Türkiye Ve Kürdistan İşçi Sınıfına, Emekçilerine Ve Ezilenlerine!
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

04 Nisan 2013 /Merkez Komite


Ulusal varlığı inkar edilen ve sömürgeci boyunduruk altında tutulan Kürt ulusunun, ulusal özgürlük ya da Türk ulusuyla tam hak eşitliği hakkı vazgeçilmezdir. Bu uğurda silahlı-silahsız, barışçıl-kitle şiddetine dayalı, yasal-yasadışı tüm mücadeleler haklı ve meşrudur.
Partimiz, iki halkın ulusal eşitliğine dayalı İşçi-Emekçi Halk Cumhuriyetleri Birliği çözümü uğruna mücadele yürütmekte, Kürdistan'da ulusal ve sosyal kurtuluşu birleştirmeyi esas almaktadır. Böyle bir çözüm, ancak birleşik devrim yoluyla inkarcı sömürgeci faşist diktatörlüğün yıkılmasıyla kazanılabilir.
Ne var ki Kürt halkımız, yalnızca sömürgeci boyunduruk altında tutulmamakta, aynı zamanda inkar edilmektedir. Nitekim, Kürt halkının bugünkü ulusal mücadelesinin önderliğini yapan PKK, inkarın son bulması ve sömürgeciliğin siyasal bakımdan sınırlandırılması programıyla mücadele yürütmektedir. Partimiz, söz konusu programın ulusal kurtuluşu ya da tam hak eşitliğini sağlamayacağı görüşünde olmasına karşın, bu mücadele ve taleplerle omuz omuzadır.
Son birkaç aydır İmralı adasında yapılan devlet-PKK görüşmeleri, süregiden savaşıma dair yeni bir durum ve yeni koşullar ortaya çıkarmış bulunuyor. Partimiz bu konuya dair düşüncelerini paylaşmayı devrimci sorumluluğunun gereği saymaktadır.

1) Öncesi bir yana, 2004 yazından itibaren büyüyürek gelişen gerilla mücadelesinin ve ulusal kitle hareketinin şiddetlendirdiği yönetememe krizinin sonucu olarak, bireysel kültürel hakların resmi tanınması karşılığında, gerilla mücadelesinin sonlandırılması planıyla "açılım" ilan edip, süreci Oslo görüşmelerine vardıran inkarcı sömürgecilik ve AKP hükümeti, ulusal demokratik talepler konusunda vaadlerle oyalama ve gerillanın Güney Kürdistan'a geçişini sağlama politikası deşifre ve reddedilince, zindan, imha ve İmralı tecridini ağırlaştırma çizgisine sarıldı. Hava ve kara saldırılarını yoğunlaştırdı, kitlesel tutuklamaları hızlandırdı, Kürt halk kitlelerinde yılgınlık, PKK ve BDP saflarında bölünmeler yaratma, önder kadrolara dönük suikastler düzenleme planına geçti.

2)Bu koşullarda girilen 2012, tarihi bir dönemeç oldu.
2012'de, gerilla, zafer azminin, cüretin ve askeri tekniğin kaynaştırıldığı yürekli planlarla savaşımı yeni bir düzeye yükseltti. Şemdinli'de simgelendiği üzere, inkarcı sömürgeciliğe gizlenemez bir yenilgi yaşattı. Büyük bir moral, askeri ve siyasi başarı elde etti. Türk halkı saflarında Kürt ulusal mücadelesinin ve PKK'nin askeri yoldan dağıtılamayacağı düşünce ve duygusunu yaygınlaştırdı.
Binlerce aktivistin ve kadronun tutuklanmasına karşın, ulusal kitle hareketi büyük bir canlanma ve kararlılık içine girdi. Newroz'u serhildanlaştırdı. Şehitleri uğurlama eylemlerini birer başkaldırıya dönüştürdü. Yurtsever tutsakların açlık grevini yaygın ve güçlü biçimde sahiplenerek diktatörlüğü köşeye sıkıştırdı.
Aynı yıl, Suriye'nin sömürgeci boyunduğu altındaki Güneybatı Kürdistan'da, ulusal devrim yangını tutuşturuldu. Fiilen özerklik statüsü kazanıldı. Müthiş bir moral etki ve zafer inancı yaratan bu gelişme, Kuzey Kürdistan'daki mücadele için büyük askeri ve lojistik imkanlar yarattı. AKP hükümetinin Suriye politikasını daha büyük bir çıkmaza sürükledi.
Bütün bunlar, bir devlet kararı olarak, AKP'yi, İmralı'ya gitmeye Öcalan'la görüşmelere, ulusal demokratik talepler temelinde müzakerelere mecbur etti.
Bu, ulusal demokratik mücadelenin, onun önderliğini yürüten PKK'nin başarısıdır.

3)İmralı görüşmeleri ve BDP heyetlerinin İmralı'ya giderek sürece katılmaları, inkarcı sömürgeciliğin PKK'yi Türk halkı önünde açıkça muhatap alması bakımından özel bir önem taşımaktadır. Bu tablo, şovenist koalisyonun çatlatmıştır.

4)İmralı görüşmeleri her iki taraf açısından da mücadelenin yeni araç ve biçimlerle sürdürülmesidir.
İnkarcı sömürgecilik ve AKP hükümeti, zorunlu kalarak oturduğu masada durumu tersine çevirmeyi, ulusal demokratik taleplerin içeriğini boşaltmayı veya en dar çerçeveye hapsetmeyi amaçlıyor. Aynı anda, faşist psikolojik savaş yoluyla PKK'nin yürüttüğü mücadeleyi itibarsızlaştırmaya, moral üstünlük elde etmeye çalışıyor.
PKK ise, süreçten, öncelikli gördüğü ulusal demokratik talepleri kazanarak çıkmayı, inkarı sonlandırmayı, sömürgeciliği siyasi bakımdan sınırlandırmayı hedefliyor.

5)İnkarcı sömürgecilik ve AKP, bu süreçte, gerilla savaşının ve Kürt ulusal kitle hareketinin kuşatmasından kurtulmak yoluyla bölgesel yayılmacılık planlarını uygulamak; PKK'nin, Rojava'da, gerici Esat rejimi ve NATO işbirlikçisi HSÖ karşısında, üçüncü cephe tarzında sürdürdüğü bağımsız duruşunu bozmak hayalleri kuruyor.

6)AKP, Oslo'da, bireysel kültürel hakların resmen tanınmasını aşan herhangi bir somut vaadde bile bulunmaksızın, gerillanın Kuzey Kürdistan'dan çekilmesini sağlamaya çalıştı. Bugün ise ulusal demokratik hakların kabul edileceği vaadinde bulunarak aynı sonucu elde etmeye çalışıyor.
Faşist Anayasa ve yasaların, faşist kurum ve kadroların yerli yerinde durduğu, devletin, Kürt ulusal demokratik haklarının kabulüne dayalı bir dönüşüme girmediği koşullarda, gerillanın vaadler temelinde Kuzey Kürdistan'ı terketmesi, gerek ulusal demokratik hareket, gerekse de genel olarak işçi ve ezilenlerin demokratik hareketi bakımından çok ciddi bir risktir.

7) MLKP için, PKK'nin, durumun, bir başka ifadeyle aldığı riskin bilincinde olduğu açık bir konudur. Bu riskin barındırdığı tehlikeler önemlidir ve asla hafife alınamaz. Partimiz, inkarcı sömürgeciliğin masada kazanma hevesleri nedeniyle, sürecin daha büyük bir savaşa evrilebileceği ihtimalinin dikkatle gözetilmesi, tüm adımların bu temelde atılması gerektiğini hatırlatmayı devrimci sorumluluğu sayar.

8)İnkarcı sömürgeciliğin köleci barışına karşı, adil, onurlu, demokratik barış bayrağını yükselten ulusal demokratik hareketin, sömürgeciliği siyasal bakımdan sınırlayacak "demokratik özerklik" hedefini geri çekeceği, bunun yerine yerel yönetimlerin yetkilerinin genişletilmesini şimdilik yeterli bulacağı görülmektedir.
İnkarın son bulması, bir diğer ifadeyle, Kürt ulusal varlığının ve anadilde eğitim hakkının resmi (anayasal, yasal) tanınması koşullarında, bu uzlaşma bir ölçüde anlaşılırdır. Aksi halde, dağlarda ve kentlerde kazanılanın masada kaybedilmesinden başka bir anlam taşımayacaktır.

9)PKK'nin bilinen riskleri aldığı koşullarda yapılması gereken, inkarcı sömürgeci faşist diktatörlüğü kuşatmak, halklarımızın birleşik mücadelesini yükselterek, devletin ve hükümetin süreci egemenlerin lehine çevirme planını parçalamak, Kürt ulusal demokratik taleplerinin, alevi demokratik taleplerinin, ulusal toplulukların demokratik taleplerinin, işçilerin, emekçilerin, kadınların ve gençlerin temel demokratik taleplerinin elde edilmesini sağlayacak koşulları oluşturmaktır. Çok açıktır ki, Kürt halkının ulusal kimliğinin, anadilde eğitim hakkının ve bağlı demokratik taleplerinin kabul edilmesi, işçi ve ezilenlerin temel demokratik haklarından yalıtılmış şekilde gerçekleşemez.
Partimiz devrimci çalışmalarında bu görevini dikkatle gözetecek ve gereklerini yerine getirecektir.

 

4 Nisan 2013

MLKP Merkez Komitesi