Devrimci Eleştirinin Değişim Gücüne Sahip Olmak
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

 

Ekim - Kasım 2011 /Partinin Sesi / Sayı: 68

 

Yakın dönemde, devrimci bir ortamda yer aldığım çalışmada kendime dair bazı eksiklikleri daha iyi görmeye başladım. Bu süreçte dersler çıkardığım önemde noktaları yoldaşlarımla ve partimle paylaşmak istiyorum.
Yer aldığım çalışmada, eleştiri ve özeleştirinin değiştirici gücünün sonuçlarını yaşadım ve yeniden kavradım. Geçmişte de eleştiri ve özeleştiri toplantılarına katılıyordum. Ama yapılan eleştiriler, daha çok soyut ve geneldi. Somut olmadığı için kendi eksiklerimi gerekçelendiriyordum ve eleştirinin etkisi kırılıyordu. Yapılan eleştirileri, başka yoldaşların bana ilişkin fikirleri olarak görüyor ve aklımın bir yerinde tutuyordum. Değişimi ve kendimi yenilemeyi de bu anlayıştan hareketle mutlak bir zorunluluk olarak görmüyordum. Ancak bu sefer eleştirilerin düzeyi de daha farklı oldu, yarattığı etkide daha farklı oldu. Yapılan eleştiriler, denetlenebilir ve somut bir çalışma üzerine yapıldığı için daha açık, daha somut ve daha netti. Yer aldığım çalışmanın hedefleri, sorumlulukları, amacı ve her bireyin görevi net olduğu için eleştirinin etkisi de çok daha güçlüydü. Eleştirinin somutluğu, belirginliği ve netliği, değişimin zorunluluğunu da güçlendiriyordu.
Yer aldığım çalışmada, eleştirinin somut ve etkin kullanılması halinde ne kadar büyük bir değişim ve yenilenme aracına dönüşebileceğini gördüm. Eleştiri ve özeleştiri silahının, bir sisteme bağlı sürdürülen çalışmada, parti içi çalışmada ne kadar büyük bir zorunluluk olduğunu kavradım. Bu değerlendirmeyi yaparken geçmişte katıldığım eleştiri ve özeleştiri toplantılarıyla hesaplaşıyorum. Şimdi bu toplantıların yapılış tarzından dolayı ihtiyaçlarımıza ne kadar az hizmet ettiğini görüyorum ve çalışmada eleştiri-özeleştiri sisteminin geliştirilmesi gerektiği ihtiyacını hissediyorum.
Parti çalışması içinde yer alan her devrimci, kapitalist sistemin izlerini ve özelliklerini taşıyor. Kapitalizm, devrimcilerin yaşamına binbir şekilde nüfus ediyor. Bu yüzden devrimci kalmak isteyen her bireyin kapitalizme karşı mücadelesini yaşamın her alanında ve her anında sürekli kılması gerekir. Kapitalizmin yarattığı görünen ve görünmez yaşam tuzaklarına karşı mücadelesini süreklileştirmeli ve bilinçle yürütmelidir. Ancak böylesi bir anlayışa sahip olan devrimciler, kapitalizmin dayattığı kötülüklere ve hastalıklara kafa tutar, onursuzluklara ve kişiliksizliklere karşı başarılı bir iç direnç örgütler ve yaşamın tüm alanlarında özgürleşir. Ancak o zaman doğaya, yaşama, insanlara ve yoldaşlarına ve kendisine karşı emek ve sevgiyle donanır. Devrimci bireyde özel mülkiyet ve kapitalizme karşı bilinç ve savaşım ne kadar büyürse, dış etkisi de o kadar da artar, geniş işçi ve emekçi kitleler nezdinde o kadar örnek olur, o kadar yeni bir dünyanın temsilcisi olarak ileri çıkar, politik etkisi ve ağırlığı o kadar artar.
Eleştiri ve özeleştiri mekanizmasının partide doğru işletilmesi, parti içinde olduğu gibi, partiyi dışa doğru temsil eden her partili kadronun ve devrimci aktivistin kitleler içinde etkisini ve saygınlığını artırır. Böylece devrimci bireyin yaşam tarzında ifadesini bulan sosyalist fikirler, kitlelerin de daha özgür ve adaletli bir dünya istemini tetikleyebilir. Eleştiri ve özeleştiri mekanizması, devrimci bireyde sosyalizm inancını canlı ve dinamik kılar, etkin ve özgür düşünmesini teşvik eder.
Yer aldığım çalışmada eleştirinin ve özeleştirinin yaratmak ve başarmak istediğimiz devrim için ne kadar önemli olduğunu gördüm. Bu yüzden bundan sonra eleştiriyi-özeleştiriyi önemseyeceğim ve yaşamımda ona özel bir yer vereceğim.
Şimdi eleştiriye ve özeleştiriye karşı geri yaklaşımlar gösterenlere karşı daha büyük bir öfke duyuyorum. Kendime de daha önceleri gösterdiğim geri yaklaşımlarından dolayı kızıyorum. Daha önceleri, eleştirildiğimde neden hata yaptığımı anlatmaya girişiyordum. Böyle yaparak eleştiriyi gerekçelendirmiş ve eleştirinin etkisini kırmış oluyorum. Yapılan eksikliklerde kendi payımı yeterince görmüyordum. Benim için her zaman başkaları olumsuzluklardan sorumluydu. Kendi eksikliklerimi ele almıyordum ve kendi çalışmama dönük dersler çıkarmıyordum. Kendi devrimciliğimi, insanlara, yaşama ve kendime dönük yaklaşımımı yeterince sorgulamıyordum. Eksikliklerin yükü ve süreklileşmesi, beni zayıf bir iradeye sürüklüyor, kendiliğindenci ve inisiyatifsiz bir devrimciye dönüştürüyordu. O nedenle yarattığım dış etki, devrimci ve sıçramalı olmuyordu, daha çok evrimci ve idareci oluyordu. Şimdi birçok eksikliğimi, devrimci eleştirinin üzerimde yarattığı etkiyle aşma yoluna girdiğimi söyleyebilirim. Bu yüzden eleştiri ve özeleştirinin parti içi yaşamda geliştirilmesini önemsiyorum. Bana dönük eleştirilerde yoldaşlarımın sevgini de hissettim. Zaten eleştiride gizli bir insan ve devrim sevgisi olmasaydı, bu eleştirilerin benim üzerimde bu kadar etkisi olmazdı.
Eleştirinin etkili olması için somut olmalıdır. Bunun için devrimci çalışmamız, somut, planlı ve denetlenebilir olmalıdır. Başarılı ve etkin bir eleştiri mekanizması için devrimci çalışmamızı da değiştirmeliyiz ve denetlenebilir kılmalıyız. Çalışmamızı denetlenebilir parçalara bölmeliyiz. Aksi takdirde çalışmamızda eleştir silahını istediğimiz gibi kullanamayız ve çalışmamızı yeterince değiştiremeyiz. Eleştiri ve özeleştiri denetimle iç içe geçiyor. Yeterli ve somut bir denetimin olmadığı yerde eleştiri de etkili olmuyor. Yoldaşların eksikliklerini eleştirebilmek için o eksikliklerin görülebildiği bir çalışma tarzına ihtiyaç var. Devrim iddiası olan her devrimcinin denetime sürekli açık olması gerektiğini düşünüyorum.
Eleştirinin gerçekçi ve etkili olması, eleştirilen kişinin günlük yaşamdaki devrimci pratiğinin iyi bilinmesini öngörür. Ancak böyle olursa, eleştiri, bireyin kendi gerçeğiyle yüzleşmesi ve bir hesaplaşma içine girmesinin aracına dönüşür. O zaman her birey burjuva yaşantısı, sistem içiliği ve kendi oportünizmi ile hesaplaşır.
Eleştirinin etkili olması, devrimci bireyin gerçek iddialarına da bağlıdır. Sadece devrim iddiası olan devrimciler, bir gelecek düşü kurabilir ve kendilerini yenileyecek bir enerjiye sahip olabilirler. Devrimci bireyin gelecek iddiası ne kadar büyükse, değişim de o kadar güçlü gerçekleşir. Uğruna bedel ödenmeye değer görülen bir iddia, kapitalist sistemin kokuşmuşluğundan kopmasını ve değişmesini başarır. Kendi sistem içi yaşamıyla mutlu olan "rahat" bir devrimciliği seçen değişmek de istemez. Böylesi anlayışlara eğilimli olanlar eleştirilere şiddetle karşı çıkarlar ve eleştirileri geçersiz kılmak için çok güçlü dirençler gösterirler. Çünkü eleştirinin geçerlilik kazanması, onların "rahat" ve sistem içi yaşam tarzından vazgeçmeleri anlamına gelecektir. Bu yüzden eleştiride devrimci bireyin geçmişi, durduğu yer ve gelecek iddiası çok önemlidir. Bunlara hâkim olan devrimci kadrolar ve parti militanları yoldaşlarını başarılı bir şekilde geliştirebilirler.
Yapılan tartışmalarda, bazı yaşam tuzaklarının farkına vardım. Birçoğumuz için devrimcilik maalesef bireysel bir devrimciliğe dönüşmüştür. Geri bir "BEN" algısı gelişmiş. Devrimcilik yapan bireyle kendilerine has bireysellikleri geliştirmişlerdir. Böylece partiden ve yoldaşlarından kendi hatalarını ve geri yaklaşımlarını gizleyebildiklerini düşünüyorlar. Partinin ve samimi bir değişim istemi olan her devrimci bireyin görevlerinden birisi, devrimci yaşama ve mücadeleye karşı geliştirilen bu bireyselliklere savaş açmaktır ve partili yaşamda bireysellikleri ve keyfiyetlikleri olanaksız kılmaktır.
Eleştiri ve özeleştiri doğru kullanıldığında, kendime dair bazı eksiklikleri daha iyi görmeye başladım. Birçok eksikliği görmeme rağmen sustuğumu fark ettim ve bu davranışın nedenlerini sorguladım. Yoldaşların değişebileceğine yeterince inanmadığımı gördüm ve bunu fark ettikten sonra kendime neden bu durumu yaşadığımı sordum. Bu konuda kendimle bir hesaplaşmaya gittim ve artık yoldaşlarımın eksiklerine karşı sessiz kalmamayı kararlaştırdım. Hata yaptıklarında onlarla açık ve devrimci bir mücadele yürüteceğim. Onların değişimi için elimden geleni yapacağım. Bu temelde resmi ve kolektif ortamları kullanacağım. Eleştirimi somut ve denetlenebilir bir şekilde yapacağım. Eğer böyle yapamazsam bende onların hatalarının bir parçası olurum, daha doğrusu yapılan hataların bir suç ortağı olurum. Böyle bir yaklaşımla hatalarımla birbirimize benzeriz ve enerjimizi tüketiriz. Önceleri, eleştirinin sonuçlarından korktuğum için eleştiri yapmadığımı fark ettim. Acaba yoldaşlarım kırılır mı? Olumsuz mu etkilenir? Bana güvenleri mi kalmaz? Şimdi bu yaklaşımların hepsinin çok yanlış olduğunu düşünüyorum. Eleştir sonrasında çıkabilecek kötü sonuç, eleştiri yapmadığım koşullarda ortaya çıkan sonuçtan daha iyidir. Çünkü eleştirmemek çürütür, sisteme götürür, devrimcilikten uzaklaştırır.
Son yıllarda çalışmamızda eleştir ve özeleştiri mekanizmasının yeterince uygulanmadığını düşünüyorum. Bunun sonucu olarak devrimciliğimizin yüzeyselleştiğini, gelişmediğini, yeterince derinlik kazanmadığını düşünüyorum. Yüzeysel devrimciliğe karşı partimiz eleştiri-özeleştiri silahını parti çalışmasının her alanında etkin ve doğru devrimci bir tarzda uygulamalıdır.
Yüzeysellik, bizim yaşam tercihlerimiz ve önceliklerimizle partinin ve devrimci mücadelenin ihtiyaçları arasında artan çelişkiler ve oluşan açıklığın büyümesiyle kendisini gösteriyor. Tüm yaşam kültürümüzde, gündelik alışkanlıklarımızda, devrime ve partiye ayırdığımı zamanda kendisini gösteriyor. Yaşamda söylenen ile yapılan arasındaki oportünistlikte kendisini gösteriyor. Ben kendi açımdan artık böylesi bir devrimcilik istemiyorum ve elimden geldiği kadar böylesi devrimciliğe karşı mücadele edeceğim. Yüzeysel bir devrimciliğin saflarımızda yeri olmamalı. Değişmek istemeyenler, kendi statükosunu korumak isteyenler, kendilerini yenilemek zorundalar. Bunu yapmazlarsa aşılmalıdırlar. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Saflarımızda kalıp da partimizin yaratmak istediği bütünlüklü devrimciliğe karşı kimse kayıtız kalamayacaktır.
Devrimci karamsar olmamalı, insanlara, halkına ve kendisinin değişebileceğine ve daha iyi olabileceğine inanmalı. Devrimci için değişime inancın en iyi ifadesi kendisine, halkına ve yoldaşlarına karşı gösterdiği sevgisiyle ifadesini bulur. Sevgi ve değişime inancın somut ifadesi de yapılan işle, verilen emekle ölçülmeli. Her yapılan işin devrimci bir anlamı ve önemi olmalı. Büyük işler binlerce küçük işin toplam sonucu gelişir. Devrimci partinin her işine önem vermeli, onun için küçük işlerde gerekli öneme sahip olmalı ve doğru incelenmeli. Eğer işler iyi gitmiyorsa, olumsuzluklar devrimci temelde ele alınmalı. Devrimci kendisini halka, yoldaşları ve partisine sevgisini eleştiri ve özeleştiri silahını doğru kullanarak göstermeli. Ancak bu şekilde bütünlüklü bir devrimcilik inşa edilir.
Yıllardır devrimcilik yapan insanlar, neden hatalarını ve partinin ihtiyaçlarına yanıt vermeyen tarzlarını terk edemiyorlar? Parti neden kendi kadrolarının iç dünyalarına ve özelliklerine tam olarak hakim olamıyor? Sonunun bir nedeni, kadroların kitlelerle sınırlı bağları ilgilidir. Çünkü kitleyle sıkı bağları ve ilişkisi olan kadronun hatalarını kitle görür. Kitle partiyi ve devrimcileri uyarır. Parti kitlenin desteği ve denetimiyle kendi kadrolarının gelişimine hâkim olabilir. Bunun yolu, partinin kitleler içinde kök salmasından, onları sürekli dinlemesinden ve onların söylediklerine özel önem vermesinden geçiyor. Partinin denetim mekanizmasına kitlelerin denetimi de eklenirse denetim işlevlilik kazanır. Devrimci temelde eleştiri ve özeleştiri toplantıları yapılırsa, kitlenin denetimi olanaklı kılınırsa ve kadrolar kendilerini sürekli denetlerse, gelecek mücadeleler için başarılı ve bütünlüklü bir kadro tiplemesini yaratabiliriz.
Hatalara karşı mücadele de büyük kararlılığa sahip olmalıyız. Hatalara ve yanlışlara karşı mücadelede de Türkiye işçi sınıfının devrim ihtiyacını ve Kürt halkının özgürlük istemini hissedersek, tüm ezilen ve sömürülen kesimlerin taleplerini kendimizle bütünleştirirsek, onların yaşadıkları acılarını ve zorluklarını hissedersek ancak kararlı mücadele edebiliriz. Unutmamalıyız ki, yoldaşlarımızın hatalarına karşı devrimin ve sosyalizmin ihtiyaçlarından dolayı mücadele ediyoruz. Kendi bireysel çıkarlarımızdan dolayı değil. Hatalara karşı mücadelede başarılı olursak, partimizin düzeyini arttırmış oluruz ve partimizin devrimci temelde gelişmesini sağlamış oluruz. Partimiz değişim ve dönüşümün yöntemi, yönetimi ve yolunu bulmuştur. İyi yoldayız. Başaracağız.

 

T.Erkut

 

 

 

Arşiv

 

2019
Aralık Kasım
Temmuz Mayıs
2018
Ekim Ocak
2017
Kasım Ağustos
Mayıs Şubat
2016
Eylül Temmuz

 

Devrimci Eleştirinin Değişim Gücüne Sahip Olmak
fc Share on Twitter
 

 

Ekim - Kasım 2011 /Partinin Sesi / Sayı: 68

 

Yakın dönemde, devrimci bir ortamda yer aldığım çalışmada kendime dair bazı eksiklikleri daha iyi görmeye başladım. Bu süreçte dersler çıkardığım önemde noktaları yoldaşlarımla ve partimle paylaşmak istiyorum.
Yer aldığım çalışmada, eleştiri ve özeleştirinin değiştirici gücünün sonuçlarını yaşadım ve yeniden kavradım. Geçmişte de eleştiri ve özeleştiri toplantılarına katılıyordum. Ama yapılan eleştiriler, daha çok soyut ve geneldi. Somut olmadığı için kendi eksiklerimi gerekçelendiriyordum ve eleştirinin etkisi kırılıyordu. Yapılan eleştirileri, başka yoldaşların bana ilişkin fikirleri olarak görüyor ve aklımın bir yerinde tutuyordum. Değişimi ve kendimi yenilemeyi de bu anlayıştan hareketle mutlak bir zorunluluk olarak görmüyordum. Ancak bu sefer eleştirilerin düzeyi de daha farklı oldu, yarattığı etkide daha farklı oldu. Yapılan eleştiriler, denetlenebilir ve somut bir çalışma üzerine yapıldığı için daha açık, daha somut ve daha netti. Yer aldığım çalışmanın hedefleri, sorumlulukları, amacı ve her bireyin görevi net olduğu için eleştirinin etkisi de çok daha güçlüydü. Eleştirinin somutluğu, belirginliği ve netliği, değişimin zorunluluğunu da güçlendiriyordu.
Yer aldığım çalışmada, eleştirinin somut ve etkin kullanılması halinde ne kadar büyük bir değişim ve yenilenme aracına dönüşebileceğini gördüm. Eleştiri ve özeleştiri silahının, bir sisteme bağlı sürdürülen çalışmada, parti içi çalışmada ne kadar büyük bir zorunluluk olduğunu kavradım. Bu değerlendirmeyi yaparken geçmişte katıldığım eleştiri ve özeleştiri toplantılarıyla hesaplaşıyorum. Şimdi bu toplantıların yapılış tarzından dolayı ihtiyaçlarımıza ne kadar az hizmet ettiğini görüyorum ve çalışmada eleştiri-özeleştiri sisteminin geliştirilmesi gerektiği ihtiyacını hissediyorum.
Parti çalışması içinde yer alan her devrimci, kapitalist sistemin izlerini ve özelliklerini taşıyor. Kapitalizm, devrimcilerin yaşamına binbir şekilde nüfus ediyor. Bu yüzden devrimci kalmak isteyen her bireyin kapitalizme karşı mücadelesini yaşamın her alanında ve her anında sürekli kılması gerekir. Kapitalizmin yarattığı görünen ve görünmez yaşam tuzaklarına karşı mücadelesini süreklileştirmeli ve bilinçle yürütmelidir. Ancak böylesi bir anlayışa sahip olan devrimciler, kapitalizmin dayattığı kötülüklere ve hastalıklara kafa tutar, onursuzluklara ve kişiliksizliklere karşı başarılı bir iç direnç örgütler ve yaşamın tüm alanlarında özgürleşir. Ancak o zaman doğaya, yaşama, insanlara ve yoldaşlarına ve kendisine karşı emek ve sevgiyle donanır. Devrimci bireyde özel mülkiyet ve kapitalizme karşı bilinç ve savaşım ne kadar büyürse, dış etkisi de o kadar da artar, geniş işçi ve emekçi kitleler nezdinde o kadar örnek olur, o kadar yeni bir dünyanın temsilcisi olarak ileri çıkar, politik etkisi ve ağırlığı o kadar artar.
Eleştiri ve özeleştiri mekanizmasının partide doğru işletilmesi, parti içinde olduğu gibi, partiyi dışa doğru temsil eden her partili kadronun ve devrimci aktivistin kitleler içinde etkisini ve saygınlığını artırır. Böylece devrimci bireyin yaşam tarzında ifadesini bulan sosyalist fikirler, kitlelerin de daha özgür ve adaletli bir dünya istemini tetikleyebilir. Eleştiri ve özeleştiri mekanizması, devrimci bireyde sosyalizm inancını canlı ve dinamik kılar, etkin ve özgür düşünmesini teşvik eder.
Yer aldığım çalışmada eleştirinin ve özeleştirinin yaratmak ve başarmak istediğimiz devrim için ne kadar önemli olduğunu gördüm. Bu yüzden bundan sonra eleştiriyi-özeleştiriyi önemseyeceğim ve yaşamımda ona özel bir yer vereceğim.
Şimdi eleştiriye ve özeleştiriye karşı geri yaklaşımlar gösterenlere karşı daha büyük bir öfke duyuyorum. Kendime de daha önceleri gösterdiğim geri yaklaşımlarından dolayı kızıyorum. Daha önceleri, eleştirildiğimde neden hata yaptığımı anlatmaya girişiyordum. Böyle yaparak eleştiriyi gerekçelendirmiş ve eleştirinin etkisini kırmış oluyorum. Yapılan eksikliklerde kendi payımı yeterince görmüyordum. Benim için her zaman başkaları olumsuzluklardan sorumluydu. Kendi eksikliklerimi ele almıyordum ve kendi çalışmama dönük dersler çıkarmıyordum. Kendi devrimciliğimi, insanlara, yaşama ve kendime dönük yaklaşımımı yeterince sorgulamıyordum. Eksikliklerin yükü ve süreklileşmesi, beni zayıf bir iradeye sürüklüyor, kendiliğindenci ve inisiyatifsiz bir devrimciye dönüştürüyordu. O nedenle yarattığım dış etki, devrimci ve sıçramalı olmuyordu, daha çok evrimci ve idareci oluyordu. Şimdi birçok eksikliğimi, devrimci eleştirinin üzerimde yarattığı etkiyle aşma yoluna girdiğimi söyleyebilirim. Bu yüzden eleştiri ve özeleştirinin parti içi yaşamda geliştirilmesini önemsiyorum. Bana dönük eleştirilerde yoldaşlarımın sevgini de hissettim. Zaten eleştiride gizli bir insan ve devrim sevgisi olmasaydı, bu eleştirilerin benim üzerimde bu kadar etkisi olmazdı.
Eleştirinin etkili olması için somut olmalıdır. Bunun için devrimci çalışmamız, somut, planlı ve denetlenebilir olmalıdır. Başarılı ve etkin bir eleştiri mekanizması için devrimci çalışmamızı da değiştirmeliyiz ve denetlenebilir kılmalıyız. Çalışmamızı denetlenebilir parçalara bölmeliyiz. Aksi takdirde çalışmamızda eleştir silahını istediğimiz gibi kullanamayız ve çalışmamızı yeterince değiştiremeyiz. Eleştiri ve özeleştiri denetimle iç içe geçiyor. Yeterli ve somut bir denetimin olmadığı yerde eleştiri de etkili olmuyor. Yoldaşların eksikliklerini eleştirebilmek için o eksikliklerin görülebildiği bir çalışma tarzına ihtiyaç var. Devrim iddiası olan her devrimcinin denetime sürekli açık olması gerektiğini düşünüyorum.
Eleştirinin gerçekçi ve etkili olması, eleştirilen kişinin günlük yaşamdaki devrimci pratiğinin iyi bilinmesini öngörür. Ancak böyle olursa, eleştiri, bireyin kendi gerçeğiyle yüzleşmesi ve bir hesaplaşma içine girmesinin aracına dönüşür. O zaman her birey burjuva yaşantısı, sistem içiliği ve kendi oportünizmi ile hesaplaşır.
Eleştirinin etkili olması, devrimci bireyin gerçek iddialarına da bağlıdır. Sadece devrim iddiası olan devrimciler, bir gelecek düşü kurabilir ve kendilerini yenileyecek bir enerjiye sahip olabilirler. Devrimci bireyin gelecek iddiası ne kadar büyükse, değişim de o kadar güçlü gerçekleşir. Uğruna bedel ödenmeye değer görülen bir iddia, kapitalist sistemin kokuşmuşluğundan kopmasını ve değişmesini başarır. Kendi sistem içi yaşamıyla mutlu olan "rahat" bir devrimciliği seçen değişmek de istemez. Böylesi anlayışlara eğilimli olanlar eleştirilere şiddetle karşı çıkarlar ve eleştirileri geçersiz kılmak için çok güçlü dirençler gösterirler. Çünkü eleştirinin geçerlilik kazanması, onların "rahat" ve sistem içi yaşam tarzından vazgeçmeleri anlamına gelecektir. Bu yüzden eleştiride devrimci bireyin geçmişi, durduğu yer ve gelecek iddiası çok önemlidir. Bunlara hâkim olan devrimci kadrolar ve parti militanları yoldaşlarını başarılı bir şekilde geliştirebilirler.
Yapılan tartışmalarda, bazı yaşam tuzaklarının farkına vardım. Birçoğumuz için devrimcilik maalesef bireysel bir devrimciliğe dönüşmüştür. Geri bir "BEN" algısı gelişmiş. Devrimcilik yapan bireyle kendilerine has bireysellikleri geliştirmişlerdir. Böylece partiden ve yoldaşlarından kendi hatalarını ve geri yaklaşımlarını gizleyebildiklerini düşünüyorlar. Partinin ve samimi bir değişim istemi olan her devrimci bireyin görevlerinden birisi, devrimci yaşama ve mücadeleye karşı geliştirilen bu bireyselliklere savaş açmaktır ve partili yaşamda bireysellikleri ve keyfiyetlikleri olanaksız kılmaktır.
Eleştiri ve özeleştiri doğru kullanıldığında, kendime dair bazı eksiklikleri daha iyi görmeye başladım. Birçok eksikliği görmeme rağmen sustuğumu fark ettim ve bu davranışın nedenlerini sorguladım. Yoldaşların değişebileceğine yeterince inanmadığımı gördüm ve bunu fark ettikten sonra kendime neden bu durumu yaşadığımı sordum. Bu konuda kendimle bir hesaplaşmaya gittim ve artık yoldaşlarımın eksiklerine karşı sessiz kalmamayı kararlaştırdım. Hata yaptıklarında onlarla açık ve devrimci bir mücadele yürüteceğim. Onların değişimi için elimden geleni yapacağım. Bu temelde resmi ve kolektif ortamları kullanacağım. Eleştirimi somut ve denetlenebilir bir şekilde yapacağım. Eğer böyle yapamazsam bende onların hatalarının bir parçası olurum, daha doğrusu yapılan hataların bir suç ortağı olurum. Böyle bir yaklaşımla hatalarımla birbirimize benzeriz ve enerjimizi tüketiriz. Önceleri, eleştirinin sonuçlarından korktuğum için eleştiri yapmadığımı fark ettim. Acaba yoldaşlarım kırılır mı? Olumsuz mu etkilenir? Bana güvenleri mi kalmaz? Şimdi bu yaklaşımların hepsinin çok yanlış olduğunu düşünüyorum. Eleştir sonrasında çıkabilecek kötü sonuç, eleştiri yapmadığım koşullarda ortaya çıkan sonuçtan daha iyidir. Çünkü eleştirmemek çürütür, sisteme götürür, devrimcilikten uzaklaştırır.
Son yıllarda çalışmamızda eleştir ve özeleştiri mekanizmasının yeterince uygulanmadığını düşünüyorum. Bunun sonucu olarak devrimciliğimizin yüzeyselleştiğini, gelişmediğini, yeterince derinlik kazanmadığını düşünüyorum. Yüzeysel devrimciliğe karşı partimiz eleştiri-özeleştiri silahını parti çalışmasının her alanında etkin ve doğru devrimci bir tarzda uygulamalıdır.
Yüzeysellik, bizim yaşam tercihlerimiz ve önceliklerimizle partinin ve devrimci mücadelenin ihtiyaçları arasında artan çelişkiler ve oluşan açıklığın büyümesiyle kendisini gösteriyor. Tüm yaşam kültürümüzde, gündelik alışkanlıklarımızda, devrime ve partiye ayırdığımı zamanda kendisini gösteriyor. Yaşamda söylenen ile yapılan arasındaki oportünistlikte kendisini gösteriyor. Ben kendi açımdan artık böylesi bir devrimcilik istemiyorum ve elimden geldiği kadar böylesi devrimciliğe karşı mücadele edeceğim. Yüzeysel bir devrimciliğin saflarımızda yeri olmamalı. Değişmek istemeyenler, kendi statükosunu korumak isteyenler, kendilerini yenilemek zorundalar. Bunu yapmazlarsa aşılmalıdırlar. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Saflarımızda kalıp da partimizin yaratmak istediği bütünlüklü devrimciliğe karşı kimse kayıtız kalamayacaktır.
Devrimci karamsar olmamalı, insanlara, halkına ve kendisinin değişebileceğine ve daha iyi olabileceğine inanmalı. Devrimci için değişime inancın en iyi ifadesi kendisine, halkına ve yoldaşlarına karşı gösterdiği sevgisiyle ifadesini bulur. Sevgi ve değişime inancın somut ifadesi de yapılan işle, verilen emekle ölçülmeli. Her yapılan işin devrimci bir anlamı ve önemi olmalı. Büyük işler binlerce küçük işin toplam sonucu gelişir. Devrimci partinin her işine önem vermeli, onun için küçük işlerde gerekli öneme sahip olmalı ve doğru incelenmeli. Eğer işler iyi gitmiyorsa, olumsuzluklar devrimci temelde ele alınmalı. Devrimci kendisini halka, yoldaşları ve partisine sevgisini eleştiri ve özeleştiri silahını doğru kullanarak göstermeli. Ancak bu şekilde bütünlüklü bir devrimcilik inşa edilir.
Yıllardır devrimcilik yapan insanlar, neden hatalarını ve partinin ihtiyaçlarına yanıt vermeyen tarzlarını terk edemiyorlar? Parti neden kendi kadrolarının iç dünyalarına ve özelliklerine tam olarak hakim olamıyor? Sonunun bir nedeni, kadroların kitlelerle sınırlı bağları ilgilidir. Çünkü kitleyle sıkı bağları ve ilişkisi olan kadronun hatalarını kitle görür. Kitle partiyi ve devrimcileri uyarır. Parti kitlenin desteği ve denetimiyle kendi kadrolarının gelişimine hâkim olabilir. Bunun yolu, partinin kitleler içinde kök salmasından, onları sürekli dinlemesinden ve onların söylediklerine özel önem vermesinden geçiyor. Partinin denetim mekanizmasına kitlelerin denetimi de eklenirse denetim işlevlilik kazanır. Devrimci temelde eleştiri ve özeleştiri toplantıları yapılırsa, kitlenin denetimi olanaklı kılınırsa ve kadrolar kendilerini sürekli denetlerse, gelecek mücadeleler için başarılı ve bütünlüklü bir kadro tiplemesini yaratabiliriz.
Hatalara karşı mücadele de büyük kararlılığa sahip olmalıyız. Hatalara ve yanlışlara karşı mücadelede de Türkiye işçi sınıfının devrim ihtiyacını ve Kürt halkının özgürlük istemini hissedersek, tüm ezilen ve sömürülen kesimlerin taleplerini kendimizle bütünleştirirsek, onların yaşadıkları acılarını ve zorluklarını hissedersek ancak kararlı mücadele edebiliriz. Unutmamalıyız ki, yoldaşlarımızın hatalarına karşı devrimin ve sosyalizmin ihtiyaçlarından dolayı mücadele ediyoruz. Kendi bireysel çıkarlarımızdan dolayı değil. Hatalara karşı mücadelede başarılı olursak, partimizin düzeyini arttırmış oluruz ve partimizin devrimci temelde gelişmesini sağlamış oluruz. Partimiz değişim ve dönüşümün yöntemi, yönetimi ve yolunu bulmuştur. İyi yoldayız. Başaracağız.

 

T.Erkut