Komünist Tutsaklar: “Bu düzen kana bulanmıştır!”
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

01 Mart 2008 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 67

8-12 Eylül 2006'da sekiz kentte gerçekleşen polis baskınlarında tutuklanan 23 komünist 28 Şubat'ta ikinci kez mahkemeye çıkarıldı.
MLKP üye ve yöneticileri oldukları iddiasıyla 13 kişi hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis, 10 kişi hakkında ise 10,5 ile 45 yıl arasında değişen hapis cezası istemiyle yargılanan komünist tutsaklar, İstanbul Beşiktaş'ta bulanan adliye binasına Tuzla tersane grevini selamlayan ve Türk devletinin Güney Kürdistan'daki sömürgeci işgal harekatını lanetleyen sloganlarla girdiler. Komünist tutsaklar, mahkemede yaptıkları konuşmalarla bir kez daha faşist rejimi mahkum ettiler.
Komünist tutsaklar, 28 Şubat mahkemesinde bir kez daha sömürgeci faşist diktatörlüğü, kapitalist barbarlık düzenini kendi kürsülerinde mahkum ettiler. Yaptıkları konuşmalarda Tuzla tersane direnişini, özelleştirme saldırılarına ve neoliberal karşı işçi ve emekçilerin mücadelelerini, Türk sömürgeci ordusunun Güney Kürdistan'da yürüttüğü işgalci kara harekatını konu alarak, F tipi tecrit hücrelerinde de devrimcilerin mücadeleyle bağının söndürülemeyeceğini bir kez daha gösterdiler.
26 Ekim'de görülen duruşmada "MLKP'yi savunmaktan onur duyuyorum" diyen Seyfi Polat, bu duruşmada da bu düzenin savunulamayacağını belirterek, "Bu düzen kana bulanmıştır. Tuzla'da sermaye biriksin diye işçilerin oluk oluk kanı akıyor." dedi. Güney Kürdistan'daki işgal harekatına ilişkin olarak da "Gerilla onur ve özgürlüğü için savaşıyor, ölüyor. Asker üniforması giydirilmiş halk çocukları ise sömürgeci faşist rejimin yaşaması için ölüme gönderiliyor." diyen Polat, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Biz, MLKP olarak, Kuzey'de, Güney'de, Doğu'da, Batı'da tüm parçalarında Kürt halkının yürüttüğü özgürlük mücadelesini haklı ve meşru görüyoruz. Koskoca bir halkın varlığını inkar etmek, asimile ve imha etmek asıl terör budur. Biz Türk halkımızı Kürt halkının uzattığı barış ve kardeşlik elini tutmaya, barış için mücadele etmeye çağırıyoruz. Türk işçi, emekçilerinin özgürlüğü Kürt halkının özgürlüğünden geçer".
Ali Hıdır Polat ise, "Vatan 7 ayda 18 tersane işçisinin ölmesi midir? Son 7 yılda 6 bin 422 işçinin iş cinayetlerinde katledilmesi, 13 bin 283 işçinin kaza sonucu sakatlanması mıdır? Davutpaşa'da patlayan mıdır vatan? Tekelde özelleştirmeye karşı direndikleri için coplanan 3 bin tekel işçisi midir? Acaba bu satıştan etkilenecek 207 bin köylü müdür vatan?" diyerek, "İnsansız vatan nedir?" diye sordu.
Atılım gazetesi Genel Yayın Koordinatörü İbrahim Çiçek de, bu davanın bir ucu Doğan Medya holdingine, bir ucu tersane patronlarının örgütü GİSBİR'e dayanan bir komplo davası olduğunu, Doğan Medya gazeteyi sansürlerken, GİSBİR'in Limter-İş'i boğarak işçilerin örgütlenmesinin önünü kesmek istediğini belirtti.
Tutsaklardan Arzu Torun, 26 Ekim duruşmasına getirildiği Ağır Ceza Mahkemesi koridorlarında kendisini bir polisin taciz ettiğini söyleyerek suç duyurusunda bulundu. Soner Çiçek de F Tipi hapishanelerdeki koşulları anlatarak Adalet Bakanlığı'nın 10 tutsağın haftada 10 saat birbiri ile görüşmesini sağlayan genelgesinin uygulanmasını istediklerini belirtti.
Üçüncü duruşmanın tarihi, 6-7 Haziran 2008 olarak belirlendi.

Uluslararası dayanışma sürüyor
Faşist diktatörlüğün Eylül ayında gerçekleştirdiği saldırılar döneminde ve sonrasında yükseltilen uluslararası dayanışma pratiği, bu mahkemede de sürdü. Çeşitli ülkelerden dost örgütlenmeler, dayanışma mesajlarıyla komünist tutsakları selamladılar.
Rusya'dan Sosyalizm İçin Savaşan Politik Tutsakları Savunma Komitesi, gönderdiği mesajda şunları belirtti: "Faşist rejimin barbarlığına maruz kalan ve komünist düşüncelerini açıkça dile getiren komünist tutsaklara kardeşçe selamlarımızı gönderiyoruz. Onlar, gericiliğe ve emperyalizme karşı ilerleme ve sosyalizm için kavganın ayrılmaz parçalarıdır".
Kanada'dan Uluslararası Sovyet Halkıyla Dostluk ve Dayanışma Konseyi ise, Türk hükümetine gönderdiği "Türk ve Kürt Komünistlerine Özgürlük!" başlıklı protesto mektubunda "Kaç tane hapishane inşa ettiğiniz, kaç polis kullandığınız fark etmez, her zaman yanıldığınız ortaya çıkacak. Herkesi hapsedemezsiniz! Her sesi susturamazsınız! Tutsak edilen her bir savaşçıya karşılık onlar ve yüzler yumruğunu kaldıracak ve üzerinize yürüyecektir!" dedi.
İtalya'dan Direnişi Destekleme Komiteleri (CARC) partisi, Mücadeleci İşçiler Birliği ve Proleter Dayanışma Derneği de yayınladığı açıklama ile Tuzla tersane işçileriyle ve tutsak komünistlerle dayanışmasını ifade etti. Açıklamada tersane işçilerinin grevine yönelik saldırı kınanırken, "Bilinmelidir ki onların mücadelesi bizim mücadelemizdir, çünkü İtalya'da da kriz ilerledikçe onlarca işçi daha yaşamını yitirirken, rejimin sözde sol partileri ve sendikaları ancak artık çok geç olduğunda ağlamakla yetinmektedirler. Bizi savunduklarını söyleyen politikacılara ve sendikacılara bizi bağlayan hiç bir şey yok, her şey bizi Türkiye'de ve her yerde aynı mücadeleyi veren işçilere bağlıyor" dendi.
Fransa'dan Kızıl Yardım Komiteleri de yayınladığı açıklama ile komünist tutsakların yargılanma süreci hakkında bilgi verdi. Tutsakların F tipi hapishanelerde beyaz ölüme maruz kaldığı belirtilen açıklamada, Türk ordusunun Güney Kürdistan'a yönelik işgalci kara harekatı da teşhir edildi. Açıklama şöyle noktalandı: "Devrimci militanlara yönelik baskılara hayır! Türkiye'de askeri diktatörlüğe son! Yaşasın Kürt ve Türk halkının silahlı direnişi !"


 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

Komünist Tutsaklar: “Bu düzen kana bulanmıştır!”
fc Share on Twitter
 

01 Mart 2008 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 67

8-12 Eylül 2006'da sekiz kentte gerçekleşen polis baskınlarında tutuklanan 23 komünist 28 Şubat'ta ikinci kez mahkemeye çıkarıldı.
MLKP üye ve yöneticileri oldukları iddiasıyla 13 kişi hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis, 10 kişi hakkında ise 10,5 ile 45 yıl arasında değişen hapis cezası istemiyle yargılanan komünist tutsaklar, İstanbul Beşiktaş'ta bulanan adliye binasına Tuzla tersane grevini selamlayan ve Türk devletinin Güney Kürdistan'daki sömürgeci işgal harekatını lanetleyen sloganlarla girdiler. Komünist tutsaklar, mahkemede yaptıkları konuşmalarla bir kez daha faşist rejimi mahkum ettiler.
Komünist tutsaklar, 28 Şubat mahkemesinde bir kez daha sömürgeci faşist diktatörlüğü, kapitalist barbarlık düzenini kendi kürsülerinde mahkum ettiler. Yaptıkları konuşmalarda Tuzla tersane direnişini, özelleştirme saldırılarına ve neoliberal karşı işçi ve emekçilerin mücadelelerini, Türk sömürgeci ordusunun Güney Kürdistan'da yürüttüğü işgalci kara harekatını konu alarak, F tipi tecrit hücrelerinde de devrimcilerin mücadeleyle bağının söndürülemeyeceğini bir kez daha gösterdiler.
26 Ekim'de görülen duruşmada "MLKP'yi savunmaktan onur duyuyorum" diyen Seyfi Polat, bu duruşmada da bu düzenin savunulamayacağını belirterek, "Bu düzen kana bulanmıştır. Tuzla'da sermaye biriksin diye işçilerin oluk oluk kanı akıyor." dedi. Güney Kürdistan'daki işgal harekatına ilişkin olarak da "Gerilla onur ve özgürlüğü için savaşıyor, ölüyor. Asker üniforması giydirilmiş halk çocukları ise sömürgeci faşist rejimin yaşaması için ölüme gönderiliyor." diyen Polat, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Biz, MLKP olarak, Kuzey'de, Güney'de, Doğu'da, Batı'da tüm parçalarında Kürt halkının yürüttüğü özgürlük mücadelesini haklı ve meşru görüyoruz. Koskoca bir halkın varlığını inkar etmek, asimile ve imha etmek asıl terör budur. Biz Türk halkımızı Kürt halkının uzattığı barış ve kardeşlik elini tutmaya, barış için mücadele etmeye çağırıyoruz. Türk işçi, emekçilerinin özgürlüğü Kürt halkının özgürlüğünden geçer".
Ali Hıdır Polat ise, "Vatan 7 ayda 18 tersane işçisinin ölmesi midir? Son 7 yılda 6 bin 422 işçinin iş cinayetlerinde katledilmesi, 13 bin 283 işçinin kaza sonucu sakatlanması mıdır? Davutpaşa'da patlayan mıdır vatan? Tekelde özelleştirmeye karşı direndikleri için coplanan 3 bin tekel işçisi midir? Acaba bu satıştan etkilenecek 207 bin köylü müdür vatan?" diyerek, "İnsansız vatan nedir?" diye sordu.
Atılım gazetesi Genel Yayın Koordinatörü İbrahim Çiçek de, bu davanın bir ucu Doğan Medya holdingine, bir ucu tersane patronlarının örgütü GİSBİR'e dayanan bir komplo davası olduğunu, Doğan Medya gazeteyi sansürlerken, GİSBİR'in Limter-İş'i boğarak işçilerin örgütlenmesinin önünü kesmek istediğini belirtti.
Tutsaklardan Arzu Torun, 26 Ekim duruşmasına getirildiği Ağır Ceza Mahkemesi koridorlarında kendisini bir polisin taciz ettiğini söyleyerek suç duyurusunda bulundu. Soner Çiçek de F Tipi hapishanelerdeki koşulları anlatarak Adalet Bakanlığı'nın 10 tutsağın haftada 10 saat birbiri ile görüşmesini sağlayan genelgesinin uygulanmasını istediklerini belirtti.
Üçüncü duruşmanın tarihi, 6-7 Haziran 2008 olarak belirlendi.

Uluslararası dayanışma sürüyor
Faşist diktatörlüğün Eylül ayında gerçekleştirdiği saldırılar döneminde ve sonrasında yükseltilen uluslararası dayanışma pratiği, bu mahkemede de sürdü. Çeşitli ülkelerden dost örgütlenmeler, dayanışma mesajlarıyla komünist tutsakları selamladılar.
Rusya'dan Sosyalizm İçin Savaşan Politik Tutsakları Savunma Komitesi, gönderdiği mesajda şunları belirtti: "Faşist rejimin barbarlığına maruz kalan ve komünist düşüncelerini açıkça dile getiren komünist tutsaklara kardeşçe selamlarımızı gönderiyoruz. Onlar, gericiliğe ve emperyalizme karşı ilerleme ve sosyalizm için kavganın ayrılmaz parçalarıdır".
Kanada'dan Uluslararası Sovyet Halkıyla Dostluk ve Dayanışma Konseyi ise, Türk hükümetine gönderdiği "Türk ve Kürt Komünistlerine Özgürlük!" başlıklı protesto mektubunda "Kaç tane hapishane inşa ettiğiniz, kaç polis kullandığınız fark etmez, her zaman yanıldığınız ortaya çıkacak. Herkesi hapsedemezsiniz! Her sesi susturamazsınız! Tutsak edilen her bir savaşçıya karşılık onlar ve yüzler yumruğunu kaldıracak ve üzerinize yürüyecektir!" dedi.
İtalya'dan Direnişi Destekleme Komiteleri (CARC) partisi, Mücadeleci İşçiler Birliği ve Proleter Dayanışma Derneği de yayınladığı açıklama ile Tuzla tersane işçileriyle ve tutsak komünistlerle dayanışmasını ifade etti. Açıklamada tersane işçilerinin grevine yönelik saldırı kınanırken, "Bilinmelidir ki onların mücadelesi bizim mücadelemizdir, çünkü İtalya'da da kriz ilerledikçe onlarca işçi daha yaşamını yitirirken, rejimin sözde sol partileri ve sendikaları ancak artık çok geç olduğunda ağlamakla yetinmektedirler. Bizi savunduklarını söyleyen politikacılara ve sendikacılara bizi bağlayan hiç bir şey yok, her şey bizi Türkiye'de ve her yerde aynı mücadeleyi veren işçilere bağlıyor" dendi.
Fransa'dan Kızıl Yardım Komiteleri de yayınladığı açıklama ile komünist tutsakların yargılanma süreci hakkında bilgi verdi. Tutsakların F tipi hapishanelerde beyaz ölüme maruz kaldığı belirtilen açıklamada, Türk ordusunun Güney Kürdistan'a yönelik işgalci kara harekatı da teşhir edildi. Açıklama şöyle noktalandı: "Devrimci militanlara yönelik baskılara hayır! Türkiye'de askeri diktatörlüğe son! Yaşasın Kürt ve Türk halkının silahlı direnişi !"