Newroz’un gücüyle 1 Mayıs’a
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Ancak emekçi çözüm için Türkiye'de bir kitle eylemliliği kesinlikle gereklidir, çünkü ancak Kürt ulusal özgürlük hareketi ve Türk işçi ve emekçileri birbirlerini sorunun muhatabı olarak görürlerse emekçilerin çıkarlarına uygun adil ve demokratik bir çözüm mümkün olabilir. Bunu başarmak için Türk halkının siyasi temsilcileri önemli bir görevi yerine getirmelidir; Türk işçi sınıfını Kemalizm ve şovenizmin etkisinden kurtarmak ve onu adil barış saflarına kazanmak.

 

04 Nisan 2010 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 92

 

Bu yılki Newroz kutlamaları Kürt özgürlük hareketi bakımından doruk noktalarından biri oldu. Tüm Kürdistan'da ve aynı zamanda Türkiye'de 4 milyon kişi sokaklara çıkarak güçlü ve kararlıca özgürlük ve barış istedi.
Amed'de bir milyonu aşkın katılımla bugüne kadarki en kitlesel Newroz mitingi gerçekleştirildi. Ancak sadece Kürdistan'ın dört parçasında değil Türkiye'de de tarihteki en büyük Newroz gösterileri yapıldı. Sadece İstanbul'da 400 bin kişi Barış ve Demokratik Çözüm Platformu'nun düzenlediği Newroz mitinginde buluştu. Aylardır direnişte olan TEKEL işçilerinin bir temsilcisinin de Newroz mitinginde konuşma yapması, Kürt ulusal kurtuluş hareketi ile Türk işçi ve emekçi kitlelerinin birliğine olan acil ihtiyaç bakımından özel bir anlama sahipti. Batı'da Kürt sorununa artan duyarlılığın ve adil barış çağrısının güç kazanışının bir diğer göstergesi de sömürgeci Türk ordusunda askerlik yapmayı reddetmeye ve kardeş kanı dökmemeye çağrı yapan Vicdani Red Platformu'nun katılımı oldu. Bu örnekler açıkça göstermektedir ki Türk ve Kürt halkının kardeşleşmesi, her iki ulustan işçi ve emekçilerin sömürgeci faşist rejime karşı ortak mücadelesi sadece gerekli değil aynı zamanda olanaklıdır da.
Öte yandan belirtilmelidir ki Türk işçi ve emekçi kitleleri ve onun devrimci ve demokratik örgütlenmeleri halen Kürt sorunun çözümünde rolünü yeterli biçimde oynamıyor. Milyonlarca Kürt emekçisi Newroz'da barış ve demokratik çözüm talebiyle sokaklara çıkarken, Türk emekçilerinin kitlesel eylemliliği halen söz konusu bile değil. Bu durumun bir nedeni KESK ve DİSK gibi emek örgütlerinin zayıf ilgisidir. Öte yandan bir diğer neden de Kürt sorununa ilişkin kendi aktif politikalarını geliştirmeyip, Türk emekçilerini harekete geçirmek için çaba göstermek yerine kendilerini bir çok durumda dışarıdan Kürt özgürlük hareketini eleştirmekle sınırlayan devrimci güçlerin dar bakış açılarıdır. Ancak emekçi çözüm için Türkiye'de bir kitle eylemliliği kesinlikle gereklidir, çünkü ancak Kürt ulusal özgürlük hareketi ve Türk işçi ve emekçileri birbirlerini sorunun muhatabı olarak görürlerse emekçilerin çıkarlarına uygun adil ve demokratik bir çözüm mümkün olabilir. Bunu başarmak için Türk halkının siyasi temsilcileri önemli bir görevi yerine getirmelidir; Türk işçi sınıfını Kemalizm ve şovenizmin etkisinden kurtarmak ve onu adil barış saflarına kazanmak.
2010 Newroz'u adeta, Kürt halkının kendi siyasi iradesini açıkladığı bir referandumdu. Milyonlarca Kürt bir ağızdan Kürt sorunun demokratik çözümü için muhatapların Abdullah Öcalan, Kandil ve BDP olduğunu ilan etti. Newroz bir kere daha gösterdi ki faşist Türk rejimi ve AKP hükümeti çözüm, muhatap aramıyorlar, geleneksel imha ve inkar politikalarını başka bir isim altında sürdürüyorlar. Eski politikanın bu yeni yüzüne rağmen, "Kürt açılımı" Newroz'da tam bir yenilgiye uğramıştır, zira tüm Türkiye ve Kürdistan'da sarı-kırmızı-yeşil bayrak denizi milyonlarca insanın iradesini hesaba katmadan çözüm bulmanın imkansız olacağını kanıtlamıştır.
Birçok Avrupa ülkesinde de kitlesel katılımlarla gerçekleşen Newroz eylemlerinden sadece birkaç gün sonra Belçika devleti 25 Mart'ta bir geri adım atarak, 4 Mart'ta Brüksel'de Roj TV, KNK ve BDP'ye yönelik operasyonlar sonrasında tutuklanan, aralarında Kongra-Gel Başkanı Remzi Kartal ve KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar'ın da olduğu 7 kişiyi serbest bırakmıştır.
Aynı zamanda, Türk burjuva devletinin Kürt ulusal özgürlük hareketine yönelik baskıları da yüksek düzeyde sürmektedir. 14 Nisan 2009'dan bu yana 900'ü aşkın kişi tutuklanmıştır, ayrıca 20 Kürt milletvekili hakkında toplam 1777 yıl hapis cezası istenmektedir. Ancak bu da yetmiyor ki baharın başlangıcıyla birlikte Türk ordusunun geniş çaplı askeri operasyonları için hazırlıklar başlamıştır. Binlerce asker, özel birlikler ve ağır silahlar Kürdistan'da konuşlandırılmıştır ve Mart sonunda operasyonlar -Şırnak yakınlarındaki Cudi dağında olduğu gibi- yer yer başlamıştır. ABD Dışişleri Bakanı'nın Türkiye'ye ziyaretinin ardından Güney Kürdistan'da operasyon sinyallerinin artışı özellikle dikkat çekicidir.
Sömürgeci faşist diktatörlük, KCK'nın 2 Şubat 2010'da yayınladığı "Demokratik Çözüm ve Barış Deklarasyonu"na da hiçbir yanıt vermemiştir, tek cevabı kirli savaşın tüm düzeylerde sürdürülmesi olmuştur. Rejim Kürt sorunu karşısında çözümsüzdür. Ne dini duyguların istismarı, ne de AKP hükümetinin -Kürt özgürlük hareketinin tasfiyesi anlamına gelen- Kürtleri sisteme entegre etme ya da daha iyisi kendi anlayışlarına uygun Kürtler yaratma girişimleri başarılı olamamıştır. Anayasa değişikliği tartışmaları da AKP'nin yeni paketinin Kürt sorununun çözümüyle hiçbir ilgisi olmadığını göstermektedir. KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan bu konuda şunu belirtiyor: ''Pakette Kürtler yoktur. 12 Eylül Anayasası'nın köklü değişmesi gerekiyor. Seçim barajı ve TMK kaldırılmadan Kürtlere karşı samimiyetine asla inanılamaz. Kürtlerin bu değişikliği olumlaması yada desteklemesi söz konusu olamaz. Sorunun çözümü köklü bir anayasa reformu ile mümkündür. Asli unsur olan Kürtlerin de anayasa da yer alması gerekmektedir''
Güçlü ve kitlesel Newroz gösterilerinin ardından şimdi bu enerjiyle, Kürt ve Türk işçi ve emekçilerinin ortak taleplerini her zamankinden daha fazla dikkatlerin merkezine koyarak güçlü bir 1 Mayıs kutlaması örgütlemek gerekiyor.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

Newroz’un gücüyle 1 Mayıs’a
fc Share on Twitter
 

Ancak emekçi çözüm için Türkiye'de bir kitle eylemliliği kesinlikle gereklidir, çünkü ancak Kürt ulusal özgürlük hareketi ve Türk işçi ve emekçileri birbirlerini sorunun muhatabı olarak görürlerse emekçilerin çıkarlarına uygun adil ve demokratik bir çözüm mümkün olabilir. Bunu başarmak için Türk halkının siyasi temsilcileri önemli bir görevi yerine getirmelidir; Türk işçi sınıfını Kemalizm ve şovenizmin etkisinden kurtarmak ve onu adil barış saflarına kazanmak.

 

04 Nisan 2010 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 92

 

Bu yılki Newroz kutlamaları Kürt özgürlük hareketi bakımından doruk noktalarından biri oldu. Tüm Kürdistan'da ve aynı zamanda Türkiye'de 4 milyon kişi sokaklara çıkarak güçlü ve kararlıca özgürlük ve barış istedi.
Amed'de bir milyonu aşkın katılımla bugüne kadarki en kitlesel Newroz mitingi gerçekleştirildi. Ancak sadece Kürdistan'ın dört parçasında değil Türkiye'de de tarihteki en büyük Newroz gösterileri yapıldı. Sadece İstanbul'da 400 bin kişi Barış ve Demokratik Çözüm Platformu'nun düzenlediği Newroz mitinginde buluştu. Aylardır direnişte olan TEKEL işçilerinin bir temsilcisinin de Newroz mitinginde konuşma yapması, Kürt ulusal kurtuluş hareketi ile Türk işçi ve emekçi kitlelerinin birliğine olan acil ihtiyaç bakımından özel bir anlama sahipti. Batı'da Kürt sorununa artan duyarlılığın ve adil barış çağrısının güç kazanışının bir diğer göstergesi de sömürgeci Türk ordusunda askerlik yapmayı reddetmeye ve kardeş kanı dökmemeye çağrı yapan Vicdani Red Platformu'nun katılımı oldu. Bu örnekler açıkça göstermektedir ki Türk ve Kürt halkının kardeşleşmesi, her iki ulustan işçi ve emekçilerin sömürgeci faşist rejime karşı ortak mücadelesi sadece gerekli değil aynı zamanda olanaklıdır da.
Öte yandan belirtilmelidir ki Türk işçi ve emekçi kitleleri ve onun devrimci ve demokratik örgütlenmeleri halen Kürt sorunun çözümünde rolünü yeterli biçimde oynamıyor. Milyonlarca Kürt emekçisi Newroz'da barış ve demokratik çözüm talebiyle sokaklara çıkarken, Türk emekçilerinin kitlesel eylemliliği halen söz konusu bile değil. Bu durumun bir nedeni KESK ve DİSK gibi emek örgütlerinin zayıf ilgisidir. Öte yandan bir diğer neden de Kürt sorununa ilişkin kendi aktif politikalarını geliştirmeyip, Türk emekçilerini harekete geçirmek için çaba göstermek yerine kendilerini bir çok durumda dışarıdan Kürt özgürlük hareketini eleştirmekle sınırlayan devrimci güçlerin dar bakış açılarıdır. Ancak emekçi çözüm için Türkiye'de bir kitle eylemliliği kesinlikle gereklidir, çünkü ancak Kürt ulusal özgürlük hareketi ve Türk işçi ve emekçileri birbirlerini sorunun muhatabı olarak görürlerse emekçilerin çıkarlarına uygun adil ve demokratik bir çözüm mümkün olabilir. Bunu başarmak için Türk halkının siyasi temsilcileri önemli bir görevi yerine getirmelidir; Türk işçi sınıfını Kemalizm ve şovenizmin etkisinden kurtarmak ve onu adil barış saflarına kazanmak.
2010 Newroz'u adeta, Kürt halkının kendi siyasi iradesini açıkladığı bir referandumdu. Milyonlarca Kürt bir ağızdan Kürt sorunun demokratik çözümü için muhatapların Abdullah Öcalan, Kandil ve BDP olduğunu ilan etti. Newroz bir kere daha gösterdi ki faşist Türk rejimi ve AKP hükümeti çözüm, muhatap aramıyorlar, geleneksel imha ve inkar politikalarını başka bir isim altında sürdürüyorlar. Eski politikanın bu yeni yüzüne rağmen, "Kürt açılımı" Newroz'da tam bir yenilgiye uğramıştır, zira tüm Türkiye ve Kürdistan'da sarı-kırmızı-yeşil bayrak denizi milyonlarca insanın iradesini hesaba katmadan çözüm bulmanın imkansız olacağını kanıtlamıştır.
Birçok Avrupa ülkesinde de kitlesel katılımlarla gerçekleşen Newroz eylemlerinden sadece birkaç gün sonra Belçika devleti 25 Mart'ta bir geri adım atarak, 4 Mart'ta Brüksel'de Roj TV, KNK ve BDP'ye yönelik operasyonlar sonrasında tutuklanan, aralarında Kongra-Gel Başkanı Remzi Kartal ve KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar'ın da olduğu 7 kişiyi serbest bırakmıştır.
Aynı zamanda, Türk burjuva devletinin Kürt ulusal özgürlük hareketine yönelik baskıları da yüksek düzeyde sürmektedir. 14 Nisan 2009'dan bu yana 900'ü aşkın kişi tutuklanmıştır, ayrıca 20 Kürt milletvekili hakkında toplam 1777 yıl hapis cezası istenmektedir. Ancak bu da yetmiyor ki baharın başlangıcıyla birlikte Türk ordusunun geniş çaplı askeri operasyonları için hazırlıklar başlamıştır. Binlerce asker, özel birlikler ve ağır silahlar Kürdistan'da konuşlandırılmıştır ve Mart sonunda operasyonlar -Şırnak yakınlarındaki Cudi dağında olduğu gibi- yer yer başlamıştır. ABD Dışişleri Bakanı'nın Türkiye'ye ziyaretinin ardından Güney Kürdistan'da operasyon sinyallerinin artışı özellikle dikkat çekicidir.
Sömürgeci faşist diktatörlük, KCK'nın 2 Şubat 2010'da yayınladığı "Demokratik Çözüm ve Barış Deklarasyonu"na da hiçbir yanıt vermemiştir, tek cevabı kirli savaşın tüm düzeylerde sürdürülmesi olmuştur. Rejim Kürt sorunu karşısında çözümsüzdür. Ne dini duyguların istismarı, ne de AKP hükümetinin -Kürt özgürlük hareketinin tasfiyesi anlamına gelen- Kürtleri sisteme entegre etme ya da daha iyisi kendi anlayışlarına uygun Kürtler yaratma girişimleri başarılı olamamıştır. Anayasa değişikliği tartışmaları da AKP'nin yeni paketinin Kürt sorununun çözümüyle hiçbir ilgisi olmadığını göstermektedir. KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan bu konuda şunu belirtiyor: ''Pakette Kürtler yoktur. 12 Eylül Anayasası'nın köklü değişmesi gerekiyor. Seçim barajı ve TMK kaldırılmadan Kürtlere karşı samimiyetine asla inanılamaz. Kürtlerin bu değişikliği olumlaması yada desteklemesi söz konusu olamaz. Sorunun çözümü köklü bir anayasa reformu ile mümkündür. Asli unsur olan Kürtlerin de anayasa da yer alması gerekmektedir''
Güçlü ve kitlesel Newroz gösterilerinin ardından şimdi bu enerjiyle, Kürt ve Türk işçi ve emekçilerinin ortak taleplerini her zamankinden daha fazla dikkatlerin merkezine koyarak güçlü bir 1 Mayıs kutlaması örgütlemek gerekiyor.