EK 1: Ateş Altında
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Partimiz bir yaşında. Olayların çok belirgin biçimde hızlanan akışına tanık olduk. Bu bir yılın pratiği teori ve ilke bakımından tamamen doğru olan komünistlerin birliği mücadelesinin, devrimci gelişmenin en yaşamsal ihtiyacı olduğunu da pratik biçimde doğruladı. ‘89’dan ‘94’e kadar birlik mücadelesi daima gündemimizdeydi. Bazen geri plana düşmesi ve dönem dönem ön plana çıkması bu gerçeği değiştirmiyor. Zaman zaman birlik mücadelesiyle gereksiz zaman kaybedildiğini düşünenlerde oldu. Partimizin ete kemiğe büründüğü bu dönem çok açık biçimde gösterdi ki, komünistlerin birliği için harcanan emek ve çabaların en küçük parçası bile boşa gitmemiş, bu uğurda yapılanlarla ne zaman ne de enerji kaybedilmiştir. Düşünüşümüz, davranış ve eylemlerimiz tarihin ilerleyişine ve devrimcileşen yığınların isteklerine denk düştüğü için kısa sürede yankısını bulmaya başlamıştır.

Birlik mücadelesi ve devrimi, güçlü bir tarih buldozeri gibi bütün çayların, derelerin ve ırmakların akıp birikerek zaptedilmez bir nehir oluşturacakları geniş ve derin bir yatak yaratmıştır. Birlik Devrimi, içten ve dıştan grupçuluğun yoğun direnişi ve ateşi altında ilerlemiştir. Fakat eskinin bu canhıraş direnişi, yeniyi çelikleştiren bir etken olmaktan öteye gidememiştir. Grupçuluk konumunda mevzilenerek eskiye sıkı sıkıya tutunmaya çalışanlar; partimizi yaratan muazzam dönüşüm, özeleştiri ve sıçrayışın aksine fırlayıp düzene gitmişler ya da o yolu tutmuşlardır. Partimizin varlığı özeleştirinin devrimci tarzda kullanışına bağlıdır. Keza devrimci dönüşüm ve sıçramayı kendi varlığında cisimleştirmektedir.

Eskiyle, grupçulukla taş üstünde taş bırakmamak üzere devrimci bir savaş yürütülmüş ve bu, partimizin savaşçı ruhunu ve iç yapısını şekillendiren ana faktörlerden birisi olmuştur. Partimizin varlığının gruplar dünyasının ve o dünyada kendi kendine varoluşun özeleştirisi olduğunu anlamayanlar, partimizi de anlamayacaklardır.

Başlığı oluşturan bir çift söz partimizin bir yıllık dönemini bir bakıma özetler. Grupçuluk içerden ve daha çok da dışardan partimizi sürekli, fakat umutsuz bir ateş altında tutmuştur. İçerdeki görünür görünmez bütün direnişler, eskinin uzantıları son ve kesin yenilginin sezgisiyle partinin dışına yuvarlanmışlar; ya da partiyle savaşarak çürümelerine ve düzene kaçışlarına sahte giysiler giydirmeye çalışmışlardır. Bu cephede bir çok önemli sınavdan geçen partimiz, sendelemeden ve duraksamadan ileri yürümüş, iç yapısı gelişmiş ve kadroları kaynaşarak kenetlenmiştir. Fakat grupçu saldırıların ana üsleri TDKP ve TİKB olmuştur. Onlar birliğin eski formlarıyla varlık hakkını ortadan kaldırmakta olduğunun ve varlıklarına yöneldiğinin sezgisiyle, bir savunma refleksi olarak partimizi sürekli ateş altında tutarak boğmaya çalışmışlardır. Bu saldırıları partimizi asla etkilememiş, bilakis çelikleşmesine hizmet ettiği gibi, bu akımların saflarını partimizin etkilemesi de önlenememiştir.

Ateş altında, bu, gerçekten devrimci ve gerçekten komünist bütün örgütlerin gerçeğidir; fakat partimiz için çok özel bir anlamı olduğu da aşikardır. Dolaysız olarak grupçulukla yüklü saldırılar bir yana, Alternatif’ten Özgür Gelecek’e değin sosyalist, yurtsever ya da devrimci basının partimizin gerçeklerinden fersah fersah uzak eleştirileri olduğu gibi, Aydınlık hainlerinin karşı-devrimci saldırıları da bunu doğrular. Yeni bir tarzı, yeni gelenekleri var etmek isteyen partimiz, eskinin unsurlarının geniş saldırı cephesiyle karşılaşmış, dört bir yandan “eleştirel” saldırıların ateşine maruz kalmıştır. Vakur, ne yaptığını bilen, sabrına ve devrimci iradesine güvenen partimiz, bunlarla uğraşmak yerine düşmanla uğraşmayı, devrim yangınını büyütme yolundan yürümeyi, özgürlük ve sosyalizm savaşının ateş hattında kendini inşaa etmeyi başarmış; daha yükseklere tırmanacak birikim ve hazırlığını ilerletmiştir.

Ateş altında. Kuşkusuz bu iki sözcüğün derin ve keskin anlamı faşist diktatörlükle, özgürlük isteyen geniş yığınlar ve onların gerçekten devrimci, gerçekten komünist öncüleri arasındaki ilişkide somutlaşır.

Derin yapısal kriz içerisinde kıvranan rejim, ulusal kurtuluşçu devrimin baskısı altında manevra kabiliyetini kaybettikçe saldırganlaşmıştır. En güçlü olduğu yer Batı, çok büyük risklerle dolu. Batı’da gelişmesi tamamen olanaklı, nesnel ögeleriyle zaten mevcut olan ikinci cephenin, devrimci önderlik sorununun çözülmesiyle, savaşın asıl ve tayin edici alanı haline geleceğini de biliyor.

Devrimci ve komünist örgütlere karşı infazlar, kayıplar, grev ve direnişlere, kitle hareketlerine saldırılar vb. iç savaş taktikleri, batıda gelişmelerin denetiminden çıkma korkusuna dayanıyor.

Bir çok önemli kentte, yığınların savaşımının en ileri saflarında mevzilenen, bir dizi mücadele biçimini kullanan, kendisini kesin bir kararlılıkla ortaya koyan, dört bir yanda aniden beliren MLKP gerçeği, düşmanı hazırlıksız yakalayıp şaşırttığı gibi, alabildiğine saldırganlaşmıştırda. Öyle ki, bir yıllık kısa tarihinde partimiz, daima siyasi polisin nefesini ensesinde hissetmiş, takipler, operasyonlar, kayıp, infaz, sorgu, işkence vb. düşmanın aralıksız ve dinmez ateşi altında güven içinde emin adımlarla gelişimini sürdürmüştür.

İktidar ve zafer tutkusuyla kuşanan marksist leninist komünistlerin büyük mücadelelere girme azminin ifadesi olan Parti’miz, daha baştan kurbanlar vermeye hazır olduğunu vurgularken, siyasal savaşımın çetinleşen koşullarında ateş altında yürümeye hazır olduğunu ilan ediyordu.

Öyle de oldu. Genç fidanlarımız Erdal bir köprü başında şehit düştü. Elinde patlayan bombanın aramızdan ayırdığı Şengül’ümüz, partimizin savaş hazırlığının simgesi oldu. Devrimin Özgür çocuğunun ruhu sarıyor Ankara’yı. Kuruluş Kongremizin delegesi Hasan Ocak, partimizin bükülmez devrimci iradesini simgeliyor. Ve devrimcilerin yorulmaz savunucusu Ali yoldaş, emek ve özveriyi öğretiyor bize. Sorgu ve işkencelerden geçen yoldaşlarımız yüzlerle sayılıyor ve onlarca yoldaş diktatörlüğün zindanlarında. Operasyonlar, partimizin düşmanın özel hedefi haline geldiğini, düşmanın yoğun beyaz terörü altında gelişimini sürdürdüğünü açıkça gösteriyor. Birlik mücadelesi ve devrimin açtığı nehir yatağında birleşip kaynaşmış topluluk haline gelerek örgütsel inşasını tamamlayan, aynı süreçte safra taşlarından kurtularak da çelikleşen partimiz, TKP/ML-YİÖ ile birliği de başarmıştır. Bir diğer önemli gerçek olarak değişik örgütlerin tabanda olduğu gibi, harekete geçmeye hazırlanan yığınlar arasında da partimize doğru bir eğilim belirmiştir.

1. (Parti ve Birlik) Konferansı’nın MLKP’yi ilan etmesi, partimizin yüzünü bütünüyle yığınlara karşı öncü sorumluluklarına çevirmiştir. Partiyi ateş altında kurduk ve dört bir yandan yağan ateş partimizin çeliğine su verdi. Partimizin kolektif önderliği etrafında kenetlenen 1. Konferans’ı, dosta düşmana MLKP’yi dişimizle, tırnağımızla kurduğumuzu ve onu bütün düşmanlarına karşı topla, tüfekle savunacağımızı ilan etti. Bir yılda kaynaşmayı, yeniden şekillenmeyi, örgütsel inşayı ve MLKP’yi yığınların savaşımının en ileri hattında inşa etmeyi başardık. 1.(Parti ve Birlik) Konferansı vadiden tepeye tırmanışın tamamlandığını ortaya koydu. Bu çok zor bir işti ve tam bir başarıyla tamamlandı.

Bir dönem geride kaldı. Yeni döneme girdik. Önümüzde tırmanıp fethetmek zorunda olduğumuz yalçın dağlar uzanıyor. İşimizin daha da zor, sorumluluklarımızın daha da büyük ve ağır olduğu açık. Bakışını geleceğe yönelten partimiz, işçi sınıfı ve emekçi yığınların faşist diktatörlüğe karşı özgürlük ve sosyalizm savaşını örgütleyip geliştirme görevine kilitlenmeye ve kendini bütün varlığıyla mücadelede ortaya koymaya hazır. Her sorun, her talep, her çatışma partinin etki ve müdahale alanına giriyor. Bütün merkezi ve yerel örgütleriyle, bütün kadro ve sempatizanlarıyla, partimizin siyasal önderlik yeteneği yığınların pratiğinin sınavında sınanacaktır. Partimizin başarısı, yığınların devrimci savaşımını ve devrimci gidişatı belirleyeceğine göre, daha yükseklere tırmanma ruhuyla ve daha yoğun ateş altında ileri!

Partinin Sesi Sayı: 4 Ekim 1995 182 183