01 Ağustos 2011 / Partinin Sesi / Sayı: 67
4. Kongre iradesinin Kadın Devrimi perspektifi ile partili kadınlar başta gelmek üzere komünistlerin bilinç ayaklanması başlatmasının üzerinden 2 yıl geçti. İki yıl, devrimci mücadele, değişim ve dönüşüm söz konusu olduğunda hiç azımsanmayacak bir zaman. Gerçek böyle olmasına karşın ne yazık ki hala, Kadın Devrimi'nden heyecan duymayan bir partili erkek gerçeğiyle karşı karşıyayız. Binyılların egemen zihniyetinin ve devrimci hareketin "kendini olmuş bitmiş, tamamlanmış gören ve değişime ihtiyacı olmadığını düşünen" erkek egemen algısının, partili erkeklerin de hala gerçeği olmaya devam ettiğini görüyoruz. 4. Kongre'nin Kadın Devrimi kapsamı dışında kalan kararlarıyla etkin bir ilişkileniş kurulurken, yine aynı kongrenin kadın alanına dair aldığı kararların üzerinden atlandığına, kongre iradesine, erkek egemen bir direniş gösterildiğine tanık oluyoruz. Cins bilincini kuşanma, kadın devrimini partimizin bir iç devrimine dönüştürme perspektifinin erkek egemen zihniyetin izlerini taşıyan yoldaşlarımızca zayıflatıldığını, partimizde, Türkiye Devrimci Hareketi'nden devralınan erkek egemen zihniyetin bilinçli-bilinçsiz yaşatıldığını ve dolayısıyla partimizin, erkek egemenliğine dayanan kapitalizme, burjuva egemen iktidara ve parti içi erkek egemen yaklaşımlara açtığı savaşın altının boşaltıldığını görüyoruz. Özcesi, partimizin gelişim strateji önünde engellere dönüşen erkek egemen direnişler görüyoruz. Bu erkek egemen zihniyetin hala partimizin gelişimine ayak bağı olduğunu, partimizi gerisin geriye çektiğini, sadece kadın özgürleşmesinin değil toplumsal devrimin unsurlarının özgürleşmesinin önünde engel olduklarını görüyoruz. Ve maalesef ki, "sınıf mücadelesini zayıflatmama, feminizm tehlikesinden partiyi koruma" gibi savunuların arkasına saklanarak, bu değerlerimizi gerici egemen zihniyetlerini korumanın bir dayanağına dönüştüren, erkek egemen zihniyetten muzdarip yoldaşlarımıza tanık olabiliyoruz. Bu egemen zihniyetin hala parti içinde, fırsatını bulduğu her alan ve an'da kendini dayattığını, kadın özgürleşmesinin ve erkeğin insanlaşmasının engelleyici unsuruna dönüştüğünü, özellikle erkekte kendini ısrarla yaşatmaya çalıştığını görüyoruz. Partimizde kadın niceliğinin güçlü olmasının dahi bu gerçeği değiştirmeye, partimizin erkek karakterini tümden ortadan kaldırmaya yetmediğini görüyoruz. Bu bir yönüyle kadın yoldaşlarımızın cins bilinci kuşanmış bir cüretle, parti içi erkek egemenliğine karşı devrimci, yıkıcı bir savaşı hala yükseltmediğini, erkek egemenliğinin parti içindeki çeşitli tezahürleriyle uzlaştıklarını gösterirken; diğer yandan, erkek yoldaşların erkek egemen zihniyette direndiklerini, gerici erkek yanlarına karşı partinin istediği devrimci savaşı başlatmadıklarını gösterir. Bu gerçek, Kadın Devrimi söz konusu olduğunda partili kadın ve erkeklerin, kongrenin bu stratejik kararıyla hala yeterli ilişkiyi kurmadıklarını, her iki cinsin de kongrenin önlerine koyduğu görevleri içselleştirmediğini ve yerine getirmediğini açığa çıkarmaktadır. Dolayısıyla, parti kadrolarının kongre iradesini ve kararlarını tanıma noktasında durdukları yeri, kongre kararlarıyla kurdukları ilişkiyi de göstermektedir. Erkek egemen zihniyet, politik ve örgütsel mücadele içinde hangi biçim veya görüngülerde karşımıza çıkmaktadır? Parti saflarımızda, kolektif ortamlarımızda, kadın yoldaşlar veya sevgili ile kurduğumuz ilişkilerde devrimci bir savaş açmamız, yıkmamız gereken erkek egemen yaklaşımlar, gerici egemen zihniyet kalıntıları nelerdir? Kolektif ilişkiler ağında, erkek egemen zihniyetin hangi görüngüleri ile hala savaşmak zorunda kalıyoruz? Egemen kişilikler hangi algı, anlayış, yaklaşım ve pratikle kendini ele veriyor? Gerçeğimize dokunuyoruz; Kadının aklını, bilgisini, iradesini ve inisiyatifini yok sayma biçiminde, kadını yaşam içinde silikleştirme, hiçleştirme; ayrı bir cins olarak görmezden gelerek, görüşlerini küçümseyerek, inisiyatifini hafife alarak, davranışlarını sürekli eleştiri altında tutarak, emeğini görmeyerek hiçleştirme. Kadın tarafından yönetilmeye gelemeyiş; açıktan güçlü itirazların olması, itiraz olmasa da işe enerjisini katmama-iş yavaşlatma, kadın yoldaşının partiyi temsil iradesini bu tarzla zayıflatma. Kadının otorite ve disiplinini tanımama. Kadının etkili organlarda yer almasına kaygılı yaklaşımlar, engelleyici tutumlar; işlerin hızlı yürümesi, verimliliği, kadının birikim zayıflığını gerekçe göstererek kadının yönetme gücünü kullanmasının önüne geçme. Görevlendirmelerde geleneksel rollere göre konumlandırma; teknik, silah vb. işleri erkek işi olarak görüp buna göre konumlandırma, kadınları bu alanlara düşünmeme. Askeri alana kadını önermeme, kadından dönük istek varsa tercih etmeme ve engel olma, devrimci şiddet araçlarını ve askeri alanı erkeğin tekelinde görme. Kongre iradesinin yansıması olan Kota'ya, Pozitif Ayrımcılığa ve özellikle de Özerk Kadın Örgütüne karşı çıkma, açıktan karşı çıkma cüreti yoksa direnç gösterme. Parti tarafından bu alanda yaratılmaya çalışılan ortak aklı zayıflatma. Erkek egemen zihniyet, yaklaşım ve davranışlarının tartışılmasına, cepheleşme-gerilim yaratıyor vb. gerekçelerle kaba, dar, tepkisel ve bastırmacı yaklaşma. Böylece erkekliği tartıştırmayarak parti özgürleşmesinin önünde engele dönüşme. Kaba eşitlikçi yaklaşım; erkeği birçok alanda güçlü görme ama aynı zamanda gücünü kanıtlama fırsat ve olanakları yaratmadan kadından aynı başarıyı bekleme. Bunun yanında fiziksel olarak erkeği güçlü kabul ederken kadına kendisiyle eşit ağırlıkların altına girmesini dayatma. Erkek için, "işin içinde öğrenir, gelişir" derken, kadının kendini bu işte ispatlamış olmasını bekleme ama bunun yanında kadına kendini ispatlayacağı olanakları da sunmama. Öğreten olarak hep erkeği konumlandırma, her şeyin doğrusunu erkek olarak ben bilirim tavrı, kendini bilginin tek kaynağı olarak görme, çok bilmişlik. Bilgisini, karşısındakilere hükmetme, ezme aracı olarak kullanma, bilgiyi tahakküm aracına dönüştürme. Ukalalığa varan düzeyde aşırı özgüvenli/kof güvenli tavırlar sergileme, kulaktan dolma bilgilerde gücünü kanıtlama çabası. Kadınların eksikliklerine kolektif ortamlarda sürekli vurgu yaparak, kadınların kendilerini zayıf, güçsüz ve sorunlu hissetmelerine yol açma. Günlük dilde, esprilerde, kullanılan kavramlarda kadını ve zayıflıklarını konu etme, kadını aşağılama. Kendini, karşı cinsi küçümseme üzerinden yükseltme, güçlü göstermeye çalışma. İnceltilmiş erkeklik, erkeksi gibi kavramların arkasına sığınarak kaba egemen erkekliğini gizleme. Kadınlar arası rekabeti körükleme, bölünmüş, kendi içinde güvensiz ve parçalanmış kuvvetleri daha iyi yönetebileceği zihniyetiyle hareket etme. Kadını zayıf görmekten, yardıma ihtiyacı olduğunu düşünmekten, güvensizlikten kaynaklanan korumacı yaklaşım. Kadını düşünme, yardım adı altında elinden pratik işleri alarak kadını iş yapamaz hale getirme, böylece kadının inisiyatifini, gelişim ve değişimini, iş yapabilme yeteneğini zayıflatma. Her şeyi ve herkesi yönetmeye çalışma. Özellikle kadının yönettiği sorumluluk alanı-kurumu-örgütüne öneri-yardımcı olma görüntüsünde sürekli müdahalelerde bulunma, öneri-yardım adı altında kadının inisiyatif alanını daraltma, yönetme gücünü kırma. Kendini dayatma. Kendi doğrularını devrimin ve partinin doğruları gibi göstererek erkek egemen anlayışın istek ve doğrularını dayatma. Kendi plan ve düşüncesini kabul ettirmede bıktırıcı bir ısrar. Partinin çıkarlarını öne sürerek, yinelenen ısrarlar, tekrar gündeme getirişlerle kendi düşüncesini, kavramlarını, planını, isteklerini dayatma. Kuru, mekanik ve kaba yaklaşımlar, esneklikten yoksun tutumlar, kendisinin aldığı bir kararı kolektif zararına olduğu görüldüğü halde değiştirmemekte direnme. Keskin redler ve kabullere sahip olma. Eline yetki geçtiğinde her şeyi yönetmeye çalışma, kendi tarzını kolektife dayatma. Değişen koşullara, ihtiyaçlara göre olay, olgu, algı, kişi ve hatta kendisinin değişebileceğini kabullenmekte zorlanma. Değişimde zayıflık. Kadının bir özneye, politik aktiviste, teorisyene, öndere, güçlü bir savaşçıya, komutana dönüşmesini önemsememe. Bunun olanaklarını yaratmama, plan, araç ve örgütlerini pratikleştirmeme. Kadın önderleşmesine ve komutanlaşmasına güvensizlik, alaycı yaklaşımlarla ön kesme. İleriye çıkan kadınları ise sürekli denetleme isteği. Kadının fikirlerini hafife alma; aynı görüşü kadın savunduğunda kabul etmezken partili bir erkek savunduğunda hemen ikna olma. İşlerde, bilgi-birikim-deneyimde eşit iki cinsten, erkek olanı tercih etme. Kadının gücüne güvenememe. Aynı hatayı gösteren iki cins karşısında erkeğe güven sorunu yaşamazken kadına güvensizlik besleme. Kadının en küçük eksikliğinden, bu kadın yoldaş bu işi yapamaz anlayışı oluşturma ve bu anlayışı yayma. Erkek egemenliğiyle mücadeleyi sadece kadınların görevi gibi algılama, kadınlar bizi değiştirsin savunusuyla erkeklikleriyle mücadele etmemeyi meşrulaştırma, egemenliklerini sürdürmeye çalışma. Partinin kadın çalışmasını ise, sadece kadınların işi olarak görme. Kadın çalışmasının ihtiyaçlarını görmezden gelme ve bu alan işlerini sürekli erteleme, vb. ile zayıflatma, kongrenin aldığı kararları yok sayma. Kadından yardım isteyememe. Her şeyin doğrusunu bildiğine inanan, her sorunu tek başına çözebileceğini düşünen erkek algısı nedeniyle, kadından yardım almayı zayıflık olarak görme. Paylaşımsızlık, derinlikli ilişkiler kuramama. Bütün ilişkilerini işler üzerinden kurma, yoldaşlık ilişkilerinde sığlık, yüzeysellik. Birbirini anlayan, uyumlu yoldaş ilişkiler yaratmayı önemsememe, yoldaşlık ilişkilerini kaba ele alış. Kendini değiştirmede tutuculuk, egemenlik haklarını koruma eğilimi. Değişmesi gerekenleri hep kendi dışında görme, kendini tamamlanmış ve özgürleşmiş kabul etme. Sanki kadınlar için değişime ihtiyaçları varmış gibi algılayan gerici erkek mantığını yaşama, devrimin ve partinin gelişimi, devrimin kadrolarının özgürleşmesi için değişmek zorunda olunduğunu görmeyiş. Yeni insanın erkeğini yaratmada mücadelesizlik, kendi durumundan hoşnutluk, kendinden memnunluk. Özeleştiri verememe. Zayıflıklarını gizleme, kendini her daim güçlü göstermeye çalışma, erkek zayıflıklarıyla yüzleşmekten kaçış. Aynı zamanda eleştiriye tahammülsüzlük, eksikliklerinin özellikle kolektif ortamlarda dile getirilmesinden büyük rahatsızlık duyma. Eleştiriyi değişiminin itici gücü olarak görmek yerine, eleştiri karşısında kendini küçük hissetme. Kadının kolektif iradeyi işletme, sistemleri işletme gibi ortakçı tutumlarını inisiyatifsizlik olarak görme, tersinden, her şeyi birey olarak yönetmeye çalışan, sistem/örgüt veya kurumları işletmeyen erkek egemen yaklaşımı doğru olarak savunma. Ve kadının kolektif tutumunu, kadına karşı bir saldırı malzemesi olarak kullanma eğilimi. Politik ve örgütsel çalışmada "erkek gibi kadınlar"ı yüceltme. Yönetme alışkanlığı, olayları ve olguları ele alış, çözüş tarzı, dili, üslubu, yaşam tarzıyla erkeğe benzeyen kadınları inisiyatifli kabul ederek eşiti görme eğilimi. Kadına erkekleşmeyi dayatma. Çalışmada tercih erkekleşen kadınken, sevgili söz konusu olduğunda geleneksel kadını tercih etme. Birlikteliklerinde, kolay yönetilen, itirazları olmayan, erkeğin eklentisine dönüşen, devrimci çalışmasında sorunlar çıkarmayan ama erkekliğini de yaşamasını sağlayan ve içindeki erkeği yücelten kadını isteme. Kadına şiddet uygulamıyorum diyerek şiddeti sadece fiziksel şiddetle sınırlandıran dar erkek algısını yaşatma, ancak, kadına yaşamın her an'ına yayılan psikolojik şiddet uygulama, sürekli bir psikolojik savaş yürütme. Şiddetin fiziksel, psikolojik, duygusal, düşünsel ve cinsel şiddeti de içerdiğini görmezden gelerek kendini aklama çabası. Yüksek perdeden konuşarak, sesinin şiddetiyle dahi karşısındakini psikolojik olarak baskı altına alma, hükmetmeye çalışma. Egemenlik alanlarına girildiğinde gerici erkek işbirliği örgütleme. İlerici olan "Kadın Dayanışması" kavramını duyduğunda dahi gerilirken, erkek egemen yanlarına karşı en küçük mücadelede gerici erkek desteği arama, erkek işbirliği örgütleme çabası. Kadın dayanışmasını ise "kadınlar birbirini çekemez vb." söylemlerle zayıflatma, kadın dayanışmasını küçümseme, bu dayanışmaya karşı tepki örgütleme gericiliği. Kadının biyolojik özelliklerini ve bu biyolojiden kaynaklanan kadın psikolojisini anlamaktan yoksunluk. Kadının regl sürecinde yaşadığı vücut direncinin kırılması, reflekslerde zayıflama, belli düzeyde hassasiyet, duygu yoğunluğu ve gerilimleri dahi anlamaktan uzak bir kadına yabancılık. Kadınların kendisi gibi düşünmesini, yaşamasını, kendisi gibi üzülüp-sevinmesini, kendi kavramlarını kullanmasını isteme, olmayınca kadını bağımsız bir birey olarak kabullenememe. Kadının ne giyeceğine, nasıl makyaj yapacağına, birlikte gidilen yerlerde nasıl davranacağını söylemeye kadar varan bir kendini dayatma, yönetme isteği, kadının isteklerini önemsemeyiş, kadının özgür iradesini yıkma. Tartışmalarda erkeğin sözünü kesmezken, kadın konuşurken araya girmekte sakınca görmeme, kadının ifadelerini hep eksik görüp tamamlamaya çalışma. Hele bir de konuşan sevgilisi olan bir kadın ise bunu kendine doğal bir hak olarak görme, "aslında yoldaş şunu söylemek istedi vb" cümlelerle kadının yerine konuşma cüreti. Kolektif ortamlarda partili basınç nedeniyle kadına karşı bir hassasiyet gösterse de sevgilisiyle kaldığı zamanlarda erkekliğini en kaba haliyle yaşama. Sevgilisi olan kadın yoldaşa bağırma hakkını kendinde görme, bu kadın yoldaşı her şeyiyle yönetme hakkını kendinde bulma. Sevgilisinin her şeyine, onun adına karar vermeye çalışma. Sevgilisiyleyken, yaşam alanlarının işleri karşısında kendini egemen erkek gibi konumlandırma. Yarini, sevgilisini kıskanma. Sevgilisi olan kadını özel mülkü olarak görme. Sevgilisinin erkek yoldaşlarımızla dahi geçirdiği zamanı kıskanma, bunu ilişkide soruna dönüştürme. Kıskançlığını güvensizliği ile değil de, çok sevmesiyle açıklama aymazlığı. Gerçek sevginin kıskançlığı barındırmadığı gerçeğini karartma çabası. İnsanları kategorize ederek ilişkilenme, insanların düzeyine/niteliğine bakarak ilişkilerini belirleme faydacılığı. Sadece birey olarak kendine katkı sunacağını düşündüğü ilişkilere yönelme. Kendini kolektif topluluğun üstünde konumlandırma, kendini üstün görme. Oturma yerinden tutalım da yemek yerine kadar kendine ayrı mekanlar yaratma. Özellikle, eskiden yönettiği insanlarla eşit muamele görmeyi kabullenememe. Ortak sorumluluk alanı veya bileşimi olunan organlarda erkekler arasında hızlı bilgi akışı sağlanırken, alan veya organlardaki kadınları bilgilendirmede aynı sorumluluğu hissetmeme. Bilgiyi erkek elinde tekelleştirme. Bencillik. Erkeğin kendine dair her şeyi çok önemsemesi. Kendi düşüncesini, duygusunu, yaşam biçimini, yaptığı işi, kendi üretimini aşırı önemseme. Özellikle birey olarak kendini çok önemsemesi ve partiye, kolektif ortama, kadına kendini-kendi erkek isteklerini dayatması. Tersinden, kadının fiziksel ve düşünsel emeğini küçümseme, duygusunu hafife alma. Kadını gerekçe göstererek, düğün, resmi nikah, çocuk gibi, profesyonel devrimciliği ve kadının özgürlüğünü sınırlayan toplumun geri değer yargılarının kolektif içindeki sürdürücüsü olma. Ortak kurum veya üslerin günlük işlerinde "kadına yardımcı oluyorum" anlayışı ve bu durumunu eşitlikçilik/paylaşımcılık olarak yansıtma. Gerçekte ise, bu işleri kadının işi olarak gören, kendini bu işlerin öznesi olarak konumlandırmayan erkek egemen yaklaşım. Emekçilikte zayıflık, emek yoksunluğu. Kendine karşı, yoldaşlarına karşı, parti işlerine ve kadına karşı emeksizlik, başkalarının emeği üzerinden yaşayan egemen erkekliği yaşatma eğilimi. Yeni insanı yaratma mücadelesinde emek yoksunluğu, egemen erkekliğiyle mücadelede emek yoksunluğu. Sorunların nedenlerini hep kendi dışında arama, kendi geriliklerine yönelmeme, egemen erkekliğiyle mücadeleden kaçış. Ortada bir başarı varsa erkekle açıklama, başarısızlıkları ise başka erkekler ve kadınlarla açıklama eğilimi. Aynı zamanda başarıyı yalnızca kendine maletme, başarısızlığı üstlenmekten ise kaçış. Olanağı yoksa da bunu genel erkek kitlesinin eksiklikleri olarak yansıtma, kendine dokundurtmama, başarısızlığı kabullenemeyiş. Hoşuna gitmeyen, sorun olarak gördüğü durumlar karşısında kendinde gerilme hakkını görme. Bağırmayı, gerilimini yansıtmayı meşrulaştırma çabası, öfke/tepki biçiminde yansıyan duygularını örgütlemekte zayıflık. En küçük başarısızlıkta dünyasının yıkılması, başarısızlığa tahammülsüzlük. Çözümsüz kaldığında, bir sorunu aşamadığında aşırı moral bozukluğu, bunu ortama yansıtma, demoralizasyon örgütleme geriliği. Dil, üslup ve tarzda erkek egemen kavramları kullanma, saflarımıza bu egemen dilin olumsuz etkilerini taşıma. Ağlamayı, duygularını yansıtmayı zayıflık olarak görme. Duygularını açık yaşayan yoldaşlarını da zayıflıkla damgalama vb. vb... Genel bir çerçeve çizecek olursak; erkek egemen zihniyet, kadın psikolojisinin anlaşılmaması, kadının 5 bin yıllık ezilmişliğinin ve bu ezilmenin kolektif saflarda sürebileceğinin görülmemesi ama aynı zamanda binlerce yıllık erkek egemen zihniyetin de parti saflarına taşındığının kabul edilmemesi olarak karşımıza çıkıyor. Kadınların politikanın asıl unsurları olarak konumlandırılmasından kaçınılması; kadınların politika oluşturma, planlama, bu plan veya politikayı yönetme ve denetlemenin bir öznesi olarak sürece dahil edilmesinden kaçınılması, daha çok işin emekçilik yanlarında kadınlara yer bırakılması olarak karşımıza çıkıyor. Yönetme işinin erkeklere, yönetilmenin kadınlara bırakılması olarak. Toplamında, kadın cinsine bir güvensizlik olarak karşımıza çıkıyor. Sonucu ise, kadını politik ve örgütsel yaşamda etkisizleştirme olarak açığa çıkıyor. Partimiz saflarında azımsanmayacak egemen yaklaşım ve davranışlar hala kendini gösteriyorsa; bu, partili komünistlerin değişime duydukları inancın, değiştirme cüretinin, yıkmayı ve yerine yeniyi kurmayı içeren devrimci iradelerinin masaya yatırılması gerektiğini gösterir. Erkeğin, kadını kendi eşiti görmemesi, kadını, politik ve örgütsel işleri yapabilecek bir akıl, irade, güç ve cüret olarak kabullenememesinden beslenen bir gericiliktir masaya yatırılması gereken. Kadına güvensizlikten, kadınları ayak bağı olarak görmekten, kadının devrimci aklına, bilgisine ve inisiyatifine inançsızlıktan beslenen bir gericilik. Bilginin, gücün ve iktidarın erkekte olduğuna inanan, öğreten ve öğretmen rolünü erkeğe ait gören, kadının ise hep öğrenmesi gereken zayıf, bilgisiz ve inisiyatifsiz cins kabul edilmesinden beslenen bir erkek gericiliğidir bu. "Bilgi İktidardır" derdi Işık yoldaş, kapitalizmin gerçeği de budur. Bilgi kimin elindeyse, yöneten de odur, iktidar da. Kapitalist gericiliğin bu gerçekliği maalesef ki yoldaşlarımızca saflarımızda da yaşatılmaktadır. Kadını geri gören ve böyle konumlandıran, kadını eşiti görmeyen gerici anlayış sürdürülmektedir. Bilgi saflarımızda yer yer, kadın cinsini geride tutmanın aracına dönüştürülmektedir. 4. Kongre, Kadın Devrimi'ni, sadece kadınların önüne bir görev olarak koymadı. Kadınlardan daha çok erkek gericiliğinde direnen erkeklerin önüne görev olarak koydu. Her iki cins için de bir zihinsel değişim-dönüşüm görevi koydu. Çünkü kadın ne kadar özgürleşirse özgürleşsin, gericilikte direten erkek varolduğu müddetçe ilerleyemediğimizi tarihimiz bize çok acı bir şekilde kanıtladı. Bu parti, erkek egemen zihniyetten arınmadıkça, toplumsal devrimin bir öznesi olamayacağını, olsa dahi bu devrimi sonuna dek götüremeyeceğini gördü. Ve devrimi isteyen, devrim düşleyen kadın-erkek her bir kadrosunun önüne aklını, yüreğini, bilincini ve devrimciliğini özgürleştirme görevi koydu. Zihniyet devrimi de demek olan kadın devrimi, hem kadın komünistlere, hem de erkek komünistlere dolaysız görevler çıkardı. Özgürleşmeye yürümeyen cinsin, diğer cinsin özgürlüğünün önündeki en büyük engel olduğunu kararlarıyla ilan etti bu parti. Kadın-erkek bütün kadrolarını özgürleşmeye çağırdı. Ve şu an bekliyor; bu çağrıya ses verilmesini, özgürlüğe yürünmesini, yeni insana adımlar atılmasını bekliyor. Gerçek değişimlerin, özgürleşmenin pratik adımlarını istiyor. Kadrolarından partisini özgürleştirmesini bekliyor. Bu sese yanıt olun, bu sese ses katın, güç katın! Partimizi özgürleştirin!
|