10 Eylül Tutsakları ve Direniş
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Faşist Türk Devleti'nin yeni çıkardığı "Toplumla Mücadele Yasası"na dayanarak Eylül ayında partimize ve devrimci sosyalist kurumlara, mevzilere yönelik yürüttüğü saldırının amacı açıktı. Amaç, Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da bir bütün dolarak toplumsal muhalefeti, devrim ve sosyalizm mücadelesini bastırmak, mücadele eden örgütleri sindirmek ve tasfiye etmekti. Bu amaca ulaşmak için de saldırıya partimiz MLKP ile başlamaları tesadüfi değildir: Çünkü partimiz MLKP uzunca bir süredir toplumsal mücadelenin en ön saflarında çarpışıyor; birleştiriciliğiyle öne çıkıyor; sömürgeci faşist diktatörlüğün şovenizm, linç ve imha kuşatmasının karşısına Kürdistan'dan Türkiye'ye kardeşlik hattını örme perspektifiyle hareket ediyor. Partimiz MLKP, birçok mücadele aracını ustalıkla kullanan, toplumsal mücadelenin her alanında politika üreten ve İstanbul'da yapılan NATO zirvesi sürecinde olduğu gibi, tamamen güvenli ilan edilen alanlarda eylem yapma militanlığına ve perspektifine sahiptir. Bu nedenle de faşist diktatörlük onu, gelecek bakımından önemli bir tehlike olarak görmektedir. Faşist diktatörlük, bu saldırı başarılı olduğu ölçüde, saldırının karşısına birleşik direnişle çıkma olanaklarının da zayıflayacağını hesaplıyordu.

8-12 Eylül arasında saldırıya uğrayan ve tutuklanan komünistlerin mahkemeye çıkarılırken sergiledikleri direniş, daha başından devletin suratına inen birer tokat oldu. Ardından önceden hazırladıkları bir listeye göre 21 Eylül'den itibaren bastıkları devrimci ve sosyalist kurumlardan ve evlerden topladıkları devrimcileri ve komünistleri tutukladılar. Onlar da direniş sloganlarıyla mahkemeye çıktıklarında faşizme meydan okudular. Partimiz, bu saldırının topyekün bir saldırı olduğunu ve sadece partimizle sınırlı kalmayacağını daha başından görmüş ve mevzilerin savunulacağını ilan etmişti. Herkes bir adım öne çıkarak, boşalan yerler doldurularak mevziler savunuldu. Devrimci hareketin diğer bölüklerine ve toplumsal muhalefete de sıranın kendilerine gelmesini beklememeleri çağrısı yapıldı.

2005'te MKP'ye yapılan katliamın ardından gelişen devrimci sahiplenme pratiği, Eylül saldırılarıyla birlikte dayanışma hareketine dönüştü. Kurumlar etrafında örülen sahiplenme ve dayanışma, ilerici, demokrat çevreleri, aydınların belli kesimlerini de içine alarak gelişti. Mevzi savaşında gösterilen kararlı, direngen ve birleştirici tutum, TMY'ye karşı ortak hareket etmenin zeminini yarattı.

Faşist diktatörlük, Aralık ayında ise İstanbul'da TAYAD, HÖC, Temel Haklar Federasyonu gibi devrimci kurumları aynı anda bastı. Bu saldırıyla da tecride karşı ölüm orucu direnişinde olan Avukat Behiç Aşçı'nın evine yapacağı bir saldırı esnasında ortaya çıkabilecek bir direnişi önlemeyi hedefledi. Ancak bir kez daha yanıldı. Eylül saldırılarından sonra yaratılan dayanışma bilinci ve hareketi, Aralıkta kurum baskınlarına anında yanıt vermeyi beraberinde getirdi. Devrimciler ve komünistler basılan kurumları ablukaya alarak, faşist polisin bazı kurumlardaki aramaları yarıda kesmesini sağladı. Ardından saatler süren sokak mücadelesi ve barikat direnişleriyle, bu tür saldırıların birleşik mücadele ve siper yoldaşlığıyla püskürtüleceğini gösterdi.

Marksist Leninist Komünistler açısından yürünecek yol bellidir. Eylül saldırılarından sonra yürüttükleri mevzi savaşıyla direniş alanını genişletmek, aktif savunma hattı üzerinden birleşik mücadele siperleri yaratmak ve düşmanın saldırı alanını daraltma yolundan yürüyüşe devam etmektir. Devrimci hareket, birleşik aktif savunma ile gücünü ortaya koyacak ve bu yeni topyekün saldırıyı da püskürtecektir. 10 Eylül tutsaklarının duruşmalarına iyi bir hazırlık ve katılım, faşist diktatörlüğü önemli oranda teşhir edecektir. Faşizmi kendi mahkemelerinde yargılamak, sadece tutsak olan komünistlerin değil, dışarıdaki komünist ve devrimcilerin de görevidir. Uluslararası alanda devrimci ve komünist partilerin, örgütlerin göstereceği enternasyonal dayanışma, 10 Eylül tutsakları şahsında Türkiye ve Kuzey Kürdistan devrim ve sosyalizm cephesiyle yapılan bir dayanışma olacaktır.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

10 Eylül Tutsakları ve Direniş
fc Share on Twitter
 

Faşist Türk Devleti'nin yeni çıkardığı "Toplumla Mücadele Yasası"na dayanarak Eylül ayında partimize ve devrimci sosyalist kurumlara, mevzilere yönelik yürüttüğü saldırının amacı açıktı. Amaç, Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da bir bütün dolarak toplumsal muhalefeti, devrim ve sosyalizm mücadelesini bastırmak, mücadele eden örgütleri sindirmek ve tasfiye etmekti. Bu amaca ulaşmak için de saldırıya partimiz MLKP ile başlamaları tesadüfi değildir: Çünkü partimiz MLKP uzunca bir süredir toplumsal mücadelenin en ön saflarında çarpışıyor; birleştiriciliğiyle öne çıkıyor; sömürgeci faşist diktatörlüğün şovenizm, linç ve imha kuşatmasının karşısına Kürdistan'dan Türkiye'ye kardeşlik hattını örme perspektifiyle hareket ediyor. Partimiz MLKP, birçok mücadele aracını ustalıkla kullanan, toplumsal mücadelenin her alanında politika üreten ve İstanbul'da yapılan NATO zirvesi sürecinde olduğu gibi, tamamen güvenli ilan edilen alanlarda eylem yapma militanlığına ve perspektifine sahiptir. Bu nedenle de faşist diktatörlük onu, gelecek bakımından önemli bir tehlike olarak görmektedir. Faşist diktatörlük, bu saldırı başarılı olduğu ölçüde, saldırının karşısına birleşik direnişle çıkma olanaklarının da zayıflayacağını hesaplıyordu.

8-12 Eylül arasında saldırıya uğrayan ve tutuklanan komünistlerin mahkemeye çıkarılırken sergiledikleri direniş, daha başından devletin suratına inen birer tokat oldu. Ardından önceden hazırladıkları bir listeye göre 21 Eylül'den itibaren bastıkları devrimci ve sosyalist kurumlardan ve evlerden topladıkları devrimcileri ve komünistleri tutukladılar. Onlar da direniş sloganlarıyla mahkemeye çıktıklarında faşizme meydan okudular. Partimiz, bu saldırının topyekün bir saldırı olduğunu ve sadece partimizle sınırlı kalmayacağını daha başından görmüş ve mevzilerin savunulacağını ilan etmişti. Herkes bir adım öne çıkarak, boşalan yerler doldurularak mevziler savunuldu. Devrimci hareketin diğer bölüklerine ve toplumsal muhalefete de sıranın kendilerine gelmesini beklememeleri çağrısı yapıldı.

2005'te MKP'ye yapılan katliamın ardından gelişen devrimci sahiplenme pratiği, Eylül saldırılarıyla birlikte dayanışma hareketine dönüştü. Kurumlar etrafında örülen sahiplenme ve dayanışma, ilerici, demokrat çevreleri, aydınların belli kesimlerini de içine alarak gelişti. Mevzi savaşında gösterilen kararlı, direngen ve birleştirici tutum, TMY'ye karşı ortak hareket etmenin zeminini yarattı.

Faşist diktatörlük, Aralık ayında ise İstanbul'da TAYAD, HÖC, Temel Haklar Federasyonu gibi devrimci kurumları aynı anda bastı. Bu saldırıyla da tecride karşı ölüm orucu direnişinde olan Avukat Behiç Aşçı'nın evine yapacağı bir saldırı esnasında ortaya çıkabilecek bir direnişi önlemeyi hedefledi. Ancak bir kez daha yanıldı. Eylül saldırılarından sonra yaratılan dayanışma bilinci ve hareketi, Aralıkta kurum baskınlarına anında yanıt vermeyi beraberinde getirdi. Devrimciler ve komünistler basılan kurumları ablukaya alarak, faşist polisin bazı kurumlardaki aramaları yarıda kesmesini sağladı. Ardından saatler süren sokak mücadelesi ve barikat direnişleriyle, bu tür saldırıların birleşik mücadele ve siper yoldaşlığıyla püskürtüleceğini gösterdi.

Marksist Leninist Komünistler açısından yürünecek yol bellidir. Eylül saldırılarından sonra yürüttükleri mevzi savaşıyla direniş alanını genişletmek, aktif savunma hattı üzerinden birleşik mücadele siperleri yaratmak ve düşmanın saldırı alanını daraltma yolundan yürüyüşe devam etmektir. Devrimci hareket, birleşik aktif savunma ile gücünü ortaya koyacak ve bu yeni topyekün saldırıyı da püskürtecektir. 10 Eylül tutsaklarının duruşmalarına iyi bir hazırlık ve katılım, faşist diktatörlüğü önemli oranda teşhir edecektir. Faşizmi kendi mahkemelerinde yargılamak, sadece tutsak olan komünistlerin değil, dışarıdaki komünist ve devrimcilerin de görevidir. Uluslararası alanda devrimci ve komünist partilerin, örgütlerin göstereceği enternasyonal dayanışma, 10 Eylül tutsakları şahsında Türkiye ve Kuzey Kürdistan devrim ve sosyalizm cephesiyle yapılan bir dayanışma olacaktır.