işçiler, emekçiler, gençler, kadınlar
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 


14 Kasım 2007 / MLKP Merkez Komitesi

 
Faşist rejim, yakın zamanda Şırnak'ta sömürgeci savaşa alet edilen 13 askerin ölümünü, Kürt halkına karşı yürütülen saldırı konseptinin güncel pratik aracı yapmaya girişmiş bulunuyor. Kendi iç gerginlik ve çatışmalarını bir yana bırakarak sayısız terör zirveleri yapıyor, militarist güçlere "emir ve talimatlar" veriyor. Şovenist kışkırtmalarla linç eylemlerine ve kirli savaşa çağrılar yapıyor. Böylece tam bir çözümsüzlük içinde geleneksel politikası olan inkar ve imhada ısrarını sürdürüyor. Yeniden "sınır ötesi operasyon", ve yeniden " topyekün savaş" naralarıyla ortalık toz duman olmuş durumda.
İşbirlikçi tekelci sermayenin ideologları, siyasi partileri ve paralı sesi burjuva medya, gazetelerin renkli manşetleri ve TV'lerin renkli ekranlarıyla etnik boğazlaşmaya götürecek linç eylemlerini, faşist şiddeti ve militarizmi tam bir pervasızlıkla naklen yansıtıyor. Şovenizm histerileriyle bölgesel yayılmacı işgal senaryolarının siyasi, ideolojik, psikolojik ve toplumsal temellerini güçlendirmeye ve bu anlamda gerici savaş odağı olmaya çalışıyor.
Asker anneleri ve yakınlarının duygusal haykırışlarını, acılarını ve gözyaşlarını istismar ederek ırkçılık ve Kürt düşmanlığı doğrultusunda toplumsal şartlandırma ve katıksız önyargı büyütmeye devam ediyor.
Ve tabii ki, etnik bir düşmanlık ve boğazlaşmayı kışkırtmakla Türk işçi ve emekçilerini, kır yoksullarını kendi gerçek sınıf çıkarlarına; yoksulluk, sefalet ve işsizlik gibi gerçek sorunlarına uzaklaştırıyor, yabancılaştırıyor.
Bununla yetinmiyor, gerginlik, korku, tehdit politikaları ve linç çağrılarıyla sadece Kürt halkını değil, coğrafyamızda bütün toplumu, Türk halkını aynı süreçte terörize etmek, uyuşturmak, örgütsüzleştirmek ve hareketsiz bırakmak istiyor.

Türk halkımızdan işçiler, emekçiler, asker aileleri
Hiç sordunuz mu kendinize!
Kürdistan'da 23 yıldır neden asker elbisesi giymiş çocuklarınız ölüyor?
Neden Kürt gençleri dağlarda gerilla mücadelesi yürütüyor? Neden Kürt köyleri bombalanıyor? Neden Kürt halkı aşağılanıyor? Ulusal dilleri, kimlikleri, ulusal ve demokratik halkları neden kabul edilmiyor?
Neden bin operasyonlarla Kürt gençleri, çocukları, aydınları, kadınları, yaşlıları katlediliyor, kaçırılıyor? Neden Kürtler, Türk kentleri ve yerleşim alanlarından kovuluyor; "ya sev ya terk et" saldırganlığıyla neden yüz yüze bırakılıyor?
Neden sağlığa, eğitime ve konutlara ayrılabilecek yüz milyarlarca dolar para askeri yatırımlara, silahlanmaya ve kirli savaşa ayrılıyor?
Bu soruların yanıtı çok açık ve basittir: Türkiye'de bir " Kürt sorunu" vardır. Kürt halkı da, tıpkı Türk halkının sahip olduğu, kendi ulusal ve demokratik haklarını istiyor. Kürtler, kendi dilleri, kimlikleri ve kültürlerini istiyorlar. Bunun için mücadele ediyorlar. Ve bugün, artık bu sorun bir bölgesel ve uluslar arası sorun haline gelmiştir. Mızrak çuvala sığmıyor.
Kürt sorununun gerçek muhatabı, siz Türk işçi ve emekçilerisiniz. Türk burjuva devleti, düzen partileri, hükümetler, generaller ve bürokratlar bugüne kadar hep ırkçı politikalar izledi. Kürtlere inkar, imha, kan ve barutu reva gördüler. Çözümsüzlük ve ırkçılığı dayattılar.
Yoksul Kürt halkıyla paylaşmayacak hiçbir çıkarınız, sorununuz yoktur. Oysa özgürlük, toplumsal kurtuluş, kardeşlik ve adalet talepleriniz ortaktır.
Kürtler kardeşlik istiyor. Ama kardeşlik, ancak özgürlük ve eşitlik koşullarında mümkündür. Onun için ulusal özgürlüklerini talep ediyorlar. Ulus ve dillerin tam hak eşitliğini istiyorlar.
Güney Kürdistan işgal tezkeresine hayır
Bugün Türkiye sınırları içinde yürütülen sömürgeci kirli savaş yetmiyormuş gibi, şimdi de Meclise sunulacak bir tezkereyle Güney Kürdistan'a yönelik işgale, savaşa, savaş hallerine yasallık kazandırılmaya çalışılıyor.
Meclis'te tezkere tartışmaları, özünde Güney Kürdistan'ı işgal etmeyi ve Ortadoğu'da yayılmacı emeller taşıyor. Zira öncelikli hedefin PKK'den çok, Güney Kürdistan'da Kürt oluşumu ve Kerkük'ün statüsü olduğu defalarca açıklanmıştır. Görülüyor ki, bu saldırganlığın nedeni 13 askerin ölmesinden öte, sömürgeci sistemin çıkarları uğruna yürütülmek istenen bir savaştır.
ABD emperyalizmi nasıl ki, silah ve petrol tekellerinin çıkarları için Irak'ı işgal edip yoksul insanların asker olarak ölmesini, delirmesini sağlıyor ve orada çamura batıyorsa; sömürgeci Türk burjuva devleti de, generaller ve işbirlikçi sermayenin çıkarına Güney Kürdistan'ı işgal etmenin ve daha fazla genç insanı öldürmenin tezkeresini hazırlıyor.
Emperyalist haydutların petrolü koklatmayacakları bir yana, savaşın sonuçları yine size çıkarılacak. Savaşta yine emekçi halkın çocukları ölecek. Savaşın yükü yine halklarımızın sırtına bindirilecek.
O nedenle tezkereye karşı çıkın. Faşist rejimin, Güney Kürdistan işgaline ve yayılmacı emellerine karşı durun.
Kürt halkı özgür olmadan Türk emekçileri ve halkı özgür olamaz. Öncesi bir yana, sömürgeci savaş yasaları ve politikaları sürecinde, sadece Kürtler için değil, Türk işçi ve emekçileri, gençleri, aydınları için de siyasal baskılar, savaş yasaları ve uygulamalar, yasaklar sürecektir.

Türk ve Kürt halkımız,
AKP hükümeti, ordu ve Cumhurbaşkanı, bugün Kürt halkına karşı ortak bir savaş iradesinde karar kılmışlar. Ve topyekün bir seferberlik içindedirler.
ABD, AB ve İsrail'in istihbari ve askeri destekleri de yetmedi. NATO ve Ortadoğu'nun en güçlü ordularından biri sayılan TSK, imhacı çözümü ABD ve Güney Kürdistan yönetiminden bekledi. Olmayınca, içinde debeleneceği bataklığa yönelmiş bulunuyor.
AKP, seçimlerden sonra bir savaş hükümeti pozisyonuna doğru hızla kayıyor. "Sınır ötesi" kükremeleri, hazırlık ve manevralarıyla Türkiye ve K. Kürdistan'da Kürt halkı ve siyasal kurumlarına karşı topyekün bir saldırı haline geçmiştir.
Ve şimdi kuşatma altına alınan DTP parlamenterleri bir kez daha soruşturuluyor. Sömürgeci politikalara boyun eğmeleri dayatılıyor. DTP binaları kurşunlanıyor. DTP belediye başkanları gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Kitlesel gözaltı ve tutuklamalar artarak sürüyor.
Bazı üniversitelerin öğrenci ve öğretim üyelerine açıklamalar yaptırılıyor; Kamu-Sen ve Memur-Sen gibi gerici ve faşist sendikalar, siyasi partiler, dernekler, spor kulüpleri üzerinden şovenizm dalgası büyütülerek politik bir basınç yaratılmak isteniyor.

Kürt halkımız,
AKP, Kürdistan'da oy oranlarını arttırmakla Kürtleri sisteme ve rejime yeniden bağlayacağını sanıyor. Sömürgeci sisteme can simidi oluyor. Generallerle birlikte Kürt halkının ulusal bilinç, örgütlenme ve kazanımlarının üstünü betonlamak istiyor. Kürtlerden aldığı oyları silah olarak Kürtlere karşı kullanmayı planlıyor.
Sömürgeci rejimin Güney Kürdistan işgali hevesleri, tarihsel olarak Kürt ulusunun elde etmiş olduğu kazanımlara, mevzilere karşı duyduğu korku ve rahatsızlıktan kaynaklanmaktadır. Ortadoğu'da 30 milyon Kürt'ün de ulusal iradesini ortaya koyma hakkı kadar meşru ne olabilir ki! Kazanılmış siyasal, kurumsal ve kültürel mevzilerini, G. Kürdistan'daki devletleşmeyi sahiplen!
Dağın dilini sokakların ve alanların dili serhildanlarla birleştir. Özgürlük savaşının ortaya çıkardığı onurlu ve özgür yaşamı terk etme. Mazlum halkların direnişi karşısında er geç zalimlerin saltanatı yıkılacaktır.

İşçiler, Emekçiler,
Bu coğrafyada işgal ve savaş nedeniyle olup bitenler en başta bizleri ilgilendirir. Çünkü sonuçlarını biz yaşıyoruz. Çocuklarımız kirli savaşta ölüyor. Sınıf çıkarlarımız ve sorunlarımızın çözümü unutturuluyor.
Karşıdevrimci gösterilere katılmayın. Arkadaşlarınızı, yakınlarınızı emek ve halk düşmanı bu gerici gösterilere katılmamaları için uyarın. Geç olmadan kendi kaderinizi kendi elinize alın.
Faşist rejimin Kürt halkı ve Kürt ulusal hareketine yönelik sömürgeci faşist kuşatması ve topyekün savaş çağrılarına karşı durun. Burjuva medyanın savaş çığırtkanlığını protesto edin. Sömürgeci savaş ve etnik boğazlama kışkırtmalarına karşı sesinizi yükseltin!
Partimiz MLKP, ve diğer devrimci ilerici güçlerin siyasal çağrılarına, antifaşist ve antişovenist gösteri ve direnişlerini katılın, onlara güç verin.
Bu kavga özgürlük, onurlu demokratik barış ve kardeşlik kavgasıdır.
Halklar kardeştir. Kardeşlik ise, özgürlük ve eşitlik koşullarında mümkündür.
Sömürgeci savaşa ve linç çağrılarına karşı birleşik mücadeleye!