Kapitalist Sömürü Ve Barbarlığın İş Cinayetleri Devam Ediyor
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Zonguldak, yeni bir işçi direnişinin dinamikleri, birikimleri ve öfkesini taşımaktadır. Şovenizm ve gericilik odaklarının yanılsamaları, kriz koşullarının sonuçları, kötü yaşam ve çalışma koşulları işçileri buna zorunlu kılmıştır. İşçilere bilinç ve örgütü taşıyacak komünistlerdir. Kapitalist barbarlık ve sömürüden kurtuluşun da, ancak bu bilinç ve örgütlülük düzeyinin yükseltilmesi, devrimci eylemin büyütülmesinden geçeceği açıktır.

 

01 Haziran 2010 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 94

 

17 Mayıs 2010 tarihinde, kitlesel iş cinayetlerinin merkezi Zonguldak maden ocaklarında, yine bir grizu patlaması yaşandı. Ve bu kez de 30 işçi göçük altında kalarak yaşamını yitirdi. Yine ailelerin, yalnız kalan eşlerin, çocukların acıları ve göz yaşları TV ekranlarına yansıdı.
Aralık 2009'da Bursa'da özel bir maden ocağında 19 işçi; Şubat 2010'da Balıkesir'de yine özel sektöre ait bir ocakta 13 işçi yaşamını yitirmişti. Daha bu acılar dinmeden Zonguldak'ta 540 metre derinlikte 30 işçinin göçük altında kalması, bütün ülkeyi, özellikle işçi, emekçi ve yoksulları yeni bir acıya boğdu.
Zonguldak, grizu patlamaları ve göçüklerde kitlesel ölümlerle gündeme gelen bir işçi şehridir. 1983 Armutçuk kömür ocağında 103 işçi, 1992 yılında Kozlu kömür ocağında 263 işçi ve irili ufaklı diğer bir çok iş kazasında onlarca işçi öldü. Bu işçi merkezinde kötü çalışma koşulları, kayıtsızlık, kuralsızlık, denetimsizlik, sendikasızlık ve iş güvenliğinden yoksunluk, işgücünü satmak zorunda kalan bütün işçi ve emekçileri ölüm ve yaralanma riskiyle bugün de yüz yüze bırakmaya devam ediyor.
Türkiye'de sendikal örgütlenme düzeyinin düşüklüğü ve sendikalaşma özgürlüğünün sınırlılığı; denetimsizlik, iş ve işçi güvenliğinin sağlanamaması; esnek çalışma, özelleştirme ve taşeronlaştırma saldırıları, çalışma koşullarını daha da kötüleştirmiştir. Ve bu durum, iş kazalarına karşı teknik, eğitim ve diğer tedbirleri almayı önlemiştir.
Zonguldak, 1990 Kasım'ında başlayan maden işçileri direnişiyle Türkiye ve K. Kürdistan proletaryasının sınıf mücadelesi tarihinde özel bir yere de sahiptir. Zonguldak maden işçileri grevi ve direnişi, bütün Zonguldak halkının direnişi oldu. Ve Türkiye'de devrimci bir işçi hareketini yaratma ve büyütmenin çok ciddi dinamikleri, koşulları ve olanaklarını ortaya çıkardı. Maden işçileri başkent Ankara'ya, " Gemileri yaktık geriye dönüş yok" sloganıyla yürüdüler. Ve dönemin hükümetini istifa etmek zorunda bıraktılar.
Türkiye, iş cinayetleri konusunda Avrupa'da ilk sırada yer alır. Bunun nedeni kayıtsız, kuralsız, denetimsiz ve insanlık dışı iş koşullarıdır. Tersane, tekstil, inşaat, belediye, itfaiye vb. işkollarında onlarca iş cinayeti yaşandı. Yaşanmaya devam ediyor.
Bunlardan sonuncusu, 27 Mayıs'ta iş cinayetlerinin sıklıkla yaşandığı Tuzla tersane bölgesindeki Selahattin Arslan Tersanesi'nde yaşanan ve bir işçinin ölümüyle sonuçlanan iş cinayeti oldu.
Partimiz MLKP güçleri ve örgütleri, maden ocaklarında, Tuzla tersanelerinde, tekstil, inşaat, kimya ve diğer iş kollarında kayıtsız, kuralsız, denetimsiz, insanlık dışı şartlarda çalışmak zorunda kalan işçi ve emekçileri, sermayenin barbarlığı ve AKP hükümetinin ilgisizliğine karşı alanlarda eylemli mücadele etmeye çağırıyor.
Biz biliyoruz ki, işbirlikçi tekelci burjuvazi ve sömürgeci devleti, iş cinayetleri konusunda pervasız, ilgisiz ve duyarsız kılan önemli ölçüde işçi sınıfının siyasal ve kitlesel örgütsüzlüğü, ya da her düzeyde örgütlülük düzeyinin düşüklüğü ve eyleminin zayıflığıdır. Süreç, bu anlamda işçi sınıfı öncüsü güçlere önemli tarihsel ve güncel siyasal görevler yüklemektedir.
Zonguldak, yeni bir işçi direnişinin dinamikleri, birikimleri ve öfkesini taşımaktadır. Şovenizm ve gericilik odaklarının yanılsamaları, kriz koşullarının sonuçları, kötü yaşam ve çalışma koşulları işçileri buna zorunlu kılmıştır. İşçilere bilinç ve örgütü taşıyacak komünistlerdir. Kapitalist barbarlık ve sömürüden kurtuluşun da, ancak bu bilinç ve örgütlülük düzeyinin yükseltilmesi, devrimci eylemin büyütülmesinden geçeceği açıktır.

Sendikaların ihanetine rağmen 26 Mayıs'ta işçiler sokaktaydı

KESK, DİSK, Kamu-Sen ve Türk-İş olmak üzere dört sendika konfederasyonunun üç ay öncesinden kararını aldığı 26 Mayıs eylemi, konfederasyonların kararı ortada bırakarak ihanetçi çizgilerini bir kez daha ortaya koymaları nedeniyle sönük geçti. Eylem kararını uygulayan tek konfederasyon KESK olurken, sarı sendikaların tutumuna rağmen çok sayıda kentte gerçekleşen eylemler ise 26 Mayıs'ın güçlü yönüne işaret ediyordu. Direnişteki TEKEL, Esenyurt ve itfahiye işçilerinin 26 Mayıs'a günler kala Türk-İş binalarını işgal ederek konfederasyonu eyleme çıkmaya zorlamaları ise sürecin bir diğer önemli unsuruydu.
Konfederasyonların 26 Mayıs genel eylem kararı gerekçeleri, esnek çalışma ve taşeronlaştırmaya karşı talepler başta olmak üzere işçi sınıfının ve emekçilerin temel taleplerinden oluşan 12 maddeyi kapsıyordu. Geçen süre içinde bu taleplerden elbette hiç biri kabul edilmediği gibi, 26 Mayıs'tan sadece bir hafta önce Zonguldak'ta yaşanan maden faciası, işçi düşmanı politikalara karşı mücadeleye büyük bir ivme kazandıracak 26 Mayıs eylemini, Zonguldak maden işçileri şahsında iş cinayetlerini de merkeze alarak yaşama geçirmeyi daha da zorunlu ve yakıcı hale getirmişti. Ancak sarı sendikalar eylem kararını hayata geçirmediler.
26 Mayıs eylemi, sarı sendikaların TEKEL sürecinde Türk-İş sahsında teşhir olan ihanet çizgisini daha da çarpıcı biçimde gözler önüne serdi.


 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

Kapitalist Sömürü Ve Barbarlığın İş Cinayetleri Devam Ediyor
fc Share on Twitter
 

Zonguldak, yeni bir işçi direnişinin dinamikleri, birikimleri ve öfkesini taşımaktadır. Şovenizm ve gericilik odaklarının yanılsamaları, kriz koşullarının sonuçları, kötü yaşam ve çalışma koşulları işçileri buna zorunlu kılmıştır. İşçilere bilinç ve örgütü taşıyacak komünistlerdir. Kapitalist barbarlık ve sömürüden kurtuluşun da, ancak bu bilinç ve örgütlülük düzeyinin yükseltilmesi, devrimci eylemin büyütülmesinden geçeceği açıktır.

 

01 Haziran 2010 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 94

 

17 Mayıs 2010 tarihinde, kitlesel iş cinayetlerinin merkezi Zonguldak maden ocaklarında, yine bir grizu patlaması yaşandı. Ve bu kez de 30 işçi göçük altında kalarak yaşamını yitirdi. Yine ailelerin, yalnız kalan eşlerin, çocukların acıları ve göz yaşları TV ekranlarına yansıdı.
Aralık 2009'da Bursa'da özel bir maden ocağında 19 işçi; Şubat 2010'da Balıkesir'de yine özel sektöre ait bir ocakta 13 işçi yaşamını yitirmişti. Daha bu acılar dinmeden Zonguldak'ta 540 metre derinlikte 30 işçinin göçük altında kalması, bütün ülkeyi, özellikle işçi, emekçi ve yoksulları yeni bir acıya boğdu.
Zonguldak, grizu patlamaları ve göçüklerde kitlesel ölümlerle gündeme gelen bir işçi şehridir. 1983 Armutçuk kömür ocağında 103 işçi, 1992 yılında Kozlu kömür ocağında 263 işçi ve irili ufaklı diğer bir çok iş kazasında onlarca işçi öldü. Bu işçi merkezinde kötü çalışma koşulları, kayıtsızlık, kuralsızlık, denetimsizlik, sendikasızlık ve iş güvenliğinden yoksunluk, işgücünü satmak zorunda kalan bütün işçi ve emekçileri ölüm ve yaralanma riskiyle bugün de yüz yüze bırakmaya devam ediyor.
Türkiye'de sendikal örgütlenme düzeyinin düşüklüğü ve sendikalaşma özgürlüğünün sınırlılığı; denetimsizlik, iş ve işçi güvenliğinin sağlanamaması; esnek çalışma, özelleştirme ve taşeronlaştırma saldırıları, çalışma koşullarını daha da kötüleştirmiştir. Ve bu durum, iş kazalarına karşı teknik, eğitim ve diğer tedbirleri almayı önlemiştir.
Zonguldak, 1990 Kasım'ında başlayan maden işçileri direnişiyle Türkiye ve K. Kürdistan proletaryasının sınıf mücadelesi tarihinde özel bir yere de sahiptir. Zonguldak maden işçileri grevi ve direnişi, bütün Zonguldak halkının direnişi oldu. Ve Türkiye'de devrimci bir işçi hareketini yaratma ve büyütmenin çok ciddi dinamikleri, koşulları ve olanaklarını ortaya çıkardı. Maden işçileri başkent Ankara'ya, " Gemileri yaktık geriye dönüş yok" sloganıyla yürüdüler. Ve dönemin hükümetini istifa etmek zorunda bıraktılar.
Türkiye, iş cinayetleri konusunda Avrupa'da ilk sırada yer alır. Bunun nedeni kayıtsız, kuralsız, denetimsiz ve insanlık dışı iş koşullarıdır. Tersane, tekstil, inşaat, belediye, itfaiye vb. işkollarında onlarca iş cinayeti yaşandı. Yaşanmaya devam ediyor.
Bunlardan sonuncusu, 27 Mayıs'ta iş cinayetlerinin sıklıkla yaşandığı Tuzla tersane bölgesindeki Selahattin Arslan Tersanesi'nde yaşanan ve bir işçinin ölümüyle sonuçlanan iş cinayeti oldu.
Partimiz MLKP güçleri ve örgütleri, maden ocaklarında, Tuzla tersanelerinde, tekstil, inşaat, kimya ve diğer iş kollarında kayıtsız, kuralsız, denetimsiz, insanlık dışı şartlarda çalışmak zorunda kalan işçi ve emekçileri, sermayenin barbarlığı ve AKP hükümetinin ilgisizliğine karşı alanlarda eylemli mücadele etmeye çağırıyor.
Biz biliyoruz ki, işbirlikçi tekelci burjuvazi ve sömürgeci devleti, iş cinayetleri konusunda pervasız, ilgisiz ve duyarsız kılan önemli ölçüde işçi sınıfının siyasal ve kitlesel örgütsüzlüğü, ya da her düzeyde örgütlülük düzeyinin düşüklüğü ve eyleminin zayıflığıdır. Süreç, bu anlamda işçi sınıfı öncüsü güçlere önemli tarihsel ve güncel siyasal görevler yüklemektedir.
Zonguldak, yeni bir işçi direnişinin dinamikleri, birikimleri ve öfkesini taşımaktadır. Şovenizm ve gericilik odaklarının yanılsamaları, kriz koşullarının sonuçları, kötü yaşam ve çalışma koşulları işçileri buna zorunlu kılmıştır. İşçilere bilinç ve örgütü taşıyacak komünistlerdir. Kapitalist barbarlık ve sömürüden kurtuluşun da, ancak bu bilinç ve örgütlülük düzeyinin yükseltilmesi, devrimci eylemin büyütülmesinden geçeceği açıktır.

Sendikaların ihanetine rağmen 26 Mayıs'ta işçiler sokaktaydı

KESK, DİSK, Kamu-Sen ve Türk-İş olmak üzere dört sendika konfederasyonunun üç ay öncesinden kararını aldığı 26 Mayıs eylemi, konfederasyonların kararı ortada bırakarak ihanetçi çizgilerini bir kez daha ortaya koymaları nedeniyle sönük geçti. Eylem kararını uygulayan tek konfederasyon KESK olurken, sarı sendikaların tutumuna rağmen çok sayıda kentte gerçekleşen eylemler ise 26 Mayıs'ın güçlü yönüne işaret ediyordu. Direnişteki TEKEL, Esenyurt ve itfahiye işçilerinin 26 Mayıs'a günler kala Türk-İş binalarını işgal ederek konfederasyonu eyleme çıkmaya zorlamaları ise sürecin bir diğer önemli unsuruydu.
Konfederasyonların 26 Mayıs genel eylem kararı gerekçeleri, esnek çalışma ve taşeronlaştırmaya karşı talepler başta olmak üzere işçi sınıfının ve emekçilerin temel taleplerinden oluşan 12 maddeyi kapsıyordu. Geçen süre içinde bu taleplerden elbette hiç biri kabul edilmediği gibi, 26 Mayıs'tan sadece bir hafta önce Zonguldak'ta yaşanan maden faciası, işçi düşmanı politikalara karşı mücadeleye büyük bir ivme kazandıracak 26 Mayıs eylemini, Zonguldak maden işçileri şahsında iş cinayetlerini de merkeze alarak yaşama geçirmeyi daha da zorunlu ve yakıcı hale getirmişti. Ancak sarı sendikalar eylem kararını hayata geçirmediler.
26 Mayıs eylemi, sarı sendikaların TEKEL sürecinde Türk-İş sahsında teşhir olan ihanet çizgisini daha da çarpıcı biçimde gözler önüne serdi.