Avrupa limanlarında grev
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Avrupa'da liman işçileri, tekellerin birliği AB'nin limanlara yönelik neoliberal saldırı tasarısına karşı birleşik direnişe geçti.

AB'nin limanlara yönelik özelleştirme, taşeronlaştırma, örgütsüzleştirme saldırıları daha eskiye dayanıyor. 2001'de ve 2003'te de benzer içerikte saldırılar gündeme gelmiş ve liman işçilerinin Avrupa çapında direnişi karşısında geri adım atılmış ve tasarı reddedilmişti. Yeni tasarı da Kasım 2005'te Brüksel'de on Avrupa ülkesinden işçiler tarafından protesto edilmişti.

Limanlarda özelleştirme ve taşeronlaştırmanın önünü açan 'Liman Paketi II' adlı tasarı, aynı zamanda bir örgütsüzleştirme saldırısı olma niteliği de taşıyordu. Esnek çalışma ve taşeronlaştırma, geçici işçiliğin yerleşmesi, liman işçilerinin sendikalaşma olanaklarını da daraltacak bir gelişme olacaktı.

Tekellerin birliği AB'nin bu neoliberal saldırısına Avrupa liman işçileri 11 Ocak'ta kıtasal grevle yanıt verdi. Almanya, Hollanda, Belçika ve Finlandiya'da yankı bulan grev, Avrupa limanlarında hayatı durdurdu.

Tasarının Avrupa Parlamentosunda görüşüleceği 17 Ocak günü ise Fransa'nın Strasbourg kentinde bulunan AP önünde liman işçilerinin eylemine polis saldırırken, işçiler polisle çatıştı. Aynı anda İspanya, Portekiz, Belçika, Hollanda, Yunanistan, Almanya, İsveç ve Danimarka limanları tasarıyı grevlerle karşıladı. İşçilerin bu direnişi karşısında AB emperyalistleri geri adım atarak tasarıyı reddetti.

Geçtiğimiz dönemde Opel işçilerinin 7 ülkede grevleri sürecinde işçi sınıfı mücadelesinde ortaya çıkan bir unsur, Avrupa proletaryasının limanların özelleştirilmesine karşı mücadelesinde de kendisini gösterdi. Sermayenin ekonomik ve politik anlamda uluslararası örgütlenmesinin gelişimyle birlikte, dev çokuluslu tekeller ile AB gibi sermaye birliklerinin uluslararası saldırılarını işçi sınıfının uluslararası direnişle karşılaması, sınıf mücadelesinde gelişme olanakları olan ve geliştirilmesi gereken bir yöndür.

Liman işçilerinin direnişinin bir zayıflığı, limanlarla sınırlı kalma riskidir. Avrupa burjuvazisi tek tek ülkelerde hükümetler aracılığıyla, Avrupa çapında AB aracılığıyla çeşitli sektörlerde çalışan işçilere karşı neoliberal saldırıları hayata geçiriyor. Avrupa'nın ve dünyanın birçok yerinde üretim birimleri bulunan büyük tekellerin tek veya birden fazla ülkede eşzamanlı işten çıkartma, fabrika kapatma vb. saldırıları sıklıkla yaşanıyor. AB devletleri işçi sınıfının sosyal, siyasal ve ekonomik haklarına artarda saldırıları gündeme getiriyor. Böylesi koşullar altında işçi direnişlerinin sektörlerle veya üretim birimleriyle sınırlı kalması başarı şansını düşürüyor.

Daha önceleri otomobil işçilerinin, şimdi de liman işçilerinin eylemlerinin gösterdiği gibi, işçi sınıfının bölgesel ve enternasyonal alanda sendikal bazda veya siyasal bazda örgütlenmesi bir zorunluluk olmuştur. Burjuvazinin saldırılarına karşı mücadelede işçi sınıfı, "ulusal" sınırları aşmak ve enternas-yonal örgütlenmesiyle sermayeye karşı mücadele etmek göreviyle karşı karşıyadır.

Türkiye ve K. Kürdistan'da da işçi eylemleri sürüyor

Adana TEKEL isçileri, SEKA'nin izinden yürüyor. Özelleştirilemeyince yönetim kurulu tarafından kapatılmasına karar verilen TEKEL isçisi, "Ölmek var, dönmek yok" diyor.

Malatya TEKEL isçileri, Adana'da fabrikaya kapanan TEKEL isçilerine destek vermek ve TEKEL'in kapatılmasını protesto etmek için 4 Ocak günü yol kesme eylemi yaptı.

Bir süredir özelleştirme kapsamında bulunan TEKEL (tütün ve alkol sektörü) isletmelerinin Adana ilindeki fabrikası özelleştirilememiş, bu nedenle de kapatılmasına karar verilmişti. Bu karar karşısında Adana TEKEL isçileri, 2 Ocak günü fabrikayı işgal etti. Benzer durumdaki Malatya TEKEL işçileri de 19 Ocak'ta işyeri işgali gerçekleştirdi. TEKEL işçilerinin bu eylemi Bursa ve İstanbul başta olmak üzere Türkiye ve Kuzey Kürdistan'in diğer illerinde de TEKEL işçilerinin dayanışma eylemlerine sahne olurken, ESP da yaptığı aydınlatma çalışmaları ve destek ziyaretleriyle işçi ve emekçileri TEKEL direnişine destek olmaya çağırdı.

Yine bir süredir özelleştirilmesi gündemde olan TÜPRAŞ petrol rafinerilerinin, Koç-Shell ortaklığına satılmasını işçiler fabrika terk etmeme eylemiyle karşıladı.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

Avrupa limanlarında grev
fc Share on Twitter
 

Avrupa'da liman işçileri, tekellerin birliği AB'nin limanlara yönelik neoliberal saldırı tasarısına karşı birleşik direnişe geçti.

AB'nin limanlara yönelik özelleştirme, taşeronlaştırma, örgütsüzleştirme saldırıları daha eskiye dayanıyor. 2001'de ve 2003'te de benzer içerikte saldırılar gündeme gelmiş ve liman işçilerinin Avrupa çapında direnişi karşısında geri adım atılmış ve tasarı reddedilmişti. Yeni tasarı da Kasım 2005'te Brüksel'de on Avrupa ülkesinden işçiler tarafından protesto edilmişti.

Limanlarda özelleştirme ve taşeronlaştırmanın önünü açan 'Liman Paketi II' adlı tasarı, aynı zamanda bir örgütsüzleştirme saldırısı olma niteliği de taşıyordu. Esnek çalışma ve taşeronlaştırma, geçici işçiliğin yerleşmesi, liman işçilerinin sendikalaşma olanaklarını da daraltacak bir gelişme olacaktı.

Tekellerin birliği AB'nin bu neoliberal saldırısına Avrupa liman işçileri 11 Ocak'ta kıtasal grevle yanıt verdi. Almanya, Hollanda, Belçika ve Finlandiya'da yankı bulan grev, Avrupa limanlarında hayatı durdurdu.

Tasarının Avrupa Parlamentosunda görüşüleceği 17 Ocak günü ise Fransa'nın Strasbourg kentinde bulunan AP önünde liman işçilerinin eylemine polis saldırırken, işçiler polisle çatıştı. Aynı anda İspanya, Portekiz, Belçika, Hollanda, Yunanistan, Almanya, İsveç ve Danimarka limanları tasarıyı grevlerle karşıladı. İşçilerin bu direnişi karşısında AB emperyalistleri geri adım atarak tasarıyı reddetti.

Geçtiğimiz dönemde Opel işçilerinin 7 ülkede grevleri sürecinde işçi sınıfı mücadelesinde ortaya çıkan bir unsur, Avrupa proletaryasının limanların özelleştirilmesine karşı mücadelesinde de kendisini gösterdi. Sermayenin ekonomik ve politik anlamda uluslararası örgütlenmesinin gelişimyle birlikte, dev çokuluslu tekeller ile AB gibi sermaye birliklerinin uluslararası saldırılarını işçi sınıfının uluslararası direnişle karşılaması, sınıf mücadelesinde gelişme olanakları olan ve geliştirilmesi gereken bir yöndür.

Liman işçilerinin direnişinin bir zayıflığı, limanlarla sınırlı kalma riskidir. Avrupa burjuvazisi tek tek ülkelerde hükümetler aracılığıyla, Avrupa çapında AB aracılığıyla çeşitli sektörlerde çalışan işçilere karşı neoliberal saldırıları hayata geçiriyor. Avrupa'nın ve dünyanın birçok yerinde üretim birimleri bulunan büyük tekellerin tek veya birden fazla ülkede eşzamanlı işten çıkartma, fabrika kapatma vb. saldırıları sıklıkla yaşanıyor. AB devletleri işçi sınıfının sosyal, siyasal ve ekonomik haklarına artarda saldırıları gündeme getiriyor. Böylesi koşullar altında işçi direnişlerinin sektörlerle veya üretim birimleriyle sınırlı kalması başarı şansını düşürüyor.

Daha önceleri otomobil işçilerinin, şimdi de liman işçilerinin eylemlerinin gösterdiği gibi, işçi sınıfının bölgesel ve enternasyonal alanda sendikal bazda veya siyasal bazda örgütlenmesi bir zorunluluk olmuştur. Burjuvazinin saldırılarına karşı mücadelede işçi sınıfı, "ulusal" sınırları aşmak ve enternas-yonal örgütlenmesiyle sermayeye karşı mücadele etmek göreviyle karşı karşıyadır.

Türkiye ve K. Kürdistan'da da işçi eylemleri sürüyor

Adana TEKEL isçileri, SEKA'nin izinden yürüyor. Özelleştirilemeyince yönetim kurulu tarafından kapatılmasına karar verilen TEKEL isçisi, "Ölmek var, dönmek yok" diyor.

Malatya TEKEL isçileri, Adana'da fabrikaya kapanan TEKEL isçilerine destek vermek ve TEKEL'in kapatılmasını protesto etmek için 4 Ocak günü yol kesme eylemi yaptı.

Bir süredir özelleştirme kapsamında bulunan TEKEL (tütün ve alkol sektörü) isletmelerinin Adana ilindeki fabrikası özelleştirilememiş, bu nedenle de kapatılmasına karar verilmişti. Bu karar karşısında Adana TEKEL isçileri, 2 Ocak günü fabrikayı işgal etti. Benzer durumdaki Malatya TEKEL işçileri de 19 Ocak'ta işyeri işgali gerçekleştirdi. TEKEL işçilerinin bu eylemi Bursa ve İstanbul başta olmak üzere Türkiye ve Kuzey Kürdistan'in diğer illerinde de TEKEL işçilerinin dayanışma eylemlerine sahne olurken, ESP da yaptığı aydınlatma çalışmaları ve destek ziyaretleriyle işçi ve emekçileri TEKEL direnişine destek olmaya çağırdı.

Yine bir süredir özelleştirilmesi gündemde olan TÜPRAŞ petrol rafinerilerinin, Koç-Shell ortaklığına satılmasını işçiler fabrika terk etmeme eylemiyle karşıladı.