PKK'den Ateşkes'
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

PKK yürüttüğü mücadele sürecinde daha önceleri de birkaç sefer ateşkes ilan etti. İlk tek taraflı ateşkes Mart 1993'te, ikincisi Aralık 1995'te, üçüncüsü 1 Eylül 1998'de, dördüncüsü 1 Eylül 1999'da PKK tarafından ilan edildi. 30 Eylül 2006'da ise A. Öcalan'ın çağrısından sonra beşinci tek taraflı ateşkes ilan edildi. Faşist diktatörlüğün Kürt politikasında; inkar ve imha anlayışında bir değişme olmadığı için son ilan edilen ateşkes sonucunun da diğerlerinden pek farklı olmayacağını söyleyebiliriz. Sömürgeci Türk devleti ilk ateşkese "93 konsepti" saldırısıyla cevap verdi. İkinci ateşkese verilen cevap A. Öcalan'a suikast düzenlemek oldu. Üçüncü ateşkese verilen cevap, saldırının kapsamlaştırılması, uluslararasılaştırılması ve nihayetinde emperyalist ülkelerin ortaklaşa komplosu sonucunda A. Öcalan'ın Suriye'den çıkartılması oldu. Öcalan'ı esir alan sömürgeci devlet, dördüncü ateşkese ulusal hareketi çürüterek tasfiye etme politikasıyla cevap verdi. Son ateşkese verdiği cevap ise "dağda tek terörist kalana kadar taviz verilmeyecek"ten ibarettir. Şüphesiz, bazı burjuva çevreler ilan edilen ateşkes sürecinin iyi değerlendirilmesi gerektiği, bunun bir fırsat olduğu doğrultusunda görüşler dile getirmekteler. Buna Kürt politikası konusunda burjuvazi içinde çatlaklık da diyebiliriz. Bu türden çatlaklık sürekli olmuştur da. Ama sömürgeci faşist diktatörlüğün inkar ve imha politikasında bir değişme olmamıştır. "Terörle Mücadele Yasası"nda da (Siz bunu "Toplumla Mücadele Yasası" olarak okuyun) ifadesini bulan yeni konseptin iki ayağı var: Bunlardan birisi PKK nezdinde Kürt ulusal hareketini yok etmektir. Konseptin ikinci ayağı da Türkiye'de devrimci ve komünist hareketi yok etmektir. Faşist diktatörlük her türlü yol ve yönteme başvurarak, Diyarbakır'da yaşandığı gibi katliamlar düzenleyerek, 8 Eylülden bu yana 20'den fazla ilde düzenlediği baskınlarla, gözaltına almalarla ve tutuklamalarla bir taraftan devrimci ve komünist hareketi ve diğer taraftan da Kürt ulusal hareketini sindirmeye, tecrit etmeye ve nihayetinde imha etmeye çalışmaktadır.

Koma Komalen Kürdistan Yürütme Konseyi, 1 Ekim 2006'dan itibaren geçerli olmak üzere ilan ettiği ateşkes sürecinde HPG güçlerinin zorunlu olmadıkça silah kullanmayacaklarını da açıklıyor. Yani Türk ordusu bize karşı operasyon düzenlemezse biz de silah kullanmayız deniyor. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana sömürgeci devletin Kürt politikası, zor kullanmaktan, inkar ve imhadan başka bir şey tanımıyor. Daha önceki ateşkeslerin de gösterdiği gibi sömürgeci diktatörlük, Kürt halkına imhayı dayatıyor.

Son ateşkes KKK ve Öcalan tarafından "son fırsat" olarak değerlendiriliyor. Bu değerlendirme Kürt halkında, gerçekleştirilemeyecek beklentilere umut bağlamaya zemin teşkil edebilir. Ateşkesin uzun döneme yayılması da devletin "çürütme" politikasına yarayabilir. Bunun ötesinde ABD ve AB'ye ilişkin abartılı ifadeler de hayalci beklentilere zemin teşkil edebilirler. Emperyalist ülkelerin tavrı bilinmiyor değil. Unutmamak gerekir ki, sömürgeci faşist diktatörlük ve emperyalist ülkeler, PKK'yi muhatap almama, etkisini kırma ve nihayetinde dağıtma/tasfiye etme konusunda birleşiyorlar. Böylece Kürt reformist ulusal hareketinde veya genel olarak Kürt halkında var olan devrimci potansiyelin yok edilmesi amaçlanıyor.

Şemdinli saldırısından bu yana gelişmeler, devletin ateş kesmemede kararlı olduğunu göstermektedir. Şemdinli saldırısı, Danıştay provokasyonu, linç saldırıları, Kuzey Kürdistan'da yapılmış olan askeri yığınak, devam eden operasyonlar, Diyarbakır'da çocuk katliamı, Batıda estirilen terör; devrimci ve komünistlerin tutuklanmaları, demokratik kurumlara yapılan saldırılar, faşist diktatörlüğün ezme, sindirme, tasfiye etme, yok etme politikasını yoğunlaştırarak yaşama geçiriyor olduğunun açık göstergeleridir. Bu koşullarda Kürt ulusuna dayatılan ezme, sindirme ve tasfiye saldırına karşı, Kürt ulusunun kendi geleceği için siyaset yapma hakkının yegane güvencesinin gerilla olduğu gerçeği ortaya konmalıdır.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

PKK'den Ateşkes'
fc Share on Twitter
 

PKK yürüttüğü mücadele sürecinde daha önceleri de birkaç sefer ateşkes ilan etti. İlk tek taraflı ateşkes Mart 1993'te, ikincisi Aralık 1995'te, üçüncüsü 1 Eylül 1998'de, dördüncüsü 1 Eylül 1999'da PKK tarafından ilan edildi. 30 Eylül 2006'da ise A. Öcalan'ın çağrısından sonra beşinci tek taraflı ateşkes ilan edildi. Faşist diktatörlüğün Kürt politikasında; inkar ve imha anlayışında bir değişme olmadığı için son ilan edilen ateşkes sonucunun da diğerlerinden pek farklı olmayacağını söyleyebiliriz. Sömürgeci Türk devleti ilk ateşkese "93 konsepti" saldırısıyla cevap verdi. İkinci ateşkese verilen cevap A. Öcalan'a suikast düzenlemek oldu. Üçüncü ateşkese verilen cevap, saldırının kapsamlaştırılması, uluslararasılaştırılması ve nihayetinde emperyalist ülkelerin ortaklaşa komplosu sonucunda A. Öcalan'ın Suriye'den çıkartılması oldu. Öcalan'ı esir alan sömürgeci devlet, dördüncü ateşkese ulusal hareketi çürüterek tasfiye etme politikasıyla cevap verdi. Son ateşkese verdiği cevap ise "dağda tek terörist kalana kadar taviz verilmeyecek"ten ibarettir. Şüphesiz, bazı burjuva çevreler ilan edilen ateşkes sürecinin iyi değerlendirilmesi gerektiği, bunun bir fırsat olduğu doğrultusunda görüşler dile getirmekteler. Buna Kürt politikası konusunda burjuvazi içinde çatlaklık da diyebiliriz. Bu türden çatlaklık sürekli olmuştur da. Ama sömürgeci faşist diktatörlüğün inkar ve imha politikasında bir değişme olmamıştır. "Terörle Mücadele Yasası"nda da (Siz bunu "Toplumla Mücadele Yasası" olarak okuyun) ifadesini bulan yeni konseptin iki ayağı var: Bunlardan birisi PKK nezdinde Kürt ulusal hareketini yok etmektir. Konseptin ikinci ayağı da Türkiye'de devrimci ve komünist hareketi yok etmektir. Faşist diktatörlük her türlü yol ve yönteme başvurarak, Diyarbakır'da yaşandığı gibi katliamlar düzenleyerek, 8 Eylülden bu yana 20'den fazla ilde düzenlediği baskınlarla, gözaltına almalarla ve tutuklamalarla bir taraftan devrimci ve komünist hareketi ve diğer taraftan da Kürt ulusal hareketini sindirmeye, tecrit etmeye ve nihayetinde imha etmeye çalışmaktadır.

Koma Komalen Kürdistan Yürütme Konseyi, 1 Ekim 2006'dan itibaren geçerli olmak üzere ilan ettiği ateşkes sürecinde HPG güçlerinin zorunlu olmadıkça silah kullanmayacaklarını da açıklıyor. Yani Türk ordusu bize karşı operasyon düzenlemezse biz de silah kullanmayız deniyor. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana sömürgeci devletin Kürt politikası, zor kullanmaktan, inkar ve imhadan başka bir şey tanımıyor. Daha önceki ateşkeslerin de gösterdiği gibi sömürgeci diktatörlük, Kürt halkına imhayı dayatıyor.

Son ateşkes KKK ve Öcalan tarafından "son fırsat" olarak değerlendiriliyor. Bu değerlendirme Kürt halkında, gerçekleştirilemeyecek beklentilere umut bağlamaya zemin teşkil edebilir. Ateşkesin uzun döneme yayılması da devletin "çürütme" politikasına yarayabilir. Bunun ötesinde ABD ve AB'ye ilişkin abartılı ifadeler de hayalci beklentilere zemin teşkil edebilirler. Emperyalist ülkelerin tavrı bilinmiyor değil. Unutmamak gerekir ki, sömürgeci faşist diktatörlük ve emperyalist ülkeler, PKK'yi muhatap almama, etkisini kırma ve nihayetinde dağıtma/tasfiye etme konusunda birleşiyorlar. Böylece Kürt reformist ulusal hareketinde veya genel olarak Kürt halkında var olan devrimci potansiyelin yok edilmesi amaçlanıyor.

Şemdinli saldırısından bu yana gelişmeler, devletin ateş kesmemede kararlı olduğunu göstermektedir. Şemdinli saldırısı, Danıştay provokasyonu, linç saldırıları, Kuzey Kürdistan'da yapılmış olan askeri yığınak, devam eden operasyonlar, Diyarbakır'da çocuk katliamı, Batıda estirilen terör; devrimci ve komünistlerin tutuklanmaları, demokratik kurumlara yapılan saldırılar, faşist diktatörlüğün ezme, sindirme, tasfiye etme, yok etme politikasını yoğunlaştırarak yaşama geçiriyor olduğunun açık göstergeleridir. Bu koşullarda Kürt ulusuna dayatılan ezme, sindirme ve tasfiye saldırına karşı, Kürt ulusunun kendi geleceği için siyaset yapma hakkının yegane güvencesinin gerilla olduğu gerçeği ortaya konmalıdır.