Kopuşarak Değişimimi Örgütlüyorum
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

 Mart - Nisan 2013 / Partinin Sesi / Sayı: 74


Bu mektubumda kendi gelişimim ve değişimimden sözetmek istiyorum.
Birkaç ay önce, yaşamıma ve devrimciliğime dair ciddi kararlar aldım. Tabi ki bu kararlar ve seçmiş olduğum yol beni yeni, öncesinde yer almadığım bir parti ortamına götürdü. Bu yeni parti ortamında devrimciliğimi, devrimci kişiliğimi olumlu bir şekilde değiştirebileceğimi biliyordum. Nitekim daha şimdiden, dünkinden daha gelişmiş ve değişmiş olduğumu fark ediyorum. Fakat şunu da biliyorum ki, çok daha fazla gelişebilir ve değişebilirim. Bu nedenle de devrimciliğimi her gün güçlendirmeye ve geliştirmeye çalışıyorum. Tabi ki bu adımları kolay atmadım. Bu duruma gelene kadar, bu kararları alana kadar, yoğun ve ciddi bir iç mücadele yürüttüm kendimle. Ve şunu biliyordum ki, kapitalist sistemden kopuşamayan, kendini değiştiremeyen, kendisine devrimcilik konusunda emek vermeyen bir devrimci, devrimciliği, komünistliği bir yaşam biçimi olarak yaşayamayacağı gibi, çevresindeki insanlara da örnek olamaz, onlara emek veremez, onları değiştiremez, geliştiremez. Ve hele değiştireceğimizi iddia ettiğimiz bu sistemi hiç değiştiremez. Bu nedenle ben önce kendimi değiştirmenin kararıyla ve adımını atmakla işe başladım. Değişmek için sistemden kopuşmam gerekiyordu ve kopuştuğum ölçüde de değiştim.
Evet devrimciliğime dair, yaşamımı bir komünist olarak örgütlemeye dair belirli kararlar almıştım. Yaşamımda bir dönüm noktası niteliğindeki kararlardı bunlar. Bu kararları almak, aldığım bu kararları hayata geçirmek, benim için hiç de kolay değildi. Çünkü bu kararları aldığımda her şeyi düşünmem, sonuçlarını hesaplamam gerekiyordu. Ki seçtiğim yol, yani mücadeleyi daha farklı bir zeminde ve bir üst boyutta sürdürme, partiyle birlikte yürüme, partinin ihtiyaçlarına göre kendimi hazırlama isteğim, beni ailemden, çevremdeki yoldaşlardan, bütün sevdiklerimden ve yıllardır alışmış olduğum sistemin yaşam tarzından kopacağım anlamına geliyordu. Ve bunları aşmak, aile bağlarını koparmak, sevdiklerimden uzak kalmak vs bana ilk başta çok zor bir olay gibi geliyordu. Düzenle, onun öğrettikleriyle ve "nimetleriyle" kopuştuğum, bunu bir mücadele ve itiraz gücüne dönüştürdüğüm ölçüde, yeni duruma alıştım. Hızla ve duraksamaksızın yol almaya başladım.
Peki ama neden böyle bir yol seçmiştim? Ve bu kararları almama neden olan şeyler nelerdi?
İlk olarak kendi yaşam tarzım beni bu kararları almaya itti. Çünkü beni ve çevremdekileri rahatsız eden bir duruma dönüşmüştü yaşam biçimim. Çevremdeki insanlar, devrimcilik adına benim pratiğimde tanık oldukları yaşam biçiminden kaynaklı devrimcilere tepki duymaya başlıyordu. Devrimcilik yapıyorum bahanesiyle okula devam etmemem veya üretime katılmamam çevremi ciddi şekilde olumsuz etkiliyordu. Okula gitmiyor veya üretimde yer almıyordum ama tüm zamanımı devrimcilik yaparak, devrimci faaliyetler içinde mi geçiriyordum? Malesef pratiğim böyle de değildi. Devrimcilik yapacağım diyerek okul ve işi bırakmıştım; ancak daha önceden okulda veya işte geçirdiğim zamanları devrimcilikle doldurmuyordum. Canımın isteği anlar, hafta sonları çalışmalara katılmak, büyük mitinglere katılmaktan ibaret, sınırlı ve sığ bir devrimcilikti benimkisi. Kapitalist sistemin bireyci, tembel, kolay yoldan amaçlarına ulaşmayı ilke bilen insan tipinin alışkanlıkları beni yönetiyordu. Ne o sistemin bir parçası olabiliyordum ne de yaşamımı tüm anlarıyla devrimci tarzda örgütleyebiliyordum. Duygu ve isteğimde devrimciydim ancak yaşam pratiğim buna denk düşmüyordu. Yaşamımı bir devrimcinin üretkenliğinde, disiplininde ve emekçiliğinde örgütleyemiyordum. Gerçekten planlı bir yaşamım olsaydı, her saati planlanmış ve örgütlenmiş, çevresiyle iyi bir ilişki kuran, devrimcilikte disiplinli ve iddialı bir tavır sergileseydim belki çok değişik bir etki yaratabilirdim çevrem üzerinde. Fakat ben bu bahaneler ile birlikte tamamen disiplinsiz yaşıyordum, yatıp kalktığım saatler belirsizlik içindeydi ve kendimi tembelliğe teslim etmiştim. İçki tüketimim artmış ve belki sadece hafta sonunu devrimciliğe ayırmış bir hal almıştım. Devrimciliği, devrimci tarzı, üslubu ve yaşam biçimini benimseme yerine burjuva yaşam tarzından, alışkanlıklarından ve kültüründen kopamamış ve onun tarzına göre yaşamıştım. İşte bu durum, benim belli kararlar almamın ilk nedeni oldu.
İkinci nedenim daha önce katıldığım, eğitim amaçlı bir ortamın üzerimdeki derin sarsıcı etkileridir. Burada devrimci yaşamın gücünü görmüştüm. Devrimci hedef ve amaçlarla nasıl yaşanılabileceğini görmem bana yeni bir ufuk açtı. Bu ortamda partiyi yakından tanıma şansım oldu. Partili yaşamın kişiyi nasıl güçlendirdiği konusunda giderek daha fazla düşünmeye başladım. Yol açtığı dolu dolu yaşama, kişiyle kapitalist sistem arasına mesafe koymasına tanık olmam beni de bir iç hesaplaşmaya götürdü. Devrimciliği yüzeysel değil, dolu dolu yaşamanın kişiye nasıl büyük bir özgüven kazandırdığını, yaşamayı anlamlı kıldığını düşünmem bana da yeni yaşam ve mücadele alanlarının kapısını araladı. Sadece bulunduğum yeni ortam değil, aldığımız eğitimler de bana bütün bunları derinden düşündürdü. Yaşama, olaylara, durumlara artık daha değişik bir gözle bakabiliyordum. Bu eğitimler beni etkilemiş, var olan inancımı güçlendirmişti. Ortamın ve eğitimlerin gücü, partinin yapmak istedikleri, yoldaşlık ilişkileri, eleştiri-özeleştiri toplantıları ve değişimin gücü, kolektif yaşam tarzı, günün planlı ve örgütlü olması, üzerimde olumlu ve ciddi bir etkide bulunmuştu.
Sıraladığım bu iki neden, iyi bir komünist, partinin iyi bir savaşçısı olma kararımda büyük bir rol oynadı, beni tercih yapmaya itti. Bir yol ayrımındaydım. Artık kendimi bile ciddi şekilde rahatsız eden, üstelik devrimcilere ve partiye zarar veren bir tarzda yaşamak istemiyordum. Ya büyük devrimci amaçlar uğruna ağır bedeller ödemiş, şehitler vermiş partimin komünist değerlerine sahip çıkıp, ona göre yaşayacaktım ya da geri çekilip devrimcilere, devrimciliğe ve partiye zarar vermeyi önleyecektim veyahut da tutarsız yaşayacak, çevremle ve kendimle sorunlu bir kişilik haline gelecektim. Ben zor, ama onurlu olan yaşam tarzını seçtim ve bugünkü pratiğimle, geçmişime dair partime ve çevremdeki insanlara, dervrimciler hakkında oluşturduğum yanlış resim için özeleştiri veriyorum. Artık girdiğim bu yolda kendimi her gün değiştirme ve geliştirme tarzıyla yol alıyorum, alacağım da. Ve kapitalist sistemin beni çürütmesine, zehirlemesine, duygularımı ve irademi teslim almasına asla izin vermeyeceğim. Kapitalist, emperyalist barbarlık sistemine karşı yeni bir dünya için, sosyalizm için savaşırken sevdiklerimizden, ailemizden, yoldaşlarımızdan her ne kadar uzak olsak da, bu sistem bize artık başka bir çare bırakmıyor. Önemli olan, ailemizi, sevdiklerimizi ve yoldaşlarımızı görememenin özlemini öfkeye dönüştürüp doğru yere, bu çürümüş ve çürüten sisteme yöneltmektir. Tüm öfkemizi kapitalist sisteme, faşizme ve sömürgeciliğe karşı örgütlemektir. Ve tabi ki bu, komünist bir kişilik, partili bir kimlik kazanmak demektir.
Yasemin yoldaşın genç yaşta hesap sormaya giderken şehit düşmesi bu süreçte benim çimento harcım oldu. Yoldaşın pratiği, aldığım kararın doğruluğunu da ispatladı. Yoldaşımın izinden yürümek, bundan sonraki yaşam pratiğim olacaktır.
A. Özgür

 

 

Arşiv

 

2019
Aralık Kasım
Temmuz Mayıs
2018
Ekim Ocak
2017
Kasım Ağustos
Mayıs Şubat
2016
Eylül Temmuz

 

Kopuşarak Değişimimi Örgütlüyorum
fc Share on Twitter
 

 Mart - Nisan 2013 / Partinin Sesi / Sayı: 74


Bu mektubumda kendi gelişimim ve değişimimden sözetmek istiyorum.
Birkaç ay önce, yaşamıma ve devrimciliğime dair ciddi kararlar aldım. Tabi ki bu kararlar ve seçmiş olduğum yol beni yeni, öncesinde yer almadığım bir parti ortamına götürdü. Bu yeni parti ortamında devrimciliğimi, devrimci kişiliğimi olumlu bir şekilde değiştirebileceğimi biliyordum. Nitekim daha şimdiden, dünkinden daha gelişmiş ve değişmiş olduğumu fark ediyorum. Fakat şunu da biliyorum ki, çok daha fazla gelişebilir ve değişebilirim. Bu nedenle de devrimciliğimi her gün güçlendirmeye ve geliştirmeye çalışıyorum. Tabi ki bu adımları kolay atmadım. Bu duruma gelene kadar, bu kararları alana kadar, yoğun ve ciddi bir iç mücadele yürüttüm kendimle. Ve şunu biliyordum ki, kapitalist sistemden kopuşamayan, kendini değiştiremeyen, kendisine devrimcilik konusunda emek vermeyen bir devrimci, devrimciliği, komünistliği bir yaşam biçimi olarak yaşayamayacağı gibi, çevresindeki insanlara da örnek olamaz, onlara emek veremez, onları değiştiremez, geliştiremez. Ve hele değiştireceğimizi iddia ettiğimiz bu sistemi hiç değiştiremez. Bu nedenle ben önce kendimi değiştirmenin kararıyla ve adımını atmakla işe başladım. Değişmek için sistemden kopuşmam gerekiyordu ve kopuştuğum ölçüde de değiştim.
Evet devrimciliğime dair, yaşamımı bir komünist olarak örgütlemeye dair belirli kararlar almıştım. Yaşamımda bir dönüm noktası niteliğindeki kararlardı bunlar. Bu kararları almak, aldığım bu kararları hayata geçirmek, benim için hiç de kolay değildi. Çünkü bu kararları aldığımda her şeyi düşünmem, sonuçlarını hesaplamam gerekiyordu. Ki seçtiğim yol, yani mücadeleyi daha farklı bir zeminde ve bir üst boyutta sürdürme, partiyle birlikte yürüme, partinin ihtiyaçlarına göre kendimi hazırlama isteğim, beni ailemden, çevremdeki yoldaşlardan, bütün sevdiklerimden ve yıllardır alışmış olduğum sistemin yaşam tarzından kopacağım anlamına geliyordu. Ve bunları aşmak, aile bağlarını koparmak, sevdiklerimden uzak kalmak vs bana ilk başta çok zor bir olay gibi geliyordu. Düzenle, onun öğrettikleriyle ve "nimetleriyle" kopuştuğum, bunu bir mücadele ve itiraz gücüne dönüştürdüğüm ölçüde, yeni duruma alıştım. Hızla ve duraksamaksızın yol almaya başladım.
Peki ama neden böyle bir yol seçmiştim? Ve bu kararları almama neden olan şeyler nelerdi?
İlk olarak kendi yaşam tarzım beni bu kararları almaya itti. Çünkü beni ve çevremdekileri rahatsız eden bir duruma dönüşmüştü yaşam biçimim. Çevremdeki insanlar, devrimcilik adına benim pratiğimde tanık oldukları yaşam biçiminden kaynaklı devrimcilere tepki duymaya başlıyordu. Devrimcilik yapıyorum bahanesiyle okula devam etmemem veya üretime katılmamam çevremi ciddi şekilde olumsuz etkiliyordu. Okula gitmiyor veya üretimde yer almıyordum ama tüm zamanımı devrimcilik yaparak, devrimci faaliyetler içinde mi geçiriyordum? Malesef pratiğim böyle de değildi. Devrimcilik yapacağım diyerek okul ve işi bırakmıştım; ancak daha önceden okulda veya işte geçirdiğim zamanları devrimcilikle doldurmuyordum. Canımın isteği anlar, hafta sonları çalışmalara katılmak, büyük mitinglere katılmaktan ibaret, sınırlı ve sığ bir devrimcilikti benimkisi. Kapitalist sistemin bireyci, tembel, kolay yoldan amaçlarına ulaşmayı ilke bilen insan tipinin alışkanlıkları beni yönetiyordu. Ne o sistemin bir parçası olabiliyordum ne de yaşamımı tüm anlarıyla devrimci tarzda örgütleyebiliyordum. Duygu ve isteğimde devrimciydim ancak yaşam pratiğim buna denk düşmüyordu. Yaşamımı bir devrimcinin üretkenliğinde, disiplininde ve emekçiliğinde örgütleyemiyordum. Gerçekten planlı bir yaşamım olsaydı, her saati planlanmış ve örgütlenmiş, çevresiyle iyi bir ilişki kuran, devrimcilikte disiplinli ve iddialı bir tavır sergileseydim belki çok değişik bir etki yaratabilirdim çevrem üzerinde. Fakat ben bu bahaneler ile birlikte tamamen disiplinsiz yaşıyordum, yatıp kalktığım saatler belirsizlik içindeydi ve kendimi tembelliğe teslim etmiştim. İçki tüketimim artmış ve belki sadece hafta sonunu devrimciliğe ayırmış bir hal almıştım. Devrimciliği, devrimci tarzı, üslubu ve yaşam biçimini benimseme yerine burjuva yaşam tarzından, alışkanlıklarından ve kültüründen kopamamış ve onun tarzına göre yaşamıştım. İşte bu durum, benim belli kararlar almamın ilk nedeni oldu.
İkinci nedenim daha önce katıldığım, eğitim amaçlı bir ortamın üzerimdeki derin sarsıcı etkileridir. Burada devrimci yaşamın gücünü görmüştüm. Devrimci hedef ve amaçlarla nasıl yaşanılabileceğini görmem bana yeni bir ufuk açtı. Bu ortamda partiyi yakından tanıma şansım oldu. Partili yaşamın kişiyi nasıl güçlendirdiği konusunda giderek daha fazla düşünmeye başladım. Yol açtığı dolu dolu yaşama, kişiyle kapitalist sistem arasına mesafe koymasına tanık olmam beni de bir iç hesaplaşmaya götürdü. Devrimciliği yüzeysel değil, dolu dolu yaşamanın kişiye nasıl büyük bir özgüven kazandırdığını, yaşamayı anlamlı kıldığını düşünmem bana da yeni yaşam ve mücadele alanlarının kapısını araladı. Sadece bulunduğum yeni ortam değil, aldığımız eğitimler de bana bütün bunları derinden düşündürdü. Yaşama, olaylara, durumlara artık daha değişik bir gözle bakabiliyordum. Bu eğitimler beni etkilemiş, var olan inancımı güçlendirmişti. Ortamın ve eğitimlerin gücü, partinin yapmak istedikleri, yoldaşlık ilişkileri, eleştiri-özeleştiri toplantıları ve değişimin gücü, kolektif yaşam tarzı, günün planlı ve örgütlü olması, üzerimde olumlu ve ciddi bir etkide bulunmuştu.
Sıraladığım bu iki neden, iyi bir komünist, partinin iyi bir savaşçısı olma kararımda büyük bir rol oynadı, beni tercih yapmaya itti. Bir yol ayrımındaydım. Artık kendimi bile ciddi şekilde rahatsız eden, üstelik devrimcilere ve partiye zarar veren bir tarzda yaşamak istemiyordum. Ya büyük devrimci amaçlar uğruna ağır bedeller ödemiş, şehitler vermiş partimin komünist değerlerine sahip çıkıp, ona göre yaşayacaktım ya da geri çekilip devrimcilere, devrimciliğe ve partiye zarar vermeyi önleyecektim veyahut da tutarsız yaşayacak, çevremle ve kendimle sorunlu bir kişilik haline gelecektim. Ben zor, ama onurlu olan yaşam tarzını seçtim ve bugünkü pratiğimle, geçmişime dair partime ve çevremdeki insanlara, dervrimciler hakkında oluşturduğum yanlış resim için özeleştiri veriyorum. Artık girdiğim bu yolda kendimi her gün değiştirme ve geliştirme tarzıyla yol alıyorum, alacağım da. Ve kapitalist sistemin beni çürütmesine, zehirlemesine, duygularımı ve irademi teslim almasına asla izin vermeyeceğim. Kapitalist, emperyalist barbarlık sistemine karşı yeni bir dünya için, sosyalizm için savaşırken sevdiklerimizden, ailemizden, yoldaşlarımızdan her ne kadar uzak olsak da, bu sistem bize artık başka bir çare bırakmıyor. Önemli olan, ailemizi, sevdiklerimizi ve yoldaşlarımızı görememenin özlemini öfkeye dönüştürüp doğru yere, bu çürümüş ve çürüten sisteme yöneltmektir. Tüm öfkemizi kapitalist sisteme, faşizme ve sömürgeciliğe karşı örgütlemektir. Ve tabi ki bu, komünist bir kişilik, partili bir kimlik kazanmak demektir.
Yasemin yoldaşın genç yaşta hesap sormaya giderken şehit düşmesi bu süreçte benim çimento harcım oldu. Yoldaşın pratiği, aldığım kararın doğruluğunu da ispatladı. Yoldaşımın izinden yürümek, bundan sonraki yaşam pratiğim olacaktır.
A. Özgür