SÖMÜRGECİ REJİMİN YENİ İMHA VE SİNDİRME KONSEPTİ
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Sömürgeci rejim, Kürt ulusal hareketine karşı imha politikasını uygulamada yeni bir aşamanın işaretlerini veriyor. 19 Temmuzda düzenlenen basın toplantısında Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Genelkurmayın, dolayısıyla faşist sömürgeci rejimin "teröre karşı mücadele" konu-sunda görüşlerini ve alınması gereken tedbirleri sıraladı. Basının da bu "mücadele"ye katkıda bulunmasını -sanki katkıda bulunmuyormuş, taraf değilmiş gibi- talep eden Başbuğ, medya mensuplarına adeta apolet dağıttı.

"Terörizme karşı mücadele"yi öne sürerek başta Kürt halkı olmak üzere, bütün toplumsal muhalefet güçlerini tehdit ederek konuşan Başbuğ, mücadelede başarılı olmanın irade birliğinin sağlanmasından geçtiği mesajını veriyor. Kürt ulusal hareketine ve iradesine karşı hakim sınıfların irade birliğini sağlamak amaçlanıyor. Yani Genelkurmay, Kürt ulusal hareketine karşı topyekün bir mücadelenin örgütlenmesinin kaçınılmazlığından bahsediyor.

Devlet, "terörizme karşı mücadele" adı altında Kürt ulusal hareketini imha etmek ve sindirmek için yeni bir konsept geliştiriyor. Bilindiği gibi devlet, ulusal hareketi imha etmek ve sindirmek için ABD'yi harekete geçirmekte, AB'yi kendi yanına çekmekte başarısız kaldı. En azından birtakım genel "kınama" açıklamalarının ve bazı isimlerin açıklanmasının ötesinde bir sonuç alamadı. Bu durum onu yeni imha konsepti geliştirmeye zorlamaktadır. Diğer taraftan devletin, başta ABD olmak üzere emperyalist ülkelerin dillerinden düşürmedikleri "uluslararası terörizme karşı mücadele" anlayışından da güç aldığı bir gerçektir.

Devletin geliştirdiği yeni konseptin üç ayağı var: Sömürgeci devletin şimdi yapmak istediği, Kürt ulusal hareketine karşı mücadeleyi, Batıda "terörizme karşı mücadele" anlayışı çerçevesinde ele alarak imha ve sindirme hareketine girişmektir. Böylece, emperyalist devletlerin "demokrasi"yi bahane ederek bu saldırıya karışmalarının ve "dışarıdan desteğin" sağlanmasının önü alınmak isteniyor. Bu, yeni konseptin bir ayağını oluşturuyor.

Konseptin ikinci ayağı, ülke içinde medyanın topyekün imha için hazırlanmasını içermektedir.

Konseptin üçüncü ayağını da bir bütün olarak toplumun yeni bir savaşa psikolojik olarak hazırlanması oluşturmaktadır.

Başbuğ'un açıklamalarında oluşturulmaya çalışılan konseptin bu özellikleri çok açık bir şekilde görülmektedir. Genelkurmay İkinci Başkanı konuşmasında PKK'yı kastederek, "örgüt ile toplum arasındaki iletişimin koparılmasının gerektiği"nden, bunun "Türk medyasına düşen temel (bir) sorumluluk" olduğundan; "örgütle bağlantısı olanlar, örgüte destek sağlayanlar, örgütün propagandasını yapan bazı kuruluşlar, kişiler ve sivil toplum örgütleriyle mücadele edilmesi" gerektiğinden; "mücadelenin devlet ve toplumun bütün güçleri ile topyekün olarak, kararlılıkla ve koordineli bir şekilde yapılması" gerektiğinden; "mücadele ana hedefinin, terör örgütünün başarı umudunun kırılması ve yok edilmesi olarak seçilmesi" gerektiğinden; "mücadeleye uluslararası gerekli desteğin sağlanması, şayet varsa yabancı devlet ve kurumların terörizme olan desteğinin kesilmesi ve mücadelenin ulusal bir konu anlayışıyla ele alınması" gerektiğinden bahsetmekte ve nihayet "terörizmle topyekün mücadele için yeni bir kuruluşa ihtiyaç vardır. Terörün, güvenlik, istihbarat, psikolojik harekat, sosyal, ekonomi, eğitim, boyutlarını inceleyecek, yapılacakları makro seviyede planlayacak, icracı makamlar arasında gerekli koordineyi sağlayacak, takip edecek, Başbakanlığa bağlı bir kuruluş"a duyulan ihtiyacı dile getirmekte. Başbuğ'un "diğer bir zorluk ise; demokratik haklar ve hukuki düzenlemelerle güvenlik ihtiyaçları arasındaki dengenin tam sağlanamaması ve bunun neticesi olarak da, bu hukuki durumdan teröristlerin faydalanmasıdır" sözleri de yeni konseptin aynı zamanda birtakım demokratik hakların, olduğu kadarıyla basın "özgürlüğü"nün tamamen yok edilmesini içerdiğini göstermektedir.

Genelkurmay 2. Başkanı İ. Başbuğ, özellikle PKK'yı etkisizleştirmek için TMY ve gerekirse yeni TCK'da değişiklik önerisini verilmiş bir emir kabul eden Adalet Bakanlığı yeniden hemen harekete geçti ve bu konuda taslak hazırlamak amacıyla Genelkurmay Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı, emniyet, jandarma temsilcileri ve akademisyenlerden oluşan yeni bir komisyon kurdu. Komisyon, önümüzdeki günlerde çalışmalarına başlayacak. Sonuç, söz konusu yeni konseptten başka bir şey olmayacaktır.

Her ne kadar sömürgeci diktatörlüğün Güney Kürdistan`la ilgili olarak "kırmızı çizgileri" kalmamışsa da, son günlerde topyekün saldırı ve imhanın bir parçası olarak yeniden "Kuzey Irak"a girmekten; oradaki; Güney Kürdistan`daki gerile güçlerini yok etmekten bahsetmektedir. Ama bu eskisi gibi öyle pek olası değil. Ayrıca bir sonuç alamayacağı da açıktır. Her şeyden önce Amerikan emperyalizmi Kürtlerle arasını açmamak için böyle bir talebi reddetmektedir. Irak'taki direnişe karsı Amerikan uşağı Irak hükümeti içinde çatlaklığın çıkmaması için de işbirlikçiler bu plana karşılar. Bunun ötesinde HPG, savaşa hazır olduğunu açıklamakta ve devlete "geleceğin varsa göreceğin de var" demektedir.

Bu konsept, sadece Kürt ulusal hareketini değil, bir bütün olarak ülkemizdeki toplumsal muhalefete; devrimci ve sosyalist örgütlere karşı yeni bir savaş ilanıdır. Yapılan öneriler, medyayı da tehdit ederek daha disiplini bir şekilde devreye sokarak örgütlü şovenizmi körüklemeyi; her demokratik çabanın; özelleştirmeye karşı mücadelenin; gecekondu halkının konut hakkı için mücadelesinin; gençliğin demokratik eğitim için mücadelesinin ardında "bölücülük" aramayı; bütün toplumsal muhalefeti "terörizm"in destekçisi ilan etmeyi ve aynı zamanda devrimci örgütleri de hedef alarak tasfiye etmeyi içermektedir.

Kürt ulusal hareketi, devrimci ve komünist hareket, bu saldırı dalgasına karşı direnişi ve mücadeleyi büyütme olanak ve dinamiklerine sahiptir. Örneğin gerilla savasıyla PKK devlet güçlerine kayıplar verdiriyor, HPG, devletin imha politikası karşısında susulmayacağini, geri adim atılmayacağını açıklıyor ve fiilen orduyla karşı savaşıyor.

Devletin bu imha ve sindirme politikası karşısında başta partimiz MLKP olmak üzere, devrimci ve komünist parti ve güçler ortak tavır almaya ve mücadeleyi büyütme çalışıyorlar. Devrimci bir parti olan MKP kadrolarının katledilmesine karşı geliştirilen birleşik mücadele ortak kavganın olumlu örneklerinden biri olmuştur.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

SÖMÜRGECİ REJİMİN YENİ İMHA VE SİNDİRME KONSEPTİ
fc Share on Twitter
 

Sömürgeci rejim, Kürt ulusal hareketine karşı imha politikasını uygulamada yeni bir aşamanın işaretlerini veriyor. 19 Temmuzda düzenlenen basın toplantısında Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Genelkurmayın, dolayısıyla faşist sömürgeci rejimin "teröre karşı mücadele" konu-sunda görüşlerini ve alınması gereken tedbirleri sıraladı. Basının da bu "mücadele"ye katkıda bulunmasını -sanki katkıda bulunmuyormuş, taraf değilmiş gibi- talep eden Başbuğ, medya mensuplarına adeta apolet dağıttı.

"Terörizme karşı mücadele"yi öne sürerek başta Kürt halkı olmak üzere, bütün toplumsal muhalefet güçlerini tehdit ederek konuşan Başbuğ, mücadelede başarılı olmanın irade birliğinin sağlanmasından geçtiği mesajını veriyor. Kürt ulusal hareketine ve iradesine karşı hakim sınıfların irade birliğini sağlamak amaçlanıyor. Yani Genelkurmay, Kürt ulusal hareketine karşı topyekün bir mücadelenin örgütlenmesinin kaçınılmazlığından bahsediyor.

Devlet, "terörizme karşı mücadele" adı altında Kürt ulusal hareketini imha etmek ve sindirmek için yeni bir konsept geliştiriyor. Bilindiği gibi devlet, ulusal hareketi imha etmek ve sindirmek için ABD'yi harekete geçirmekte, AB'yi kendi yanına çekmekte başarısız kaldı. En azından birtakım genel "kınama" açıklamalarının ve bazı isimlerin açıklanmasının ötesinde bir sonuç alamadı. Bu durum onu yeni imha konsepti geliştirmeye zorlamaktadır. Diğer taraftan devletin, başta ABD olmak üzere emperyalist ülkelerin dillerinden düşürmedikleri "uluslararası terörizme karşı mücadele" anlayışından da güç aldığı bir gerçektir.

Devletin geliştirdiği yeni konseptin üç ayağı var: Sömürgeci devletin şimdi yapmak istediği, Kürt ulusal hareketine karşı mücadeleyi, Batıda "terörizme karşı mücadele" anlayışı çerçevesinde ele alarak imha ve sindirme hareketine girişmektir. Böylece, emperyalist devletlerin "demokrasi"yi bahane ederek bu saldırıya karışmalarının ve "dışarıdan desteğin" sağlanmasının önü alınmak isteniyor. Bu, yeni konseptin bir ayağını oluşturuyor.

Konseptin ikinci ayağı, ülke içinde medyanın topyekün imha için hazırlanmasını içermektedir.

Konseptin üçüncü ayağını da bir bütün olarak toplumun yeni bir savaşa psikolojik olarak hazırlanması oluşturmaktadır.

Başbuğ'un açıklamalarında oluşturulmaya çalışılan konseptin bu özellikleri çok açık bir şekilde görülmektedir. Genelkurmay İkinci Başkanı konuşmasında PKK'yı kastederek, "örgüt ile toplum arasındaki iletişimin koparılmasının gerektiği"nden, bunun "Türk medyasına düşen temel (bir) sorumluluk" olduğundan; "örgütle bağlantısı olanlar, örgüte destek sağlayanlar, örgütün propagandasını yapan bazı kuruluşlar, kişiler ve sivil toplum örgütleriyle mücadele edilmesi" gerektiğinden; "mücadelenin devlet ve toplumun bütün güçleri ile topyekün olarak, kararlılıkla ve koordineli bir şekilde yapılması" gerektiğinden; "mücadele ana hedefinin, terör örgütünün başarı umudunun kırılması ve yok edilmesi olarak seçilmesi" gerektiğinden; "mücadeleye uluslararası gerekli desteğin sağlanması, şayet varsa yabancı devlet ve kurumların terörizme olan desteğinin kesilmesi ve mücadelenin ulusal bir konu anlayışıyla ele alınması" gerektiğinden bahsetmekte ve nihayet "terörizmle topyekün mücadele için yeni bir kuruluşa ihtiyaç vardır. Terörün, güvenlik, istihbarat, psikolojik harekat, sosyal, ekonomi, eğitim, boyutlarını inceleyecek, yapılacakları makro seviyede planlayacak, icracı makamlar arasında gerekli koordineyi sağlayacak, takip edecek, Başbakanlığa bağlı bir kuruluş"a duyulan ihtiyacı dile getirmekte. Başbuğ'un "diğer bir zorluk ise; demokratik haklar ve hukuki düzenlemelerle güvenlik ihtiyaçları arasındaki dengenin tam sağlanamaması ve bunun neticesi olarak da, bu hukuki durumdan teröristlerin faydalanmasıdır" sözleri de yeni konseptin aynı zamanda birtakım demokratik hakların, olduğu kadarıyla basın "özgürlüğü"nün tamamen yok edilmesini içerdiğini göstermektedir.

Genelkurmay 2. Başkanı İ. Başbuğ, özellikle PKK'yı etkisizleştirmek için TMY ve gerekirse yeni TCK'da değişiklik önerisini verilmiş bir emir kabul eden Adalet Bakanlığı yeniden hemen harekete geçti ve bu konuda taslak hazırlamak amacıyla Genelkurmay Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı, emniyet, jandarma temsilcileri ve akademisyenlerden oluşan yeni bir komisyon kurdu. Komisyon, önümüzdeki günlerde çalışmalarına başlayacak. Sonuç, söz konusu yeni konseptten başka bir şey olmayacaktır.

Her ne kadar sömürgeci diktatörlüğün Güney Kürdistan`la ilgili olarak "kırmızı çizgileri" kalmamışsa da, son günlerde topyekün saldırı ve imhanın bir parçası olarak yeniden "Kuzey Irak"a girmekten; oradaki; Güney Kürdistan`daki gerile güçlerini yok etmekten bahsetmektedir. Ama bu eskisi gibi öyle pek olası değil. Ayrıca bir sonuç alamayacağı da açıktır. Her şeyden önce Amerikan emperyalizmi Kürtlerle arasını açmamak için böyle bir talebi reddetmektedir. Irak'taki direnişe karsı Amerikan uşağı Irak hükümeti içinde çatlaklığın çıkmaması için de işbirlikçiler bu plana karşılar. Bunun ötesinde HPG, savaşa hazır olduğunu açıklamakta ve devlete "geleceğin varsa göreceğin de var" demektedir.

Bu konsept, sadece Kürt ulusal hareketini değil, bir bütün olarak ülkemizdeki toplumsal muhalefete; devrimci ve sosyalist örgütlere karşı yeni bir savaş ilanıdır. Yapılan öneriler, medyayı da tehdit ederek daha disiplini bir şekilde devreye sokarak örgütlü şovenizmi körüklemeyi; her demokratik çabanın; özelleştirmeye karşı mücadelenin; gecekondu halkının konut hakkı için mücadelesinin; gençliğin demokratik eğitim için mücadelesinin ardında "bölücülük" aramayı; bütün toplumsal muhalefeti "terörizm"in destekçisi ilan etmeyi ve aynı zamanda devrimci örgütleri de hedef alarak tasfiye etmeyi içermektedir.

Kürt ulusal hareketi, devrimci ve komünist hareket, bu saldırı dalgasına karşı direnişi ve mücadeleyi büyütme olanak ve dinamiklerine sahiptir. Örneğin gerilla savasıyla PKK devlet güçlerine kayıplar verdiriyor, HPG, devletin imha politikası karşısında susulmayacağini, geri adim atılmayacağını açıklıyor ve fiilen orduyla karşı savaşıyor.

Devletin bu imha ve sindirme politikası karşısında başta partimiz MLKP olmak üzere, devrimci ve komünist parti ve güçler ortak tavır almaya ve mücadeleyi büyütme çalışıyorlar. Devrimci bir parti olan MKP kadrolarının katledilmesine karşı geliştirilen birleşik mücadele ortak kavganın olumlu örneklerinden biri olmuştur.