Yıllarca özgürlük için mücadele etmiş halkımızın bugün karşı karşıya olduğu fuhuş, uyuşturucu ve çeteleşme gibi sorunlar gün geçtikçe artıyor. Bu artışa göre ciddi bir yozlaşma düşkünleşme ve dejenerasyon yaşanıyor. Özellikle gençlik, bu saldırıdan en çok etkilenen kesim olarak karşımıza çıkıyor. Bu saldırıların ideolojik ve siyasal anlamı konusunda insanlarımızı aydınlatmak çok önemlidir. Bunun için toplantılar yapmak, bildiriler dağıtmak, seminerler düzenlemek yerinde girişimlerdir. Sürdürülmelidir. Peki, bilgilendirme ve aydınlatma faaliyeti düşkünleştirme ve yozlaştırma saldırısına karşı tek başına yeterli midir?
Bunlarla sınırlı bir çalışmanın yetmeyeceği açıktır. Sömürgeci sistemin bu saldırısına ve bunun halkın içindeki uygulayıcılarına karşı fiziksel müdahaleler de gereklidir. Yukarıdaki çalışmaların yanı sıra fiziksel müdahalelerle, cezalandırmalarla bu işi yapanlara ve yaptıranlara geri adım attırabildiğimiz ölçüde istenilen sonuca ulaşılabileceği unutulmamalıdır. Bugünkü boyutu itibariyle bu konuda daha yolun başında olduğumuz tartışma götürmez. Düşkünleştirme ve yozlaştırma saldırısına karşı devrimci şiddeti uygulayamamamız bu çalışmanın eksikliğini oluşturuyor.
Kendi deneyimlerimizden biliyoruz ki, aileler özellikle devrimci olmasın da ne olursa olsun dedikleri evlatlarını bir bataklıkta pisliğin içinde görünce ve bunun neyin ürünü olduğunu anlayınca çocuğunu kurtarmamızı istiyor bizden. Biz de bir takım devrimci çalışmayla kazanabiliyoruz bazı düşürülmüş gençleri. Ancak biz tek tek insanları kurtaran kahramanlar değiliz. Bizim derdimiz, halklarımızın tümden kurtuluşunun sağlanmasıdır. Parti olarak bir kişiyi dahi bu bataklıktan kurtarmak bizim için önemlidir. Ancak, toplumun kurtuluşu bu pisliğin kaynağının ve yayıcılarının tümden ortadan kaldırılacağı sömürgecilik karşıtı mücadeledir. Fakat bu devrimci şiddetin bu günden kullanılmayacağı anlamına gelmez. Çürütme ve düşkünleştirme saldırılarının kaynaklarına müdahale etmek, bu işlerin örgütlendiği merkezleri mahallelerden temizlemek, uygulayıcılarını vazgeçirmek için gereklidir.
Hedefte Gençlik Var
Halkımızın umudu olan gençlik, devletin bilinçli olarak uyguladığı bu saldırının başlıca hedefi. Düşkünleştirme saldırısının uygulayıcıları genç erkek ve kadınları çıkmaz bir yola sürüklüyor. Beyinleri alıklaştırılıyor ve toplumsal kurtuluşun yerine bireyin geçici menfaatlerini geçiriyor. Ahlaksız ve kirli bir toplum yaratılmaya çalışılıyor. Bir uyuşturucu tacirinin, kadınları bedenlerini satmaya zorlayanların, halkımıza, özgürlük ve sosyalizm için sokağa çıkanlara kurşun sıkanlardan farkı yoktur dersek abartmış olmayız. Faşist sömürgeciliğe karşı çıkmak onun tüm kurumları ve uygulamalarıyla hesaplaşmakla anlam kazanır. Düşkünleştirme yozlaştırma ve insani değerlerin dejenerasyonu bu kapsamda ele alınmalıdır.
Halkımızı bilgilendirmek ve aydınlatmak bu saldırıya karşı bir adımdır. Ancak, görüldüğü üzere bu, mücadelenin diğer ayaklarıyla birleşmeyince eksik kalıyor. Halkımızın anti faşist, bu durumdan rahatsızlık duyan, duyarlı kesimlerini, insani değerlerini yitirmemiş bireylerini bu çerçevede örgütlemek, gerek fuhuş yapılan evleri, gerekse de uyuşturucu ile halkımızı zehirleyenleri ve buna aracı olanları tespit edip, önce teşhir etmek, halkın gözünde bu gerçekliği apaçık sergilemek, buna rağmen bu işi devam ettirenleri devrimci şiddet eylemleriyle püskürtmek, kovmak ve daha değişik biçimlerde cezalandırmak görevlerimiz arasında olmalıdır. Özellikle üzerinde durmamız gereken bu eylemleri sadece parti kuvvetleriyle değil, halkın katılımıyla yapmaktır. Halk bu pislikten kurtulmanın kendi gücüyle mümkün olduğunu görmeli ve bunda sonra gelişecek değişik saldırılara karşı refleksi yerleşmelidir.
Bütün alanlarımızın her biri bu sorunu gündemine alıp kendi özgünlüklerine göre değişik yöntemlerle müdahale göreviyle karşı karşıya oldukları açıktır. Herhalde kimse "bizim alanımızda böyle bir sorun yok" diyemez. Çünkü sömürgecilik her kentimizde bu türden düşkünleştirme operasyonları yapıyor. Unutmamak gerekir bu saldırılar, sistemin bilinçli olarak bütün bölgelere yerleştirdiği özel örgütlenmeleriyle vuku bulan ve kentin ekonomik, sosyal, kültürel şekillenişiyle de bütünleşerek ilerleyen bir olaydır. Bu nedenle ezilenleri aydınlatmak için sosyalist yurtseverlerin yürüttükleri çalışmalar hemen sömürgeciliğin saldırılarına maruz kalıyor. Buna en iyi örnek bir alanımızdaki kampanyadır. Orada başlatılan kampanya halk tarafından ilgiyle karşılandı. Ancak, devlet saldırmakta gecikmedi. Hemen aktivistlerimizin evleri basıldı, göz altılar yaşandı. Bu da gösteriyor ki, bu alanda ki mücadele sistemin zayıf karnıdır. İyi yerden yakalandığının işaretidir. Faklı bölgelerde de aynı şeylerle karşılaşıyoruz.
Eğer, halkımızın feodal değer yargıları nedeniyle bile olsa, mesafeli olması beklenen uyuşturucu ve kadın bedeninin satılması "iş"i onların içine bu kadar sirayet etmişse bu insanların kazanılıp dönüştürmelerinin zorluğunu ve elbette bu saldırıların kapsamının çapını gösterir. Töre cinayetlerinin nedenini biliyoruz. Çarpık bir anlayış olsa da namus adına işleniyor bu cinayetler. O halde namus olgusu konusunda bu kadar düşkün olduğunu varsaydığımız bu insanlar kadın bedenini satmaya nasıl sürükleniyorlar? Bu tamamen çıkışsızlığı ifade ediyor. Yoksulluk ve açlık bunun başlıca gerekçeleri oluyor. Onurlu ve özgür yaşam perspektifinden yoksunluk, devletin ve onun tüm kurumlarının yoğun saldırısı insanlarımızı intihara, uyuşturucu kullanmaya, fuhşa ve umutsuzluğa sürüklüyor. Bu ülkede sigara içme yaşı 11'e uyuşturucu kullanma yaşı 13'e düşmüş durumda. Özellikle 11-13 yaşındaki çocuklarımıza tecavüz eden asker, polis ve üst düzey memurların olduğu bir coğrafyada yaşıyor, bütün bu insanlık dışı uygulamalara tanıklık ediyoruz.
Sonuç olarak, bu gerçekleri halkımıza anlatacağız. Onlara hayata ve olaylara yeni bakış pencereleri açacağız. Ancak bununla kalmayacak, halkımızın bu saldırılara karşı örgütleyeceğiz. Mümkün olan bütün araçları kullanarak halkla birlikte yozlaştırma, düşkünleştirme vb. saldırılara karşı cepheden mücadele edeceğiz. Bu pisliği yaratanları, yayanları, zorlayanları, mahallelerimizden, kentimizden, sonunda topraklarımızdan kovacağız.
|