Annapolis Konferansı Yeni Oslo!
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

26 Kasım'da Maryland eyaletinin Annapolis kentinde gerçekleştirilen uluslararası ‘Ortadoğu Barış Zirvesi'ne G. W. Bush'un daveti üzerine 49 ülkeden temsilci katıldı.
Amerikan emperyalizminin Ortadoğu'daki konumunu güçlendirmek ve bütün dünyaya "barışçıl" olduğunu göstermek için Filistin-İsrail sorununu kendi çıkarları temelinde çözümde belli bir ilerleme sağlama çabası sonuçsuz kaldı. Sorunun birkaç ülke arasında değil, bütün dünyanın gözü önünde çözülmeye çalışıldığı görüntüsü vermek için ilgili ilgisiz bir dizi ülke konferansa çağrıldı. Ekim sonunda Ortadoğu turuna çıkan ABD Dışişleri Bakanı C. Rice, konferansın başarılı geçmesi için ayrı ayrı talimatlar vererek planlarını aktarmıştı. Arap ülkeleri ve çoğu Filistinli örgüt bu konferansın da bir sonuç getirmeyeceği anlayışındalar. Filistinli örgütler, BM kararlarına dayanmayan bir konferansa oldukça mesafeli yaklaşıyorlar. Filistin'in meşru hükümeti, konferansa davet edilmek bir yana emperyalist güçler tarafından tecrit altında tutularak devrilmeye çalışılıyor. Hamas önderi Maşal'a göre "Annapolis buluşması ABD'nin bölgede önümüzdeki savaş amacını içeren büyük bir stratejik planıdır". Buna göre İran, Suriye, Hamas'ın kontrolünde olan Gazze Şeridi ve Lübnan'da da Hizbullah savaş hedefidir.
Filistin'i fiilen ikiye bölen ve esas muhatapları -Filistinli örgütleri- dışlayan Amerikan emperyalizmi sadece M. Abbas'ı muhatap olarak kabul ediyor.
Bazı tutsakları serbest bırakmak gibi "jestler"le barış için çok fedakârlıkta bulunacağı mesajını veren İsrail, aslında Abbas yönetimine mevcut durumu kabul ettirerek Annapolis'e umut bağlatmaya çalıştı.
ABD-İsrail çetesi, yeni bir Oslo ile Filistin sorununu belli bir zaman rafa kaldırarak, Ortadoğu'da planlarına karşı duran güçlerin -Suriye ve İran- üstüne gitmek için "arkasını" sağlama almayı planlıyor; konferansın, Ortadoğu'da barışa değil yeni savaşlara zemin oluşturması ABD-İsrail ikilisinin amaçlarından birisidir.
Ötesinde ABD-İsrail çetesinin, Arap devletleri bu konferans katılmalılar talebini karşılıksız bırakmayan Arap devletleri, bu katılımlarıyla emperyalist-Siyonist planların gerçekleştirilmesine ortam hazırlamışlardır.
İsrail Dışişleri Bakanı Liwni'ye göre Annapolis Konferansı 7 senelik aradan sonra Filistin ile barış görüşmelerinin devam ettirilmesi için bir başlangıçtı ve amaç, temel sorunların ele alınması değildi. Öyle de oldu.
Amerikan emperyalizmi ve İsrail'in ne istedikleri oldukça açık: Filistin halkına, Filistin devletinin kurulması için yeni bir umut vermek. Bu daha önce denenmişti. ‘90'lı yılların başında başlatılan Oslo süreci, Filistin devletinin kurulması için bir "yol haritası"ydı. Oslo sürecinin sonucu bugünkü Filistin'in halidir. Arafat çizgisini takip eden Abbas, Annapolis'de yeni bir Oslo süreci başlattı. Ama bu sefer işi zor. Çünkü emperyalist planlara karşı ve bağımsız Filistin için mücadele eden güçler var.
Orta Doğu'yu savaş alanına çeviren barbar ABD emperyalizmi, bölgedeki hâkimiyetini güçlendirmek ve İsrail ile birlikte emperyalist-Siyonist planlara karşı duran güçlerin üzerine gitmek için Abbas yönetimini destekleyerek yol almaya çalışmaktadır.
Konferanstan hangi sonuç alındı? Konferanstan çıkan yegâne sonuç, "iki devletli çözüm" için niyet açıklamalarından ve Olmert ve Abbas arasında görüşmelere devam etme anlaşmasından başka bir şey değil.
Tabii ki burada sorun, sonuca hangi perspektiften bakıldığıdır. Konferans en fazlasıyla Ortadoğu'da ABD-İsrail çıkarlarını pekiştirmeye ve bol sayıda katılımcı "yalancı şahit"in önünde bütün dünya nezdinde meşrulaştırmaya yarayacaktır. Bağımsız Filistin devleti kurulmadan Filistin ve İsrail arasında barışın sağlanması imkânsızdır. Bu devlet de Oslo'da sunulduğu gibi sınırı pek belli olmayan, "delik-deşik", Amerikan emperyalizmine bağımlı, Siyonizm'in insafına bağlı olarak nefes alabilecek olan bir devlet değildir. Amerikan emperyalizmi ve Siyonizm, bağımsız Filistin devleti adına "protektorat Filistin'in kurulmasını amaçlıyor. Filistin halkının temel talebi ise, en azından 1967 sınırlarının kabul edildiği, Kudüs'ün her iki taraf için de başkent olduğu, mülteci sorununun çözümlendiği koşullarda bir Filistin devletidir.
Türkiye'nin rolü:
Türk burjuvazisi, 12 Kasım'da İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ı Türkiye'ye parlamento önünde birer konuşma yapmaları için çağırmıştı. Burada ikisini ilk defa buluşturan ve bu anlamda konferans öncesi bir prova yapan Türk burjuvazisi, dünya âleme kendisine ‘barış yardımcısı' misyonunu biçtiğini ve İsrail ve Filistin'in artık barış ‘arzuladıklarını' göstermektedir, kirli savaş çığırtkanı ve şovenist yüzünü gizlemek ve halkın ABD ve İsrail'e karşı öfkesini azaltmak için uğraşmaktadır. Türk burjuvazisinin Amerikan emperyalizmine ve Siyonist İsrail'e yaranma çabaları bu konferansa katılmak için pek yeterli olmadı. Ancak son ana kadar "yalvar yakar", burjuva basının deyimiyle "yırtınarak" Moritanya'dan Endonezya'ya, Senegal'den Brezilya'ya ilgili ilgisiz ülkelerin katıldığı bu konferansa kendini davet ettirebildi.


 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

Annapolis Konferansı Yeni Oslo!
fc Share on Twitter
 

26 Kasım'da Maryland eyaletinin Annapolis kentinde gerçekleştirilen uluslararası ‘Ortadoğu Barış Zirvesi'ne G. W. Bush'un daveti üzerine 49 ülkeden temsilci katıldı.
Amerikan emperyalizminin Ortadoğu'daki konumunu güçlendirmek ve bütün dünyaya "barışçıl" olduğunu göstermek için Filistin-İsrail sorununu kendi çıkarları temelinde çözümde belli bir ilerleme sağlama çabası sonuçsuz kaldı. Sorunun birkaç ülke arasında değil, bütün dünyanın gözü önünde çözülmeye çalışıldığı görüntüsü vermek için ilgili ilgisiz bir dizi ülke konferansa çağrıldı. Ekim sonunda Ortadoğu turuna çıkan ABD Dışişleri Bakanı C. Rice, konferansın başarılı geçmesi için ayrı ayrı talimatlar vererek planlarını aktarmıştı. Arap ülkeleri ve çoğu Filistinli örgüt bu konferansın da bir sonuç getirmeyeceği anlayışındalar. Filistinli örgütler, BM kararlarına dayanmayan bir konferansa oldukça mesafeli yaklaşıyorlar. Filistin'in meşru hükümeti, konferansa davet edilmek bir yana emperyalist güçler tarafından tecrit altında tutularak devrilmeye çalışılıyor. Hamas önderi Maşal'a göre "Annapolis buluşması ABD'nin bölgede önümüzdeki savaş amacını içeren büyük bir stratejik planıdır". Buna göre İran, Suriye, Hamas'ın kontrolünde olan Gazze Şeridi ve Lübnan'da da Hizbullah savaş hedefidir.
Filistin'i fiilen ikiye bölen ve esas muhatapları -Filistinli örgütleri- dışlayan Amerikan emperyalizmi sadece M. Abbas'ı muhatap olarak kabul ediyor.
Bazı tutsakları serbest bırakmak gibi "jestler"le barış için çok fedakârlıkta bulunacağı mesajını veren İsrail, aslında Abbas yönetimine mevcut durumu kabul ettirerek Annapolis'e umut bağlatmaya çalıştı.
ABD-İsrail çetesi, yeni bir Oslo ile Filistin sorununu belli bir zaman rafa kaldırarak, Ortadoğu'da planlarına karşı duran güçlerin -Suriye ve İran- üstüne gitmek için "arkasını" sağlama almayı planlıyor; konferansın, Ortadoğu'da barışa değil yeni savaşlara zemin oluşturması ABD-İsrail ikilisinin amaçlarından birisidir.
Ötesinde ABD-İsrail çetesinin, Arap devletleri bu konferans katılmalılar talebini karşılıksız bırakmayan Arap devletleri, bu katılımlarıyla emperyalist-Siyonist planların gerçekleştirilmesine ortam hazırlamışlardır.
İsrail Dışişleri Bakanı Liwni'ye göre Annapolis Konferansı 7 senelik aradan sonra Filistin ile barış görüşmelerinin devam ettirilmesi için bir başlangıçtı ve amaç, temel sorunların ele alınması değildi. Öyle de oldu.
Amerikan emperyalizmi ve İsrail'in ne istedikleri oldukça açık: Filistin halkına, Filistin devletinin kurulması için yeni bir umut vermek. Bu daha önce denenmişti. ‘90'lı yılların başında başlatılan Oslo süreci, Filistin devletinin kurulması için bir "yol haritası"ydı. Oslo sürecinin sonucu bugünkü Filistin'in halidir. Arafat çizgisini takip eden Abbas, Annapolis'de yeni bir Oslo süreci başlattı. Ama bu sefer işi zor. Çünkü emperyalist planlara karşı ve bağımsız Filistin için mücadele eden güçler var.
Orta Doğu'yu savaş alanına çeviren barbar ABD emperyalizmi, bölgedeki hâkimiyetini güçlendirmek ve İsrail ile birlikte emperyalist-Siyonist planlara karşı duran güçlerin üzerine gitmek için Abbas yönetimini destekleyerek yol almaya çalışmaktadır.
Konferanstan hangi sonuç alındı? Konferanstan çıkan yegâne sonuç, "iki devletli çözüm" için niyet açıklamalarından ve Olmert ve Abbas arasında görüşmelere devam etme anlaşmasından başka bir şey değil.
Tabii ki burada sorun, sonuca hangi perspektiften bakıldığıdır. Konferans en fazlasıyla Ortadoğu'da ABD-İsrail çıkarlarını pekiştirmeye ve bol sayıda katılımcı "yalancı şahit"in önünde bütün dünya nezdinde meşrulaştırmaya yarayacaktır. Bağımsız Filistin devleti kurulmadan Filistin ve İsrail arasında barışın sağlanması imkânsızdır. Bu devlet de Oslo'da sunulduğu gibi sınırı pek belli olmayan, "delik-deşik", Amerikan emperyalizmine bağımlı, Siyonizm'in insafına bağlı olarak nefes alabilecek olan bir devlet değildir. Amerikan emperyalizmi ve Siyonizm, bağımsız Filistin devleti adına "protektorat Filistin'in kurulmasını amaçlıyor. Filistin halkının temel talebi ise, en azından 1967 sınırlarının kabul edildiği, Kudüs'ün her iki taraf için de başkent olduğu, mülteci sorununun çözümlendiği koşullarda bir Filistin devletidir.
Türkiye'nin rolü:
Türk burjuvazisi, 12 Kasım'da İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ı Türkiye'ye parlamento önünde birer konuşma yapmaları için çağırmıştı. Burada ikisini ilk defa buluşturan ve bu anlamda konferans öncesi bir prova yapan Türk burjuvazisi, dünya âleme kendisine ‘barış yardımcısı' misyonunu biçtiğini ve İsrail ve Filistin'in artık barış ‘arzuladıklarını' göstermektedir, kirli savaş çığırtkanı ve şovenist yüzünü gizlemek ve halkın ABD ve İsrail'e karşı öfkesini azaltmak için uğraşmaktadır. Türk burjuvazisinin Amerikan emperyalizmine ve Siyonist İsrail'e yaranma çabaları bu konferansa katılmak için pek yeterli olmadı. Ancak son ana kadar "yalvar yakar", burjuva basının deyimiyle "yırtınarak" Moritanya'dan Endonezya'ya, Senegal'den Brezilya'ya ilgili ilgisiz ülkelerin katıldığı bu konferansa kendini davet ettirebildi.