Sömürgeci Rejimin “Kürt Açılımı” Tartışmaları
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Sonuç olarak, Kürtler eski Kürtler değil, onlar ulusal onuru ve özgürlüğü yaşadılar. Ve ulusal bilinç ve örgütlülükle donanımlı yeni Kürtler mevzilerini korur, geriye çekilemezler. Sömürgeci rejim, içine girdiği manevrayla aslında askeri ve siyasi alandaki yenilgisini kabul etmiş oluyor.

01 Eylül 2009 /Enternasyonal Bülten/ Sayı: 85  

Türkiye sınırları içindeki Kuzey Kürdistan'da, son 25 yıldır sömürgeci Türk burjuva rejimine karşı ezilen Kürt ulusu haklı, meşru ve devrimci bir gerilla savaşı yürütüyor. Askeri, siyasi ve kültürel alanda yürütülen bu ulusal demokratik ve özgürlük mücadelesine PKK önderlik etmektedir. Bu savaşın Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasında iktisadı, toplumsal, siyasi ve askeri; bölgesel ve uluslararası sonuçları olmuştur. İşte son aylarda bu duruma müdahale, bu duruma çözüm bulma adına çeşitli siyasal çevrelerin temel gündemini teşkil etmeye başlayan "Kürt sorunu ve barış" yeniden tartışılıyor.
2009 Mart yerel seçimlerinden sonra, AKP hükümeti, resmi açıklama ve görüşme girişimleriyle "Kürt Açılımı" tartışmalarını başlattı. Siyasi partiler, medya, aydınlar, üniversiteler, parlamento, devletin militarist ve gizli örgütleri ve çeşitli kurumları, işveren örgütleri ve sendikalar, PKK ve Kürt ulusal hareketinin siyasi temsilcileri, devrimci parti ve gruplar bazı yeni söylem, argüman ve kavramlarla bu tartışma sürecine dahil oldu, beklentiler içine girdiler. Türk Şovenisti ve ırkçı bazı siyasal güçlerin dışında Türk ve Kürt halkı da, barış ve kardeşlik talebinin dillendirilmesi ve yeni girişimler başlatılmasını desteklediler.
"Barış" ve "Demokratik çözüm" üzerine çeşitli açıklamalar yapıldı. Deklarasyon ve "yol haritaları" yayınlandı.İyimser beklentiler yaygınlaştı.
Şüphesiz ki, bu kapsam ve genişlikte "Kürt açılımı" tartışmaları bazı yönleriyle yeniydi. Ve bu duruma kendiliğinden gelinmedi. Türk ve Kürt halkını beklentiye iten ve kendini gündemleştiren bu durum, Kürt ulusal demokratik ve özgürlük mücadelesinin bir ürünüydü. PKK ve Kürt halkının gerilla savaşı, serhildanları, siyasal örgütlenme ve siyasal eyleminin bir ürünüydü. Kürt halkı, savaşarak kendi davasında; ulusal uyanışı, dirilişi ve özgürlüğü alanında silinemez, geriye döndürülemez bir yol almıştır.
Kendi içinde hayal kırıklığı, oyalama ve boş beklenti sonuçları da doğuran bu "Kürt Açılımı" tartışmaları nedir?
Kürt açılımı, Kürt sorununun emekçi ve demokratik çözümü değil, aksine sömürgeci Türk burjuvazisinin manevra ve taktikleri ve Amerikancı çözüm politikaları ve planlarını geçerli kılabilmenin parçası ya da yansımasıdır. ABD ve sömürgeci Türk rejimi, G. Kürdistan'lı güçleri yanına alarak "PKK'siz ve Apo'suz" çözüm yolunda yürüyemeyeceğini gördü. Ve bir biçimde ulusal demokratik hareketi kendi çözümüne çekmeye çalışıyor. Kürt açılımı tartışmaları, ABD ve AB emperyalistleri, ABD'de Obama'nın Ortadoğu politikaları; Türk burjuva devleti, Irak ve G.Kürdistan yönetimi, PKK ve DTP politikalarından kopuk ele alınamaz.
ABD, Irak'ta bataklığa saplandı. Ortadoğu'ya ilişkin stratejik politikaları iflas etti. Emperyalist saldırganlık, savaş ve işgal politikaları sonuç vermediği gibi, onu teşhir etti, iktisadi ve siyasi bakımlarda gerileme sürecine soktu. ABD merkezli dünya ekonomik krizi, bu tıkanıklık ve gerilemeyi derinleştirdi. Bunun üzerine ABD, yeni başkan Obama yönetimi ile saldırganlık ve işgal politikaları yerine diyalog ve yerinde bazı güçlerle işbirliği yolunu tuttu. Ayrıca Irak'tan çekilmesi, G.Kürdistan'da Kürt halkı ile Şii-Sunni Araplar arasında ulusal bir boğazlaşma ve çatışmaya yol açabilirdi. O nedenle bölgede gerek boşluğu doldurma, gerekse de Kürt hamiliği için ancak Türkiye "stratejik ortak" olabilirdi. Dolayısıyla bu rolün önündeki en önemli engel PKK ve Kürt sorununa dokunulmalıydı. O nedenle ABD, Kürt sorununda bazı kültürel ve siyasi açılımları gerekli görüyor, Türk burjuva devletine bu yönlü telkinlerde bulunmaya devam ediyor.
K.Kürdistan'da yürütülen kirli ve karanlık sömürgeci savaşa, 25 yıldır asker elbisesi giydirilen Türk emekçi çocukları sürülüyor. Faşist Türk burjuva ordusunun, G. Kürdistan'ın Zap ve Bezele bölgesinde Kürt gerilla savaşı ve direnişi karşısında savaş iradesi aşındı. Gerilla savaşı karşısındaki çaresizlikleri, ABD, İsrail ve Irak-G.Kürdistan'la ortak saldırı planlama hazırlık ve görüşmelerine kadar vardırıldı. Bu durum askeri başarısızlık anlamına geldi.
2008 ve 2009 yıllarında Kuzey Kürdistan'da milyonların katıldığı serhildanlar ve kitlesel direnişler, büyük bir kararlık ve umudu taşıyordu.
Sömürgeci rejim, Mart 2009 seçimlerini Kürt ulusal hareketine karşı siyasal bir yenilgi süreci olarak gördü. Bütün düzen partileri ve militarist güçler, Kürdistan'da AKP'yi destekledi ve DTP'yi bulunduğu yerel yönetimlerden söküp atmaya çalıştı. Yerel seçimler, bir ulusal referandum halini aldı. Seçimleri DTP kazandı, sömürgeci cephe bütün hile ve kirli yöntemlerine rağmen yenildi. Bu da sömürgeci rejimin siyasal yenilgisiydi. Kısacası, faşist Türk rejimi savaşta bütün kirli ve karanlık yöntemlerini kullandı, denedi. Askeri ve siyasal zor bakımından geriye yapacağı bir şeyi bırakmadı. Bu savaşın maliyeti 400 milyar doları aşmaya başladı. Son dünya ekonomik krizinde en çok etkilenen üç ülkeden biri Türkiye oldu. Gelinen yerde, halkların barış talebi, iktisadi ve demokratik talepleri, siyasal istemleri rejimi "Kürt Açılımı" doğrultusunda açıklamalar yapmaya zorladı.
Sorunun bir de Kürdistan cephesi bulunmaktadır. PKK, Ortadoğu'nun en güçlü, NATO'nun ikinci büyük ordusunun savaş iradesini aşındırdı. Türk savaş ordusunu askeri çözümsüzlüğe sürükledi. Ancak güç ilişkileri ve dengeleri, bölge ve dünya dengeleri, Türkiye'nin batısında devrimci hareketin ikinci bir cephe açamaması, sömürgeci rejime nefes aldırdı. Ve dengelerin bozulmasını engelledi. 1999'da PKK lideri A. Öcalan'ın teslim edilmesi, ve bunun arkasında PKK'nin reformist bir çizgiye savrulması mücadelenin seyrinde etkili oldu. PKK ile G. Kürdistan'lı güçler arasında da Kürdistan'ın geleceği konusunda bazı çelişki ve farklılıkların bulunduğu bir gerçekti. Bu koşullarda PKK ulus devlet olma yerine demokratik cumhuriyet ve demokratik özerklik taleplerini öne çıkardı. Demokratik barış talebini yükseltti. Kürtlerin demokratik ve kültürel haklarının anayasada güvenceye alınması, demokratik Kürt ulusu ve demokratik özerklik, kendi yerel yönetimleri ve güvenlik güçlerinin örgütlenmesi vb talepler ileri sürüldü.
A.Öcalan'ın hazırladığı "yol haritası" devletin elinde bulunuyor. Türk burjuva devletinin asıl amacı gerilla mücadelesi ve serhildanları geriye düşürmek ve giderek PKK ve Kürt ulusal hareketini tasfiye etmektir. Bunu da zamana yayılı beklenti yaratmak ve oyalamak suretiyle gerçekleştirmek istiyor. Nitekim son açıklamaları geleneksel imha ve inkar politikalarının bir yansıması olmaya devam ediyor.
Sonuç olarak, Kürtler eski Kürtler değil, onlar ulusal onuru ve özgürlüğü yaşadılar. Ve ulusal bilinç ve örgütlülükle donanımlı yeni Kürtler mevzilerini korur, geriye çekilemezler. Sömürgeci rejim, içine girdiği manevrayla aslında askeri ve siyasi alandaki yenilgisini kabul etmiş oluyor.
Bundan sonra her şey eskisi gibi olmayacaktır...

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

Sömürgeci Rejimin “Kürt Açılımı” Tartışmaları
fc Share on Twitter
 

Sonuç olarak, Kürtler eski Kürtler değil, onlar ulusal onuru ve özgürlüğü yaşadılar. Ve ulusal bilinç ve örgütlülükle donanımlı yeni Kürtler mevzilerini korur, geriye çekilemezler. Sömürgeci rejim, içine girdiği manevrayla aslında askeri ve siyasi alandaki yenilgisini kabul etmiş oluyor.

01 Eylül 2009 /Enternasyonal Bülten/ Sayı: 85  

Türkiye sınırları içindeki Kuzey Kürdistan'da, son 25 yıldır sömürgeci Türk burjuva rejimine karşı ezilen Kürt ulusu haklı, meşru ve devrimci bir gerilla savaşı yürütüyor. Askeri, siyasi ve kültürel alanda yürütülen bu ulusal demokratik ve özgürlük mücadelesine PKK önderlik etmektedir. Bu savaşın Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasında iktisadı, toplumsal, siyasi ve askeri; bölgesel ve uluslararası sonuçları olmuştur. İşte son aylarda bu duruma müdahale, bu duruma çözüm bulma adına çeşitli siyasal çevrelerin temel gündemini teşkil etmeye başlayan "Kürt sorunu ve barış" yeniden tartışılıyor.
2009 Mart yerel seçimlerinden sonra, AKP hükümeti, resmi açıklama ve görüşme girişimleriyle "Kürt Açılımı" tartışmalarını başlattı. Siyasi partiler, medya, aydınlar, üniversiteler, parlamento, devletin militarist ve gizli örgütleri ve çeşitli kurumları, işveren örgütleri ve sendikalar, PKK ve Kürt ulusal hareketinin siyasi temsilcileri, devrimci parti ve gruplar bazı yeni söylem, argüman ve kavramlarla bu tartışma sürecine dahil oldu, beklentiler içine girdiler. Türk Şovenisti ve ırkçı bazı siyasal güçlerin dışında Türk ve Kürt halkı da, barış ve kardeşlik talebinin dillendirilmesi ve yeni girişimler başlatılmasını desteklediler.
"Barış" ve "Demokratik çözüm" üzerine çeşitli açıklamalar yapıldı. Deklarasyon ve "yol haritaları" yayınlandı.İyimser beklentiler yaygınlaştı.
Şüphesiz ki, bu kapsam ve genişlikte "Kürt açılımı" tartışmaları bazı yönleriyle yeniydi. Ve bu duruma kendiliğinden gelinmedi. Türk ve Kürt halkını beklentiye iten ve kendini gündemleştiren bu durum, Kürt ulusal demokratik ve özgürlük mücadelesinin bir ürünüydü. PKK ve Kürt halkının gerilla savaşı, serhildanları, siyasal örgütlenme ve siyasal eyleminin bir ürünüydü. Kürt halkı, savaşarak kendi davasında; ulusal uyanışı, dirilişi ve özgürlüğü alanında silinemez, geriye döndürülemez bir yol almıştır.
Kendi içinde hayal kırıklığı, oyalama ve boş beklenti sonuçları da doğuran bu "Kürt Açılımı" tartışmaları nedir?
Kürt açılımı, Kürt sorununun emekçi ve demokratik çözümü değil, aksine sömürgeci Türk burjuvazisinin manevra ve taktikleri ve Amerikancı çözüm politikaları ve planlarını geçerli kılabilmenin parçası ya da yansımasıdır. ABD ve sömürgeci Türk rejimi, G. Kürdistan'lı güçleri yanına alarak "PKK'siz ve Apo'suz" çözüm yolunda yürüyemeyeceğini gördü. Ve bir biçimde ulusal demokratik hareketi kendi çözümüne çekmeye çalışıyor. Kürt açılımı tartışmaları, ABD ve AB emperyalistleri, ABD'de Obama'nın Ortadoğu politikaları; Türk burjuva devleti, Irak ve G.Kürdistan yönetimi, PKK ve DTP politikalarından kopuk ele alınamaz.
ABD, Irak'ta bataklığa saplandı. Ortadoğu'ya ilişkin stratejik politikaları iflas etti. Emperyalist saldırganlık, savaş ve işgal politikaları sonuç vermediği gibi, onu teşhir etti, iktisadi ve siyasi bakımlarda gerileme sürecine soktu. ABD merkezli dünya ekonomik krizi, bu tıkanıklık ve gerilemeyi derinleştirdi. Bunun üzerine ABD, yeni başkan Obama yönetimi ile saldırganlık ve işgal politikaları yerine diyalog ve yerinde bazı güçlerle işbirliği yolunu tuttu. Ayrıca Irak'tan çekilmesi, G.Kürdistan'da Kürt halkı ile Şii-Sunni Araplar arasında ulusal bir boğazlaşma ve çatışmaya yol açabilirdi. O nedenle bölgede gerek boşluğu doldurma, gerekse de Kürt hamiliği için ancak Türkiye "stratejik ortak" olabilirdi. Dolayısıyla bu rolün önündeki en önemli engel PKK ve Kürt sorununa dokunulmalıydı. O nedenle ABD, Kürt sorununda bazı kültürel ve siyasi açılımları gerekli görüyor, Türk burjuva devletine bu yönlü telkinlerde bulunmaya devam ediyor.
K.Kürdistan'da yürütülen kirli ve karanlık sömürgeci savaşa, 25 yıldır asker elbisesi giydirilen Türk emekçi çocukları sürülüyor. Faşist Türk burjuva ordusunun, G. Kürdistan'ın Zap ve Bezele bölgesinde Kürt gerilla savaşı ve direnişi karşısında savaş iradesi aşındı. Gerilla savaşı karşısındaki çaresizlikleri, ABD, İsrail ve Irak-G.Kürdistan'la ortak saldırı planlama hazırlık ve görüşmelerine kadar vardırıldı. Bu durum askeri başarısızlık anlamına geldi.
2008 ve 2009 yıllarında Kuzey Kürdistan'da milyonların katıldığı serhildanlar ve kitlesel direnişler, büyük bir kararlık ve umudu taşıyordu.
Sömürgeci rejim, Mart 2009 seçimlerini Kürt ulusal hareketine karşı siyasal bir yenilgi süreci olarak gördü. Bütün düzen partileri ve militarist güçler, Kürdistan'da AKP'yi destekledi ve DTP'yi bulunduğu yerel yönetimlerden söküp atmaya çalıştı. Yerel seçimler, bir ulusal referandum halini aldı. Seçimleri DTP kazandı, sömürgeci cephe bütün hile ve kirli yöntemlerine rağmen yenildi. Bu da sömürgeci rejimin siyasal yenilgisiydi. Kısacası, faşist Türk rejimi savaşta bütün kirli ve karanlık yöntemlerini kullandı, denedi. Askeri ve siyasal zor bakımından geriye yapacağı bir şeyi bırakmadı. Bu savaşın maliyeti 400 milyar doları aşmaya başladı. Son dünya ekonomik krizinde en çok etkilenen üç ülkeden biri Türkiye oldu. Gelinen yerde, halkların barış talebi, iktisadi ve demokratik talepleri, siyasal istemleri rejimi "Kürt Açılımı" doğrultusunda açıklamalar yapmaya zorladı.
Sorunun bir de Kürdistan cephesi bulunmaktadır. PKK, Ortadoğu'nun en güçlü, NATO'nun ikinci büyük ordusunun savaş iradesini aşındırdı. Türk savaş ordusunu askeri çözümsüzlüğe sürükledi. Ancak güç ilişkileri ve dengeleri, bölge ve dünya dengeleri, Türkiye'nin batısında devrimci hareketin ikinci bir cephe açamaması, sömürgeci rejime nefes aldırdı. Ve dengelerin bozulmasını engelledi. 1999'da PKK lideri A. Öcalan'ın teslim edilmesi, ve bunun arkasında PKK'nin reformist bir çizgiye savrulması mücadelenin seyrinde etkili oldu. PKK ile G. Kürdistan'lı güçler arasında da Kürdistan'ın geleceği konusunda bazı çelişki ve farklılıkların bulunduğu bir gerçekti. Bu koşullarda PKK ulus devlet olma yerine demokratik cumhuriyet ve demokratik özerklik taleplerini öne çıkardı. Demokratik barış talebini yükseltti. Kürtlerin demokratik ve kültürel haklarının anayasada güvenceye alınması, demokratik Kürt ulusu ve demokratik özerklik, kendi yerel yönetimleri ve güvenlik güçlerinin örgütlenmesi vb talepler ileri sürüldü.
A.Öcalan'ın hazırladığı "yol haritası" devletin elinde bulunuyor. Türk burjuva devletinin asıl amacı gerilla mücadelesi ve serhildanları geriye düşürmek ve giderek PKK ve Kürt ulusal hareketini tasfiye etmektir. Bunu da zamana yayılı beklenti yaratmak ve oyalamak suretiyle gerçekleştirmek istiyor. Nitekim son açıklamaları geleneksel imha ve inkar politikalarının bir yansıması olmaya devam ediyor.
Sonuç olarak, Kürtler eski Kürtler değil, onlar ulusal onuru ve özgürlüğü yaşadılar. Ve ulusal bilinç ve örgütlülükle donanımlı yeni Kürtler mevzilerini korur, geriye çekilemezler. Sömürgeci rejim, içine girdiği manevrayla aslında askeri ve siyasi alandaki yenilgisini kabul etmiş oluyor.
Bundan sonra her şey eskisi gibi olmayacaktır...