İŞÇİ HAREKETİNİN YÖNÜ
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Emperyalist-kapitalist sistemin, IMF ve DB gibi uluslar arası kurumları aracılığıyla işçi ve emekçileri hedefleyen saldırıları, sömürgeci faşist Türk devleti tarafından da pervasızca yaşama geçirilmektedir. Özelleştirme, taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma, esnek çalışma, ücretlerin dondurulması gibi neoliberal saldırılar işçi ve emekçileri daha da yoksullaştırmaktadır. Öyle ki, işbirlikçi tekelci sermayenin, AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi) hükümeti aracılığıyla uyguladığı bu saldırılar, kısa zamanda kendisini yaşamın her alanında hissettirmiştir. Adına 4857 sayılı İş Kanunu denilen yeni iş yasasıyla zaten varolan kölece çalışma koşullarının resmileştirilmesi, patronlara yeni olanaklar ve yasal güvenceler, işçilere ise hak gasplarını birlikte getirdi. Bu yasaya dayanan patronlar, toplu sözleşmelerde istedikleri gibi hareket ederek, ücretleri düşük tutmaktalar ve zamanında ödememekteler. Sendikalarda örgütlenmek isteyen işçileri hemen işten atmaktalar.

Bu saldırıların, en ağır ve yıkıcı tahribatını gösterdiği alanların başında ise, örgütlenmenin olmadığı veya zayıf olduğu tekstil, deri, tersane, yan sanayi gibi sektör ve işyerleri gelmektedir.

Çalışma koşulları çok ağır olan bu kesimlerde çalışan işçiler, aldıkları ücretlerin düşük olmasının yanı sıra, örgütlülüğün olmayışından dolayı patronların ücretleri ödememe, işten atma, çalışma sürelerini uzatma gibi saldırılarıyla da daha fazla karşılaşmaktalar.

Tekstil, deri, tersane ve yan sanayi gibi sektörlerde sendikasız, sigortasız çalışmak zorunda bırakılan ve yaşam koşulları giderek zorlaşan işçiler de biriken öfke, İstanbul Terazidere'deki Öztaş, Gelal ve Çelik çorap fabrikalarındaki direnişlerde olduğu gibi, kendisini eylemlerle dışa vuruyor. Nispeten tek tek küçük fabrika veya atölyelerin bir arada olduğu bu havzalarda, bir işyerinde patlak veren direniş, aynı havzada veya havza dışındaki başka işyerlerini de

etkilemekte ve oralara da sıçramakta. Son birkaç aylık süreçte gözlemlenen, esasen kendiliğinden gelişen bu tekil eylemler, bu sektörlerde devrimci bir işçi hareketinin mayalanmakta olduğunu gösteriyor.

Tek tek işyerlerinde gelişen bu eylemler, şimdilik patron-polis işbirliği ve saldırılarıyla bastırılabilmekte ve yarattığı etki sınırlandırılmaya çalışılmakta. Polis terörü, işyerinin veya bölgenin ablukaya alınarak tecrit edilmesi ve dışarıdan dayanışmanın engellenmesi, fiziki saldırılar ve işten atma gibi saldırılar karşısında büyük kazanımlar elde edemeden bitirilse de, bu eylemler işçi hareketinin evrilebileceği yönü göstermesi ve diğer işyerlerinde yarattığı etki itibariyle önemlidir. Bugün ortaya çıkan bu direnişler, daha büyük öfke patlamalarının ve direnişlerin habercisidir. Direnişler geliştikçe, başta bu sektörler olmak üzere, diğer sektörleri de etkileyecek, işçilerde direne direne saldırıları püskürtme ve haklarını kazanma bilinci gelişecektir.

Sermayenin neoliberal özelleştirme, taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma ve sıfır zam gibi saldırılarına karşı TEKEL, PETKİM, TÜPRAŞ, TÜGSAS, Sümerbank gibi KİT'lerde uzun bir

süredir direnişler devam etmektedir. Bu direnişler, çoğu zaman sendika bürokrasisini aşıyor ve fabrika işgalleri dahil, çeşitli radikal eylem biçimlerini alıyor. Özelleştirmeye karşı işyerlerini savunan işçilerin tabandan yükselttikleri ''Genel Grev Genel Direniş'' çağrısı sendika bürokrasisini sıkıştırmaktadır. Zira emekçi memurların ülkenin dört bölgesinden baş-

kent Ankara'ya gerçekleştirdikleri yürüyüş ve Ankara'nın etrafına kurulan polis barikatlarını

aşarak kente girmeleri, sendikaları olan KESK'in yeni dönemde takınacağı tutumun ne olması

gerektiğine yol göstermektedir. MLKP, son iki yılda kampanya biçiminde ele alıp yürüttüğü, işçileri aydınlatma ve örgütleme çalışmasında, işçi sınıfı saflarında biriken mücadele dinamikleri ve bu dinamiklerin eyleme geçirilmesi için etkin kitle ajitasyonunun önemine

dikkat çekiyor; bu mücadele eğilimi ve isteğini öncü müdahale hamleleri ile birleşik bir mücadele hattına yöneltmek için etkin ve sürekli bir kitle ajitasyonu görevine işaret ediyor.

Partimiz MLKP, neoliberal saldırılara karşı mücadeleyi emperyalist işgale ve Türk devletinin Irak'a asker göndermesine karşı mücadeleyle b i r l e ş t i r m e görev ve bilincini işçi sınıfının

saflarına taşımaktadır. Partimiz MLKP, sermayenin neoliberal saldırılarına karşı gelişme eğiliminde olan işçi sınıfının tek tek işyerlerindeki direnişlerinin, örgütlü ve birleşik bir rotada

Genel Grev Genel Direniş hedefine bağlı tarzda geliştirilmesini komünistlerin önünde

duran bir görev olarak görmekte ve bu bilinçle mücadelesini sürdürmektedir.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

İŞÇİ HAREKETİNİN YÖNÜ
fc Share on Twitter
 

Emperyalist-kapitalist sistemin, IMF ve DB gibi uluslar arası kurumları aracılığıyla işçi ve emekçileri hedefleyen saldırıları, sömürgeci faşist Türk devleti tarafından da pervasızca yaşama geçirilmektedir. Özelleştirme, taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma, esnek çalışma, ücretlerin dondurulması gibi neoliberal saldırılar işçi ve emekçileri daha da yoksullaştırmaktadır. Öyle ki, işbirlikçi tekelci sermayenin, AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi) hükümeti aracılığıyla uyguladığı bu saldırılar, kısa zamanda kendisini yaşamın her alanında hissettirmiştir. Adına 4857 sayılı İş Kanunu denilen yeni iş yasasıyla zaten varolan kölece çalışma koşullarının resmileştirilmesi, patronlara yeni olanaklar ve yasal güvenceler, işçilere ise hak gasplarını birlikte getirdi. Bu yasaya dayanan patronlar, toplu sözleşmelerde istedikleri gibi hareket ederek, ücretleri düşük tutmaktalar ve zamanında ödememekteler. Sendikalarda örgütlenmek isteyen işçileri hemen işten atmaktalar.

Bu saldırıların, en ağır ve yıkıcı tahribatını gösterdiği alanların başında ise, örgütlenmenin olmadığı veya zayıf olduğu tekstil, deri, tersane, yan sanayi gibi sektör ve işyerleri gelmektedir.

Çalışma koşulları çok ağır olan bu kesimlerde çalışan işçiler, aldıkları ücretlerin düşük olmasının yanı sıra, örgütlülüğün olmayışından dolayı patronların ücretleri ödememe, işten atma, çalışma sürelerini uzatma gibi saldırılarıyla da daha fazla karşılaşmaktalar.

Tekstil, deri, tersane ve yan sanayi gibi sektörlerde sendikasız, sigortasız çalışmak zorunda bırakılan ve yaşam koşulları giderek zorlaşan işçiler de biriken öfke, İstanbul Terazidere'deki Öztaş, Gelal ve Çelik çorap fabrikalarındaki direnişlerde olduğu gibi, kendisini eylemlerle dışa vuruyor. Nispeten tek tek küçük fabrika veya atölyelerin bir arada olduğu bu havzalarda, bir işyerinde patlak veren direniş, aynı havzada veya havza dışındaki başka işyerlerini de

etkilemekte ve oralara da sıçramakta. Son birkaç aylık süreçte gözlemlenen, esasen kendiliğinden gelişen bu tekil eylemler, bu sektörlerde devrimci bir işçi hareketinin mayalanmakta olduğunu gösteriyor.

Tek tek işyerlerinde gelişen bu eylemler, şimdilik patron-polis işbirliği ve saldırılarıyla bastırılabilmekte ve yarattığı etki sınırlandırılmaya çalışılmakta. Polis terörü, işyerinin veya bölgenin ablukaya alınarak tecrit edilmesi ve dışarıdan dayanışmanın engellenmesi, fiziki saldırılar ve işten atma gibi saldırılar karşısında büyük kazanımlar elde edemeden bitirilse de, bu eylemler işçi hareketinin evrilebileceği yönü göstermesi ve diğer işyerlerinde yarattığı etki itibariyle önemlidir. Bugün ortaya çıkan bu direnişler, daha büyük öfke patlamalarının ve direnişlerin habercisidir. Direnişler geliştikçe, başta bu sektörler olmak üzere, diğer sektörleri de etkileyecek, işçilerde direne direne saldırıları püskürtme ve haklarını kazanma bilinci gelişecektir.

Sermayenin neoliberal özelleştirme, taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma ve sıfır zam gibi saldırılarına karşı TEKEL, PETKİM, TÜPRAŞ, TÜGSAS, Sümerbank gibi KİT'lerde uzun bir

süredir direnişler devam etmektedir. Bu direnişler, çoğu zaman sendika bürokrasisini aşıyor ve fabrika işgalleri dahil, çeşitli radikal eylem biçimlerini alıyor. Özelleştirmeye karşı işyerlerini savunan işçilerin tabandan yükselttikleri ''Genel Grev Genel Direniş'' çağrısı sendika bürokrasisini sıkıştırmaktadır. Zira emekçi memurların ülkenin dört bölgesinden baş-

kent Ankara'ya gerçekleştirdikleri yürüyüş ve Ankara'nın etrafına kurulan polis barikatlarını

aşarak kente girmeleri, sendikaları olan KESK'in yeni dönemde takınacağı tutumun ne olması

gerektiğine yol göstermektedir. MLKP, son iki yılda kampanya biçiminde ele alıp yürüttüğü, işçileri aydınlatma ve örgütleme çalışmasında, işçi sınıfı saflarında biriken mücadele dinamikleri ve bu dinamiklerin eyleme geçirilmesi için etkin kitle ajitasyonunun önemine

dikkat çekiyor; bu mücadele eğilimi ve isteğini öncü müdahale hamleleri ile birleşik bir mücadele hattına yöneltmek için etkin ve sürekli bir kitle ajitasyonu görevine işaret ediyor.

Partimiz MLKP, neoliberal saldırılara karşı mücadeleyi emperyalist işgale ve Türk devletinin Irak'a asker göndermesine karşı mücadeleyle b i r l e ş t i r m e görev ve bilincini işçi sınıfının

saflarına taşımaktadır. Partimiz MLKP, sermayenin neoliberal saldırılarına karşı gelişme eğiliminde olan işçi sınıfının tek tek işyerlerindeki direnişlerinin, örgütlü ve birleşik bir rotada

Genel Grev Genel Direniş hedefine bağlı tarzda geliştirilmesini komünistlerin önünde

duran bir görev olarak görmekte ve bu bilinçle mücadelesini sürdürmektedir.