Norveç’te ırkçı faşist terör
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Henüz ırkçı faşist partiler Avrupa burjuvazisi bakımından temel seçenek haline gelmese de Neonazilere, ırkçı faşist partilere özellikle etin bir sokak gücü olarak göz yumuluyor, alan açılıyor.

 

01 Ağustos 2011 /Enternasyonal Bülten / Sayı:107

 

Avrupa gündemi, Anders Behring Breivik isimli bir neonazinin 22 Temmuz günü çoğunluğu genç 77 kişiyi katletmesiyle sarsıldı. Katliam, ırkçı faşist akımların Avrupalı göçmen ve yerli işçi ve emekçiler için büyük tehlike arz eden tırmanışına dikkatleri çekti.
22 Temmuz günü Oslo'da başbakanlık ve bakanlık binalarının bulunduğu bir bölgedeki ilk patlamanın ardından olayı El-Kaide saldırısı olarak sunan uluslararası haber ajansları, Hükümetteki İşçi Partisi'nin Utöya Adası'nda gerçekleştirdiği gençlik kampına polis kıyafetli bir saldırganın gerçekleştirdiği ikinci saldırı haberiy geldiğinde İslamcı örgütlerin Norveç'i hedef almasının nedenlerine yönelik analizler yayınlamaya başlamışlardı bile.
Sonra yavaş yavaş Breivik'in, ne Müslüman, ne göçmen ve ne de hatta esmer olduğu anlaşılıp, sarışın yüzü ve kimlik bilgileri ortaya çıktıkça, burjuva medya söylemini "terörist saldırganlar"dan, "çılgın bir saldırgan"a doğru çevirmeye başladı. Önce Breivik'in 'Tapınak Şövalyeleri' adlı gizli hücrenin üyesi olduğu, bu örgütün, bu örgütün Avrupa çapında örgütlendiği ve 80 gizli hücresi olduğu Breivik'in ağzından açıklandı, ancak sonra bireysel bir eylem olduğu belirtildi. Katliamının arka planındaki Avrupa'da yükselen ırkçılık sorunu örtbas edilerek Breivik'in kişiliği hakkında psikolojik çözümlemelere girişildi.
Öte yandan Norveç katliamlarının, siyasi partileri, amblemleri ve Norveç çapında olmasa da yer yer gündeme gelen fiziki saldırı ve katliamları ile bir süredir Avrupa ülkelerinde yükselen ırkçılık ve faşizmin bir ürünü olduğu işçi ve emekçi kitleler bakımından aşikar. Breivik'in 1500 sayfalık sözde manifestosu, İslam ve Marksizm karşıtlığı üzerine kurulu. Breivik, insalığın utanç ve nefretle hatırladığı Nazi katliamlarından ilham aldığını gizlemiyor. Saldırının hedefi olan İşçi Partisi'ni de "Müslüman göçmenleri Norveç'e sokmak ve onları desteklemekle" suçluyor.
Henüz ırkçı faşist partiler Avrupa burjuvazisi bakımından temel seçenek haline gelmese de Neonazilere, ırkçı faşist partilere özellikle etin bir sokak gücü olarak göz yumuluyor, alan açılıyor. Özellikle 2000'lerden bu yana tırmanan hak gaspları sonucu gündeme gelen işsizliğin, yoksullaşmanın kaynağı olarak göçmenler sunuluyor. ABD'nin Afganistan ve Irak işgallerine dayanak yaptığı ideolojik saldırı konseptleri ve en başta da Medeniyetler Çatışması, bu ırkçı faşist eğilimlerin ve dünya çapında artan siyasi saldırganlığın esas manifestosu olarak Avrupa'da göçmen ve Müslüman düşmanlığının başlıca ilham kaynağı oldu. Avrupa'nın hemen her ülkesinde Müslümanlara ve göçmenlere karşı söylemleriyle öne çıkan faşist partiler kuruldu ve oy oranlarını artırdı. Paris'te, İngiltere'de polis terörünün, Almanya'da, İtalya'da ırkçı katliamların hedefi olan göçmenlere yönelik bu türden saldırılar anlamlı bir yargılamaya bile uğramadı.
Irkçı ve Nazi yanlısı partilere izin veren politikalar, gelişmesine göz yuman devlet ve hükümetler, propagandasını yapan medya kurumları, Norveç katliamının esas sorumlularıdır. Dün olduğu gibi bugün de ırkçılık ve faşizm, işçi sınıfı ve emekçilerin enternasyonalist birliğini parçalamak ve burjuvaziye yedeklemek için kullanılmaktadır. Onu tarihin çöplüğüne gönderecek tek kuvvet ise, tam da Avrupalı göçmen ve yerli emekçilerin, Asya, Amerika ve Afrika halklarıyla dayanışma içinde Avrupa ve dünya burjuvazisine karşı vereceği bu ortak, birleşik, enternasyonalist mücadelesidir.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

Norveç’te ırkçı faşist terör
fc Share on Twitter
 

Henüz ırkçı faşist partiler Avrupa burjuvazisi bakımından temel seçenek haline gelmese de Neonazilere, ırkçı faşist partilere özellikle etin bir sokak gücü olarak göz yumuluyor, alan açılıyor.

 

01 Ağustos 2011 /Enternasyonal Bülten / Sayı:107

 

Avrupa gündemi, Anders Behring Breivik isimli bir neonazinin 22 Temmuz günü çoğunluğu genç 77 kişiyi katletmesiyle sarsıldı. Katliam, ırkçı faşist akımların Avrupalı göçmen ve yerli işçi ve emekçiler için büyük tehlike arz eden tırmanışına dikkatleri çekti.
22 Temmuz günü Oslo'da başbakanlık ve bakanlık binalarının bulunduğu bir bölgedeki ilk patlamanın ardından olayı El-Kaide saldırısı olarak sunan uluslararası haber ajansları, Hükümetteki İşçi Partisi'nin Utöya Adası'nda gerçekleştirdiği gençlik kampına polis kıyafetli bir saldırganın gerçekleştirdiği ikinci saldırı haberiy geldiğinde İslamcı örgütlerin Norveç'i hedef almasının nedenlerine yönelik analizler yayınlamaya başlamışlardı bile.
Sonra yavaş yavaş Breivik'in, ne Müslüman, ne göçmen ve ne de hatta esmer olduğu anlaşılıp, sarışın yüzü ve kimlik bilgileri ortaya çıktıkça, burjuva medya söylemini "terörist saldırganlar"dan, "çılgın bir saldırgan"a doğru çevirmeye başladı. Önce Breivik'in 'Tapınak Şövalyeleri' adlı gizli hücrenin üyesi olduğu, bu örgütün, bu örgütün Avrupa çapında örgütlendiği ve 80 gizli hücresi olduğu Breivik'in ağzından açıklandı, ancak sonra bireysel bir eylem olduğu belirtildi. Katliamının arka planındaki Avrupa'da yükselen ırkçılık sorunu örtbas edilerek Breivik'in kişiliği hakkında psikolojik çözümlemelere girişildi.
Öte yandan Norveç katliamlarının, siyasi partileri, amblemleri ve Norveç çapında olmasa da yer yer gündeme gelen fiziki saldırı ve katliamları ile bir süredir Avrupa ülkelerinde yükselen ırkçılık ve faşizmin bir ürünü olduğu işçi ve emekçi kitleler bakımından aşikar. Breivik'in 1500 sayfalık sözde manifestosu, İslam ve Marksizm karşıtlığı üzerine kurulu. Breivik, insalığın utanç ve nefretle hatırladığı Nazi katliamlarından ilham aldığını gizlemiyor. Saldırının hedefi olan İşçi Partisi'ni de "Müslüman göçmenleri Norveç'e sokmak ve onları desteklemekle" suçluyor.
Henüz ırkçı faşist partiler Avrupa burjuvazisi bakımından temel seçenek haline gelmese de Neonazilere, ırkçı faşist partilere özellikle etin bir sokak gücü olarak göz yumuluyor, alan açılıyor. Özellikle 2000'lerden bu yana tırmanan hak gaspları sonucu gündeme gelen işsizliğin, yoksullaşmanın kaynağı olarak göçmenler sunuluyor. ABD'nin Afganistan ve Irak işgallerine dayanak yaptığı ideolojik saldırı konseptleri ve en başta da Medeniyetler Çatışması, bu ırkçı faşist eğilimlerin ve dünya çapında artan siyasi saldırganlığın esas manifestosu olarak Avrupa'da göçmen ve Müslüman düşmanlığının başlıca ilham kaynağı oldu. Avrupa'nın hemen her ülkesinde Müslümanlara ve göçmenlere karşı söylemleriyle öne çıkan faşist partiler kuruldu ve oy oranlarını artırdı. Paris'te, İngiltere'de polis terörünün, Almanya'da, İtalya'da ırkçı katliamların hedefi olan göçmenlere yönelik bu türden saldırılar anlamlı bir yargılamaya bile uğramadı.
Irkçı ve Nazi yanlısı partilere izin veren politikalar, gelişmesine göz yuman devlet ve hükümetler, propagandasını yapan medya kurumları, Norveç katliamının esas sorumlularıdır. Dün olduğu gibi bugün de ırkçılık ve faşizm, işçi sınıfı ve emekçilerin enternasyonalist birliğini parçalamak ve burjuvaziye yedeklemek için kullanılmaktadır. Onu tarihin çöplüğüne gönderecek tek kuvvet ise, tam da Avrupalı göçmen ve yerli emekçilerin, Asya, Amerika ve Afrika halklarıyla dayanışma içinde Avrupa ve dünya burjuvazisine karşı vereceği bu ortak, birleşik, enternasyonalist mücadelesidir.