Örgüt Ve Sistemin Gücü
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

 

 

01 Ağustos 2011 / Partinin Sesi / Sayı: 67

 

Parti canlı bir organizmadır ve yine canlılar dünyasında varlığını devam ettirir. Bu canlı olma hali aynı zamanda, olmakta olan olmayı da gerekli kılar. Tamamlanmış, olmuş, bitmiş değildir bu organizma. Değişen koşullara ve ihtiyaçlara bağlı olarak yenilenmek, yeni örgütsel sistem, araç ve biçimler geliştirmek kendisini yeni bir düzeyde örgütlemesinin güvencesidir. Yeni politik hamlelere hazırlanmanın ve yeni politik süreçlere yanıt olmanın güvencesi de bu örgütlü güç, yenilenme iradesi ve sistemlere hayat verme düzeyidir.
Örgüt her şeyden önce sistem kurmaktır. Sistemleri düzenli işletmek ve ihtiyaca bağlı olarak yenilemek, aşmak, tamamlamaktır. Tek bir sistem, tek bir biçim sürecin hareket halindeki dinamiklerini bütün boyutlarıyla görmeye, doğru ilişki kurup ona devrimci tarzda müdahale etmeye yeterli değildir. Örgütsüz güç, güç değildir. Kırılmalara, zorluklar karşısında parçalanmalara, engeller karşısında yalpalamalara açıktır. İradesi bütünlenmiş, aklı birleştirilmiş, hedefleri ortaklaştırılmış örgütlü güçtür devrimin gücü. Kenetlenmiş komünist akıldır devrimin aklı. Enerjisi, emeği ve aklı birleştirilmiş iradedir devrimin dinamiği.
Sistemler, kurmak anı ve ihtiyacı doğru çözümlemekle mümkün olabilir. Ne yapmak istediğinle ilgili amaç açıklığı, an'da, şu an da ne yapmak istediğini bilmektir. Nereye ilerlemek istediğin konusunda bir aydınlanmadır. Zamanında, yerinde ve koşullarla bağı içinde gerekli örgütlenmeyi bulup açığa çıkarmak, doğru halkaları yakalamak her düzeydeki örgütsel önderliğin somut, esas görevidir.
Enerjinin ve her kadronun birikim, deneyim ve yeteneklerinin tam ve doğru içerilmesi, bunun heba edilmemesi nasıl konumlandırılacağından bağımsız değildir. O zaman an'ın örgütsel ihtiyacı kadar, o örgütün ihtiyacı olan kadroyu da doğru tanımlamak gerekir. Ki, süreç-örgüt-kadro ilişkisi doğru bir zeminde kurulmuş olsun.
Anlık ihtiyacı karşılayacak örgütler kurmak önemlidir. Ama eğer süreç an da başlayıp an da bitmeyecekse o zaman müdahale sınırlı kalacaktır. Önemli olan, toplam bir döneme karşılık gelecek, dönemsel gelişim stratejisine yanıt olabilecek örgütler kurmaktır.
Örgüt ve sistem mücadeleyi büyütür, kadroyu güçlendirir, devrimci enerjinin boğulmasına, heba olmasına müsaade etmez. Bireysel kayıplar söz konusu olsa da çalışma kesintiye uğramaz. Niteliğinde zayıflama olsa da sistemin varlığı çalışmayı tamamlamayı, bütünlemeyi sağlar. Çalışma sürekliliğinden bir şey yitirmez. Bir kez sistemler kurulur ve bunlar ihtiyaca bağlı ekleme, çıkarma ve bölmelerle işlevsel kılınırsa, çalışma hızından ve temposundan bir şey yitirmeden sürdürülebilir.
Ayaküstü, geliştirmeyen, bir tarz yaratmayan, kişiye dayalı, kişide başlayıp kişide biten, sonrası olmayan tüketici yöntem ve tarzı reddetmeden doğru bir örgütsel yürüyüş gerçekleştirilemez. Sistemlere dayanarak ilerlemek örgütsel işlerliği garantilemek demektir. Bu kadrolar bakımından görev ve sorumlulukları çerçevesinin belli olması, işleyişin disipline edilmesi demektir. Örgütsel sistem ve mekanizmalar zamanında ve gerektiği biçimlerde oluşturulmuşsa, her bir örgütün ve bireyin rolü, görev ve sorumluluğu belliyse orada işler daha kolay yürür, yapılanlar ve yapılamayanlar daha rahat görülür, denetlenir. Burada hesap vermek ve hesap sormak daha sade ve daha kolay hale gelir. Her görev ve sorumluluğun her defasında yeniden ve yeniden tarif edilmesi gibi can sıkıcı müdahalecilik de ortadan kalkar. Belirlenimler herkes için açık ve nettir. Herkes ne yapacağını bilir. Bu durumda herkes görevinde derinleşir, onu geliştirir, ona hakimiyeti büyütür, yeni sorumlulukları açığa çıkartır ve onu örgütler. Eğer sistemleri işletme, kolektif akla ve pratiğe hayat vermede yüzeysel bir ilişki varsa burada somuta dokunma, ayrıntıları fark etme, gelişmelerin hayati önemini kavrama zayıflığı açığa çıkar.
Ayrıntıları ancak, amacı ve işlevine uygun kurulmuş, buna yoğunlaştırılmış, kuruluş amacıyla ilişkisini doğru kurmuş bir örgütler sistemi görür. O ayrıntılara gereken değeri ancak ve ancak işlevli örgütler ve sistemler verir. Çünkü komünistlerin en önemli silahı örgüttür. Örgüt, devrimci çalışmanın komutasıysa eğer, gelişmeleri her ayrıntısını bütünselliği içinde yönetecek güç de de odur. Bütün ile parça arasındaki ilişkiyi yönetme ustalığı ihtiyaca yanıt olacak tarzda kurulmuş örgütler ve sistemlerle gerçekleşir. Örgütlü bir komuta, ayrıntılarda takılıp bütünden kopmaz, bütünü görmeye çalışırken soyut kalmaz, üstte durmaz, tam da en merkezinde kendini konumlandırarak tüm çalışmaya bütünlüklü bir hakimiyet kurar.
Çok yönlü yaklaşım, özne ve nesnellik arasındaki bağları görecek kadar yaşamın ve olayların içinde olmak, herhangi bir görev, sorumluluk ve mücadele ile değil; sistemli, planlı, değiştirici, sarsıcı, sonuç alıcı bir tarzı hakim kılmakla, doğru örgütle mümkündür. İstemek yetmez, isteği örgütlerle güce dönüştüren bir yaklaşımdır gerekli olan. Bu örgütte ısrar demektir, sistemleri işletme iradesi demektir.
Devrimci mücadele tek düze değildir. Birçok sorumluluk ve görevi aynı zamanda karşımıza çıkartır. Bunun üstesinden gelebildiğimiz oranda savaş gücümüz gelişebilir. Bunun yolu da görev ve sorumlulukları, birbirini gözetecek tarzda parçalara bölmek ve parçalar arasındaki uyumu yakalamaktan geçer. Birçok işi bir arada yapmanın sırrı ise; bütün görevleri tek kişide somutlamak değil, işleri örgütlü kılmakta, her işin örgütlerini kurmakta yatar. Kişilerin rolü örgütlerin önüne geçemez böyle bir tarzda. Planlayan, yöneten, denetleyen ve alternatiflerini sunan tek tek bireyler değildir, örgütler sistemidir. Çalışmaya yön veren kolektif irade, akıl ve güçtür. Çalışmayı yaşamsallaştıran kolektivizmdir. Daha geliştirici, zenginleştirici, disipline bir çalışma demektir bu. Bütün görevlerin tek bir kişide somutlanması darlığının, hem kolektif etkin bireyin hem de örgütün dağıtılması darlığının ortadan kaldırılması demektir. Kolektif akla, kolektif öznelere yaşam alanı açmaktır. Bireyler işlevini yitirse de işleyişi süren örgütlere hayat vermektir. Sürekliliğinden bir şey yitirmeden, düzenli şekilde işleyen sistemlere hayat vermektir.
Bizi zorlayan en önemli şey sistemler kurmak ve bu sistemleri uygulama ve yönetme iradesindeki zayıflıktır. Kolayına kaçmadan, örgüt ve sistemi boşa çıkarmadan, bu anlamda kişi ve kurumların rollerini oynamasını sağlamak ve bu role doğru zorlamak, varsa eksiğini tamamlamak, fazlalıklarından arındırmak her bir yoldaşın ve ilgili her bir parti örgütünün görevidir. Bizi var eden örgütlü gücümüzdür. Bizi varetmeye devam edecek olan örgütler sürekliliğimiz, sistemler bütünümüzdür. Örgütlerimiz varsa güçlü, işleyen sistemlerimiz varsa uzun solukluyuz demektir. Bu ise, görevlere yoğunlaşma, ihtiyaçlar ve çözümlerini soyutlama ve görünür, pratik karşılıklarını oluşturma, en küçük enerjiyi örgütlü güce dönüştürmeyi gerektirir.
Örgütsel önderlik, süreci doğru çözümlemekten ve ihtiyaçları doğru anlamaktan, duruma örgütlü müdahaleyi başarmaktan sorumludur. Onun rolü burada açığa çıkacaktır. Bir biçimde çözmek ve yürümek değil, süreci toplamında yöneten, bir adımı diğer adımı tamamlayacak tarzda kurgulayan ve hayata geçiren tarzdır kazandıracak olan. Kadro örgüt sorunlarında zamanında çözümler geliştirmek, gelişim stratejileri oluşturmak ve bu stratejiyi somut-denetlenebilir bir yol haritasına dönüştürmek doğru bir sistemsel yaklaşımla mümkün olur.
Belli periyotlarla eleştiri ve özeleştiri toplantıları, gelişimi irdeleyen kişisel ve organ raporlarının alınması, bunların büyük bir titizlikle incelenmesi, irdelenmesi ve üzerine çalışılması, yeniden kadro ve örgütlerin gelişiminin hizmetine sunulmasıyla yeni bir düzey elde edilecektir. Burada her bir sorun, kesinlikle bir sistemsel zorunluluk alanı kapsamı dahilinde ele alınmalıdır. Bu zorunluluğun bilincinde olarak gerekli mekanizmaları kurmayan ve işletmeyen bir partinin, mücadelenin gelişimini sekteye uğratması, karşı devrimci saldırılar karşısında silahsızlanması kaçınılmazdır.
Bütün parça ve örgütlere değen bir örgütler sistemi hakimiyetin kurulmasını sağlar. Olay ve olgulara hakimiyet geliştikçe yeni ihtiyaçları açığa çıkarmak, eskiyeni ve aşılanı zamanında görmek mümkün hale gelir. Tek düze, statükocu, dogmatik yaklaşımlara fırsat tanımaz. Sistemlerin sıradanlaşmasına da izin vermez. Somut tanımlanmış

 

 

Arşiv

 

2019
Aralık Kasım
Temmuz Mayıs
2018
Ekim Ocak
2017
Kasım Ağustos
Mayıs Şubat
2016
Eylül Temmuz

 

Örgüt Ve Sistemin Gücü
fc Share on Twitter
 

 

 

01 Ağustos 2011 / Partinin Sesi / Sayı: 67

 

Parti canlı bir organizmadır ve yine canlılar dünyasında varlığını devam ettirir. Bu canlı olma hali aynı zamanda, olmakta olan olmayı da gerekli kılar. Tamamlanmış, olmuş, bitmiş değildir bu organizma. Değişen koşullara ve ihtiyaçlara bağlı olarak yenilenmek, yeni örgütsel sistem, araç ve biçimler geliştirmek kendisini yeni bir düzeyde örgütlemesinin güvencesidir. Yeni politik hamlelere hazırlanmanın ve yeni politik süreçlere yanıt olmanın güvencesi de bu örgütlü güç, yenilenme iradesi ve sistemlere hayat verme düzeyidir.
Örgüt her şeyden önce sistem kurmaktır. Sistemleri düzenli işletmek ve ihtiyaca bağlı olarak yenilemek, aşmak, tamamlamaktır. Tek bir sistem, tek bir biçim sürecin hareket halindeki dinamiklerini bütün boyutlarıyla görmeye, doğru ilişki kurup ona devrimci tarzda müdahale etmeye yeterli değildir. Örgütsüz güç, güç değildir. Kırılmalara, zorluklar karşısında parçalanmalara, engeller karşısında yalpalamalara açıktır. İradesi bütünlenmiş, aklı birleştirilmiş, hedefleri ortaklaştırılmış örgütlü güçtür devrimin gücü. Kenetlenmiş komünist akıldır devrimin aklı. Enerjisi, emeği ve aklı birleştirilmiş iradedir devrimin dinamiği.
Sistemler, kurmak anı ve ihtiyacı doğru çözümlemekle mümkün olabilir. Ne yapmak istediğinle ilgili amaç açıklığı, an'da, şu an da ne yapmak istediğini bilmektir. Nereye ilerlemek istediğin konusunda bir aydınlanmadır. Zamanında, yerinde ve koşullarla bağı içinde gerekli örgütlenmeyi bulup açığa çıkarmak, doğru halkaları yakalamak her düzeydeki örgütsel önderliğin somut, esas görevidir.
Enerjinin ve her kadronun birikim, deneyim ve yeteneklerinin tam ve doğru içerilmesi, bunun heba edilmemesi nasıl konumlandırılacağından bağımsız değildir. O zaman an'ın örgütsel ihtiyacı kadar, o örgütün ihtiyacı olan kadroyu da doğru tanımlamak gerekir. Ki, süreç-örgüt-kadro ilişkisi doğru bir zeminde kurulmuş olsun.
Anlık ihtiyacı karşılayacak örgütler kurmak önemlidir. Ama eğer süreç an da başlayıp an da bitmeyecekse o zaman müdahale sınırlı kalacaktır. Önemli olan, toplam bir döneme karşılık gelecek, dönemsel gelişim stratejisine yanıt olabilecek örgütler kurmaktır.
Örgüt ve sistem mücadeleyi büyütür, kadroyu güçlendirir, devrimci enerjinin boğulmasına, heba olmasına müsaade etmez. Bireysel kayıplar söz konusu olsa da çalışma kesintiye uğramaz. Niteliğinde zayıflama olsa da sistemin varlığı çalışmayı tamamlamayı, bütünlemeyi sağlar. Çalışma sürekliliğinden bir şey yitirmez. Bir kez sistemler kurulur ve bunlar ihtiyaca bağlı ekleme, çıkarma ve bölmelerle işlevsel kılınırsa, çalışma hızından ve temposundan bir şey yitirmeden sürdürülebilir.
Ayaküstü, geliştirmeyen, bir tarz yaratmayan, kişiye dayalı, kişide başlayıp kişide biten, sonrası olmayan tüketici yöntem ve tarzı reddetmeden doğru bir örgütsel yürüyüş gerçekleştirilemez. Sistemlere dayanarak ilerlemek örgütsel işlerliği garantilemek demektir. Bu kadrolar bakımından görev ve sorumlulukları çerçevesinin belli olması, işleyişin disipline edilmesi demektir. Örgütsel sistem ve mekanizmalar zamanında ve gerektiği biçimlerde oluşturulmuşsa, her bir örgütün ve bireyin rolü, görev ve sorumluluğu belliyse orada işler daha kolay yürür, yapılanlar ve yapılamayanlar daha rahat görülür, denetlenir. Burada hesap vermek ve hesap sormak daha sade ve daha kolay hale gelir. Her görev ve sorumluluğun her defasında yeniden ve yeniden tarif edilmesi gibi can sıkıcı müdahalecilik de ortadan kalkar. Belirlenimler herkes için açık ve nettir. Herkes ne yapacağını bilir. Bu durumda herkes görevinde derinleşir, onu geliştirir, ona hakimiyeti büyütür, yeni sorumlulukları açığa çıkartır ve onu örgütler. Eğer sistemleri işletme, kolektif akla ve pratiğe hayat vermede yüzeysel bir ilişki varsa burada somuta dokunma, ayrıntıları fark etme, gelişmelerin hayati önemini kavrama zayıflığı açığa çıkar.
Ayrıntıları ancak, amacı ve işlevine uygun kurulmuş, buna yoğunlaştırılmış, kuruluş amacıyla ilişkisini doğru kurmuş bir örgütler sistemi görür. O ayrıntılara gereken değeri ancak ve ancak işlevli örgütler ve sistemler verir. Çünkü komünistlerin en önemli silahı örgüttür. Örgüt, devrimci çalışmanın komutasıysa eğer, gelişmeleri her ayrıntısını bütünselliği içinde yönetecek güç de de odur. Bütün ile parça arasındaki ilişkiyi yönetme ustalığı ihtiyaca yanıt olacak tarzda kurulmuş örgütler ve sistemlerle gerçekleşir. Örgütlü bir komuta, ayrıntılarda takılıp bütünden kopmaz, bütünü görmeye çalışırken soyut kalmaz, üstte durmaz, tam da en merkezinde kendini konumlandırarak tüm çalışmaya bütünlüklü bir hakimiyet kurar.
Çok yönlü yaklaşım, özne ve nesnellik arasındaki bağları görecek kadar yaşamın ve olayların içinde olmak, herhangi bir görev, sorumluluk ve mücadele ile değil; sistemli, planlı, değiştirici, sarsıcı, sonuç alıcı bir tarzı hakim kılmakla, doğru örgütle mümkündür. İstemek yetmez, isteği örgütlerle güce dönüştüren bir yaklaşımdır gerekli olan. Bu örgütte ısrar demektir, sistemleri işletme iradesi demektir.
Devrimci mücadele tek düze değildir. Birçok sorumluluk ve görevi aynı zamanda karşımıza çıkartır. Bunun üstesinden gelebildiğimiz oranda savaş gücümüz gelişebilir. Bunun yolu da görev ve sorumlulukları, birbirini gözetecek tarzda parçalara bölmek ve parçalar arasındaki uyumu yakalamaktan geçer. Birçok işi bir arada yapmanın sırrı ise; bütün görevleri tek kişide somutlamak değil, işleri örgütlü kılmakta, her işin örgütlerini kurmakta yatar. Kişilerin rolü örgütlerin önüne geçemez böyle bir tarzda. Planlayan, yöneten, denetleyen ve alternatiflerini sunan tek tek bireyler değildir, örgütler sistemidir. Çalışmaya yön veren kolektif irade, akıl ve güçtür. Çalışmayı yaşamsallaştıran kolektivizmdir. Daha geliştirici, zenginleştirici, disipline bir çalışma demektir bu. Bütün görevlerin tek bir kişide somutlanması darlığının, hem kolektif etkin bireyin hem de örgütün dağıtılması darlığının ortadan kaldırılması demektir. Kolektif akla, kolektif öznelere yaşam alanı açmaktır. Bireyler işlevini yitirse de işleyişi süren örgütlere hayat vermektir. Sürekliliğinden bir şey yitirmeden, düzenli şekilde işleyen sistemlere hayat vermektir.
Bizi zorlayan en önemli şey sistemler kurmak ve bu sistemleri uygulama ve yönetme iradesindeki zayıflıktır. Kolayına kaçmadan, örgüt ve sistemi boşa çıkarmadan, bu anlamda kişi ve kurumların rollerini oynamasını sağlamak ve bu role doğru zorlamak, varsa eksiğini tamamlamak, fazlalıklarından arındırmak her bir yoldaşın ve ilgili her bir parti örgütünün görevidir. Bizi var eden örgütlü gücümüzdür. Bizi varetmeye devam edecek olan örgütler sürekliliğimiz, sistemler bütünümüzdür. Örgütlerimiz varsa güçlü, işleyen sistemlerimiz varsa uzun solukluyuz demektir. Bu ise, görevlere yoğunlaşma, ihtiyaçlar ve çözümlerini soyutlama ve görünür, pratik karşılıklarını oluşturma, en küçük enerjiyi örgütlü güce dönüştürmeyi gerektirir.
Örgütsel önderlik, süreci doğru çözümlemekten ve ihtiyaçları doğru anlamaktan, duruma örgütlü müdahaleyi başarmaktan sorumludur. Onun rolü burada açığa çıkacaktır. Bir biçimde çözmek ve yürümek değil, süreci toplamında yöneten, bir adımı diğer adımı tamamlayacak tarzda kurgulayan ve hayata geçiren tarzdır kazandıracak olan. Kadro örgüt sorunlarında zamanında çözümler geliştirmek, gelişim stratejileri oluşturmak ve bu stratejiyi somut-denetlenebilir bir yol haritasına dönüştürmek doğru bir sistemsel yaklaşımla mümkün olur.
Belli periyotlarla eleştiri ve özeleştiri toplantıları, gelişimi irdeleyen kişisel ve organ raporlarının alınması, bunların büyük bir titizlikle incelenmesi, irdelenmesi ve üzerine çalışılması, yeniden kadro ve örgütlerin gelişiminin hizmetine sunulmasıyla yeni bir düzey elde edilecektir. Burada her bir sorun, kesinlikle bir sistemsel zorunluluk alanı kapsamı dahilinde ele alınmalıdır. Bu zorunluluğun bilincinde olarak gerekli mekanizmaları kurmayan ve işletmeyen bir partinin, mücadelenin gelişimini sekteye uğratması, karşı devrimci saldırılar karşısında silahsızlanması kaçınılmazdır.
Bütün parça ve örgütlere değen bir örgütler sistemi hakimiyetin kurulmasını sağlar. Olay ve olgulara hakimiyet geliştikçe yeni ihtiyaçları açığa çıkarmak, eskiyeni ve aşılanı zamanında görmek mümkün hale gelir. Tek düze, statükocu, dogmatik yaklaşımlara fırsat tanımaz. Sistemlerin sıradanlaşmasına da izin vermez. Somut tanımlanmış