Çocuk Düşlerimden Kadın Devrimine
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

 

01 Mart 2012 /Partinin Sesi / Sayı: 70  

Çocukluğu çalınmış milyonlarca kadından biriyim. Kadını bir cinsel meta haline dönüştüren erkek egemen sınıfın zihniyetini taşıyan erkekler tarafından çalındı çocukluğum. Ne zaman güzel düşler kurmak istesem düşlerimdeki çocuk bedenimden çığlıklar yükseldi. Bu çığlıklar saklı kaldı bedenimin en acıyan yerinde on yıllardır. Her geçen gün çoğalıyordu acının ‘şiddeti'. Bedenimde izler bırakanlarla aynı gökyüzünü paylaşmak bir yana aynı evi paylaşma çaresizliği nasıl anlatılırdı ki?!! Karanlıklar hiç bu kadar güvenli sarmalamamıştı beni, koyu bir karanlığa karışmak beni yeni çığlıklardan koruyordu. O an tek yapabildiğim buydu. Ama bu kaçış hep kesildi çığlıklarımla. Niye böyle diye düşünemeyecek kadar kilitlenmişti her şey. Her gün tekrarlanan, her günü karanlığa itilen bir çocukluk. En zoru da çığlıklarını ulaştıramamaktı ana kadına. Her gecem kâbuslara döndü. Sessiz çığlıklarım adresini arıyordu çocuk düşlerimde, çocuk bedenime cinsel şiddet uygulayanlara inat o acıyı bastıracak başka yaralar açtım bedenimde ama o yaralar ne kadar derin olsa da acıtmıyordu unutturmuyordu. Unutmama izin vermiyordu her gün bedenime yeni yaralar açanlar. Bedenimdeki acıyı anlayamıyordum ve o acıyı bir daha yaşamamak tek isteğimdi. Okul koridorlarında gözyaşı döküyordum. Akşama dönen saatler için korkuyordum. Çocukken abı dediğim erkek tarafından tecavüze uğradım, 50 yaşındaki bir başka erkeğin tecavüzünü aynı zamanlarda yaşadım. Nefes almak bile canımı yakıyordu. Nasıl kurtulacaktım bu yaşananlardan, kime anlatsam ya da nasıl anlatsam beni ne bekliyor ona zarar verirler mi? Ailem, babam, annem, diğer kardeşler nasıl kaldırır ne der?... Kafam allak bullak ve ben çıkmaya çalışırken bir çamurluğa doğru itiliyordum. Gelişecek, söylenecek her şeyden korktum ve sustum.

Aradan geçen bunca zaman, yaşamımda aldığım yeni kararlar, devrimci olmak için ilk adımlarım derken yoldaş oldum. Umut dolu yüreklerle, hergün eylemler, gazete satışları, bildiri dağıtımı, yeni insanlar... Yaşamım tümden değişmişti. Ben artık düş kuruyorum yarınlar için, bir de yalnız değilim. Çocukken düş kurmak zordu belki ama bugün düşlerim yarınlar için umut yüklü, yarınlarda yalnız olmadığımı bilmekse gülümseyişlerin en güzelini yaşatıyor bana. Asiye'nin yaşadıkları ve sonrasını kim bilir kaç kez okumuşumdur, partinin taciz ve tecavüze karşı örgütlediği kadın kurultayını sonuçlarını okuyorum, kadınlar yaşadıklarını anlatırken çok cesurlar. Ben ise hale gölgesindeydim karanlığın.

Benim için en zoru, yüzleşme anını beklemekti. Devrimciliğim boyunca dilimin ucuna gelen, her yoldaş yüreğe uzanmak isteyen suskunluğumun biteceği anı beklemek oldu. Her gün kararlar alıyordum bugün konuşacağım diye. Çünkü öncelikle etik gelmiyordu partiden bir şeyi saklamak, daha çok bu düşünce zorluyordu beni. Sonra gördüm ki, yaşadığım cinsel şiddet aslında sadece bir aleniyet sorunu olarak oluşmamış bilinçaltımda. Aynı zamanda bendeki devrimci değerlerle, geri toplumsal değerlerin çatışmasıydı yaşadığım ve ben çatışmada sahip olmak istediğim devrimci değerlere zarar veriyordum. "Kimi ne adına koruyordum, öğrenirlerse kimin ne düşüneceği niye bu kadar önemliydi?" gibi beni meşgul eden daha bir dizi geri toplumsal yargılarla hareket etmişim.

Devrimciliğim bir kadın bilinciyle geç buluştu. Partide örgütlendiğim dönem bir işçiydim, devrimci olmamı gerektiren o kadar çok nedenim vardı ki, Kürdistan topraklarında sömürgeci faşist devletin yürüttüğü kirli savaş ve bu savaşa tanık olan ben yüzümü devrimcilerden başka nereye dönebilirdim ki? Her gün işyerinde kan ter içinde patronun daha fazla kazanması için çalınan emeğimizi gördükçe devrimci olmaktan başka ne yapa bilirdim ve biz kadınların nedenleri daha çok devrimci olmak için. Sonra benim kahramanlarım vardı ya onlara yoldaş olmuşum bugün. İşte bundan onurlu ne olur ki! Meral, Gülizar, Beritan, Zilan, Şengül, Sebahat, Nergis, Işık... Suskun devrimciliğim kadın şafağıyla gün yüzüne çıktı. Kadın devrimini yaratmak için kadın iradesi komutanlaşmalıydı, kendini ortaya koymalıydı her şeyiyle. Bu yürüyüşte zayıflıkların her biri tek tek irdelenmeliydi, kadın şafağını yaratmak ilk bende hayat bulmalıydı. Yüzleşmeliydim derinlerdeki suskunluğumla. Kadın devrimi yeni kadın savaşçılar yarattı, değişmek isteyen kadın yeniyi ve güzeli isterken ne kadar da güzel ve iradeli. Yarını istiyor bu kadınlar, biziz yarının yapıcı kadınları. Bu tarihi bizden başka kimse değiştiremez çünkü biz isteyeceğiz ve alacağız. Bugün yaşadığımız hiçbir şiddeti unutmadığımız için kadın devrimi ve kadın şafağı, 4. kongre kadınları selamladı, biz partili kadınlar politikada, teoride, örgütlü çalışmanın her alanında, her duyguda komutanlaşarak selamlamalıyız iradeyi.

Kadın yoldaşlarımla yaptığım bir sohbet sonrası anlattım yaşadıklarımı. Çok uğraştım ağlamamak için ama yine de ağladım anlatırken. Gizlenmeden gözyaşı akıtmayı bile özlemişim meğer. Anlatırken yoldaşlarımın gözlerine bakamadım, bunca zaman sustuğum için. Ama sonlandı işte, bitti kemirici suskunluğum. Anlatmamın anlamı ise bir iç dökme değildi kesinlikle. Partimin 4. kongre sonrası kadın devrimine yürüyen kararlılığına ben de katılmalıydım ve ilk yapmam gerekeni yaptım. Yoldaşlık duygusu, güven özgüven, cesaret, geri toplumsal yargılardan ve geleneksel kadınlık hallerinden kopuş... Hepsi ama hepsi gelip suskunluğuma takılıyordu. Ve yoruldum susmaktan, ben yorulmasam da kabul etmiyor artık bu duyguları geldiğim ve gideceğim yer. Devam edeceksem en kararlısından bu yolculuğa, gözyaşlarımı son kez akıtacağım yoldaş yüreklere tutunup ve bir kahkaha atıp yaşama, ben kazanacağım diyeceğim, biz kazanacağız. Hükmünüz yok, kanattığınız bu beden düzeninizin sürmemesi için ant içti. Bu beden çaldığınız çocuk düşlerini büyüterek bakıyor 12 yaşındaki uğur'a.

Şimdi karşımda sadece benim çocukluğumu çalanlar yok bu egemen zihniyetin tamamı bugün öfkemin ve intikamımın hedefidir. Bugün beklide binlerce çocuk var sessiz çığlıklar atan.

Bugün mü? Çığlıklarım partili olduğum zamandan sonra dağıttığım bildiriyle binlerce işçi emekçi ve ezilen halklardan kadınla buluşuyor, çığlıklarım düşmana dönen namlularla adresine ulaşıyor, çığlıklarım bugün Gül dünya'nın kız kardeşlerinin dilinde bir slogan, çığlıklarım bugün meydanlarda içtiğimiz devrim andıyla umudu muştuluyor. Kadın komutanlaşmasını yaratan iradeyi çocuk bedenimle selamlıyorum. Bu toprakların savaşan kadınlarını selamlıyorum!

 

C. Eylül

 

 

Arşiv

 

2019
Aralık Kasım
Temmuz Mayıs
2018
Ekim Ocak
2017
Kasım Ağustos
Mayıs Şubat
2016
Eylül Temmuz

 

Çocuk Düşlerimden Kadın Devrimine
fc Share on Twitter
 

 

01 Mart 2012 /Partinin Sesi / Sayı: 70  

Çocukluğu çalınmış milyonlarca kadından biriyim. Kadını bir cinsel meta haline dönüştüren erkek egemen sınıfın zihniyetini taşıyan erkekler tarafından çalındı çocukluğum. Ne zaman güzel düşler kurmak istesem düşlerimdeki çocuk bedenimden çığlıklar yükseldi. Bu çığlıklar saklı kaldı bedenimin en acıyan yerinde on yıllardır. Her geçen gün çoğalıyordu acının ‘şiddeti'. Bedenimde izler bırakanlarla aynı gökyüzünü paylaşmak bir yana aynı evi paylaşma çaresizliği nasıl anlatılırdı ki?!! Karanlıklar hiç bu kadar güvenli sarmalamamıştı beni, koyu bir karanlığa karışmak beni yeni çığlıklardan koruyordu. O an tek yapabildiğim buydu. Ama bu kaçış hep kesildi çığlıklarımla. Niye böyle diye düşünemeyecek kadar kilitlenmişti her şey. Her gün tekrarlanan, her günü karanlığa itilen bir çocukluk. En zoru da çığlıklarını ulaştıramamaktı ana kadına. Her gecem kâbuslara döndü. Sessiz çığlıklarım adresini arıyordu çocuk düşlerimde, çocuk bedenime cinsel şiddet uygulayanlara inat o acıyı bastıracak başka yaralar açtım bedenimde ama o yaralar ne kadar derin olsa da acıtmıyordu unutturmuyordu. Unutmama izin vermiyordu her gün bedenime yeni yaralar açanlar. Bedenimdeki acıyı anlayamıyordum ve o acıyı bir daha yaşamamak tek isteğimdi. Okul koridorlarında gözyaşı döküyordum. Akşama dönen saatler için korkuyordum. Çocukken abı dediğim erkek tarafından tecavüze uğradım, 50 yaşındaki bir başka erkeğin tecavüzünü aynı zamanlarda yaşadım. Nefes almak bile canımı yakıyordu. Nasıl kurtulacaktım bu yaşananlardan, kime anlatsam ya da nasıl anlatsam beni ne bekliyor ona zarar verirler mi? Ailem, babam, annem, diğer kardeşler nasıl kaldırır ne der?... Kafam allak bullak ve ben çıkmaya çalışırken bir çamurluğa doğru itiliyordum. Gelişecek, söylenecek her şeyden korktum ve sustum.

Aradan geçen bunca zaman, yaşamımda aldığım yeni kararlar, devrimci olmak için ilk adımlarım derken yoldaş oldum. Umut dolu yüreklerle, hergün eylemler, gazete satışları, bildiri dağıtımı, yeni insanlar... Yaşamım tümden değişmişti. Ben artık düş kuruyorum yarınlar için, bir de yalnız değilim. Çocukken düş kurmak zordu belki ama bugün düşlerim yarınlar için umut yüklü, yarınlarda yalnız olmadığımı bilmekse gülümseyişlerin en güzelini yaşatıyor bana. Asiye'nin yaşadıkları ve sonrasını kim bilir kaç kez okumuşumdur, partinin taciz ve tecavüze karşı örgütlediği kadın kurultayını sonuçlarını okuyorum, kadınlar yaşadıklarını anlatırken çok cesurlar. Ben ise hale gölgesindeydim karanlığın.

Benim için en zoru, yüzleşme anını beklemekti. Devrimciliğim boyunca dilimin ucuna gelen, her yoldaş yüreğe uzanmak isteyen suskunluğumun biteceği anı beklemek oldu. Her gün kararlar alıyordum bugün konuşacağım diye. Çünkü öncelikle etik gelmiyordu partiden bir şeyi saklamak, daha çok bu düşünce zorluyordu beni. Sonra gördüm ki, yaşadığım cinsel şiddet aslında sadece bir aleniyet sorunu olarak oluşmamış bilinçaltımda. Aynı zamanda bendeki devrimci değerlerle, geri toplumsal değerlerin çatışmasıydı yaşadığım ve ben çatışmada sahip olmak istediğim devrimci değerlere zarar veriyordum. "Kimi ne adına koruyordum, öğrenirlerse kimin ne düşüneceği niye bu kadar önemliydi?" gibi beni meşgul eden daha bir dizi geri toplumsal yargılarla hareket etmişim.

Devrimciliğim bir kadın bilinciyle geç buluştu. Partide örgütlendiğim dönem bir işçiydim, devrimci olmamı gerektiren o kadar çok nedenim vardı ki, Kürdistan topraklarında sömürgeci faşist devletin yürüttüğü kirli savaş ve bu savaşa tanık olan ben yüzümü devrimcilerden başka nereye dönebilirdim ki? Her gün işyerinde kan ter içinde patronun daha fazla kazanması için çalınan emeğimizi gördükçe devrimci olmaktan başka ne yapa bilirdim ve biz kadınların nedenleri daha çok devrimci olmak için. Sonra benim kahramanlarım vardı ya onlara yoldaş olmuşum bugün. İşte bundan onurlu ne olur ki! Meral, Gülizar, Beritan, Zilan, Şengül, Sebahat, Nergis, Işık... Suskun devrimciliğim kadın şafağıyla gün yüzüne çıktı. Kadın devrimini yaratmak için kadın iradesi komutanlaşmalıydı, kendini ortaya koymalıydı her şeyiyle. Bu yürüyüşte zayıflıkların her biri tek tek irdelenmeliydi, kadın şafağını yaratmak ilk bende hayat bulmalıydı. Yüzleşmeliydim derinlerdeki suskunluğumla. Kadın devrimi yeni kadın savaşçılar yarattı, değişmek isteyen kadın yeniyi ve güzeli isterken ne kadar da güzel ve iradeli. Yarını istiyor bu kadınlar, biziz yarının yapıcı kadınları. Bu tarihi bizden başka kimse değiştiremez çünkü biz isteyeceğiz ve alacağız. Bugün yaşadığımız hiçbir şiddeti unutmadığımız için kadın devrimi ve kadın şafağı, 4. kongre kadınları selamladı, biz partili kadınlar politikada, teoride, örgütlü çalışmanın her alanında, her duyguda komutanlaşarak selamlamalıyız iradeyi.

Kadın yoldaşlarımla yaptığım bir sohbet sonrası anlattım yaşadıklarımı. Çok uğraştım ağlamamak için ama yine de ağladım anlatırken. Gizlenmeden gözyaşı akıtmayı bile özlemişim meğer. Anlatırken yoldaşlarımın gözlerine bakamadım, bunca zaman sustuğum için. Ama sonlandı işte, bitti kemirici suskunluğum. Anlatmamın anlamı ise bir iç dökme değildi kesinlikle. Partimin 4. kongre sonrası kadın devrimine yürüyen kararlılığına ben de katılmalıydım ve ilk yapmam gerekeni yaptım. Yoldaşlık duygusu, güven özgüven, cesaret, geri toplumsal yargılardan ve geleneksel kadınlık hallerinden kopuş... Hepsi ama hepsi gelip suskunluğuma takılıyordu. Ve yoruldum susmaktan, ben yorulmasam da kabul etmiyor artık bu duyguları geldiğim ve gideceğim yer. Devam edeceksem en kararlısından bu yolculuğa, gözyaşlarımı son kez akıtacağım yoldaş yüreklere tutunup ve bir kahkaha atıp yaşama, ben kazanacağım diyeceğim, biz kazanacağız. Hükmünüz yok, kanattığınız bu beden düzeninizin sürmemesi için ant içti. Bu beden çaldığınız çocuk düşlerini büyüterek bakıyor 12 yaşındaki uğur'a.

Şimdi karşımda sadece benim çocukluğumu çalanlar yok bu egemen zihniyetin tamamı bugün öfkemin ve intikamımın hedefidir. Bugün beklide binlerce çocuk var sessiz çığlıklar atan.

Bugün mü? Çığlıklarım partili olduğum zamandan sonra dağıttığım bildiriyle binlerce işçi emekçi ve ezilen halklardan kadınla buluşuyor, çığlıklarım düşmana dönen namlularla adresine ulaşıyor, çığlıklarım bugün Gül dünya'nın kız kardeşlerinin dilinde bir slogan, çığlıklarım bugün meydanlarda içtiğimiz devrim andıyla umudu muştuluyor. Kadın komutanlaşmasını yaratan iradeyi çocuk bedenimle selamlıyorum. Bu toprakların savaşan kadınlarını selamlıyorum!

 

C. Eylül