1 Mayıs 2010: Her yönüyle zafer!
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Bu yılki 1 Mayıs, özellikle ekonomik kriz sürecinde ivme kazanan işçi mücadelelerinin de etkisiyle, son yılların çetin Taksim çarpışmalarının meyve verdiği büyük bir kazanım oldu.  

01 Mayıs 2010 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 93 

Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da 1 Mayıs 2010 birçok yönüyle büyük bir başarı ve işçi sınıfı hareketinin son süreçte gitgide güçlendiğinin ifadesi oldu.
Bu yılki 1 Mayıs'ın büyük kazanımları arasında kuşkusuz ki ilk olarak İstanbul'daki geleneksel 1 Mayıs alanı Taksim'in yeniden fethedilmesini belirtmeliyiz. Taksim, özellikle son üç yılın kararlı mücadelesi sonucunda 1 Mayıs 1977 katliamından sonra ilk kez kitlesel olarak zapt edildi. Ayrıca mitinge sendika patronlarının ve sarı sendikaların değil, TEKEL direnişi gibi, son süreçteki militan ve ısrarcı biçimde sürdürülen mücadelelerin işçilerinin belirleyici biçimde rengini vermesi, güç ve militanlık kazanan işçi hareketi içinde umut verici bir eğilime işaret eden önemli bir başarıydı.
Bu yıl 1 Mayıs'ın işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olma niteliğine karşılık gelecek biçimde tüm kuvvetler İstanbul'da birlikte gösteri yaptılar. Bu, kitlesel katılımda da yansıma buldu: 250 bin kişi tam bir bayram havasında Taksim alanına aktı. Pusetteki çocuklarıyla birlikte gelen örgütsüz emekçiler, futbol taraftarları ve nükleer karşıtlarından, kitlesel kortejleriyle devrimci örgütlere dek farklı toplumsal tabakalardan ve hareketlerden katılımcıların genişliği dikkat çekiciydi. Kürt yurtsever hareketinin 1 Mayıs mitingine 10 bini aşkın kişiden oluşan kortejiyle katılması da geçmiş yıllara oranla dikkate değer bir rakamdı.
Son yıllarda ivme kazanan Taksim mücadelesi, bir yer sorunun çok ötesinde bir sorun olarak, iki irade arasındaki açık bir çarpışmaya dönüşmüştü. 1 Mayıs'ın Taksim Meydanında kutlanması mücadelesi, aynı zamanda işçi sınıfının tarih bilinci, kendi mücadele tarihine sahip çıkma kararlılığı, kontrgerilla cinayetlerinden, işçi sınıfının siyasi ve sendikal tüm örgütlenmelerini ezme ve dağıtma hedefli 12 Eylül darbecilerinden hesap sorma bilincidir. Faşist diktatörlük önce yıllar boyunca 1 Mayıs'ın alanlarda kutlanmasını yasaklamış ve sarı sendikaların salon toplantılarına hapsetmiş, işçi sınıfı ve emekçilerin fiili meşru mücadeleyle ve bedeller ödeyerek 1 Mayıs'ı meydanlarda kutlama hakkını söküp koparmasından sonra da onu tecrit edilmiş alanlara hapsederek pasifize etmeye çalışmıştır. Bu nedenle 1 Mayıs'ı Taksim'de kutlama mücadelesi sınıf mücadelesinin dolaysız ve çetin yansıma bulduğu bir savaş cephesi olmuştur. Bir tarafta kapitalist sistem ve onun faşist diktatörlüğü, diğer tarafta siyasi temsilcileriyle birlikte işçiler ve emekçiler cephesi karşı karşıya geldiler. Yasaklarıyla ve tüm İstanbul kentini felç eden bir terör uygulayarak, kentin koca bir göz yaşartıcı gaz bulutu altında kaybolmasına yol açarak ve kitlesel gözaltılarla burjuvazi, işçi ve emekçilerin mücadele günü 1 Mayıs'ı geleneksel alanında kutlamalarını engellemek için çevrilmedik taş bırakmadı. Ancak emekçi kitlelerin, devrimci ve komünist parti ve örgütlerin ve kimi sendikaların ya da tabanlarının kararlılığı her geçen yıl büyüyerek, Taksim'in emekçilere açılmasını istemekle kalmıyor, aynı zamanda 1 Mayıs 1977, 1989 ve 1996 katliamlarının hesabını soruyorlardı. Sert çarpışmaların sonucunda birkaç bin kişinin Taksim alanına girebilmesinin ardından bu yıl yüz binlerce kişi engelsizce alana akarak 1 Mayıs'ı kutladı. Uzun süren mücadele sonuçlandı; işçi ve emekçi kitleler Taksim meydanını geri dönüşsüz olarak yeniden fethettiler ve faşist diktatörlük ezici bir yenilgi aldı.
İşçi hareketinin canlanışının, özellikle de TEKEL işçilerinin 138 gündür devam eden kararlı mücadelesinin kuşkusuz ki bu zafere katkısı büyüktü. Geniş kesimlerden destek almayı başaran bu direniş, farklı uluslardan işçileri nesnel sınıf çıkarları temelinde birleştirdi ve sendikal bürokrasinin kendisini satmasına izin vermedi, aksine taleplerine kararlıca sarılarak, başkaca kimi işçileri cesaretlendirdi ve birçok başka mücadeleyi tetikledi. TEKEL direnişinin verdiği güç ve kararlılık sarı sendika önderliklerini basınç altına almakla kalmadı, aynı zamanda sömürgeci faşist rejime işçi sınıfının gücünü oldukça açık biçimde gösterdi. 1 Mayıs'ta da TEKEL işçileri öncü oldu; Taksim meydanına ilk olarak İstanbul, Diyarbakır, İzmir, Malatya, Adıyaman, Tokat, Bursa ve İzmit'ten gelen TEKEL işçileri ulaştı.
Sendikaların ve çok sayıda toplumsal kesimin yanı sıra aralarında DHF, Partizan, ESP ve Halk Cephesi'nin de olduğu devrimci örgütler, başlıca DİSK, KESK ve Türk-İş'in örgütlediği Taksim mitinginde, iyi örgütlenmiş ve göz dolduran toplamda on bini aşkın kişilik kortejleriyle yerlerini aldılar. Çoğunluğu kadınların oluşturduğu 3000 kişilik ESP kortejinde "Tek yol devrim!", "Yaşasın devrim, yaşasın sosyalizm!" sloganları ve değişik dillerde halkların kardeşliği sloganları ile Taksim zaferini ifade eden sloganlar tüm yürüyüş boyunca atıldı. Kitle coşkuyla haykırdıkları çeşitli sloganlarla üç koldan Taksim meydanına girdikten sonra Türk-İş başkanı Mustafa Kumlu konuşma yapmak için kürsüye çıktı. İşçilere ihanetiyle tanınan sendika patronu kitle tarafından yuhalandı ve sonunda TEKEL işçileri Kumlu'nun konuşmasını engelledi. Kumlu'nun sınıf uzlaşmacılığı TEKEL direnişi sürecinde bir kez daha açıkça görülmüştü. "Bu kürsü işçilerindir" diyen TEKEL işçileri kürsüyü işgal etti ve mikrofonu, panik içinde kaçan sarı sendikacının elinden aldı. Kürsü işgali gerçekleştiren işçiler daha sonra kürsüden konuşma da yaptılar.
Kitle, sloganları ve pankartlarıyla işsizlik, ekonomik kriz, yoksulluk, 4-C ve benzeri yasalar ve güvencesiz ve esnek çalışmaya değindiler. "Yaşasın 1 Mayıs" sloganlarının yanında onurlu bir yaşam talep eden sloganlar ve devrim ve sosyalizm çağrıları da sıkça duyuldu. 1977 katliamının aydınlatılması ve barış ve kardeşlik sloganları da öne çıktı.
Bu yıl birçok örgüt İstanbul'a, Taksim'e çağrı yapmış olsa da, başka kentlerdeki gösteriler de önceki yıllara oranla daha kitlesel gerçekleşti. Bazı kentlerde yıllardır ilk kez 1 Mayıs gösterileri ve mitingleri gerçekleşti. Kürdistan'da en büyük 1 Mayıs mitingi, Diyarbakır, Urfa, Şırnak, Mardin ve Siirt'ten de katılımlarla 30 bin kişinin katıldığı Batman'da gerçekleşti.
Partimiz MLKP güçleri 1 Mayıs öncesinde yazılamalar, afişler, bildiriler, pankartlar ve silahlarla yaptığı eylemlerle işçi ve emekçileri 1 Mayıs eylemlerine katılmaya çağırdı. 1 Mayıs günü partimiz militanları kitlelerin zapt ettiği Taksim Meydanında "Devrimin Zaferi İçin İşçiler Partiye! - MLKP" yazılı bir pankart açtı. Partinin adının yazılı olduğu bir diğer pankart da meydana asıldı.
Bu yılki 1 Mayıs, özellikle ekonomik kriz sürecinde ivme kazanan işçi mücadelelerinin de etkisiyle, son yılların çetin Taksim çarpışmalarının meyve verdiği büyük bir kazanım oldu. Bu kazanım, sınıf hareketini daha da cesaretlendirecek ve özgüven sağlayacaktır. Şimdi Taksim zaferini tüm Türkiye ve Kuzey Kürdistan'daki işçi ve emekçi mücadelelerine yayma zamanıdır.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

1 Mayıs 2010: Her yönüyle zafer!
fc Share on Twitter
 

Bu yılki 1 Mayıs, özellikle ekonomik kriz sürecinde ivme kazanan işçi mücadelelerinin de etkisiyle, son yılların çetin Taksim çarpışmalarının meyve verdiği büyük bir kazanım oldu.  

01 Mayıs 2010 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 93 

Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da 1 Mayıs 2010 birçok yönüyle büyük bir başarı ve işçi sınıfı hareketinin son süreçte gitgide güçlendiğinin ifadesi oldu.
Bu yılki 1 Mayıs'ın büyük kazanımları arasında kuşkusuz ki ilk olarak İstanbul'daki geleneksel 1 Mayıs alanı Taksim'in yeniden fethedilmesini belirtmeliyiz. Taksim, özellikle son üç yılın kararlı mücadelesi sonucunda 1 Mayıs 1977 katliamından sonra ilk kez kitlesel olarak zapt edildi. Ayrıca mitinge sendika patronlarının ve sarı sendikaların değil, TEKEL direnişi gibi, son süreçteki militan ve ısrarcı biçimde sürdürülen mücadelelerin işçilerinin belirleyici biçimde rengini vermesi, güç ve militanlık kazanan işçi hareketi içinde umut verici bir eğilime işaret eden önemli bir başarıydı.
Bu yıl 1 Mayıs'ın işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olma niteliğine karşılık gelecek biçimde tüm kuvvetler İstanbul'da birlikte gösteri yaptılar. Bu, kitlesel katılımda da yansıma buldu: 250 bin kişi tam bir bayram havasında Taksim alanına aktı. Pusetteki çocuklarıyla birlikte gelen örgütsüz emekçiler, futbol taraftarları ve nükleer karşıtlarından, kitlesel kortejleriyle devrimci örgütlere dek farklı toplumsal tabakalardan ve hareketlerden katılımcıların genişliği dikkat çekiciydi. Kürt yurtsever hareketinin 1 Mayıs mitingine 10 bini aşkın kişiden oluşan kortejiyle katılması da geçmiş yıllara oranla dikkate değer bir rakamdı.
Son yıllarda ivme kazanan Taksim mücadelesi, bir yer sorunun çok ötesinde bir sorun olarak, iki irade arasındaki açık bir çarpışmaya dönüşmüştü. 1 Mayıs'ın Taksim Meydanında kutlanması mücadelesi, aynı zamanda işçi sınıfının tarih bilinci, kendi mücadele tarihine sahip çıkma kararlılığı, kontrgerilla cinayetlerinden, işçi sınıfının siyasi ve sendikal tüm örgütlenmelerini ezme ve dağıtma hedefli 12 Eylül darbecilerinden hesap sorma bilincidir. Faşist diktatörlük önce yıllar boyunca 1 Mayıs'ın alanlarda kutlanmasını yasaklamış ve sarı sendikaların salon toplantılarına hapsetmiş, işçi sınıfı ve emekçilerin fiili meşru mücadeleyle ve bedeller ödeyerek 1 Mayıs'ı meydanlarda kutlama hakkını söküp koparmasından sonra da onu tecrit edilmiş alanlara hapsederek pasifize etmeye çalışmıştır. Bu nedenle 1 Mayıs'ı Taksim'de kutlama mücadelesi sınıf mücadelesinin dolaysız ve çetin yansıma bulduğu bir savaş cephesi olmuştur. Bir tarafta kapitalist sistem ve onun faşist diktatörlüğü, diğer tarafta siyasi temsilcileriyle birlikte işçiler ve emekçiler cephesi karşı karşıya geldiler. Yasaklarıyla ve tüm İstanbul kentini felç eden bir terör uygulayarak, kentin koca bir göz yaşartıcı gaz bulutu altında kaybolmasına yol açarak ve kitlesel gözaltılarla burjuvazi, işçi ve emekçilerin mücadele günü 1 Mayıs'ı geleneksel alanında kutlamalarını engellemek için çevrilmedik taş bırakmadı. Ancak emekçi kitlelerin, devrimci ve komünist parti ve örgütlerin ve kimi sendikaların ya da tabanlarının kararlılığı her geçen yıl büyüyerek, Taksim'in emekçilere açılmasını istemekle kalmıyor, aynı zamanda 1 Mayıs 1977, 1989 ve 1996 katliamlarının hesabını soruyorlardı. Sert çarpışmaların sonucunda birkaç bin kişinin Taksim alanına girebilmesinin ardından bu yıl yüz binlerce kişi engelsizce alana akarak 1 Mayıs'ı kutladı. Uzun süren mücadele sonuçlandı; işçi ve emekçi kitleler Taksim meydanını geri dönüşsüz olarak yeniden fethettiler ve faşist diktatörlük ezici bir yenilgi aldı.
İşçi hareketinin canlanışının, özellikle de TEKEL işçilerinin 138 gündür devam eden kararlı mücadelesinin kuşkusuz ki bu zafere katkısı büyüktü. Geniş kesimlerden destek almayı başaran bu direniş, farklı uluslardan işçileri nesnel sınıf çıkarları temelinde birleştirdi ve sendikal bürokrasinin kendisini satmasına izin vermedi, aksine taleplerine kararlıca sarılarak, başkaca kimi işçileri cesaretlendirdi ve birçok başka mücadeleyi tetikledi. TEKEL direnişinin verdiği güç ve kararlılık sarı sendika önderliklerini basınç altına almakla kalmadı, aynı zamanda sömürgeci faşist rejime işçi sınıfının gücünü oldukça açık biçimde gösterdi. 1 Mayıs'ta da TEKEL işçileri öncü oldu; Taksim meydanına ilk olarak İstanbul, Diyarbakır, İzmir, Malatya, Adıyaman, Tokat, Bursa ve İzmit'ten gelen TEKEL işçileri ulaştı.
Sendikaların ve çok sayıda toplumsal kesimin yanı sıra aralarında DHF, Partizan, ESP ve Halk Cephesi'nin de olduğu devrimci örgütler, başlıca DİSK, KESK ve Türk-İş'in örgütlediği Taksim mitinginde, iyi örgütlenmiş ve göz dolduran toplamda on bini aşkın kişilik kortejleriyle yerlerini aldılar. Çoğunluğu kadınların oluşturduğu 3000 kişilik ESP kortejinde "Tek yol devrim!", "Yaşasın devrim, yaşasın sosyalizm!" sloganları ve değişik dillerde halkların kardeşliği sloganları ile Taksim zaferini ifade eden sloganlar tüm yürüyüş boyunca atıldı. Kitle coşkuyla haykırdıkları çeşitli sloganlarla üç koldan Taksim meydanına girdikten sonra Türk-İş başkanı Mustafa Kumlu konuşma yapmak için kürsüye çıktı. İşçilere ihanetiyle tanınan sendika patronu kitle tarafından yuhalandı ve sonunda TEKEL işçileri Kumlu'nun konuşmasını engelledi. Kumlu'nun sınıf uzlaşmacılığı TEKEL direnişi sürecinde bir kez daha açıkça görülmüştü. "Bu kürsü işçilerindir" diyen TEKEL işçileri kürsüyü işgal etti ve mikrofonu, panik içinde kaçan sarı sendikacının elinden aldı. Kürsü işgali gerçekleştiren işçiler daha sonra kürsüden konuşma da yaptılar.
Kitle, sloganları ve pankartlarıyla işsizlik, ekonomik kriz, yoksulluk, 4-C ve benzeri yasalar ve güvencesiz ve esnek çalışmaya değindiler. "Yaşasın 1 Mayıs" sloganlarının yanında onurlu bir yaşam talep eden sloganlar ve devrim ve sosyalizm çağrıları da sıkça duyuldu. 1977 katliamının aydınlatılması ve barış ve kardeşlik sloganları da öne çıktı.
Bu yıl birçok örgüt İstanbul'a, Taksim'e çağrı yapmış olsa da, başka kentlerdeki gösteriler de önceki yıllara oranla daha kitlesel gerçekleşti. Bazı kentlerde yıllardır ilk kez 1 Mayıs gösterileri ve mitingleri gerçekleşti. Kürdistan'da en büyük 1 Mayıs mitingi, Diyarbakır, Urfa, Şırnak, Mardin ve Siirt'ten de katılımlarla 30 bin kişinin katıldığı Batman'da gerçekleşti.
Partimiz MLKP güçleri 1 Mayıs öncesinde yazılamalar, afişler, bildiriler, pankartlar ve silahlarla yaptığı eylemlerle işçi ve emekçileri 1 Mayıs eylemlerine katılmaya çağırdı. 1 Mayıs günü partimiz militanları kitlelerin zapt ettiği Taksim Meydanında "Devrimin Zaferi İçin İşçiler Partiye! - MLKP" yazılı bir pankart açtı. Partinin adının yazılı olduğu bir diğer pankart da meydana asıldı.
Bu yılki 1 Mayıs, özellikle ekonomik kriz sürecinde ivme kazanan işçi mücadelelerinin de etkisiyle, son yılların çetin Taksim çarpışmalarının meyve verdiği büyük bir kazanım oldu. Bu kazanım, sınıf hareketini daha da cesaretlendirecek ve özgüven sağlayacaktır. Şimdi Taksim zaferini tüm Türkiye ve Kuzey Kürdistan'daki işçi ve emekçi mücadelelerine yayma zamanıdır.