Kitlelere Güvenmek, Kitlelerin Gücüne Dayanmak
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

 

01 Ocak 2014 /Partinin Sesi / Sayı: 78


İşçilere, emekçilere, ezilenlere, kitlelere güvenmek, soyut bir inanç meselesi değildir. Herşeyden önce işçilerin ve emekçilerin, kadınların ve gençlerin, emekçi semtlerin esnafının vb. verili geri bilinç ve örgütlülük durumunun değişebilir, değiştirilebilir olduğu gerçekliğini devrimci pratik biçimde kavrama meselesidir. Bu kavrayışta devrimci öncünün özneliğinin bilincinde olması kadar, işçi sınıfı ve ezilenlerin siyasal sınıf savaşımına önderlik etme devrimci iddiası, devrimci özgüveni vardır.
Her işçi, her emekçi kadın, her genç zaptedilmez bir özgürlük ve sosyalizm savaşçısı, çok başarılı bir ajitatör ya da örgütçü olabilir. Mazlumlaşabilir, Yaseminleşebilir, Yılmazlaşabilir, Demircioğlu'nun, Süleyman'ın yerini alabilir.
En basitinden bir bildiri dağıtımına katılan her kadın, her genç, her işçi, her emekçi bir ajitatördür. Keza bildiri dağıtımına çıkarken yanına komşusu ev emekçisi kadını da alan, onu da birlikte bildiri dağıtımına götüren, katan her kadın o an bir örgütçüdür. Ya da devrimci propaganda değeri olan bir filme, bir tiyatro eserini izlemeye ya da kitapçıya götürüp devrimci düşünceler ve duygular uyandıracak bir roman almasını, okumasını sağlayan her kadın o an bir örgütçüdür. Park forumlarına katılan ve konuşan her işçi, her genç, her kadın bir ajitatördür, başkalarını da birlikte götürür ya da katılımını sağlarsa o an bir örgütçüdür. Haziran ayaklanmasında ajitatör ve örgütçüler binlerle, onbinlerle sayılıyordu. Ajitasyon ve örgütçülük yüzyüze de yapılıyordu, bire bir de yapılıyordu, sosyal medyada da yapılıyordu, forumlarda, meclislerde, barikatlarda envai çeşit eylemlilik içerisinde de yapılıyordu. Emekçileri parti çalışmasında örgütlenme, parti çalışmalarına katma elle tutulacak denli yalın, basit, evet basit, kolay ve gerçektir. Her emekçi, her kadın, her genç yapabilir, şu kadar bilgi, bu kadar deney gerekmez. Bilgi de, deneyim de mücadele içerisinde kazanılır.
Devrimci öncü, işçileri ve ezilenleri aydınlatmak ve örgütlemek, siyasi bir ordu olarak birleştirmek, iradeleştirmek için vardır. Devrimci öncü ancak ve ancak gerçekten işçi sınıfı ve emekçilere, ezilenlere güvenirse varlık nedeni olan devrimci iddialarını gerçekleştirme yolunda onlara giderek ilerleyebilir. Devrimci ve sosyalist amaçlarına sarsılmazca bağlı öncü ancak ve ancak işçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin gücüne dayanarak, onların tek tek örgütsüz sınırlı gücünü birleştirerek, örgütleyerek yenilmez bir güç yaratabilir. Çünkü emekçiler milyonlarla sayılır. Tarih milyonların yaratıcılığıyla, milyonların tahayyül gücüyle, milyonların maddi gücüyle boy ölçüşebilecek başka bir güç tanımıyor!
Kitlelere güvenme nasıl sınanır, pratik nasıl sınanır, nasıl ölçülür?
Durmaksızın kitleleri partiye ve devrimci eyleme çağırmakla sınanıp ölçülemez kitlelere güven. Zaten bu yoldan kitlelere dayanmak mümkün de değildir. Eğer bu yöntem işe yarasaydı devrimci harekette 12 Eylül sonrası gelişen dışarıdan, bürokratik, buyurgan önderlik tarzı işe yarayabilirdi.
Öncü örgütün kitlelere güveni ve bağlılığı, emekçilerle işbirliğinde, devrimci gelişmenin ilerletilmesini onlarla birlikte arama ve uygulama yöneliminde, partinin gelişiminin sorunlarını onlarla birlikte, onların gücünü örgütleyip seferber ederek, onların gücüne dayanarak çözme yöneliminde, devrimci öncünün kitlelerle devrimci işbirliği temelinde yoldaşlaşmasında aranmalı ve sınanmalıdır. Gerçekten devrimci olan bir parti, gelişiminin önüne çıkan örgütsel ya da maddi sorunları, her şeyden önce ve sürekli emekçilere giderek, emekçilerin gücünü örgütleyip açığa çıkartarak, aydınlatma, inandırma ve örgütleme yeteneğine dayanarak çözebilir. Kitlelerle devrimci işbirliğini geliştirme temelinde kitlelerin gücüne dayanmayı çözüm olarak göremeyenler, lafta ne derlerse desinler kitlelere güvenmiyorlardır.
Yönetici örgütler ve kadrolar bildiri ve açıklamalarda, seminer, tartışma toplantısı, panel vb. etkinliklerde kitlelerle dolaysız biçimde temas ederler, ancak, diğer yandan dolaysız fiziki bağlar açısından düşünülürse onlar öncü örgütün kitlelerden daha uzakta duran bölümlerinde yer alırlar. Bu gerçeklik nedeniyledir ki; "yönetici örgütler ve kurumlar bakımından kitlelere güveni nasıl test ederiz?" "Ya da onların kitlelere güven ve bağlılığı hemen ve doğrudan pratik biçimde nasıl açığa çıkar?" soruları üzerine çok ciddi biçimde çalışmalı, düşünmeli, çözümlemeli ve devrimci biçimde yanıtlamalıyız.
Yönettikleri kadro ve örgütlerle, taraftar ve sempatizanlarla, partimizin dostlarıyla ilişkilenişlerine bakmalıyız. Onlarla devrimci işbirliğini ne kadar geliştirdiklerine, onlara ne kadar emek ve değer verdiklerine, onlara hesap verme sorumluluğu duyup duymadıklarına, onlarla ne kadar sıkı ilişkilendiklerine bakmalı, devrimci gelişmenin ilerletilmesi ve partinin önündeki sorunların çözümünde onlarla devrimci işbirliğini ne kadar geliştirdiklerine, bu temelde ne kadar yoldaşlaştıklarına bakmalıyız.
Yönetici örgüt ve kadrolar açısından bakıldığında kitlelere güven eksikliği, kendini, her şeyden önce özelikle kadroların, aktivistlerin, taraftar ve sempatizanların, partinin dostlarının gücüne dayanmayı partinin önündeki sorunların çözüm yolu olarak görmeyen düşünce ve pratiklerinde, bürokratik ve buyurgan tarzlarında yansır, gösterir. Partinin kadro ve örgütlerine, taraftar ve sempatizanlarına, gönül ve destek veren dostlarına güvensizlik duyanlar ya da güvenmeyenler, "kitlelere güven" üzerine bin defa yemin etseler de inandırıcı olabilir mi? Biçimi, söylemi ne olursa olsun kadro ve örgütlere, taraftar ve sempatizanlara güvensizlik özünde edilgen, pasif ve sağcıdır. Devrimci düşünce, duygu ve enerji donukluğu halidir. Devrimci lafazanlık da tam olarak bu bürokratik donukluktan neşt eder. Ve böyle bir durumda devrimci gelişmeyi ve partiyi geliştirecek hiç bir pratik yol, yöntem bulunulamaz. Verili duruma teslimiyeti örgütler ki, devrimci bakımdan elde edilmiş hiç bir verili durum ona teslim olarak, onunla sınırlı kalarak sürdürülemez. Verili duruma bir kez teslim olundu mu, bir kez gelişme, ilerleme görüş açısı kaybedildi mi gerileme hem de her bakımdan başlamış demektir.
Yönetici kadro ve örgütlerin en yakınlarında duranlar, kadrolar, aktivistler ve taraftarlardır. Ama onlarla ne kadar sıkı ilişkileniş içerisinde oldukları, ne kadar emek verdikleri, yoldaşça işbirliğini geliştirmek için ne kadar düşünsel ve pratik çaba içerisinde oldukları temel bir sorundur. Hal böyle olunca, aylarca ve hatta yıllarca ortalama bir işçinin, bir emekçinin, ev emekçisi kadının, devrimci gencin bir tekinin bile kapısını çalmamalarına şaşırmamak gerekir.
Kadrolara, taraftar ve semptizanlara güvensizlik bürokratik hastalığına yakayı kaptıranların binlerce kez tekrarladıkları hazır "yüksek" düşünce kalıpları vardır ve çok iyi bildikleri bu ışıksız, cansız formülleri tekrar ederek her şeyi aydınlattıklarını, çözdüklerini sanırlar. Yani bilgiçilik bu tarzın yapısal bir özelliğidir. Gerçekte kitlelere, de partililere, aktivist ve taraftarlara, sempatizanlara, partinin dostlarına da devrimci bir güven duymazlar. Kendilerini sınırlamış, varolan ve kar ölümü gibi ağır ağır tatlı bir uyku hali, uyuşukluk geliştirerek işleyen gerileme durumunu kabullenmişlerdir. Ne de olsa zaten başka bir şey de yapılamaz!
Partiyi, partinin mücadelesini, parti politikalarını anlatmayı, açıklamayı anlamlı bulmazlar, hatta çekinir, imtina ederler. Bizzat kendilerinin parti yayınlarını okuyup okumadıkları da meçhuldür, okurlarsa da öğrenmek, anlamak, uygulamak için değil "eleştirmek" için okurlar. Kolay kolay beğenmezler, ne de olsa otoritedirler, muhakkak eleştirecek bir şeyler bulurlar! Hem zaten bunlar biliniyordur, çok anlatılmıştır! En yakınlarındaki, iki aktivist ya da taraftarı, parti üyesini bir araya getirip güncel bir sorunda parti politikasını açıklayan bir kaç sayfa yazıyı okuyup tartışmayı dert etmeyi akıllarına bile getirmezler. Üyelerin, aktivistlerin, taraftarların bir adım ileri çıkmalarını, şu devrimci sorumluluğu üstlenmelerini, partinin, mücadelenin şu derdine derman olmalarını istemeleri gerektiğinde dizleri titrer. İtiraz edileceğini, yapmayacaklarını, yapamayacaklarını düşünürler, kitlelerin özverisinin zayıfladığını vb. anlatır, bin dereden su getirirler, ama gerçekte özveri güç ve yeteneği azalan-zayıflayan da, kitleleri devrimci biçimde ikna etme güçlerine güvenmeyenler de kendileridir. Çünkü kitlelerle ilişkilerde kendilerini dermansız bırakan bir yabancılaşma içerisine yuvarlanmışlardır. Güvensizlikleri en başta kendi güçlerine ve devrimciliklerinedir. Farkındadırlar, hatta biraz da rahatsızdırlar, lakin bir türlü çemberi kıracak devrimci hamleleri yapamaz, yabancılaşma duvarını yıkamazlar. Kendi devrimci duygu ve düşünce güçleri, devrimci enerjileri yabancılaşma hastalığından kendilerini kurtarmaya yetmediği için partinin destek ve yardımına, partinin devrimci iradesine ihtiyaçları vardır. İradelerini partinin kolektif iradesine teslim etmeleri, devrimci bakımdan ilerleyebilmelerinin, devrimci bir değişim ve yenilenmeyi yaşayabilmelerinin güvenilir devrimci yol ve yöntemidir. "Partinin istediklerini yapma, mütavazilikle partinin çağrı ve talimatlarını pratik olarak yanıtlama" çabasına içtenlikle girerlerse kendilerini yenilemeye, dönüştürmeye başladıklarını göreceklerinden emin olabilirler.
Parti önüne dikilen örgütsel teknik, mali ya da başka sorunlarını çözerek ilerleyebilir. Partinin iç yaşantısıyla ilgili ya da teorik konular saklı kalmak kaydıyla örgütsel, mali, teknik vb sorunları her her şeyden önce kitlelere dayanarak çözebilir. Kitlelere dayanmak, kitlelerin gücünü mücadelenin ve partinin gelişim sorunlarının çözümüne seferber edebilmek için, kitlelere güvenmek önkoşuldur. Lafta ne denirse denilsin gerçekte kitlelere güvenmeyen kitlelere gidemez. Demek ki, kitlelere gitme sorununun olduğu her durumda kitlelere güven sorunun olup olmadığına bakmak, varsa duraksamadan ideolojik mücadeleyi, devrimci eleştiriyi, devrimci geleneklerimizi yardıma çağırmak gerekir.
Parti sayısız zorlukla mücadele ediyor, üstesinden gelmeye çalışıyor. Örgütlenme ve kadro ihtiyacı bunların başında geliyor. Her alanda parti çalışmalarının mali yönden desteklenmesi ve güçlendirilmesi de öyle. Teknik bakımdan da durum benzer vb.
Ne yapacağız, gökten bir çözüm düşmesini, kadro ya da para yağmasını mı bekleyeceğiz? Yakınıp sızlanacak mıyız? İşçiler, emekçiler, kadınlar, gençler, kitleler her yerde var. Parti çalışmalarının geliştirilmesi, partinin örgütlülük düzeyinin yükseltilmesi, kadrolaşma çalışması, parti maliyesinin güçlendirilmesi, teknik düzeyini yükseltilmesi vb! Bunlar tüm partinin sorunu değil mi? Yönetici komitelerden çalışma gruplarına, hücreler ve eğitim gruplarına değin tüm parti örgütlerinin, profesyonel devrimcilerden yerel üyelere, aktivistlerden taraftarlar ve sempatizanlara değin tüm partililerin, partiye gönül veren herkesin sorunu değil mi? Tabi ki sorumluluklar eşit, bir ve aynı değil, yönetici örgütlerden, profesyonel devrimcilerden, yöneticilerden beklenenler, onların görev ve yükümlülük düzeyi, onlardan beklenen devrimci eylem düzeyi iyi biliniyor.
Yönetici kadro ve örgütler, parti örgütlerine, parti üye ve aktivistlerine, taraftar ve sempatizanlara parti dostlarına gidecek, emek ve değer verecek, sıkı biçimde ilişkilenecek, devrimci eylemlerini, devrimci çalışmalarını büyütmek ve geliştirmek için tüm gücüyle seferber olacaklardır. Tüm parti, işçi ve emekçilere, kadınlar ve gençlere, ezilenlere üstelik asla duraksamadan ve tam bir güvenle gidecektir. Partinin ve devrimci eylemin, özgürlük ve sosyalizm mücadelesinin meşruiyetinin yüksek ve sarsılmaz düşüncesiyle gidilecektir. Partinin devrimci eylemine, devrimci tarihine, çizgisinin doğruluğuna inanç ve bağlılıkla gidilecektir. Partiye ve kendine güvenle gidilecektir. Gücünü partinin devrimci eyleminden, tarihinden ve çizgisinden aldığı kadar kendi devrimciliğinden, devrimciliğine güvenden alarak, devrimci iddialar büyütülerek gidilecek.
Devrimci, yeni ilişkilere girmekten, yeni bağlar kurmaktan, yeni sorunlarla, yeni zorluklarla yüzleşmekten korkmadan kitlelere gidecektir. Yeni sorular, yeni sorunlar, yeni zorluklar, engeller, işlerin büyümesi, çoğalması yenilenmek, sorumlulukların artması, varolan yaşam ve çalışma biçiminin, alışkanlıkların gelişen devrimci eylem nedeniyle pratik biçimde bozulması devrimciliğin yeniden kuruluşu demektir. Devrimci, kitlelere yenilenmek için, yenilenme istek ve çabasıyla, yenilenme arayışıyla gidecektir. Devrimci, kendi sınırlarını yıkmayı, irili ufaklı bütün yeni durumlar içinde kendini tekrar tekrar yeniden kurmayı başarandır. Tekrar tekrar devrimciliğinin sınırlarıyla yüzleşmek, hesaplaşmak devrimcinin kendini geliştirmesinin tunç yasasıdır. Kitlelere güveni ayağa kaldırmanın pratik devrimci yolu şundan ibarettir; kitlelere giderek, kitlelere dayanma pratiği içinde devrimciliğinizi sınayın, yenileyin!

 

 

Arşiv

 

2019
Aralık Kasım
Temmuz Mayıs
2018
Ekim Ocak
2017
Kasım Ağustos
Mayıs Şubat
2016
Eylül Temmuz

 

Kitlelere Güvenmek, Kitlelerin Gücüne Dayanmak
fc Share on Twitter
 

 

01 Ocak 2014 /Partinin Sesi / Sayı: 78


İşçilere, emekçilere, ezilenlere, kitlelere güvenmek, soyut bir inanç meselesi değildir. Herşeyden önce işçilerin ve emekçilerin, kadınların ve gençlerin, emekçi semtlerin esnafının vb. verili geri bilinç ve örgütlülük durumunun değişebilir, değiştirilebilir olduğu gerçekliğini devrimci pratik biçimde kavrama meselesidir. Bu kavrayışta devrimci öncünün özneliğinin bilincinde olması kadar, işçi sınıfı ve ezilenlerin siyasal sınıf savaşımına önderlik etme devrimci iddiası, devrimci özgüveni vardır.
Her işçi, her emekçi kadın, her genç zaptedilmez bir özgürlük ve sosyalizm savaşçısı, çok başarılı bir ajitatör ya da örgütçü olabilir. Mazlumlaşabilir, Yaseminleşebilir, Yılmazlaşabilir, Demircioğlu'nun, Süleyman'ın yerini alabilir.
En basitinden bir bildiri dağıtımına katılan her kadın, her genç, her işçi, her emekçi bir ajitatördür. Keza bildiri dağıtımına çıkarken yanına komşusu ev emekçisi kadını da alan, onu da birlikte bildiri dağıtımına götüren, katan her kadın o an bir örgütçüdür. Ya da devrimci propaganda değeri olan bir filme, bir tiyatro eserini izlemeye ya da kitapçıya götürüp devrimci düşünceler ve duygular uyandıracak bir roman almasını, okumasını sağlayan her kadın o an bir örgütçüdür. Park forumlarına katılan ve konuşan her işçi, her genç, her kadın bir ajitatördür, başkalarını da birlikte götürür ya da katılımını sağlarsa o an bir örgütçüdür. Haziran ayaklanmasında ajitatör ve örgütçüler binlerle, onbinlerle sayılıyordu. Ajitasyon ve örgütçülük yüzyüze de yapılıyordu, bire bir de yapılıyordu, sosyal medyada da yapılıyordu, forumlarda, meclislerde, barikatlarda envai çeşit eylemlilik içerisinde de yapılıyordu. Emekçileri parti çalışmasında örgütlenme, parti çalışmalarına katma elle tutulacak denli yalın, basit, evet basit, kolay ve gerçektir. Her emekçi, her kadın, her genç yapabilir, şu kadar bilgi, bu kadar deney gerekmez. Bilgi de, deneyim de mücadele içerisinde kazanılır.
Devrimci öncü, işçileri ve ezilenleri aydınlatmak ve örgütlemek, siyasi bir ordu olarak birleştirmek, iradeleştirmek için vardır. Devrimci öncü ancak ve ancak gerçekten işçi sınıfı ve emekçilere, ezilenlere güvenirse varlık nedeni olan devrimci iddialarını gerçekleştirme yolunda onlara giderek ilerleyebilir. Devrimci ve sosyalist amaçlarına sarsılmazca bağlı öncü ancak ve ancak işçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin gücüne dayanarak, onların tek tek örgütsüz sınırlı gücünü birleştirerek, örgütleyerek yenilmez bir güç yaratabilir. Çünkü emekçiler milyonlarla sayılır. Tarih milyonların yaratıcılığıyla, milyonların tahayyül gücüyle, milyonların maddi gücüyle boy ölçüşebilecek başka bir güç tanımıyor!
Kitlelere güvenme nasıl sınanır, pratik nasıl sınanır, nasıl ölçülür?
Durmaksızın kitleleri partiye ve devrimci eyleme çağırmakla sınanıp ölçülemez kitlelere güven. Zaten bu yoldan kitlelere dayanmak mümkün de değildir. Eğer bu yöntem işe yarasaydı devrimci harekette 12 Eylül sonrası gelişen dışarıdan, bürokratik, buyurgan önderlik tarzı işe yarayabilirdi.
Öncü örgütün kitlelere güveni ve bağlılığı, emekçilerle işbirliğinde, devrimci gelişmenin ilerletilmesini onlarla birlikte arama ve uygulama yöneliminde, partinin gelişiminin sorunlarını onlarla birlikte, onların gücünü örgütleyip seferber ederek, onların gücüne dayanarak çözme yöneliminde, devrimci öncünün kitlelerle devrimci işbirliği temelinde yoldaşlaşmasında aranmalı ve sınanmalıdır. Gerçekten devrimci olan bir parti, gelişiminin önüne çıkan örgütsel ya da maddi sorunları, her şeyden önce ve sürekli emekçilere giderek, emekçilerin gücünü örgütleyip açığa çıkartarak, aydınlatma, inandırma ve örgütleme yeteneğine dayanarak çözebilir. Kitlelerle devrimci işbirliğini geliştirme temelinde kitlelerin gücüne dayanmayı çözüm olarak göremeyenler, lafta ne derlerse desinler kitlelere güvenmiyorlardır.
Yönetici örgütler ve kadrolar bildiri ve açıklamalarda, seminer, tartışma toplantısı, panel vb. etkinliklerde kitlelerle dolaysız biçimde temas ederler, ancak, diğer yandan dolaysız fiziki bağlar açısından düşünülürse onlar öncü örgütün kitlelerden daha uzakta duran bölümlerinde yer alırlar. Bu gerçeklik nedeniyledir ki; "yönetici örgütler ve kurumlar bakımından kitlelere güveni nasıl test ederiz?" "Ya da onların kitlelere güven ve bağlılığı hemen ve doğrudan pratik biçimde nasıl açığa çıkar?" soruları üzerine çok ciddi biçimde çalışmalı, düşünmeli, çözümlemeli ve devrimci biçimde yanıtlamalıyız.
Yönettikleri kadro ve örgütlerle, taraftar ve sempatizanlarla, partimizin dostlarıyla ilişkilenişlerine bakmalıyız. Onlarla devrimci işbirliğini ne kadar geliştirdiklerine, onlara ne kadar emek ve değer verdiklerine, onlara hesap verme sorumluluğu duyup duymadıklarına, onlarla ne kadar sıkı ilişkilendiklerine bakmalı, devrimci gelişmenin ilerletilmesi ve partinin önündeki sorunların çözümünde onlarla devrimci işbirliğini ne kadar geliştirdiklerine, bu temelde ne kadar yoldaşlaştıklarına bakmalıyız.
Yönetici örgüt ve kadrolar açısından bakıldığında kitlelere güven eksikliği, kendini, her şeyden önce özelikle kadroların, aktivistlerin, taraftar ve sempatizanların, partinin dostlarının gücüne dayanmayı partinin önündeki sorunların çözüm yolu olarak görmeyen düşünce ve pratiklerinde, bürokratik ve buyurgan tarzlarında yansır, gösterir. Partinin kadro ve örgütlerine, taraftar ve sempatizanlarına, gönül ve destek veren dostlarına güvensizlik duyanlar ya da güvenmeyenler, "kitlelere güven" üzerine bin defa yemin etseler de inandırıcı olabilir mi? Biçimi, söylemi ne olursa olsun kadro ve örgütlere, taraftar ve sempatizanlara güvensizlik özünde edilgen, pasif ve sağcıdır. Devrimci düşünce, duygu ve enerji donukluğu halidir. Devrimci lafazanlık da tam olarak bu bürokratik donukluktan neşt eder. Ve böyle bir durumda devrimci gelişmeyi ve partiyi geliştirecek hiç bir pratik yol, yöntem bulunulamaz. Verili duruma teslimiyeti örgütler ki, devrimci bakımdan elde edilmiş hiç bir verili durum ona teslim olarak, onunla sınırlı kalarak sürdürülemez. Verili duruma bir kez teslim olundu mu, bir kez gelişme, ilerleme görüş açısı kaybedildi mi gerileme hem de her bakımdan başlamış demektir.
Yönetici kadro ve örgütlerin en yakınlarında duranlar, kadrolar, aktivistler ve taraftarlardır. Ama onlarla ne kadar sıkı ilişkileniş içerisinde oldukları, ne kadar emek verdikleri, yoldaşça işbirliğini geliştirmek için ne kadar düşünsel ve pratik çaba içerisinde oldukları temel bir sorundur. Hal böyle olunca, aylarca ve hatta yıllarca ortalama bir işçinin, bir emekçinin, ev emekçisi kadının, devrimci gencin bir tekinin bile kapısını çalmamalarına şaşırmamak gerekir.
Kadrolara, taraftar ve semptizanlara güvensizlik bürokratik hastalığına yakayı kaptıranların binlerce kez tekrarladıkları hazır "yüksek" düşünce kalıpları vardır ve çok iyi bildikleri bu ışıksız, cansız formülleri tekrar ederek her şeyi aydınlattıklarını, çözdüklerini sanırlar. Yani bilgiçilik bu tarzın yapısal bir özelliğidir. Gerçekte kitlelere, de partililere, aktivist ve taraftarlara, sempatizanlara, partinin dostlarına da devrimci bir güven duymazlar. Kendilerini sınırlamış, varolan ve kar ölümü gibi ağır ağır tatlı bir uyku hali, uyuşukluk geliştirerek işleyen gerileme durumunu kabullenmişlerdir. Ne de olsa zaten başka bir şey de yapılamaz!
Partiyi, partinin mücadelesini, parti politikalarını anlatmayı, açıklamayı anlamlı bulmazlar, hatta çekinir, imtina ederler. Bizzat kendilerinin parti yayınlarını okuyup okumadıkları da meçhuldür, okurlarsa da öğrenmek, anlamak, uygulamak için değil "eleştirmek" için okurlar. Kolay kolay beğenmezler, ne de olsa otoritedirler, muhakkak eleştirecek bir şeyler bulurlar! Hem zaten bunlar biliniyordur, çok anlatılmıştır! En yakınlarındaki, iki aktivist ya da taraftarı, parti üyesini bir araya getirip güncel bir sorunda parti politikasını açıklayan bir kaç sayfa yazıyı okuyup tartışmayı dert etmeyi akıllarına bile getirmezler. Üyelerin, aktivistlerin, taraftarların bir adım ileri çıkmalarını, şu devrimci sorumluluğu üstlenmelerini, partinin, mücadelenin şu derdine derman olmalarını istemeleri gerektiğinde dizleri titrer. İtiraz edileceğini, yapmayacaklarını, yapamayacaklarını düşünürler, kitlelerin özverisinin zayıfladığını vb. anlatır, bin dereden su getirirler, ama gerçekte özveri güç ve yeteneği azalan-zayıflayan da, kitleleri devrimci biçimde ikna etme güçlerine güvenmeyenler de kendileridir. Çünkü kitlelerle ilişkilerde kendilerini dermansız bırakan bir yabancılaşma içerisine yuvarlanmışlardır. Güvensizlikleri en başta kendi güçlerine ve devrimciliklerinedir. Farkındadırlar, hatta biraz da rahatsızdırlar, lakin bir türlü çemberi kıracak devrimci hamleleri yapamaz, yabancılaşma duvarını yıkamazlar. Kendi devrimci duygu ve düşünce güçleri, devrimci enerjileri yabancılaşma hastalığından kendilerini kurtarmaya yetmediği için partinin destek ve yardımına, partinin devrimci iradesine ihtiyaçları vardır. İradelerini partinin kolektif iradesine teslim etmeleri, devrimci bakımdan ilerleyebilmelerinin, devrimci bir değişim ve yenilenmeyi yaşayabilmelerinin güvenilir devrimci yol ve yöntemidir. "Partinin istediklerini yapma, mütavazilikle partinin çağrı ve talimatlarını pratik olarak yanıtlama" çabasına içtenlikle girerlerse kendilerini yenilemeye, dönüştürmeye başladıklarını göreceklerinden emin olabilirler.
Parti önüne dikilen örgütsel teknik, mali ya da başka sorunlarını çözerek ilerleyebilir. Partinin iç yaşantısıyla ilgili ya da teorik konular saklı kalmak kaydıyla örgütsel, mali, teknik vb sorunları her her şeyden önce kitlelere dayanarak çözebilir. Kitlelere dayanmak, kitlelerin gücünü mücadelenin ve partinin gelişim sorunlarının çözümüne seferber edebilmek için, kitlelere güvenmek önkoşuldur. Lafta ne denirse denilsin gerçekte kitlelere güvenmeyen kitlelere gidemez. Demek ki, kitlelere gitme sorununun olduğu her durumda kitlelere güven sorunun olup olmadığına bakmak, varsa duraksamadan ideolojik mücadeleyi, devrimci eleştiriyi, devrimci geleneklerimizi yardıma çağırmak gerekir.
Parti sayısız zorlukla mücadele ediyor, üstesinden gelmeye çalışıyor. Örgütlenme ve kadro ihtiyacı bunların başında geliyor. Her alanda parti çalışmalarının mali yönden desteklenmesi ve güçlendirilmesi de öyle. Teknik bakımdan da durum benzer vb.
Ne yapacağız, gökten bir çözüm düşmesini, kadro ya da para yağmasını mı bekleyeceğiz? Yakınıp sızlanacak mıyız? İşçiler, emekçiler, kadınlar, gençler, kitleler her yerde var. Parti çalışmalarının geliştirilmesi, partinin örgütlülük düzeyinin yükseltilmesi, kadrolaşma çalışması, parti maliyesinin güçlendirilmesi, teknik düzeyini yükseltilmesi vb! Bunlar tüm partinin sorunu değil mi? Yönetici komitelerden çalışma gruplarına, hücreler ve eğitim gruplarına değin tüm parti örgütlerinin, profesyonel devrimcilerden yerel üyelere, aktivistlerden taraftarlar ve sempatizanlara değin tüm partililerin, partiye gönül veren herkesin sorunu değil mi? Tabi ki sorumluluklar eşit, bir ve aynı değil, yönetici örgütlerden, profesyonel devrimcilerden, yöneticilerden beklenenler, onların görev ve yükümlülük düzeyi, onlardan beklenen devrimci eylem düzeyi iyi biliniyor.
Yönetici kadro ve örgütler, parti örgütlerine, parti üye ve aktivistlerine, taraftar ve sempatizanlara parti dostlarına gidecek, emek ve değer verecek, sıkı biçimde ilişkilenecek, devrimci eylemlerini, devrimci çalışmalarını büyütmek ve geliştirmek için tüm gücüyle seferber olacaklardır. Tüm parti, işçi ve emekçilere, kadınlar ve gençlere, ezilenlere üstelik asla duraksamadan ve tam bir güvenle gidecektir. Partinin ve devrimci eylemin, özgürlük ve sosyalizm mücadelesinin meşruiyetinin yüksek ve sarsılmaz düşüncesiyle gidilecektir. Partinin devrimci eylemine, devrimci tarihine, çizgisinin doğruluğuna inanç ve bağlılıkla gidilecektir. Partiye ve kendine güvenle gidilecektir. Gücünü partinin devrimci eyleminden, tarihinden ve çizgisinden aldığı kadar kendi devrimciliğinden, devrimciliğine güvenden alarak, devrimci iddialar büyütülerek gidilecek.
Devrimci, yeni ilişkilere girmekten, yeni bağlar kurmaktan, yeni sorunlarla, yeni zorluklarla yüzleşmekten korkmadan kitlelere gidecektir. Yeni sorular, yeni sorunlar, yeni zorluklar, engeller, işlerin büyümesi, çoğalması yenilenmek, sorumlulukların artması, varolan yaşam ve çalışma biçiminin, alışkanlıkların gelişen devrimci eylem nedeniyle pratik biçimde bozulması devrimciliğin yeniden kuruluşu demektir. Devrimci, kitlelere yenilenmek için, yenilenme istek ve çabasıyla, yenilenme arayışıyla gidecektir. Devrimci, kendi sınırlarını yıkmayı, irili ufaklı bütün yeni durumlar içinde kendini tekrar tekrar yeniden kurmayı başarandır. Tekrar tekrar devrimciliğinin sınırlarıyla yüzleşmek, hesaplaşmak devrimcinin kendini geliştirmesinin tunç yasasıdır. Kitlelere güveni ayağa kaldırmanın pratik devrimci yolu şundan ibarettir; kitlelere giderek, kitlelere dayanma pratiği içinde devrimciliğinizi sınayın, yenileyin!