KIBRIS KIBRISLILARINDIR!
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Kıbrıs görüşmeleri AB ile ABD arasındaki çelişkilerin gelişme şiddetini göstermek bakımından bir barometre rolü de oynuyor. Herhalde, yapacakları iş olmadığı için Kıbrıs'ın geleceği üzerine kafa yormuyorlardır. Yıllardan beri, daha doğrusu Kıbrıs'ın fiilen bölündüğü 1974'ten bu yana BM patronluğunda sürdürülen görüşmeler, sonucu baştan bilinen görüşmelerdi. Son yıllarda ve özellikle de Güney Kıbrıs'ın AB üyeliğinin gündeme gelmesinden sonra Kıbrıs sorununun çözümünde top BM'den (ABD'den) AB'ye, AB'den BM'e atıldı. İnisiyatif bazen BM'in elinde, bazen de AB'nin elinde oldu, en azından böyle gözüktü. Anlaşılan o ki, oyunun sonuna yaklaşılıyor. Anlaşılan o ki, Adada şu veya bu emperyalist gücün, somutta da AB ve ABD'nin tam, bölünmez hakimiyeti gerçekleşmeyecek. Bu anlamda Adanın, Annan-Planına göre birleşmesi temelinde değil, bölünmesi temelinde bir uzlaşma sağlanmıştır. Tarafların ne istedikleri ve istemedikleri bu gerçeği açıkça göstermektedir.

Kıbrıs'ın üyeliğiyle AB'nin sınırları Doğu Akdeniz'e kadar uzamış oluyor. Bu bölgenin kontrolü, dünya çapında hakimiyet mücadelesi veren her güç için oldukça önemlidir. AB, Kıbrıs'a hakim olmakla Ortadoğu üzerindeki hakimiyet mücadelesinde, Amerikan emperyalizmiyle rekabetinde önemli bir üsse sahip olmuş olacaktır.

Kıbrıs, Amerikan emperyalizmi açısından da oldukça önemlidir. Bu ada, ABD'nin Avrasya jeopolitikasının Ortadoğu ayağının sağlamlaştırılması ve aynı zamanda Hazar Havzası yer altı kaynaklarının (petrol ve doğalgaz) dünya pazarlarına taşıyacak olan güzergahlardan birisinin (Baku-Ceyhan boru hattı) kontrolü için önemlidir. Bu alanın tamamen rakip bir gücün eline geçmesini önlemek, Amerikan emperyalizminin en önemli sorunlarından birisidir.

Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimi, Kıbrıs'ın tamamına sahip olmak için mücadele ediyorlar. Yunanistan, Enosis hedefinden vazgeçmemiştir.

Türkiye ve Kıbrıs Türk kesimi de adanın taksiminden yanalar. Keza Türk kesimi de taksim anlayışından vazgeçmemiştir.

Annan-Planı esas itibariyle İsviçre modelinden esinlenme bir plandır. Bu plana göre geniş yetkilerle donatılmış iki büyük otonom bölge (kanton) temelinde merkezi bir devlet kurulacak ve merkezi bir hükümet oluşturulacak. Türk tarafı (Türkiye/Kıbrıs Türk kesimi) böyle bir planın kendisi tarafından kabul edilebilir hale getirilmesi için görüşmelere katılıyor. Yani mevcut statükonun mümkün olduğunca değiştirilmemesi için mücadele ediyor. Böylece merkezi bir devlet yeniden kurulsa da ayrı kalmanın, ayrı devlet olarak yapılanmanın temel özellikleri ortadan kalkmamış olacak. Buna karşın Rum tarafı (Yunanistan/Kıbrıs Rum kesimi), Türk kesime mümkün olduğunca sınırlı hakların tanınması ve böylece devlet olma özelliğini kaybetmesi için mücadele etmektedir.

Rum kesiminin "Enosis" ve Türk kesiminin de "Taksim" istekleri, emperyalist çıkarlara tabi kılınıyor. Her iki taraf da isteklerinin, düşünüldüğü gibi gerçekleşemeyeceğini görüyor. Bu nedenle Yunanistan AB'ye sığınarak, Türkiye de ABD'ye sığınarak stratejik hedeflerine; "Enosis" ve "Taksim" anlayışlarına daha ziyade yaklaşacaklarını hesap ediyor.

Emperyalistler Kıbrıs'ta kendi çıkarları doğrultusunda ve günün güç dengelerine uygun düşen bir emperyalist çözüm için bastırıyorlar. Yunanistan ve Türkiye gibi, soruna doğrudan taraf ve Adada işgalci konumda olan bağımlı ülkeler ise Ada üzerinde rekabet eden emperyalist güçlerin piyonu olmaktan, onların çıkarlarına göre politika belirlemekten öte bir şey yapamıyorlar.

Türk tarafı, ABD'nin de taraf olarak masaya oturmasını istedi. Buna karşın Rum tarafı da masaya AB'nin de dahil olmasını istedi. Her iki tarafın da isteği kabul edildi. Bu durum, sorunun çözümünde hangi güçlerin belirleyici olduğunu göstermektedir. Zaten, taraflar da bunu gizlemiyor.

On yıllardan beri Türk ve Rum/Yunan halkları arasında şovenist bir histerinin konusu haline getirilen Kıbrıs 'sorunu'nun ivedi ve baştan belirlemeli çözümü için dayatma, AB ve ABD emperyalistlerinin iradesini ifade etmektedir.

Bugünün koşullarında AB'nin politikası Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesiminin, ABD'nin politikası da Türkiye ve Kıbrıs Türk kesiminin çıkarlarına şu veya bu şekilde cevap veriyor. Her iki taraf da gelişmeden memnun değil, ama yapacakları bir şey yok.

Emperyalistler arası rekabetin doğrudan bir sonucu olan Kıbrıs 'sorunu', yine emperyalistler arası rekabetin doğrudan bir sonucu olarak "çözüm"e kavuş- turuluyor.

Planda Ada halkları yine yok. Bütün bu hesaplar adada yaşayan halklara; Türk ve Rum halklarına sorulmadan yapılmıştır. Niçin? Emperyalist çıkarlar böyle gerekli gördüğü için.

Kıbrıs'ta gerçek çözüm, ancak tüm emperyalist güçlerin ve işgalci güçlerin Ada'dan elini çekmesi ve Kıbrıs'ın kaderinin Ada'daki halkların özgür iradele-rine bırakılmasıyla sağlanabilir. Kıbrıs'ta gerçek çözüm, Ada'daki Rum ve Türk; Kıbrıs işçi sınıfı ve emekçilerinin gönüllü birliğiyle gerçekleşecek olan Kıbrıs İşçi ve Emekçi Sovyet Cumhuriyeti'dir.

EMPERYALİSTLER VE TÜM İŞGALCİ GÜÇLER ADA'DAN DEFOLUN!

KIBRIS KIBRISLILARINDIR!

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

KIBRIS KIBRISLILARINDIR!
fc Share on Twitter
 

Kıbrıs görüşmeleri AB ile ABD arasındaki çelişkilerin gelişme şiddetini göstermek bakımından bir barometre rolü de oynuyor. Herhalde, yapacakları iş olmadığı için Kıbrıs'ın geleceği üzerine kafa yormuyorlardır. Yıllardan beri, daha doğrusu Kıbrıs'ın fiilen bölündüğü 1974'ten bu yana BM patronluğunda sürdürülen görüşmeler, sonucu baştan bilinen görüşmelerdi. Son yıllarda ve özellikle de Güney Kıbrıs'ın AB üyeliğinin gündeme gelmesinden sonra Kıbrıs sorununun çözümünde top BM'den (ABD'den) AB'ye, AB'den BM'e atıldı. İnisiyatif bazen BM'in elinde, bazen de AB'nin elinde oldu, en azından böyle gözüktü. Anlaşılan o ki, oyunun sonuna yaklaşılıyor. Anlaşılan o ki, Adada şu veya bu emperyalist gücün, somutta da AB ve ABD'nin tam, bölünmez hakimiyeti gerçekleşmeyecek. Bu anlamda Adanın, Annan-Planına göre birleşmesi temelinde değil, bölünmesi temelinde bir uzlaşma sağlanmıştır. Tarafların ne istedikleri ve istemedikleri bu gerçeği açıkça göstermektedir.

Kıbrıs'ın üyeliğiyle AB'nin sınırları Doğu Akdeniz'e kadar uzamış oluyor. Bu bölgenin kontrolü, dünya çapında hakimiyet mücadelesi veren her güç için oldukça önemlidir. AB, Kıbrıs'a hakim olmakla Ortadoğu üzerindeki hakimiyet mücadelesinde, Amerikan emperyalizmiyle rekabetinde önemli bir üsse sahip olmuş olacaktır.

Kıbrıs, Amerikan emperyalizmi açısından da oldukça önemlidir. Bu ada, ABD'nin Avrasya jeopolitikasının Ortadoğu ayağının sağlamlaştırılması ve aynı zamanda Hazar Havzası yer altı kaynaklarının (petrol ve doğalgaz) dünya pazarlarına taşıyacak olan güzergahlardan birisinin (Baku-Ceyhan boru hattı) kontrolü için önemlidir. Bu alanın tamamen rakip bir gücün eline geçmesini önlemek, Amerikan emperyalizminin en önemli sorunlarından birisidir.

Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimi, Kıbrıs'ın tamamına sahip olmak için mücadele ediyorlar. Yunanistan, Enosis hedefinden vazgeçmemiştir.

Türkiye ve Kıbrıs Türk kesimi de adanın taksiminden yanalar. Keza Türk kesimi de taksim anlayışından vazgeçmemiştir.

Annan-Planı esas itibariyle İsviçre modelinden esinlenme bir plandır. Bu plana göre geniş yetkilerle donatılmış iki büyük otonom bölge (kanton) temelinde merkezi bir devlet kurulacak ve merkezi bir hükümet oluşturulacak. Türk tarafı (Türkiye/Kıbrıs Türk kesimi) böyle bir planın kendisi tarafından kabul edilebilir hale getirilmesi için görüşmelere katılıyor. Yani mevcut statükonun mümkün olduğunca değiştirilmemesi için mücadele ediyor. Böylece merkezi bir devlet yeniden kurulsa da ayrı kalmanın, ayrı devlet olarak yapılanmanın temel özellikleri ortadan kalkmamış olacak. Buna karşın Rum tarafı (Yunanistan/Kıbrıs Rum kesimi), Türk kesime mümkün olduğunca sınırlı hakların tanınması ve böylece devlet olma özelliğini kaybetmesi için mücadele etmektedir.

Rum kesiminin "Enosis" ve Türk kesiminin de "Taksim" istekleri, emperyalist çıkarlara tabi kılınıyor. Her iki taraf da isteklerinin, düşünüldüğü gibi gerçekleşemeyeceğini görüyor. Bu nedenle Yunanistan AB'ye sığınarak, Türkiye de ABD'ye sığınarak stratejik hedeflerine; "Enosis" ve "Taksim" anlayışlarına daha ziyade yaklaşacaklarını hesap ediyor.

Emperyalistler Kıbrıs'ta kendi çıkarları doğrultusunda ve günün güç dengelerine uygun düşen bir emperyalist çözüm için bastırıyorlar. Yunanistan ve Türkiye gibi, soruna doğrudan taraf ve Adada işgalci konumda olan bağımlı ülkeler ise Ada üzerinde rekabet eden emperyalist güçlerin piyonu olmaktan, onların çıkarlarına göre politika belirlemekten öte bir şey yapamıyorlar.

Türk tarafı, ABD'nin de taraf olarak masaya oturmasını istedi. Buna karşın Rum tarafı da masaya AB'nin de dahil olmasını istedi. Her iki tarafın da isteği kabul edildi. Bu durum, sorunun çözümünde hangi güçlerin belirleyici olduğunu göstermektedir. Zaten, taraflar da bunu gizlemiyor.

On yıllardan beri Türk ve Rum/Yunan halkları arasında şovenist bir histerinin konusu haline getirilen Kıbrıs 'sorunu'nun ivedi ve baştan belirlemeli çözümü için dayatma, AB ve ABD emperyalistlerinin iradesini ifade etmektedir.

Bugünün koşullarında AB'nin politikası Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesiminin, ABD'nin politikası da Türkiye ve Kıbrıs Türk kesiminin çıkarlarına şu veya bu şekilde cevap veriyor. Her iki taraf da gelişmeden memnun değil, ama yapacakları bir şey yok.

Emperyalistler arası rekabetin doğrudan bir sonucu olan Kıbrıs 'sorunu', yine emperyalistler arası rekabetin doğrudan bir sonucu olarak "çözüm"e kavuş- turuluyor.

Planda Ada halkları yine yok. Bütün bu hesaplar adada yaşayan halklara; Türk ve Rum halklarına sorulmadan yapılmıştır. Niçin? Emperyalist çıkarlar böyle gerekli gördüğü için.

Kıbrıs'ta gerçek çözüm, ancak tüm emperyalist güçlerin ve işgalci güçlerin Ada'dan elini çekmesi ve Kıbrıs'ın kaderinin Ada'daki halkların özgür iradele-rine bırakılmasıyla sağlanabilir. Kıbrıs'ta gerçek çözüm, Ada'daki Rum ve Türk; Kıbrıs işçi sınıfı ve emekçilerinin gönüllü birliğiyle gerçekleşecek olan Kıbrıs İşçi ve Emekçi Sovyet Cumhuriyeti'dir.

EMPERYALİSTLER VE TÜM İŞGALCİ GÜÇLER ADA'DAN DEFOLUN!

KIBRIS KIBRISLILARINDIR!