Ergenekon: Kontrgerillanın Amerikancı çizgide yeniden yapılandırılması
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Ergenekon'la sınırlı bir bölümü açığa çıkan kontrgerilla yapılanması, rejimin başlıca yönetim mekanizması MGK'sıyla ve gerçek anayasası MGSB'yle devletin ta kendisidir.

01 Şubat 2009 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 78

 

Kontrgerillanın Amerikancı konseptte yeniden yapılandırılması operasyonu olan Ergenekon operasyonu, bir yandan başlamış bulunan mahkemenin duruşmaları, bir yandan yeni dalga gözaltı ve tutuklamalarla sürüyor.
Ocak ayı içinde Ergenekon operasyonu kapsamında iki yeni gözaltı ve tutuklama dalgası gelişti. 7 Ocak'ta başlayan 10. dalga operasyonu, şiddetli tartışmalara neden oldu. Operasyon kapsamında Milli Güvenlik Kurulu eski Genel Sekreteri Tuncer Kılınç, Orgeneral Kemal Yavuz, Tümgeneral Erdal Şenel, Albay İlyas Çınar, Yarbay Mustafa Dönmez, eski Özel Harekat Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin, yazar Yalçın Küçük, gazeteci Engin Aydın, eski YÖK başkanı Kemal Gürüz gibi isimler gözaltına alınırken, Yargıtay onursal başkanı Sabih Kanadoglu'nun evi arandı. Yarbay Mustafa Dönmez'in Adapazarı Sapanca'daki evinde yapılan aramada ve eski Özel Harekat Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin'e dayandırılan krokiler eşliğinde Ankara'da yapılan kazılarda çok sayıda el bombası, silah, mermi ele geçirildi.
MGK eski genel sekreterine dek uzanan bu operasyon, ordu cephesinde büyük gerilim yarattı. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, kuvvet komutanlarıyla yaptığı toplantının ardından Başbakan Tayip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le görüştü. Bu müdahaleler sonucu eski MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç ve emekli Orgeneral Kemal Yavuz hakim karşısına bile çıkarılmadan serbest bırakıldı.
23 Ocak'ta 11. operasyon dalgası geldi. Bu kez gözaltına alınanlar, Ergenekon'un mali kaynakları olarak sunulan işadamları, bazı sendikacılar, İbrahim Şahin'in oluşturduğu suikast timlerinde yer alan özel harpçi polis ve askerler oldu. 11. dalga operasyonunda üç isim özellikle dikkat çekti: Türk Metal sendikası başkanı Mustafa Özbek. Şemdinli olayları sırasında Şemdinli Özel Harekat Şube Müdürü olan ve Antalya'da gözaltına alınan Özel Harekat Şube Müdür Yardımcısı Servet Kaynak. Isparta'da gözaltına alınan, 5 Temmuz 2000'de Burdur Hapishanesinde devrimci tutsaklara yönelik kanlı hapishane saldırısını gerçekleştiren Eğirdir Dağ Komando Okulu'ndan bir albay. Bu şekilde operasyon kontrsendikalarla, Şemdinli provokasyonuyla ve Burdur katliamıyla da açıkça ilişkilenmiş oldu.
Ergenekon savcıları daha ilk baştan iddianamede 'Ergenekon'un TSK ve MİT'le ilişkisi yoktur' sözlerine yer vererek kontrgerillanın devletle ilişkilendirilmesinin önünü kesmiş olsa da, dava tutanaklarına geçen her ifade, ele geçen her belge, her yeni veri tek ağızdan TSK'yı ve MGK'yı işaret ediyor. Ergenekon'la sınırlı bir bölümü açığa çıkan kontrgerilla yapılanması, rejimin başlıca yönetim mekanizması MGK'sıyla ve gerçek anayasası MGSB'yle devletin ta kendisidir.
Ergenekon operasyonu, TSK ve AKP cephesinin ABD önderliğinde üzerinde uzlaştığı, kontrgerillayı yeniden örgütleme ve hizadan çıkan unsurları temizleme, tasfiye etme operasyonudur. Mutabakatın başlangıcı, eski Genelkurmay Başkanı Büyükanıt ve Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Dolmabahçe toplantısı ile 5 Kasım 2007 Erdoğan-Bush görüşmesi ve bu süreçteki bir dizi görüşme ve toplantıya uzanmaktadır. Her ne kadar AKP ve TSK operasyonun somut bazı aşamalarında karşı karşıya gelseler de, operasyon TSK yönetiminden bağımsız gerçekleşmemektedir.
ABD, Rusya-Çin-İran eksenli yeni bir yönelim içine giren unsurların temizlenmesi, Ortadoğu politikaları ekseninde Türkiye'ye biçilen role uygun bir çizginin istikrar kazanması ve TSK'nin ABD'ci çizgide yeniden örgütlenmesi anlamında operasyonu desteklemekte ve yönlendirmektedir.
AKP, provokasyonlar ve katliamlar yoluyla darbe ortamı hazırlayarak hükümeti tasfiye etmeye yönelmiş bir örgütlenmeyi yok etmek ve aynı zamanda kontrgerillayla hesaplaştığı görünümüyle prestijini yükseltmek anlamında Ergenekon operasyonlarının en avantajlı kesimi durumundadır.
TSK'nin Amerikancı yönetimi, hem ABD dışında bir çizgi ve yönelim benimseyen unsurların tasfiyesi, hem de bu yolla ordu içi hiyerarşi ve otoritede meydana gelen zaafların giderilmesi bakımından operasyonla ilişkilenmektedir.
Öte yandan bu mutabakatta en dezavantajlı konumda bulunan yine de ordu cephesidir. Bu durum, MGK Genel Sekreteri iken Avrasya eksenli bir hattın izlenmesi yönlü düşüncelerini ifade eden Tuncer Kılınç'ın gözaltına alınması, ancak bizzat, Avrasya eksenli yönelimleri bünyesinden tasfiye amacındaki TSK tarafından sahiplenilmesinde yansıma bulmaktadır. TSK bakımından süreç, özel olarak sıkıntılı ve çetrefilli geçmektedir. Zira TSK her yönüyle kontrgerilla örgütlenmesinin başında ve içindedir ve atılan her adim, bir yandan TSK'yi da tehdit altında tutmaktadır. TSK, üç beş eski paşayı kurtarmaktan ziyade, kontrgerillanın TSK ve MGK bağlantılarının açığa çıkışını engelleme kaygılarıyla sıklıkla sürece dahil olup kimi balans ayarlarına girişmektedir.
ABD ve işbirlikçisi faşist diktatörlük bu operasyonu kontrollü bir biçimde sürdürmektedir. Şimdiye kadar yürüyen süreç, apaçık delillere, bulgulara verilere rağmen, TSK ve MİT'le ilişkilendirilmemiş, Kürdistan'daki kirli savaş suçlarını ele almamış, devrimcilere, ilericilere, ezilen ulusal azınlık ve mezheplerden emekçilere yönelik katliamların hesabi sorulmamıştır. Operasyonun ipleri devletin elinde olduğu sürece de, TSK ve AKP arasındaki kimi sorunlu durumlara rağmen bu şekilde devam etmesi akla yakındır. Ergenekon'la açığa çıkan verilerin, bu yönde derinleşmesini sağlamak, işçi ve emekçilerin adalet talebi ekseninde sürecin parçası haline gelmesinden geçmektedir.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

Ergenekon: Kontrgerillanın Amerikancı çizgide yeniden yapılandırılması
fc Share on Twitter
 

Ergenekon'la sınırlı bir bölümü açığa çıkan kontrgerilla yapılanması, rejimin başlıca yönetim mekanizması MGK'sıyla ve gerçek anayasası MGSB'yle devletin ta kendisidir.

01 Şubat 2009 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 78

 

Kontrgerillanın Amerikancı konseptte yeniden yapılandırılması operasyonu olan Ergenekon operasyonu, bir yandan başlamış bulunan mahkemenin duruşmaları, bir yandan yeni dalga gözaltı ve tutuklamalarla sürüyor.
Ocak ayı içinde Ergenekon operasyonu kapsamında iki yeni gözaltı ve tutuklama dalgası gelişti. 7 Ocak'ta başlayan 10. dalga operasyonu, şiddetli tartışmalara neden oldu. Operasyon kapsamında Milli Güvenlik Kurulu eski Genel Sekreteri Tuncer Kılınç, Orgeneral Kemal Yavuz, Tümgeneral Erdal Şenel, Albay İlyas Çınar, Yarbay Mustafa Dönmez, eski Özel Harekat Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin, yazar Yalçın Küçük, gazeteci Engin Aydın, eski YÖK başkanı Kemal Gürüz gibi isimler gözaltına alınırken, Yargıtay onursal başkanı Sabih Kanadoglu'nun evi arandı. Yarbay Mustafa Dönmez'in Adapazarı Sapanca'daki evinde yapılan aramada ve eski Özel Harekat Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin'e dayandırılan krokiler eşliğinde Ankara'da yapılan kazılarda çok sayıda el bombası, silah, mermi ele geçirildi.
MGK eski genel sekreterine dek uzanan bu operasyon, ordu cephesinde büyük gerilim yarattı. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, kuvvet komutanlarıyla yaptığı toplantının ardından Başbakan Tayip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le görüştü. Bu müdahaleler sonucu eski MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç ve emekli Orgeneral Kemal Yavuz hakim karşısına bile çıkarılmadan serbest bırakıldı.
23 Ocak'ta 11. operasyon dalgası geldi. Bu kez gözaltına alınanlar, Ergenekon'un mali kaynakları olarak sunulan işadamları, bazı sendikacılar, İbrahim Şahin'in oluşturduğu suikast timlerinde yer alan özel harpçi polis ve askerler oldu. 11. dalga operasyonunda üç isim özellikle dikkat çekti: Türk Metal sendikası başkanı Mustafa Özbek. Şemdinli olayları sırasında Şemdinli Özel Harekat Şube Müdürü olan ve Antalya'da gözaltına alınan Özel Harekat Şube Müdür Yardımcısı Servet Kaynak. Isparta'da gözaltına alınan, 5 Temmuz 2000'de Burdur Hapishanesinde devrimci tutsaklara yönelik kanlı hapishane saldırısını gerçekleştiren Eğirdir Dağ Komando Okulu'ndan bir albay. Bu şekilde operasyon kontrsendikalarla, Şemdinli provokasyonuyla ve Burdur katliamıyla da açıkça ilişkilenmiş oldu.
Ergenekon savcıları daha ilk baştan iddianamede 'Ergenekon'un TSK ve MİT'le ilişkisi yoktur' sözlerine yer vererek kontrgerillanın devletle ilişkilendirilmesinin önünü kesmiş olsa da, dava tutanaklarına geçen her ifade, ele geçen her belge, her yeni veri tek ağızdan TSK'yı ve MGK'yı işaret ediyor. Ergenekon'la sınırlı bir bölümü açığa çıkan kontrgerilla yapılanması, rejimin başlıca yönetim mekanizması MGK'sıyla ve gerçek anayasası MGSB'yle devletin ta kendisidir.
Ergenekon operasyonu, TSK ve AKP cephesinin ABD önderliğinde üzerinde uzlaştığı, kontrgerillayı yeniden örgütleme ve hizadan çıkan unsurları temizleme, tasfiye etme operasyonudur. Mutabakatın başlangıcı, eski Genelkurmay Başkanı Büyükanıt ve Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Dolmabahçe toplantısı ile 5 Kasım 2007 Erdoğan-Bush görüşmesi ve bu süreçteki bir dizi görüşme ve toplantıya uzanmaktadır. Her ne kadar AKP ve TSK operasyonun somut bazı aşamalarında karşı karşıya gelseler de, operasyon TSK yönetiminden bağımsız gerçekleşmemektedir.
ABD, Rusya-Çin-İran eksenli yeni bir yönelim içine giren unsurların temizlenmesi, Ortadoğu politikaları ekseninde Türkiye'ye biçilen role uygun bir çizginin istikrar kazanması ve TSK'nin ABD'ci çizgide yeniden örgütlenmesi anlamında operasyonu desteklemekte ve yönlendirmektedir.
AKP, provokasyonlar ve katliamlar yoluyla darbe ortamı hazırlayarak hükümeti tasfiye etmeye yönelmiş bir örgütlenmeyi yok etmek ve aynı zamanda kontrgerillayla hesaplaştığı görünümüyle prestijini yükseltmek anlamında Ergenekon operasyonlarının en avantajlı kesimi durumundadır.
TSK'nin Amerikancı yönetimi, hem ABD dışında bir çizgi ve yönelim benimseyen unsurların tasfiyesi, hem de bu yolla ordu içi hiyerarşi ve otoritede meydana gelen zaafların giderilmesi bakımından operasyonla ilişkilenmektedir.
Öte yandan bu mutabakatta en dezavantajlı konumda bulunan yine de ordu cephesidir. Bu durum, MGK Genel Sekreteri iken Avrasya eksenli bir hattın izlenmesi yönlü düşüncelerini ifade eden Tuncer Kılınç'ın gözaltına alınması, ancak bizzat, Avrasya eksenli yönelimleri bünyesinden tasfiye amacındaki TSK tarafından sahiplenilmesinde yansıma bulmaktadır. TSK bakımından süreç, özel olarak sıkıntılı ve çetrefilli geçmektedir. Zira TSK her yönüyle kontrgerilla örgütlenmesinin başında ve içindedir ve atılan her adim, bir yandan TSK'yi da tehdit altında tutmaktadır. TSK, üç beş eski paşayı kurtarmaktan ziyade, kontrgerillanın TSK ve MGK bağlantılarının açığa çıkışını engelleme kaygılarıyla sıklıkla sürece dahil olup kimi balans ayarlarına girişmektedir.
ABD ve işbirlikçisi faşist diktatörlük bu operasyonu kontrollü bir biçimde sürdürmektedir. Şimdiye kadar yürüyen süreç, apaçık delillere, bulgulara verilere rağmen, TSK ve MİT'le ilişkilendirilmemiş, Kürdistan'daki kirli savaş suçlarını ele almamış, devrimcilere, ilericilere, ezilen ulusal azınlık ve mezheplerden emekçilere yönelik katliamların hesabi sorulmamıştır. Operasyonun ipleri devletin elinde olduğu sürece de, TSK ve AKP arasındaki kimi sorunlu durumlara rağmen bu şekilde devam etmesi akla yakındır. Ergenekon'la açığa çıkan verilerin, bu yönde derinleşmesini sağlamak, işçi ve emekçilerin adalet talebi ekseninde sürecin parçası haline gelmesinden geçmektedir.