IŞİD'İN EZİDİ KÜRTLERE SOYKIRIMCI SALDIRISI
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

01 Eylül 2014 / Enternasyonal Bülten / Sayı: 143 
 
Musul'u 10 Haziran'da kolaylıkla alan IŞİD (Irak Şam İslam Devleti), İslam Devleti ilan etti. Devlet ilanı öncesi ve sonrasında Musul'un çevresindeki, Musul Hewler-Kerkük-Bağdat'a doğru kasaba ve kentlere, 3 Ağustos'ta Rojava'ya geçiş yolundaki Şengal'e (Sincar), Mahmur Kürt Mülteci kampına, Cezaa'ya, ayrıca Kobani'ye saldırdı. 
 
IŞİD(yeni adıyla İslam Devleti), yalnızca Şengal Rojava'ya geçiş yeri üzerindeki üs gibi bir yer olduğu için  değil, dini inancı farklı olduğu için de buraya saldırdı. Ağustos'ta Barzani Peşmergelerinin şehri terk edip IŞİD'e sunmasıyla işgali yine kolayca gerçekleştirdi.
Ezidi Kürtlerin  dini inançları çok eski. Irak'ta yaklaşık 800 bin nüfusu olan Ezidi Kürtler,  Müslümanlardan, Hristiyanlardan  ve Yahudilerden farklı bir inanca sahip. Ezidilik geçmiş çağlarda Kürtler ve bazı komşu halklar arasında var olan ve Zerdüştlük'ten gelen bir inançtı. Şimdi yalnızca Kürtler arasında var.    
Bu, Ezidi Kürtlere, sözlü tarihlerinde Ferman adını verdikleri, soykırımcı saldırıların 73. sü. 
İslam Devleti (İD), Şengal Kürtlerinin son soykırımcısı oldu. Sayısı henüz netleşmemesine rağmen  Şengalli yaşlı-genç, çocuk-kadın  binlerce Ezidi Kürdü katletti. Sonra Şengal dağlarına sığınan yüz binlercesini katletmek istedi ama YPG(Rojava Halk Savunma birliği) gerillalarının çatışmasıyla bu amacına ulaşamadı. Fakat Şengal ovasındaki köylere saldırarak, köylerini terk etmek istemeyen genç ve yaşlıları, bazı köylerde ise terk edemeyecek fizikteki yaşlıları katletti. Binlerce genç kadını cariye(kadın köle) olarak  hapsetti, tecavüz etti, köle pazarında satışa sundu. Ovada YPG'nin eline geçen köylere  yeniden saldırarak Ezidileri tümden kovmak, yurtlarına Sünni Arap İslam Devleti olarak el koymak istiyor.
İD'nin Musul'u işgalini geçen sayımızda ele akmıştık. Şimdi Ezidi Kürtlere soykırımcı saldırısını, Şii Türkmenlere, Kakayi,El Hak, Şebek Kürtlere ve Hristiyan Süryanilere katliam tehdidinin nedenleri ve sonuçları üzerinde durmakta fayda var.
IŞİD El Kaide Irak örgütlenmesi (resmi adı Tevhid ve Cihad) olarak 2003 ABD işgaline karşı mücadele iddiasıyla doğdu. Baasçı ve İslamcı çok sayıda örgütün yanı sıra işgale karşı mücadele içinde büyümeye çalıştı. Fakat özellikle 2008'de Sünni Arap aşiretlerinin “Uyanış Konseyi” yönlendiriciliğinde, desteğini çekerek işbirlikçi Irak Hükümetlerinde yer alma politikasına geçmesi, IŞİD önceli örgütlerin büyük oranda tasfiye olmalarına yol açtı. Daha önce kurucu lideri Zerkavi, sonrasında ise Ömer El Bağdadi ABD ve Irak hükümet güçlerinin acımasız imha saldırılarıyla katledildiler.

Bu pan-islamist örgüt, İslam'a göre meşru saymadığı İslam'ın Şii mezhebinden olanları Müslümanlık düşmanı olarak görüyor ve katlediyor. Şii Arapların dini yas törenlerine ve camilerine saldırarak, yüzlercesini katletti. Emperyalist işgale karşı mücadeleyi Sünni-Şii çatışmasına dönüştürdü. Buna dünya görüşü uygun. Irark'ta önce kısmen güçlenip sonra zayıfladıktan sonra, 2011 yılında, Suriye'de iç savaşla devrilmesi istenen Esad iktidarına karşı mücadeleye geçti. 
Suudi Krallığı, Katar Emirliği, Türkiye ve Ürdün bölgesel gerici devletleri, ayrıca ABD ve Avrupalı emperyalistler tarafından Libyavari bir savaşın figüranları olarak, İslamcı savaş örgütleri de her bakımdan desteklendiler. Mali, lojistik olanaklar, silah, askeri eğitim üs desteği bu örgütlerin hizmetine verildi. Bundan -önce Nusrat Cephesi adıyla, sonra ayrı düşerek IŞİD adını alan- bu örgüt de yararlandı. Savaşta acımasızlığıyla İslamcı ve diğer rakiplerini tasfiye ederek öne geçti. Bu kez özellikle Türkiye gerici yöneticileri tarafından bu örgütler Türkiye sınırında üslenmeleri teşvik edilerek Rojava devrimci güçleri ve halklarının üzerine saldırıldılar. Türkiye, IŞİD dahil Suriye'deki gerici savaş örgütlerine, toplam 2000 Tır'lık silah desteğinde bulundu. Bu gerçeği,  deşifre edilen MİT-Ordu-Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun gizli toplantısında, MİT şefi Hakan Fidan söylüyor, şimdinin Başbakanı o zamanın dış savaş bakanı Davutoğlu onaylıyor. 
IŞİD, El Nusra Cephesi gibi El Kaide'ye bağlı ve diğer İslami örgütler, Suriye gerici iç savaşında emperyalist ve bölge gerici devletlerinin bu devasa desteği sayesinde büyüdüler. Bu devasa destek, birkaç on yıllık politik İslami hareketlerin kitlesel büyümesinden silahlı İslami akımların yararlanmasıyla birleşince, yeni adıyla ID çok gelişti. Fakat yine de, bu gelişme iki güç tarafından geriletildi. Suriye'nin kuzeyinde üslenerek İslam Devleti kurmak için çatışmaya girdiği, Rojava Devrimi'nin savunma gücü YPG'den ağır darbeler yedi. Esad lehine devreye giren Lübnan Hizbullah'ı karşısında diğer gerici savaş örgütleri gibi IŞİD de geriledi. 
Bu gerileme, özellikle bu yıl belirgin hale geldi. Irak iktidar dalaşı oyununda yeniden bölge gerici devletleri öncü savaşçı figüran olarak IŞİD'i sahneye sürdüler ve sıçrama yaşadı. Irak iktidar dalaşının başlıca oyun kuran güçleri Suudiler'den Türkiye'ye uzanan bölge gerici devletleriydi. Maliki iktidarını devirip Sünnilerin federal bölge kazanacağı, bunu kabullenecek Irak merkezi hükümetini şekillendirmek istediler. ABD ve Avrupa emperyalistleri de bunu desteklediler. 
IŞİD bu yolla ve Arap Sünni aşiretlerinin askeri-politik ittifakıyla, Musul ordusundaki güçlerini savaşsız geri çekmeleri sonucu Musul'u aldı. Sonra diğer Sünni kentleri ele geçirdi. Ezidi soykırımına  girişebildi.  Ve Şii Türkmenleri kuşatarak katliam tehdidi altına alabildi. 
Ezidi Kürtlerin yurdu Şengal'in işgali, Barzani Kürt Peşmergelerinin çatışmaksızın burayı IŞİD'e bırakması, gerçekte bölge Sünni devletler gerici cephesinin içindeki anlaşmanın sonucudur. Anlaşılan  bu cephedeki anlaşmayla Kerkük alınmış Şengal verilmiştir. Mahmur işgalinden sonraki çatışmalara kadar IŞİD güçleri yalnızca Talabani Peşmergelerine saldırıyordu ama Barzaninkilere değil. Bu da anlaşma olasılığını güçlendiren diğer kanıt.

Fakat IŞİD Şengal'de soykırıma ve kadın köleleştirmeye girişince ve uzak yerden gelen devrimci YPG Kürt güçleri soykırıma karşı savunmaya girince, ayrıca IŞİD muhtemel anlaşmaya aykırı olarak Mahmur'u alıp Kürt bölgesinin başkenti Hewler'i tehdit altına alınca durum değişti. Üstelik devrimci Rojava savunma gücü YPG, önce Şengal dağına ulaşabilen çok küçük öncü gücün cesur direnişiyle on binlerce Ezidi Kürdün dağa saldırmaya çalışan IŞİD tarafından katledilmesini önledi. Sonra IŞİD'le çatışarak  Şengal dağlarından Rojava'ya “güvenlik koridoru” kurdu. 100 bini aşkın Ezidi Kürdünü Şengal dağlarından Rojava'ya ve Rojava üzerinden tekrar Irak Kürdistan Bölgesi kentlerine taşıdılar. Bu çatışmalarda partimiz MLKP savaşçıları da kararlılıkla yer aldı. Şengal dağlarına da çatışmak üzere savaşçılarını YPG ve HPG güçleriyle birlikte gönderdi. 
YPG'nin bu başarılı savaşçı direnişi de eklenince, değişen durumda, Barzani yönetimi, Suudiler, ABD ve Avrupa IŞİD'le savaşı öngören politikayı devreye sokmaya başladılar. Üstelik Maliki  de görevden düşmüştü. Artık IŞİD'e verdikleri desteğe gerek kalmamıştı. Yeniden “insani” yardım görümüyle halkların sempatisini artırarak bu emperyalist savaşı yapacaklar. 
Muhtemelen bu savaşta uzun olmayan bir süre sonra İslam Devleti güçleri büyük ölçüde darbelenir  ve yenilgiye uğratılır. Hilafet devleti de Irak bölümü Sunni federasyona dönüştürülür. Suriye bölümü  Esad'la ittifak içinde dağıtılır. 

IŞİD ve benzeri gerici dini hareketler, emperyalist işgallere karşı bu hareketlerin gelişmesi çıkmazının aşılması daha uzun süreli halkçı devrimci mücadelelerle olanaklıdır. 
Bölgede bu olanağa an'daki gücü ve mücadelesiyle Kürt halkı öncüsü ve ulusal özgürlük hareketi PKK ile Filistin'deki mücadelede FHKC (Filistin Halk Kurtuluş Cephesi) en önemli güçler olarak sahipler. Bu güçlerin savaşına sağlam enternasyonalist destek vererek, Rojava Devrimi'ne ve Şengal direnişine savaşçılarıyla katılan Partimiz MLKP'nin yaptığı gibi pratik mücadeleler geliştirerek, bölgede emperyalist işgale karşı gerici güçlerin alternatif olmasıyla yaratılan çıkmaza karşı bölge devrimini hazırlayıp geliştirmek tek çıkış yoludur.


 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

IŞİD'İN EZİDİ KÜRTLERE SOYKIRIMCI SALDIRISI
fc Share on Twitter
 

01 Eylül 2014 / Enternasyonal Bülten / Sayı: 143 
 
Musul'u 10 Haziran'da kolaylıkla alan IŞİD (Irak Şam İslam Devleti), İslam Devleti ilan etti. Devlet ilanı öncesi ve sonrasında Musul'un çevresindeki, Musul Hewler-Kerkük-Bağdat'a doğru kasaba ve kentlere, 3 Ağustos'ta Rojava'ya geçiş yolundaki Şengal'e (Sincar), Mahmur Kürt Mülteci kampına, Cezaa'ya, ayrıca Kobani'ye saldırdı. 
 
IŞİD(yeni adıyla İslam Devleti), yalnızca Şengal Rojava'ya geçiş yeri üzerindeki üs gibi bir yer olduğu için  değil, dini inancı farklı olduğu için de buraya saldırdı. Ağustos'ta Barzani Peşmergelerinin şehri terk edip IŞİD'e sunmasıyla işgali yine kolayca gerçekleştirdi.
Ezidi Kürtlerin  dini inançları çok eski. Irak'ta yaklaşık 800 bin nüfusu olan Ezidi Kürtler,  Müslümanlardan, Hristiyanlardan  ve Yahudilerden farklı bir inanca sahip. Ezidilik geçmiş çağlarda Kürtler ve bazı komşu halklar arasında var olan ve Zerdüştlük'ten gelen bir inançtı. Şimdi yalnızca Kürtler arasında var.    
Bu, Ezidi Kürtlere, sözlü tarihlerinde Ferman adını verdikleri, soykırımcı saldırıların 73. sü. 
İslam Devleti (İD), Şengal Kürtlerinin son soykırımcısı oldu. Sayısı henüz netleşmemesine rağmen  Şengalli yaşlı-genç, çocuk-kadın  binlerce Ezidi Kürdü katletti. Sonra Şengal dağlarına sığınan yüz binlercesini katletmek istedi ama YPG(Rojava Halk Savunma birliği) gerillalarının çatışmasıyla bu amacına ulaşamadı. Fakat Şengal ovasındaki köylere saldırarak, köylerini terk etmek istemeyen genç ve yaşlıları, bazı köylerde ise terk edemeyecek fizikteki yaşlıları katletti. Binlerce genç kadını cariye(kadın köle) olarak  hapsetti, tecavüz etti, köle pazarında satışa sundu. Ovada YPG'nin eline geçen köylere  yeniden saldırarak Ezidileri tümden kovmak, yurtlarına Sünni Arap İslam Devleti olarak el koymak istiyor.
İD'nin Musul'u işgalini geçen sayımızda ele akmıştık. Şimdi Ezidi Kürtlere soykırımcı saldırısını, Şii Türkmenlere, Kakayi,El Hak, Şebek Kürtlere ve Hristiyan Süryanilere katliam tehdidinin nedenleri ve sonuçları üzerinde durmakta fayda var.
IŞİD El Kaide Irak örgütlenmesi (resmi adı Tevhid ve Cihad) olarak 2003 ABD işgaline karşı mücadele iddiasıyla doğdu. Baasçı ve İslamcı çok sayıda örgütün yanı sıra işgale karşı mücadele içinde büyümeye çalıştı. Fakat özellikle 2008'de Sünni Arap aşiretlerinin “Uyanış Konseyi” yönlendiriciliğinde, desteğini çekerek işbirlikçi Irak Hükümetlerinde yer alma politikasına geçmesi, IŞİD önceli örgütlerin büyük oranda tasfiye olmalarına yol açtı. Daha önce kurucu lideri Zerkavi, sonrasında ise Ömer El Bağdadi ABD ve Irak hükümet güçlerinin acımasız imha saldırılarıyla katledildiler.

Bu pan-islamist örgüt, İslam'a göre meşru saymadığı İslam'ın Şii mezhebinden olanları Müslümanlık düşmanı olarak görüyor ve katlediyor. Şii Arapların dini yas törenlerine ve camilerine saldırarak, yüzlercesini katletti. Emperyalist işgale karşı mücadeleyi Sünni-Şii çatışmasına dönüştürdü. Buna dünya görüşü uygun. Irark'ta önce kısmen güçlenip sonra zayıfladıktan sonra, 2011 yılında, Suriye'de iç savaşla devrilmesi istenen Esad iktidarına karşı mücadeleye geçti. 
Suudi Krallığı, Katar Emirliği, Türkiye ve Ürdün bölgesel gerici devletleri, ayrıca ABD ve Avrupalı emperyalistler tarafından Libyavari bir savaşın figüranları olarak, İslamcı savaş örgütleri de her bakımdan desteklendiler. Mali, lojistik olanaklar, silah, askeri eğitim üs desteği bu örgütlerin hizmetine verildi. Bundan -önce Nusrat Cephesi adıyla, sonra ayrı düşerek IŞİD adını alan- bu örgüt de yararlandı. Savaşta acımasızlığıyla İslamcı ve diğer rakiplerini tasfiye ederek öne geçti. Bu kez özellikle Türkiye gerici yöneticileri tarafından bu örgütler Türkiye sınırında üslenmeleri teşvik edilerek Rojava devrimci güçleri ve halklarının üzerine saldırıldılar. Türkiye, IŞİD dahil Suriye'deki gerici savaş örgütlerine, toplam 2000 Tır'lık silah desteğinde bulundu. Bu gerçeği,  deşifre edilen MİT-Ordu-Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun gizli toplantısında, MİT şefi Hakan Fidan söylüyor, şimdinin Başbakanı o zamanın dış savaş bakanı Davutoğlu onaylıyor. 
IŞİD, El Nusra Cephesi gibi El Kaide'ye bağlı ve diğer İslami örgütler, Suriye gerici iç savaşında emperyalist ve bölge gerici devletlerinin bu devasa desteği sayesinde büyüdüler. Bu devasa destek, birkaç on yıllık politik İslami hareketlerin kitlesel büyümesinden silahlı İslami akımların yararlanmasıyla birleşince, yeni adıyla ID çok gelişti. Fakat yine de, bu gelişme iki güç tarafından geriletildi. Suriye'nin kuzeyinde üslenerek İslam Devleti kurmak için çatışmaya girdiği, Rojava Devrimi'nin savunma gücü YPG'den ağır darbeler yedi. Esad lehine devreye giren Lübnan Hizbullah'ı karşısında diğer gerici savaş örgütleri gibi IŞİD de geriledi. 
Bu gerileme, özellikle bu yıl belirgin hale geldi. Irak iktidar dalaşı oyununda yeniden bölge gerici devletleri öncü savaşçı figüran olarak IŞİD'i sahneye sürdüler ve sıçrama yaşadı. Irak iktidar dalaşının başlıca oyun kuran güçleri Suudiler'den Türkiye'ye uzanan bölge gerici devletleriydi. Maliki iktidarını devirip Sünnilerin federal bölge kazanacağı, bunu kabullenecek Irak merkezi hükümetini şekillendirmek istediler. ABD ve Avrupa emperyalistleri de bunu desteklediler. 
IŞİD bu yolla ve Arap Sünni aşiretlerinin askeri-politik ittifakıyla, Musul ordusundaki güçlerini savaşsız geri çekmeleri sonucu Musul'u aldı. Sonra diğer Sünni kentleri ele geçirdi. Ezidi soykırımına  girişebildi.  Ve Şii Türkmenleri kuşatarak katliam tehdidi altına alabildi. 
Ezidi Kürtlerin yurdu Şengal'in işgali, Barzani Kürt Peşmergelerinin çatışmaksızın burayı IŞİD'e bırakması, gerçekte bölge Sünni devletler gerici cephesinin içindeki anlaşmanın sonucudur. Anlaşılan  bu cephedeki anlaşmayla Kerkük alınmış Şengal verilmiştir. Mahmur işgalinden sonraki çatışmalara kadar IŞİD güçleri yalnızca Talabani Peşmergelerine saldırıyordu ama Barzaninkilere değil. Bu da anlaşma olasılığını güçlendiren diğer kanıt.

Fakat IŞİD Şengal'de soykırıma ve kadın köleleştirmeye girişince ve uzak yerden gelen devrimci YPG Kürt güçleri soykırıma karşı savunmaya girince, ayrıca IŞİD muhtemel anlaşmaya aykırı olarak Mahmur'u alıp Kürt bölgesinin başkenti Hewler'i tehdit altına alınca durum değişti. Üstelik devrimci Rojava savunma gücü YPG, önce Şengal dağına ulaşabilen çok küçük öncü gücün cesur direnişiyle on binlerce Ezidi Kürdün dağa saldırmaya çalışan IŞİD tarafından katledilmesini önledi. Sonra IŞİD'le çatışarak  Şengal dağlarından Rojava'ya “güvenlik koridoru” kurdu. 100 bini aşkın Ezidi Kürdünü Şengal dağlarından Rojava'ya ve Rojava üzerinden tekrar Irak Kürdistan Bölgesi kentlerine taşıdılar. Bu çatışmalarda partimiz MLKP savaşçıları da kararlılıkla yer aldı. Şengal dağlarına da çatışmak üzere savaşçılarını YPG ve HPG güçleriyle birlikte gönderdi. 
YPG'nin bu başarılı savaşçı direnişi de eklenince, değişen durumda, Barzani yönetimi, Suudiler, ABD ve Avrupa IŞİD'le savaşı öngören politikayı devreye sokmaya başladılar. Üstelik Maliki  de görevden düşmüştü. Artık IŞİD'e verdikleri desteğe gerek kalmamıştı. Yeniden “insani” yardım görümüyle halkların sempatisini artırarak bu emperyalist savaşı yapacaklar. 
Muhtemelen bu savaşta uzun olmayan bir süre sonra İslam Devleti güçleri büyük ölçüde darbelenir  ve yenilgiye uğratılır. Hilafet devleti de Irak bölümü Sunni federasyona dönüştürülür. Suriye bölümü  Esad'la ittifak içinde dağıtılır. 

IŞİD ve benzeri gerici dini hareketler, emperyalist işgallere karşı bu hareketlerin gelişmesi çıkmazının aşılması daha uzun süreli halkçı devrimci mücadelelerle olanaklıdır. 
Bölgede bu olanağa an'daki gücü ve mücadelesiyle Kürt halkı öncüsü ve ulusal özgürlük hareketi PKK ile Filistin'deki mücadelede FHKC (Filistin Halk Kurtuluş Cephesi) en önemli güçler olarak sahipler. Bu güçlerin savaşına sağlam enternasyonalist destek vererek, Rojava Devrimi'ne ve Şengal direnişine savaşçılarıyla katılan Partimiz MLKP'nin yaptığı gibi pratik mücadeleler geliştirerek, bölgede emperyalist işgale karşı gerici güçlerin alternatif olmasıyla yaratılan çıkmaza karşı bölge devrimini hazırlayıp geliştirmek tek çıkış yoludur.