TEKEL işçileri tüm işçi sınıfı adına direniyor!
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

TEKEL direnişinin en önemli yönlerinden biri de, işbirlikçi Türk-İş ile işçi ve emekçiler arasındaki çıkar farklılığını gözler önüne sermesi, bununla da kalmayıp sendikalar üzerinde oluşturduğu basınçla konfederasyonları bir genel grev ilanına zorlayabilmiş olmasıdır.

 

01 Şubat 2010 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 90

 

İkinci ayına yaklaşan TEKEL direnişi, Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da gerek işçi hareketi, gerekse de toplumsal hareketin bütünü tarafından yeni bir sürecin yolunu döşüyor.
Değişik illerden 40'a yakın TEKEL işletmesinden 12 bin işçi, 15 Aralık 2009'da Ankara'da toplandı. Ne polisin karın kışın ortasında tazyikli suyla ıslatılmak dahil azgın saldırıları ve gözaltıları, ne de işbirlikçi Türk-İş yönetiminin uzlaştırma çabaları, TEKEL işçilerinin 4C dayatmasına karşı direnişini durdurmaya yetmedi. TEKEL işçileri iki aydır başkent Ankara'da direnişi sürdürüyor.
Direniş başladığında Kürt halkı ve onun örgütlü kurumları yeni bir saldırı dalgasıyla karşı karşıyaydı. Kürt halkının yüksek oy oranlarıyla seçilmiş belediye başkanları dahil yüzlerce Kürt yurtseveri tutuklanıyor ve sokakta ard arda ise etnik savaş kışkırtmaları patlak veriyordu. Şovenizmle zehirlenmiş Türk işçi ve emekçileri bir kez daha Kürt halkına yönelik sömürgeci saldırıların kitlesel milis kuvveti haline getirilmeye çalışıyordu.
TEKEL direnişi tam da bu süreçte İstanbul'la Amed'in*, işçi sınıfının nesnel sınıf çıkarları temelinde bir buluşması olarak, sadece AKP hükümetinin sınıfa yönelik saldırı paketleri karşısında değil, aynı zamanda Kürt ulusal özgürlük mücadelesi başta olmak üzere tüm toplumsal mücadele ve direnişlerin de zafere ulaşmasının en önemli dinamiğini, işçi sınıfı hareketini işaret ettiği için de son derece önemliydi.
TEKEL direnişi çok kısa zamanda geniş bir toplumsal destek kazandı. Farklı işkollarından işçilerin, sendikaların yanı sıra demokratik kitle örgütleri, devrimci ve demokratik güçler de direnişe destek verdiler. Aynı süreçte gelişen itfaiye ve demiryolu işçilerinin direnişleri ile buluşan TEKEL direnişi, bu yönüyle Türkiye'de işçi sınıfı hareketinin süreklileşmiş sorunlarından biri olan parçalı, tekil direnişlerin ötesine geçti.
TEKEL direnişinde kadınların militan duruşu ve kararlılığı, her türlü eylemin en ön saflarında yer almaları da direnişin bir diğer güçlü yönü.
Tütün işçilerinin tarihten gelen güçlü direniş gelenekleri, kuşkusuz bu direnişte rol oynamıştır. Geçmişte olduğu gibi TEKEL'in özelleştirilmesi sürecinde de önemli bir direniş sergileyen TEKEL işçilerinin bu son süreçteki görkemli direnişi 4-C adıyla anılan kölelik dayatması karşısında gelişti. 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun "özelleştirmelerden dolayı başka kamu kurum ve kuruluşlarına yerleştirilecek geçici personel" ile ilgili 4-C fıkrasına göre TEKEL işçilerinin önemli bir bölümü, "geçici sözleşmeli personel statüsüne" alınmak isteniyor. Buna göre işçiler, kıdem ve ihbar tazminatı alamıyor, sendikalı olamıyor ve 4 ay ila 10 ay arasında çalışmak üzere geçici olarak işe alınıyor.
TEKEL işçilerinin 4C yasasına karşı direnişi, işçi ve emekçilere yönelik yeni saldırı yasalarıyla da aynı döneme denk geliyor. Bunlardan bazıları, Özel İstihdam Büroları, Sendikalar Yasası, sağlık emekçilerini etkileyen Tam Gün Yasa Tasarısı, emekçi memurların toplusözleşme ve özlük haklarını etkileyen çeşitli yasalar. Bu anlamıyla TEKEL direnişi, AKP hükümetinin ekonomik krizi sermaye için elverişli yasalar düzenlemeleri yapmanın fırsatına çevirme yönelimi karşısında bütün işçi ve emekçiler adına da bir direniş niteliği taşıyor.
TEKEL direnişinin en önemli yönlerinden biri de, işbirlikçi Türk-İş ile işçi ve emekçiler arasındaki çıkar farklılığını gözler önüne sermesi, bununla da kalmayıp sendikalar üzerinde oluşturduğu basınçla konfederasyonları bir genel grev ilanına zorlayabilmiş olmasıdır.
Türk-İş'in geleneksel hava boşaltma taktikleri bu kez tutmamış, bu amaçla düzenlediği Ankara mitinginde işçiler genel grev genel direniş sloganlarıyla kürsüyü işgal etmiş, Türk-İş bürokrasisi her fırsatta protesto edilmişti. Sendikaların hükümetle tüm uzlaşma çabaları da sonuçsuz kaldı. IMF işbirlikçisi AKP hükümeti 4C dayatmasından bir adım bile geri atmadı. Sonunda Türk-İş, DİSK, KESK, Hak-İş, Kamu-Sen ve Memur-Sen 4 Şubat'ta genel grev ilan etti.
4 Şubat'ta büyük kentlerde mitingler yapıldı, bir dizi işkolunda işçiler greve çıktı. Direnişin merkezi Ankara'da greve katılım yüksek oldu. Değişik işkollarından onbinlerce işçi ve emekçi Kızılay SSK İş Hanı önüne bir yürüyerek TEKEL işçilerinin direnişini sahiplendiler, AKP hükümetini protesto ettiler.
TEKEL işçilerinin tabandan basıncı nedeniyle greve zorlanan sendikal konfederasyonların genel grevi sabote edici tutumları, genel grev genel direniş hazırlıklarında dikkat çekerken, 4 Şubat eylemlerini de büyük oranda olumsuz etkiledi. Türkiye Kamu-Sen ve Memur-Sen son anda çekilirken, Türk-İş Genel Merkezi ise grev kararından vazgeçmek için hükümetle pazarlıklarından sonuç alamayınca sendika şubelerine ‘eylem biçiminin her bir sendika şubesince belirleneceği' şeklinde muğlak bir yönlendirmeyle çeşitli işkollarından işçileri belirsizlikle karşı karşıya bıraktı.
TEKEL işçileri, 4 Şubat'tan sonra da direnişlerini kesintisizce sürdürüyorlar. 170 TEKEL işçisi ise 5 Şubat'ta süresiz açlık grevine başladı.
TEKEL işçileri bugün, tüm işçiler, emekçiler ve ezilen kesimler adına direniyor. Sürdürdükleri direniş toplumsal mücadelenin önünü açıyor, yol gösteriyor.

* İstanbul, işçi sınıfı hareketinin başkenti iken, Amed de Kürdistan'ın ve Kürt ulusal hareketinin fiili başkentidir. İstanbul, Amed ve başkaca kentlerden gelen TEKEL işçileri, Türk burjuva devletinin başkenti Ankara'yı direniş alanına çevirdiler.


 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

TEKEL işçileri tüm işçi sınıfı adına direniyor!
fc Share on Twitter
 

TEKEL direnişinin en önemli yönlerinden biri de, işbirlikçi Türk-İş ile işçi ve emekçiler arasındaki çıkar farklılığını gözler önüne sermesi, bununla da kalmayıp sendikalar üzerinde oluşturduğu basınçla konfederasyonları bir genel grev ilanına zorlayabilmiş olmasıdır.

 

01 Şubat 2010 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 90

 

İkinci ayına yaklaşan TEKEL direnişi, Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da gerek işçi hareketi, gerekse de toplumsal hareketin bütünü tarafından yeni bir sürecin yolunu döşüyor.
Değişik illerden 40'a yakın TEKEL işletmesinden 12 bin işçi, 15 Aralık 2009'da Ankara'da toplandı. Ne polisin karın kışın ortasında tazyikli suyla ıslatılmak dahil azgın saldırıları ve gözaltıları, ne de işbirlikçi Türk-İş yönetiminin uzlaştırma çabaları, TEKEL işçilerinin 4C dayatmasına karşı direnişini durdurmaya yetmedi. TEKEL işçileri iki aydır başkent Ankara'da direnişi sürdürüyor.
Direniş başladığında Kürt halkı ve onun örgütlü kurumları yeni bir saldırı dalgasıyla karşı karşıyaydı. Kürt halkının yüksek oy oranlarıyla seçilmiş belediye başkanları dahil yüzlerce Kürt yurtseveri tutuklanıyor ve sokakta ard arda ise etnik savaş kışkırtmaları patlak veriyordu. Şovenizmle zehirlenmiş Türk işçi ve emekçileri bir kez daha Kürt halkına yönelik sömürgeci saldırıların kitlesel milis kuvveti haline getirilmeye çalışıyordu.
TEKEL direnişi tam da bu süreçte İstanbul'la Amed'in*, işçi sınıfının nesnel sınıf çıkarları temelinde bir buluşması olarak, sadece AKP hükümetinin sınıfa yönelik saldırı paketleri karşısında değil, aynı zamanda Kürt ulusal özgürlük mücadelesi başta olmak üzere tüm toplumsal mücadele ve direnişlerin de zafere ulaşmasının en önemli dinamiğini, işçi sınıfı hareketini işaret ettiği için de son derece önemliydi.
TEKEL direnişi çok kısa zamanda geniş bir toplumsal destek kazandı. Farklı işkollarından işçilerin, sendikaların yanı sıra demokratik kitle örgütleri, devrimci ve demokratik güçler de direnişe destek verdiler. Aynı süreçte gelişen itfaiye ve demiryolu işçilerinin direnişleri ile buluşan TEKEL direnişi, bu yönüyle Türkiye'de işçi sınıfı hareketinin süreklileşmiş sorunlarından biri olan parçalı, tekil direnişlerin ötesine geçti.
TEKEL direnişinde kadınların militan duruşu ve kararlılığı, her türlü eylemin en ön saflarında yer almaları da direnişin bir diğer güçlü yönü.
Tütün işçilerinin tarihten gelen güçlü direniş gelenekleri, kuşkusuz bu direnişte rol oynamıştır. Geçmişte olduğu gibi TEKEL'in özelleştirilmesi sürecinde de önemli bir direniş sergileyen TEKEL işçilerinin bu son süreçteki görkemli direnişi 4-C adıyla anılan kölelik dayatması karşısında gelişti. 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun "özelleştirmelerden dolayı başka kamu kurum ve kuruluşlarına yerleştirilecek geçici personel" ile ilgili 4-C fıkrasına göre TEKEL işçilerinin önemli bir bölümü, "geçici sözleşmeli personel statüsüne" alınmak isteniyor. Buna göre işçiler, kıdem ve ihbar tazminatı alamıyor, sendikalı olamıyor ve 4 ay ila 10 ay arasında çalışmak üzere geçici olarak işe alınıyor.
TEKEL işçilerinin 4C yasasına karşı direnişi, işçi ve emekçilere yönelik yeni saldırı yasalarıyla da aynı döneme denk geliyor. Bunlardan bazıları, Özel İstihdam Büroları, Sendikalar Yasası, sağlık emekçilerini etkileyen Tam Gün Yasa Tasarısı, emekçi memurların toplusözleşme ve özlük haklarını etkileyen çeşitli yasalar. Bu anlamıyla TEKEL direnişi, AKP hükümetinin ekonomik krizi sermaye için elverişli yasalar düzenlemeleri yapmanın fırsatına çevirme yönelimi karşısında bütün işçi ve emekçiler adına da bir direniş niteliği taşıyor.
TEKEL direnişinin en önemli yönlerinden biri de, işbirlikçi Türk-İş ile işçi ve emekçiler arasındaki çıkar farklılığını gözler önüne sermesi, bununla da kalmayıp sendikalar üzerinde oluşturduğu basınçla konfederasyonları bir genel grev ilanına zorlayabilmiş olmasıdır.
Türk-İş'in geleneksel hava boşaltma taktikleri bu kez tutmamış, bu amaçla düzenlediği Ankara mitinginde işçiler genel grev genel direniş sloganlarıyla kürsüyü işgal etmiş, Türk-İş bürokrasisi her fırsatta protesto edilmişti. Sendikaların hükümetle tüm uzlaşma çabaları da sonuçsuz kaldı. IMF işbirlikçisi AKP hükümeti 4C dayatmasından bir adım bile geri atmadı. Sonunda Türk-İş, DİSK, KESK, Hak-İş, Kamu-Sen ve Memur-Sen 4 Şubat'ta genel grev ilan etti.
4 Şubat'ta büyük kentlerde mitingler yapıldı, bir dizi işkolunda işçiler greve çıktı. Direnişin merkezi Ankara'da greve katılım yüksek oldu. Değişik işkollarından onbinlerce işçi ve emekçi Kızılay SSK İş Hanı önüne bir yürüyerek TEKEL işçilerinin direnişini sahiplendiler, AKP hükümetini protesto ettiler.
TEKEL işçilerinin tabandan basıncı nedeniyle greve zorlanan sendikal konfederasyonların genel grevi sabote edici tutumları, genel grev genel direniş hazırlıklarında dikkat çekerken, 4 Şubat eylemlerini de büyük oranda olumsuz etkiledi. Türkiye Kamu-Sen ve Memur-Sen son anda çekilirken, Türk-İş Genel Merkezi ise grev kararından vazgeçmek için hükümetle pazarlıklarından sonuç alamayınca sendika şubelerine ‘eylem biçiminin her bir sendika şubesince belirleneceği' şeklinde muğlak bir yönlendirmeyle çeşitli işkollarından işçileri belirsizlikle karşı karşıya bıraktı.
TEKEL işçileri, 4 Şubat'tan sonra da direnişlerini kesintisizce sürdürüyorlar. 170 TEKEL işçisi ise 5 Şubat'ta süresiz açlık grevine başladı.
TEKEL işçileri bugün, tüm işçiler, emekçiler ve ezilen kesimler adına direniyor. Sürdürdükleri direniş toplumsal mücadelenin önünü açıyor, yol gösteriyor.

* İstanbul, işçi sınıfı hareketinin başkenti iken, Amed de Kürdistan'ın ve Kürt ulusal hareketinin fiili başkentidir. İstanbul, Amed ve başkaca kentlerden gelen TEKEL işçileri, Türk burjuva devletinin başkenti Ankara'yı direniş alanına çevirdiler.