Yunanistan isyanı öğretiyor
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Bolivya, Venezüella, Arjantin, Paris, Nepal ve dünyanın daha bir çok yerinde ardı ardına patlayan isyanlar, halkların mücadele deneyimini biriktirerek, emperyalist kapitalist sisteme karşı eylemi ve dayanışmayı büyütmektedir. Yunanistan isyanı da bunlar arasında yerini alacak, gerek Yunan, gerekse tüm dünya işçi sınıfı ve emekçilerine mücadele yolunu gösterme rolünü oynayacaktır.

01 Ocak 2009 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 77

Yunanistan'da 15 yaşındaki Alexis Grigoropulos'un polis kurşunuyla katledilmesinin ardından başlayan isyan dalgası sürüyor.

Yunanistan'da işçilerin grevleriyle, üniversitelilerin kampus işgalleriyle, sokaklarda barikat savaşlarıyla süren isyanı, ekonomik krize, işsizliğe, yoksulluğa, esnek çalışmaya, eğitimin paralı hale getirilmesine, memurlara yönelik hak gasplarına ve tüm bunlardan sorumlu neoliberal hükümetlere karşı birikmiş bir öfkenin patlamasıdır.

Yunanistan isyanı, gökyüzünde bir şimşek gibi birden bire parlamadı. İsyan, üniversite öğrencilerinin, işçilerin ve emekçi memurların, sosyal güvenlik reformuna, özel üniversitelerin açılmasına ve benzer yasalara karşı eylemleriyle direnişleriyle, özelleştirme ve kapatmalara karşı tekil tekil bir dizi fabrikada yaşanan grevlerle öncelenmişti. Son bir kaç yıldır Yunanistan, sık sık değişik kesimlerin direniş ve eylemleriyle sarsılıyordu. Alexis'in katledilmesiyle birlikte bu mücadelelerin mayaladığı isyan, öğrencilerin, işçilerin, emekçilerin, yer yer Yunan hükümetine karşı birleşik bir halk direnişi görünümü vermeye başladı.

Hareketin merkezinde ve en militan kesimi olarak, liseli ve üniversiteli öğrenci gençlik durmakla birlikte, işçiler, emekçiler, öğretmenler başta olmak üzere emekçi memurlar, 1974'ten beri Yunanistan'da yaşanan en büyük isyan olma niteliğindeki bu halk hareketine değişik cephelerden katılım sağlıyorlar.

Dünyaya bir grup çapulcunun, anarşistin önüne gelen yeri yakıp yıkması olarak sunulmaya çalışılan halk isyanı, Yunanistan'da yıllardır neoliberal politikalarla, sosyal hak gasplarıyla mayalanan ve ekonomik krizin etkisini göstermesiyle doruğa çıkan öfkenin, bardağı taşıran son damla olan polis cinayeti ile birlikte patlaması ve ülkeyi bir yangınla sarsmasından ibarettir.

Yunanistan'daki halk isyanını karalamaya çalışan egemen güçler, Paris banliyölerinde göçmenlerin birikmiş öfkesinin, bir göçmen gencin katledilmesi sonucunda patlamasında; Arjantin'de 2001 krizinin aç, yoksul ve işsiz bıraktığı öfkeli kitlelerin yolları kesip süpermarketleri yağmalamasında, Afrika'dan Çin'e dek tüm dünyayı dolaşan açlık isyanlarında kendi sonlarını görerek nefret ve korku duyanlardır. Çünkü Yunanistan'daki isyanın basit bir yağmadan ibaret olmadığının son derece farkındalar. Yunanistan başbakanı Karamanlis'e, "Eylemlerin krizle bir ilgisi var mı?"diye soran Almanya başbakanı Angela Merkel, bunu açıkça itiraf etmiştir. Evet, eylemlerin krizle ilgisi vardır. Evet, eylemlerin, işçi ve emekçileri yıkıma sürükleyen kapitalist düzenle yakından ilgisi vardır. Yıllardır uygulanan özelleştirme saldırılarıyla, eğitimin, sağlığın satılık hale gelmesiyle ilgisi vardır. Ve evet, bu sömürü ve baskı düzeninin sahipleri, Yunan isyanından korkmakta son derece haklıdır.

Avrupa'nın, işçi ve emekçiler için sömürülme özgürlüğünden başka bir şey ifade etmeyen "demokrasisinin" kibar ve nazik "koruyucuları", bu isyanı yatıştırmaya, isyanı alevlendirecek ölçüde sert önlemlerden kaçınmaya, bu şekilde isyan ateşinin daha da büyüyerek, yalnızca hükümeti değil burjuvazinin politik iktidar gücünü sarsar hale gelmesinden kaçınmaya çalışıyorlar. Yunanistan isyanı belki de bu şekilde sürüp sönecek, ya da Karamanlis hükümetini istifa etmek zorunda bırakarak bu büyük kazanımla yetinecektir. Ancak sonuç değişmeyecektir. Bolivya, Venezüella, Arjantin, Paris, Nepal ve dünyanın daha bir çok yerinde ardı ardına patlayan isyanlar, halkların mücadele deneyimini biriktirerek, emperyalist kapitalist sisteme karşı eylemi ve dayanışmayı büyütmektedir. Yunanistan isyanı da bunlar arasında yerini alacak, gerek Yunan, gerekse tüm dünya işçi sınıfı ve emekçilerine mücadele yolunu gösterme rolünü oynayacaktır.

İsyan, Yunanistan'daki değişik güçleri de saflaştırıyor, ya da safları belirginleştiriyor: Bir yanda Karamanlis'in sosyal yıkım politikaları ve polis katliamı, diğer yanda sokakları ateşe veren Yunan halkının direnişi. Bir yanda, sosyal demokrat PASOK'la aynı safta yer alarak Radikal Sol Koalisyon'u karalayan, bu davranışıyla Yunan burjuva politikacılarının teşekkürlerini alan, dahası fiilen, üniversitelere örgencilerin girişini zor yoluyla engelleyip işgallere son vermeye çalışan KKE'nin tutumu, diğer yanda Yunanistan Komünist Örgütü (KOE) ve bileşeni olduğu Radikal Sol Koalisyon ile diğer sol örgütlenmelerin, bu harekete etkin biçimde katılarak yön vermeye çalışan duruşu. Radikal Sol Koalisyon ve bileşenlerinin "İsyan etmek haktır" sloganıyla harekete yön vermeye çalışan tutumları son derece değerlidir ve isyanın, işçi ve emekçilerin bilinç ve örgütlülük düzeyinin artışıyla sonuçlanmasında büyük rol oynayacaktır.

Yunanistan isyanı, Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da da derin bir sempatiyle karşılandı. On yıllar boyunca Yunan halkına karşı nefret ve düşmanlıkla beslenmeye çalışılan halklarımız, işçi ve emekçiler, ve onların ilerici ve devrimci kesimleri, dayanışma eylemleriyle Yunan isyanına sahip çıkarken, Karamanlis'i tebrik etmek, on yıllarca Yunan düşmanlığı kışkırtan burjuva devlet ve onun başbakanı Tayip Erdoğan'a düştü. Yunan isyanıyla dayanışma eylemlerinin yaygınlığı, halklarımızın enternasyonalist duygularını güçlendirirken, polis cinayetlerinin artışa geçtiği bir dönemde Yunan isyanının Alexis'in katledilmesine karşı patlaması, öğretici oldu. Yunan halkının direnişi ve isyanı, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da ekonomik ve sosyal yıkım saldırılarına ve polis cinayetlerinde somutlaşan baskı ve katliama karşı mücadelede yol açıyor.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

Yunanistan isyanı öğretiyor
fc Share on Twitter
 

Bolivya, Venezüella, Arjantin, Paris, Nepal ve dünyanın daha bir çok yerinde ardı ardına patlayan isyanlar, halkların mücadele deneyimini biriktirerek, emperyalist kapitalist sisteme karşı eylemi ve dayanışmayı büyütmektedir. Yunanistan isyanı da bunlar arasında yerini alacak, gerek Yunan, gerekse tüm dünya işçi sınıfı ve emekçilerine mücadele yolunu gösterme rolünü oynayacaktır.

01 Ocak 2009 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 77

Yunanistan'da 15 yaşındaki Alexis Grigoropulos'un polis kurşunuyla katledilmesinin ardından başlayan isyan dalgası sürüyor.

Yunanistan'da işçilerin grevleriyle, üniversitelilerin kampus işgalleriyle, sokaklarda barikat savaşlarıyla süren isyanı, ekonomik krize, işsizliğe, yoksulluğa, esnek çalışmaya, eğitimin paralı hale getirilmesine, memurlara yönelik hak gasplarına ve tüm bunlardan sorumlu neoliberal hükümetlere karşı birikmiş bir öfkenin patlamasıdır.

Yunanistan isyanı, gökyüzünde bir şimşek gibi birden bire parlamadı. İsyan, üniversite öğrencilerinin, işçilerin ve emekçi memurların, sosyal güvenlik reformuna, özel üniversitelerin açılmasına ve benzer yasalara karşı eylemleriyle direnişleriyle, özelleştirme ve kapatmalara karşı tekil tekil bir dizi fabrikada yaşanan grevlerle öncelenmişti. Son bir kaç yıldır Yunanistan, sık sık değişik kesimlerin direniş ve eylemleriyle sarsılıyordu. Alexis'in katledilmesiyle birlikte bu mücadelelerin mayaladığı isyan, öğrencilerin, işçilerin, emekçilerin, yer yer Yunan hükümetine karşı birleşik bir halk direnişi görünümü vermeye başladı.

Hareketin merkezinde ve en militan kesimi olarak, liseli ve üniversiteli öğrenci gençlik durmakla birlikte, işçiler, emekçiler, öğretmenler başta olmak üzere emekçi memurlar, 1974'ten beri Yunanistan'da yaşanan en büyük isyan olma niteliğindeki bu halk hareketine değişik cephelerden katılım sağlıyorlar.

Dünyaya bir grup çapulcunun, anarşistin önüne gelen yeri yakıp yıkması olarak sunulmaya çalışılan halk isyanı, Yunanistan'da yıllardır neoliberal politikalarla, sosyal hak gasplarıyla mayalanan ve ekonomik krizin etkisini göstermesiyle doruğa çıkan öfkenin, bardağı taşıran son damla olan polis cinayeti ile birlikte patlaması ve ülkeyi bir yangınla sarsmasından ibarettir.

Yunanistan'daki halk isyanını karalamaya çalışan egemen güçler, Paris banliyölerinde göçmenlerin birikmiş öfkesinin, bir göçmen gencin katledilmesi sonucunda patlamasında; Arjantin'de 2001 krizinin aç, yoksul ve işsiz bıraktığı öfkeli kitlelerin yolları kesip süpermarketleri yağmalamasında, Afrika'dan Çin'e dek tüm dünyayı dolaşan açlık isyanlarında kendi sonlarını görerek nefret ve korku duyanlardır. Çünkü Yunanistan'daki isyanın basit bir yağmadan ibaret olmadığının son derece farkındalar. Yunanistan başbakanı Karamanlis'e, "Eylemlerin krizle bir ilgisi var mı?"diye soran Almanya başbakanı Angela Merkel, bunu açıkça itiraf etmiştir. Evet, eylemlerin krizle ilgisi vardır. Evet, eylemlerin, işçi ve emekçileri yıkıma sürükleyen kapitalist düzenle yakından ilgisi vardır. Yıllardır uygulanan özelleştirme saldırılarıyla, eğitimin, sağlığın satılık hale gelmesiyle ilgisi vardır. Ve evet, bu sömürü ve baskı düzeninin sahipleri, Yunan isyanından korkmakta son derece haklıdır.

Avrupa'nın, işçi ve emekçiler için sömürülme özgürlüğünden başka bir şey ifade etmeyen "demokrasisinin" kibar ve nazik "koruyucuları", bu isyanı yatıştırmaya, isyanı alevlendirecek ölçüde sert önlemlerden kaçınmaya, bu şekilde isyan ateşinin daha da büyüyerek, yalnızca hükümeti değil burjuvazinin politik iktidar gücünü sarsar hale gelmesinden kaçınmaya çalışıyorlar. Yunanistan isyanı belki de bu şekilde sürüp sönecek, ya da Karamanlis hükümetini istifa etmek zorunda bırakarak bu büyük kazanımla yetinecektir. Ancak sonuç değişmeyecektir. Bolivya, Venezüella, Arjantin, Paris, Nepal ve dünyanın daha bir çok yerinde ardı ardına patlayan isyanlar, halkların mücadele deneyimini biriktirerek, emperyalist kapitalist sisteme karşı eylemi ve dayanışmayı büyütmektedir. Yunanistan isyanı da bunlar arasında yerini alacak, gerek Yunan, gerekse tüm dünya işçi sınıfı ve emekçilerine mücadele yolunu gösterme rolünü oynayacaktır.

İsyan, Yunanistan'daki değişik güçleri de saflaştırıyor, ya da safları belirginleştiriyor: Bir yanda Karamanlis'in sosyal yıkım politikaları ve polis katliamı, diğer yanda sokakları ateşe veren Yunan halkının direnişi. Bir yanda, sosyal demokrat PASOK'la aynı safta yer alarak Radikal Sol Koalisyon'u karalayan, bu davranışıyla Yunan burjuva politikacılarının teşekkürlerini alan, dahası fiilen, üniversitelere örgencilerin girişini zor yoluyla engelleyip işgallere son vermeye çalışan KKE'nin tutumu, diğer yanda Yunanistan Komünist Örgütü (KOE) ve bileşeni olduğu Radikal Sol Koalisyon ile diğer sol örgütlenmelerin, bu harekete etkin biçimde katılarak yön vermeye çalışan duruşu. Radikal Sol Koalisyon ve bileşenlerinin "İsyan etmek haktır" sloganıyla harekete yön vermeye çalışan tutumları son derece değerlidir ve isyanın, işçi ve emekçilerin bilinç ve örgütlülük düzeyinin artışıyla sonuçlanmasında büyük rol oynayacaktır.

Yunanistan isyanı, Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da da derin bir sempatiyle karşılandı. On yıllar boyunca Yunan halkına karşı nefret ve düşmanlıkla beslenmeye çalışılan halklarımız, işçi ve emekçiler, ve onların ilerici ve devrimci kesimleri, dayanışma eylemleriyle Yunan isyanına sahip çıkarken, Karamanlis'i tebrik etmek, on yıllarca Yunan düşmanlığı kışkırtan burjuva devlet ve onun başbakanı Tayip Erdoğan'a düştü. Yunan isyanıyla dayanışma eylemlerinin yaygınlığı, halklarımızın enternasyonalist duygularını güçlendirirken, polis cinayetlerinin artışa geçtiği bir dönemde Yunan isyanının Alexis'in katledilmesine karşı patlaması, öğretici oldu. Yunan halkının direnişi ve isyanı, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da ekonomik ve sosyal yıkım saldırılarına ve polis cinayetlerinde somutlaşan baskı ve katliama karşı mücadelede yol açıyor.