asıl olan uygulamada bağlılıktır. Çünkü, uygulama teori pratik birliğini içerip somutlaştırır. Ama eğer, MLKP'yi var eden örgütlerden hareket edilirse, onun dolaysız biçimde ‘71 devrimci hareketinin üzerine yükseldiği gerçeğine ulaşılır. ‘71 devrimci hareketinin üç başlıca örgütünün çeyrek yüzyıllık döneme sarkan uzanımlarının tarihi izlenerek de MLKP'ye varılabilir. Bir ölçüde kadro ve hatta bölünme ve parçalanmalar dönemi gerçekliği koşulları içinde "örgütsel" süreklilikten bile söz edilebilir. İdeolojik kopuşlar ve evrim, ‘71 devrimci hareketiyle özgül ideolojik ilişkilenişi ortadan kaldırmaz, daha belirgin ve bilinçli kılarak keskinleştirir. Örneğin ‘71 devrimci çıkışı güçlü bir devrimci iradenin eseridir. Dönemin parlak feda ve dava ruhu, devrimci moral değerlere yüksek ve tutkulu bağlılık gibi üstün yanları MLKP'de, devrimci ve komünist hareketin kendine ön gelen tarihinin egemen önderlik ve mücadele tarzı "devrimci kendiliğindencilikle" kopuşmanın temel bir çıkış noktası ve bir devrimci güç kaynağı olmanın ötesinde yeni bir forma kavuşturulur. Fakat bütün bunların ötesinde, eğer MLKP'nin çok somut ve özgül varoluşu incelenmek ve anlaşılmak istenirse, o zaman onu var eden örgütlerin saflarında doğan ve sonra birlik mücadelesi içinde gelişip olgunlaşan komünistlerin birliği düşüncesi ve mücadelesinin tarihinden başlanmalıdır. Ancak elbette MLKP tarihi, 1994 Eylülü'nde gerçekleştirilen Birlik Kongresi'nde MLKP-K'nin ilanıyla da başlatılabilir. MLKP'nin öncellerini yönlendiren temel bir etken olarak komünistlerin birliği düşüncesi ve eylemi, Türkiye ve Kuzey Kürdistan komünist hareketinin kendi durumuna kesin ve köklü bir müdahale olmanın ötesinde, aynı zamanda, ‘90'larda komünist ve devrimci hareketlerde oluşan yapısal krizi aşma ve yeni dönemi yanıtlama yöneliminin ilk ve temel adımıdır. Komünistlerin birliği düşüncesi ve mücadelesiyle kendilerine yeni bir devrimci başlangıç noktası yaratarak, onu kuran komünist örgütler, MLKP'nin kuruluşuyla doruğa ulaşan bir tarihsel sürecin yapıcısı olmuşlardır. "İnsanlar kendi tarihlerini kendileri yaparlar, ama kendi keyiflerine göre, kendi seçtikleri koşullar içinde yapmazlar, doğrudan veri olan ve geçmişten kalan koşullar içinde yaparlar. Bütün ölmüş kuşakların geleneği, büyük bir ağırlıkla, yaşayanların beyinleri üzerine çöker. Ve, onlar kendilerini ve şeyleri bir başka biçime dönüştürmekle, tamamıyla yepyeni bir şey yaratmakla uğraşır göründüklerinde bile, özellikle bu devrimci bunalım çağlarında, korku ile geçmişteki ruhları kafalarında canlandırırlar, tarihin yeni sahnesine o saygıdeğer eğreti kılıkla ve başkasından alınma ağzıyla ortaya çıkmak üzere onların adlarını, sloganlarını, kılıklarını alırlar... İşe böyle, yeni bir dili öğrenmeye başlayan kişi onu hep kendi anadiline çevirip durur, ama ancak kendi anadilini anımsamadan bu yeni dili kullanmayı başardığı ve hatta kendi dilini tümden unutabildiği zaman o yeni dilin özünü, ruhunu özümseyebilir." (1) İnsanlar gibi, politik partiler de kendi tarihlerini kendileri yaparlar. ‘89 sonbaharında TDKİH, TKP/ML Hareketi ve TKİH'in, "Türkiye komünist hareketinin birliği sorununu, TKİH, TKP/ML Hareketi, TDKİH, TİKB, TDKP'nin birleşmesi sorunu" (2) olarak gördüklerini ilan etmelerinin tarih bakımından nasıl bir etken olduğunu zaman bütünüyle açığa çıkartacaktır. Özsel bakımdan olduğu kadar, doğası gereği komünist hareketin durumunda köklü değişikliklere yönelen ve yeniden yapılandırmayı amaçlayan bu girişim, üstelik dünya tarihinin çok belirli bir dönemecine denk gelmiştir. Yine Türkiye ve Kuzey Kürdistan'daki gelişen toplumsal ve siyasal durum ve gelişmeler bakımından da tarihin özgün bir döneminden söz etme olanağımız vardır. SSCB'nin ve Varşova Paktı devletlerinin çöküşü; söz konusu durumun yarattığı yeni uluslar arası koşullar altında Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyeti'nin AEP eliyle emperyalizme teslim edilmesi; dünyanın her köşesinden bir dizi komünist ve devrimci partinin amaç ve ideallerine ihanet yoluna girmesi; kendini komünist olarak tanımlayan parti ve örgütlerin teorik, ideolojik ve politik feyz, onay, destek vb. alacakları herhangi bir uluslararası merkezin kalmaması; Soğuk Savaş'ı kazanan ABD elebaşılığındaki emperyalizmin, sınıflar savaşının ve tarihin sonunun geldiği ilanı; SSCB'ye yakın durmuş kimi devletlerin tek kutuplu dünya koşullarında ABD emperyalizmine biat etmesi, gerek dünya tarihi, gerekse de sosyalizmin tarihi bakımından yeni bir dönemin başladığını ifade eder. 89-91 süreci bunun simgesidir. Uluslararası komünist hareket, yaşanılan yıkım ve 20. yüzyılın sosyalizmin yenilgisiyle kapanıyor olması nedenleriyle ağır bir ideolojik ve örgütsel krize yuvarlanır. Sosyalizm tarihinin ve mücadelesinin yeni bir dönemine girilmektedir. Ekim Devrimi'nden sonra II. Dünya Savaşı'ndan SSCB'nin zaferle çıkışı, Doğu Avrupa ülkelerindeki devrimler, Çin Devrimi'yle birlikte ‘40'lı, ‘50'li yıllar dünya devriminin 20. yüzyıl içinde ulaştığı doruk ise ‘90'lar da emperyalizmin, dünya gericiliğinin tırmandığı zirvedir. Dünya devrimi ve komünist hareket dibe vurur. Bir dönem kapanır. Emperyalist dünya gericiliği artık "ideolojilerin öldüğü"nü ve "tarihin sonu" nu ilan edecek gücü kendinde bulmaktadır. ‘70'lerde ilk nüveleri görülen, 1980'lerde belirginleşen ve 1990'lardan sonra başat hale gelen bugünkü emperyalist küreselleşme, tekelci kapitalizm koşulları altında uluslararası sermayenin ve kapitalist dünya pazarının yeniden yapılanmasıdır. ‘80'li yıllarda belirginlik kazanan bu eğilim, başta ABD ve İngiltere gelmek üzere, emperyalist ülkelerde gitgide devlet politikaları düzeyine yükselir. SSCB'nin çöküşü ile dünya ekonomisinde egemen hale gelir. Emperyalist küreselleşme kavramında ifadesini bulan, tekelci kapitalizmin iç yapısı ve koşullarında meydana gelen değişiklikler/dönüşümler, keza sosyal emperyalist SSCB'nin çöküşü ve modern revizyonist kampın tasfiyesi, dünya devriminin koşullarının değiştiği ya da değişmekte olduğundan başka bir anlama gelmez. Dünya devriminin yeni koşullarının bütünüyle olgunlaşmamış oluşu ya da belirgin hatlarıyla marksist analizinin yapılmamış oluşu "dünya devriminin koşullarının değiştiği" saptamasını geçersiz kılmaz. Aynı süreçte dünyanın siyasal çehresi de bütünüyle değişmiştir. ‘90'lara değin yarım yüzyıllık döneme egemen olan uluslararası ilişkiler, süregelen uluslararası statüko yıkılmış; ABD ve SSCB'nin başında bulunduğu iki kamp tarihe karışmıştır. ABD'nin önderliği altında emperyalistler arası işbirliği eğiliminin egemen olduğu dönem de esasen geride kalmıştır. Her ne kadar iki kutuplu uluslararası ilişkilerin yerini, ABD hegemonyası almışsa da kapitalist dünya, emperyalistler arası rekabetin giderek öne çıkacağı yeni bir çok kutupluluğa, sarsıcı iç rekabete yönelmiştir. Soğuk savaşın galipleri ganimetin paylaşımı için kapışırken, dünyanın siyasi haritası da yeniden çizilmektedir. Diğer yandan içeride birkaç temel olguya muhakkak işaret etmek gerekir. İlki, 12 Eylül darbesinden sonra ‘87 NETAŞ grevi ekseninde gelişen dayanışma hareketiyle belirginlik kazanan, ‘89 bahar atılımı ve odağında Zonguldak madencilerinin durduğu ‘90-'91 kitle grevi dalgasıyla en ileri noktaya ulaşan işçi sınıfının kitle hareketi, sosyalizm ve marksizm iddialı herhangi bir akımla belirgin/denetlenebilir ilişkilenme, buluşma eğilimi doğuramamıştır. Geçici olmakla birlikte bu ‘60'lı, ‘70'li yıllardan farklı ve yeni bir durumdur. Fakat, işçi sınıfının ‘60'lı, ‘70'li yıllar boyunca gelişen sosyalist sınıf bilincinin, 12 Eylül darbesi ve SSCB'nin çöküşüyle çok güçlü biçimde kırıldığının göstergesidir. Diğer yandan bu durumun elbette ki, sosyalizm ve marksizm iddialı akımlarla ilgili, onların yükümlülük alanına giren üzerinden atlanmaması gereken bir boyutu da vardır. Her şeyden önce, devrimci harekette egemen politik önderlik ve mücadele tarzı, işçi hareketi tarafından pratik biçimde sorgulanmakta, "devrimci kendiliğindenci" tarz, 1990'larda oluşan yeni koşullar altında artık tamamen ıskartaya çıkmaktadır. 1970'lerin ikinci yarısında olduğu gibi kendiliğinden hareketin kendiliğinden biçimde komünist, devrimci örgütlere yöneldiği zamanlar geride kalmıştır. Şimdi önderlik iddiasında olanların kendilerine işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilenlerin hareketiyle bağlanmanın yollarını açmaları gerekecektir. Bu politik önderlik ve mücadele tarzında devrimci iradenin rolünü daha ileri bir düzeyde koyması demektir. Zaten işçi sınıfı hareketinin kendiliğinden yükselişi, bir yandan işçi sınıfı adına hareket etme iddiasındaki tüm akımlarda parti sorununun aciliyeti düşüncesini uyandırır, bu yöndeki çabalara itilim sağlar. Fakat diğer yandan, gelişen işçi kitle hareketi içinden sosyalizm ve marksizm iddialı akımlarla buluşma eğiliminin doğmaması, kırılmalar, umutsuzluklar, güvensizlikleri ve 12 Eylül tasfiyeciliğinden sonra, ideolojik bakımdan çok daha derin ve kapsamlı ikinci bir tasfiyecilik dalgasını koşullandırıcı etkenlerden birisi olur. İkinci tasfiyecilik dalgası esasen sosyalizmin 20. yüzyılı yenilgiyle kapatmakta oluşundan kaynaklanır. 12 Eylül darbesi, sosyalizm ve marksizm iddialı akımlar ve örgütlere, 12 Mart döneminden çok daha ağır ve derin bir yenilgi yaşatır. Ancak ‘80'lerin ikinci yarısında toparlanma ve bu dönemden çıkış yoluna girebilirler. Fakat, gerek SSCB ve modern revizyonist blokun çöküşünün yarattığı basınç, gerek işçi sınıfı hareketinde belirgin bir devrimci ve sosyalist mayalanmanın meydana gelmemesi, gençlik hareketinin güdük kalması vb. yeniden toparlanma ve 12 Eylül döneminden çıkış yoluna giren akımların kapsamlı politik ve örgütsel atılımlarına imkan vermez. Sosyalizm ve marksizm iddialı akımlar, tarihin yeni dönemine hazır değillerdir. Kürdistan'da, ‘84'te başlayan gerilla hareketi tutunmayı başarır ve ‘80'lerin sonunda serhıldanlarla buluşarak bir ulusal devrim patlaması boyutuna ulaşır. Kürdistan'daki bu muazzam devrimci gelişmenin Batı'daki etkileri, faşist MGK rejiminin yoğun ve sistematik, özel çabalarının da sonucu olarak Türk şovenizmi ve milliyetçiliğinin yaygınlaşması ve derinleşmesidir. Kürt ulusal devrimi ile ilişkilenmede ortaya çıkan tablo bir yana, ama ulusal devrimin uyandırdığı karşıdevrimci reaksiyonun yansıması olan şovenizm, ilerici toplumsal dinamikleri baskı altına alır, kuşatır. Yalnızca şaha kalkan dünya gericiliği nedeniyle değil, aynı zamanda gitgide yayılıp genişleyen, toplumsal dokuya derinden derine işleyen egemen ulus şovenizmi nedeniyle de komünist ve devrimci hareket, akıntıya karşı çok zorlu bir yürüyüşe mahkumdur. I. BÖLÜM BIRLIK MÜCADELESI Mücadele İçin Gerekli ve İlkeli Birlik Düşüncesi MLKP, kendini var eden komünist örgütlerin tarihleri boyunca yarattıkları teorik, politik ve örgütsel birikimin, birlik mücadelesinden başlayarak sentezlenip yeni bir forma kavuşmasıyla tarihin gündemine girer. Komünistlerin birliği düşüncesi ve mücadelesi onun mayasıdır. Komünist hareketin saflarında birlik düşüncesi, nüve halinde, daha "Mao Zedung Düşüncesi"nin red ve mahkum edilerek, halkçılıkla ideolojik kopuşmanın başarısıyla birlikte açığa çıkar. "MZD"nin red ve mahkum edilmesi, şöyle veya böyle benzer bir süreç yaşayan örgütlerin kendilerine ve birbirlerine bakışlarının az çok tartışılmasını ve sorgulanmasını getirir. "MZD"nin parti konusunda yarattığı eklektik, muğlak ve halkçı yaklaşımlardan kopuşmanın yarattığı bilinç sıçraması, yeni yaklaşımları beslemiştir. Diğer yandan 12 Eylül darbesinin yarattığı ağır siyasal koşullar ise soruna çözüm arayışlarının olgunlaştırılmasını önler. Komünist hareketin saflarında "MZD"nin etkilerinin aşılması sorunları, darbeyi takip eden ağır gericilik koşulları ve yenilginin yarattığı yeni sorunlarla iç içe geçer. Komünist örgütlerde kendilerine, devrimci ve komünist harekete yönelik daha genel bir muhasebe ihtiyacı doğar. Yenilgi ve tasfiyeciliğin tasfiyeciliğin sürüklediği bunalım koşullarında komünist örgütlerin her biri, örgütlü ya da kendiliğinden bu muhasebeye yönelir. ‘80'lerin ortalarına doğru komünist örgütler içerisinde gelişimi hızlanan birlik düşüncesi, kendi içinde ayrışmaya uğrayarak birisi tasfiyeci diğeri devrimci iki eğilim belirir. Yenilgiden kaynaklanan tasfiyeci birlik eğilimi hızla olgunlaşarak kendi mecrasında ilerler. (3) Devrimci birlik eğilimi ise '89'da olgunlaşır. "TKİH, TKP/ML Hareketi ve TDKİH'in Komünistlerin Birliği" sorunuyla ilgili "Ortak Açıklaması", komünistlerin birliği düşüncesinin gelişiminin bir aşamasını yansıtır. Komünist parti, "bilimsel sosyalizmle proletarya hareketinin birliği" olarak tanımlanır, komünistlerin birliğine "komünist partinin oluşturulması açısından" bakıldığı vurgulanır, "Komünist partinin oluşturulması" "temel görev" olarak ilan edilir. Komünistlerin birliği hem bir ilke sorunudur, hem de çözümü gündemde siyasal bir sorun. Komünist hareket birden fazla örgütten oluşmaktadır. Komünistlerin birliği, "TKP/ML Hareketi, TDKİH, TKİH, TİKB ve TDKP'nin birleşmesi" sorunudur. Komünist gruplar arasında ayrılıkların "önemli", ama "ikincil" olduğuna dikkat çekilir, "devrimin temel sorunları üzerinde esasta hemfikir" oldukları, taktik sorunlarda birlik ve ayrılık yanlarının açığa çıkartılması, ayrılıkların "grup ruhundan, sekterlikten ve her çeşit ön yargıdan arınmış bir şekilde, komünist basında, ama yoldaşça tartışılması" görev ve ihtiyacına dikkat çekilir. Komünistlerin örgütsel birliğine giden yol, devrimci işbirliğinin geliştirilmesi ve ayrılıklar üzerine yoldaşça tartışma şeklinde belirlenir. "Her grup öncelikle kendi içinde, yıllardır süregelen, sekter, grupçu, öznel yaklaşımlarla hesaplaşmak zorundadır. Grupçuluğun, keyfiliğin, darkafalılığın en bariz örneklerinden biri komünist hareketin yalnızca bir gruptan oluştuğu düşüncesidir." (4) Sekterizm ve ilkesiz ayrılıkçılıkla mücadelenin önem ve önceliğine dikkat çekilir. Komünistlerin birliği "mücadele için gerekli"dir. İlkesel yaklaşımın ötesinde, komünist hareketin somut durumunun analizine dayanan komünistlerin birliği düşüncesi, bu örgütlerin marksizm kavrayışlarında kendi içinde bir sıçramayı, temel önemde bir değişimi yansıtır. Bu, hem bir sonuçtur hem de yenilenmeyi, değişimi, dönüşümü derinleştiren, genişleten bir başlangıç. Bu, eski kavrayışın çok güçlü etkilerini ve izlerini taşısa da marksizmin kavranışında yeni bir yönelimdir. ‘90 öncesi döneme egemen olduğu rahatlıkla söylenebilecek marksizmin mezhepçi kavranışından kopuş yönelimi, geride kalan tarihsel döneme çok anlamlı bir itiraz olduğu kadar, geleceğin komünist hareketinin kuruluş ve yapılandırılışına giriştir. Uluslararası komünist hareketin iç bölüntülerine mezhepçi yaklaşımdan kopuş eğilimi, marksizmin kavranışında yeni bir düzeye sıçrayışa giden yolu döşemektedir. Diğer yandan TDKP ve kısmen TİKB içinde beliren birlik eğilimi, bu örgütlerde egemen grupçu mezhepçi yaklaşımlar tarafından yenilgiye uğratılır. Komünist hareketi kendilerinden ibaret gören bu örgütlerin, idealist ve ben merkezci yaklaşımları yeni koşullarda uç noktalara doğru ilerler. 1990 başında birlik mücadelesine karşı ilkesiz ayrılıkçılığın, mezhepçiliğin kara bayrağı altında cepheden gerici bir savaş başlatırlar. TDKP, aynı zamanda bu gerici mücadele içinde, yasalcı, reformist tasfiyeci bir yola girer. Bu aynı mücadele TİKB'de zaten var olan doktrinerizmi kemikleştirir, kastlaşmayı ve çizgisini güçlendirir. Aşırı İyimserlikten Güven Bunalımına Birlik anlayışı ve komünist harekete ilişkin somut analizler, birlik mücadelesinin planını da şekillendirir. TKP/ML Hareketi, TKİH ve TDKİH'den birer temsilcinin görevlendirilmesiyle, Komünist Birlik Eşgüdüm Komitesi (KBEK) (5) kurulur. "TİKB ve TDKP'nin de bu oluşuma çağrılı" olduğu ilan edilir. Birlik çalışması planı, KBEK'i oluşturan örgütler ile TİKB ve TDKP arasındaki ayrılıkların tartışılmasına öncelik verir. Diğer üç örgütün aralarındaki ayrılıkların tartışılması ikinci aşamayı oluşturacaktır. Planın ikinci bölümünün ayrılıklar konusunu ele alışı da doğru değildir. Çünkü, ayrılıkların teori, program ve strateji sorunları bütününden kopuk, tecrit halde tartışılması öngörülür. Plan, "yüksek bir iyimserlik ve beklenti içinde olan" KBEK'i oluşturan örgütlerin "ihtiyacını karşılamaktan uzaktır": Çünkü, "birlik mücadelesini, çok somut ilerleme ve kazanımların üzerine basarak yürütmeyi sağlama yeteneğinden yoksundu" (6). Ve çünkü, ayrı ayrı her biri, komünist hareketi kendinden ibaret gören mezhepçiliği aşma, istek ve yöneliminden yoksun TİKB ve TDKP ile diğer komünist örgütlerin durumu, aralarındaki ilişkiler, birlik mücadelesi içindeki yerleri farklı ele alınamaz. Plan, zaman kaybı ve oyalanmayı koşullar. Plan, ayrılık sorunlarının nasıl sonuçlandırılacağını açık bırakması (birliğin yönteminin belirsizliği) bir yana, tartışmaların resmi örgüt görüşleri üzerinden yapılması gibi, grupçuluğu yaşatan ve kışkırtabilecek bir yan taşımasıyla da zaaflıdır. Diğer yandan; birlik mücadelesinin planlanması, örgütlerin kendi çalışma planlarıyla açıklıkla ve ortak bir iradeyle bağlayıcı tarzda ilişkilendirilmiş değildir. KBEK'in oluşturulması, "ileri ve olumlu bir adımdır". Fakat KBEK'e birlik çalışması ve mücadelesinde özel olarak tanımlanmış bir inisiyatif verilmemiş oluşu, KBEK'in doğal inisiyatif gösterememesiyle de birleşmiş ve onu işlevsiz bırakmıştır. (7) TİKB ve TDKP, birlik çalışmasına karşı bütünüyle grupçu ve bozguncu bir tavır alır, cepheden gerici bir mücadeleye girişirler. Yollar kesinkes ayrılmıştır. Beklenmedik bir durum değildir bu. Ama bu gelişmeye karşın birlik planını gözden geçirme, yeniden ele alma inisiyatifi gösterilemez. 1990 baharında birlik çalışmaları tıkanır. İyimserliğin yerini güven bunalımı alır. Güven bunalımı, tarafların saflarında grupçuluğun bir dalga halinde kabarmasından başka bir şey değildir. Eski, henüz mevzilerini sağlamlaştıramamış ve naif yeniye geçici olarak üstün gelir. Güven bunalımının eskisinin en güçlü ve reflekslerinin en diri olduğu geçmiş değerlendirmesine ilişkin ayrılık üzerinde patlak vermesi de bu bakımdan anlamlıdır. Güven bunalımını ve tıkanıklığı aşmak için tarafların çabaları sonuçsuz kalır. 1990 yazı sonunda gerçekleştirilen "heyetler toplantısı, en genelde olumlu ve başarılı olmuşsa da aldığı kararlar birlik çalışmasının önünü açmayı başaramamıştır". Komünist Birlik'te (8) ‘72-'79 dönemine ilişkin üç örgütün resmi değerlendirmeleri ve sonra da bu bağlamdaki ayrılıkların birlik önünde engel oluşturup oluşturmadığı tartışılır. Birlik iradesinin zaafa uğradığı bu dönemde tartışmalar ağır aksak yürütülmüş, güven bunalımı bir ölçüde zayıflamıştır. ‘91 baharında önderliklerin tıkanıklığı aşmaya dönük çaba ve önerileri yeniden yoğunlaşmış, sorunları aşmak bir yana güven bunalımı depreşmiştir. 1991 yılı içinde toplanan TKP/ML Hareketi 4. Konferansı ve TKİH I. Kongresi, güven bunalımı ve tıkanıklığın aşılamamasına karşın yine de, "birliğin güncel politik önemini ısrarla" vurgulamışlardır. Aynı süreçte TKİH, I. Kongresi'nde TDKİH ile birleşmiştir. "TDKİH'in kendini feshederek TKİH tarafından hazırlanan Kongre'ye katılması, Kongre'den başlayarak, bu Kongre'de onaylanacak program ve tüzük etrafında TDKİH ve TKİH'li komünistlerin birliğinin sağlanması, bugün ülkemiz komünistlerinin birliğinin somut biçimlerinden biridir. Birliğin bu biçimi, ülkemiz komünist hareketinin somut koşullarının, hareketi oluşturan değişik grupların evriminin ve daha da önemlisi, üç komünist örgüt tarafından ele alınan birlik sorununun bugün geldiği yerin bir ifadesi ve sonucudur. İki örgüt arasında bu biçimde gerçekleşen birlik, tüm komünistlerin birliği sorununun çözümü anlamına gelmediği gibi, daha geniş ve daha uzun olan birlik sürecinin bir parçası, uğrağı ve yönüdür. Bu birlik ve birleşme biçimi komünistlerin birliği sürecini daha da güçlendirip geliştirecek bir rol oynayacaktır." (9) Sonuç olarak birlik mücadelesinin ilk dönemi, elde edilen deneyimlere ve bazı kazanımlara karşın amacına ulaşamayarak başarısızlıkla noktalanır. 1992 başında gerçekleştirilen heyetler toplantısı, fiilen ortadan kalkmış olan KBEK'in feshini kararlaştırarak, aynı zamanda bir dönemi resmen de kapatır. Birlik mücadelesi ‘93 baharına kadar sürecek bir nekahat dönemine girer. Birlik Olanaklarını Değerlendirme Toplantısı (BODT) Nisan 1993 BODT (Nisan Toplantısı), MLKP'ye uzanan yolun çok kesin bir dönemeci ve eşiğidir. 9-11 Nisan 1993'de gerçekleştirilir BODT. Önemi, onun yetkisinden gelmez. Zaten etkileme/inandırma gücünün ötesinde hukuken bağlayıcı hiçbir yetkisi de yoktur. Ama bu toplantı, birlik mücadelesinde çok belirleyici bir rol oynamıştır. Bu toplantı, "TKP/ML Hareketi 4. GK'sında, TKİH'in ise özel bir biçimde seçip görevlendirdiği komünistlerin katıldığı, tıkanmış bulunan birlik çalışmasının önünün açılması ve birlik olanaklarının değerlendirilmesi amacıyla düzenlenmiştir". (10) Ve tam olarak amacına ulaşmıştır. BODT; yalnızca iki komünist örgütün birliğinin tamamen olanaklı olduğunu açığa çıkartmak ve yoldaşça güvenin temelini inşa etmekle kalmamış, aynı zamanda hem birlik anlayışını geliştirmiş hem de birliğin yöntemini açıklığa kavuşturmuştur. Keza, genel kabul gören ve ana çizgileriyle uygulanan, birlik sürecinin belli başlı bütün yönlerini ve sürecin tamamını kapsayan bir plan geliştirmiştir. MLKP'ye götüren ‘birlik iradesi'nin temelleri BODT'da atılmıştır. BODT, "ilkeli birlik için gerekli temelin", "yani teorik, siyasal ve örgütsel anlayışlar açısından, birliği gerçekleştirmek için gerekli ortak birikimin" (11) varlığını vurgulayarak, bunu hareket noktası kabul eder. BODT, birlik planının merkezine, "her iki taraf açısından da kabul edilebilir bir biçime ve içeriğe sahip olacak bir kongre" düşüncesini koyar. "Nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın böyle bir kongre toplamak komünist bilincin ve komünist sorumluluğun bir gereği ve hatta dayatmasıdır. Kaldı ki, kongre ayrılık noktalarını çözebilecek en elverişli araçlardan biridir". Esasen BODT, iki örgüt arasındaki ayrılıkların örgütsel birliğin önünde engel teşkil etmediği anlayışındadır. Bu "engeli" aşılabilir gördüğü içindir ki, "sorunun kongreye katılacak delegelerin ortaya koyacakları irade temelinde ve birliği mümkün kılacak tarzda kongrede" çözülmesini öngörmektedir. "Açık ki, plan, dün birliğin önüne aşılmaz bir engel olarak dikilen, geçmiş sorununun BK'de aşılabileceğine ve aşılması gerektiğine, geçmiş sorunundaki ayrılıklar, ideolojik mücadele, eleştiri, tartışma ve ikna yoluyla giderilemese bile, bu sorunun şu ya da bu şekilde bir çözümü bulunarak, birliğin gerçekleştirilebileceğine ve gerçekleştirilmesi gerektiğine dayanıyordu." (12) BODT'ye ve onun çağrı metnine ruhunu veren birlik iradesidir. Örgütler ve özellikle önderlikler "açık, yalpalamalara dayanıklı ve sonuç alıcı" güçlü bir birlik iradesi geliştirmeye çağrılırlar. "Esneklik", birlik iradesinin bir yansıma biçiminden başka bir şey değildir. Dayatmaların reddidir, birliğin yönteminin belirginleşmesidir. BODT, "örgütlerin birliği" ve "her iki örgütteki komünistlerin birliği" diye özetlenebilecek "ikili bir yaklaşımla, birlik anlayışını geliştirip zenginleştirmiştir. Bu temelde, "düşünce ayrılıkları üzerinde yürütülecek" mücadelenin, "resmi yorumlar ve önderlikler arasında tartışmalar biçiminde değil, bu iki örgütteki üye ve aday üyelerin katılımıyla geliştirilmesi" (13) sonucuna ulaşmıştır. Bu grupçuluğu, grup rekabetini en muhkem mevzilerinden sökme yönelimidir. BODT, kendi tarzıyla ve geliştirdiği birlik planının merkezine birlik kongresini koyarak, sorunların birlikte, ortak iradeler inşa ederek çözümü tavrıyla kolektivizmi, birliğin yöntemi olarak açığa kavuşturmuştur. "Biz, devrim davasına olan sorumluluğumuzla bu düşüncelerin takipçisi ve savunucusu olacağız." Oy birliği içinde birlik planını kararlaştıran, BODT'nin son sözüdür bu. Komünist hareketin özgün tarihinin ürünü olan sekter, dar ve mezhepçi yaklaşımlarla kopuşmada derinleşmenin, grupçulukla mücadelenin yeni düzeyidir. Yeni, eski karşısında hamle yapmakta ve bu defa kesin taarruza geçmektedir. Toplantının ulaştığı sonuçlar, örgütlerin saflarında "az çok şaşkınlığa" neden olur, beklenmeyen bir gelişme olarak sürpriz etkisi yaratır. Ancak, BODT'nin inşa ettiği birlik planı, geliştirdiği birlik anlayış ve yöntemi, örgütler ve önderlikler tarafından yürütülen tartışmalarda genel kabul görür. Kongre Hazırlıkları Önderlikler, BODT planını yürürlüğe koyar. "Program taslağı, tüzük taslağı, siyasi çalışmaya veya günlük pratik mücadele hattına dair temel ve taktik sorunlar, ülkedeki ve dünyadaki siyasal duruma dair değerlendirmeler vb. konularda örgüt üye ve aday üyeleri arasında tartışılacak ortak metinleri hazırlamak" üzere kurulan komisyon, Haziran 1993'te çalışmalarına başlar. Görev ve sorumluluklarını başarıyla tamamladığını, 13 Ağustos 1993 tarihli raporunda duyuran Komisyon, Birlik Kongresi'ne ilişkin şu değerlendirmelere yer verir. "Durumun özgünlüğü, Birlik Kongresi'nin herhangi bir komünist parti ya da örgütün kendi en üst ve en yetkili organı olan kongresinden farklı olarak, örgütlerimizin ya da aynı anlamda olmak üzere iki örgütte birleşmiş komünistlerin ideolojik birliğini, irade ve eylem birliğini kalıba döküp, yeni örgütün yükseleceği örgütsel temeli atacak belirleyici karar organı olmasında somutlaşıyor. Yeni bir örgütün kuruluşu kapsamındaki başlıca teorik, siyasi ve örgütsel sorunlar çeşitli kolektif platformlarda tartışılarak, bu özgür tartışma ortamında şekillenen iradeyi yansıtacak seçilmiş delegeler, Birlik Kongresi'nde bu sorunları bir kez daha ve üst bir düzeyde görüşerek karara bağlamak amaç, görev ve sorumluluğu ile yetkili olarak bir araya geliyorlar... her iki örgütten gelen yetkili delegelerin teşkil edeceği Birlik Kongresi'nin tam yetkili kurucu bir kongre olduğu apaçıktır." (14) 1993 yazı sonunda toplanan TKP/ML Hareketi I. Kongresi ve TKİH I. Kongresi, "Nisan Toplantısı'nın ortaya koyduğu planı ve yürütülegelen çalışmaları" (15) onaylayarak, komünistlerin en yüksek birlik iradesi haline getirir. Kongrelerin sonuçlarını değerlendiren Merkez Komiteleri Heyetleri Toplantısı'nın akabinde Birlik Kongresi Örgütleme Komitesi (BKÖK) kurulur. BKÖK, Eylül 1993'te önce komisyon tarafından hazırlanmış bulunan "tartışma belgeleri"ni (16) Birlik İradesi'nin (17) 4. sayısında yayımlar ve tartışma planını açıklar. Tartışmaların kurucu niteliğine dikkat çeker. "Tartışmaların kurucu niteliği", birlikte inşa edeceğimiz yeni öncü örgütün, taktik ve örgütlenme sorunları dahil olmak üzere, "ideolojik, siyasi çizginin" inşa edilip geliştirilmesi ve kalıba dökülmesi çabasında somutlaşıyor. "Kuşkusuz ki bu, örgütlerimizde birleşmiş komünistler için, başka hiçbir örgütün sahip olmadığı çok önemli bir fırsattır. Bizlere, kolektif olarak, devrimin teori, program, taktik ve örgütlenme sorunları üzerine düşünme, bilgilerimizi yenileme, gözden geçirme, denetleme ve derinleştirme olanağı yaratmaktadır." "Tartışmaların kurucu niteliğini vurgularken, söz konusu olan esas olarak BK'nin ortaya çıkaracağı karar metinleri değildir. Daha önemli olan insan unsurudur. İnşa etmekte olduğumuz ‘ideolojik siyasi çizgi'nin uygulayıcıları olarak, bir tüm olarak kadroların hazırlanmasıdır. Öyle ki, BK'nin ardından, BK'nin kalıba dökeceği çizginin uygulayıcıları olarak tüm yoldaşlar, her kademede kadrolar hazırlanmış olmalıdır." (18) Ayrıca BKÖK şunu da vurgular: "Bu tartışmaların kurucu niteliği, komünist parti ve örgütlerde iç demokrasinin özü olarak, eleştiri ve tartışma özgürlüğünün uygulama tarzını da kapsıyor." (19) Birlik Kongresi hazırlık tartışmaları, Birlik İradesi'nde ve çok değişik bileşimdeki kadro toplantıları biçiminde 1994 yazına değin sürdürülür. Bir yandan Birlik Kongresi'nin ideolojik hazırlıkları yürütülürken, diğer yandan birlik çalışmasının bir boyutu olarak eylem birlikleri ve ortak çalışmaların geliştirilmesine yönelinir. BKÖK, 1994 Nisan'ında her iki boyutuyla birlik çalışmalarını değerlendirir. Nisan Toplantısı'ndan başlayarak komünistlerin birliği konusunda "elle tutulur gelişmeler" ve kazanımlar sağlanmıştır. "Plandan hiçbir ciddi sapma"ya izin verilmemiştir. BKÖK, öngörüldüğü şekilde kurulmuş ve işlevli bir organ olarak görev ve sorumluluklarını yerine getirmiştir. Bunların yanı sıra BKÖK, üye ve aday üyelerde "yazma sorumluluğu konusunda" ortaya çıkan "belirgin zaafı" eleştirir. Sorumlu ve enerjik davranmaya, tutukluklarıyla mücadele etmeye çağırır. Tartışma toplantılarının ilk deneyimlerden sonra, verimli ve dönüştürücü geçtiğine dikkat çeker. "Fakat eylem birliği ve ortak çalışmaların geliştirilmesinde ancak 1994 Şubatı'ndan sonra bir yoğunlaşma sağlanabilmiştir." "Merkezi ve şehirler düzeyindeki çabaların yanı sıra, bazı şehirlerdeki tek tek birimler de bu alanda gerekli adımları attılar ya da atmaya yöneldiler. Ortak yazılı ajitasyon-propaganda araçlarının kullanımında (broşür, bildiri, kuş vb.) bir gelişme sağlandı. İşçi ve memurların sendikal alanda yoğunlaştırdıkları ortak çalışmaları, öğrenci gençlik içinde geliştirilen çalışmalar izledi. Açık ve gizli çalışmanın tüm parçalarında bir gelişme gözlemlenebiliyor. Şehit yoldaşların anılmasıyla ilgili toplantılar, Newroz kutlamaları vb." "Seçim çalışmaları ortak çalışmalar açısından iyi bir fırsattı. Bu şekilde birleşik gücün düzeyi de yansıtılabilirdi. Sonuç olarak, genelde seçim çalışmasında bir dizi ortak kazanım elde edildiği doğrudur. Ve bunların karartılmasına hiçbir bakımdan izin verilmemelidir." (20) BKÖK, ortak çalışmalar ve eylem birliklerini geliştirmedeki "yetersizliklerin esasının inisiyatif eksikliğinden kaynaklandığına" dikkat çeker. Kongre hazırlıkları ilerletilirken, siyasi mücadelenin görevleri, ortak çalışmalar ve eylem birliklerini geliştirme perspektifi ile omuzlanmaya çalışılır. Diğer yandan faşist rejim de boş durmamakta, siyasi polis komünistlere darbeler indirme çabalarını sürdürürken, birlik sorununu önemsediğinin ve dikkatini buraya yoğunlaştırdığının işaretlerini vermektedir. BKÖK şu değerlendirmeyi yapar: "1920'de farklı gruplara mensup komünistlerin bir araya gelerek komünist partisini kurmalarını dışta tutarsak, bir parçalanmalar ve bölünmeler ülkesinde giriştiğimiz mücadele, salt bizim, salt dışımızdaki komünistlerin ve devrimcilerin değil, faşist devlet kuvvetlerinin de ilgi odağı durumundadır. İstanbul'da, Bursa'da, Adana'da ve Ankara'da bunun değişik yoğunluktaki kanıtlarıyla karşılaşıldı. Gelişmelerle yakından ilgileniyor, ciddi bir merak ve endişe duyuyorlar. Anlaşılıyor ki, birlik rotası doğru bir rotadır." (21) İlk birlik girişimi sürecinin derslerinden öğrenildiği, kendiliğindenliğe izin verilmediği için "son bir yıl iç uyum, tempo ve gelişme yönü bakımından istikrarlı ve verimli" olmuştur. Artık, "ciddi bir içe kapanma pahasına da olsa" her şey "tümüyle birlik çalışmasının ihtiyaçlarına göre planlanmalıdır". Bundan sonra her şey Birlik Kongresi hedefine kilitlenmiştir. Kongrenin örgütsel ve teknik hazırlıklarını özel olarak bu iş için kurulan komite yürütür. Birlik Karşıtı Eğilimin Yenilgiye Uğratılması Birlik Kongresi'ne uzanıp tutulacak kadar yaklaşıldığı, Birlik Kongresi delegelerinin seçiminin gündeme girdiği en son aşamada, Nisan Toplantısı'ndan sonra pusuya yatmış grupçu cereyan, bu defa birlik Kongresi'ni önlemek için harekete geçer. Esasen birlik düşüncesinin gelişip olgunlaşması ve birlik çalışmaları boyunca grupçulukla mücadele kimi zaman alevlenmiş, kimi zaman küllerin altında için için yanmış, ama kesintisiz biçimde sürmüştür. Hatta grupçuluk birçok durumda, üstelik "sağlıklı bir birlik", "ilkeli birlik", "devrimci bir birlik" vb. gibi argümanlara sığınarak gerici bir direnç göstermiş, egemen olmayı başarabilmiştir. İlk dönem birlik çalışmalarının amacına ulaşamaması, örgütlerin aştığı, ama kesin ve nihai olarak yenilgiye uğratamadığı, derin köklerini söküp atamadığı grupçuluğun depreşen gericiliğinin devrimci eğilime karşı geçici egemenliğinin sonucudur. BODT, "her önemli problemin örgütlerimizin saflarında ciddi grupsal tepkilere yol açtığı" gerçeğini vurgulamıştır. Örgütlerden birinin saflarında başını uzatan grupçuluk, diğer tarafta kendi karşıtını kışkırtmış ve harekete geçirmiştir. Nisan Toplantısı, tıkanıklığı grupçulukla ilişkilendirerek, "henüz tümüyle aşılamamış olan grupçu eğilim ve tutumların güçlenmesine, kısmen de olsa gevşetilmiş olan böylesi bağların yeniden örgütlenmesine yol açtığını" (22) deşifre etmiştir. BKÖK, Birlik Kongresi'ne sunduğu raporda grupçuluğun temelini şöyle açıklamaktadır. "Birlik çalışmasının muhatabı olan örgütlerin her birinin kendi özgül tarihleri ve birlik çalışmasını kendi tarihlerinin baskısı altında yürütüyor olmaları nesnel gerçeğinin süreç üzerindeki etkileri daima hesaba katılmalıdır. En önemli karar anları başta olmak üzere diyebiliriz ki, sürecin belli başlı her anında, örgütler kendi tarihlerinin baskısı altında sorunların çözümü ve birlik çalışmasının ilerletilmesine kendi durumlarından gelenekler, düşünüş tarzı, iç zorluklar vb.) bakma eğilimi göstermişlerdir. Bu durum daima sorunların çözümü ve birlik çalışmasının ilerletilmesini zorlaştırmıştır." (23) Bu, "her birinin kendi tarihsel şekillenişlerinin koşullandırdığı doğal, kendiliğinden bir eğilim"dir, ama hep böyle kalmaz. Birçok durumda kendiliğindenciliğin ötesine geçer, öznel, bilinçli bir hal alır. Birlik Kongresi'nin öngününde TKP/ML Hareketi saflarında açığa çıkan "Olağanüstü Kongre Çağrısı" böyle bir durumdur. Komplo teorileriyle, yapıntı gerekçeler üretilerek, önderlik (ler) suçlanarak, bölünme tehdidiyle vb. Birlik Kongresi'nin toplanmasının önlenmesi amaçlanmışır. Sözde "sağlıklı", "ilkeli", "sağlam" birlik istediklerine yemin ederler; ama gerçekte komünistlerin birliğine karşıdırlar. Dalgalandırdıkları kara grupçuluk bayrağıdır. Aşırı provokatif ve bozguncudur. Ancak, grupçuluğun açık ve umutsuz bir direnişi olmaktan öteye gidemez. Girişim, TKP/ML Hareketi saflarında deşifre edilerek yenilgiye uğratılır. Olağanüstü kongre çağrısı ezici çoğunlukla reddedilir. Çürüme eğilimi içindeki bozguncu unsur ve kafadarları, sonuca boyun eğmek zorunda kalarak, Birlik Kongresi için yapılacak delege seçimlerine katılmayı kabullenerek, geçici olarak geri çekilirler. II. BÖLÜM KURULUŞ Birlik Kongresi "İşçiler, emekçiler, gençler, devrimciler, "MLKP-K'nın kuruluşuyla sonuçlanan Birlik Kongresi, 5-18 Eylül tarihleri arasında yaşadığımız topraklarda gerçekleştirildi. "Şehitler için saygı duruşu ve Enternasyonal Marşı'yla açılan Kongremiz canlı, heyecan yüklü tartışmaların, yoldaşça duyarlılığın ve güçlü birlik arzusunun egemen olduğu komünist bir atmosferde sürdü. MLKP-K'nın ilanıyla coşkunun göğü fethettiği Kongremiz, savaş sloganlarının ve Enternasyonal Marşı'nın bir kez daha haykırılmasıyla son buldu." (24) Birlik Kongresi eksiksiz kurucu bir kongredir. Program ve tüzüğü kararlaştırır. Parti birliğinin teorik ve ideolojik çerçevesini çizer. Hukukunu inşa eder. Politik stratejiyi belirler, belli başlı taktik sorunları kararlaştırır, partinin örgütlenme stratejisi ve politik rotasını çizer. Komünist Gençlik Örgütü'nün kurulmasını kararlaştırır. MLKP'yi örgütleyecek I. Kongre'ye kadar tüm çalışmalara önderlik edecek Merkez Komitesi'ni seçer, görevlendirir. Kongre'nin TKİH ve TKP/ML Hareketi'nin birleşmesini kararlaştırması tarihsel önemdedir. Program, strateji, temel taktik ve örgütlenme sorunlarının görüşülüp kararlaştırılmasından sonra, Kongre'ye bir süre ara verilir. Ayrı ayrı, TKİH ve TKP/ML Hareketi delegeleri kendi aralarında toplanırlar. Süregelen ve tamamen olgunlaşan komünistlerin birliği mücadelesi ve çalışmasını hedefine ulaştıracak, devrimci proletaryanın öncü kurmayını yaratmak amacıyla örgütlerinin feshine ve birliğin gerçekleştirilmesine karar verirler. Her iki örgütün aldığı fesih kararları Kongre'ye sunulur. "Tek tek isim okuma yöntemiyle yapılan oylamada yeni örgütün kurulması oy birliği ile kararlaştırılır." (25) "Her iki örgütün üye ve aday üyeleri, MLKP'nin kurucu üyesi ve aday üyeleri" olarak kabul edilir. TKP/ML-YİÖ çağrılı delegelik statüsüyle Kongre'de temsil edilir. Kongre, TKP/ML-YİÖ ile birliği, bir ilke sorunu, güncel siyasal bir sorun ve görev ilan eder. Birliğin gerçekleşmesi durumunda TKP/ML-YİÖ üye ve aday üyelerinin de MLKP kurucuları kabul edilmelerini kararlaştırır. Kongre, komünistlerin birliği için mücadelenin zaferle noktalandığını ilan eder. Komünist hareketin tarihinin bir dönemini kapatırken yeni dönemini açar. "Türk, Kürt ve çeşitli milliyetlerden proletaryanın öncü kurmayını, partiyi yaratmanın en önemli adımı" atılır. Kongre, kendiliğindenci yaklaşımlara karşı mücadele ederek parti kavrayışını geliştirir. Birlik Kongresi, dünya burjuvazisinin, sosyalizmin öldüğü ve sosyalizm uğruna mücadelenin bittiği yalanına verilmiş komünist ve devrimci bir yanıttır. Kapitalizmin sömürü ve zulüm dünyasına duyulan kahredici öfke ve nefretin, sosyalizmin insani ve özgür dünyasına dinmek bilmez özlemin ifadesidir. Birlik Kongresi, işbirlikçi tekelci burjuvazi ve büyük toprak sahiplerinin iğrenç saltanatına indirilen bir darbe ve faşist diktatörlüğe meydan okuyuştur. Daha büyük mücadeleler ve zaferler için tek yumruk haline gelen komünistler, iktidar mücadelesinde kararlılıklarını ve görüş açılarını ortaya koyarlar. Kürt ulusunun ulusal demokratik istemlerinin haklı ve meşru olduğunu vurgulayan Kongre, "Bunlar tanınmadan temel hiçbir sorunun çözülemeyeceğine", "eşit, özgür ve gönüllü olması gereken" birliğin, "ancak ve ancak sömürgeci boyunduruğun tümüyle ortadan kaldırılması, Kürt ulusunun kendi geleceğini belirleme, yani devlet kurma hakkının tanınmasıyla olanaklı hale geleceğini" açıklar. Kongre, "Türk işçilerini, Türk emekçilerini ve Türk gençlerin; faşist sömürgeciliğin aşağılık plan ve isteklerini nefretle reddetmeye ve soykırıma uğrayan Kürt halkının yardımına koşmaya, bu amaçla grevler, gösteriler, boykotlar mitingler yapmaya ve askere gitmemeye" çağırır. Kürt ulusal kurtuluşçu devrimini selamlayan Kongre, Kürt proletaryası ve emekçilerinin dikkatini "ulusal özgürlük mücadelesini sosyalizm mücadelesiyle" birleştirmeye ve bu uğurda Marksist Leninist Komünist Parti saflarında birleşmeye çağırır. Kongre; Laz, Gürcü, Abhaz, Çingene, Ermeni, Rum, Arap ve diğer ulusal topluluklar üzerindeki baskıları protesto eder. Bütün ulusal topluluklardan işçi ve emekçilerin demokratik istem ve sosyalist özlemleri uğrunda temelleri atılan MLKP saflarında bir siyasi ordu olarak birleşip mücadeleye atılmalarının önem ve aciliyetini vurgular. Birlik Kongresi, "tüm ezilenleri, işçi sınıfının önderliğinde çoğunluğun egemenliğine dayanan, sömürünün, işsizliğin, evsizliğin, eğitimsizliğin, hastane kapılarında sürünmenin, ulusal zulüm ve ayrıcalıkların, cinsel baskı ve eşitsizliklerin ortadan kaldırılacağı, kişiliksizleşmenin, insan kirlenmesinin önleneceği, fuhuşun, dilenciliğin, serseriliğin yok edileceği, doğal ve tarihi çevrenin tahribinin derhal sona erdirileceği, işçi sınıfı demokrasisinin uygulanacağı sosyalist bir topluma geçmek için antiemperyalist demokratik devrim uğruna mücadeleye atılmaya, bu savaşımın öncüsü ve savaş kurmayı olan MLKP-K saflarında birleşmeye" çağırdı. (26) Kongre, ileri işçilere ve komünistlere şöyle seslenir: "Yoldaşlar, ileri işçiler, "TKİH ve TKP/ML Hareketi saflarında örgütlenmiş komünistler bu ülkede yerine getirilemez denilen bir görevi, birliği başardılar. Onu koparıp aldılar ve marksizmi-leninizmi rehber alan MLKP-K'yı kurdular. Parti için en büyük adımı attılar. Artık görev sizindir. ‘İşçiler partiye, MLKP-K'ya' şiarını bir gerçeklik haline getirerek kuruluş sürecini hızlandırın. Komünist yapıyı yükseltin, onu yıkılmaz ve yenilmez kılın. ‘Parti, mücadele, zafer' haykırışını bir zafer marşına, sömürü ve zulmün köhne dünyasını yerle bir edecek kızıl top mermilerine dönüştürün." (27) Köprü Başında Birlik Kongresi'nin ardından hummalı örgütlenme çalışmaları başlar. Kongre'nin seçip görevlendirdiği Merkez Komitesi, TKİH ve TKP/ML Hareketi'nin bütün kazanımlarını devralır, yeniden düzenleyerek örgütler, yeni bir forma kavuşturur. Ondan fazla ilde kurulan il komiteleri önderliğinde yerel örgütler yukarıdan aşağı inşa edilir, tüm ilişkiler düzenlenir. Ve iki yönlü bir siyasi çalışma seferber edilir: Bir yandan örgütlere, kadro ve taraftarlara Kongre kararları, program ve siyasal çizginin kavratılması, diğer yandan, birliğin ve MLKP'nin kuruluşunun kamuoyuna duyurulması çalışması birlikte yürütülür. Birlik Kongresi'nin kuramsal olarak kurduğu yeni örgüt, devralınan kuvvetlerin örgütlenip, düzenlenmesi ve politik çalışmaya seferber edilmesiyle pratik olarak var edilmeye, devrimci eylemin ateşinde "yaşam iksiri" almaya başlar. Kongre'nin gençlik güçlerinin ayrı örgütlenmesi kararı duraksamadan uygulanır. 25 Ekim 1994'te kurulan Komünist Gençlik Örgütü (KGÖ), genç komünistleri hızla örgütler ve mücadeleye seferber eder. Bu dönemde MLKP, yaygın örgütlenmesi, politik mücadeledeki duyarlılık, ataklık ve enerjisiyle dikkat çeker. Emekçi kadınlar arasındaki çalışmalar ve etkinlikler öne çıkan diğer bir mücadele cephesidir. Tanıtım kampanyası, ilk dönem siyasi çalışmaların odağındadır. Propaganda-ajitasyon çalışması, Dersim'den Hatay'a, Çorlu'dan İzmir'e, yurtdışında belli başlı Avrupa ülkelerinde çok geniş alanda, yaygın biçimde örgütlenir. Yaygınlığıyla olduğu kadar, enerjik ve güçlü oluşuyla da ilerici, devrimci kamuoyunun dikkatini çeker. Parti militanı Erdal Balcı, bir köprü başında, birliği ve partinin kuruluşunu ilan eden pankartı asarken faşist namluların hedefi olur. Kanıyla sular birlik çınarını. Afiş, pul, bildiri, duvar yazılamaları, gezi, piknik, şenlik, değişik çapta kitle toplantıları, seminerler, bombalı pankartlar, demokratik güçlerin etkinliğine katılım, destek ve kendini ifade etme vb. sayısız araç ve yöntemin yaygın ve koordineli kullanımı ile kampanya güçlü biçimde yürütülür. İlerici devrimci çevrelerde, işçi ve emekçilerin, gençliğin ileri kesimlerinde, duyarlı ve diri aydınlar arasında, komünist hareket saflarında birlik mücadelesinin başarısı devrimci bir rüzgara dönüşür. Kuvvetlerin yeniden düzenlenip örgütlenmesi ve ilk siyasi çalışmalar, siyasi polisin yaygın takip ve baskılarının yanı sıra, bazı önemli iç zorlukları da açığa çıkartır. Kadroların eskiden kopuşu ve yeniden şekillenişi, yeni kimliği içselleştirmeleri ve kaynaşıp bütünleşmeleri hemen ve kolay gerçekleşmez. Keza Birlik Kongresi ve hazırlıklarının getirdiği, bir ölçüde içe kapanma, kadrolar ve taraftarlarda kısmi atalet, edilgenlik ve disiplin zayıflaması, öncelikli yeniden örgütlenme görevleriyle birlikte, siyasal atılımı frenler. Kuvvetlerin siyasal mücadeleye seferber edilmesinde belirgin hantallık ve tutukluk, hatta çekimserlik, bekleyişe girme eğilimleri açığa çıkar. Kararsızlık, yer yer birlikten kaçış ve birlik karşıtlığı biçiminde bozguncu, gerici çaba ve girişimler biçimini alır. İç ve dış bütün zorlukların üstesinden gelinerek ilerlenecektir. Birlik mücadelesiyle komünistler yalnızca örgütsel değil, aynı zamanda ideolojik ve siyasal atılım ve sıçrama arayış ve yönelimine girmişlerdir. Birlik mücadelesi ve Kongre, kurumsal olarak bunların bazı unsurlarını belirginleştirmiş, yeni yönelimleri inşa etmiştir. Bu zeminde siyasal önderlik ve mücadele tarzında yeni yönelimlerin belirtileri açığa çıkmaya, uç vermeye başlar. Politik Atilim Kendini örgütlemeyi önde tutan parti, elde ettiği kazanım ve başarılara dayanarak siyasal çalışmalarının ivmesini yükseltmeye kilitlenir. İç gerilim artar ve politik atılım isteği büyür. Kuvvetler gerilir. Devrimci kamuoyunun ve sempatizan çevrelerin büyüyen beklentileriyle de devrimci baskılanma belirginleşir. Ülkücü faşist harekete karşı hazırlanan siyasal kampanya, kadınlar ve gençlik cephesindeki çalışmalar, emekçi semtlerde yoğunlaşan kitle ajitasyonu kendini hissettirir. İşçi direnişlerini örgütleme, İstanbul İşçi Kurultayı hazırlıklarına katılım ve müdahale vb. bütün bunlar siyasal duyarlılığın ve etkinliğin yükselişinin yansımalarıdır. Giderek temposu yükselen bir politik seferberlik geliştirilir. 12 Mart 1995'te kontra çeteleri Gazi Mahallesi'nde kahvehaneleri tarayarak kitle katliamı girişiminde bulunurlar. Toplumsal sorun ve çelişkilerin fazlasıyla üst üste yığıldığı, devrimci etki ve çalışmanın sürekli ve az çok örgütlü bulunduğu Gazi Mahallesi'nde, kontra çetelerinin katliam girişimi işçi ve emekçilerin, yoksulların, işsizlerin, gençlerin, antifaşist öfkesini patlatır. Direnme, kendini savunma, hesap sorma hakkını kullanan emekçiler baş kaldırır: Hedef karakoldur. Binler, işkence ve zulüm merkezi karakola yürür. Polis kitlelere ateş açar, çok sayıda ölü ve yaralı vardır. Barikatlar kurulur, sokak çarpışmaları yaşanır. Harekete geçen yığınları zapt etmeye sıkıyönetim ilanı da yetmez. 12 Mart'ta başlayıp birkaç gün süren Gazi başkaldırısı, diğer emekçi semtlere de sıçrama ve yayılma eğilimi gösterir. Gazi ayaklanması yeni bir durumdur ve antifaşist mücadelede yeni bir dönemi başlatır. MLKP'nin çelik mavisi silueti Gazi barikatlarının alevleri arasından yükselir. Parti, Gazi'de tutuşan isyan ateşini hem güçlendirmeye, hem de başka alanlara yaymaya çalışır. Patlak veren Gazi başkaldırısının örgütlülük ve pratik önderlik düzeyini yükseltmek, harekete katılan ilerici, devrimci güçler arasındaki ilişkileri düzenlemek, değişik reformist çevre ve odakların, hareketi yatıştırma, ateşi söndürme ve teslimiyeti örgütleme çabalarını etkisizleştirmek, harekete katılan kitlelerin bilinç ve örgütlülük düzeyini yükseltmek, askeri savunma olanaklarının güçlendirilmesi, milisin örgütlenmesi vb. kilitlenilen görevlerin bir bölümünü oluşturur. Parti, yaşadığı zihniyet devrimini, kazandığı devrimci irade ve iktidar perspektifini yansıtır biçimde, ayaklanmayı yaymayı esas alan bir rota çizer, ancak sarsılsa da kadro ve örgütlerde egemenliğini sürdüren eski politik önderlik ve politik mücadele tarzı pratikleştirilmesini frenleyici olur. Gazi başkaldırısının örgütlülük düzeyini ve dayanma gücünü geliştirip yükselterek daha uzun süre ayakta tutmak, yığınların kendi güç ve direniş olanaklarını görmesi ve faşist rejimin deşifrasyonu bakımından oldukça önemlidir. Fakat hareket İstanbul'un diğer alanları başta gelmek üzere, bütün ülkeye yayılmalıdır. Kontra katliamlarını ve Gazi katliamını protesto etmek, hesap sormak, ayağa kalkan Gazi emekçileriyle dayanışmak, faşist rejimden hesap sormak için protesto ve gösteriler her alanda olabildiğince geliştirilmelidir. Gazi emekçilerinin ölümü hiçe sayan başkaldırısı her alanda yeni direniş ateşlerinin tutuşturulması, barikatlar, gösteri ve protestolarla selamlanmalıdır. İşçiler ve emekçiler başta gelmek üzere, MLKP, tüm ezilen ve sömürülenleri faşist rejime karşı Genel Grev Genel Direniş çizgisine yöneltmeye kilitlenir: "İşçi sınıfımızı, emekçi memurları, gençliğimizi, kadınlarımızı, kent yoksullarını, İstanbul'daki faşist tertip ve katliamlara karşı Genel Grev, Genel Direniş bayrağı altında faşizme karşı direnmeye ve başkaldırmaya çağırıyoruz. Susmak suçtur, gün susmak değil, daha birleşik, kitlesel, militan büyük çaplı eylemlerle faşizme haddini bildirme günüdür. "Genel Grev Genel Direniş İçin İleri." (28) 18 Mart 1995 akşamı, Bağcılar 100. Yıl Kemalpaşa Karakolu'na roketli saldırı düzenlenir. MLKP, "Gazi, Ümraniye katliamını yapan polisler", "bu işkenceci polis şefleri görevden alınıp yargılanmadıkları koşullarda bu katil sürülerine yönelik eylemlerin sürdürüleceği" bunu, "tamamen meşru, ahlaki ve zorunlu bir tavır olarak kabul ettiğini" kamuoyuna duyurur. (29) "Provokatörler" ve başkaldırının "ele başları" bulunmalı, bütün ezilen ve sömürülenlere haddini bildirecek şekilde yargılanmalıdır! Gerçekleştirdiği katliamla yetinmeyen diktatörlük daha çok kan istemekte ve intikam peşinde koşmaktadır. Siyasi polisin MLKP'ye odaklanan takibat ve saldırıları tırmanışa geçer. Birlik Kongresi delegelerinden Hasan OCAK, 21 Mart'ta siyasi polis tarafından kaçırılır. Gözaltı, işkence ve tutuklama saldırısı genişleyerek sürer. Emperyalizmin geliştirdiği ve bütün ülkelerdeki uşaklarına empoze ettiği yurtsever, devrimci, komünist militanları, önderleri, sevilen saygın halk önderlerini "kaybetme" politikasının hedefi olur Gazi komutanı. Özellikle ‘90'lı yıllarda tırmandırılan sokak infazları, faili devlet cinayetleri ve kaybetme saldırıları ile sömürgeci faşist rejim yüzlerce ve binlerce yurtsever, devrimci ve komünisti imha etmiştir. Parti, diktatörlüğün korku dalgaları yayarak devrimci güçleri yıldırmayı, emekçi yığınları teslim almayı hedefleyen kaybetme politikasına karşı gözüpek ve direngen bir mücadele geliştirir. Parti; Onur Üyesi Hüseyin Toraman'ın 27 Ekim 1991'de kaçırılıp kaybedilmesine karşı yürütülen mücadelenin deneylerine sahiptir. Fakat çok daha kapsamlı, güçlü ve inatçı bir çıkış gerekmektedir. Ocak ailesinin onurlu ve başeğmez direngen tutumu, parti güçlerinin inatçı seferberliğiyle birleşir. Parti, silahlı ve silahlı olmayan mücadele biçimlerini birlikte kullanır, tüm kuvvetleri aynı hedefe yöneltir. İşgaller, açlık grevleri, basın açıklamaları, gösteri ve protestolar; ilerici, demokrat kişi ve kuruluşları, insan hakları örgütlerini, yöresel demokratik örgütlenmeleri de harekete geçirir. "Susma sustukça sıra sana gelecek" şiarı geniş yığınların ve sonraki tüm süreçlerde faşist rejimle çatışan güçlerin elinde, hareketsiz yığınları mücadeleye çağıran bir çığlığa dönüşür. Polis teşkilatı, İçişleri Bakanlığı, İnsan Hakları Bakanlığı, Büyük Millet Meclisi, Başbakan, Cumhurbaşkanı kaybetme politikasına karşı mücadelenin muhataplarıdır. İlerici, antifaşist güçlerin moral ve kararlılığı gün geçtikçe yükselir. "Kayıplar Kampanyası" çok değişik çevrelere mal olur. Hareketin baskısı burjuva medyayı da etkiler. "Kayıplar sorunu" ve diktatörlüğün "kaybetme" politikası, siyasi gündemin merkezine oturur. Faşist rejim gitgide teşhir olur, sorumlular köşeye sıkışır. Faşizme karşı direnişin sembolü haline gelen Kayıp Anaları'nın, Galatasaray'daki Cumartesi oturumlarının temeli atılır. Gazi başkaldırısının, kayıpların ve MLKP isminin sembolü haline gelir Gazi Komutanı. Mücadele, kaybedilenlerin listesini gözler önüne sermiş, rejimi teşhir edip köşeye sıkıştırmış, ağır işkencelerle 26 Mart 1995'te katledilen Hasan Ocak'ın cansız bedeni bulunmuştur. Hasan'ı sonsuzluğa uğurlama töreni kitleselliğiyle de görkemli antifaşist bir gösteriye dönüşür. Sıra katillerin bulunması ve hesap sorulmasındadır. On binlerin haykırdığı "kaybedenlerin listesini istiyoruz" sloganı, antifaşist yığınların hesap sorma yönelim ve istemini yansıtır. Parti, 1 Mayıs 1995'i, Gazi başkaldırısının yarattığı coşku ve öfke, başarılı bir siyasal saldırıya dönüştürülen kayıplar kampanyası atmosferinde karşılar. İşçi sınıfının uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele günü 1 Mayıs, bütün alanlarda partinin kendini ortaya koyacağı, kazanılmış komünistlerin birliği mücadelesinin politik olarak test edileceği ‘an'dır. Parti, Gazi başkaldırısı, süren kayıplar kampanyası, İstanbul İşçi Kurultayı gibi güncel görevlere politik seferberlik temelinde alışılagelenden farklı bir tarzda hazırlanır 1 Mayıs'a. Görkemli, coşkulu, militan ve kitlesel 1 Mayıs kutlamaları, antifaşist yığınlar arasında devrimci komünist etkinin büyüdüğüne tanıklık eder. İstanbul, İzmir, Ankara, Adana diğer alanlar ve Avrupa ülkelerinde binler partinin bayrağı altında "İşçiler partiye MLKP'ye" şiarını yükseltirler. Birlik mücadelesinin zaferi siyasal bakımdan da önemli ve anlamlı sonuçlar vermiştir. Bunun bir yanı, yığınlar arasında yayılan sevgi ve sempati, diğer yanı, siyasi kararlılık ve büyüyen mücadele arzusudur. Politik önderlik ve mücadele tarzının, devrimci gelişmenin ihtiyaçlarını yanıtlama yönünde yenilenerek gelişmekte oluşu daha da önemli bir kazanımdır. 1 Mayıs kutlamaları, partinin devrimci hareket içinde önde gelen güçlerden biri olduğunu açığa çıkartır. Parti, emekçi kadınlar arasında devrimci çalışmanın örgütlenmesinde belirgin biçimde öne çıkar. ‘95 Mayıs'ında toplanan Analar Kurultayı, kadınlar cephesinde elde edilen önemli bir kazanımdır. Kürdistan ve Türkiye'nin değişik kentlerinden gelen güçlerle zulme ve zorbalığa karşı kadınların özgürlük çığlığı olur. Birlik Kongresi'nden sonra, atomize edilip düzenlenerek, yeniden örgütlenen kuvvetler, siyasal mücadelenin ateşi içinde partileşirler. MLKP; işçi sınıfının, gençliğin, emekçi kadınların, emekçi memurların ve varoşlara yığılmış kent yoksullarının mücadelesinin ön saflarında, kapitalizme ve faşist diktatörlüğe karşı özgürlük ve sosyalizm savaşımının ileri hatlarında mevzilenir. 1995 ilk yazında öncü parti kazanılmıştır. Partinin İlanına Doğru Birlik, siyasi bakımdan da test edilmiştir. Politik önderlik ve mücadele tarzında bir sıçrama yaşanmakta, MLKP'yi kuran örgütlerin düzeyi aşılmaktadır. Kendi tarihi koşulları içerisinde oluşmuş ve kendi sınırlarına gelmiş eski tarzdan kopuş ve yeni tarza sıçrayış gerçekleşmektedir. Siyasi atılımın ardından parti, siyasi başarılarını incelemek, sindirmek, maddi bir güce dönüştürmek, aynı zamanda kendi gelişimini çözümlemek, aydınlatmak ve gelişiminin sorunlarını çözmek ister. Birkaç aylık süre için parti bir ölçüde kendine döner, bakışını, dikkatini kendine çevirir. Siyasi atılımın hızı ve temposu, bazı örgütlerin dağılmasını, kimi alanlarda disiplin ve işlerliğin bozulmasını, kimi kadroların sürece uyum sağlayamayarak geri düşmesini vb. getirmiştir. Siyasi polisin yoğunlaşan saldırıları, gözaltı ve tutuklamalar, kadro kayıpları bazı boşluklar yaratmıştır. Diğer yandan aynı süreçte partinin siyasal etkisi ve saygınlığı misliyle artmış, partiye doğru bir yönelim oluşmuş, kurulan geniş ve yaygın ilişkilerin düzenlenmesi, mücadelenin öne çıkardığı yeni savaşçıların örgütlenip kadrolaştırılmaları acil çözüm bekleyen sorun ve görevler olarak kendini dayatmıştır. Durum, parti çalışmasının daha sağlam örgütsel bir temele dayandırılarak, politik çalışmanın alanının genişletilmesi, düzeyinin yükseltilmesi ve yeni politik hamle ve atılımlar için örgüt ve kadro çalışmasını yoğunlaştırmayı gerektirmektedir. Parti tam zamanında bu acil sorun ve görevlere yönelir. Fakat parti, aynı zamanda bu acil görevlere kilitlenmeyi etkileyen kendi gelişiminin çok acil sorunlarıyla da uğraşmak zorundadır. Her şeyden önce, artık MLKP gerçeğine dayanan, yani MLKP pratiğinin çıkardığı verilere dayalı olarak temel kadroların çözümlenmesi ve yeniden konumlandırılması hem olanaklı hem de gereklidir. Çünkü, başlangıçta olanaklı olan tek şey yapılmış, kadro düzenlenmesinde gruplar döneminin verileri ve kadro değerlendirmeleri esas alınmıştır. MLKP-K'yı MLKP yapan devrimci pratik, bunu tamamen geçersiz hale getirmiştir. Artık MLKP, tüm kadrolarını kendi pratiği içinde çözümleme olanağına sahiptir. Ana güçler MLKP'lileşme yoluna girmiş olmakla birlikte, saflarda eskiden kopmakta kararsızlık gösteren, MLKP'lileşemeyen, birliği özümsemeyen kadroların varlığı ve bunların yarattığı sorunlar, diğer önemli bir gerçek, partinin gelişiminin bu dönemin özgün çarpıcı sorunu olarak açığa çıkmıştır. Parti, bir yandan gerçekleştirdiği siyasi atılımın ortaya çıkardığı, diğer yandan da kendi iç gelişiminin sonucu olan görevleri hallederek ve sorunlarını çözerek ilerler, gelişir. Bu koşullar altında çıkan "istifacılar" sorunu, birliğin özümsenemeyişinin görüngülerinden birisidir. "Dengeci", "idareci" kadro politikası izlendiği gerekçesiyle "istifa eden", ama gerçekte kendilerini parti safları dışına atan iki yönetici, tasfiyeci eylemleriyle önderliği ve partiyi krize sürüklemeye çalışmışlardır. Kendilerini partiden tasfiye etme yoluna sapanlar, her şeyden önce MLKP-K'nın kadro politikasının bir ölçüde eskinin devamı olmasının kaçınılmazlığını anlayamamışlardır. Birlik mücadelesinin kazanımı olan MLKP-K, ancak kendi pratiği zemininde özgün kadro politikasını geliştirebilirdi. Kadrolara ilişkin eski veri ve değerlendirmelerin başlangıç kabul edilmesi gerekli ve zorunludur. "MLKP-K'nın inşasının bu ilk döneminin özel ve özgün koşullarını ve sorunlarını anlama, bunları çözme yeteneği gösteremeyenler, bizzat bu dönemin sorunlarının bir parçası haline gelmişlerdir." (30) "İstifacılar", geliştirilen siyasi atılımdaki değerli katkılarına karşın MLKP'lileşememişlerdir. "Kongreden başlayan yabancılaşmanın ürettiği tasfiyecilik kendini, önderlik çalışmalarında ‘boykotçu', ‘dayatmacı' tutumlarda gösterdiği gibi, sorumluluk alanlarında organların işletilmemesi, bazı çalışma alanlarının ihmali ve parti hukukunun ihlali vb. biçimlerde de göstermiştir. ‘Tasfiyeci istifa' eyleminin siyasi arka planında, MLKP-K ile ilişkilerindeki kararsızlık durmaktadır. İdeolojik açıdan ise aydın bireyciliğinin tezahüründen başka bir şey olmayan, kadro ve örgütlere güvensizlik esastır. Onlar, MLKP-K'nın sahip olduğu potansiyeli görseler bile kavrayamamışlardır; yönetici kadrolara karşı peşin hükümlerini, önyargılarını, antipatilerini kontrol altında tutmayı, yenmeyi başaramamışlardır, duygu ve eğilimlerine teslim olmuşlardır." (31) Bu kadrolar, içerisine sürüklendikleri yabancılaşmayı yeni sorunların kendileri için tatmin edici olmayan çözümleri karşısında yeniden üretmişlerdir. Memnuniyetsizlik, kendi görüş açılarından durumun değişebileceğine dair umutsuzluğa dönüşmüştür. "MLKP-K'dan kopuşu somutlaştıran tasfiyeci ‘istifa' eylemi bu umutsuzluğun, çözümsüzlüğün şimdilik doruk noktasını ifade etmektedir." "İstifacılar sorunu", birliği içerden test eden niteliği nedeniyle oldukça önemlidir. "Birlik", bu sınavdan sadece başarıyla çıkmamış, aynı zamanda güç almış, çeliğine su vermiştir. Parti hukukunu ve parti tarzını yerleştirmenin bir aracına dönüştürülmüştür. İstifacıları hiçbir partili izlemez. Onlar da izlenmeleri yönünde istek ve çaba göstermezler. Bu bir yandan parti programı, tüzüğü ve çizgisi temelinde güçlü irade birliğini, Birlik Devrimi'nin özümsendiğini, diğer yandan da tasfiyeci istifa tutumunun, aktörlerinin kafasında bile politik-ahlaki meşruluk kazanamadığını gösterir. Tüm verilerin gösterdiği gibi örgütsel yaşamda yeni bir dönem başlamıştır. Konferansımız bir yönüyle gruplar dünyasıyla son bağı temsil eden "Kuruluş" nitelemesinin ömrünü doldurduğunu ilan ederek MLKP önderliğinin "yeni dönem" analizini de kesinleştirmiştir. (32) Genelde tek tek kadroların eskiden kopuşmakta, kendini yeniden şekillendirmede zorlanmaları biçiminde açığa çıkan MLKP'lileşememe olgusu, yurtdışı örgütlerinde daha farklı bir nitelik ve biçimde tezahür eder. "Bir dönemin sona" erdiğini ilan eden saptama ve çözümlemeler ile geliştirilen çizgide MLKP'lileşemeyen kadrolara karşı başlatılan zorlayıcı ve dönüştürücü mücadele, birliğe boyun eğmiş, ama asla benimseyip içselleştirmeye yönelmemiş, bundan da öte muhtemel bir başarısızlık üzerine hesaplarla pusuya yatmış, hoşnutsuzluk ve memnuniyetsizlik üreterek bozgunculuk yaymayı iş edinmiş, çürümekte olan parti aleyhtarı unsurların üzerine gidilir, yurtdışı örgütlerinde birikmiş cerahat patlatılır. Önderliğin hücum işareti, yurtdışı örgütlerinin çürümeye karşı, devrimci ayağa kalkışını başlatır. Yurtdışı örgütleri ve kadrolar, oportünist çürümeye karşı geliştirdikleri büyük mücadele içerisinde partiyi devrimci temelde kurarlar. Mücadele, Konferans ve sonrasında sürer ve başarıya ulaşır. 1. Konferans ve parti ilanı hazırlığı görevlerinin bir boyutunu TKP/ML-YİÖ ile birlik çalışmaları oluşturur. Yürütülen tartışmalar ve süregelen çalışmaların olgunlaştırılması ve amacına ulaştırılması hedeflenmektedir. Parti tarzının, politik önderlik ve mücadele tarzının devrimci pratik içinde açığa çıkan unsurlarının belirginleştirilmesi, düşünsel bakımdan işlenerek aydınlatılması, partinin teorik, ideolojik, siyasi ve örgütsel çalışmaların başlıca cephelerinde ve belli başlı alanlarında kat edilen mesafenin, elde edilen başarı ve ilerlemelerin, eksik ve kusurların, başarısızlıkların incelenmesi Konferans hazırlıklarının ve partileşmenin ilerletilmesinin gerekleri olarak ele alınır. Ön değerlendirmelerin oluşturduğu zeminde tartışılır. TKP/ML-YIÖ İle Birlik Çalışmaları TKP/ML-YİÖ, ‘89'da başlayan komünistlerin birliği mücadelesine ilgi ve yakınlık duyar. TKP/ML-YİÖ'nün ve muhataplarının birbirine yaklaşımı zamanla gelişir. Bununla birlikte, gerek kendisinin somut birlik mücadelesine doğrudan katılma yönündeki çabaları, gerekse de birlik mücadelesi yürüten örgütlerin onu birlik mücadelesine katma çabaları zayıf ve sınırlı kalmıştır. Aşağı yukarı zamandaş bir gelişme yaşanır. TKP/ML-YİÖ'nün komünist harekete ilişkin değerlendirmelerini ve birlik sorununa yaklaşımlarını geliştirme çabasına girer. Diğer yandan birlik mücadelesi yürüten örgütler TKP/ML-YİÖ'ye ilişkin değerlendirmelerini tartışırlar. BODT'den sonra, daha yakın ve düzenli ilişkilere yönelinir. Birlik Planı, BK gündemine ilişkin tartışma ve hazırlıklar, çıkan sorunlar vb. konularda TKP/ML-YİÖ bilgilendirilir. TKP/ML-YİÖ'nün BK öncesinde yürütülen birlik çalışmalarına katılma istemine karşın, TKİH ve TKP/ML Hareketi, "Birlik Kongresi hedefine bağlı yürütülen birlik çalışmasına katılmasını olanaklı kılacak ortak bir irade oluşturamadıkları için", "TKP/ML-YİÖ ile birlik sorunu Birlik Kongresi sonrasına" (33) bırakılır. Fakat, TKP/ML-YİÖ ile birlik, çözülmek üzere ele alınması gereken güncel politik bir sorun olarak değerlendirilir. TKP/ML-YİÖ, süregelen birlik çalışmalarının BK'de başarıyla sonuçlandırılmasını onaylar. TKP/ML-YİÖ ile 3. Konferans hazırlıklarına bağlı olarak, "devrimin tipi", "iktidarın özü" ve komünist hareketin geçmişine ilişkin görüş ayrılıkları bulunan önemli sorunlar, kendi formlarında hem esas, içerik bakımından hem de birlik sorunu bakımından tartışılır. Olanaklı olduğu ölçüde ortak çalışmaların ve eylem birliklerinin içinde yakınlaşmanın geliştirilmesi yönelimi, ilişkilerin diğer boyutudur. Yürütülen tartışmalar, görüş ayrılıklarının aşılması yönünde katkılar sağlar. Fakat ayrılıklar giderilemez. TKP/MLYİÖ 3. Konferansı, "demokratik devrim ve onun akabinde gerçekleşecek iktidarın özü sorununda var olan ayrılığın ilkesel olduğunu, ancak bunun aynı parti içinde olmaya engel teşkil etmediği" (34) ve keza İ. Kaypakkaya ve TKP/ML'nin değerlendirilmesine ilişkin ayrılıkların birleşme önünde engel teşkil etmediği sonucuna ulaşır. "3. Konferans, grupçuluğun miadını doldurduğu ve işlevini yitirdiği düşüncesinden hareketle olgunlaştırma mücadelesi verdiği ilkeli birliği gerçekleştirme çabasını MLKP-K ile birleşme kararı olarak taçlandırdığını" (35) ilan eder. 1995 yazı, TKP/ML-YİÖ ile MLKP-K'nın birleşmesine tanıklık edecektir. Parti ve Birlik Konferansı Birlik mücadelesinin zaferine politik atılımla verilen su, birlik devrimini çiçeklendirir. Yükselen öncü parti MLKP'de somutlaşır. Geçmişin biçimsel olarak yaşayan bazı uzantılarından kopuşulması, kazanımların özümsenmesi, sorunların geniş bir parti platformunda halledilmesi, yeni hedeflerin belirlenmesi, kazanılan parti gerçeğinin teyit ve ilanı ve TKP/MLYİÖ ile birlik sorununun çözümü, Konferans'ın toplanmasını gerektiren ve Konferans'ın gündemini belirleyen ve parti tarihindeki yerini açığa çıkaran sorun ve görevlerdir. 1995 yazında toplanan 1. Konferans'ta tüm parti örgütleri temsil edilir. TKP/ML-YİÖ ise sayısını kendisinin belirlediği ve seçtiği delegeleriyle 1. Konferans'a katılır. Konferans, TKP/ML-YİÖ ile birlik sorununu öncelikle ele alır. Amaç, olgunlaşmış bu sorunun halledilerek gündemdeki diğer sorunların aynı örgütte birleşmiş komünistlerin ruh haliyle tartışılması ve kararlaştırılmasıdır. Demokratik devrimle kurulacak iktidarın niteliği ve ‘71'den MZD'nin mahkum ve reddedildiği ‘79'a değin uzanan dönemde bazı örgütlerin ideolojik niteliği, sorunları ve birlik sürecine dair değerlendirmeler tartışılır. Bundan sonra TKP/ML-YİÖ delegeleri iç değerlendirme için ayrıca toplanırlar. Oy birliği ile TKP/MLYİÖ'nün feshine ve MLKP-K ile birleşmeye karar verirler. Konferans, komünistlerin birliği uğruna yürütülen mücadeleye yeni bir başarı halkası ekler. Konferans, parti sorununu hem teorik/düşünsel boyutu hem de MLKP'nin ideolojik, politik ve örgütsel varlığının gelişimi gerçekliği zemininde ele alır. Parti anlayışı, Birlik Kongresi'nde görüşülmüş, gruplar döneminde egemen düşünsel, teorik yaklaşımlar bazı yönleriyle eleştiri ve tartışma konusu olmuştur. Konferans, BK'nin bıraktığı yerden sorunu ele alır, öncü örgütlenmenin değişik düzeyleri olarak "çevre, örgüt, parti" ekseninde, marksizmin parti öğretisini tartışır, bu ışık altında MLKP gerçekliğini değerlendirir ve şu sonuca ulaşır: "MLKP bir partidir", çünkü; "1) Marksist-leninist teorik temelleri sağlamca kurulmuş, burjuva ve küçük burjuva ideolojilerle her açıdan hesaplaşabilir bir düzeye ulaşmıştır. 2) Türkiye ve Kuzey Kürdistan'ın toplumsal maddi gerçeğinin marksist- leninist analizine dayanan bir devrim stratejisine ve bunun ifadesi olan bir programa sahiptir. 3) Deneyli bir önderlik gerçekliği ve potansiyeli taşımakta, yerel merkezler ile bağlı örgütlerden oluşan bir teşkilatlanma düzeyine ulaşmış bulunmakta ve nihayet örgütsel işleyiş kolektif iradenin eseri olan bir tüzük aracılığıyla, her mensubunu bağlayan bir disiplin etrafında yürümektedir." (36) Konferans, ülkemizde "partileşme sürecinin önündeki bir görev olarak grupların birliği yolundan komünist kadroları bir araya getirmenin", bu yolda hemen ve doğrudan elde edilebileceklerin en fazlasının başarıldığını vurgular. Konferans, geliştirdiği parti anlayışı ile gruplar döneminden bir kopuşu gerçekleştirmiştir. Partiyi kurmanın iradi niteliğini, "parti işçi hareketiyle sosyalist hareketin birliğidir" formülünün arkasına sığınarak, onun soyut, mekanik ve mükemmeliyetçi yorumuna dayanarak reddeden, partinin kuruluşunu belirsiz bir geleceğe bırakan kendiliğindenci yaklaşımları mahkum eder. Bu yaklaşımın "oluşmasında ‘70'li yılların sonunda doruğa ulaşan grupçuluğun özel bir rol oynadığını" "vurgular". (37) Konferans, partinin önünde duran işçi sınıfı hareketine dayanma, işçi sınıfı hareketine bağlanma görevinin "vazgeçilmez olduğunu", "bu başarılmadan" "devrimin önderi olmanın" ve "sosyalizme yürümenin" olanaksızlığını kuvvetle vurgulamıştır. Konferans şu sonuca ulaşır: "MLKP-K, ideolojik, siyasi, örgütsel nitelik ve düzeyiyle bir partinin olmazsa olmaz özelliklerini kazanmış, özgül bir süreç olarak bütünleşme ve kaynaşma görevini başarmıştır." (38) Geçmişin bir kalıntısı, geçmişten geleceğe yürürken geçilen köprüyü -geçiş dönemi gerçekliğini- yansıtan "Kuruluş" ekinin sürecin tamamlanmasıyla gereksiz hale geldiğini saptar ve "K" ekinin partinin isminden çıkartılmasını kararlaştırır. 1. Konferans tarihteki yerini, "parti ve birlik" tanımıyla belirlemiştir. Konferans'ın bütün çalışma alanları ve çalışmaların bütün cephelerindeki gelişmeleri, sorun ve görevleri, dersleri özel bir ağırlık vererek ele alması, esasen "parti ve birlik" gerçeğinin çok pratik ve somut görünümünden başka bir şey değildir. "Parti tarzı" "esas olarak pratiğe, günlük politik faaliyet ve onun gereksinimlerine aittir." Diğer bir ifade ile "içe, örgüt içi sorunlara dönük" tarzdan kopulmuştur. Konferans, parti yaşantısında ortaya çıkan, partinin gelişimi bakımından önemli ve anlamlı bir sorun olarak, yurtdışı örgütlerinde yuvalanarak partiye karşı "hizip taslağı oluşturmaya çalışan üç beş kafadarın" bozguncu, yıkıcı faaliyetleri üzerinde ciddiyetle durur. Konferans, bu paçavraların tüzüğü ihlal eden, partinin maneviyatını bozmaya yönelik bir dizi tutumu karşısında önderliğin "yarı-iradesiz, meseleyi sürece yayan ve suçlara seyirci kalan bir tavır sergilemesini, yerleştirilmeye çalışılan parti gelenekleri"ne, "tüzüğün içerik ve ruhuna" aykırı pratikler olarak eleştirip "mahkum" ederek, parti önderliğinin hangi yönde geliştirilmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Konferans, yurtdışı örgütlerinde açığa çıkan oportünist çürümeye karşı mücadelede çok önemli bir rol oynar. Konferans'ın güçlü devrimci atmosferi, önderlik etrafında çelik bir yumruk gibi birleşmiş, birlik devriminin zaferi ve politik atılımın başarılarıyla parti gerçeğinin manevi gücü, yurtdışı örgütünden Konferans'a katılan delegeyi derinden etkiler, içine girdiği önemli ölçüde bilinen ya da tahmin edilen tüzük dışı ilişkileri açıklamaya iter. Kendisi devrimci iyi niyetinin kurbanı olan, ama oportünist çürümeden de etkilenen ve bir ölçüde hizipçi ilişkiler içine giren bu kadronun açıklamaları, partinin başarısızlığına bel bağlayan, birlik devrimi karşısında iyiden iyiye gericileşen, daha sonra düpedüz ihbarcılık yapacak denli gözü dönen megalomanın etrafına topladığı üç beş kişilik ahbap çavuş topluluğunun yaşadığı çürümeyi tüm boyutlarıyla açığa çıkartır. Konferans, yurtdışı örgütünün ortamını baştan başa zehirleyen ve birlik devrimini lekelemeye çalışan bir avuç süprüntünün oluşturduğu hizip taslağına karşı devrimci hücuma güç katmıştır. Konferansı izleyen birkaç aylık döneme yayılan bu mücadele içinde yurtdışı örgütleri ayağa kalkar, devrimcilik bakımından yenilenir; devrimci bir ortama, gerçek bir parti ortamına ve parti birliğine ulaşır. Önderlik İleri Sıçrayamayınca Parti öncesi dönemin siyasal mücadele anlayışı ve tarzı, devrimci kendiliğindenciliğin yıkılıp dağıtılması ve özsel olarak parti tarzının belirmesinde somutlaşan zihniyet sıçraması, birlik devriminin özü ve özetidir. Partinin kuruluşunun başarılması gerçekliğinden bakıldığında birlik mücadelesi parti için kapsamlı bir hazırlık çalışması olarak özel anlam kazanır. Kuruluş sürecinde devrimci eylemin yarattığı gerçeklik, devrimci kendiliğindenciliğin yıkılışı ve parti tarzının belirmesi, düşünsel ve ideolojik yönden birlik mücadelesi sürecinde parti öncellerinin ve devrimci hareketin politik önderlik anlayışı ve tarzının devrimci eleştirisiyle hazırlanmıştır. Fakat kuruluş döneminde parti, kendine, siyasal mücadele anlayış ve tarzında yaşadığı sıçramayı, teorik bakımdan sindirme ve örgütsel sonuçlarına götürme fırsatını yaratamamıştır. Birlik mücadelesinin zaferi, birlik devrimi ve partinin kuruluşu yeni bir gerçeklik olarak belirmiş, ancak bu yeni gerçeklik içerisinde parti öncellerinin belirlediği önderliğin kadro yapısı eskinin dolaysız devamı olarak kalmıştır. Parti, birlik devriminin eseri yeni bir şeydir, oysa parti önderliğinin kadro yapısı öncellerinin belirlediği eskiye ait ve aşılmış bir şey. Esasen önderliğin kadro yapısının öncelleri tarafından belirlenmiş olmasında bir terslik de yoktur. Birlik devrimine önderlik eden de bu kadrodur. Zaten bu, ilk anda dolaysız biçimde parti ile önderliğinin uyumsuz olduğu anlamına da gelmez, ama yine de bütün diğerleri gibi, önderlik kadrolarının da birlik devrimi ve parti gerçeğini ne kadar algılayabildikleri ve keza partiye sıçrayışı, konumları gereği parti önderliğine sıçrayış olarak kendilerinde başarıp başaramadıkları gibi temel bir sorun vardır. Daha önemlisi ise organ olarak parti önderliğinin, partinin yaşamakta olduğu birlik devriminin zihniyetiyle kendini yeniden yapılandıramamış, önderlik tarzı ve partinin yönetiminde birlik devriminin düzeyine sıçrayamamış ve belki de daha doğrusu kendisine bunları gerçekleştirebilecek fırsatı yaratamamış olmasıdır. Ortaya çıkan parti gerçeğine, büyüyen, kapsamlılaşan ve sertleşen politik mücadelenin gereklerine yanıt verebilen bir önderlik tarz ve yapılanmasının inşa edilememesi kuruluş döneminin temel bir gerçeğidir. ‘95/‘97 sürecinde uygulanan karşıdevrimci, antikomünist savaş çizgisinin gösterdiği gibi, düşman, MLKP gerçeğinin gücünü ve yaratabileceği niteliksel gelişmeleri ve keza oluşturduğu güncel ve potansiyel tehlikeyi MLKP önderliğinden daha önce analiz etmiş ve kavramıştır. Oysa kuruluş döneminin önderliği, yükselen MLKP gerçeğine karşın, yapılanışı, önderlik tarz ve anlayışıyla baskın biçimde partiyi öncelleri gibi yönetmeye çalışarak, parti gerçeğinin gerisinde ya da öncelleri düzeyinde kalmıştır. Birlik mücadelesi ve birlik devrimi, büyük bir ileri sıçrayış ve bir büyük politik hamledir. Ama önderlik, yükselen savaş partisi gerçekliğini kavrama ve önderlik tarz ve anlayışını, önderlik yapılanmasını buna göre şekillendirme düzeyine sıçrayamayınca inisiyatifin düşmanın eline geçmesini de önleyemez. Öncellerinden devraldığı ilkellik, amatörlük düşmanın işini kolaylaştırır. Yükselen parti gerçekliği, parti öncesi dönemin, parti öncellerinin devrimci kendiliğindencilikle sakatlanmış önderlik anlayış ve tarzının yıkımı ve yenilgisi demektir. Yeni, parti düzeyine tekabül eden önderlik anlayış ve tarzı bütünden bakıldığında parti gerçekliğinde sürgün etmiştir. Fakat bütünde beliren bu yeni nitelik düzey esasen bütünü oluşturucu parçaların her birinde -kadrolar ve önderlik dahil organlar- eşitsiz olmakla birlikte, en genelde içselleşmiş ve gelişmiş değildir. Siyasi polis birlik mücadelesini büyük bir ilgiyle izlemiş ve daha sonra açığa çıkartıldığı gibi, ideolojik siyasi tasfiyeciliği kapsayan bir strateji oluşturmuştur. Yarattığı tehdidin büyüklüğünü algılayan siyasi polis, daha oluşumunu tamamlayamadan MLKP'yi ezmeye, kötürümleştirmeye yönelir. ‘95/‘97 sürecinde ağır darbeler indirir. Zindanlarda MLKP tutsaklarının sayısı büyük bir hızla artar. Kendini ve partiyi siyasi polisin saldırılarından korumakta başarısız kalan önderlik, alınan darbelerin ve verilen kayıpların da etkisiyle giderek partiye hakimiyetini yitirmeye ve bocalamaya başlar. Parti örgütlerinin artan politik ve örgütsel beklentileri, polis saldırılarının etkileri vb, koşulların yoğunlaşan ve süren basıncı partinin devrimci iradesini kemirmektedir. Bu koşullar altında İstanbul İl Komitesi'nin istifası partinin iradesinin zorlandığının çarpıcı bir göstergesidir. Süregelen saldırılar ve verilen kayıplar sonucunda en nihayetinde parti önderliği büyük ölçüde tasfiye olur. Kolektif önderliği çökertilen Parti, en başta verdiği kayıplar nedeniyle II. Kongre öncesinde bir örgütsel kaos tehlikesiyle de karşı karşıya gelir. Partinin verdiği kayıpların daha derin etkileri ise ileride açığa çıkacaktır.
Parti Tarzının Bazı Çizgileri Birlik Kongresi'nin kararlaştırdığı program, strateji ve taktiklere, keza bunların üzerine inşa edildiği teorik/ideolojik zemine karşın, partiyi parti yapan onun kendini var ediş eylemidir. En nihayetinde teorik/ideolojik temele, program, strateji ve taktiklere, örgütsel perspektif ve planlara hayatiyet ve anlam kazandıran, ete kemiğe büründüren, kan ve can veren her partinin kendini varediş tarzıdır. Herhangi bir partinin tarihi, özünde kendini varedişi ve varlığını üretme tarzından başka bir şey değildir. Daima hazır bulunan ve fakat mutlak ve değişmez de olmayan verili koşullar altında cereyan eden kendini varediş eylemi, kendi tercih ve yönelimleri, iradesi ancak verili koşulların olanakları çerçevesinde işler. MLKP, kendini işçi sınıfı, emekçi memurlar, gençlik, emekçi kadınlar ve varoşlarda yığılmış kent yoksulları arasında konumlandırır. Sosyalizmi hedefler. Söz konusu kesimlerin bütün sorun ve taleplerine müdahale etmeye yönelir. O, politik eyleminin ve politik rotasının odağına politik özgürlük talep ve sorununun çözümünü koyar. İşçi sınıfının, emekçi memurların, gençliğin ve kent yoksullarının bütün mücadelelerinde yer alır. Kürt ulusal kurtuluş mücadelesine katılır, destek verir; ulusal kurtuluşçu devrimi Batı'dan devrimci işçi emekçi hareketini, ikinci devrimci cepheyi geliştirerek yanıtlamaya kilitlenir. "Sol"dan ezilen ulus milliyetçiliğine ödün vermekle, burjuvazi tarafından ise bölücülükle damgalanmak pahasına proleter enternasyonalist duruşuyla, o aykırıdır. Diğer yandan devrimci harekette oldukça da köklü olan ulusal nihilizmden kopmaya, antiemperyalist, antikapitalist bir yurtseverliği kurmaya yönelir. MLKP; ezilen, sömürülen toplumsal güçlerin savaşımının en ileri saflarında mevzilenmesiyle, politik refleksleri ve ileri görüşlülüğü ile, "öncü" parti olarak belirir. "Öncü"lük, parti tarzının karakterize edici ve kuşkusuz partiyle birlikte gelişip olgunlaşacak temel bir çizgisidir. Parti tarzının belirgin çizgisi "devrimci atılım ruhu", başarılan politik atılımın ateşinde tomurcuğu patlayan, çiçeğe ve meyveye duran "birlik devrimi"nin eseridir. Politik atılım, birlik devrimini somutlaştırır. Eskiden kopuşma, MLKP'lileşme, partinin gelişen ve gelecek yönelimini belirleyen gerçeğidir. Politik atılım, yalnızca "birlik devrimi"ni somutlaştırmaz, aynı zamanda ona güç ve enerji verir, ileri iter, alanını genişletir. Derinleşmesinin önünü açar, perspektif ve iddiasını büyütür. MLKP'yi kuran öncellerinin somutunda eski yapıların örgütsel atomizasyonu ve MLKP'nin kuruluşundan ibaret değildir birlik devrimi. Hemen her şey az çok değişir, dönüşüme uğrar, kopuşlar ve sıçramalarla politik mücadelenin ateşinde sentezlenerek, hem içerik ve hem de form olarak yeniden şekillenir. Birlik devrimi, kendi tarihi koşulları içinde oluşmuş ve kendi sınırlarına gelmiş özgün devrimci tarza damgasını vuran zihniyeti ve düşünce kalıplarını parçalar, yeni tarzın önünü açıp temellerini atar, özsel bakımdan geliştirilmek üzere kurar ya da açığa çıkartır. Kendini varediş tarzı incelendiğinde daha tarihinin bu kesitinde, her somut durum ve soruna, somut durumların somut politikalarını geliştirme, her somut talep, sorun, çelişki ve çatışmayı yayma, genelleştirme, derinleştirme, kapitalizmi yıkma hedefine yönelterek büyütme perspektif ve çabası dikkat çeker. O dönemin, liseli gençlik mücadelesinde, emekçi kadın çalışmasında, tekil işçi direnişleri ve İstanbul İşçi Kurultayı çalışmalarında, Gazi başkaldırısı ve kaybetme politikasına karşı savaşımda bunlar vardır. Somut durumların politikasını yapma çabası ve yönelimi, onu güncelle bağlı ve dinamik kılar. İyiden iyiye kısır, ufuksuz bir kendi kendini tekrara dönüşen, doğası gereği kendine dönük, kendini amaçlaştıran eski tarzla çatışma ve kopuşma içindedir. Somut durumların çok somut politikalarını yapma yerine ilkeleri, teorinin saf gerçeklerini ya da programatik doğruları geçiren, ikame eden süregelen egemen yaklaşıma devrimci bir meydan okumadır. "Özel günlere" sıkıştırılmış, indirgenmiş devrimcilik açık ideolojik savaşımın konusu olur. Daha yakından bakıldığında, somut sorunlar içinde önem ve öncelik ayrımlarını gözetme, öncelikli sorunlara dikkat ve çaba yoğunlaşması rahatlıkla ayırt edilebilir. Ama politik çalışma bir bütündür. Öncelikler üzerinde dikkat ve çaba yoğunlaştırması tek yanlılığa, diğer görevlerin ihmaline dönüştürülmemelidir. Bu ise, aynı süreçte birçok görevi birlikte yürütebilme yeteneğini gerektirir. Politik durumun daima karmaşık, sayısız sorun, çelişki ve çatışmayı birlikte, iç içe barındıran ve öncünün önüne bir dizi görevi birden süren nesnel doğasının öncünün iradesini sınırlandırıcı ve koşullandırıcı niteliği yadsınamaz. MLKP'yi şekillendiren devrimci pratik, parti çalışmasının/eyleminin birkaç ay gibi sürelerle çok belirli bazı sorun ve talepler ya da öne çıkan çelişki ve çatışmalara teksif edilmesi, yoğunlaştırılması gerektiğini açığa çıkartır. Her durumda bunun gerekleri anlaşılıp devrimci tarzda yanıtlanarak üstesinden gelinemezse, ne "öncü" olunabilir ne de "önder". Fakat o dönemin ana sorunu üzerine yoğunlaşma, parti çalışmasının tek konusu haline de getirilemez. Öncü daima, aynı zamanda, bir dizi görev ve sorunla değişen yoğunluklarla uğraşır. Normal, rutin parti çalışması koşullarında bir dizi sorun ve görevlerle uğraşmak, olması gerekendir. Özel çatışma anları ise, bir yandan üzerine fırtına kopan soruna özel yoğunlaşmayı, ama aynı zamanda ihmal edilemez diğer görevleri yürütebilmeyi gerektirir ki bu, politik önderlik, kuvvetlere hakimiyet ve yönetim sanatında ustalaşma işidir. Açığa çıkartılan devrimci tarzın, diğer bir belirgin çizgisi ise hazır kuvvetlerin "öncü müdahale", "öncü çıkış"lar biçiminde hareketidir. Kitle ajitasyonu ve örgütlenme seferberliğinin ötesinde, eldeki hazır kuvvetler, uygun "an"larda, kitle hareketinin ateşleyicisi, sürükleyici motoru olarak değerlendirilir. Faşist diktatörlüğün kaybetme politikasına karşı talepleri, hedefleri doğru çözümleme temelinde komünist öncü, hazır kuvvetlerini "an"a uygun düşen araç, yöntem ve mücadele biçimleriyle ileri sürmüş, geniş ilerici, devrimci çevrelerin ötesinde liberal demokrat çevrelerde de etki yaratmış, toplumda birikmiş hoşnutsuzluğu açığa çıkartarak, etkili bir politik baskı gücüne dönüştürmüştür. Tarzın iradiliği, aynı zamanda öncünün işte bu katalizörlük rolünü de kapsar. "Öncü müdahale" veya "öncü çıkışlar", partinin kendini yığınların yerine koyması ve yığınların adına ve yığınlardan kopuk biçimde savaşması değildir. Parti, öncü çıkışlar biçiminde hazır kuvvetlerini kullanarak sorunlara müdahale ederken de dikkatinin odağında kitleler vardır. Öncü müdahale, bütün unsurlarıyla yığınların harekete geçirilmesi ve kazanılması üzerine kurulmuştur. Bu amaçtan uzaklaşıldığında öncü müdahale yozlaşır, katalizörlük rolünü oynayamaz. MLKP'nin kendini varedişi incelendiğinde görülmektedir ki, kendini yasadışı temelde gizli örgütlerken, aynı zamanda açık ve yasal mücadele olanaklarının geniş kullanımı hedefi gözetilmiştir. Açık ve gizli çalışma yöntemleri, yasal ve yasadışı, barışçı ve silahlı mücadele ve örgüt biçimleri, onun pratiğinde dikkate değer bir zenginlik oluşturur. MLKP'nin devrimci pratiği kitle hareketiyle silahlı mücadele biçimlerinin bütünleyici bağıntısını arar. Silahlı mücadele biçimlerinin kullanılma tarzında, devletin güvenlik güçleriyle düelloyu getirecek yönelimlerden tamamen iradi tarzda kaçınılır. Fakat bunun silahlı mücadele biçimlerinin kullanılmasının pratikte reddedilmesine, dönüşmesine de izin verilmez. O halde asıl olan, parti stratejisinin öngörüleriyle güncel durumun devrimci yönde itilmesinin gerekleri arasındaki bağıntının açığa çıkartılıp, pratik olarak yanıtlanmasıdır. Prensip olarak bütün, en değişik mücadele biçimlerinin benimsenmesi, onları kullanmak üzere somut hazırlık, pratik olarak her somut durumda en uygun mücadele biçimlerinin kombinezonu başarılmalıdır. MLKP'nin devrimci pratiğinin dilidir bu. "Birleştiricilik", yalnızca birlik mücadelesi ve birlik devriminin doğal bir uzantısı ve kazanımı olarak değil, aynı zamanda politik perspektif ve yönelimlerin de bir sonucu olarak, parti tarzının özsel ve tanımlayıcı unsurlarından birisi olarak belirir. Esasen bu "önderlik" iddiasının çok pratik ve anlamlı bir görüngüsüdür. Komünistlerin tek bir öncü parti olarak birleştirilmesi, ileri, öncü vb. işçilerin işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilenlerin en yaşamsal çıkarlarını savunma temelinde birliği, işçi sınıfı ve tüm ezilenlerin faşizme ve kapitalizme karşı mücadele birliği, özgürlüğü savunan güçlerin faşizme karşı mücadelede birliği... "birleştiricilik", görece dar yaklaşımların ve bencil çıkarların, her renkten mezhepçi zihniyetlerin aşılmasını gerektirir. Birlik Kongresi, kitlelere yönelimin özünü, ruhunu formüle etmiştir: Birlikte çalışma, ortak mücadele içinde dönüştürme. Devrim de parti de ancak parti gibi düşünmeyen büyük yığınların çok pratik olarak devrimcileştirilmesi yolundan gelişebilir. Devrimci harekete egemen eski tarzdan kopuşma çabası, yeni tarzın isterse "zihniyetin" diyelim, çok belirgin çizgilerinden birisi olarak tarihe, devrimci kazanımlara ve devrimci yapılara yaklaşımda belirginleşir. Öznesinin örgütsel kimliğinden ayrı olarak, bu anlamda öznesi/yapıcısı kim olursa olsun, devrimci bakımdan anlamlı her değer, her kazanım çok bilinçli biçimde benimsenir, özümlenir, savunulur. Devrimci örgütlerin imha edilen savaşçılarının anısına propaganda ajitasyon çalışması ya da uğurlama törenlerine katılma biçimlerinde kendi güçlerini ortaya koyar. Mezhepçi zihniyet özünde karamsardır, her şeyi kendinden ibaret görür. Pek rahatlıkla "biz susunca da konuşuruz, oysa biz susunca herkes susar" der. Parti tarzı önyargısız ve komplekssizdir; tarihe ait ya da güncel, devrimci olan her şeye kendi ağırlığınca bir anlam, bir önem biçer; düşünsel ve pratik olarak değer verir. Devrimci harekette egemen eski tarzın idealist sapkınlıklarından bilinçli bir kopuş ve politikada materyalist diyalektiği geliştirme çizgisinde yürür. EK: BODT'nin Tarihimizdeki Yeri (39) İlk yazın doğayla danseden pırıl pırıl güneşi gözleri kamaştırıyordu. Gökyüzü masmaviydi. Denizden oksijen yüklü serin bir rüzgar hafif hafif esiyor, ufukta görünen 1 Mayıs kavgaya davet ediyordu. Doğanın bu eşsiz güzelliği altında "saçma sapan" bir mekanda ikişerli, üçerli gruplar halinde buluşuyorlardı. Sayıları iki elin parmaklarından biraz fazlaydı. Orta ya da üst kademe görev ve sorumlulukları vardı. Çoğu ilk kez karşılaşıyordu ve çoğu ilk kez böyle bir platformla tanışıyordu. Yaş ortalamaları yolun yarısına dayanmıştı. Ama genç ve deneyimsiz olanlar da vardı. Orada bulunmaları gelecekte de muhakkak anılacak tarihsel bir "an"ı simgeliyordu. Ya bir yol açıp yürüyüp gidecekler ya da bu "iş" bir başka bahara kalacaktı. Çok büyük ve çok küçük laflar edildi. Öfkelenildi, sinirlenildi. Konuşmasının coşkusuna kapılanlar, ağzından kerpetenle laf kaptırmayanlar vardı. Ancak bir yoldaşlık duygusu kaynaşmalarını mayalıyordu. 40 yıldır birlikte mücadele eden insanların rahatlığına yol açıyordu. Günler ve geceler boyu tartıştılar. Kolektif aklı damıttılar. Ve başarmanın vicdan rahatlığı içinde yürüyüp gittiler. *** Bugün MLKP-K'lı olan komünistler, daha bir yıl önce TKİH ya da TKP/ML Hareketi'nin saflarında çalışmalarını sürdürürken, bütün geleceklerini belirleyecek birlik mücadelesi ve yaklaşan Birlik Kongresi'nin gerginliğini yaşıyorlardı. İki yıl öncesine gidecek olursak durum çok daha farklıdır. Bugünden baktığımızda, güven bunalımı ve anlaşmazlıklarla tıkanan birlik çalışmasının girdiği nispeten uzun süren nekahat döneminin sonuna gelindiğini, düzenli ilişkiler sürdürülüyor olmasına karşın, gelişip ilerleyen birlik çalışması ve kolektif bir birlik mücadelesi hattının yaratılamamış olduğunu görürüz. Önyargılar ve güven eksikliği soğuyarak yumuşamış, ama henüz ortadan kalkmamıştır. Başarısız ilk birlik girişimi ve çalışmalarının deneyleri, grupsal kaygıların baskısı aşılarak materyalist analiz ve devrimci eleştiriye tabi tutularak özümlenememiş, cesaret kırılması da bütünüyle tedavi edilememiştir. Farklı örgütler var olduğu sürece yaşanılan gelişmelere az ya da çok kendi pencerelerinden bakmaları, kendi öz tarihlerinin ve o anki varlıklarının koşullandırması nedeniyle bir ölçüde kaçınılmazdır. Fakat bütün tersliklere karşın birlik mücadelesinin aktörleri olan TKP/ML Hareketi ve TKİH, birlik isteğini yaşatmayı ve canlı tutmayı, devrimci içtenliklerini korumayı başarmışlardır. Birlik Olanaklarını Değerlendirme Toplantısı'nın geleceğinde (bugün artık geçmiş olan geleceği) en genel hatlarıyla ortaya koyduğu birlik planı doğrultusunda zafere ulaşan birlik mücadelesi ve MLKP-K duruyor. O halde BODT, tarihsel rolünü oynamayı başarmış bir birlik platformudur. Şüphesiz biz tarihi yaptık, onu yazmak da tarihçilerin işi deyip geçilebilir. Fakat farklı bir noktadan da yaklaşılabilir ve yaklaşılmalıdır da. Parti tarihinden öğrenmek, parti tarihi üzerinden politik eğitimimizi geliştirmek zorundayız. Türk ve Kürt coğrafyasındaki komünistler olarak, maalesef kendi öz tarihimizden öğrenmede başarılı sayılamayız. Marksizmin eleştirel ve devrimci yöntemini kullanmada geride kalan süreçlerde sağlam gelenekler, zengin bilgi ve deneyim birikimi yaratamadık. Oysa bütün büyük ve başarılı partilerin kendi deneyimlerine büyük bir değer biçtiklerini, partinin gelişimi ve partililerin siyasal eğitiminde öz deneyimlerine büyük bir yer ve ağırlık verdiklerini görüyoruz. Diğer ülkelerin komünist ve işçi hareketlerinin deneyimlerinden öğrenmek, Marksist teoriyi bütünlüklü olarak kavramak, teorinin evrenselliği nedeniyle olduğu gibi, enternasyonalizmin de zorunlu bir gereğidir. Burada da marksizmin eleştirel devrimci yöntemini uygulama zorunluluğu vardır. Bizi MLKP-K'ya getiren belli başlı olayları, tarihimizin belli başlı adımlarını, evrelerini anlamak, dersler çıkarmak ve partililerin eğitiminin ihmal edilemez verileri olarak değerlendirmek yükümlülüğümüzü vurgulamak ihtiyacı duyuyoruz. Tarihte iz bırakan bütün olayların oluşumu, onu çevreleyip saran, iç içe geçmiş halkaların karmaşıklığına benzer biçimde, şu ya da bu yönde etkileyen, oluşumunu kolaylaştıran veya zorlaştıran sayısız küçük sorun olay ve gelişme tarafından kuşatılmıştır! Önemli olan tarihsel ihtiyaçları kavramak, olayların gelişimini tarihsel gidişatın yönünde itmek veya tarihsel gidişatın önünü tıkayıcı, köstekleyici gelişme, sorun ve tutumları bertaraf ederek gelişmenin önünü açmayı başarabilmektir. Ne olursa olsun, ayrıntılara, küçük sorunlara takılıp kalanlar, ana halkayı yakalayamazlar, tarihsel gelişmenin öznesi olma şansını yitirirler ve hatta ayak bağı olurlar. Tarihsel gidişatın ihtiyaçlarını kavramanın ve olayları bu yönde itmenin kolay olmadığını biliyoruz. Ama tarihsel gelişmenin özneleri, kendi rollerini kavradıkları, bilinçli ve iradi biçimde rollerine uygun yönelime girdikleri ölçüde etkindirler. Parti yaşantısı ve partinin gelişimi söz konusu olduğunda bu, her militanın kendine bakışının da odağını oluşturmaktadır. *** Birlik eylemimiz, günün en acil ve en devrimci görevinin gerçekleştirilmesi, komünist hareketin sayısız şehit yoldaşların kanlarıyla ve bitip tükenmez devrimci özverilerle de yazılan, ama daha çok yenilgilerle belirlenen tarihinde elde edilmiş en büyük ve muazzam bir başarıdır. Yapılamaz, başarılamaz denileni başararak, bunu devrimimiz olarak tanımlamayı da hak ettik. Büyüktür; çünkü, komünist hareketin daha sonraki bütün gelişim süreçlerini etkileyebilecek güç ve niteliktedir.
Büyüktür; çünkü, dünya komünist hareketinin otuz küsur yıldır yaşamakta olduğu dünya çapındaki gerileme, parçalanıp un ufak olma sürecine kendi konumundan düşünsel olduğu gibi, pratik ve eylemli bir müdahaledir. Bunlara değişik zamanlarda değinildi. Özellikle bir başka yöne dikkat çekmek ihtiyacı var. Henüz çok net kavranılmamış ve her düzeyde kadrolarımız bunun hakkını verebilecek bir yönelime girmemiş olsalar da birlik eylememizin başarısının büyüklüğü değer ve önemi, kadro yapımızın bileşiminden de bellidir. Her düzeyde kadrolar devrimci mücadelenin ve komünist çalışmanın özel ve asıl ürünleridir. Tarihten öğrenmeden ilerleme olanaksızsa kadrolar deneylerin canlı taşıyıcılarıdır. MLKP-K, TKP/ML Hareketi ve TKİH (ve TDKİH dolayısıyla bir ölçüde TDKP) deneyimini kadro bileşimi somutunda kendi bünyesinde birleştirip toplamıştır. ‘71, ‘75-‘80 ve ‘88 sonrasında yetişen üç kuşak kadro bu birikimin işaret edilmesi gereken diğer niteliksel bir boyutudur. Büyük iddialarla geleceğe güven içerisinde yönelmemizin temeli, her şeyden önce birlik eylemiyle elde ettiğimiz kadro yapısında somutlaşan zengin bilgi ve deneyim birikimi hazinesidir. Bu paha biçilmez hazinenin layıkıyla değerlendirilmesi için kadrolar arası ilişki tarzını etkinleştirmek, devrimci ve komünist hareketin devrimci pratiğini, deneyimlerini eleştirel devrimci bir sorgulamaya yönelterek bu yoldan da yenilenmek ihtiyacımızın anlaşılmasını sağlamak gerekmektedir. Burada iradi bir yönelime girilmediğinde MLKP-K ile ulaşmak istediğimiz ve elde etmemiz tamamen olanaklı olan nitelik gelişiminin yani öncülük düzeyinin çiçeklenip meyveye durması, gelişip serpilmesi riske girer, nicelik gelişme yanı ön plana çıkar. Nicelik büyüme ihtiyacının varlığı, birlik eyleminin böyle bir yön de taşıdığı, bunun kavranmasının diğer bir boyutu olduğu tartışma götürmez. Fakat dikkatimizin odağında tutmamız gereken her şeyden önce, MLKP-K somutunda politik önderlik, düzeyi ve yeteneği bakımından bir sıçramanın başarılmış olmasıdır. Birlik eyleminin bütün önemi, ülkemizde proletarya ve emekçi yığınların savaşımının en yakıcı gereksinimi karşılamak üzere öncü partinin yaratılması yaşamsal sorununun çözümüne yönelik hemen ve doğrudan yapılabileceklerin en fazlasını, en ilerisini yapmak olarak özetlenebilir. TKP/MLYİÖ'nün özel ve özgün durumunu saklı tutarsak birlik mücadelesinde TİKB ve TDKP'yi de muhatap kabul ettiğimize göre bu yoldan daha fazlasının başarılamamasının sorumluluğu da tamamen onlara aittir. Ancak bütün bunlar göz önünde tutularak MLKP-K'nın var edilmesinin en önemli kilometre taşı olan 1993 Nisanı'nda gerçekleşen Birlik Olanaklarını Değerlendirme Toplantısı kavranılabilir. Saflarımızda BODT'nın unutulmuş olduğu gibi bir hava göze çarpıyor. Katılan yoldaşlar ondan "hoş bir anı" veya özel olarak üzerinde durulması gerekmeyen ilginç(!) bir toplantı gibi bahsediyorlar. Kesin tarihini hatırlamada zorluk çekiyor vb. MLKP-K henüz çok genç, kendi özgül tarihini ve geleneklerini şekillendirmeye çalışıyor. Her halükarda, partinin belleği güçlü olmalı. Hele hafıza kaybıyla kendi var oluşunun tarihsel önemdeki adımlarına ve gelişiminin belli başlı evrelerinin unutulmasına asla izin verilmemeli. Eğer unutulursa, eğer üzeri atlanırsa bir süreklilik ve birikim yaratılmayacağı gibi tarihten hiçbir şey de öğrenilemez. Bu, yaşam kaynaklarını kurutucu olmakla da kalmaz yapısal hastalıkları da koşullandırır. Katılan yoldaşların tanık olduğu ve daha gelişkin biçimiyle Birlik Kongresi gerçekliğinde somutlaştığı gibi BODT, belirleyici kararlar vermekle karşı karşıya kalan her iki örgütün bir özetidir. Toplantı veya ortak bir platform olarak böyledir. Sorular, kaygılar, ön yargılar, güven eksikliği, anlama, tanıma isteği, tepki ve alınganlıklar, iyimser veya kötümser yaklaşımlar, mücadelenin ve geleceğin devrimci ihtiyaçları, statüko ve örgütlerin özgün tarihlerinin baskısı, tarafların birbirlerini anlama, zorluklar, şekilleniş ve tarz farklılıkları, sıcak yoldaşça duygular ve toplantının ilerleyen süreçlerinde kaynaşma, karar anlarında gergin bir hassasiyet vb. vb. Belirgin bütün örneklerinde başlangıçta daha resmi ve mesafeli bir hava, ilerleyen aşamalarda (bazı sorunlar çözümsüz kalsa bile) yoldaşça sıcaklık ve kaynaşma, bu türden toplantıların tipik bir özelliğini oluşturur. Diğer tipik ve dikkat çekici bir yön de, birlik mücadelesinin geçmişine, geride kalan süreçlerine, örgütlerin bu süreçlerde "olumsuz katkılarına" dair sorunlar tartışılırken gergin ve kötümser fakat gelecek birlik mücadelesinin geliştirilmesi ve amacına ulaştırılması sorunları tartışılırken olumlu ve iyimser coşkulu bir havanın doğduğudur. Bu durum, kadrolar örgütlerinin özgül tarihi varlıklarının yüklerini omuzlarında taşıdıklarını göstermesi bakımından önemlidir. Marksizmin eleştirel devrimci yöntemini, diyalektik materyalizmi başarıyla uygulayabilmek için tarihin kaba bir retçiliğinin gelişmesine izin vermeksizin kadroların "özgürleştirilmesi" ihtiyacını göstermektedir. TKİH ve TKP/ML Hareketi'nin devamı olarak MLKP-K'nın bu iki komünist örgütün tarihlerini özümsemesinin gerekliliği, bu özgürleşmeyi önemli kılıyordu. ‘93 Nisan toplantısının, BODT olarak kabul görüp yerleşmesi kendine düşen rolü oynadığına da işaret ediyor. Bir sürece noktayı koymak ve yeni bir başlangıç yaparak yolu aşmakla yükümlüydü BODT. Toplantı tarihsel rolünün bilincindeydi ve daha fazlasını da yaptı. Birlik anlayışı, birlik politikası ve en önemlisi birliğin yöntemi bakımından ileri bir düzeyi yakaladı. Zoru başararak, güven bunalımını aşıp, tıkanan birlik çalışmasının ilerletilmesi için kapıyı aralamak BODT'nin birlik mücadelesindeki tarihsel rolüdür. Toplantı bunun bilincindeydi ve katılan yoldaşlar oraya niçin geldiklerini biliyorlardı. Birlik bir değişimi de kapsıyordu. Değişim, örgütlerin ayrı ayrı her birinin sorunu olarak değil de ortak sorun olarak görüldü kavrandı.
Kolektif çabayı ve sorumluluğu ifade eden ortak karar, platformları oluşturma yöntemi formüle edilerek netleştirildi. Birliğin ikili bir kavranışı, örgütlerin ve örgütlerde birleşmiş komünistlerin birliği formülasyonunu geliştirdi. Birliğe örgütler karar verecek, fakat ayrılıklar örgütler arasındaki ayrılıklar olmaktan çıkarılıp aynı örgütte birleşmek isteyen bu iki örgütteki komünistler arasındaki ayrılıklara indirgenecek ve ayrılılıklar, Birlik Kongresi'nde kararlaştırılacaktı. Bunlar, BODT'nin, kapının kilidini açacak anahtara ulaşmasını da sağladı. Güven bunalımı koşullarında birlik çalışmasını tıkayan geçmiş sorununun çözümünde BK yetkili kurul olarak belirlendi. "Birleştiricilik", birlik mücadelesi gibi zor bir süreçte her halde en çok gereksinim duyulan şeydir. BODT'de diğer şeylerin yanı sıra ayrı bir gündem maddesi olarak parti birliği üzerine yapılan tartışmalar bu bakımdan özellikle önem taşır. Birleştiricilik, tıkanıklığı getiren sorunda ortak bir çözüm yolu bulma arayışında somutlaşmıştır. "İrade" ve "esneklik" birlik mücadelesinde müthiş ihtiyaç duyulan birleştiriciliğin adı ve dönemin moda "sihirli" sözcükleridir. BK'de zaferle taçlanan birlik mücadelesinin her aşamasında ihtiyaç duyduğumuz birleştiricilik, MLKP-K'nın politika tarzının temel taşlarından birisidir. BODT, BK'ye bağlanmış birlik planını karar altına alarak, birlik politikasını elle tutulur şekilde somutlaştırmıştır. Çalışmalar, hemen hemen bu plan çerçevesinde ilerleyerek amacına ulaşmıştır. BODT'nin tarihimizdeki yeri üzerinde dururken üzeri atlanılmaması gereken şu en ilginç noktaya muhakkak parmak basılmalıdır. BODT, düşüncelerini karar altına alma hakkına sahipti. Fakat hukuki hiçbir otoritesi, yaptırım gücü, örgütler için bağlayıcılığı yoktu. Kararlar, örgütler ve önderlikler tarafından benimsendiği, kabul gördüğü ölçüde uygulama alanı ve yaşam bulabilirdi. Kararların inandırma gücü ve kararların altına oybirliği ile imzasını koyan yoldaşların örgütleri ve önderlikleri etkileme ve ikna etme yeteneğinden ibarettir toplantının otoritesi. BODT'nin sonuçlarının yaygın ve genel olarak "sürpriz" kabul edilmiş olmasıyla kararların örgütlerde alevlendirdiği iç mücadelelere karşın, güçlü bir kabul görmesi dikkate değer bir paradoks olarak kabul edilebilir. Bir ölçüde abartma pahasına da olsa, MLKP-K'yı BODT'ye borçlu olduğumuzu, BODT'nin bir bilinç ve irade sıçramasını ifade ettiğini vurgulamalıyız. BK'de BODT katılımcıları adına konuşma yapan yoldaş, bütün içtenliği ile "o zaman birliğin çok zor olduğunu düşünüyordum, ama benim düşündüğümden bile zor olduğunu gördüm" diyordu. BODT'de zorun başarılması komünist iradenin parlak bir örneğiydi ve bu daha büyük zorlukları devrimci iradeyi daha güçlü bir tarzda kuşanarak aşmamızı hazırladı. Sevgili MLKP-K'mızın belleğine çelik bir kalemle kazınan tarihimizin bu güzel sayfaları üzerinde bütün partililerin ve sempatizanların eğitimini geliştirmek inşa çalışmamızın somut bir görevidir. BODT'nin üçüncü yıldönümünde her alanda çeperimize dönük toplantılar düzenlenmesi, birlik mücadelesi deneyimlerinin siyasal eğitimlerinin aracı olarak işlenmesi inşa çalışmamıza güç verecek, MLKP-K'lı şekillenmesine katkı sağlayacaktır. Birlik Kongresi Örgütlenme Komitesinin, BK'ye sunduğu Rapor (Bkz. Kongre Belgeleri sayfa 199-207) bu çalışmada temel kaynak olarak değerlendirilmelidir. NOTLAR 1- Marks, Engels Seçme Yapıtlar, C. 1. sf. 478. 2- Emeğin Bayrağı, s.20, "TKİH, TKP/ML Hareketi ve TDKP'nin Komünistlerin Birliği Sorunuyla İlgili Ortak Açıklaması", 11.11.1989. 3- 1987 yılında TDKP'den ayrılan bir çevre, TKİH ve TKP/ML Hareketi'nden kopmuş tasfiyeci unsurlarla birleşir. Kendisini Ekim olarak tarif eden çevre, 12 Eylül yenilgisinin tohumladığı tasfiyeci birlik eğiliminin olgunlaşmış halidir. Karakteristik özelliği komünist hareketin teorik, programatik ve özellikle politik ve örgütsel kazanımlarının reddidir. 4- Emeğin Bayrağı s. 20. 5- Komünist Birlik Eşgüdüm Komitesi, 1989 yılı sonunda TKİH, TDKİH, TKP/ML Hareketi tarafından oluşturuldu. TDKP ve TİKB, KBEK'in her toplantısına çağrılıydı. Birlik çalışmasının başarısızlığa uğraması sonucu 1992 yılı başında feshedildi. 6- Birlik Kongresi Belgeleri, Birlik Sürecinin Değerlendirilmesi ve Komünistler İçin Dersler, sf. 200, BKÖK Raporu 7- Age. 8- Komünist Birlik, KBEK'in yayınladığı birlik çalışması yürüten örgütlerin kadrolarına hitap eden tartışma yayın organı. Dört sayı yayınlandı. 9- TKİH Konferans ve Kongre Belgeleri, sf. 177. 10- Birlik İradesi sayı: 1 "TKİH ve TKP/ML Hareketi Merkez Komitelerine ve Örgütlerine" başlıklı BODT'nin deklare ettiği Heyetler Birlik Planı Metni. 11- Birlik İradesi s.1, sf.7. 12- Birlik İradesi, s.3, sf. 5, "Öğrenmeyi Bilmek ve Birlik İradesini Güçlendirmek" başlıklı, 13 Ağustos 1993 tarihli Komisyon Raporu. 13- Birlik İradesi s.1, sf. 9, BODT Birlik Planı. 14- Birlik İradesi s.3, sf. 5 13 Ağustos 1993 tarihli Komisyon Raporu. 15- Birlik İradesi s.4, Ekim 1993 tarihli BKÖK açıklaması. 16- Agy. 17- Birlik İradesi, BKÖK'ün birlik çalışmasına katılan örgütlerin kadrolarına ve örgütlü taraftarlarına hitap eden tartışma yayın organı. 1993-1994 döneminde 24 sayı yayımlandı. 18- Birlik İradesi s.4, sf 3. 19- Birlik İradesi s.4, sf. 4. 20- Birlik İradesi s.13, "Birlik Çalışmalarının Gelişim Yönü ve Temposu", Nisan 1994 tarihli BKÖK Raporu. 21- Agy. 22- Birlik İradesi s.1. 23- Birlik Kongresi Belgeleri, sf. 202. 24- Birlik Kongresi Belgeleri, sf. 233, "TKİH-TKP/ML Hareketi Birlik Kongresi Duyuru ve Çağrısı". 25- Agy. 26- Agy. 27- Agy. 28- Barikat Günleri sf. 182, MLKP-K Merkez Komitesi'nin 15 Mart 1995 tarihli bildirisi. 29- Barikat günleri sf. 185, 19 Mart 1995 MLKP-K imzalı bildiri. 30- MK 3. Genişletilmiş Toplantısı'nın Partiye Açıklaması'ndan. 31- Agy. 32- Parti ve Birlik Konferansı Karar ve Değerlendirmeleri, sf. 9. 33- Birlik Kongresi Belgeleri, sf. 207. 34- Atılım 3 Haziran 1995, sayı 34, TKP/ML-YİÖ 3. Konferans Bildirgesi. 35- Agy. 36- Parti ve Birlik Konferansı Karar ve Değerlendirmeleri sf. 6. 37- Agy, sf.7. 38- Agy, sf. 7. 39- Partinin Sesi Sayı: 3, Nisan 1995
|