Katliamlara karşı adalet ve kardeşlik için
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Tüm bu ırkçı nefret söylemleri, Alevi, Sünni, Türk, Kürt, Rum, Ermeni, Azeri halklardan ilerici ve devrimcilerin eylemleri ile yanıtlandı. HDK'nin süreçle kapsayıcı ve eylemli tarzda ilişkilenmesi, bu tırmanan katliam tehditlerinin AKP hükümetinin kendi elinde patlayan bir provokasyon bombasına çevirebilir.

 

01 Nisan 2012 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 115

 

26 Şubat'ta İstanbul'un Taksim Meydanı'nda, "yıldönümünde Hocalı katliamını kınama" adı altında, her konuşmasında ağzından soykırımcı ırkçı faşist zehir saçılan İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in de katılarak kan ve intikam yeminleri ettiği faşist bir miting yapıldı. Ermeni halk başta olmak üzere çeşitli halklara tehdit, küfür ve hakaret yağdırıldı, özellikle HrantDink'in katledilmesi sonrasında gelişen duyarlılığın ve halkların kardeşliği şiarının sembolü olan "Hepimiz Ermeniyiz" sloganına yanıt olarak "Hepiniz piçsiniz" sloganları atıldı.
Yine Hocalı anmaları çerçevesinde sivil faşistler İstanbul Üniversitesi, Ankara Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi'nde satır ve bıçaklarla devrimci öğrencilere saldırdı.
Şubat ayı sonunda Adıyaman'da Alevilerin evleri işaretlendi. Mart ortasında ise Antep'te 40'a yakın alevinin evlerine işaretler kondu. Antep ve Adıyaman'da Alevi evlerinin işaretlenmesi, akıllara Maraş Katliamı'nı getirdi. Bu katliam öncesinde de Alevi halkın evleri kırmızı boya ile işaretlenmiş, katliam başlar başlamaz faşistlerin kışkırttığı gerici güruh öncelikle bu evlere saldırmıştı. 6-7 Eylül 1955 provokasyonunda da haftalar öncesinde Rum ve diğer Müslüman olmayanların ev ve işyerleri işaretlenmişti. Adıyaman ve Antep'teki gelişmeler, halkta yeni Maraş'ların gelişebileceği kaygısı uyandırdı.
1992 yılında Sivas'tadevletin kışkırttığı gerici bir güruhunAlevi örgütlerinin düzenlediği bir kültürel etkinlik için gelmiş olan37 aydın ve sanatçıyı diri diri yaktığı Madımak Katliamı'nın failleri, 13 Mart 2012'den itibaren davanın zaman aşımına girdiği iddiasıyla kurtarıldı.
12 Mart Gazi katliamı, her yıl olduğu gibi kitlesel bir yürüyüşle lanetlenirken, failleri hala hiçbir ceza almadığı gibi, katliam karşısında gelişen yerel ayaklanmaya önderlik ettiği iddiasıyla tutuklanan devrimciler halen hapiste.
Alevi, Sunni, Yahudi, Hristiyan ve yezidiler başta olmak üzere çeşitli dinsel inanışlardan, Türk ve Kürt uluslarından ve Rum, Ermeni, Arap, Terekeme, Laz, Çerkes, Gürcü ve daha 20'nin üzerinde ulusal azınlıktan halkların yaşadığı coğrafyamızda, ırkçı, soykırımcı ve gerici faşist katliamlar, Türk burjuva devletinin yönetmede dayandığı esaslı yöntemlerden biri.
Türk burjuva eğitim sistemi, Kürt ulusunun ve ulusal azınlıkların inkarı, Ermeni ve Rumlar başta olmak üzere Hristiyan halklara yönelik soykırım ve katliamların açıkça savunulup aklanması ve Alevilerin, Hristiyanların ve diğer mezheplerin sınırsızca aşağılanması temelinde tarih anlatmaktadır.
İşçi sınıfı ve emekçilerin mücadelesinin her yükseliş dönemine, bu mücadeleleri bölmek, önünü kesmek ve halktan yalıtmak üzere ırkçı faşist katliamlar devreye konmaktadır. Sivas Katliamı, Gazi Katliamı, Maraş Katliamı, Çorum Katliamı, Malatya Katliamı, Rum halka dönük 6-7 Eylül provokasyonu bunlardan sadece bir kaçıdır. Devletin inkar ettiği Ermeni soykırımı ile Kürt halkına yönelik sayısız katliam saldırısı ise başlı başına özel politikalardır. Türk burjuva devleti bu katliamlar yoluyla, halkla faşist devlet arasındaki, emekle sermaye arasındaki dolaysız çelişkilerin yerine, Kürt-Türk, laik-şeriatçı, Alevi-Sünni gibi gerici saflaşmaları geçirmeye çalışmaktadır. Sivil faşist örgütlenmeler, devletle devrimci güçler arasında bir tampon oluşturmak üzere yıllarca kullanılmış ve kullanılmaktadır. Kürt emekçilere yönelik ırkçı linç saldırıları, özellikle 2005'ten bu yana özellikle kışkırtılıp yaygınlaştırılmaktadır.
Başbakan Tayyip Erdoğan ve AKP hükümeti, 2011 Haziran ayında yapılan genel seçimlerden bu yana, havuç politikasını bir yana bırakıp, katliamcı politikalara hız verdi. 2011'in son haftasında Türk savaş uçaklarının Kürdistan'ın Roboski köyünde yaşları 12-28 arasında değişen 35 çocuk ve genci katlettiği Roboski katliamı, her gün onlarca siyasi gözaltı ve tutuklama ve gerilla güçlerine yönelik askeri operasyonlarla sınırlı kalınmayacağı yolunda açık bir gözdağı oldu.Hocalı'nın yıldönümü etrafındaki gelişmeler ve Alevi halka yönelik katliam tehditleri ile geçmiş katliamların faillerinin korunması da bu kapsamda değerlendirilmelidir.
Halkların Demokratik Kongresi ve eşitlik, özgürlük ve halkların kardeşliği ve faillerin yargılanması talepli eylem birliklerinin, platformların yaygınlaşması, burjuva devletin bu ırkçı katliamcı siyaseti karşısında sadece şovenizmin değil katliamlara karşı tepkinin ve kardeşlik duygularının da büyüdüğünü ve eylem çapının arttığını gösteriyor. Tüm bu ırkçı nefret söylemleri, Alevi, Sünni, Türk, Kürt, Rum, Ermeni, Azeri halklardan ilerici ve devrimcilerin eylemleri ile yanıtlandı. HDK'nin süreçle kapsayıcı ve eylemli tarzda ilişkilenmesi, bu tırmanan katliam tehditlerinin AKP hükümetinin kendi elinde patlayan bir provokasyon bombasına çevirebilir.


 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

Katliamlara karşı adalet ve kardeşlik için
fc Share on Twitter
 

Tüm bu ırkçı nefret söylemleri, Alevi, Sünni, Türk, Kürt, Rum, Ermeni, Azeri halklardan ilerici ve devrimcilerin eylemleri ile yanıtlandı. HDK'nin süreçle kapsayıcı ve eylemli tarzda ilişkilenmesi, bu tırmanan katliam tehditlerinin AKP hükümetinin kendi elinde patlayan bir provokasyon bombasına çevirebilir.

 

01 Nisan 2012 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 115

 

26 Şubat'ta İstanbul'un Taksim Meydanı'nda, "yıldönümünde Hocalı katliamını kınama" adı altında, her konuşmasında ağzından soykırımcı ırkçı faşist zehir saçılan İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in de katılarak kan ve intikam yeminleri ettiği faşist bir miting yapıldı. Ermeni halk başta olmak üzere çeşitli halklara tehdit, küfür ve hakaret yağdırıldı, özellikle HrantDink'in katledilmesi sonrasında gelişen duyarlılığın ve halkların kardeşliği şiarının sembolü olan "Hepimiz Ermeniyiz" sloganına yanıt olarak "Hepiniz piçsiniz" sloganları atıldı.
Yine Hocalı anmaları çerçevesinde sivil faşistler İstanbul Üniversitesi, Ankara Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi'nde satır ve bıçaklarla devrimci öğrencilere saldırdı.
Şubat ayı sonunda Adıyaman'da Alevilerin evleri işaretlendi. Mart ortasında ise Antep'te 40'a yakın alevinin evlerine işaretler kondu. Antep ve Adıyaman'da Alevi evlerinin işaretlenmesi, akıllara Maraş Katliamı'nı getirdi. Bu katliam öncesinde de Alevi halkın evleri kırmızı boya ile işaretlenmiş, katliam başlar başlamaz faşistlerin kışkırttığı gerici güruh öncelikle bu evlere saldırmıştı. 6-7 Eylül 1955 provokasyonunda da haftalar öncesinde Rum ve diğer Müslüman olmayanların ev ve işyerleri işaretlenmişti. Adıyaman ve Antep'teki gelişmeler, halkta yeni Maraş'ların gelişebileceği kaygısı uyandırdı.
1992 yılında Sivas'tadevletin kışkırttığı gerici bir güruhunAlevi örgütlerinin düzenlediği bir kültürel etkinlik için gelmiş olan37 aydın ve sanatçıyı diri diri yaktığı Madımak Katliamı'nın failleri, 13 Mart 2012'den itibaren davanın zaman aşımına girdiği iddiasıyla kurtarıldı.
12 Mart Gazi katliamı, her yıl olduğu gibi kitlesel bir yürüyüşle lanetlenirken, failleri hala hiçbir ceza almadığı gibi, katliam karşısında gelişen yerel ayaklanmaya önderlik ettiği iddiasıyla tutuklanan devrimciler halen hapiste.
Alevi, Sunni, Yahudi, Hristiyan ve yezidiler başta olmak üzere çeşitli dinsel inanışlardan, Türk ve Kürt uluslarından ve Rum, Ermeni, Arap, Terekeme, Laz, Çerkes, Gürcü ve daha 20'nin üzerinde ulusal azınlıktan halkların yaşadığı coğrafyamızda, ırkçı, soykırımcı ve gerici faşist katliamlar, Türk burjuva devletinin yönetmede dayandığı esaslı yöntemlerden biri.
Türk burjuva eğitim sistemi, Kürt ulusunun ve ulusal azınlıkların inkarı, Ermeni ve Rumlar başta olmak üzere Hristiyan halklara yönelik soykırım ve katliamların açıkça savunulup aklanması ve Alevilerin, Hristiyanların ve diğer mezheplerin sınırsızca aşağılanması temelinde tarih anlatmaktadır.
İşçi sınıfı ve emekçilerin mücadelesinin her yükseliş dönemine, bu mücadeleleri bölmek, önünü kesmek ve halktan yalıtmak üzere ırkçı faşist katliamlar devreye konmaktadır. Sivas Katliamı, Gazi Katliamı, Maraş Katliamı, Çorum Katliamı, Malatya Katliamı, Rum halka dönük 6-7 Eylül provokasyonu bunlardan sadece bir kaçıdır. Devletin inkar ettiği Ermeni soykırımı ile Kürt halkına yönelik sayısız katliam saldırısı ise başlı başına özel politikalardır. Türk burjuva devleti bu katliamlar yoluyla, halkla faşist devlet arasındaki, emekle sermaye arasındaki dolaysız çelişkilerin yerine, Kürt-Türk, laik-şeriatçı, Alevi-Sünni gibi gerici saflaşmaları geçirmeye çalışmaktadır. Sivil faşist örgütlenmeler, devletle devrimci güçler arasında bir tampon oluşturmak üzere yıllarca kullanılmış ve kullanılmaktadır. Kürt emekçilere yönelik ırkçı linç saldırıları, özellikle 2005'ten bu yana özellikle kışkırtılıp yaygınlaştırılmaktadır.
Başbakan Tayyip Erdoğan ve AKP hükümeti, 2011 Haziran ayında yapılan genel seçimlerden bu yana, havuç politikasını bir yana bırakıp, katliamcı politikalara hız verdi. 2011'in son haftasında Türk savaş uçaklarının Kürdistan'ın Roboski köyünde yaşları 12-28 arasında değişen 35 çocuk ve genci katlettiği Roboski katliamı, her gün onlarca siyasi gözaltı ve tutuklama ve gerilla güçlerine yönelik askeri operasyonlarla sınırlı kalınmayacağı yolunda açık bir gözdağı oldu.Hocalı'nın yıldönümü etrafındaki gelişmeler ve Alevi halka yönelik katliam tehditleri ile geçmiş katliamların faillerinin korunması da bu kapsamda değerlendirilmelidir.
Halkların Demokratik Kongresi ve eşitlik, özgürlük ve halkların kardeşliği ve faillerin yargılanması talepli eylem birliklerinin, platformların yaygınlaşması, burjuva devletin bu ırkçı katliamcı siyaseti karşısında sadece şovenizmin değil katliamlara karşı tepkinin ve kardeşlik duygularının da büyüdüğünü ve eylem çapının arttığını gösteriyor. Tüm bu ırkçı nefret söylemleri, Alevi, Sünni, Türk, Kürt, Rum, Ermeni, Azeri halklardan ilerici ve devrimcilerin eylemleri ile yanıtlandı. HDK'nin süreçle kapsayıcı ve eylemli tarzda ilişkilenmesi, bu tırmanan katliam tehditlerinin AKP hükümetinin kendi elinde patlayan bir provokasyon bombasına çevirebilir.