İSTANBUL'DA NATO ZİRVESİNİN SONUÇLARI
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Zirvenin gündemi üzerine Prag zirvesinden bu yana sürekli konuşuldu. Amerikan emperyalizminin "Büyük Ortadoğu Projesi"ni (BOP) kabul ettirmek için bastıracağı yorumları yapıldı. Bu projeye duyulan tepkilerin artması üzerine BOP, "Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi"ne dönüştürüldü. Amerikan emperyalizmi açısından önemli olan, hegemonya projesinin adından ziyade projenin kabul edilmesiydi.

Amerikan emperyalizmi açısından önemli olan, NATO'nun bir biçimde BOP alanında görevlendirilmesiydi. Prag toplantısında bu anlayış işlendi: "biz, NATO'nun çabalarını Büyük Ortadoğu'da yoğunlaştırması gerektiğini düşünüyoruz' Fikirsel dikkatimizi ve askeri gücümüzü doğuya ve güneye kaydırmalıyız. NATO'nun geleceği, inanıyoruz ki, doğuda ve güneydedir, Büyük Ortadoğu'dadır' NATO'nun geleceği krizleri önlemek ve krizlere yanıt vermektir; bu, ' Orta ve Güney Asya'da, Ortadoğu'nun bizzat kendisinde ve Kuzey Afrika'da ortaya çıkmış bir çarpışma da olabilir, bir rehine kurtarma görevi de olabilir, bir barışı koruma operasyonu da olabilir. Tehdit ise, hepimizin bildiği gibi, terörizm ile kitle imha silahlarının iç içe geçmiş olmasıdır" (Nicholas Burns'un Prag konuşması; "NATO'nun Geleceği Büyük Ortadoğu'dadır", 19 Ekim 2003).

Aynı toplantıda Amerikan emperyalizmi NATO'nun yeniden yapılanması için "yeni ortakların, yeni üyelerin, yeni askeri yeteneklerin ve yeni bir stratejik misyonun, bütün bunların bir araya getirilmesi" gerektiğinden bahsediyordu. Ancak, soruna bu açıdan baktığımızda İstanbul'da istenilen amaca ulaşılıp ulaşılmadığını görebiliriz.

Marks'ın dediği gibi, "perspektifi belirleyen, bakış açısıdır". Amerikan emperyalizmi açısından İstanbul Zirvesinin iki anlamı vardı. Birincisi; pratik sonuçları alınmasa da NATO'nun yeni görev alanının, yeni görev kapsamının ve yeniden yapılanmasının kabul ettirilmesiydi. Nitekim, NATO üyesi 26 ülkenin devlet ve hükümet başkanlarının oluşturduğu Kuzey Atlantik Konseyi, "Yeni Dönemde Güvenliğimiz" adıyla yayımladığı İstanbul Bildirisi'nde bunu kabul etmişlerdir. İkincisi; pratik sonuçların alınmasıydı. Amerikan emperyalizmi planladığı pratik sonuçları alamamıştır.

İstanbul Bildirisi'nde, NATO'nun bugün karşı karşıya olduğu tehditlerin değişime uğradığından, bu tehditlerin geçmişte olduğundan çok daha geniş bir coğrafyadan kaynaklandığından bahsedilmektedir. Bu nedenle olsa gerek Afganistan'daki protektorat rejimine destek vermek amacıyla NATO'nun bu ülkedeki rolünün önemli ölçüde genişletilmesi onaylanmış ve bu görevin başarıyla yerine getirilmesi için gerekli kaynakların temin edileceği açıklanmıştır.

NATO, değişen stratejik ortama ayak uydurabilmek için askeri yeteneklerini dönüşüme tabi tutuyor; NATO kuvvetlerinin, daha amaca uygun konuşlanabilir ve kullanılabilir hale getirilmesi için söz konusu dönüşümün sürdürülmesi karar altına alınıyor.

İstanbul Bildirisi'nde, "Irak halkına destek verme konusunda birlik içindeyiz. Ülkede iç güvenliği sağlamaya çalışan ve 2005 yılında ulusal seçimleri gerçekleştirme hazırlığı içinde bulunan yeni, egemen, geçici hükümete de tam işbirliği önermekteyiz" deniyor. Böylece NATO, Amerikan emperyalizminin işgalini onaylıyor, kurulmakta olan protektorat rejimini güçlendirmek için onun ordu ve polis güçlerini eğitmekle işe başlıyor.

Bildiride, işgalci güçlere karşı sürdürülen mücadele kınanıyor, bu mücadelenin Ortadoğu'nun güvenliğini tehdit ettiğine yer veriliyor. Yani NATO, bugün olmasa da yarın "terörizm", "güvenlik tehdidi" bahanesiyle işgalciliğe girişebilir, Yugoslavya'da olduğu gibi Amerikan emperyalizmi adına savaşabilir.

Sonuç itibariyle İstanbulda'ki NATO zirvesinde:

1- Güya savunma örgütü olan NATO'nun sorumluluk alanı artık Avrupa alanı ile sınırlı değil. Uzun zamandan beri tartışılan "alan dışı güvenlik", yani dünyanın her tarafında görev, artık NATO'nun esas faaliyet alanı oldu. İstanbul'da "Alan dışı güvenlik", Afganistan'dan sonra, Irak ve Ortadoğu'ya kadar genişletildi. Böylece BOP, NATO'nun görev alanına girmiş oldu.

2- NATO, terörizme karşı mücadele adı altında dünyanın her yerinde görev alabilir.

3- İstanbul Bildirisi'ne ek olarak yayımlanan" İstanbul İşbirliği Girişimi" açıklamasında Amerikan emperyalizmi, NATO vasıtasıyla da Arap ülkelerine uzanıyor.

4- Bu zirvede faşist diktatörlük bolca pohpohlandı, AB ile ABD arasında adeta paylaşılamadı. Anadolu'nun jeostratejik önemi vurgulandı. Diktatörlük, KONGRA GEL güçlerini imha konusunda ABD'yi ikna edemedi, ama NATO ve BOP çerçevesinde görev almaya hazır olduğunu açıkladı.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

İSTANBUL'DA NATO ZİRVESİNİN SONUÇLARI
fc Share on Twitter
 

Zirvenin gündemi üzerine Prag zirvesinden bu yana sürekli konuşuldu. Amerikan emperyalizminin "Büyük Ortadoğu Projesi"ni (BOP) kabul ettirmek için bastıracağı yorumları yapıldı. Bu projeye duyulan tepkilerin artması üzerine BOP, "Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi"ne dönüştürüldü. Amerikan emperyalizmi açısından önemli olan, hegemonya projesinin adından ziyade projenin kabul edilmesiydi.

Amerikan emperyalizmi açısından önemli olan, NATO'nun bir biçimde BOP alanında görevlendirilmesiydi. Prag toplantısında bu anlayış işlendi: "biz, NATO'nun çabalarını Büyük Ortadoğu'da yoğunlaştırması gerektiğini düşünüyoruz' Fikirsel dikkatimizi ve askeri gücümüzü doğuya ve güneye kaydırmalıyız. NATO'nun geleceği, inanıyoruz ki, doğuda ve güneydedir, Büyük Ortadoğu'dadır' NATO'nun geleceği krizleri önlemek ve krizlere yanıt vermektir; bu, ' Orta ve Güney Asya'da, Ortadoğu'nun bizzat kendisinde ve Kuzey Afrika'da ortaya çıkmış bir çarpışma da olabilir, bir rehine kurtarma görevi de olabilir, bir barışı koruma operasyonu da olabilir. Tehdit ise, hepimizin bildiği gibi, terörizm ile kitle imha silahlarının iç içe geçmiş olmasıdır" (Nicholas Burns'un Prag konuşması; "NATO'nun Geleceği Büyük Ortadoğu'dadır", 19 Ekim 2003).

Aynı toplantıda Amerikan emperyalizmi NATO'nun yeniden yapılanması için "yeni ortakların, yeni üyelerin, yeni askeri yeteneklerin ve yeni bir stratejik misyonun, bütün bunların bir araya getirilmesi" gerektiğinden bahsediyordu. Ancak, soruna bu açıdan baktığımızda İstanbul'da istenilen amaca ulaşılıp ulaşılmadığını görebiliriz.

Marks'ın dediği gibi, "perspektifi belirleyen, bakış açısıdır". Amerikan emperyalizmi açısından İstanbul Zirvesinin iki anlamı vardı. Birincisi; pratik sonuçları alınmasa da NATO'nun yeni görev alanının, yeni görev kapsamının ve yeniden yapılanmasının kabul ettirilmesiydi. Nitekim, NATO üyesi 26 ülkenin devlet ve hükümet başkanlarının oluşturduğu Kuzey Atlantik Konseyi, "Yeni Dönemde Güvenliğimiz" adıyla yayımladığı İstanbul Bildirisi'nde bunu kabul etmişlerdir. İkincisi; pratik sonuçların alınmasıydı. Amerikan emperyalizmi planladığı pratik sonuçları alamamıştır.

İstanbul Bildirisi'nde, NATO'nun bugün karşı karşıya olduğu tehditlerin değişime uğradığından, bu tehditlerin geçmişte olduğundan çok daha geniş bir coğrafyadan kaynaklandığından bahsedilmektedir. Bu nedenle olsa gerek Afganistan'daki protektorat rejimine destek vermek amacıyla NATO'nun bu ülkedeki rolünün önemli ölçüde genişletilmesi onaylanmış ve bu görevin başarıyla yerine getirilmesi için gerekli kaynakların temin edileceği açıklanmıştır.

NATO, değişen stratejik ortama ayak uydurabilmek için askeri yeteneklerini dönüşüme tabi tutuyor; NATO kuvvetlerinin, daha amaca uygun konuşlanabilir ve kullanılabilir hale getirilmesi için söz konusu dönüşümün sürdürülmesi karar altına alınıyor.

İstanbul Bildirisi'nde, "Irak halkına destek verme konusunda birlik içindeyiz. Ülkede iç güvenliği sağlamaya çalışan ve 2005 yılında ulusal seçimleri gerçekleştirme hazırlığı içinde bulunan yeni, egemen, geçici hükümete de tam işbirliği önermekteyiz" deniyor. Böylece NATO, Amerikan emperyalizminin işgalini onaylıyor, kurulmakta olan protektorat rejimini güçlendirmek için onun ordu ve polis güçlerini eğitmekle işe başlıyor.

Bildiride, işgalci güçlere karşı sürdürülen mücadele kınanıyor, bu mücadelenin Ortadoğu'nun güvenliğini tehdit ettiğine yer veriliyor. Yani NATO, bugün olmasa da yarın "terörizm", "güvenlik tehdidi" bahanesiyle işgalciliğe girişebilir, Yugoslavya'da olduğu gibi Amerikan emperyalizmi adına savaşabilir.

Sonuç itibariyle İstanbulda'ki NATO zirvesinde:

1- Güya savunma örgütü olan NATO'nun sorumluluk alanı artık Avrupa alanı ile sınırlı değil. Uzun zamandan beri tartışılan "alan dışı güvenlik", yani dünyanın her tarafında görev, artık NATO'nun esas faaliyet alanı oldu. İstanbul'da "Alan dışı güvenlik", Afganistan'dan sonra, Irak ve Ortadoğu'ya kadar genişletildi. Böylece BOP, NATO'nun görev alanına girmiş oldu.

2- NATO, terörizme karşı mücadele adı altında dünyanın her yerinde görev alabilir.

3- İstanbul Bildirisi'ne ek olarak yayımlanan" İstanbul İşbirliği Girişimi" açıklamasında Amerikan emperyalizmi, NATO vasıtasıyla da Arap ülkelerine uzanıyor.

4- Bu zirvede faşist diktatörlük bolca pohpohlandı, AB ile ABD arasında adeta paylaşılamadı. Anadolu'nun jeostratejik önemi vurgulandı. Diktatörlük, KONGRA GEL güçlerini imha konusunda ABD'yi ikna edemedi, ama NATO ve BOP çerçevesinde görev almaya hazır olduğunu açıkladı.