04 Haziran 2013 /Enternasyonal Büro / Açıklama No: 60 28 Mayıs günü, İstanbul Taksim meydanında çakılan kıvılcım, ateş oldu bütün Türkiye'yi tutuşturdu. Taksim'in bu işaret fişeği, faşist polis kuşatması ve saldırılarına karşı emekçilerin, gençlerin ve kadınların devrimci uyanışı, eylemi, isyanı ve ayaklanmasının startını verdi. Ayaklanma dalgası başta İstanbul Taksim meydanı, Ankara Kızılay meydanı, İzmir Gündoğdu meydanı gelmek üzere Türkiye'nin 60 iline yayıldı.300 bin kişilik polis ordusu gaz bombaları, plastik mermiler, tazikli su, cop-kalas darbeleriyle bir hafta içinde iki eylemciyi katletti. Onlarcası ağır olmak üzere yüzlercesini yaraladı, binlerce göstericiyi ise gözaltına almaya devam ediyor...{divide} Bu ayaklanma, yıllardır faşist zulme karşı emekçiler, gençler ve kadınlarda biriken tepki ve öfkenin patlamasıdır! Dün Kürt halkı „Edi Bese" diyerek serhildanları büyüttü. Bugün ise Batı'da „Artık Yeter!" sloganları yükseliyor! İşbirlikçi tekelci sermaye ve AKP hükümetine karşı halklarımızın birleşik direnişi ve ayaklanması mayalanmaya, büyümeye devam ediyor! Faşist AKP hükümeti, Taksim alanını „yayalaştırma" gerekçesiyle 1 Mayıs 2013 günü, 1 Mayıs gösterilerine yasakladı. Adeta sıkıyönetim ilan etti. Köprüleri, yolları ulaşıma kapattı. Onbinlerce polis ve güvenlik gücüyle istanbul'u kuşatma altına aldı. Devrimci ve komünist güçler, ilerici partiler, sendikalar ve kitle örgütleri fiili meşrumücadele çizgisinde faşist polis ablukası ve saldırılarına karşı militanca direndi. Taksim'i yeniden kazanma iradesi ve kararlılığı gösterdi. Gelecek 2014bir Mayısı'nın Taksim'de kutlanacağınınmesajını verdi. 1 Mayıs 2013 günü, Kürdistan'da „çözüm süreci"nde sözeden AKP hükümeti'nin Batı'da faşist saldırı ve gözaltılara girişmesi ve Taksim'i gösterilere yasaklaması hem „barış süreci"ndeki sahtekarlığının devam ettiğini, hem de halklarımızın birleşik devrimci mücadelesinin gelişmesini önlemek istediğinigöstermişti. 1 Mayıs Taksim saldırısı, büyüme eğilimine giren devrim ve sosyalizm mücadelesine karşı politik, ideolojik ve örgütsel tasfiye saldırısının bir parçasıydı. Bugün, Kürt sorununda „müzakere süreci"nin konuşuluyor olması,Türkiye'de (Batı'da) yıllardır şovenizm zehiriyleuyuşturulan, manüple ya da bloke edilerek kendi sınıf çıkarları ve taleplerini erteleyen emekçi kitleleri, sermaye ve hükümete karşı mücadelede„sokağa, eyleme, Taksim'e" yöneltmenin fırsatları ve koşullarını yarattı. Zira Taksim 1 Mayıs alanıydı. Sınıf mücadelesinin tarihsel birikimi, geleneği ve deneyiminin semboluydu. Taksim işçi sınıfı ve emeğin alanıydı. Taksim AKP hükümetinin saldırı menzilene koyduğu baldırıçıplakların, suçladığı „çapulcuların, sarhoşların, ahlaksızların" alanıydı. AKP hükümeti ve işbirlikçi tekelci sermaye, aynı zamanda emekçilerin yaşam alanlarına da saldırıyor. Yeşil alanlara, emekçilerin tarihsel ve kültürel değerlerine yöneliyor, bunları „kentsel dönüşüm" adına yağmalıyor. Emekçileri kent merkezlerinden kent dışına kaçırtmak istiyor, siyasetin, eylemin ve yaşamın dışına itmek istiyor. Dolayısıyla kapitalist barbarlığın emekçileri ve gençleri sürüklediği geleceksizlik, onları bugün sokağı döküyor. Mısırda, Tunus'ta, halkların kendi iradeleri ve eylemleriyle diktatörlükleri defetmeleri, işçi sınıfı ve ezilenleri uyandırıyor, hareketlendiriyor. Halklarımız, ülkede ve Ortadoğu'de Osmanlı Sultanlığının „Türkiye'ye özgü başkanlık sistemi"yle yeniden kurulmaya çalışıldığını gördü ve yaşadı. Bu yönetime ve politikalarına isyan ediyor. Ve bu amaçla yeni gerici-faşist yasalara, kurumlaşmalara yönelen hükümete „dur" diyor. Bu birdemokrasi isteği ve arzusunun yakıcılığıdır. Faşist diktatörlükten kurtulma iradesi ve eylemidir. Ayaklanmaya katılan bütün toplumsul kesimlerin ortak paydası siyasal özgürlük talebidir. Türkiye'de işçi sınıfı ve emekçiler, örgütsüzleştirme ve sendikasızlaştırma saldırılarına karşı direniyor. Zaten sınırlı olan ama çok görülerek gaspedilen sendika, grev, toplantı ve örgütlenme özgürlüğü istiyor. THY grevi, bütün zorluklara rağmen devam ediyor. DİSK ve KESK iş bırakarak genel direnişe katılıyor.Kadınlar, kadına yönelik şiddete, hükümetin kürtaj yasağı ve „üç çocuk doğurma" politikasına dur diyor. Aleviler inanç özgürlüğü, okullarda zorunlu din dersinin, kendilerini sunnileştirerek asimile eden Diyanet İşleri Başkanlığının kaldırılmasını istiyor. Kürtler ulusal demokratik talepleri ve anadilde eğitim haklarını istiyor. Öğrencilerparasız, özerk, özgür ve bilimsel eğitimistiyor. Halkın birleşik mücadelesi biçiminde gelişen bu hareketi, egemen sınıf kiliği şovenist CHP ve diğer ulusalcı-faşist güçler, çeşitli slogan ve sembollerle yedeklemek, sistem içinde tutmakistiyorlar ve hükümetle hesaplaşmanın aracı yapmanın politika ve taktiklerine başvurmaktadırlar. Halklar ve özgürlük düşmanı bu güçlerin hareketi geriye çekme, aşındırma ve rotasından çıkarma girişimlerinedevrimci ve ilerici partiler izin vermeyecektir. MLKP, gerçek demokrasi ve siyasal özgürlük talebinin ancak faşist rejimi güvenceleyen yasaların kaldırılması ve faşist kurumların dağıtılması, faşist diktatörlügün yıkılmasıylagercekleşeceğini biliyor. O nedenle sermaye ve faşist rejime karşı devrimci mücadelenin büyütülmesi çağrısı yapar. Batı da direnişçi ve eylemci kitlelere polisin reva gördüğü faşist şiddeti ve gaz bombalarını Kürt halkının 30 yıl boyunca yaşadığına; başka halkı ezen bir halkın özgürleşemeyeceğine işaret eder. Türk halkımıza ve emekçilerebu gerceği görerek, Kürt halkıyla mücadele birlikteliği oluşturarak kavgayı büyütmesi çağrısı yapar. MLKP, kendi güçleri ve eylemiyle halkımızın bu militan eyleminin en önünde yerini alıyor ve süreci devrim ve sosyalizm mücadelesinin tarihsel kavşağı yapmayı hedefliyor. Sokakta ve eylemde emekçi kitlelerde oluşmaya başlayan „demokratik bilinç" uyanışının büyütülmesi ve ilerletilmesi partimiz ve devrimci partilerin gündeki en önemli bir görevidir.Bu da özgürlük isteyen bütün ulusal, etnik ve mezhepsel kimlikler hareketi ile devrimci ve ilerici hareketinbuluşması, birleşmesi ve ortaklaşması hedefiyle başarılacaktır. MLKP, uluslararası ve bölgesel devrimci ve komünist güçleri, Taksim ve Türkiye'de başgösteren direniş ve ayaklanmayı desteklemeye çağırır. „Her yer Taksim her yer direniş" sloganın enternasyonal ruhuna uygun olarak Türk burjuva devleti elçilikleri önünde protesto eylemini büyütmeye çağırır; AKP hükümeti yetkilileri ve kurumlarına faks, telefon ve email ile baskı kurmayaçağırı Yaşasın Taksim Ayaklanmamız! Yaşasın Devrim Ve Sosyalizm! Yaşasın Proleter Enternasyonalizmi! 4 Haziran 2013
|