İşgalci, Katliamcı NATO Dağıtılmalıdır!
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Halklara işgal, sömürü, talan ve işkenceden başka bir şey götürmeyen emperyalist savaş aracı NATO'ya karşı birleşik mücadeleyi geliştirmek, komünist, devrimci ve ilerici güçlerin ortak görevidir. Komünist, devrimci ve ilerici güçler, NATO'nun 60. yılı kutlamalarını yaygın protestolarla karşılayacak ve onlara kutlama alanını dar edecektir.

01 Mart 2009 /Enternasyonal Bülten / Özel Sayı: 19

 

Emperyalist devletlerin askeri örgütü NATO, bu yıl 3-4 Nisan 2009 tarihleri arasında Fransa'nın Straßburg ile Almanya'nın Kehl ve Baden Baden kentlerinde zirve gerçekleştiriyor. NATO üyelerinden Fransa-Almanya sınırında yapılan bu zirvenin iki temel özelliği var. Bunlardan biri, NATO'nun 60. yılını kutlaması. Diğeri ise, emperyalist kapitalist sistemin yaşadığı ekonomik kriz koşullarında NATO'nun izleyeceği stratejinin tartışılması.
NATO, II. emperyalist paylaşım savaşında saldırıya uğrayan SSCB'nin sosyalist anavatanını kahramanca savunması ve sadece Sovyet toprağını değil, Doğu Avrupa'yı da faşist işgalden kurtarmasının ardından, 4 Nisan 1949'da kurulmuştur. ABD öncülüğünde 12 emperyalist devlet tarafından kurulan bu militarist örgütün amacı, sosyalist Sovyetler Birliği'ne ve Doğu Avrupa'ya karşı sözde Batı Avrupa'nın güvenliğini sağlamaktı. Oysa asıl amaç, Sovyetler Birliği'ni ve Doğu Avrupa'yı askeri bir ablukaya almaktı. Bu askeri ablukayı 1952'de Yunanistan ve Türkiye'yi de katarak doğuya doğru genişletmiştir.
NATO, 1990'a kadar varlığını, SSCB'nin öncülüğündeki Doğu Bloku'nun varlığıyla gerekçelendirmiştir. Sözde Kuzey Atlantik ülkelerini Sovyet tehdidinden koruyacaktı. Ancak SSCB'ninde içinde olduğu Doğu Bloğu'nun ve onların askeri paktı olan Varşova Paktı'nın dağılmasından sonra bu geleneksel tehdit artık geçersiz kaldı. 1990'dan sonra AB'nin Doğu Avrupa'ya doğru genişlemesi ve bu ülkelerin çoğunu AB'ye katmasına karşılık, ABD'de, bu emperyalist askeri bloğa Doğu Avrupa'nın bir çok ülkesini katarak, NATO üzerinden bu ülkeler üzerinde askeri hakimiyetini elinde tutmaya çalışmıştır. Bu yıl Arnavutluk ve Hırvatistan'ın katılımıyla üye sayısını 28'e çıkaran NATO, varlığını dayandırdığı geleneksel tehdit unsuru ortadan kalktığı için, 1990'lardan sonra kendisine yeni varlık gerekçeleri bulmuştur. Bunlar, "uluslararası terörizm", "istikrarsızlık", "belirsizlik", "bölgesel kriz ve çatışmalardan kaynaklı riskler" gibi gerekçeler olmuştur. Bu gerekçelerle NATO, kendisine istediği an, istediği ülkeye saldırma yetkisi vermiştir.
Emperyalist güçlerin hegemonya mücadelesinde saldırı ve işgal aracı olan NATO, bugün de rakibi olarak gördüğü Rusya'ya karşı rekabetini sürdürmektedir. Bir yandan Rusya BDT ülkeleri ile diyalog yolunu deneyen ve Rusya'yı NATO toplantılarına katarak, onun göstereceği tepkileri denetlemeye çalışan NATO, diğer yandan Kafkaslarda Gürcistan ve Ukrayna'yı NATO içine almaya çalışmakta ve Rusya'yı güneyden çevreleme taktiğini sürdürmektedir. Rusya'nın tepkisiyle şimdilik ertelenen bu adım, muhtemelen ileride yeniden gündeme gelecektir. Rusya, Gürcistan-Güney Osetya savaşındaki müdahalede olduğu gibi askeri tehditlerin yanı sıra, özellikle elinde bulundurduğu doğal gaz gibi enerji kaynaklarının Avrupa'ya akışını durdurma gibi yaptırımlara da başvurmaktadır. Son dönemlerde zayıflamış olan Rusya-ABD ve Rusya-NATO diyalogunun yeniden başlatılması da Nisan'daki NATO Zirvesi'nde gündeme gelebilecektir.
NATO, başta ABD emperyalizmi olmak üzere, emperyalist devletlerin bir savaş makinesi, katliam aracıdır. Dünyanın en büyük terör örgütüdür. Bu terör örgütü, dünya işçi sınıfı ve halkları için en büyük tehdittir. Onun hedefi, işçi sınıfını devrim ve sosyalizm fikri ve mücadelesinden vazgeçirmektir. Bundan dolayı, başta komünist partiler ve örgütler olmak üzere, işçi sınıfının öncü ve örgütlü güçleri her zaman NATO'nun hedefi olmuştur. Emperyalizme ve işbirlikçi iktidarlara karşı gelen, bağımsızlık mücadelesi yürüten güçler her zaman NATO'nun hedefleri olmaktadır.
NATO, her zaman ABD'nin emperyalist politikalarını hayata geçirmenin bir aracı olmuştur. ABD emperyalizmi, NATO güçlerini kendi çıkarları doğrultusunda harekete geçirmiş, emperyalist saldırganlık ve işgallerde dayandığı güç haline getirmiştir. Dönem dönem NATO içindeki Almanya-Fransa gibi diğer emperyalist güçlerle aralarında çatlaklar oluşsa da, Irak işgalinde olduğu gibi NATO'nun bütün güçlerini başlangıçta seferber edemese de, sonradan onları da bir şekilde birlikte emperyalist işgalin doğrudan veya dolaylı katılımcıları haline getirmiştir. ABD emperyalizmi, Afganistan'da olduğu gibi birçok saldırı ve işgale NATO'yu doğrudan ortak etmiştir.
ABD emperyalizmi, enerji kaynaklarının olduğu bölgelere hakim olabilmek veya hakimiyetini pekiştirmek için sahip olduğu stratejiyi NATO aracılığıyla yaşama geçirmeye çalışmaktadır. Kendi yayılmacı çıkarları doğrultusunda NATO'nun hedeflerini formüle ederken, Orta ve Güney Asya'yı, Ortadoğu'yu ve Kuzey Afrika'yı Batı dünyası için "tehditlerin kaynaklandığı bölgeler" olarak nitelemesi, "Genişletilmiş BOP" planından başka bir şey değildir. Enerji kaynaklarının olduğu ülkelere boyun eğdirmek ve petrol, doğal gaz gibi enerji kaynaklarını güvenli bir şekilde kendi ülkelerine taşıma sorunu da zirvenin ana konularından biri olacaktır.
NATO, Nisan 2009'da Almanya ve Fransa sınırında yapacağı zirvede 60 yıldır yaptığı saldırıları, işgalleri ve katliamları kutlayacaktır. Irak'ta, Afganistan'da olduğu gibi, gittiği ülkelere götürdüğü barbarlığı, işkenceleri, sömürüyü ve talanı kutlayacaktır. ABD ve NATO'dan bağımsız ele alınamayacak olan İsrail'in Filistin'deki ve son olarak Gazze'deki barbarlığını, Türk Devleti'nin Kürdistan'daki operasyon ve katliamlarını kutlayacaktır. Ancak Irak'ta, Afganistan'da, Filistin'de ve Kürdistan'da olduğu gibi bu saldırı ve katliamlara karşı kahramanca direnen, direnişleriyle işgalci güçleri çaresiz bırakan halkların iradesi, 60. yılında NATO'yu korkutmaya devam etmektedir.
NATO'nun belli bir süredir gündemine aldığı ve bu zirvede de tartışacağı gündemlerde biri de Afganistan olacaktır. Afganistan'da Taliban güçlerinin direnişi karşısında çaresiz kalan ABD ve NATO güçleri, baharın gelmesiyle direnişin gelişeceği kabusunu yaşamakta ve bundan dolayı ek olarak on binlerce asker göndermeyi istemektedirler. Ancak Irak'ta sadece ABD'li asker sayısını 160.000'e çıkarmasına rağmen Irak'ta hakimiyet sağlayamayan ve her gün kayıplar vermeye devam eden ABD'nin, gerek Irak'tan bir kısım askerini Afganistan'a sevk etmesi ve gerekse de Almanya gibi NATO üyelerinin asker sayısını artırmaları, Afganistan'a hakim olmalarını sağlayamayacaktır. ABD ve NATO, Irakta'da, Afganistan'da yenilgiye mahkumdur.
NATO'nun en çok tartışacağı konulardan biri de, emperyalist kapitalist sistemi saran ekonomik kriz ve yol açacağı gelişmeler olacaktır. Emperyalist kapitalist sistemin 2007'de içine girdiği mali krizinin 2008'de ekonomik krize dönüşmesi, birçok bankanın ve emperyalist tekelin batması veya batma aşamasına gelmesi, başta ABD emperyalizmi olmak üzere, tüm emperyalist devletleri oldukça zora soktu. Bankaları ve tekelleri kurtarmak için peş peşe açılan yüz milyarlarca dolarlık paketler, krizi atlatmaya yetmedi. Bankaların yanı sıra başta otomobil sektörü olmak üzere, bir çok sektör krizin pençesinde kıvranmaktadır. Sadece bu yıl 50 milyon insanın işsiz kalacağı hesaplanmaktadır. Emperyalist kapitalist sistem, tekelleri kurtarmak için akıtılan yüz milyarlarca doları işçi ve emekçilerin sırtına yüklemeye çalışmakta, ancak diğer yandan da sosyal patlama korkusu yaşamaktadır.
Sistemin içinde bulunduğu ekonomik krizin yükünü ödemek istemeyen ve buna karşı mücadele eden işçi sınıfının ve emekçilerin gelişen mücadelesini bastırmak da zirvede konuşulacaktır. Ancak, işçi sınıfı ve emekçiler için artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Hızla artan işsizlik, yoksulluk ve sefalet, patlamaya hazır derin bir öfkeyi biriktirmektedir. İşçi sınıfı ve onun öncü güçleri ekonomik krize ve onun kaynağı olan burjuva sisteme karşı örgütlü ve birleşik mücadeleyi geliştirdikçe, kendi gücünü de göreceklerdir. Krizler kapitalizmin doğasında olduğundan, krizlerden kurtulmanın tek yolu kapitalist sistemden kurtulmaktır. Kapitalizmin yegane alternatifi sosyalizmdir. Krize karşı yürütülecek mücadele ile NATO'ya karşı yürütülecek mücadele, kapitalist sisteme karşı yürütülecek mücadeleye bağlanmak zorundadır. İşçi sınıfı ve emekçiler, krizden ve NATO gibi emperyalist savaş aygıtlarından, baskı ve sömürü sistemi olan emperyalist kapitalist sistemi yıkarak, yerine kuracakları sosyalizmde kurtulacaklardır.
Halklara işgal, sömürü, talan ve işkenceden başka bir şey götürmeyen emperyalist savaş aracı NATO'ya karşı birleşik mücadeleyi geliştirmek, komünist, devrimci ve ilerici güçlerin ortak görevidir. Komünist, devrimci ve ilerici güçler, NATO'nun 60. yılı kutlamalarını yaygın protestolarla karşılayacak ve onlara kutlama alanını dar edecektir.
MLKP, İstanbul´da 2004 NATO Zirvesi'ne karşı yapılan ve „sıfır risk" denilen bölgelerde yaptığı eylemlerde ve daha sonraki emperyalist zirvelere karşı yapılan gösterilerde olduğu gibi, 3-4 Nisan 2009 NATO Zirvesi'ne karşı gerek Türkiye'de gerekse de Fransa-Almanya sınırında yapılacak eylemlerde de militan duruşunu sergilemeye devam edecektir. Emperyalistler, Straßburg-Baden Baden-Kehl'de ve dünyanın hiçbir yerinde elini kolunu sallayarak rahat hareket edemeyeceklerdir.

Kahrolsun emperyalist savaş makinesi NATO!
Yaşasın Enternasyonal Dayanışma!
Yaşasın Devrim ve Sosyalizm!


 

 

Arşiv

 

2014
Ekim
2011
Ekim
2009
Haziran Mart
2008
Eylül
2007
Mayıs Ocak
2006
Mayıs Ocak
2005
Kasım Temmuz
Mart
2004
Ekim Temmuz
Haziran Mart
Ocak
2003
Kasım Haziran
Mayıs Şubat
Haziran

 

İşgalci, Katliamcı NATO Dağıtılmalıdır!
fc Share on Twitter
 

Halklara işgal, sömürü, talan ve işkenceden başka bir şey götürmeyen emperyalist savaş aracı NATO'ya karşı birleşik mücadeleyi geliştirmek, komünist, devrimci ve ilerici güçlerin ortak görevidir. Komünist, devrimci ve ilerici güçler, NATO'nun 60. yılı kutlamalarını yaygın protestolarla karşılayacak ve onlara kutlama alanını dar edecektir.

01 Mart 2009 /Enternasyonal Bülten / Özel Sayı: 19

 

Emperyalist devletlerin askeri örgütü NATO, bu yıl 3-4 Nisan 2009 tarihleri arasında Fransa'nın Straßburg ile Almanya'nın Kehl ve Baden Baden kentlerinde zirve gerçekleştiriyor. NATO üyelerinden Fransa-Almanya sınırında yapılan bu zirvenin iki temel özelliği var. Bunlardan biri, NATO'nun 60. yılını kutlaması. Diğeri ise, emperyalist kapitalist sistemin yaşadığı ekonomik kriz koşullarında NATO'nun izleyeceği stratejinin tartışılması.
NATO, II. emperyalist paylaşım savaşında saldırıya uğrayan SSCB'nin sosyalist anavatanını kahramanca savunması ve sadece Sovyet toprağını değil, Doğu Avrupa'yı da faşist işgalden kurtarmasının ardından, 4 Nisan 1949'da kurulmuştur. ABD öncülüğünde 12 emperyalist devlet tarafından kurulan bu militarist örgütün amacı, sosyalist Sovyetler Birliği'ne ve Doğu Avrupa'ya karşı sözde Batı Avrupa'nın güvenliğini sağlamaktı. Oysa asıl amaç, Sovyetler Birliği'ni ve Doğu Avrupa'yı askeri bir ablukaya almaktı. Bu askeri ablukayı 1952'de Yunanistan ve Türkiye'yi de katarak doğuya doğru genişletmiştir.
NATO, 1990'a kadar varlığını, SSCB'nin öncülüğündeki Doğu Bloku'nun varlığıyla gerekçelendirmiştir. Sözde Kuzey Atlantik ülkelerini Sovyet tehdidinden koruyacaktı. Ancak SSCB'ninde içinde olduğu Doğu Bloğu'nun ve onların askeri paktı olan Varşova Paktı'nın dağılmasından sonra bu geleneksel tehdit artık geçersiz kaldı. 1990'dan sonra AB'nin Doğu Avrupa'ya doğru genişlemesi ve bu ülkelerin çoğunu AB'ye katmasına karşılık, ABD'de, bu emperyalist askeri bloğa Doğu Avrupa'nın bir çok ülkesini katarak, NATO üzerinden bu ülkeler üzerinde askeri hakimiyetini elinde tutmaya çalışmıştır. Bu yıl Arnavutluk ve Hırvatistan'ın katılımıyla üye sayısını 28'e çıkaran NATO, varlığını dayandırdığı geleneksel tehdit unsuru ortadan kalktığı için, 1990'lardan sonra kendisine yeni varlık gerekçeleri bulmuştur. Bunlar, "uluslararası terörizm", "istikrarsızlık", "belirsizlik", "bölgesel kriz ve çatışmalardan kaynaklı riskler" gibi gerekçeler olmuştur. Bu gerekçelerle NATO, kendisine istediği an, istediği ülkeye saldırma yetkisi vermiştir.
Emperyalist güçlerin hegemonya mücadelesinde saldırı ve işgal aracı olan NATO, bugün de rakibi olarak gördüğü Rusya'ya karşı rekabetini sürdürmektedir. Bir yandan Rusya BDT ülkeleri ile diyalog yolunu deneyen ve Rusya'yı NATO toplantılarına katarak, onun göstereceği tepkileri denetlemeye çalışan NATO, diğer yandan Kafkaslarda Gürcistan ve Ukrayna'yı NATO içine almaya çalışmakta ve Rusya'yı güneyden çevreleme taktiğini sürdürmektedir. Rusya'nın tepkisiyle şimdilik ertelenen bu adım, muhtemelen ileride yeniden gündeme gelecektir. Rusya, Gürcistan-Güney Osetya savaşındaki müdahalede olduğu gibi askeri tehditlerin yanı sıra, özellikle elinde bulundurduğu doğal gaz gibi enerji kaynaklarının Avrupa'ya akışını durdurma gibi yaptırımlara da başvurmaktadır. Son dönemlerde zayıflamış olan Rusya-ABD ve Rusya-NATO diyalogunun yeniden başlatılması da Nisan'daki NATO Zirvesi'nde gündeme gelebilecektir.
NATO, başta ABD emperyalizmi olmak üzere, emperyalist devletlerin bir savaş makinesi, katliam aracıdır. Dünyanın en büyük terör örgütüdür. Bu terör örgütü, dünya işçi sınıfı ve halkları için en büyük tehdittir. Onun hedefi, işçi sınıfını devrim ve sosyalizm fikri ve mücadelesinden vazgeçirmektir. Bundan dolayı, başta komünist partiler ve örgütler olmak üzere, işçi sınıfının öncü ve örgütlü güçleri her zaman NATO'nun hedefi olmuştur. Emperyalizme ve işbirlikçi iktidarlara karşı gelen, bağımsızlık mücadelesi yürüten güçler her zaman NATO'nun hedefleri olmaktadır.
NATO, her zaman ABD'nin emperyalist politikalarını hayata geçirmenin bir aracı olmuştur. ABD emperyalizmi, NATO güçlerini kendi çıkarları doğrultusunda harekete geçirmiş, emperyalist saldırganlık ve işgallerde dayandığı güç haline getirmiştir. Dönem dönem NATO içindeki Almanya-Fransa gibi diğer emperyalist güçlerle aralarında çatlaklar oluşsa da, Irak işgalinde olduğu gibi NATO'nun bütün güçlerini başlangıçta seferber edemese de, sonradan onları da bir şekilde birlikte emperyalist işgalin doğrudan veya dolaylı katılımcıları haline getirmiştir. ABD emperyalizmi, Afganistan'da olduğu gibi birçok saldırı ve işgale NATO'yu doğrudan ortak etmiştir.
ABD emperyalizmi, enerji kaynaklarının olduğu bölgelere hakim olabilmek veya hakimiyetini pekiştirmek için sahip olduğu stratejiyi NATO aracılığıyla yaşama geçirmeye çalışmaktadır. Kendi yayılmacı çıkarları doğrultusunda NATO'nun hedeflerini formüle ederken, Orta ve Güney Asya'yı, Ortadoğu'yu ve Kuzey Afrika'yı Batı dünyası için "tehditlerin kaynaklandığı bölgeler" olarak nitelemesi, "Genişletilmiş BOP" planından başka bir şey değildir. Enerji kaynaklarının olduğu ülkelere boyun eğdirmek ve petrol, doğal gaz gibi enerji kaynaklarını güvenli bir şekilde kendi ülkelerine taşıma sorunu da zirvenin ana konularından biri olacaktır.
NATO, Nisan 2009'da Almanya ve Fransa sınırında yapacağı zirvede 60 yıldır yaptığı saldırıları, işgalleri ve katliamları kutlayacaktır. Irak'ta, Afganistan'da olduğu gibi, gittiği ülkelere götürdüğü barbarlığı, işkenceleri, sömürüyü ve talanı kutlayacaktır. ABD ve NATO'dan bağımsız ele alınamayacak olan İsrail'in Filistin'deki ve son olarak Gazze'deki barbarlığını, Türk Devleti'nin Kürdistan'daki operasyon ve katliamlarını kutlayacaktır. Ancak Irak'ta, Afganistan'da, Filistin'de ve Kürdistan'da olduğu gibi bu saldırı ve katliamlara karşı kahramanca direnen, direnişleriyle işgalci güçleri çaresiz bırakan halkların iradesi, 60. yılında NATO'yu korkutmaya devam etmektedir.
NATO'nun belli bir süredir gündemine aldığı ve bu zirvede de tartışacağı gündemlerde biri de Afganistan olacaktır. Afganistan'da Taliban güçlerinin direnişi karşısında çaresiz kalan ABD ve NATO güçleri, baharın gelmesiyle direnişin gelişeceği kabusunu yaşamakta ve bundan dolayı ek olarak on binlerce asker göndermeyi istemektedirler. Ancak Irak'ta sadece ABD'li asker sayısını 160.000'e çıkarmasına rağmen Irak'ta hakimiyet sağlayamayan ve her gün kayıplar vermeye devam eden ABD'nin, gerek Irak'tan bir kısım askerini Afganistan'a sevk etmesi ve gerekse de Almanya gibi NATO üyelerinin asker sayısını artırmaları, Afganistan'a hakim olmalarını sağlayamayacaktır. ABD ve NATO, Irakta'da, Afganistan'da yenilgiye mahkumdur.
NATO'nun en çok tartışacağı konulardan biri de, emperyalist kapitalist sistemi saran ekonomik kriz ve yol açacağı gelişmeler olacaktır. Emperyalist kapitalist sistemin 2007'de içine girdiği mali krizinin 2008'de ekonomik krize dönüşmesi, birçok bankanın ve emperyalist tekelin batması veya batma aşamasına gelmesi, başta ABD emperyalizmi olmak üzere, tüm emperyalist devletleri oldukça zora soktu. Bankaları ve tekelleri kurtarmak için peş peşe açılan yüz milyarlarca dolarlık paketler, krizi atlatmaya yetmedi. Bankaların yanı sıra başta otomobil sektörü olmak üzere, bir çok sektör krizin pençesinde kıvranmaktadır. Sadece bu yıl 50 milyon insanın işsiz kalacağı hesaplanmaktadır. Emperyalist kapitalist sistem, tekelleri kurtarmak için akıtılan yüz milyarlarca doları işçi ve emekçilerin sırtına yüklemeye çalışmakta, ancak diğer yandan da sosyal patlama korkusu yaşamaktadır.
Sistemin içinde bulunduğu ekonomik krizin yükünü ödemek istemeyen ve buna karşı mücadele eden işçi sınıfının ve emekçilerin gelişen mücadelesini bastırmak da zirvede konuşulacaktır. Ancak, işçi sınıfı ve emekçiler için artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Hızla artan işsizlik, yoksulluk ve sefalet, patlamaya hazır derin bir öfkeyi biriktirmektedir. İşçi sınıfı ve onun öncü güçleri ekonomik krize ve onun kaynağı olan burjuva sisteme karşı örgütlü ve birleşik mücadeleyi geliştirdikçe, kendi gücünü de göreceklerdir. Krizler kapitalizmin doğasında olduğundan, krizlerden kurtulmanın tek yolu kapitalist sistemden kurtulmaktır. Kapitalizmin yegane alternatifi sosyalizmdir. Krize karşı yürütülecek mücadele ile NATO'ya karşı yürütülecek mücadele, kapitalist sisteme karşı yürütülecek mücadeleye bağlanmak zorundadır. İşçi sınıfı ve emekçiler, krizden ve NATO gibi emperyalist savaş aygıtlarından, baskı ve sömürü sistemi olan emperyalist kapitalist sistemi yıkarak, yerine kuracakları sosyalizmde kurtulacaklardır.
Halklara işgal, sömürü, talan ve işkenceden başka bir şey götürmeyen emperyalist savaş aracı NATO'ya karşı birleşik mücadeleyi geliştirmek, komünist, devrimci ve ilerici güçlerin ortak görevidir. Komünist, devrimci ve ilerici güçler, NATO'nun 60. yılı kutlamalarını yaygın protestolarla karşılayacak ve onlara kutlama alanını dar edecektir.
MLKP, İstanbul´da 2004 NATO Zirvesi'ne karşı yapılan ve „sıfır risk" denilen bölgelerde yaptığı eylemlerde ve daha sonraki emperyalist zirvelere karşı yapılan gösterilerde olduğu gibi, 3-4 Nisan 2009 NATO Zirvesi'ne karşı gerek Türkiye'de gerekse de Fransa-Almanya sınırında yapılacak eylemlerde de militan duruşunu sergilemeye devam edecektir. Emperyalistler, Straßburg-Baden Baden-Kehl'de ve dünyanın hiçbir yerinde elini kolunu sallayarak rahat hareket edemeyeceklerdir.

Kahrolsun emperyalist savaş makinesi NATO!
Yaşasın Enternasyonal Dayanışma!
Yaşasın Devrim ve Sosyalizm!