Filistin bölünmenin eşiğinde
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Onyıllardır taşıyla toprağıyla, genciyle, yaşlısıyla, kadınıyla, erkeğiyle dünyanın en güçlü savaş makinesi ABD emperyalizminin desteğindeki İsrail siyonizmine karşı direnişini sürdürerek bütün dünya halklarına umut taşıyan Filistin, direnişinin 40. yılında iç savaşın ve bölünmenin eşiğine geldi.
Bugün Filistin'de yaşanan süreç, 13 Eylül 1993'te Washington'da İsrail ve FKÖ arasında imzalanan Özerklik Anlaşmasının doğrudan sonucudur. Bu anlaşma sonucunda kurulan Filistin Özerk Yönetimi, Filistin direnişini kırma görevini resmen üstlenmiş bulunuyordu.
Ocak 2006 seçimlerde Hamas'ın aldığı oylar, El-Fetih'in Oslo'yla takındığı ve "layıkıyla" yerine getirdiği bu teslimiyetçi tutuma dönük bir tepki anlamını taşıyordu. Oslo sürecine ve El-Fetih'in izlediği bu çizgiye karşı Filistin halkının, bağımsız Filistin düşünü gerçekleştirene dek direnişe devam etme kararlılığı, Hamas'a verilen oylar biçiminde yansıma bulmuştu.
Aldığı secim yenilgisi karşısında Abbas önderliğindeki El-Fetih, Hamas'ın inisiyatifini kırmak, onu zayıf düşürmek için ABD, İsrail ve onların eksenindeki Arap devletleriyle işbirliğini derinleştirdi.
ABD'nin bu seçim tablosu karşısındaki politikası, öncelikle, Hamas ile El-Fetih'in bir koalisyon hükümeti kurmasını engellemek oldu. Özellikle El-Fetih hâkimiyetindeki Güvenlik Güçleri üzerine oynandı. AB emperyalistleri, Filistin'e para yardımlarını keserek bu manevralarda ABD'ye yardım etti. Güvenlik güçlerinin maaş ödemelerinin durması temelinde hükümete karşı isyan etmesi kışkırtıldı. Ama bu adımlarla, Hamas ile El-Fetih güçleri arasında tam bir bölünme amacına ulaşılamadı.
ABD, AB ve İsrail, seçimlerin sonuçlarını kabul etmediler, tanımadılar. Hükümeti zor durumda bırakarak ve çıkarlarına uygun, yani tamamen Abbas tarafından kontrol edilen yeni bir hükümetin kurulması için ambargo uyguladılar. Seçimler sonucu kurulan koalisyon hükümetini Mart 2007'de kurulan yeni bir koalisyon hükümeti; ulusal birlik hükümeti izledi. ABD ile İsrail, ulusal birlik hükümeti üzerinde de baskılarını sürdürdüler. Olmert, bu yeni birlik hükümeti ile görüşmeye hazır olmadığını açıkladı. Rice, „Filistin ile İsrail arasındaki barışın öyle kolay yol alamayacağını" ilan etti.
ABD ve İsrail, bu döngüden çıkış yolu bulmak üzere, El-Fetih'in politik ve askeri bakımdan Hamas'a göre zayıf oluşu sorununu çözme yolunda adımlar attılar. Abbas'ın askeri güçlerinin genişletilmesine ve teknik açıdan mükemmelleştirilmesine ABD açık destek ve bütçe sunarken, İsrail, örtük lojistik destek verdi.
Şu anda Filistin fiili olarak ikiye bölünmüş bulunuyor. Hamas egemenliğindeki Gazze ile Abbas egemenliğindeki Batı Şeria. Bu bölünme, coğrafi, askeri ve tarihsel/kültürel etmenlerle de besleniyor. İsrail'in Gazze ile Batı Şeria arasında ulaşımı kontrol altında tutuyor oluşu Abbas lehine ayrılığa güç veriyor. Öte yandan daha önce Gazze'nin Mısır, Bati Şeria'nınsa Ürdün işgali altında oluşu ve bunu da, iki bölge arasındaki ilişkilenişi sınırlandıran İsrail işgalinin izlemesi, bu bölgelerde yasayan Filistinlilerin birbirinden belli ölçüde uzak ve bu iki ülkenin kültürüne göre şekillenişini koşullandırmıştı.
İsrail, Abbas hükümetine bu kez çok açık biçimde destek verdi. Son olarak, Abbas hükümetini tanıdığını açıklayarak Şarm-El-Şeyh'te masaya oturdu.
Böylece El-Fetih, Oslo anlaşmasının mantıksal sonucu olarak, teslimiyetçilikten açık işbirlikçi pozisyona kadar gerilemiştir. Hamas ile El-Fetih, emperyalist-Siyonist ittifakın Filistin'i bölme çabalarının aracı haline gelmiştir. Bu durum, Ortadoğu'da antiemperyalist antisiyonist direnişin önderliğinin, tutarsız antiemperyalist güçlerden tutarlı antiemperyalist güçlere geçmesinin zorunluluğunun ve bu yönlü koşulların olgunlaşmakta olduğunun bir başka işaretidir. Ortadoğu'nun devrimci, ilerici, komünist güçlerinin, direnişin koordinasyonu için eylemli, gerçek ilişkiler, somut politikalar ekseninde bir araya gelmeleri kaçınılmaz bir görevdir.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

Filistin bölünmenin eşiğinde
fc Share on Twitter
 

Onyıllardır taşıyla toprağıyla, genciyle, yaşlısıyla, kadınıyla, erkeğiyle dünyanın en güçlü savaş makinesi ABD emperyalizminin desteğindeki İsrail siyonizmine karşı direnişini sürdürerek bütün dünya halklarına umut taşıyan Filistin, direnişinin 40. yılında iç savaşın ve bölünmenin eşiğine geldi.
Bugün Filistin'de yaşanan süreç, 13 Eylül 1993'te Washington'da İsrail ve FKÖ arasında imzalanan Özerklik Anlaşmasının doğrudan sonucudur. Bu anlaşma sonucunda kurulan Filistin Özerk Yönetimi, Filistin direnişini kırma görevini resmen üstlenmiş bulunuyordu.
Ocak 2006 seçimlerde Hamas'ın aldığı oylar, El-Fetih'in Oslo'yla takındığı ve "layıkıyla" yerine getirdiği bu teslimiyetçi tutuma dönük bir tepki anlamını taşıyordu. Oslo sürecine ve El-Fetih'in izlediği bu çizgiye karşı Filistin halkının, bağımsız Filistin düşünü gerçekleştirene dek direnişe devam etme kararlılığı, Hamas'a verilen oylar biçiminde yansıma bulmuştu.
Aldığı secim yenilgisi karşısında Abbas önderliğindeki El-Fetih, Hamas'ın inisiyatifini kırmak, onu zayıf düşürmek için ABD, İsrail ve onların eksenindeki Arap devletleriyle işbirliğini derinleştirdi.
ABD'nin bu seçim tablosu karşısındaki politikası, öncelikle, Hamas ile El-Fetih'in bir koalisyon hükümeti kurmasını engellemek oldu. Özellikle El-Fetih hâkimiyetindeki Güvenlik Güçleri üzerine oynandı. AB emperyalistleri, Filistin'e para yardımlarını keserek bu manevralarda ABD'ye yardım etti. Güvenlik güçlerinin maaş ödemelerinin durması temelinde hükümete karşı isyan etmesi kışkırtıldı. Ama bu adımlarla, Hamas ile El-Fetih güçleri arasında tam bir bölünme amacına ulaşılamadı.
ABD, AB ve İsrail, seçimlerin sonuçlarını kabul etmediler, tanımadılar. Hükümeti zor durumda bırakarak ve çıkarlarına uygun, yani tamamen Abbas tarafından kontrol edilen yeni bir hükümetin kurulması için ambargo uyguladılar. Seçimler sonucu kurulan koalisyon hükümetini Mart 2007'de kurulan yeni bir koalisyon hükümeti; ulusal birlik hükümeti izledi. ABD ile İsrail, ulusal birlik hükümeti üzerinde de baskılarını sürdürdüler. Olmert, bu yeni birlik hükümeti ile görüşmeye hazır olmadığını açıkladı. Rice, „Filistin ile İsrail arasındaki barışın öyle kolay yol alamayacağını" ilan etti.
ABD ve İsrail, bu döngüden çıkış yolu bulmak üzere, El-Fetih'in politik ve askeri bakımdan Hamas'a göre zayıf oluşu sorununu çözme yolunda adımlar attılar. Abbas'ın askeri güçlerinin genişletilmesine ve teknik açıdan mükemmelleştirilmesine ABD açık destek ve bütçe sunarken, İsrail, örtük lojistik destek verdi.
Şu anda Filistin fiili olarak ikiye bölünmüş bulunuyor. Hamas egemenliğindeki Gazze ile Abbas egemenliğindeki Batı Şeria. Bu bölünme, coğrafi, askeri ve tarihsel/kültürel etmenlerle de besleniyor. İsrail'in Gazze ile Batı Şeria arasında ulaşımı kontrol altında tutuyor oluşu Abbas lehine ayrılığa güç veriyor. Öte yandan daha önce Gazze'nin Mısır, Bati Şeria'nınsa Ürdün işgali altında oluşu ve bunu da, iki bölge arasındaki ilişkilenişi sınırlandıran İsrail işgalinin izlemesi, bu bölgelerde yasayan Filistinlilerin birbirinden belli ölçüde uzak ve bu iki ülkenin kültürüne göre şekillenişini koşullandırmıştı.
İsrail, Abbas hükümetine bu kez çok açık biçimde destek verdi. Son olarak, Abbas hükümetini tanıdığını açıklayarak Şarm-El-Şeyh'te masaya oturdu.
Böylece El-Fetih, Oslo anlaşmasının mantıksal sonucu olarak, teslimiyetçilikten açık işbirlikçi pozisyona kadar gerilemiştir. Hamas ile El-Fetih, emperyalist-Siyonist ittifakın Filistin'i bölme çabalarının aracı haline gelmiştir. Bu durum, Ortadoğu'da antiemperyalist antisiyonist direnişin önderliğinin, tutarsız antiemperyalist güçlerden tutarlı antiemperyalist güçlere geçmesinin zorunluluğunun ve bu yönlü koşulların olgunlaşmakta olduğunun bir başka işaretidir. Ortadoğu'nun devrimci, ilerici, komünist güçlerinin, direnişin koordinasyonu için eylemli, gerçek ilişkiler, somut politikalar ekseninde bir araya gelmeleri kaçınılmaz bir görevdir.