Josef Visarionoviç Çugasvili Stalin
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

 Josef Visarionoviç Çugasvili Stalin
21 Aralık 1879 -5 Mart 1953

Lenin'in öğrencisi Stalin, sosyalist inşa pratiğini bizzat yaşayan, bu inşayı fiilen yönlendiren ve teorik sonuçlar çıkartan tek önderdir. Marks ve Engels döneminde sosyalist devrim ve sosyalizmin inşası söz konusu olmadığı için bu önderlerin devrim ve sosyalizm üzerine görüşleri teoride kaldı. Onların görüşlerini geliştiren Lenin ise genç Sovyetler Birliği'nde sosyalizmin inşasına gerçek başlangıcı göremeden aramızdan ayrıldı. Stalin, o zamana kadarki sosyalizm ve devrimi sürekli kılma öğretisini, tek ülkede sosyalizmin inşasını uygulamakla karşı karşıya kaldı. Bu nedenle, burjuvazinin ve antimarksist, troçkizm gibi sapkın akımların Stalin'e yönelik saldırıları esasen Marks'a, Engels' ve Lenin'e; bir bütün olarak Marksizm-Leninizm'e bir saldırıdır. O, bu öğretiyi uygulamaktan ve uygulamadan elde edilen sonuçları teorileştirerek Marksit-Leninist öğretiye katkıda bulunmaktan başka bir şey yapmamıştır.
Burjuvazinin ve troçkist sapkınların Stalin'e düşmanlığı anlaşılır. Çünkü burjuva dünya sisteminin; kapitalist dünyanın parçalanmasında; ikiye bölünmesinde, devasa bir sosyalist ülkenin doğmasında Stalin'in önderlik payı tartışma götürmez. Her türlü zorluğa rağmen zorunlu olduğu için tek ülkede sosyalizmi inşa ederek dünya devrimi adı altında burjuvaziye teslim olmak isteyen troçkizmin ve sosyalizmi ortadan kaldırmak için saldıran faşizmin belini kıran Sovyet güçünün önderi Stalin'di.
Marksizm, sosyalizm dendiğinde burjuvazinin öncelikle Stalin'e saldırmasının bir anlamı vardır. O da Stalin'in kararlı bir şekilde Marksist teoriyi başarıyla pratiğe uygulamasıdır. Dünya burjuvazisinin düşmanlığı buradan kaynaklanmaktadır. Marksizmin bir ütopya olmadığını, işçi sınıfının elinde devasa bir silah olduğunu, bu sınıfın dünya görüşü olduğunu ve burjuva dünya görüşünden her bakımdan üstün olduğunu göstermesidir.
Bu anlamda burjuva dünya görüşüne, her türden revizyonist, oportünist düşünceye karşı mücadelede Stalin'i savunmak Marksizm-Leninizm'i, uluslararası komünist hareketin birliğini, onun teoriye kazandırdıklarını savunmak demektir.
Stalin'i savunmak, O'nun fevkalade önemli tarihi bir şahsiyet, dünya proletaryasının önderi olarak kabul etmekle sınırlandırılamaz. Stalin'i savunmak, Marksizm-Leninizm ile antimarksizm; proleter dünya görüşüyle burjuva dünya görüşü arasına ilkesel bir çizgi çekmek demektir. Bu, Stalin'i savunmada "olmazsa olmaz" ilkesidir.
Stalin, başlı başına bir programdır: Stalin, yaşayan Marksizm'dir. Stalin, Marksist-Leninist teorinin pratiğidir, uygulanmasıdır. Stalin, Bolşevik Parti, proletarya diktatörlüğünün, sosyalizmin inşası, uluslararası komünist hareketin birliği, sınıf dışı her türlü düşünceye karşı ilkesel tavır ve mücadele demektir. Stalin, kapitalist/emperyalist dünya karşısında sosyalizmin zaferidir.
Stalin, barışın, halkların kardeşliğinin, dostça ilişkilerinin, dayanışmanın sembolüdür. Stalin, dünya burjuvazisine, sermayeye meydan okumanın ve bunu pratikte göstermenin ifadesidir. Stalin, alçakgönüllü olmanın, kitlelerin gücüne güvenmenin, devrimin onların eseri olacağını hiçbir zaman unutmamanın simgesidir.
Stalin'i savunmak demek, O'nun devrimci düşüncesini ve eylemini Marksist Leninist Komünistlerin vazgeçilmez çıkış noktası olarak kavramak demektir.
"Sermaye, Sovyetler Cumhuriyetini yıkmayı başarırsa bunun sonucu ne olur? Bütün kapitalist ve sömürge ülkeler üzerine en karanlık gericilik çöker. İşçi sınıfı ve ezilen halklar tamamen susturulur, uluslar arası komünizmin mevzileri yok edilir" (Stalin; Komünist Enternasyonal Yürütme Kurulu Genişletilmiş VII. Toplantısındaki konuşmasından, 7 Aralık 1926).