"Yeni" stratejisi de ABD emperyalizmini yenilgiden kurtaramayacak
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Bush, "yeni strateji"yi açıklamadan önce adeta günah çıkardı. Irak'ta hatalar yaptıklarını söyledi. Hatalardan dolayı Irak'taki mevcut durumun istikrarsız olduğunu ve siyasal sorumluluğun kendinde olduğunu açıkladı.
Bu itiraflar ve "yeni stratejisi" de Amerikan emperyalizmini kurtaramayacak. Irak savaşı için şimdiye kadar 300 milyar dolardan fazla harcama yapan Amerikan emperyalizmi, tarihinin en önemli yenilgilerinden birisiyle karşı karşıyadır. Irak direnişi işgalcileri yenilgiye mahkum etmiştir. Resmi verilere göre 3 bin, direnişçi güçlerin verilerine göre de 25 binden fazla asker kaybeden işgalci güçler, yenilgiyi "zafer"e dönüştürmek için yeni katliamlar anlamına gelen "yeni strateji"den bahsetmekteler. Sanılıyor ki, taze güç olarak 20 bin asker göndermekle; işgalci güçlerin sayısını arttırmakla Irak halkı teslim alınacak.
Amerikan emperyalizminin "yeni stratejisi"nin çekirdeği, Suni-Şii ayrımı yapmaksızın, aktif askeri direniş içinde olan veya pasif siyasal direniş içinde olan grup ayrımı yapmaksızın işgalci güçlere karşı olan herkese karşı yoğun güç kullanmaktan ibarettir. Önce başkent Bağdat direnişçilerden temizlenecek. Direnişçilerden temizlenen semtler terk edilmeyecek ve buraların iktisadi ve politik yeniden yapılandırılmasına başlanacak. Bağdat "kurtarıldıktan" sonra başka direniş merkezlerinde de aynı plana göre hareket edilecek.
Amerikan emperyalizminin "yeni stratejisi", kuklası Maliki-Hükümetini güçlendirmeyi ve birçok işin işgalci güçler tarafından değil de bu hükümet tarafından yerine getirilmesi gerektiğini de içermektedir. Bunun ötesinde, işsizlerin sayısını azaltmak ve ılımlı unsurları işgale kazanmak için "yeni strateji"de bir de iş bulma programına yer verilmektedir.
"Yeni strateji"nin bir ayağı da Baker-Hamilton Raporu"nda önerilenin aksine İran ve Suriye gibi bölge devletleriyle ilişkileri germeye devam etmektir. ABD, özellikle İran'a karşı askeri bir saldırıyı meşrulaştırmaya çalışmaktadır. İran, Amerikan emperyalizminin Ortadoğu stratejisinin önünde Irak direnişi kadar önemli bir engeldir. AB, Rusya ve Çin tarafından desteklenen ve Irak'taki Şiiler üzerinde etkili olan İran, Amerikan emperyalizminin en büyük kabuslarından birisi olmuş durumda.
Amerikan emperyalizminin II. Dünya Savaşından bu yana sürdürdüğü savaşlara ve işgallere baktığımızda onun öyle yenilmez bir güç olmadığını, "her şeye muktedir" olmadığını görmekteyiz. Kore savaşında dersini aldı ve ülkenin yarısını işgal etmekle yetinmek zorunda kaldı. Vietnam'da arkasına bakamadan kaçmak zorunda kaldı. Ancak 344 km²'lik ve 100.895 nüfusu olan Grenada'da "başarılı" oldu. 25 Ekim 1983'te Amerikan ordusu, Doğu Karaip devletleriyle birlikte bu adacığı işgal edebildi.
Vietnam'da zorlanan Amerikan işgalcileri 1961-1968 arasında işgal güçlerini sürekli artırmak zorunda kaldı. 1968'e gelindiğinde Vietnam'da savaşan Amerikan askerlerinin sayısı 500 bindi. Aynı yıl yeni atanan Amerikan Savunma Bakanı Clark Clifford, "Vietnam'da savaşı kazanmak için Washington'un ne bir konseptinin ne de genel bir planının olduğunu" açıkladı. Ama o zamana kadar Amerikan emperyalizmi Vietnam'ı teslim almak için devasa harcamalar yapmış ve hep yeni stratejilerden ve taktiklerden bahsetmişti.
Amerikan emperyalizminin Irak için "yeni planı" da bir bakıma Vietnam'ı andırmaktadır. ABD'nin, Vietnam'da askeri bakımdan en güçlü olduğu 1968 süreci, aynı zamanda bu ülkeden "onurlu" bir şekilde ayrılmanın yollarını aramaya başladığı süreçtir. Şimdi de böyle bir sürecin alt yapısı oluşturulmaya çalışılmaktadır: Yoğun askeri güç kullanımıyla direnişi geriletmek ve kukla rejimi güçlendirerek, "yönetimi devrederek" işgal güçlerini geri çekmek. Bu, bir bakıma Bush'un reddettiği Baker-Hamilton raporunda önerilen, Amerikan tekelci burjuvazisinin siyasal temsilcilerinin çoğunluğu ve Amerikan kamuoyu tarafından desteklenen planın uygulanmasıdır. Ama ulusal çapta siyasal örgütlenmesini gerçekleştirmiş ve birleşik komutanlık altında mücadele eden direniş hareketi, Amerikan emperyalizminin bu planının da bir hayal olduğunu göstermektedir.
Bush da dahil olmak üzere ABD'de hiç kimse, hiçbir strateji üretme kurumu, Irak'ta askeri bir zaferin elde edileceğine inanmıyor. Amerikan işgalcileri 2006 yılında Irak'ta, 1968 yılında Vietnam'da gelmiş oldukları noktaya geldiler.
Onbinlerce savaş karşıtının katıldığı ABD'nin bir çok şehrinde düzenlenen gösterilerin de ortaya koyduğu gibi, Irak savaşında yeni bir dönüm noktasına gelinmiştir. Vietnam savaşı karşıtları yeniden sokağa çıktılar ve iki durum arasındaki benzerlikten bahsetmeye başladılar.
Sosyal emperyalist Sovyetler Birliği'nin ve Revizyonist Bloğun dağılmasından sonra ekonomik ve özellikle de askeri gücüne dayanarak dünya hakimiyeti; dünya imparatorluğu kurmak hayaliyle jeopolitika üreten ve ona göre hareket eden Amerikan emperyalizmi, amacına ulaşamayacağını bizzat görmeye başlamıştır. Amerikan emperyalizmi iki nedenden dolayı mevcut konumunu koruma ve güçlendirme derdine düşmüştür: "Arka bahçe" olarak tanımladığı Orta ve Güney Amerika'da Küba, Nikaragua, Venezüella, Ekvator ve Bolivya gibi neoliberalizme ve Amerikan hakimiyetine direnen ülkeler, Afganistan ve Irak direnişi ve bunun ötesinde bütün dünyada yükselen antiemperyalist mücadele Amerikan emperyalizminin planlarını hayale çevirmektedir. Bunun ötesinde belli bir dönem sessiz kalan AB, Rusya ve Çin gibi emperyalist güçler de ABD'nin tek başına dünya hakimiyeti kurmasına izin vermeyeceklerini göstermekteler.
Amerikan emperyalizmi yenilgiden kurtulamayacaktır.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

"Yeni" stratejisi de ABD emperyalizmini yenilgiden kurtaramayacak
fc Share on Twitter
 

Bush, "yeni strateji"yi açıklamadan önce adeta günah çıkardı. Irak'ta hatalar yaptıklarını söyledi. Hatalardan dolayı Irak'taki mevcut durumun istikrarsız olduğunu ve siyasal sorumluluğun kendinde olduğunu açıkladı.
Bu itiraflar ve "yeni stratejisi" de Amerikan emperyalizmini kurtaramayacak. Irak savaşı için şimdiye kadar 300 milyar dolardan fazla harcama yapan Amerikan emperyalizmi, tarihinin en önemli yenilgilerinden birisiyle karşı karşıyadır. Irak direnişi işgalcileri yenilgiye mahkum etmiştir. Resmi verilere göre 3 bin, direnişçi güçlerin verilerine göre de 25 binden fazla asker kaybeden işgalci güçler, yenilgiyi "zafer"e dönüştürmek için yeni katliamlar anlamına gelen "yeni strateji"den bahsetmekteler. Sanılıyor ki, taze güç olarak 20 bin asker göndermekle; işgalci güçlerin sayısını arttırmakla Irak halkı teslim alınacak.
Amerikan emperyalizminin "yeni stratejisi"nin çekirdeği, Suni-Şii ayrımı yapmaksızın, aktif askeri direniş içinde olan veya pasif siyasal direniş içinde olan grup ayrımı yapmaksızın işgalci güçlere karşı olan herkese karşı yoğun güç kullanmaktan ibarettir. Önce başkent Bağdat direnişçilerden temizlenecek. Direnişçilerden temizlenen semtler terk edilmeyecek ve buraların iktisadi ve politik yeniden yapılandırılmasına başlanacak. Bağdat "kurtarıldıktan" sonra başka direniş merkezlerinde de aynı plana göre hareket edilecek.
Amerikan emperyalizminin "yeni stratejisi", kuklası Maliki-Hükümetini güçlendirmeyi ve birçok işin işgalci güçler tarafından değil de bu hükümet tarafından yerine getirilmesi gerektiğini de içermektedir. Bunun ötesinde, işsizlerin sayısını azaltmak ve ılımlı unsurları işgale kazanmak için "yeni strateji"de bir de iş bulma programına yer verilmektedir.
"Yeni strateji"nin bir ayağı da Baker-Hamilton Raporu"nda önerilenin aksine İran ve Suriye gibi bölge devletleriyle ilişkileri germeye devam etmektir. ABD, özellikle İran'a karşı askeri bir saldırıyı meşrulaştırmaya çalışmaktadır. İran, Amerikan emperyalizminin Ortadoğu stratejisinin önünde Irak direnişi kadar önemli bir engeldir. AB, Rusya ve Çin tarafından desteklenen ve Irak'taki Şiiler üzerinde etkili olan İran, Amerikan emperyalizminin en büyük kabuslarından birisi olmuş durumda.
Amerikan emperyalizminin II. Dünya Savaşından bu yana sürdürdüğü savaşlara ve işgallere baktığımızda onun öyle yenilmez bir güç olmadığını, "her şeye muktedir" olmadığını görmekteyiz. Kore savaşında dersini aldı ve ülkenin yarısını işgal etmekle yetinmek zorunda kaldı. Vietnam'da arkasına bakamadan kaçmak zorunda kaldı. Ancak 344 km²'lik ve 100.895 nüfusu olan Grenada'da "başarılı" oldu. 25 Ekim 1983'te Amerikan ordusu, Doğu Karaip devletleriyle birlikte bu adacığı işgal edebildi.
Vietnam'da zorlanan Amerikan işgalcileri 1961-1968 arasında işgal güçlerini sürekli artırmak zorunda kaldı. 1968'e gelindiğinde Vietnam'da savaşan Amerikan askerlerinin sayısı 500 bindi. Aynı yıl yeni atanan Amerikan Savunma Bakanı Clark Clifford, "Vietnam'da savaşı kazanmak için Washington'un ne bir konseptinin ne de genel bir planının olduğunu" açıkladı. Ama o zamana kadar Amerikan emperyalizmi Vietnam'ı teslim almak için devasa harcamalar yapmış ve hep yeni stratejilerden ve taktiklerden bahsetmişti.
Amerikan emperyalizminin Irak için "yeni planı" da bir bakıma Vietnam'ı andırmaktadır. ABD'nin, Vietnam'da askeri bakımdan en güçlü olduğu 1968 süreci, aynı zamanda bu ülkeden "onurlu" bir şekilde ayrılmanın yollarını aramaya başladığı süreçtir. Şimdi de böyle bir sürecin alt yapısı oluşturulmaya çalışılmaktadır: Yoğun askeri güç kullanımıyla direnişi geriletmek ve kukla rejimi güçlendirerek, "yönetimi devrederek" işgal güçlerini geri çekmek. Bu, bir bakıma Bush'un reddettiği Baker-Hamilton raporunda önerilen, Amerikan tekelci burjuvazisinin siyasal temsilcilerinin çoğunluğu ve Amerikan kamuoyu tarafından desteklenen planın uygulanmasıdır. Ama ulusal çapta siyasal örgütlenmesini gerçekleştirmiş ve birleşik komutanlık altında mücadele eden direniş hareketi, Amerikan emperyalizminin bu planının da bir hayal olduğunu göstermektedir.
Bush da dahil olmak üzere ABD'de hiç kimse, hiçbir strateji üretme kurumu, Irak'ta askeri bir zaferin elde edileceğine inanmıyor. Amerikan işgalcileri 2006 yılında Irak'ta, 1968 yılında Vietnam'da gelmiş oldukları noktaya geldiler.
Onbinlerce savaş karşıtının katıldığı ABD'nin bir çok şehrinde düzenlenen gösterilerin de ortaya koyduğu gibi, Irak savaşında yeni bir dönüm noktasına gelinmiştir. Vietnam savaşı karşıtları yeniden sokağa çıktılar ve iki durum arasındaki benzerlikten bahsetmeye başladılar.
Sosyal emperyalist Sovyetler Birliği'nin ve Revizyonist Bloğun dağılmasından sonra ekonomik ve özellikle de askeri gücüne dayanarak dünya hakimiyeti; dünya imparatorluğu kurmak hayaliyle jeopolitika üreten ve ona göre hareket eden Amerikan emperyalizmi, amacına ulaşamayacağını bizzat görmeye başlamıştır. Amerikan emperyalizmi iki nedenden dolayı mevcut konumunu koruma ve güçlendirme derdine düşmüştür: "Arka bahçe" olarak tanımladığı Orta ve Güney Amerika'da Küba, Nikaragua, Venezüella, Ekvator ve Bolivya gibi neoliberalizme ve Amerikan hakimiyetine direnen ülkeler, Afganistan ve Irak direnişi ve bunun ötesinde bütün dünyada yükselen antiemperyalist mücadele Amerikan emperyalizminin planlarını hayale çevirmektedir. Bunun ötesinde belli bir dönem sessiz kalan AB, Rusya ve Çin gibi emperyalist güçler de ABD'nin tek başına dünya hakimiyeti kurmasına izin vermeyeceklerini göstermekteler.
Amerikan emperyalizmi yenilgiden kurtulamayacaktır.